19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 OCAK 1999 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER İHD'den Darüfaceze'ye ziyanet • İstanbul Haber Servisi - İnsan Haklan Derneği (IHD) tstanbul Şubesi üvesı bir grup, dün Darülaceze'de kalan yaşlılan ziyaret ederek bayramlannı kutladı. İHD tstanbul Şube Başkanı Eren Keskın burada yaptığı açıklamada, burada kalan yaşlı v e bakıma muhtaç insanlara sahıp çıkılması gerektiğinı söyledı. EDU-İcpa Komitesi toptantısı • tstanbul Haber Servisi - Avrupa Demokratik Birliği'ne (EDU) üye siyasi parti temsilcılerinın katıldığı Edu-lcra Komitesi toplantısı. Conrad Otel'de başladı. 25 Avmpa ülkesinden 28 siyasi merkez sağ parti ile 6 Avrupa kuruluşunun katıldığı toplantıda, siyasi gelişmeler, Avrupa'daki yeni sol ikiıdarlann durumu, uygulamalan ve bunlara karşı geliştiriiecek EDU politikalan ile birliğin yan kuruluş çalışraalannın ele alınacağı belirtıldı. Ankara'da deprem • ANKARA(AA)- Başkent önceki gün sabaha doğru hafif şiddette bır depremle sarsıldı. Boğaziçi Üniversitesı Deprem Araştırma Merkezı Kandilli Rasathanesı yetkililerinden alman bılgıye göre. saat O3.25'te merkez üssü Ankara olan hafıf şiddette bir deprem meydana geldi. Aletsel büyüklüğü 3.7 olarak ölçülen sarsıntıda, ölen ya da yaralanan olmazken. herhangi bir maddı hasar da bıldırilmedi. Stres kazaya neden oluyor • ANKARA (ANKA)- Hak-lş'm 'İşçi Sağlığı ve iş Güvenlığf adlı raporunda. iş kazalanna en çok stres, dalgınlık gibi çeşitli ruhsal bozukluklann neden olduğu bıldinldı. Raporda şu bılgilere yer verildi: "İşe tfâjladjktan şgnra 1 saat... ^_ ıçinde meydana gelen kazalann oranı yüzde 40.5'tm Bu da işe uyum sağlamadan ve dikkat yoğunlaştırmadan çalışm^ya başlanmastnın tehlikesinı göstermektedir. İş kazalan ve meslek hastalıklannın yüzde 3.4'ü sakathkla sonuçlanmaktadır. Vakalann yüzde 70.7"sı 14-35 yaş grubunda meydana gelmektedir." BoluDağı çilesine son • BOLU (AA) - Ankara- İstanbul arasında sürücülenn korkulu rüyası olan Bolu Dağı'nda. bölünmüş yol yapım çahşmalannın tamamlanması ile zaman zaman bır saate yaktn süren dağ geçişi 15 dakıkaya ındi. Karayollan 4. Bölge Müdürlüğü yetkililennden alınan bılgıye göre Bolu Dağı'nda 4 >ıl süren çalışmalar sonunda 10 metre genişliğindeki mevcut yol 17 metre 80 santımetreye çıkanldı. Bolu Dağı'nın 18 bin 250 metrelik bölümüne 7 tane kavşak yapılırken yolun her ikı tarafına 30"ar metre aralıklarla 640 adet sis lambası yerleştirildi. Yasadışı örgüt operasyonları • İstanbul Haber Servisi - İstanbul'da düzenlenen operasyonlar sonucu yakalanan ve yasadışı örgütlere üye olduklan gerekçesiyle yakalanan Baki Alparslan ile Nazmi Gür, tutuklanarak cezaev ine gönderildi. Bu arada yasadışı TKP/ML-TİKKO örgütü adına Fatih Karagümrük Karakolu'na bombalı saldın girişiminde bulunurken yakalanan Nurhak Talay da tutuklanarak cezaevine konuldu. BİG, CHP'den ayrıldıI İstanbul Haber Servisi - Temmuz 1998 tarihinden beri CHP'ye siyasi iletişim hizmeti veren Boğaziçi iletişim Grubu, seçim kampanyasının yönetimine ilişkin oluşturulan modeli benimsemeyerek CHP ile ilışkisını sona erdirdı. Grubun başkanı Erol Özkoray. siyasi çürümüşlükten sağ partilen sorumlu tutarak bundan böyle sağ partilenn de siyasi iletişimini yapmayacaklannı söyledi. Çarpık yapılaşma, aşın göç, işsizlik ve kültürler arası çatışma yaşamı olumsuz etkiliyor Büytik kenderin dramıİSTANBUL (ANKA) - Göçün, kaçak ve plansız yapılaşmanın önlenememesi duru- munda İstanbul'un on yıl sonra büyük bir köy haline geleceği belirtildi. Şehir Plancılan Odası İstanbul Şube Başkanı Ahmet Turgut, büyük kentlerin planlanması açısından göçün büyük bir so- run olduğunu söyledı. Turgut, devletin ül- ke çapında nüfusun dengeli dağılabileceği önlemien ortaya koyamadığına dikkat çe- kerek bunun sıkıntısını büyük şehirlenn çektiğını belirtti. Göç eden ınsanlartn yılda 500 binının lstanbul'a geldiğıni bildiren Turgut, gelen insanlar ıçin İstanbul'da bannacak konut- • Şehir Plancılan Odası îstanbul Şube Başkanı Ahmet Turgut. lstanbul*da kaçak yapılaşmanın engellenemez duruma geldiğini belirterek plansız kentleşmenin sürmesi durumunda kentin 10 yıl sonra büyük bir köy haline geleceğini söyledi. çoğunluğunun kamu arazileri üzerine ya- pıldığını söyledi. Ahmet Turgut. kamu ar- salannı arazı mafyalannın parselledığini. gelenlere tahsis ettiğini ve Istanbul'da Ha- zıne ve orman alanlannın talan edıldiğıni belirtti. Turgut şöyle konuşür "ÖnceBkle devletin, Türkiye'de artan nüfusu istihdam için iş alanlannı varatması lazım. Ve bu iş alanlannı da ülke çapına dengeli va> ması la- zım. Bu yaymayı yaparken ülkenin tanm lann olmamasmdan şıkâyetçi oldu. Turgut, "En önemli sonın konut sorunu olarak or- taya çıknor. Verel vönetim ve merkezi hü- kümetin konuyla ilgili birimkri arsa ve ko- nut üretimindeyetersizkahvor. İnsanlar da başka türlü yöntemlerle konut sorununu çözmeyeçalışrvorlar'' diye konuştu. Turgut. önlem alınamadığı için 2 milyon yapı sto- kunun yüzde 65'ini kaçak yapılann oluş- turduğunu ifade ederek, bu yapılann büyuk Türkiye'nin en büyük alanı yüJardır insanlardan kopankb. Sonunsuz yerel yönetim anlayışt, alanı şantiyeye çevirdi. TarihiKonak Alanı'nı tükettiler OZANYAYMAN tZMİR-lzmifin tarihi> le özdeş Konak Alanı yıilardır kullanılamıyor. Türki- ye'nin en büyük alanı olmasına karşın yaklaşık 10 yıldır şantiye göriinümünde- ki alanda yerel yöneticilerin keyfi ve du- yarsız tavn sürüyor. Hukuki engellere kar- şın uygulanmaya çalışılan projelerde di- reülmesi sonucu. Konak Alanı'yla tzmir- liler arasındaki bağ kopmak üzere. Uyguladığı politikaiarSakenti talan ala- nına çeviren tznrm Büyükşehır Beledıye ~"~Başkani Buffian"Ö3atura'nın, Koriak Alanı'nın bugünkü noktaya gelmesınde • de büyük 'eıneği' bulunuyor. Metro çaltş- malarmm uzaması, yıkım karan çıkması- na rağmen işletilen Maksim Gazinosu, mahkeme karanyla durdurulan viyadük- ler, yurttaşlarca Özfatura'nın kente karşı işlediğı suçlar arasında gösteriliyor. Şehir Plancılan Odası tzmir Şubesi Başkanı Tüncay Karacorlu, metropoller- de yaşayanlann kent alanlanyla gurur duyduklannı, bu mekânlann prestij nok- talan olduğunu söyledı. Tuncay Karaçor- lu, kentin açık alanlannın ortak paylaşım yerleri olduğunu da belirterek. "Bu önem- li işlevinden ötürü büyük alanlar hiçbir zaman kullanıma kapanlmamalıdır. Oy- sa Konak Alanı'nın büyük bir kısmı 199O'lı v ıllardan itibarvn çesjüi gerekçeler- le kapalı bulunuvor. Bövleyerlerde uygu- lanacak projeter için kenth'nin kablacağı referandumlara gidilmelidir. Çünkü söz konusu ycrk'r ortak değerierdir* 1 dedi. Konak Alanı'nın bugünkü durumuyla ilgili olarak Mimarlar Odası lzmir Şube- si'nin hazırladığı raporda, alanın 1950'li yıllardan itibaren tahrip edilmeye başlan- dığı vurgulandı. Mimarlar Odası tzmir Şubesi Genel Sekreten Hasan Topal da uygulanan yan- lış projelerle Konak Meydanı'nın Izmir- lilerden kopanldığını belirterek, "Kent alanları insanlann soluk alacagı yeıier olarak bilinir. Oysa bırakın soluk aİtnayı, hukuka avkın olarak uygulanan ve bir türlü sonuçlandırümayan projeler nede- niyle Konak Mejdanı gezüemeyecek bir hal aldı" dedi. Hasan Topal, asıl görevi kent kültürünü korumak olan yönetici- lerin, kentin tarihini ve geleceğini yok et- tiklerini de vurguladı. topraklannın, turizm değerlerinin ortadan kalkmasına engel olmak; deniz, göl ve bü- yük nehirlerin sanayileşmeyk kirlenmesini engellemesi gerekir." Turgut, bunun yapılması halınde İstan- bul'un her yıl artan nüfusunun engellene- bileceği görüşünde olduğunu dile getirdi. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Sosyolog Prof. Dr. ÜnsalOskayda, tanh boyunca kent ve kırsal kesimde yaşa- yanlann maddi olanaklan. kültürleri. dün- yaya bakışlan, buna benzerbirçok özellik- lennin birbirleriyle farklılık gösterdiğini kaydettı. Sanayileşme. ticaretın gelişmesi, bunlara bağlı olarak kentlerdeki yeni iş im- kânlannın artışının kırsal kesımden her yıl belli sayıda insanı çektiğine dikkat çeken Oskay." Kentleronlara yeni bir hayat sunar- ken bu Ud olgu arasında dengesiztik ortaya çıktığuıda kenderin hayaü altüstolmaya baş- lamışür" dedi. Oskay, kentlenn düzenli bir gelir sağlayacak istihdam imkânı sunama- dığı için göç eden yeni nüfus karşısında şaş- kınlığa sürüklendiğini söyledi. Oskay, şöy- le konuştu: "Kennerde bu işsiz-güçsüz in- sanlar, dönüp bannabilecekleri kırsal ha\ at kalmadığı için, kenderde farklı alt kültürler oluşturarak vaşamanın yoUannı aramaya başlamıştır. Arsa mafvasından tinerci ço- cuklara kadar bu veni insanlar, veni toplum- sal kesimler bu sürecin 'sorunlu' ürünleri- dirier. Dolav ısıyla tinerci çocuklarla otopark mafvasıv la >a da senet mafv ası\ la içinde ya- şadığımız düzenin tertemiz ortamlan ara- sında bik1 inanılmayacak kadar yakın bağ- lannlar vardır" Oskay, gelir dağılımı adaletsızliği varsa, çok sayıda insan işsizse. iyi tiyatrolara top- lumun büyük kesimi gidemıyor ve buna karşı evlerinde, düzeyi her gün daha düşen televizyon programlan izlıyorlar ise. haya- tın bu olumsuz yöne doğru seyretmesinin kaçınılmaz olduğuna dikkat çektı. 'Altyapı yok' Prof. Dr. Özcan Köknel ise hızh nüfus ar- tışıyla bırlikte enflasvon ve büyük kentlere olan göçlerin yaşamın her alanını olumsuz etkilediğini söyledi. Köknel."İstanbul, nü- fiısunun 500 binlerden 12mihonaulaşağıve dışandan tanı 10 mihon kişinin geldiğj bir kent İstanbuPda insanlann en basit gerek- sinimlerini karşıla>acak altyapı yok" dedi. K.öknel, kendı memleketlennde ellerinden gelen meslekle yaşamlannı iyi kötü sağla- yabilenlerin, bunu, göç ettikleri büyük şe- hırierde yapamadıklannı, süreklı gücünü kuvvetini şiddete dayandırarak yaşama mü- cadelesi verdıklennı anlatn. Köknel. göç eden insanlann kentin değer yargılan ve burada yaşayan insanlann kültürleri ile ken- di kültürleri arasında uvTJşmazlıklarçıktığı- nı belirterek, bunun da kişilık bozukluğuna neden olduğunu söyledı. Doç. Dr. Serdar Değirmencioğlu: Türkiye'de ABD'deki gibi gettolar oluşuyor 'Acımasızlık gelir uçurumunun sonucu' EBRU TOKTAR .\NK\RA - Namus ve kan da- vasının yerinı alan vahşi cinayet ve cinnetler, psikologlarca 'gelir uçurumunun uzanbsı' olarak de- ğerlendırildı. Türk Psıkologlar Dernegi Yönetim Kunılu üyesi, ODTÜ Öğretım Üyesi Doç. Dr. Serdar Değirmencioğlu. Türki- ye'de 1980 sonrasında gelir dağı- lımının ve kültürel farklılıklann keskinleşmesı sonucunda kent merkezlennde, ABD'dekine ben- zeyen 'getto'lann oluştuğuna dik- kat çektı. Değirmencioğlu. göçler sonucu aynşan toplumun gelir uçurumunu daha yoğun yaşadığı- nı vıırgulayarak "Lçurumlarsert- leşiyor. \z para ile yaşamak zo- runda kalan insanlar. suçlannı en sert biçimde boşaltmak istiyor. Türkiye'de mafyanın gelişimi de buna denk düşüyor" dedi. Türk Psikologlar Derneği Yö- netim Kurulu üyesi. ODTU Psi- koloji Öğretim Üyesi Doç. Dr. Serdar Değirmencioğlu. artan ge- lir uçurumunun. "kendi yasalan- Acımasız cinayetler: 1997'de, Denizli'de bır kadının bacağı ve gövdesi çöp bidonlannda buiundu. Cinayet aydınlatılamadı. Geçen yıl, Manisa'daki bır barda konsomatris otarak çalışan Sevp Sönmez, kocası tarafından soba borusuyla dövülerek öldürüldü, ekmek bıçaği ile 6 parçaya bölündükten sonra Izmir-Ankara treninde bavula konuldu. Kocası, cınayeti namus için işlediğini söyledi. 1998'deanaokuluöğretmeni Serpil Yeşilyurt'a tinerci çocuklar tarafından önce tecavüz edildi, daha sonra 100 yerinden bıçaklanarak öldürüldü. 8 yaşındaki Hüseyin Akbaş'ın cesedi boş bir arazide 17 yerinden bıçakJanmış ve başı taşla ezilmiş halde buiundu. Cinayetin, 100 bin lira için işlendiği ortaya çıktt,. Bu ay, Haymana'daki okul müdürü Birsel Kirded. evinde 23 yerinden bıçaklanmış halde buiundu. Kan'lin, Kirdeci'nin tüm ziynetini çaldığı belirlendi. Son dönemde cinayetlerdeki 'ştddctin yoğunluğu' artarken katillenn soğukkanlı davTanışlan da dikkat çekiyor. Üç gazetemn üçüncü sayfalanndan başlıklar: 'İçld masasuıda infaz'. 'Kardesterin korkunç sonu". 'Avukat kocayı çıidırtan istfk' 'İntihar saigınT, "A\ukat cinneti'. 'Dayak atan kocasını vurdu', 'Annesine kızdı. intihar etti". 'Terk editen genç öiümkustu'. 'Kardeşlerin sır ölümü'. "AMaDİan eşin öfkesi 1 . 'liseii gençjer birbirine girtü', 'Etek kavgas cinayeüe bitti." nı oluşturan' alt kültür yarattığı- na dikkat çekti. Değirmencioğlu. "Bir yanda üniversiteye BMVV' ile giden öğrencDer, diğer yandan va- roşlarda kitap parası bulamayan çocuklar... Bu da sosyal gerilimi tırmandırdr dedi. Türkiye'de 'gettolaşma süreci' oluştuğunu söyleyen Değirmencioğlu, "'Böy- lece kendi içine kapanık, genel ge- çer kültürden kopan, patlamaya hazır bomba gibiduran alt kültür- leroluştu" diye konuştu. Değınnencioğlu. etnık, sosyal ve kültürel farklılıklann da arttı- ğına dikkat çekerek "Acımasızci- nayetier, kan'lin genel-geçer kül- türden farklılaşmasının snnucu. Sistem dışında kalanlar. gerilimi- ni en voğun şekilde boşaltmak is- tiyor. Bunu v aparken asla rasyonel olama/*" dedi Gelir uçurumundaki keskinleş- menin. az para ile yaşamak zo- runda kalan kıtleleri suça yönelt- tiğine değınen Değirmencioğlu şöyle konuştu: "Acımasız cinayetler, kültürle- rin bomojen olduğu yerde değiL farklılaşmamn en yoğun olduğu verlerde gerçekleşiyor. Düzenli ge- lirleri olma> an insanlar en uç nok- talara kadar gidebiliyor. Uyuştu- nıcu,tineronlariçin bir çıkış nok- tasına dönüşüyor. Son dönemde tinerci çocuklann işlediği cinavet- ler aıiıyor. Çünkü cinayet, bilinç kaybedilen noktada çok kolay iş- lenir. L'yuştunıcu tüm engelleri kaktmyor ve içinizdeki kurallan da kolayca çiğnetebiliyor. Böylece bir uyuştunıcu-sokak kültürü oluşuyor, şiddet bir yaşam biçüni- ne dönüşüyor ve onun yarattığı suç alanlan oluşuyor. Şiddeti gelir kaynağına dönüştüren sektör, ya- ni mafya da aynı sorunla ilgili. Mafv a, ükanan sistemde kabul gö- ren yaşam biçimine dönüşüyor.'" Değınnencioğlu. çözüm için dev letin sosyal politikalannı göz- den geçirerek göçü durdurması, gelir dağılımını dengelemesi. eği- tim sisteminde firsat eşıtlığinı ya- şama geçırmesi ve medyanın lüks yaşamı en albenili biçimde sun- maktan vazgeçmesi gerektiğini kaydettı. "Marjinallikkurumsal- laşırsa şiddet devam eder" dıyen Değirmencıoğlu, gecekondulaş- ma sürecinin mutlaka önlenmesı gerektiğini vurguladı. Alman vatandaşlığma geçecek milyonlarca Müslümanın durumu kaygı yaratıyor Almanya^da radikal Islam tarbşması Çeviri Servisi -,\nayasasında din özgürlüğü sa- vunulan Almanya'da, çifte v atandaşlık yasası yü- rürlüğe gırdikten sonra Alman vatandaşı olacak milyonlarca Müslümanın dinı taleplennin nasıl karşılanacağı tartışmaya yol açtı. Focus dergisin- de yav ımlanan 'Alman okullannda Allah' başlık- lı habere göre. tartışmalann kökeninde, Alman halkınm Müslüman köktendincilerin gelecekte- ki tutumlanna ilişkin kaygılar var. Birkaç yıl öncesine kadar Mılli Görüş Teşkı- latı yönetiminde yer alan ve halen İslam Konse- yi Başkanı olarak görev yapan Hasan Özdo- ğan'ın. 1998 Noel'ınde "Farklı farklı şekillerde de olsa, dünyaya banşı getirmek için av nı yaratı- cıyajöneliyoruz" şeklindeki hoşgörü mesajı. Al- man kamuoyunca "inanılır olmaktan uzak" ola- rak değerlendırildı. Aynca Millı Göriiş Teşkila- tı'nın. kendi ifadesine göre 300 bin üyeli tslam Konseyı üzerinde büyük ölçüde etkisinın bulun- ması da halkı tedırgin ediyor. Türkiye Araştırma- lan Başkanı FarukŞen'ın. şenatçı örgütlerle il- gılı. "Aydınlanmanın insan haklan ve din özgür- lüğü gibi umuıiannı kullanarakdini-siyasi hedef- lerine varmaya çalışnoriar" şeklindeki yorumu da dikkat çekiyor. Haberde. deviet ve kihsenın Almanyadaki, tslam topluluğuna. minarelerden ezan okunması ve okullarda İslam dıni dersi oku- tulması gıbı haklan vermeye hazır olduğu belir- tiliyor. CDU CSL'nun geçen hafta ıçinde açık- ladığı ve içinde "okullarda Müslüman çocuklar için sorumlulukla düzenlenmiş bir din dersi baş- lânlmasınuı hoşgörüyügüçlendireceği'' ıfade edı- len uyum programı bağlamında partilenn de en azmdan dm derslen konusunda fikir birliği için- de hareket edecekleri umuluyor. Bunun önkoşulu olarak ise Alman anayasal düzenıne aykın olmayan ve en üst otorite olarak hukuk devletinın benimsetildiğı ıçeriğe sahıp bır din dersi programı oluşturulması ıstenıyor. Bir- çok eyalette bugüne kadar Türkiye'den Mıllı Eğı- tim Bakanlığı ile yapılan anlaşma çerçevesinde getirtilen Türkçe ve din dersi öğretmenleri tara- fından eğıtılen çocuklann Alman vatandaşlığı- na geçişlerinden sonra. bu uygulamaya son ve- rilerek. eğitımde yabancı bir devletin etkısinin önleneceği belirtiliyor. CUMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU Puşkin'den "Kuran'a Öykünmeler"... Büyük Rus şairi Aleksandr Sergeyeviç Puş- kin 1799 yılı Mayıs (bugünkü takvimle haziran) ayında Moskova'da doğdu. Demek ki 200. do- ğum yılındayız. Sovyet Edebiyat Ansiklopedi- si'nde Puşkin şu sözlerie tanımlanıyor: "Rus ede- biyat dilinin yaratıcısı ve yeni Rus edebiyatının kurucusu." Puşkin'in sadece 38 yıl süren birya- şamda şiirlerie, öykü ve roman türündeki ürün- lerle başardıkları gerçekten de çok az şair ve ya- zann başarısıyla karşılaştınlabilır. 197O'lı yılların başlannda Rusya'da uluslararası bir Puşkin top- lantısına katılmıştım. Petersburg'daki (o zaman- ki adıyla Leningrad'daki) evini, Svyatogor Ma- nastın'nın avlusundaki mezarını ziyaret etmiştik. Ölümsüz şairlerinin 200. doğum yılını, ülkede ya- şanan güçlükler ne olursa olsun, Rusların daha da büyük ölçekte kutlayacaklarını tahmin ederim. Başta "Yüzbaşının Kızı" olmak üzere öykü ve roman alanında ürünleri Hasan Ali Ediz ve baş- kaca çevirmenlerce dilimize çok yıllar önceden kazandınlmıştı. Bu alandaki (kimileri çevrilme- miş) yapıtlannın tümünü ben de 196O'lı yıllann sonlanna doğru çevirip iki ciltte yayımlamıştım... Bu kitaplar birçok kez çeşitli yayınevlerinde ye- ni basımlar yaptı. "Yüzbaşının Kızı" Cumhuriyet klasikleri arasında da yer aldı. Şiirlerinden bir seçmeler yapıp yayımlayabilmem için ise birçok nedenle, öykü ve roman çevirilerinın üzerinden yaklaşık otuz yıl geçmesi gerekti. Sonunda böy- le bir çalışmayı da gerçekleştirip yayımlayabil- dim: ("Insanüstü Bır Anıt Diktim Kendime", Adam Yayınevi, 1996). 1999 yılında, sadece Rusya'da değil bütün dünyada, bu arada ülkemizde de bu büyük şair üstüne toplantılar yapılacak, kitaplar, yazılar ya- yımlanacaktır. Mayıs ya da haziran ayında kültür sayfamızın bır gününü Puşkin'e ayırmalıyız. O günlerde, bu köşede bir başka yazıyla onu bir kez daha anmak isterim. Fakat, şimdiden, sözünü ettiğim şiir kitabına, özellikle de bu kitapta yer alan "Kuran'a Öykünmeler" başlıklı şıir dızisine değinerek Puşkin'i selamlamak istedim... Geçen ramazan ayı ve sonrasındaki kutsal bayram ben- de bu isteği uyandırdı... • • • 9 şiirden oluşan "Kuran'a öykünmeler" 1824 yılının, Puşkin'in 25 yaşının ürünleri... Genç şair, lirik şiirlerıyle ve ilk "Poema "lanyla ününü yaygın- laştırmaya başlamış, "Yevgeni Onegin" vb. bü- yük gerçekçi yapıtlarına da çalışmaya koyulmuş- tur... Devrimci şıirleri ve davranışları nedeniyle çarlıkyönetımince Petersburg'dan uzaklaştırılan genç Rus şairınin üstelik farklı bir dinin kitabın- dan etkilenerek şiirler yazması çok ilginç. Bu şi- irlere düştüğü dipnotlarda Puşkin, Kuran'ı "bili- nen eski masal" diye niteleyen "kâfir"\ehn kuş- kusuz ki haklı olduğunu. fakat bu kitapta çok güçlü ve şiirsel bir tarzda dile getirilmiş birçok ah- laki gerçek bulunduğunu söylüyor... "Kötü birfi- zikçi, buna karşılık ne gözüpek bir şiir!" diye bir dipnot düştüğü 5. şiir, Kuran dili ve söyleminin gerçekten de başanyla modern şiire dönüştürül- mesidir: "Yer devinimsiz-gök kubbeleri I Tannm, sımsıkı duruyor sayende I Ve sular ezmiyor bizi I Boşanıp yere. I Evrende güneşi tutuşturdun I Göğü ve yen aydınlatsın diye, / Kandil yağıyla doymuş keten I Nasıl paharsa lamba khstalinde. I Tann'ya yakarın, güçlüdür o, I Yönetir rüzgân; kavurucu günde I Göğe gönderir bulutlan; I Ağaç gölgesi verir yere. IO memametlidir: Işık- lı Kuran 'ı/Açtı peygamberi Muhammed 'e I Aka- lım bizler de aydınlığa doğru, I Ve kalksın göz- lerden perde. I Ve her şey akacak önünde Tan- n'nın I Korkuyla allak bullak; I Ve yok olacak gü- nahkârlar, I Ateş ve külle kaplanarak..." Müslüman ya da Müslüman olmayan şairleri- miz, Aleksandr Puşkin'in dilimize ilk kez çevrilen şiirierini bu çevırilerden ya da başka bir dilden okudular mı, 175 yıl önce 25 yaşında bir Rus şa- irinin "Kuran'a öykünmeler" başlığı altında şiir- ler yazabilmesindekı genış ufukluluk, araştırıcı zekâ ve gözüpeklik üzerinde düşündüler mi bil- mem... Müslümanlık yanşında en ön saftaki po- litikacılarımızın acaba kaç tanesi, bırakınız bu şı- irleri, Puşkin'den tek satır okumuştur, ya da böy- le bir şairin adını duymuştur? Hümanizmin, ay- dınlanmacı düşüncenin, gerçekçiliğin büyük bir şairini doğumunun 200. yılında paradan başka hiçbir şeyin değerli sayılmaz olduğu bir dünya- da saygıyla anarken, bu yazıyı "Kuran'a Öykün- meler"\n dördüncü şiiriyle bitiriyorum: "Seninle, birzamanlar, eyherşeyiyaratan, I Yanşa yelten- mişti bir kudretli, I Çıldırmış gibiydi gunırdan; I Fakat sen nasıl da bildirmiştin ona haddini. I De- din: Dünyaya yaşam armağan ediyorum. I Ve onu ölümle cezalandınyorum. I Ben her şeye kadirim. I Dedi o, ben de yaşam armağan edi- yorum. I Ben de ölümle cezalandınyorum. I Ey Tann, seninle eşitim. I Fakat senin gazabın ko- nuşunca I Günahın böbüıienişi sustu: I Güneşi yukan kaldınyorum doğuda; I Sen de batıda kal- dıronu!" 28 Aralık Pazartesi akşamı gazetemizdeki yıl- başı toplantısı Ergun Balcı'y/a son karşılaşma- mız oldu. Beni uzaktan görünce uzun boyuyla kalabalığın arasından geçip yanıma geldi; yü- zünde sanki bu dünyadan olmayan sımsıcak, iç- ten bir gülümseyişle, bir demet çiçek sunar gi- bi, Cumhuriyet klasikleri arasında yayımlanan Rusça çevinlerimin dilinden sevgiyle söz etti. Onu hep bu güzelgülümseyişi, yaşamdan aynlıp gitmeden önce sunduğu bu çiçeklehe anım- sayacağım... Almanlar, özellikle köktendincilerin gelecekteki tunımlanndan endişe ediyor. Efiitimci yazar BEKİR SEMERCİ (1921-22.01.1999) vefat etmiştir. T ü m dost, akraba ve sevenlerine duyurulur. AİLESİ Not: Kocosinan Merkez Camiı nde bugün hhnacak ogle namazını miıteakıp cenazesı Kanarya Mezarhgı nda toprağa verılecektır
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle