Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 19 OCAK 1999 SALI
OLAYLAR VE GORUŞLER
..
Prof.
^gelışrneyfc açıktır Estetik beğeni-
" ştir. Sanatı her anlamda an-
^larrıaya ve yaşamaya çahşır. Egitilmiş
ınsanın sanat algısı çok yönlüdür.
Kültürün kendisine sunduğu kaynak-
lan değerlendirir. Bu baglamda çoğulcu düşünür. Ço-
ğulcu kültürün toplumlar için bır değer olduğunu bi-
Hr \ e bu varsılhğın her boyutunu ılgi ve hoşgörü ile
öğrenır; bundan tat alır. Egitilmiş insan, yaratıcıdır
ve çok yönlü geüşmeye açıktır.
Buna karşılık yalnız bir yönüyle bilgılenmiş ki-
şi. yukanda sayılan davranışlardan yoksundur. Sa-
nat algısı tek yanlıdır ve kendi öznel beğenisı ile sı-
nırlıdır. Eleştirel düşünemez, değer yargısı gelişme-
miştır.
Sanat algısı ve estetik gelişme, öteki gelişim alan-
lan gibi öğrenmeyle olur. Bu da bır eğitim sürecini
gerektinr. Estetik gelişme, sanat yapıtlanna olduğu
kadar kışıye renk. çizgi. biçim, ses, görüntü olarak
ulaşan doğal ve insan yapısı nesnelere değer yargı-
sı ile yaklaşma ve tepki verme ile iigılıdir. Bu an-
lamda gelişme öznel kanı'dan nesnd değer yarjps'na
ya da bireysel tercihten evrensel ölçürJere doğru olur.
Sanat algısı ve estetik beğenı ınsanın büyümesine
koşut (paralel) gelişemeyeceği gibi, bu gelişme bir
insanın toplum içindeki yen ve orunu (mevki) ile de
koşutluk göstermez.
Yukanda da değinildiği gibi bu bir eğitim soru-
nudur. Bır kışi kendı uzmanlık alanında çok yetkın,
çok bilgıli olduğu halde estetik beğenı yönünden çok
alt düzeylerde kalabılır. Bir başka deyişle, kışi mü-
hendıs, doktor, öğretmen, yönetıci olabilir. Bu, o
kişinin eğıtimınin bırbölümünü oluşturur. Ancak ay-
nı kışi bır sanat yapıtı karşısında küçük bir çocuğun
vereceği tepkıyi verebilır. Bu düzeyin tepkisi ise
"Ben öyle begeruyonım". "Benim öyle hoşuma gi-
dıyor*
1
gibi tümcelerle belirtıhr. Buradan anlaşıla-
cağı gibi estetik beğenmın alt düzeyı özneldir. Bu
îLU Mustafa Kemal Üni. Güz. San. Fak. Dek.
düzeyde kişi sınırlı deneyimıne ve bilgisine göre
beğenisini açıklar ve bu sınırlı deneyimine göre ter-
cihini yapar.
Kişinin estetik beğenı düzeyı, aldığı sanat eğiti-
mine bağlı olarak gelışir. Bu egıtimle birlikte kişi.
yavaş yavaş tanıdık bildik konulara ilgiyle beğeni-
sini ortaya koyar. Daha sonra yapıtın niteliksel de-
ğerlerinden çok) apıtta > er alan öykü ve olaylar ter-
cihnedenıolur SanatsalgüzeUikılekoougüzeffiği'nin
kanştınldığı bır başka aşamada, yapıttakı konunun
güzelliğine dıkkat edilir. Bır başka deyişle bir yapı-
ta konu olan kadın güzelse yapıtın da sanat yönün-
den güzelliğine inanilır.
Estetik deneyimi olan ve bu alanda bılgılı, eği-
timli kişilerin ulaştığı son aşamada yapıtın kurgu-
su, simgelenn arüamlan, biçimın kişıde uyandırdı-
ğı estetik doyum ve evrensel ölçütler sanat yapıtına
tepki vermede önem kazanır.
Eğinmlı insan kimlığı kazanmamış bireyler bu son
aşamaya ulaşamazlar. Estetik tercihleri alt düzeyler-
de kalır. Böylesı davranışlar sergileyen yetışkinler-
le ülkemizde çok sık karşılaşılmaktadır. Bu kişile-
rin değer yargılan ve estetik yönden kişısel tercih-
len kendi özel yaşantı sınırlan içinde kaldığı süre-
ce çok zararlı sayıİTnaz. En fazla o kişinin evine git-
tiğinızde rahatsızlık duyabiürsiniz; ancak, bu kişi top-
lumda etkın bir konumda ise o zaman zarar bütün
topluma yansır.
Yönetid saynhğı: Yetersiz olduğu bir alanda et-
kin olmava çalışan ve kimi yöneticilerde görülen bu
davTanış, yönetıci saynhğı (hastalığı) olarak da ta-
nımlanabilır. Belirtisi, "B«ı yöneticryim, her jeyde
en doğru karan ben verirmT olarak ortaya çıkar. El-
bette her yönetıcıde bu saynlık olmaz ve yine her
yönetıcıde bu saynlık belirtileri aynı şiddette görül-
mez. "Bflmcdiklerini bilenler'' olarak tanımlanabi-
len bu ıkincıler, kültürel anlamda çevrelenne çok ya-
rarlı olamasalar da zararlan, yararlı olamayışlan ile
sınırlı kalır. Daha da önemlisı uzmanlık gruplanna
danışarak olumlu davranış sergileyebılırler.
Ama ilk gruba gırenler, "Bana göre güzeT söy-
lemiyle çevTelerini çirkinliklere boğarlar Kendı es-
tetik tercihlerinin en doğru olduğuna ınanıriar ve çev-
relerindekilerin de buna inanmasını isterler. Kendı
tercihlerinin dışındaki sanat yapıtlannı önemsemez-
ler. Çünkü o yapıtlara estetik bılgı ve deneyımle
yaklaşmayı bilmezler. Onlar için yapıt, tanıdık bir
şeye benziyor ya da o şeyi çağnştırıyorsa güzeldır.
Simgesel, anlamsal çözümlemeyi bılmediklerinden
bir yapıtı sakıncalı bulup yasaklayabilirler. Böylesı
estetik beğeniden yoksun kişilerin çevTelennde salt
çıkarlan için hizmet etmek isteyen pek çok kişi de
vardır. Bu kişiler. her kente. her köşe başına ne n\-
duğu, ne anlam taşıdıgı belirsiz nesneler dikerek hem
güzellik sergilediklerini sanırlar hem de para kaza-
nırlar. Birçok kentimizdeki çirkin görünüm ön, kül-
rürel kimtik ka\ bının ve bozulan kent dokusunun so-
rumlusu zincirieme olarak kimi yöneticilerie, onla-
nn > ürekJendirdiği ve beslediği bu tüccar u> gulayı-
cılardır. Çoğu kez \etke sahibi kişilerin estetik beğe-
nidüzeyierindekidüsüklükda>atmacıbirdurumgös-
terir; bir şe> üı güzelliğine > a da çirkinliğine kendile-
ri karar verir ve bu karann herkes tarafından onay-
lanmasını isterler. Bu davranışlannı da "Ama çoğun-
luk bunu beğeniyor. bunu ıstıyor" savlam la destek-
temeye çabpriar. Buradaki çoğunluk. kendisi gibi
düşünenlerdir.
Ahiaksal sorun ve para: Burada karşımıza salt
yetersiz sanat eğitimine dayalı estetik algı düzeysiz-
liğı değil. aynı zamanda ahlaksal bir sorun da çık-
maktadır. Insanlarda ahlaksal gelişme tıpkı estetik
gelişmede olduğu gibi kışisel gereksinimlerden top-
lum un beklentılenne ve kurallara, daha sonra evren-
sel yargiya doğru olur. Son aşamada yargı. soyut ve
bırey düşüncesme yönelik ilkelere dayanır. Toplum-
sal uzlaşma, birey haklan iyiyi, doğruyu belirler. Bu-
rada iyı ve doğrıı, artık eşıtlilc, insan onuru, evren-
sel yargı ve adalet kavramlannı içerir.
Şimdı.estetikgelişiminitamamlayamamışbrrki-
şı, eğer ahlaksal gelişme yönünden de bencillıkten
kurrulup üst aşamalara ulaşamamışsa karşımıza kül-
türsüz ve kültürsüzlüğünden hiç utanmayan bır ye-
tişkin olarak çıkar. Bu kişiyi, eğer yetke sahıbiyse,
bu aşamada engellemek çok zordur. Bulunduğu ko-
numu ya da paranın kendisine sağladığı olanaklan
dayatmacı dkvranışı ile alabıldığine kullanır. Tek
yanlı sanat algısı. siyasal koşullanmışlığı, hazır ol-
madığı halde elde ettıği yetkesi, ak estetik ve ahlak
düzeyi ile yapmayacağı şey yoktur. Tarih ve kültür
varlıİdannı yok eder. Sanat yapıtlannı umursamaz,
bulunduklan yerlerden dayanakstz nedenlerle kal-
dırtır. Çe\Tenin uy-umsuz beğeni yoksunu nesneler-
le donatılmasma izın verir.
Ülkemizde orun, para ve kültür her zaman koşut-
luk göstermemektedır. Kimi varsıllarkültürsüzlük-
lerini gizleme gereği de duymazlar. Çünkü parala-
n vardır. Bu para, etraflannda kümelenen kültür
yoksunu kışileri sözde sanat(!) adına yüreklendırir.
Kültürel anlamda bihsiz kitleleri bu yönde etkiler-
ler. Bu sözde sanatçılar(!) bozuk Türkçelen, düzey-
siz davranışlan ile eğitimsiz kitlelere "Ben de siz-
denim". "Bakgeldigimkesimiunurmadjm" ıletisı-
nı vermek isterler. Bunu başanriar da. Sonuçta ken-
dılenni yweklendiren külrürsüz paralı kesimin bır
parçası olup çıkaıiar. Burada en çok zarar gören, el ın-
de olmayarak bilisız, kültürsüz kabnış kitlelerdir. Duy-
gulannı sömüren, estetik anlamda düzeysız kalma-
lanna neden olan bu yoz kültürün baskısı altında ezi-
lirler
Toplumca yarattığımız bu eğirjlmemiş, kültürsüz
insan tipınin sorumlusu, yetersiz eğitim ve bu yoz-
laşmaya seyirci kalanlardır. Yıllardır ülkemizde
oyunlar hep eğitim üzerinde oynanmaktadır. Sanat
eğitimi okul ızlencelerinde güçlükle yer bulur. tz-
lencelerde ötekı derslere göre oranı çok düşüktür.
Çoğunlukla okul yöneticilennin, ana-babalann sa-
nata yaklaşımlan olumsuzdur. Ulusumuzjçin. kül-
tür yozlaşmasını durdurmaya yönel ik en doğru kül-
tür hedefleri saptanmalı ve yetkili kunımlar bu he-
deflerin gerçekîeştjrilmesine yönelik olarak uyanl-
malıdır.
Konu komşu, dost ahbap, bayram günlerini kent dıştnda ge-
çirmeye mi gittıler? Evde yalnız mısınız? Kutlamalar, el öpme-
ler öptürmeler bıtince kendinizi bir yalnızhk içinde mi hıssede-
ceksıniz? Böyle miydi eski bayramlar diyeceksiniz?.. Geçmiş
zamanlan düşünerek...
Bayramlar, çocuklar ıçindir. Öyleydi, ama şimdi beş-on gün
bayram olunca kendimizi, bir yedere atmak için sabırsızlanıyo-
ruz. Akdenız mi, Karadeniz mi, Uludağ mı, neresi? Bunca yol
yorgunluğunu göze almak, bunca masrafa katlanmak. Sonun-
da, 'oh ne eğlendik ne eğlendik' desenız de şu bayram dinlen-
cesını evinde geçirentere ımrenmek!..
Ama ben sizi oturduğunuz yerde bir geziye çıkaracağım. Ne-
. reye mi? Günlerdır ıçimde kıpraşan bir özlemi birlikte yaşama-
ya...
"Sizhiç yaşamınızda geceyansı kalkıp kilometrelerce yolyü-
" rüyerek kuş ötüşû dinlemek için biryehere gittiniz mi? Bu ışın
ayını, gününu bekleyip hazıhığınızı bitirip işinizi gücünüzü bı-
- rakıp yaptınız mı böyle bır şey?"
Bu soruyu soran yıllarca belediye başkanlığı, mılletvekılliği,
bakanlık üstlenmiş bır kişi, bir dost, gerçek bir Muğlalı. Sevgi-
li Erman Şahin...
"Baharda Karabağlar'ın en önemli özelliğibülbüldür. Buma-
saHara şiinere konu olan efsane kuşun mekân tuttuğu yerter-
• tien biridır Karabağlar... Nisan ortasında gelir yuvasını yapar,
yumurtlar, yavrusunu çıkanr, büyütür, uçurtur ve haziran orta-
lannda kaybolur."
Şimdı ocaktayız. Oralarda bülbül de yok, şarkısı da!.. Ama
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Bülbül Sesleriyle
nisana ne kaldı? Bılmem o güzel kuş hâlâ Karabağlar'a geliyor
mu? Yoksa günden güne değışen, yeni yeni evler, köşkler ara-
sında eskı mutluluğunu duyamayan bülbül de, o güzel Kara-
bağlar'dan uzaklaştı mı?
Erman Şahın'in "Muğla Yazılan" adlı kıtabı bu yöreyı seven-
ler, anlamak, tanımak isteyenler için bir kılavuz yaprt... Muğla'nın
geçmıştni.butün özeltiklen, güzelliklenyietanıyorsunuz, geienek-
leri görenekleri, yemeklen, ınsanlan, her şeyiyte... Özellikle Ka-
rabağlar1
!, bülbülleriyle...
Erman Şahın, "Bülbül dinlemeye gelen adamı görünce şa-
şarsınız, o günlükyaşamınızda hiç dikkat etmediğiniz bir Muğ-
lalıdır" diyor... Sessiz btr küçük esnaf, bır memur, bır ırgat, bir
boşgezer, bir doktor, bır avukat, hemangi biri.
"Mayısta atına eşeğine arabasına bınip gelmiştir. Yaya gel-
miştır... Azığı yanındadır. Ortalık dız boyu ottur, kızılcıklar, bö-
ğürtlenler, güller, ayva ağaçlan çiçek içindedir. Asmalarpatla-
mış, çınartar, karaağaçlar ortalığı yeşile boğmuşlardır. Bvlbul
nereye gidebilir? Oralardadır. llerdeki kızılcık ağacındadır, ya-
hut şu taraftaki kalabalığm içindedir. Hiç belli olmaz, gelir evin
önündeki erik ağacına, şu ayvaya gelir, ınsandan kaçmaz. ken-
disi için gekiiğıni bilir sanki o adamın."
İnsan, 'an mayıs olsa da gitsem, Karabağlar'da bülbül din-
lemeye' diye içınden geçinyori.. Işte yaşamanın tadı, kendinı,
varitğını duymanın, gürideiik dertlerden uzaklaşmanın yolu!.. Geç-
miş zamanlardan bugune gelen bır yaşam tadı!.. Erman Şahin
söylemiyor, günümüzde de bu güzelliklerin var olup olmadığı-
nı... Kimbilir belki de çocukluğunun, gençliğinin düş dünyasını
anlatıyor...
"Muğlah sessızce dolaşır oralarda. Nevalesini çıkanr. Kovay-
la su çeker kuyudan, rakısını doldurur, havuzun başına koyar.
Erık kopanr beş on tane. Biraz peynir, biraz et, bir küçük turp
getirmıştir. Kara saplı karpuz bıçağını çıkanr, mezesini doğrar
rakı bardığının yanına."
Sonra ne mı olur? Gün batmaktadır, Muğlalı ile bülbül ara-
sında btraşk başlar. Tanyen ağanrken bülbül yorulur, susar. Muğ-
lalı da uykusuz dönüş yoluna çıkar, ama mutludur.
Bu bayram gününde kısa bir yolculuk. Oturduğunuz yerden
birden kanatlanarak Karabağlar'a doğru uçmak gelmedi mi içi-
nizden? Bır mayıs akşamını Karabağlar'da yaşamak, beyazpey-
nirte rakı, sevılen dostlar. Bır de bülbültenn sesi!..
"Cumhuriyet" artık Ergun Balcı'sız. Otuz ytlltk bir dostun,
değerli bir yazann yokluğuna alışmak zor. Zarnanla acı daha
da deralşşecek.Yakınlarına, arkadaşlanna, tüm qkui1anna,.(.
başsâğlıgı dllemek isterîm. Anısı her zaman içimde"'
yaşayacâk...
PENCERE
Gözyaşından Mercek...
Upuzun boyunun daha da ince gösterdiğı bedeniyle gazetenin
kondorlannda dalgalanarak yürüyen Ergun, bana uzak bir yıldız-
dan gezegenımize düşmüş gibi gelirdi.
Bir dünyalı nasıl böyle olabilirdi?...
Kimsenin erişemeyeceği, dokunamayacağı, ilişemeyeceği bir
uzaklıkta...
Amayakın..
Dost..
Sıcak..
İnsan.
Cumhuriyet'i Cumhuriyet yapanlann başında geliyordu Ergun,
sessiz kahraman, soluklu direnişçi, yüceliğin alçakgönüllü simge-
si...
Pınl pınl btrkafa..
Saydam bir bilinç..
Sarsılmaz bir meslek ahlakı, bir ömür boyu doğrunun izini süren
sabır...
•
Ergun'un dış politika yazılan, evrenseli kucaklayan duyariı birte-
razide tartıya vurulan mantığın sonucunda oluşurdu; kuramsal içe-
riğe oturtulan analitik yöntem, Balcı'nın yazılanndaki özellikti. Ge-
zegenimizde insanlık açısından olması istenenle olabilırliğin arasın-
daki çizgiyi kesinlikle ayıran gerçekliği gözardı etmeden olaylan ir-
delerdi. Cumhuriyetçi devrimciliğin toplumcu demokrasiyie yuğrul-
masından kaynaklanan bilinç, ömür boyu Ergun Balcı'nın kılavu-
zu oldu.
Dünyayı yaşanmaya değer kılan güzel insanlardan biriydi. övgü
gibi görünen sözcükler, Ergun Balcı için söylenince, gerçeğin dile
getirilmesinden gayn bir anlam taşımazlar.
Ne para, ne pul, ne koltuk, ne de mesleğinde göstenşi yeğleyen
bir tutum!... Yaptığı işe âşıktı, kendisini bütünüyle gazetecilık mes-
leğine vennişti; gölgede kalmayı yeğleyen bir aydınlıktı.
Dostluğumuz 196O'lı yıllarda başlamıştı; gazetenin içinde kimsey-
lesürtüştüğünü görmedim; bir makamageçmek için küçük parma-
ğını bile kımıldatmaz; ama, yazısının gerçeği 12'den vurması için
"akıl-bilim-araştırma" silanının "göz-gez-arpac/k" doğrultusunu
yakalamak yolunda soluğunu tutardı.
Kendinden küçüklere büyüklüklerini duyumsatan bir büyüktü.
•
Iki buçuk yıl önce yakalandığı ölümcül hastalığı yendiği zaman,
doktoriar demişlerdi ki: ..
"- Bu yengi en çok iki buçuk yıl sürer..."
Hiç unutulmayan, hep anımsanan, ama aramızda hiç konuşul-
mayan birşeydi bu!... Doğasısuskunolduğundan, kendisini hiç so-
run yapmadığından, acılannı dile getirmediğinden, hüzünlerini tek
başına yaşadığından Ergun'un içten içe ölümle nasıl bir hesaplaş-
maya girdiğini kestirmek olanaksızdı. Ancak biliyordum ki bütün inanç-
lann, akıllann, bilinçlerin kestştiği kavşak noktasında duruyordu.
Şah Sincan'ın Kutbeddin Haydar için söylediği dizeler, öiümü
ciğerime bıçak gibi saplanan Ergun'a dört dörtlük bir incelikle ya-
kışıyor:
Kuoı yerde oturmuş bir rind gördüm
Ne kûfür kaydındaydı, ne Islam
Ne dünya umurundaydı, ne din
Ne Hak ile mukayyetti, ne hakikatle ., J, . ,;
Ne tarikata bağlıydı, ne yakiyne . . - , . '
Iki âlemde bu iş kimin harcı?...
Ağlamasını bilmem, ama, Ergun'un ölümünü duyduğum andan
bu yana, dünyaya bir darnla gözyaşından oluşan mercekten ba-
kıyorum.
tntn + AL
Cumhuriyet Mahallesi adım adım gerçekleşiyor.
Ş İ M D İ S I R A
O R T A K T Â S A R I M S Ü R E C İ N D E !
(P'umhuriyet Mahallesi düşümüz gerçekleşiyor...
Cumhuriyet Okurlarının, Cumhuriyet dostlarının...
bu ülkenin aydınlık insanlarının düşü gerçekleşiyor...
Hep birlikte gerçekleştiriyoruz...adım adım!
Işte 1. adım:
Mimari Danışmanlık Büromuz kuruldu. Cumhuriyet
Mahallesi'ne kanlan tüm dostlanmızın bir an önce uğrayıp
"nasıl ev, nasıl yaşama alanları" düşlediklerini
anlatmalarını, gelemiyorlarsa yazmalarmı rica ediyoruz.
Tüm görüşler akndıktan sonra geliştirilecek ev seçenekleri
arasından herkes kendisiyle en uyumlu olanı saptayacak.
Böylece mahallemizin, hepimizin ortak beğenisini ve ortak
yaşama bilincini yansıtan bir mimari kişiliği olacak.
2. adım:
Tapu dağıtımı sürüyor. İşlemleri tamamlayıp tapunuzu
almanız için, aşağıda belirtilen Cumhuriyet Kitap Kulübü
bürolarından birine başvurmamz yeterli.
3. adım:
Bağlantı Büromuz açılmak üzere. Arsasını görmek
isteyenlere yardımcı olmak üzere, Cumhuriyet
Mahallesi'nde bir Bağlantı Bürosu oluşturuyoruz.
4. adım:
Şubatta ağaç dikiyoruz. Şubat içinde, Cumhuriyet
Mahallesi'nin kurulacağı arazide buluşup tanışacak ve
arsalarımıza kendi ellerimizle ağaç dikeceğiz. Dikimde
yardımcı olacak elemanları ve bedelini ödeyerek satın
alabileceğiniz fidanları biz sağlayacağız. Kesin tarih sizlere
yazılı olarak bildirilecek, ayrıca gazetenizde de
yayınlanacak.
Sevgili dostlanmız, Cumhuriyet Mahallesi'ni duyurmamızla
birlikte başlayan yoğun istekler, parseller kısa sürede
bittiği halde sürüyor... Bu başvuruları karşılamak için de
çahşıyor ve çok yakında yeni haberler vereceğimizi
umuyoruz.
Cumhuriyet mahallesi
"Doğayla uygarlık buluşuyor"
Tapu için başvuracağınız Cumhuriyet Kitap Kulübü bürolan:
Istanbul Markec tstiklal Cad-, Zambak Sok. No:4 Kat:1 Beyoğlu - İSTANBUL (Aksanat karşısı) Tel: 252 38 81 -252 38 82 Faks:252 38 62 »Ankara: Atatürk Bulvan No: 125 Kat:4 Bakanlıklar - ANKARA Tel: 419 50 20 pbx Faks: 417 19 57
Izmir Halit ziya Bı^an 1352. Sok. No: 2/3 Alsancak - İZMİR Tel: 441 12 20 pbx Faks: 441 91 17 «Adana: Çınarlı Mah. 5 Sok. No: 1/1 Aksu Han Dörtyolağzı - ADANATel: 363 12 12 pbx Faks: 363 12 15