19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 OCAK 1999 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Stuttgart'taki 7. Küçük Heykel Trienali'ne Avrupa ve Afrika'dan 83 sanatçı katıldı 1990Tarın 'diııamik' solıığu• Stuttgart Trienali'nde ortak paydayı oluşturan ilk eğilim 1990'lann heykel yorumunun ön plana çıkması. Sanatçılar yorumladıklan olgularda 'güncel yaşama' ait gözlemlerini, değerlendirmelerini göndermelere açık, kara mizahı da içine alan bir 'malzeme anlayışıyla' izleyicilere sunuyorlar. NECMİSÖNMEZ STLTTGART - Kıtalann çağdaş sa- nat sergılerinde temsil edilmesi ve bu yolla yeni sanatsal stratejilenn, farich egı- İimlerin gündeme getirilmesi, eski hat- fa geçerliliğini yitirmiş modernistbir dü- şünce modelı. Ama hem sp>onsor bul- mada hem de basının ilgısini çekmek için sıkça kullamlan tnetotlardan biri olarak güncelliğinı koruyor. tlki 1980 yılında Güney Almanya'nm Fellbach kentınde gerçekleştinlen "Triennaleder Kleinp- lastik". her üç yılda bir uluslararası ser- gi yapımcısı tarafından gerçekleştirili- yor. Aralannda Catharine David, Lorand Hegyi, Manfred Schneckenburger gibı önemli sergi yapımcılannın da bulun- dugu Küçük Heykel Trienali'ni bu kez Kunstverein Göppingen'in yönetıcisi VVerner Meyer, "Avnıpa ve Afrika'dan Çağdaş HeykeT teması altında epeyce kalabalık bir sanatçı katılımıyla ger- çekleştirdi. 'Özel okmna metotiarT gerek G. Berghoki M. Verjux, G. Winter, A. Schneider. Ayşe Erkmen,S. Fleury,F.Ne- uwirth. F. H\bert, H. Hemmert M. Fri- berg, \V. Boshoff, Prime, G. Leyla, S. Kopystianskv, K. Sander, K. Geeils, L. Brice, G. Younge, F. Arvinv, G. Adeago, To Rose, H. Obuabang, S. D. Camp, R. Hazoume, R. Chafes, W. Siem, R. Sig- ner, M. Knık,G. Edzgveradze,J. Fabie, Panamarenko, A.B. Mansara>, B. Togua M. Dime. P. Joe, El Loko, Z. Tshuma, Aboudramane, B. I. Kingelez, S. Craig, E. Ballet, R. Dcrcon, C. Foyer, I. Kaba- kov, M. Balka, Not VltaL S. Adalsteins- dptgr, W. Baker, Vt Arcangeli, A. Nta- IdyktttB. Bidjock* K. Frirsch ve Can YaşargO başta olmak üzere Afrika ve Av- rupa'dan 40'ar sanatçınm davet edildi- ği trienale, özellikle 1990'lann çağdaş sanat eğilimleri hakkmda bilgi veren bir karaktere sahip. Bu kez Stuttgart'taki Südwest LB Bank'ın küçük bir çağdaş sanat müze- sıni andıran salonlannda gerçekleştiri- len trienale, küreselleşme eğilimleri pa- ralelinde giderek "uluslararası" bir ka- raktere bürünen büyük sergi mantığını Ayşe Erkmen, MASK MAN and others, 1998. *PRM-1 and others" AJö değişik parçadan oluşuyor. Büyük ödül Ayşe Erkmen'e 'Kfcin Plastik Triennale'nin ödülü 83 katılımcı arasmdan Ayşe Erkmen'e veril- di. Yedinci kez düzenienen trienale çağn- h olarak katılan ve ) 5 bin DM'lik ödüle değer görülen Ayşe Erkmen'in işi 'PRM- 1 andodıers'CPRM-l ve Dığerlen) admı taştyor ve yeşıl renkte lake altı değişik ma- ym formunda ahşap objeden oluşuyor. Ayşe Erkmen'in "PFM-1 and others* isimli dızisi, dünyanın dört bir yanında üretilenmayınlann gerçek forndanndanyo- la çıkarak oluşturulmuştu. Sergı katalo- ğunda Friedrich Meschede'nin de yazdığı gibi 'patlayıcı düşünce maddesi' olmak özelliğını taşı\an bu çok özel mayınlar 'sanat eserüün aslın- da takiit bir bomba okhığuou ima etntekte Ayşe Erkmen'in amaytariıgıyyi, vaniriiiyinrgpartamahmımftdınftahsıy-al firiin- leri oktoğunu gösteriyor'. Sanatçının bu işıne paraiel olarak yeni bir çaiışması ilk kez ızleyiciye sunuluyordu. Erkmen'in yeni çalışmasının çıkış noktasi çocuklar için üretilen "He Man", "iBcredibk Hulk" gi- bi oyuncaklannplasok kaplan. Oyuncagin karton kutusunun içinde yer alan şeffaf plastık kaplardan açık mavi renklı alçıyla IcaUplar çıkaran Erkmen'in bu çahşması, mayınlannm yanında alçak boylu sütunla- nn üzerinde sergilenıyor. Taşıdığı sorgu- layıcı potansıyel ve form kararlılığı açısın- dan değerlendiriidiğinde. sanatçınmbu ça- lışmasıyla yeni "tasanm estetiğuıir farklı bir açıdan yorumladığmı görûyoruz. Erk- men'in yorumladığı "tasanmestetiğiniır arkasında onun çalışmalannın temelınde yatan "sorgulama- lar" önemli bir yer tutuvor Bu sorgulama "eteştird olmak" gibi dar bir açıdan değil. formun gerekliliklerinden, yanıtla- dığı ihtiyaçtan \ola çıkarak kendısıni tanımladığı için "âzgün" ve etkileyici bir estetiğin kapılannı aralıyor. ve modasmı bir tarafa itebilmiş. Sergi- nin temel eğılımı; bir yanda başanlı ış- leriyle ismini duyuran ve 1990"lardan beri hemen hemen her "ukıslararasT ka- rakterlı sergıde yer alan isimlerle (ör- neğın Kabakov, Sander Edzgveradze, Signer vb.). çalışmalannı yeni yeni böy- lesi platformlarda sunan genç sanatçı- lann (Flora Neuvvirth, Can Yaşargil, Anne Schneider, Kendell Geers, Georg NVinter vb.) riski göze almaksızm. akıl- h ve son derece hesaplı bir tarzia bir ara- ya getirilmelennde yatıyor. Böylesi bir sergi kurma mantığı, keş- fetmeyı,-ee*ur işleri ÖRpJnnaçtkarma- yı değıl, güncel sanat ortamında tartı- şılan, zekâsı ve eğilimlen üç aşağı beş yukan bilınen sanat stratejilenni ele al- dığı için tnenale "öğretici'' bir tona sa- hip. Sergileme mantığında da kendini gösteren ögreticı "işaretparmağr, özel- likle küçük bo>ııtlu heykellenn sergi- lendığı birbirinın aynısı olan sütunlar- la daha ilk bakışta kendısıni bellı edı- yor. Kara mizah seven bir sanatçının deyişine kulak verilirse "Sütuıüann Tri- enaHJ" Serginin girişinde Anne Schne- ider'in Nivea-Krem- dağmın kendineöz- gü kokusu. trienalde yer alan birçok ça- lışmanın otobiyografik olgulan, kışı- sel tarihı yorumlayarak son derece ""özel okuma metotlanyla*1 çözümlenebıle- cek olan karakteri hakkmda bilgi veren bir özellığin altmı çiziyor. Malzemede yeni açılımlar Yüksekçe bir podest üzerine yerleş- tirilmiş olan blok halindekı Nivea Kre- mi Heykeli'nin biraz ötesınde Fabrice Hybert'in izleyicinin aktif katılımma açtığı heykelleri. dört köşeli birtopb oy- nayan figüranlan gösteren video çaiış- ması ve Igor Kopystiansky'nın içi boş olmasına rağmen arada sırada "tam oto- matik" olarak çalıştırdığı çamaşırma- kinesı yer alıyor. Yuvarlak bir salonun etrafındakı iki kata yayılan 150'den faz- la ışı teker teker ele almanın imkânsız- lığı göz önünde bulundurulursa, var olan "ortak sanatçı stratejilcrinden" yola çıkarak. serginin genelini kapsayan bir değerlendırmede bulunmak daha doğru olacak. Stuttgart Trienali'nin sunduğu birbi- rinden farklı sanatçı stratejilen arasın- da ortak paydayı oluşturan ilk eğilim, 1990'lann heykel yorumunun ön pla- na çıkması. Bu yorumu 1980'lerin es- tetik yaklaşımından ayıran behrgin fark- lılık, sanatçılann yorumladtklan olgu- larda "gûncel yaşama" aıt gözlemleri- ni değerlendirmelerini göndermelere açık, kara mizahı da ıçine alan bir "mal- zemeanlayışryla" izleyicilere sunmala- n Mondnan'ın resımlerinden yola çı- karak tasarladığı sütunlann üzerinde Gucci. Vercase gıbı markalann kadın ayakkabılannı sergileyen S. Flenry, çöp- lerden topladığı malzemelerle çağdaş Af- rıka masklan üreten R. Hozoume, ço- cuk odalanndakı oyuncaklara farklı bir gözle bakarak onlan gerilım yaratacak şekilde yan yana getıren M. Kruk baş- ta olmak üzere birçok çalışma "malze- me anlayışmda" gözlemlenen yeni açı- lımlar hakkında bılgı venyordu. Tn- enalinin isminde yer alan "küçfik he>- kel" kavramının aşıldığını \e davetlı sanatçılann küçük boyutlu yerleştirme- lerden üç boyutlu duvar objelerine dek farklı tekniklere ait eğilimleri sergi bün- yesine taşıdıklannı belirtmekte fayda var. Sergi yapımcısı Werner Meyer bi- linçli olarak bu eğilimı desteklediği ve tanınmış sanatçılann işleri ile genç, isimlerini yeni yeni duyuran gençlerin çalışmalannı bir araya getirerek "gün- cel pozisyonlan" ızleyicıyç sunmayı he- deflediği ıçın serginin genelinde kendi- ni hemen belirgın kılan bir dınamizm algılanıyordu. Bunu 1990'lann soluğu olarak yorumlamak yanlış olmayacak. Şiddet. kitle ıletışim araçlannın gücü, giderek etkisini yitiren "güzeHik" kav- ramı, ister Avrupalı ister Afrikalı ol- sun. tnenale katılan 83 sanatçının fark- lı açilardan büyüteç altma almaya ça- lıştıklan olgulann başında geliyordu. Afrikalı sanatçılann işlerinde gözlem- lenen "zenaatkâr tayır". Avrupalı ser- gi yapımcılannın kafasındaki "Afrika- lı sanatçı'" imajının birkaç örnek dışın- da pek fazla değişmediğini ortaya koy- duğu için bence üzerinde durulması ge- reken önemli konular arasında yer alı- yor. A\rupalı ya da Amenkalı sergi ya- pımcılannın bu eğilimleri ve penferi- dekı sanatçılardan neyi beklediklen, beklentileri yanıtlayan sanatçılann stra- tejileri ayn biryazı konusu olduğu için. sergide yer alan ışler hakkında tartışma- ya gırmek, bilgi vermek bu noktada da- ha da önemli. Farklı kültürlerin işleri Johannesburglu K. Geers'in çaiışma- sı, kalın bir tuğlayı v itnnlenn içinde kı- nlmış cam parçalanyla birlıkte göste- riyor. Güney Afrika toplumunun şid- detle iç içe olan sorunlu sosyal yapısı hakkmda "gerçekçi" bir rapor veren bu işin yanı sıra sanatçı kınk bir bira şişe- sinin başını "otoportre" başlığı altında sergileyerek karamızaha açık bir yo- rumlama perspektifinin kapısını aralı- yor. Çalışmalannı 5. tstanbul Biena- li'nde de izledığimiz Kann Sander'm trienalde ikı çaiışması yer alıyor. Bir tanesı ince zımpara kâğıdıyla parlatıl- mış kahverengi tavuk yumurtası, diğe- riyse sergi yapımcısı Wemer Meyer'ın 1/40 oranında küçültülmüş bir heyke- li. Sander'm bilgisayaryardımıyla renk- li tahtadan bir firmaya sıpariş üzerine ürettirdiğı heykel, ışlerini kesin ölçüm- lere dayalı araştırmalardan sonra oluş- turan sanatçının yeni kavramları sor- gulamaya başladığını düşündürüyor. Stuttgart Trienali'nin izleyicilere sun- duğu çağdaş sanat panoramasının be- lırtilmesı gereken en önemli özellikle- rinden bin de farklı kültürlerden yola çıkarak ışlennı gerçekleştiren sanatçı- lann kullandıklan sanat dılinde belli bir çizginin üzerinde durmalanydı. Po- lıtik gerekliliklere uyan Werner Me- yer'ın sergı tasanmı bu açıdan değer- lendiriidiğinde pozitif eleştiriyi hak edi- yordu Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncıhk, çeşitli etkinliklerle önce Bizans 'ı gündeme getiriyor TarihselBizans 'mo&dği'Kültür Servisi - Yapı Kredi Yayınlan tarafından yayımla- nan kültür ve sanat dergisi Sa- nat Dünyamız'ın bu sayısı ge- niş bir coğrafyaya yayılmış. bin yıla uzanan tanhsel bir süreç içinde varolmuş bir kültüre, Bi- zans"a ayınyor sayfalannı. Yapı Kredi Kültür Sanat Ya- yıncıhk 1998'den 1999'a. bu kez Bizans üzerinde durarak ge- çiyor. Sanat Dünyamız'ın yanı sıra Kitap-bk ve Cogjto da bu sayılannı Bizans'a ayırdı. Ayn- ca, bir sergi, Sör Marie Keyro- uz'un konseri de bu çerçeve da- hilinde gerçekleşecek. Yapı Kre- di Kültür Sanat Yayıncıhk Do- ğan Kuban'ın 'Dhiiği' 1 kıtabıy- la da Şelçuklularda konaklaya- cak. Osmanlı'nın 700. kuruluş yıldönümü ise antolojı. ansiklo- pedi, dergi, sergi, CD ve kitap- lar1a kutlanacak. llginç verilerle dolu Yapı Kredi Kültür Sanat Ya- yıncılık, Cumhuriyet'i, Bizans'ı. Osmanlı'yı ele alıp üretmek. Anadolu'nun farklı kültürel ve tarihsel katmanlannın içinden düşünerek, görerek, göstererek geçmeyi amaçlıyor. Sanat Dünyamız Bizans özel sayısı, ilginç verilerle dolu bir tarih kesitinin ızlen arasında do- laşıyor. Istanbul'daki Bizans'a bakıyor, Kapadokya'ya, Trab- zon'a, Antakya'yauzanıyor. Bi- zans sanatmm özellikJerini ve et- kilerini irdeliyor. Bizans lmpa- ratorluğu'nu kasıp kavuran ta- rihsel bir döneme, Ikonakıncı- lık Dönemi'ne ihşkin klasik me- tinlere yer veriyor. Bizans uz- manlannın yanı sıra Bizans üze- rine düşünmüş, hayal kurmuş yazadann da düşüncelenni ya- yımlayan dergi, yaşadığımız coğrafyada varlığı hâlâ hisse- dilen uzak bir geçmişe ilişkin bir araştırmaya girişiyor. Sanat Dünyamız sayfalannı Ahm saçb Başmelek, Rusya Devlet Müzesi, St Petersburg. ünlü Bizantolog Prof. Cyril Mango'nun özel olarak yazdı- ğı bir önsözle açıyor. Bizans sa- natı uzmanlan Prof. Henry Ma- guire ve Prof. Gary Vlkan'ın yazılanndan oluşan bir seçkiy- le sürüyor. Dergınin 'Izler* bö- lümünde, Samih Rifat, Orhan Duru, Hüseyin Ferhad, Fürü- zan ve Uğur Kökden'den Bi- zans'ın bugün hâlâ yaşayan iz- lennı okuyoruz. 'Düşünceler' bölümünde ıse Metin Erksan'ın 'Roma-Bizans DeNİeti Dönemi İstanbulu'na İlişkin Özet Bilgi- ler ve Düşünceler', Enis Ba- tur'un 'Bir Kollokyum: İmge Kurmak.İmgekırmak'. Samih Rifafın 'Bizans Müziği Czeri- neBirDostiaSövleşi", DianeTo- uliatos-Vlües'ın 'Bizans'ta Ka- dın BestecUer", Sophie Orcas- berro'nun 'Mozaiğin kısa Bir Tarihi', Giovanni Scognamil- lo'nun 'Türk Sincmasında Bi- zans OvunJarT. Hulki Aktunç'un 'Doğu Roma'da Y'eraltı, Su ve Sonra Yangın", Jale Erzen'in 'Bizans'ın Belleği Sanatta' baş- lıklı yazılardan oluşuyor. Sanat Dünyamız. Bizans Sa- nat tarihçisı Sema\i Eyice ıle söyleşiye, 'Sanat-Mekân* bölü- münde Stefanos \erasimos un 'Kubbeli Bazilika'nın Doğuşu' ve Doç. Dr. Engin Ak>ürek'ın 'Bizanslılar, Azizleri ve Khalke- don'lu Azize Euphemia' başlık- lı yazılanna yer venyor. Dergı- nin bu sayısının Atölye konugu ise Hüsamettin Koçan Sanatçı- nın 2000 yılında açmaya hazır- landığı Bizans sergisinin hazır- lıklanna yer venyor dergi. 'Mek- tuplar' bölümünde ise merkezi Boston'dabulunan Bizans Ens- titüsü'nün kurucusu Thomas VVhittemore ıle ünlü sanatçı HenriMatissearasındaki yazış- malar Türkçede ilk kez yayım- lanıyor. t lkonakıncıhk' Bizans özel sayısının 'Çerçe- ve'sini ise Bizans Imparatorlu- ğu'nu kasıp kavuran ilginç bir dönemin yanı sıra bugün de an- lamı tartışılan bir olgu olan 'tko- nakırıcılık' konusuna ilişkin John Lowden, Andre Grabar ve AA Vasiliev'in yazdığı metin- ler çiziyor. Sanat Dünyamızm 'Dünden Bugüne' başlıklı bölü- münde ise Handan Börüteçe- ne, maceralara konu olmuş Sphendone Duvan'na ilişkin ıl- ginç bir hayat hıkâyesı kurgu- luyor. Türkıye'nın kültürel v e ta- rihsel geçmişı üzerine yazdığı kı- taplarla tanınan John Freeh de Sanat Dünyamız'ın 'Arşivden' bölümü için çoktan unutulmuş 'Bizans'ın Kınk Parçalan' adlı kitabı bir arşıvin tozlu raflann- dan çıkanyor. Sanat Dünyamız'ın *Bkz.'bö- lümünde ise Alpay Pasinli'nin Arkeolojı Müzesi'ne. Ash Ka- yabal'ın zengin bir Bizans kıtap- ları koleksıyonu bulunan Türk- Amerikan llmı Araştıımaları Derneği'ne ilişkin yazılan oku- yuculara sunuluyor. Davud, fresko, Meryem Ana Kilisesi, Lagoudera. ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Kafaların (çindeki Örtüleri Kimler Kaldıracak? Kadir Çelik tarafından Istanbul Üniversite- si'nde dûzenienen tartışma programında, söz alan kız öğrencilerden biri şöyle diyordu: "Buyö- netim, bana başımdaki örtüyü çıkarttırmayı ba- şardı; ama acaba kafamın içindekiörtüleri de çı- karttırmayı başarabilecek mi? Bunun için de dü- şünülen bir şeyler var mı?" Soruyu, hangi amaçla sorduğunu bir yana bı- rakıp eğitimimizin genelinde irdeleyebildiğimiz takdirde, karşımıza 1yi bir sorgulama fırsatı da çı- kabilecektir. Bu bağlamda soruyu ortaya şöyle koyabiliriz: llkokuldan üniversiteye kadar uza- nan süreçte bugünkü Türk milli eğitim politikası, programlan, yöntemleri, uygulamaları ve özellik- le de öğreticilere verilen değerle, kafaların için- deki örtülerin de gönüllü olarak çıkarılmasını, kö- rü körüne inanç ve saplantıların yerıne düşünce- nin geçirılmesini sağlayabilecek bir politika mı- dır? Cumhuriyetin kuruluş yıllarında temellen atılan ve yine o dönemde ödünsüz uygulanan eğitim politikası, hiç kuşkusuz aydınlanmayı temel alan ve böyle birtemelin düşünce düzleminde gerek- tırdıği beslenmeyı de hep ön planda tutan bir politikaydı. Dünyadaki yaygın ya da topyekûn eğitim mo- dellerinin en başanlılarından biri olan Köy Ensti- tüleri ıle Halk Evleri uygulamaları, ayrıca bunla- nn doğal besin kaynaklanndan biri olarak işler- lik kazandırılan Tercüme Bürosu, sözü edilen Cumhuriyet politikasının temel direkleriydı. Cumhuriyetin kuruluş yıllannda uygulanan eği- tim politikası bağlamında önemle vurgulanması gereken bir başka nokta da, o dönemde öğret- mene uygulamada verilen değerdır. Burada, "uy- gulama" sözcüğüyle dile getirmek ıstedığımiz, ken- dılennden Cumhuriyetin kuşaklannı yetıştirmek gibi çok önemli bir görev beklenen öğretmenle- re, bu ağır işçiliğı taşıyabilmeleri için sağlanmış olan yaşama koşullarıdır. O dönemin öğretmenlerinden birınden dınle- miştim: "1936 yılında, ilk aylığımız olan kırk iki li- rayı aldığımızda, arkadaşlarla bu kadarparayı bir ayda nasılbitirebiliriz diye konuşmuştuk..." İlkay- lıkları olan kırk iki lirayı bir ayda bitirebılmenın "çarelerini" arayan dünün öğretmenlerinden, yır- mi yıllık bir çalışmanın ardından eline -son zam- larla birlikte! - yüz elli milyon lira geçen ve bu pa- rayla bugünün yaşam koşullarında geçınmenın "çaresizliği" içerisinde kıvranan bugünün öğret- menlerine uzanan yol, artık - "büyüklerin" ya- lancısıyım! - bir "dünya devleti" olduğu söylenen Türkiye Cumhuriyeti'nde öğretmene gerçekte nasıl bakıldığının en şaşmaz ve tartışma götür- mez göstergesidir. Çünkü en azından "görünüş- te" öğretmenden beklenen, bugün de değişme- miştir Geleceğin aydın kuşaklannı yetiştirmek. Bugünün öğretmeni, bu önemli görevı, devle- tın kendisine verdiği aylıkla aç kalmamanın yol- iarını sihirbazlıktan farksız bir maharetle bularak başarmak durumundadıri Başka deyışle bugü- nün öğretmeni, hem elıne geçen parayla üstünü başını öğrencilerinin karşısına çıkabıleceği bir bı- çimde örtmenin, hem de kafalann ıçındekı örtü- leri çıkarmanın yollannı "eşzamanlı" arayıp bul- mak zorunda olan bir sihirbazdır! Bir dostumun deyişiyle, yalnızca idealıstlere oynanan birortamın yazgısı, sonuçta ancak umar- sızlık olabilir. Bir mesleği, koşullan gereği, yalnızca idealist- lere açık tutmak, ondan sonra da o meslekte ele- man açığından söz etmek ise ancak aymazlık di- ye nitelendirilebilir! Öte yandan durum, üniversite öğretim eleman- lan açısından da aynıdır. özellikle son yıllarda araştırma görevlileri için açılan sınavlara neredey- se kimsenın katılmaması, bu arada üniversitele- re gittikçe daha niteliksiz genç elemanlann baş- vurduklannın konunun uzmanlannca ve yetkıli- lerince herfırsatta dile getirilmesi, durumun yük- seköğrenim bakımından da ne kadar tehlikeli bo- yutlara vardığını açıkça göstermektedir. Bugün ilköğretim süresinin sekızyılaçıkanlma- sıyla birlikte, eğitim tarihimizin "en büyük" reform- lanndan birinin gerçekleştirildiği ısrarla söylenmek- tedir. Peki kimler tarafından? "Bu meseleye para kanştırmak ayıptır" komp- leksinden ya da aldatmacasından kurtulup, bu soruya hiç çekinmeden yanrt verelim! Evet, kimler tarafından? Öğretmenlerin ve üniversite öğretim eleman- larının Türkiye Büyük Millet Meclisı'nde bulunan ve ışlerini başka şey düşünmeden görebilsinler gerekçesiyle, ayda birer milyar lira aylık alan "temsilcileri" tarafından! Email: ahmetcemal(asuperonline.com BUGUN • CRR'de saat 19.30'da Yavuz Akalın (ney) ve Dr. Murat S.Tokaç (tanbur) ikilisinin dinletisi yer alıyor. (232 98 30) • AKSANAT'ta saat 12.30'da Charles Mingus Sentet'in '1964 Oslo Konseri' v ideo'dan izlenebilir. Saat 18.30'da ise Tacettin Diker'in yönettiği 'Akbank Karagöz rrjatrosu' yer alıyor. (252 35 00) • BORLSAiN KÜLTÜR MERKEZİ nde Necdet Yaşarın katılacağı 'Kaoldığun Musiki Mecltsleri" başlıklı dmletı yer alıyor. (292 06 55) • BELGESELSİNEMACILARBİRLİĞİ nde Eren Kaptancı'ın yönettiği 'Söylemek Güzeklir' adlı belgesel saat 13.00'ten 19.00'a kadar her saat başı gösterilecek. (292 19 84) • İFSAK'ta Haluk Çobanoğhı'nun konuk olarak katıldığı 'New York Metrosu'başlıklı saydam gösterisi ver alıyor. (292 42 01) • BtLGI ÜNtVERSİTESt'nde Paul Co^'un yönettiği, Avustralya yapımı 'Exile' adlı film 19.30'da gösterilecek. (216 00 00) • CUMHURİYET KITAP KULÜBÜ Taksım Sergi Salonu'nda Recep Bilginer 16. 00-18.00 arasında kitaplannı imzalayıp okurlanyla söyleşecek. • TARIK ZAFER TU1NAYA KÜLTÜR MERKEZİ'nde 'Şehir ve Mimari' başlıklı söyleşıler çerçevesınde Prof. Dr. Sadettin Ökten'in katıldığı 'tstanbul ve Ramazan' başlıklı söyleşi yer alıyor. (293 12 70)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle