21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
..SAYFA CUMHURİYET 12OCAK1999SALI HABERLER Rant savaşlannm doruğa ulaştığı bölge bu kez de valilik yetkisine verildi... Sanyer'de VahKk' dönemi•Geçen agustosta Sanyer'den ahnıp Bahçeköy Belediyesi'ne devredilen mücavir alanlar yargı karanyla eski belediyesine dönûnce Bayındıriık Bakanı Topçu, alanlann imar yetkilerini tstanbul Valiliği'ne bağladı. OKTAY EKtVCİ Son > ıllarda tstanbul"un Sanyer ilçesi, özellikle çete ve mafya baglantılı olayla- nn yoğunlaştığı adliye ve savcılık görûn- tûleriyle medyada yer ahyor. Hemen her hafta "Sanyer Adliyesi" habercılerin işga- line uğrarken kımi "iz peşindeld" gazete- ciler de "Sanyer SavcılığVnur önünden pek aynlmıyorlar... Bunun nedeni ise Türkiye'deki mafya ve çete ilişkilerinin "finans kaynağuu" sadece şaıbeli ihalelerin ya da uyuşturu- cu ticaretının değil. önemlı oranda "ara- zi yağmasuun" da oluşturması. Kara pa- ra çoğunlukla emlak pıyasasmda aklanı- yor. Arsa ve arazi spekülas\onundan el- de edilen "denetimsizimarrantfcuV da ben- zer şekilde aynı kara paranın "sennayesi- ni" oluşturuyor... lşte böylesi ilişkiler ıçinde özellikle Sa- nyer'in öne çıkma nedeni ise bu ılçedeki arazi rantlannın yüksekliğının yanı sıra. yıllardır yine bu ılçeyı yöneten belediye- lerin imar yetkilerini hep spekülatif bek- lentılere uygun şekilde kullanmış olma- lan. Örneğin. bir televizyon roportajında nasıl zengin olduklannı Nazb Ihcak'a an- latan ÖzerÇükrdıyordu ki: "Biraraziyi ahyorsunuz, imar geliyor; arazi değerteni- yor. Sonra kat karşılığı ev yapünp saüyor- Nâzını Plan'da "korunacakyeşil kusak"denilmesine rağmen 1985'ten bu yana belediyeler eflyle vapılaşmava acılan Sanyer ilçesinde imar yetkilileri aıtık \alilikte_ Bakalım SİT karanyla da çelişen bu "mevzii planlar" vürürlükten kaldınlacak mı?_ (Fotoğraf: UGL'R GÜNYÜZ) sunuz. Bu işte büyük para var._" (Sabah. 14Ekim.l997> Çfflerlertj ten sonrasL Özel Çiller'in. o arazi işleriyle uğraştı- ğt dönemde. aynı zamanda Sanyersporlu olduğu da bilinıyor. Ancak satın aldığı arazilerın daha sonra nasıl. hangı yasaya uygun olarak v e neden daha önce değıl de Çıllerler'e geçtikten sonra imara açıldığı konusundakı sorulann yanıtlan ise, bugü- ne dek ilgilı belediyelerden alınabılmış değil: zaten "sorulmuş" da degıl... Sanyer'deki ımaryağmasının "gerilim- li tartışmalara" dönüştüğü dönem ise Is- tanbul 3 Numaralı Koruma Kurulu'nun Beykoz'la birlikte bu ılçenın tamamını -döğal SİT" ilan ettiğı 15.11.1995 tarihli karanyla başladı. Yüzde 70'inden faztesı zaten "orman" olanilçenintümüyieStTkapsamınaalın- masındaki neden ise geri kalan alanlarda- ki yapılaşmanın da "doğayı bozmayacak birözeniçindevedüşükyoğunlukhı kırev- leri şeklinde" gerçekleşmesinı sağlamak- tı. Çünkü belediyeler. aslında Nâzım Plan'da da "konınacak yeşil kuşak" ola- rak belirlenen bu bölgedekı imar kısıtla- malarına uymuyor. düşük yoğunluk bir yana. ormanla iç içe girmiş "apartman si- telerine" bile ızın verebilıvorlardı... Nitekim, hem Sanyerîlçe Belediyesi, hem aynı ılçedeki orman ıçi yerleşmeler- den olan Bahçeköy Belediyesi, hem de (Nâ- zım Plan'tn sahibı olmasına rağmen) Bü- yükşehir Belediyesi. doğay ı korumak için kjsıtlanmış bir yapılaşma olanağı sağlayan "SİT kuralarT yerine, imar Yasası'nm boş- luklanndan yararlanılarak gerçekleştiri- len yoğun yapılaşma olanaklannı yitir- memek ıçin SİT karanna veryansın edıp kurul üyelerini "siyasi"davranmakla suç- ladılar. Ardmdan "ıptal" ıstemiyle de da- valar açtılar. Ne var ki dönemin ANAYOL iktidan- na baglı Kültür Bakanlığı yönetımınin "•kurul üyelerini göre\den âlarak" des- teklediğı bu tepkıler sonuç vermedi ve yüksek yargı SlT karannı yerinde bularak kesinleşmesini sağladı... Bu gerilimli sürecin ikinci aşaması ise bu kez "ANASOL-D" iktidanyla birlikte Bayındırlık Bakanı Yaşar Topçu'nun, il- çedeki tüm mücavir alanlan Sanyer Be- lediyesi'nden alıp Bahçeköy Belediye- si'ne bağlamasıyla gerçekleşti. Aslında bir SlT alamnda yetki devrinin imar açı- sından yasal bir farkı olmasa bile, Bahçe- köy'ün "beMe* olması. y ani planlama v e imar konulannda "Anakent'ten bağım- SH" davranması. bu operasyonun ardında- ki beklentileri de açıklayabiiiyordu. Sınır operasyonu Topçu'nun 28.8.1997 tarihli bu sınır operasyonunun Sanyer Beledıyesi'nce açılan da\ a sonunda yargı tarafindan "dur- durulmasr üzerine yine Yaşar Topçu'nun aynı mücavir alanlan bu kez "İstanbul Valiliği'ne'' bağlamış olması ise SlT ala- nında yeni bir imardönemini başlatmış olu- yor. 16.11.1998 tarihli bu son operasyon- dan sonra şimdi iki yıldır üretilmesi bek- lenen "Konıma Amaçh İmar Planını" yapma görevi yasal olarak valıliği ait. Bu arada bölgedeki tüm "Nâzım Plan'a aykı- n mevzii planlar" ıle "StTkurallannaay- kın Bİah planlannm" da valilikçe ıptalı ge- rekiyor. "Kaçak inşaatlar" konusunda ise bel- kı de en genlımli örneğı. planı ve ruhsat- ları Danıştay'ca geçersiz kılınan "Koç Üniversitesi" oluşturacak. İstanbul Valili- ği de imar hukuku konusundaki asıl bü- yük sınavını, bu tür ayncahkh inşaatlann işgalinde bulunan Sanyer'de verecek... Sert tepki 'leksif ihanet etti'tstanbul Haber Servisi - Türk- lş'e bağlı Teksif Sendıkası'nın, DİSK ve Hak-Iş'e bağlı Tekstil ye öz lplik-lş sendikalanyla birlikte ha- reket etme karan almasına karşm iş- verenle, diğer sendikalara bilgı da- hi vermeden öncekı gece saat 02.0O'de sözleşme imzalaması di- ğer sendikalann sert tepkisini çek- ti. Tekstil Sendikası Genel Sekre- teri Süleyman Çelebi. kazanılmış haklar konusunda kesınlikle geri ' adım atılmayacağı konusunda da- ha önce 3 işçi sendikası olarak an- laşmaya vardıklarını belırterek "Şimdi böyle bir sözleşmenin imza- lanması ihanet değil denedir"de- di. Öz tplik-Iş Sendikası Genel Baş- kanı YusufEngin. Teksif' in bir kez daha 65 milyonun önünde \erdiğı sözde durmadığını, yine tek başma hareket ettiğini söyledi. Türkiye Tekstil Sanayii lşveren- leri Sendikası'nda yapılan imza tö- reninde konuşan Genel Başkan Ha- HtNarin. tekstildeki sorunun, yurt- dışından sokulan 500 bın ton teks- til ürününden kaynaklandığını be- lırterek "Tûrkiye''nin medan ifti- han sektörümüzulas ediyor. Fabri- kalar kapanıyor, işciler işsiz kalı- yor" dedi. Narin, işçi işveren teş- kilatlan olarak gümrük kapılartna ve fabrikalara adam dikmeyi dü- şündüklerini söyledi. Teksif Sen- dikası Genel Başkanı Zeki Pnlatda "Bu, bir kriz sözleşmesidir. Alan da veren de memmun değil. Amacımız sektörün ayakta kalması" dedi. Dk 6 a\ > r ûzde 45 Anlaşmayla işçi ücretlerine, 1 Eylül 1998'den geçerli olmak üze- re ilk 6 ay için brüt yüzde 45 zam niındı. 