Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
23 OCAK 1999 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Maliye Bakanlığı bayramda, ekonomide alınacak karar taslağı üzerinde çalıştı
Temizel: UzLaşma arayacağızANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Maliye
Bakanı Zekeriya TemizeL ekonominin düzlüğe
çıkması için alınacak kararlar konusunda taslak
çalışmalan yaptıklannı belirterek "Zor da olsa
uzlaşma arayacağız. Bugün için taraflann
yaklaşunlanm değerlendiriyoruz" dedı. Temizel,
İMF ıle kesinleşmış ışbirlıği zemini olmadığını,
27 Ocak Çarşamba günü başlayacak
görüşmelerden sonra durumun netlik
kazanacağını söyledi.
Zekeriya Temizel. Cumhuriyet'e yaptıgı
değerlendirmede. Şeker Ba>Tamı süresince
Bütçe Yasası ve ekonomide alınacak kararlann
taslağı üzennde çalıştıklannı açıkladı. Temizel.
ekonomide gelinen noktanın yakın geçmişin
üriinü olmadığını belirterek şunlan söyledi:
"Toplumsal olaylarda hiçbir şey birdenbire
gelişmez. Ekonomide de öyle. Orneğin tekstildc fî
tarihinde 35 milyar dolarlık teşvik öngörülmüş.
Bunun 15-16 milyar dolarük bolümü
kullandınlmış. Girişimci, tekstil ürünlerini
nereye satacagını düşünmeden yatınma girişmiş.
• Zekeriya Temizel, girişimcinin, tekstil ürünlerini nereye
satacagını düşünmeden yatınma giriştiğini vurgulayarak
öncelikle pazann genişletilmesi için çaba harcadıklannı
söyledi.
• Maliye Bakanı Temizel, "Alacağımız önlemler bir paket
niteliği taşımıyor. Zaten 1999'un ilk üç aylık dilimini
planladık. Ancak, ekonomi sadece borçlanma-ödeme
çizgisinden ibaret değil" dedi.
Tam üretime geçeceği sırada bakmış ki ortada
pazar yok. İhracat için aldığı krediyi de önceden
kullanmış. Bu aşamada ne yaparsınız? Öncelikle
pazann genişletilmesi için çaba harcıyorsunuz.
Ama bu da bugünden yanna sonuç alınacak
dunım değfl."
Temizel. kamuoyunu bir "paket" beklentisı içine
sokmak ıstemediklerini vurgulayarak
"Alacağımız önlemler bir paket niteliği taşımıyor.
Zaten 1999'un ilk üç aylık dilimini planladık.
Genel olarak yapılması gerekenleri netleştirdik.
Ancak. ekonomi sadece borçlanma- odeme
çizgisinden ibaret değil. Genel olarak alınması
gereken önlemleri hazu-uyoruz" dedi.
Bayram öncesi ödemeler konusunda Türk Lirası
sıkıntısı çekilmedığını söyleyen Temizel. bunun
için ek para basılmadığını açıkladı.
IMF ile ilişkilerin 27 Ocak'takı görüşmeler
sonrasında daha netleşeceğini vurgulayan
Temizel bu konudaki görüşlerini şöyle dile
getirdı:
"Ortada takvimi önceden belirtenmiş bir
görüşme zinciri var. Buna olağanüstü bir önem
atfetmemek gerekiyor. Şûndiden IMF'den
yardım istendL istenmedi taroşmalan da
ekonomiye yarar getirmez. Türkiye 1998'de
dünyaya oiumlu bir mesaj vermiştir. Bu mesajın
temel içeriği şudur: Türkhe izleyeceği yol
konusunda verdiği sözü tutar. Bunun IMF üe
ilişkilerimiz açısından da büyük önemi var."
Zor hedef
Ekonomideki sorunlann çözümü için temel
yolun "uzlaşma" olduğunu söyleyen Temizel,
"Şu aşamada taraflar düşüncelerini dile
getiriyoriar. İstemler oiuşuyor. Bunun sağhldı bir
zeminde tarüşdması ve uzlaşmaya vanlması
gerekiyor. Hedefimiz bu. .Ama kolay bir hedef
değil" diye konuştu.
Temizel, ekonomide gelinen noktada faturayı
geçmiş hükümete çıkarma gibi bir niyetlerinin
olmadığını belirterek "Buna hakkımız yok.
Geçen hükfimette taraflann birbirinden gizlediği
bir ekonomik adım oimadı" dedi.
Harb-İs arastırması
Değişken
olçu
enflasyonun
gerisinde
ANKARA (Cumhurryet Bü-
rosu) - Harb-tş"in arastırması,
1997 toplusözleşmelerinde ay-
lık enflasyon oranında ücretle-
rin arttınlmasını öngören değiş-
ken ölçü (eşel-mobil) sistemi-
nın, ilk 5 aydaki enflasyonu yok
sayarak ücretlerde yüzde 20-30
arasında kayıp oluşturduğunu
ortaya koydu. Araştırmada.
1997 yılındaki ücret zammına
karşınEylül 1994
-
te lOOkabul
edılen reel ücretlerin, bugün 56
düzeyinde seyrettiğine dikkat
çekilerek "Tekrar lOOdüzeyine
çıkmak için gereken ücret zam-
mı onuıı yüzde 82'dir" denıldi.
Tiirk-Iş'in değişken ölçü nede-
niyle aylık kaybının 305 trilyon
lira olduğu, kümülatif yıllık
yüzde 100 faiz oranının aylığa
indirgenmesi durumunda bu ra-
kamın531 trilyon 328 milyar H-
raya çıktığı hesaplandı.
Harb-Iş Araştırma Büro-
su'nca gerçekleştirilen "Değiş-
ken Ölçü ve Kayıplar" başlıklı
araştırma. 1997 toplusözleşme
döneminde REFAHYOL iktida-
nnın öncelikle Türk-lş'e bağlı
Demiryol-lş ve Şeker-tş ile
Hak-lş Konfederasyonu'yla im-
zaladığı "değişken ölçülû" söz-
leşmelerin yarattığı sıkıntıyı or-
taya koydu. Tansu ÇiDer' ın baş-
bakanlığı döneminde 1994 yı-
lında toplu iş sözleşmesinın çig-
nenerek 1995 toplusözleşmele-
rine zemin oluşturulmasıyla
yalnızca 36 ayda reel ücretlerin
yüzde 60 oranında düştüğüne
dikkat çekildi.
'1994'e dönüldiT ~
Raporda, 1997 yılının ilk 6
ayı için alınan ücret zammı ba-
zı sendikaci ve işçilerce yüksek
görülmesine karşm elde edilen
artışlann 1994 ortasındaki dü-
zeye geri dönülmesini bile sağ-
lamadığı vurgulanarak şu de-
ğerlendirmeye yer verildi:
"Değişken öîçüyü ilk kabul
ederek arkadan gelenleri de ol-
dubitthle karşı karşıy a getiren
sendikalann hatası. rüm sendi-
kaiar açısından sozteşme döne-
mi içerisinde ek bir kayba yol aç-
mışür. Çünkü, değişken ölçüye
göre,sözleşmenin 7. ayında sade-
ce 6. ayin enflasyon oranında
arttınlmasu sözleşmenin ilk 5
ayındaki aşuunaya göz yıımul-
ması anlamına gelmiş ve dönem
içinde yüzde 20-30 arasında de-
ğişen kayıplara yol açmıştır."
Kamüdaki 1997-1999 döne-
mıni kapsayan toplusözleşme-
lerde Türk-Iş'teki bir işçinin yıl-
lık 918 milyon liradan aylık 76
milyon iira kayba uğradığı.
Harb-lş'teki bir işçinin de yıllık
1 milyar 437 milyon liradan ay-
lık 119 milyon lira kayba uğra-
dığı hesaplandı. Yüksek ücret
nedeniyle kayıp miktan Harb-
Iş 'te yüksek düzeyde görülüyor.
Harb-tş gıbi sözleşmeleri mart
ayında başlayan kamu işçileri
için görece enflasyonun daha
düşük yaşandığı aylara denk
gelmesi nedeniyle ilk 5 aylık
enflasyonun yok sayılmasının
olumsuz etkisinin daha az gö-
rüldüğü belirtildi.
Reel üeretter düştü
Raporda. Harb-lş'in Mart
1997-Şubat 1999 dönemindeki
reel ücretlerde yüzde 22 azalma
olduğu, bunun giderilmesı için
de yüzde 28.2 oranında zam ge-
rektiği kaydedildi. Ancak, Dev-
let Istatistık Enstitüsü yerine
Türk-Iş'in gıda harcamalan en-
deksinin kuilanılması durumun-
da kaybın yüzde 26'ya, bunun
giderilmesi için gereken zam
oranının da yüzde 35.1'e yük-
seldiğı hesaplandı.
Yoksulun bayramı sıhntdigeçü
Istanbullular dokuz günlük
bayram tatili boyunca,
teJefonlann kilitlenmesi üzerine
yakınlanyla
bayramlaşamaddar.
Köprülerde oluşan araç
kuvruklan, ücretsiz, ama sefer
sayılan düşürülen
otobüslerdeki birikme
nedenhle ulaşımda sefalet
çekildi. Söğütlüçeşme ve
Beylerbeyi başta olmak üzere
bazı camilerden yüksek sesle
yapılan \aaz. mevlit ve Uahi
yayını ise evinde dinlenmek
isteyen kişileri rahatsız etti.
İstanbullular, bayramın ilk
gününe. kilitJenen telefoniann
stresiyle girdi. Bayram
namazının ardından başlayan
telefonla bayramlaşma trafiği
santrallan kilitleyince iki gün
süreyle şehirlerarası \e yurtdışı
telefon görüşmeleri yapıİamadı.
Telekom nöbetçi amiri Sabri
Vlğit Cumhurhet'e yaptığı
açıklamada. yurt genelinde
hiçbir anzanın olmadığını.
kilitlenmenin kapasite ve
teknolojik yetersizlikten
kavnaklandığını söyledi. Mğit
Türkiye'deki toplam telefon
abone sayısının, 2 milyon 800
bini cep telefonu olmak üzere
21 mihona ulaştığını, rahat bir
konuşma için iletim hatlannın
fiber kablolarla yenilenmesi
gerektiğini vurguladı.
IETT otobüsleri ve tramvayın
bedava olmasına karşm az
sayıda aracın iş gûnlerine göre
daha uzun araiıklarla çalışması,
duraklarda uzun bekieyişlere,
otobüslerde ise i/dihama neden
oldu. Otobüs işkencesine Boğaz
Köprüsü üzerinde oluşan uzun
kuyruklar da eklenince
ulaşım İstanbullular için
çekilmez okdu.
Bayramın birinci günü
akşamüstü beliıii bölgelerde
yığılmalar meydana geldi. Aynı
saatlerde araçlann birden
trafığe çıkması. trafiğin ara
sokaklara kadar tıkanmasma
neden oldu.
Bayram süresince etkili olan
soğuk ve yağışh hava trafık
kazalannın artmasına yol
açarken televizyon
ekranlanndan da cinayet
haberkri \e aile dramlan eksik
oimadı. (Fotoğraflar: UĞUR
GÜNYÜZ)
Siyami Erdem
ESK'e
KESK
tepkisi
ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Kamu Emekçile-
ri Sendikalan IConfederas-
yonu Genel Başkanı Siyami
Erdem, Ekonomik ve Sos-
yal Konsey'in hükümetle-
rin politikalannın uygulan-
ma yerine dönüştürüldüğü-
nü savunarak, bu yapı de-
ğişmeden toplantılara katıl-
mayacaklannı bildirdi. E-
mek zirvesinden yana ol-
duklannı vurgulayan Er-
dem, kamuda toplusözleş-
melerin imzalanacağı dö-
nemde toplanacak Ekono-
mik Sosyal Konsey'le işçi
sınıfinın istençleri törpüle-
nerek çalışanlara "sosyal
yaklasmT diye dayatılabi-
İect||SrSDyledi.
Eaüftkzirvesi
Erdem; ıçerığf4pldurul-
muş bir emek zirvesinden
yana olduklannı bejirtirken,
Avrupa Sendikalar Konfe-
derasyonu'na (ETUC) üye
olan Türk-Iş. DtSK, Hak-lş
ve ICESK'in bu birlikteliğı
sağlamaya çalıştıklannı
söyledi. Erdem, ESK'in bu-
günkü haliyle çalışanlann
isteklerini karşılayacak bir
yapılanma özelliğı taşıma-
dığına ve hükümetlerin ken-
dilen için gerekli gördükle-
nnde konseyi topladıklanna
dikkat çekerken şöyle ko-
nuştu:
"EmekÖrgütierinin inisi-
yatifini almak. yedeklemek
için oluşturulmuş. Hükü-
meder ve işverenler kendi
ihriyaçiarı doğrultusunda
Ekonomik Sosyal Konsey'i
topJuyorlar. Bu dönemde de
kamuda toplu iş sözleşmele-
ri görüşmeleri var. İşçi snu-
finın taleplerini törpülemek
için vapıîıyor. Hükümet ve
işverenlerin isteği doğrultu-
sunda. işçi smıfını denetim
altına alabilecek rutum gefiş-
tirilcrek. sosyal yaklaşım
olarak emekçiJere dayabla-
cak. ESK hükümet poKtika-
laruun uygulama yerinedö-
nüştürüldü."
ARAYIŞ
TOKTAMIŞ ATE$
Bizdeki Kapitalizm...
Cavit Çağlar'a 51 trilyonluk 'ihtiyati haciz' gel-
mesi, geçen hafta halkımızın nasıl soyulduğu ko-
nusunu, somut bir örnek çerçevesinde, gene gün-
deme taşıdı. Ve banka mevduatlanna sınırsız dev-
let güvencesi verilmesinin nelere mal olabileceği-
nı, yeniden net bir biçimde gözler önüne serdi.
Sistem öylesine basit ve soygun öylesine açık
ki, bunun üzerine gitmek için ya çok duyarsız ya
da işbirliği içinde olmak gerek.
Kaçıncı örnek bu? Bir banka alıyorsunuz ve pi-
yasanın çok üzerinde koşullarla mevduat topluyor-
sunuz. Daha sonra topladığınız paraları, kendi şir-
ketlerinize kredi olarak veriyorsunuz. Ve en so-
nunda da kredileri geri alamıyorsunuz ve "battım"
diyerek yükü devlete devrediyorsunuz.
Devlet bu bankanın mevduat alacaklılannın ode-
mesini, yasal olarak üstlenmek zorunda. Ve asga-
ri ücretli işçisinden kestiği vergilerle toplanan pa-
ralar, bu bankalann alacaklılannaödeniyor. Kaçın-
cı örnek bu?.. Kaçıncı örnek?..
Geçen ay başlanydı. Bir bankanın Amerikan Do-
lan'na, yıllık yüzde 28 faiz verdiğini duydum. Ku-
laklanma inanamadım. Dünyanın hiçbir ülkesinde,
dolar faizi yüzde 10'un üzerinde değildir. Bu yük-
sek faize kanan kimi "süper zekâlılar", paralannı
yatırdı. Kendilerini, başkalanndan daha akıllı gör-
dükleri için bu yüksek faizı almak ıstiyorlardı. Şım-
di paralannı kurtaımak için devlet kapısına daya-
nacaklar.
Istanbul Bankası'nda, başka bazı bankalarda
da böyie olmuştu; Kastelli ve diğer bankerierde
de böyle olmuştu; döviz üzerinden borçlananlar-
da da aynı şeyleri yaşamıştık...
Bana ne yahu... Adam madem spekülatif ka-
zanç peşinde, elbette bunun bir riskı olacak. Za-
rara uğrarsa. neden bunu ben üstleneyim. Gerek-
çe olarak, "sistem çöker" diyoriar. Çökerse çök-
sün de, kurtulalım.
Aslında bu işler, "vahşi kapitalizmın" ruhuna pek
aykın değil. 2ira kapitalizm, her şeyden önce "ka-
pitalbirikimine" dayanır. Batı'da bu birikim önce-
leri tanm kesiminde, daha sonra emek "sömürü-
sünden" ve daha sonra da sömürgelerden sağ-
landı. Sömürgelerden "aktarma" başlayınca, Ba-
tı demokrasilerindeki emek sömürüsü, bir ölçüde
hafifledı.
Türkiye, sömürgesi olmayan bir ülkeydi. Zaten
burada genışliğine tartışamayacağımız nedenler-
denötürü.burjuvasınıdaoluşturamamışvesana-
yi devrimini başaramamıştı.
İlk kez 2. Meşrutiyet döneminde bu işin farkına
vanldı ve "milli burjuva" anlayışı çerçevesinde,
devlet eliyle kapitalist yaratmaya, bir burjuva sını-
fı oluşturulmaya çabalandı. Ama 1. Dünya Sava-
şı, bu çabalann sonu oldu.
Cumhuriyet döneminde de, başlangıçta benzer
çabalar görüyoruz. Örneğin, "Teşvik-ı Sanayı Ka-
nunu" bu tıp çabalann ilginç bir örneğidır. Fakat
bu yolun, çıkmaz bir yol olduğu kısa sürede anla-
şıldı ve devletçilik" uygulamasına geçildi.
Ancak katı bir devletçilik uygulamasına rağmen
kendi yağıyla kavrulmayı hedefleyen genç cum-
huriyet, sermaye birikimi konusundakj özenıni sür-
dürdü. Ismet Paşa'nın "devleti soydurtmama"
çabaları, kimi kez başanlı oluyordu, kimi kez ba-
şansız.
Demokrat Parti iktidarı, devlet eliyle birey zen-
gın etme anlayışının zirve noktasını oluşturur.
Menderes'in, "Her mahallede bir mılyoneryara-
tacağım" ifadesi, boşuna dile getirilmiş değildir.
Ve 1950'den günümüze dek, birkaç kısa dönem
hariç Türkiye'yi, hep "sağ" iktidariar ve bu "anla-
y;?"yönetti. Halkımızm din duygulannı da kullanan
"egemen sınıf", kendisine tehdit oluşturabilecek
her gelişmenin önünü kesti.
Köy Enstitüleri de bu nedenle kapandı, emek-
ten yana partılere de bu nedenle izin verilmedi. Bu
ülkede emekten yana tavır koymak isteyen aydın-
lar, bu nedenle cehennem azaplan yaşadılar.
Geçen bu süre içinde, Türkiye'de elbette ckjdi
değişiklikleroldu. Elbette gelişmeler sağlandı. Fa-
kat alınan mesafe, alınabilecek mesafe yanında
çok azdı. Türkiye'deki bezirgân saltanatının ege-
men sınıfı, çıkarlannı tehlikede gördüğü zamanlar,
gelişmenin önünü kesmekten de çekinmedı.
1970'li yıllarda yükselen "demokratik uyanış",
12 Eylül 1980 sabahı noktalanan haın bırsenaryo
ile durduruldu. Ve "dikensizgül bahçesi" kurduk-
larını sananlar, soygunlara zemin oluşturmak için
yeni düzenlemeler peşine düştüler.
Şimdi "soliddiasında"olan birhükümetimizvar.
1970'li yıllarda Ecevit'i devirmek için medya bom-
bardımanına girişen TÜSİAD. şimdi Ecevit'i des-
tekliyor. Acaba hangisi değişti?..
Bizdeki kapitalizm, tam bir soygun düzenidir. Ve
bu soygun düzeninin yasal düzenlemelerini ya-
panlar ya da bunları değiştirmeyenler, kendilerini
nasıl tanımfarlarsa tanımlasınlar, işbirlikçidirler.
Prof. Sinan Sönmez, Asya bunalımını ve sorgulanan IMF politikalannı Cumhuriyet 'e değerlendirdi
'Türkiye IMF ile ancak günü kurtanr9
BANU SALMAN
ANKARA - Ankara Cniversitesi
Siyasal Bilgıler Fakültesı öğretım
üyesi Prof. Dr. Sinan Sönmez. özel
sektörün yüksek borçlanmasını göz
ardı etmesı nedeniyle Asya'daki
bunalımı zamanında saptayamayan
Uluslararası Para Fonu'nun (IMF)
bu yapıya uymayan "serbesüeşme"
politikasında ısrar ettığine dikkat
çekti. IMF politikalannı düzenli
uygulayan ekonomılerde sorunlann
yinelendiğıne işaret eden Sönmez.
uluslararası alanda aşın biriken
sermayenin ve merkez ülkelerin.
kendine yeni değerleme alanlan
bulma arayışında, çe\ re ülkeleri
çıkarlan doğrultusunda
biçimlendırdiğini belirtti. Sönmez.
küreselleşme sürecınde IMF'nın
ABD Hazinesı \e Wall Street
borsasıyla "organik bağı
görüldüğünü" söyledi. Türkive
ekonomisınin "sjcak para, faiz-
daralma, para arzı" kısırdöngüsü
içinde olduğunu belirten Sönmez,
"Türkiye ekonomisi bıçak ucunda.
IMPnin yapısal uyum politiklansla
bir yere varilması mümkün değil.
Ancak günü kurtarabilirsiniz" dedı.
AÜ SBF öğretim ü\esi Prof.
Sönmez, Asya bunalımı ve IMF
politikalanyla ilgılı Cumhuriyefin
sorulannı yanıtladı.
- .\s>a'da yaşanan bunalımın çıkış
nedenleri üzerinde durabiliriz.
Bunalımın kaynağında ne \ar?
Krizin özû değişmedi
-Knzin I997başlannda
Tayland'daki devalüasyonla
başladığı ilerı sürülmüştü. Bu çok
gerçekçi değil. Çok büyük bir
Güney Kore holdınginin 6 milyar
dolar borcu nedeniyle iflası var. Yanı
reel sektörde patlak veriyor ve
giderek genişliyor. Desalüasyonla
krizin gövdesi ortaya çıkmaya
başlamıştır. Yeni, post-modern falan
deniyor. Bence değil. Yeni
koşullarda ortaya çıkan özü
değişmeyen bir kriz. Bölge
ekonomilerinin 1995'te yüzde 20
olan ortalama yıllık ihracat artışı
1996-1997"de yüzde 4-5 düzevine
düşmüş. Bu. ekonomilerdeki
aşınmayı. aşın >atınmı. aşın üretim
kapasitesini gösteriyor Çin yüksek
üretkenliği. düşük enflasyona sahip
ekonomisiyle Güneydoğu Asya'va
yönelen yabancı sermayenin giderek
artan bir bölümünü çekmeye
başlıyor. ABD'yle Japonya
arasındaki uzlaşmadan sonra dolann
yen karşısında değer kazanmasıyla
Güneydoğu Asya paralan da aşın
değer kazanmiştır. Çin'in
devalüasyonu karşısında dış
piyasalardaki rekabet güçlerini
kaybetmeye başlamışlar.
Güneydoğu Asya ülkeleri, aşın
yatınma karşın. rekabet güçlerini.
üretimi arttırmak için daha fazla
yatınm yapmava başlıyorlar. Devlet
borçlanması yok. Hane halklarının
yüksek düzeydekı tasarrufları.
bankalardan şırketlere aktanlıyor.
1990"lı yıllann ortasından itibaren
şirketler dışanya açılmaya
başlıyorlar. Şirketlerin borç özvarlık
oranlan çok yükseliyor. Güney
Kore'de özel firmalann özel
borçlanmadakı payı yüzde 30-35,
Endonezya'da yüzde 60'm üzerinde.
Döv iz cinsinden kısa vadeli hızlı ve
yüklü borçlanma, kambiyo ve vade
rizikosuyla karşılaşmalanna yol
açmıştır. Sirketlenn
çokuluslulaşmasiyla. şirketlerin
saydamlığı ortadan kalkıyor, devlet-
özel şirket bağlan zayıflamaya.
kontrol ortadan kalkmaya başlıyor.
Bankalar da borçlanıyorlar.
Böylesine şişirılmiş balon, köpük
ekonomisi. Yabancı sermayenin geri
çekilmeye başlaması durumunda bu
balonlann patlaması kaçınılmazdı.
- IMF bu bunahmı görmekte neden
geçkaJdı?
OECD krizi göremedi
- Asya kaplanlan olan 4 ülkede
kamu açıkları. ciddi bir ödemeler
dengesi sorunu yok, enflasyon oranı
kabul edilebılır düzeyde. Döviz
birikimi devalüasyonlara kadar
yeterli. IMF, Dünya Şankası,
Ekonomik tşbırliği ve Kalkınma
Örgütü (OECD) bu krizi göremedi.
Çünkü standart rasyolara baktılar.
- Dünyadaki genel ekonomik yapı
içerisinde Güneydoğu Asya
ülkelerindeki bunahmı nasıl
görüyorsunuz?
Finansal serma\e şişti
- Dünya Bankası Başkan Yardımcısı
StigHtz'ın "finansal
serbestleşmelerin krizin ana nedeni
olduğu" yargısı var. 90'lı yıllarda
fazlasıyla şişen finansal sermaye,
özellikle sanayileşmiş ülkelerdeki
üretkenliklerin düşmesi karşısında
yeni rantabilitesi yüksek alanlara ve
sektörlere yöneliyor. Güneydoğu
Asya'da böyle bir olanağı
yakalıyorlar. Merkezdeki
durgunluğu kaldırmak,
bölgeselleşmeyi sağlamanın yanı
sıra çevre ülkelere çekidüzen
verilmesi için Avrupa Bırliği, Kuzey
Amenka Serbest Ticaret Ortaklığı,
Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği
Örgütü gibi kurumsal yapılanmalara
gidiliyor. Çok Taraflı Yatınm
Anlaşması var. Sistem, uluslararası
planda çözüme ulaşmaya çalışıyor.
.^zgelişmiş ya da gelişmekte olan
ülkelerde uygulamaya konulan
yapısal uyum \t ıstikrar
programlan, özelleştirmeyi.
deregülasyonu (düzensizleştirme),
serbestleşmeyi getinrken, bu
ekonomileri. merkezin, uluslararası
sermayenin ihtiyaçlan
doğrultusunda biçimlendıriyor.
Serbestleşme ve deregülasyonla,
küreselleşme sürecinde özel
sektörün hızla borçlanması birbirıne
koşuttur.
- Güneydoğu Asya bunalımının
ardından iSlF politikaları
tarnşumaya başlandı. IMPnin bu
bunalımdaki payı sizce ne?
-IMF, Ekonomik İşbirliği ve
Kalkınma Örgütü (OECD), merkezi
ülkeler, çokuluslu bankalar olsun,
deregülasyon ve serbestleşme
politikalannı destekledıler. Tayland,
Malezya, Güney Kore'de bu yönde
düzenlemeler yapılıyor.
Spekülasyona çok açık bir ortam
oluşturuluyor.Burada IMF'nin de
çok ciddi kuşkusuz sorumluluğu var.
IMF'nin. Güneydoğu Asya'ya
sunduğu istıkrar programlannın çok
standart özellikleri var.