1 Mart 1999'da başlayacak olan ikinci altı ay için ise brüt yüz- de 30 zam uygulanacak. 1 Eylül 1999 tarihinde başlayacak olan 3. altı ay ve 1 Mart 2000 tarihinde başlayacak olan 4. altı aylık dilim- lere ise DÎE Kentsel YerlerTüketi- ci Fiyatlan Genel Endeksi'ndeki artış oranı kadarzam yapılacak. Iş- çilerin maaş farklan 4 ay içinde 4 taksitle ödenecek. Tekstil Sendikası Genel Sekrete- ri Süleyman Çelebi'nin değerlendir- mesi şöyle: "Biz TeksiTle >apüğj- mızanlaşmada. kazanılmış haklar- da bir tek taviz dahi verilmeyecek- ri. Oysa daha önce inızalanan söz- leşmelerden geri gjdişler var. Tek- sifin imzaladığı anlaşmanın 3 temel noktasında çokciddi geri adımlarvar. tşçi işten çıkanlırsa. kazanılmış bü- tün haklanverifir dByebir bötümvar- dL Anlaşma metninden bu bolümçı- kanlmış. İkincisi saklı haklarla ilgi- iibir bölüm vardı. Bu bölüm yeni gi- recek işciler açısından bir hak kay- bına >o) açarak şekilde düzenlenmiş. €çüncüsü mesaüer 8-9 ay uk bir di- Hm içerisinde > üzde 50'ye indirilnıiş- tir. Böyle bir sözleşmenin imzalan- ması ihanet degil de nedir?" Öz lplık-tş Genel Baskanı Yu- suf Engin. "Teksif bir kez daha 65 milyonun önünde %erdiği sözde dur- madı. İşçilerin isteği ne doğrultuda iseona göre hareketedeceğiz" dedi. 14 sanıklı davaya devam edilecek; Türkbankdavasına 15 Şubat'ta başlanacak Susurluk davası yanntstanbul Haber Servisi - DYP Şanlıurfa Mılletvekıli Sedat Edip Bucak ıle eski özel Harekât Dairesı Başkan\ekılı IbrahimŞa- hin'ın de aralannda bulunduğu 14 sanıklı Susurluk davasmm görülmesine yann de- vam edilecek. Türk Ticaret Bankası'nın resmi ihalesine fesat kanştırmak, cürüm iş- lemek arnafjyla oluşturulan silahlı teşek- Jcule katı^ısjc v e bu teşekküle bilerek yar- dım etmek suçlarından dolayı, işadamı Korkmaz Yiğit'in de aralannda bulundu- ğu 9 sanık hakkmda açılan dava da "Su- surluk davası"nın da görüldüğü İstanbul 6 No'lu DGM'de görülecek. İstanbul 6No'lu DGM'de 13. duruşma- sı yapılacak olan davada, bu suçtan dolayı milletvekili dokunulmazlığı kaldırılan DYP'li Sedat Bucak ıle eski Özel Harekât Dairesi Başkanvekili Ibrahim Şahin. Özel Timcı polis memurları, Ömer Lütfii To- pal'ın iş ortakları Ati Fevzi Bir ve Sami Hostan. başka suçtan tutuktu uyuşturucu kaçakçısı Yaşar Öz. Sedat Bucak'ın şofö- rü Abdülgani Kızılkay a ve eski MİT görev - lisı KorkutEken, tutuksuz olarak yargıla- nıyor. tstanbul DGM Cumhunyet Ba^sav- cılığı'nca hazırlanan ana ve ek ıddıaname- lerde sanıklar "Cürüm işlemek amacıyla te- şekkül oluşturmak" ve "Hakkında gıyabi tokif vcyakalama müzekkeresi bulunan ki- şileri \etkili mercilere haber \ermemekle" suçlanıyorlar. Iddianamede. DYP Şanlıur- fa Milletvekili Sedat Edıp Bucak'ın da "Cürüm işlemek amacıyla silahlı teşekkül oluşturmak", "Gıyabi turuklama karan ile aranan Abdullah Çatlı'nın yerini bildiği halde>«tkOi mercilere haber\emwyerek sak- lamak" ve "Vahim niteükte silah bulun- durmak" suçlanndan dolayı 11 ile 20 yıl arasında ağır hapis cezasına çarptınlması isteniyor. İstanbul DGM Cumhunyet Savcısı A>- ^'Iwmac 'e ?t 'rTnenivegazetenıizyazarlanndanOnatKııtlar.(ilümünün4.\ıldönümündeme- n başında anıldı. .Aşiyan Mezarlığı'ndaki kabribaşmdadünsaat U.OÖsıralanndatopla- nan dostian. stvunleri Onat Kuttar'ın nıezannı çicekkric donattılar. şiirler okudular. Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Orhan Eiinç, Onat Kııtiar'ın hain bir saldında yaşanunı yitirdiğini anımsatarak "Kültür ve sanathayaümızm büyük bir kaybıdır. Cumhunyetgazete- m çalışanlan adınaonu saygıyla anıyorum" dive konuştu. Ressam Bedri Baykam. Onut kııtlar'ın sonsuz çaltşkanlığından sö/ ederek ''Onat abi hiçbir/aman kaybetmediği çalışkanbğu dinamizmi ve gülümsemesi Oe Türk aydınlanna her zaman y«l gösterdi" dedi. Cumhuriyet p - zeteMnde önteki gün vayınılanan şiirinin de okunduğu törende tiyarro ve sinema o\ uncıısu Tuncel Kurtiz, Nâzım Hikmet'in "Şeyh Bed- rertin Destanı"ndan bir bölüm okudu. Onat Kutlar'ın nnma törenine eşi FUiz Kutlar, ağabeyi Ergun kutiar, kardeşleri ve akrabalan, ga- zetemiz Müessese Müdürü L stün Akmen. yazar Leyla trbil, ve Rutkay Azû'in de aralannda bulunduğu dostian ve sevenleri kaftkü. kut CengizEngin tarafindan düzenlenen id- dıaname ile nöbetçı DGM'de açılan "Türk Ticaret Bankası ihalesi davası", yapılan da- ğıtım sonucu, Susurluk ve EyüpAşık'm çe- teye yardım davalannın da görüldüğü hâ- kım Sedat Karagül'ün başkanlığındaki ts- tanbul 6 No'lu DGM'ye verildi. İşadamı Kodonaz Yigit, eski milletve- kili Mehmet Kocabaş. Trabzonspor Kulü- bü Başkan yardımcılanndan Atilla Yıldı- nm ve Alaartin Çakıa'nın Türkiye'deki parasal ışlerıni yürüttüğübelırtilen Hüsnü Gülen'in tutuklu olduğu davanın görül- mesine, 15 Şubat 1999 günü başlanacak. Sahin'in adamları Çete operasyonu: 13 gözaltı İstanbul Haber Servisi - A1- manya'da yakalanan organize suç örgütü elebaşılarından ülkücü SedatSahin'in adamı olduğu ge- rekçesiyle halen cezaevinde tu- tuklu bulunan Orhan Ydmaz'a bağlı olarak faaliyet gösteren 13 kişi gözaltına alındı. Sedat Sahin'in adamı olduk- lan gerekçesıyle cezae\ inde tu- tuklu bulunan Muharrem Çınar ve Orhan Yılmaz'ın adamlan- nın da yakalanması amacıyla ts- tanbul Organize Suçlar ve Silah Kaçakçılık Şube Müdürlüğü ekiplerince bir dizi operasyon başlatıldı. Operasyonlar sonucu. Orhan Yılmaz adına Küçükçekmece ve çevresinde faaliyetlerde bulun- duklan belirlenen 13 kişi gözal- tına alındı. Bu kişilerle birlikte, 1 Uzi ile 4 adet otomatik tüfek ve çok sayıda değişik çap ve mar- ka tabanca ele geçırildi. ARA TOKTAMIŞ ATEŞ Başkanlık Rejimi Bugünlerde nereye gitsem. bana en çok sorulan soru, başkanlık rejiminin ne olup ne olmadığı ve bu rejiminTürkiye'ye uyup uymadığı. Geçenlerde Izmir- li bir okurum da aynı konuda telefon ederek insan- lann kafalarının ciddi bir biçimde kanşık olduğunu söyleyince bu konudayeniden birşeyleryazmamın gerektiğini düşündüm. Zaten bundan bırkaç hafta önce; Gece Hattı'nda MehmetTezkan'la birlikte, "Aslında Ne Oldu?"lo- gosuyla çok ilginç bir program yapan Hakan Ay- gün, başkanlık rejimini enine boyuna ele almış, fa- kat o gece bir başka sözüm olduğu için bu progra- ma katılamamıştım. Parlamenter rejim; yasama. yürutme ve yargı güç- lerinin birbirini denetlemesi ilkesine dayanır. Yargı- nın diğer iki "güç"ten bağımsızlığı. genellikle kabul edilen birdurumdur. Amayasamagücü, yani "mec- lisle; yürutme gücü, yani "hükümet" arasındaki dengenın sağlanması, "devletbaşkanının", yanibi- zim sistemimizdekı "cumhurbaşkanı"n\r\ görevidir. Devlet başkanlannın bu görevlerini yerine getirir- ken "rahat" olmalarını sağlamak için, cumhurbaş- kanlannın "siyasalsorumluluklannın" kaldınlmış ol- duğunu görürüz. Elbette devlet başkanlan siyasal kararlarını "canlannın ıstediği" gibi alamazlar. On- ları da bağlayan kimi kurallar ve gelenekler vardır. Fakat ilke olarak, sorumsuzdurlar. Kimi zaman parlamentolar, hükümet oluşturmak- ta zorlanırlar. Bunun çok değişik nedenleri olabilir. Fakat genellikle buzorlanmanın nedeni, "pariamen- to aritmetiği" dedığimız, parlamentonun bileşim bi- çimidir. Hiçbir parti tek başına çoğunluk sağlayama- dığı ve koalısyon gereksinımi doğduğu dönemler- detoplum, belli bir "ranafs/z/;/("vehuzursuzluğagi- rerki; bunun ardmdan, "istikrar arayışlan" başlar. işte bu arayışlar başladığı zaman akla, "başkan- lık rejimi" gelir. Başkanlık rejimi demek, tek ya da çift turlu bir seçimle belirlenen devlet başkanının "yû- rütme gücü" ile donatılmış olması ve yasama-yü- rütme arasındaki dengenin, yürutme lehine bozul- ması demektir. Başkanlık rejiminde devlet başkanı, yasama ve yürutme arasında sorumsuz bir denge unsuru değil, yürutme gücüyle donatılmış, sorum- lu bir "yöneticidir". Başkanlık rejimindeki devlet başkanının; yetki ve sorumluluk açısından, seçilme biçimine göre farklı olabileceğıni de görürüz. Başkanlık rejiminin ilk uy- gulama yeri olan ABD'de devlet başkanı, doğrudan yürutme gücünün başı durumundayken, "yan baş- kanlık rejimi" uygulanan Fransa'da devlet başkanı, çok geniş yetkilerle donatılmış olmasına karşın "hüı- kümet başkanı" konumunda değildir. Yani Fran- sa'da devlet başkanının yanı sıra bir başbakan ve hükümeti varken, ABD'de ne bir başbakan ne de bu başbakana ait bir hükümet vardır. Hükümet ye- rine, başkana bağlı farklı görevliler vardır ki, bunla- ra "sekreter" denir. Ister başkanlık rejimi olsun, isteryan başkanlık re- jimi olsun; bu durumda yasama, yani meclisle; yü- rutme, yani hükümet arasındaki "denge", yürütme- nin lehine bozulmuş olur. Dağrusu, başkanlık rejiminde "istikrariı hükümet- ter"oiuşur. Zira, başkanlık rejiminde, başkan görev- de olduğu sürece hükümet görevdedir. Başkan be- ğenmediği sekreteri hemen değiştirir. Hiç kimse de, "niye değiştirdın?" diye soramaz. Yan başkanlık re- jiminde de, istikrarlı hükümetler oluşur. Zira, başka- nın elindekı geniş yetkıleri kullanmasından çekinen parlamentolar kendilerine çeki düzen verdikleri gi- bi. bellı konulardaki yetkıler zaten başkanın elinde- dir ve hükümetler bu alanlara karışamazlar. Peki bu rejim belli oranlarda istikrar getirebiliyor- sa, o halde başkanlık rejımıne neden karşıyım. Her şeyden once şunu vurgulamak gerekir ki; yasama ile yürutme arasındaki dengede, eğer denge yasa- manın lehine ise demokrasi genişliyor demektir. Eğer denge. yürutmenin lehine gelişiyorsa demok- rasinin bazı sorunları var demektir ve gidiş, bir "po- lis devletine" doğru olur. Orta ve Latin Amerika'nın başkanlık rejimini uy- gulayan tüm ülkelerinde polis devleti açıkça sapta- nabilir ve bu rejim buralarda, totaliter yönetimlerin "maskesi" işlevindedır. ABD'nın kendine özgü ko- şullan vardır ve bu koşullar nedeniyle sistem etkin bir biçimde çalışır. Fransa'dakı yan başkanlık rejimi de etkin bir bi- çimde çalışmaktadır. Fakat aynı başarının Türki- ye'de sağlanabileceğinı sanmıyorum. Zira bu sistem bizde, "diktatöriere" zemin hazırlar. Halkımızın duy- gusal yapısı ve otoriteye olan merakı, şu andaki tüm siyasal parti liderlerimızi "potansiyel" birer diktatör haline getirmiştir. Bunlardan herhangi b'ırinin, baş- kanlık rejimindeki başkanın yetkileriyle donatılma- sı, demokrasimiz açısından ciddi tehlikelerdoğurur. Türkiye'de başkanlık rejimini savunanlar, parlamen- tonun "tıkandığını" ve "kiriendiğini" söylüyorlar. Bel- ki doğrudur, ama başkanın kirlenmeyeceğinin ga- rantisi var mı? Devletin tüm olanaklannı kendi lehine kullanabi- lecek bir "muhtehsin" frenlenmesi nasıl mümkün ola- bilir? Türkiye' de 1982 Anayasası' nın, yüzde 92 ora- nında kabul edildiğini anımsamalıyız... Meclis'teki tıkanmanın ve siyasetteki kirlenme- nin aşılması için bir şeyler yapmamız gerek. Ama bu sorunun çözümü asla başkanlık rejimi değildir. MlFI&NOKTASI I ORAL ÇALIŞLAR Hakkında ne söylenirse söy- lensin, 1968'lerbugünhâlâtar- ttşılıyorsa, üzerine yapılan film- ler bile gündemden düşmüyor- sa, bütün bunlarbugünebirşey- lerin kaldığını gösteriyor. 68'den bugüne ne kaldı sorusunun ce- vabını bulabilmek için, 68'de ne- ler olduğunu doğru saptamak zorundayız. 1968 tüm dünyada, devrimin yükseldiği bir isyan dönemiydi. Her ülkede farklı özellikler gös- terse de, ortak olan bazı nokta- lar vardı. 1968 yükselişinin arka- smdaki en önemli ıtici etken. Vi- etnam'da ABD'ye karşı verilen kurtuluş savaşıydı. 1968'lerde dünyanın en büyük süper gücü, emperyalist ABD, Vietnam'da büyük bir çıkmaz içine girmişti. Laos, Kamboçya, Vietnam halkları dişlerıyle, tırnaklarıyla ABD'nin Hindiçini'ne hâkim ol- ma hedeflerini altüst etmişler, VVashington'ı tarihınin en büyük yenilgisine uğratmışlardı. Aynı 68'le Süren Uzun Hesaplaşma.. tarihlerde, Afrika'da sömürge- ciliğe karşı mücadelede önem- li başanlar kazanılmış, Latin Ame- rika'da ve dünyanın dört bir ya- nında halk kitleleri, yeni zaferle- re imza atmışlardı. Aynı dönemde, üçüncü dün- ya ülkelerinde de büyük bir uya- nışortayaçıkmıştı. Başını Küba, Yugoslavya gibi sosyalist ülke- lerin çektiği, üçüncü dünya ül- keleri emperyalizme karşı or- tak bir cephe oluşturmuşlardı. Ayrıca bu mücadelelerin de et- kisiyle Avrupa'da ve ABD'de, başını gençlerin çektiği büyük kitle gösterileri gerçekleştirilmiş- ti. Türkiye 1968'e bu koşullarda girdi. Türkiye'nin 68'lere gelişin- deki önemli iç etkenler de var- dı. 1960 öncesi yükselen de- mokratik gençlik hareketi ve ar- dından ortayaçıkan 1961 Ana- yasası tarihte ilk kez sosyalist harekete meşruiyet yaratan bir zemin oluşturdu. 1965 seçim- lerinde sosyalist TİP'in 15 millet- vekiliyle parlamentoya girmesi bu rüzgârın etkisiyle gerçekleş- ti. 1960 sonrası arşivler karşılaş- tırıldığında açıkça görülebilece- ği gibi, yalnızca gençlikle sınırlı olmayan yaygın bir kitle hare- keti söz konusuydu. Ege'de toprak işgalleri, Kara- deniz ve Ege'de yaygın köylü mitingleri, Güneydoğu'da de- mokratik kitle gösterileri, Türki- ye'nin hemen her yerinde üreti- ci mitingleri, Anadolu'da zengin bir direnişin ve arayışın işaretle- rıydi. Büyük şehirlerde ise, işçi ha- reketi dalga dalga büyüyordu. Neredeyse bütün büyük sanayi kuruluşlarında ciddi bir sendi- kalaşma hareketi yaygınlaşıyor ve iş güvenliği ve örgütlenme içindirenişlersürüyordu. Kavel. Derby, Demirdöküm direniş ve işgalleri gibi gösteriler, gazete manşetlerinden inmiyordu. • • • 1968 gençlik hareketi, işte bu tablo içinde bir anlam ifade edi- yordu. Gençliğin, demokratik bir üniversite için başlattığı müca- dele, çevresinde gelişen bu kit- le hareketiyle bir bütünlük oluş- turdu ve 1968 ef sanesi böyle or- tayaçıktı. 1968'e, devletin de birtepkisi vardı. Kamplarda, sal- dırı ve adam öldürme kursları alan "ülkücü komandolar", "Ko- münizmle Mücadele Dernekle- n"nde örgütlenen Islamcılar, 1968'i ezmek amacıyla devlet desteğinde harekete geçtiler. Demokratik talepterle ortaya çı- kan gençler ve emekçiler, bir an- da karşılarında polisi ve şiddet- le üzerlerine gelen sağcı saldır- ganları buldular. Önce sopalar- la kendilerini savunmayı dene- diler, kafalanna silahlar patladı. Şiddet şiddeti doğurdu ve dü- zeni demokratik yollardan de- ğiştirme umudu sönmeye baş- ladı. Devlete yön veren ezme man- tığı amacına ulaşmtştı. Artık, yük- selen kitle hareketi tecrit edile- bilir ve bastırılabilirdi. 12 Mart 1971 askeri darbesi, bu amaç- la sahneye kondu. 1968'in he- sabı 1971'de sorulmak istendi. 1968 tartışmaları sırasında, 1969 seçimlerinde AP'nin yüz- de 40'lann üzerinde oy alması, 1968'lerin kitleselleşmediğinin örneği olarak gösterildi. Halbu- ki 1968, 12 Mart 1971'leyenil- giyeuğratılamamıştı. Henüzsü- reç devam ediyordu. Sol, 12 Mart'a direndi ve 1973 seçimle- ri bu direncin ürünüydü. CHP, 1950'den bu yana ilk kez birin- ci parti haline geldi ve yüzde 33'ün üzerinde oy aldı. CHP, tarihinde ilk kez milita- rizmle hesaplaşmaya girişmişti. 1977 seçimlerinde ise bu yük- seliş yüzde 41.8 oya kadar ulaş- tı. Bunun üzerine devleti elinde bulunduranlardaha kapsamlı bir planla, yeniden solun üzerine gittiler. Büyük suikastler, toplu kırımlarla 12 Eylül 1980 hazır- landı. 1968'le son hesaplaşma 1980lerden sonra yaşandı. Aradan 30 sene geçtiği halde, devleti yönetenlerin sola ve de- mokrasiye karşı tutumlan değiş- medi. Bu nedenle 1968'in ide- allari hâlâ bir anlam ifade ediyor. Bu nedenle hâlâ tartışılıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle