Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 12OCAK1999SALI
14 KULTUR
SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL
Metropolde uygarhktan vahşete doğruAnkaraDevletTiyatrosu 1998/99 dö-
neminde, 1960'larda yazılmış bir Ame-
rikan oyununu gündeme getiriyor. Pu-
litzerÖdülü'ne 1986"da değer bulunan,
iinlü karikatürist Jules Feiffer'ın 'Olagan
Cinayetler' (Little Murders) adlı sahne
yapıtı 1967'de Broadway'de ve Royal
Shakespeare Company tarafından In-
giltere'de sahnelenmiş ve yazanna dört
ödül birden kazandırmıştı.
Dünyanın en büyük metropolü olan
Nevv York'un simgelediği vahşi kapita-
Hzmin sokak terörüne önlenemez bi-
çimde bel verdiği soğuk savaş dönemi-
nin, bu konuya eğilen ilk Amerikan ti-
yatrobaşyapm. 1959'daönceAlmanya'da
sahnelenen Edvvard Albee'nin iinlü 'Hay-
vanat Bahçesi" oyunudur. Amerikan Dü-
şü'nün yerle biredildiği, insanoğlunun
uygarlaştıkça ilkelleştiğini gösteren
oyunda, Nevv York'un zengin mahalle-
lerinden biriyle en yoksul mahallelerin-
den birinde yaşayan Peter ve Jerry'nin,
güzelliğiyle olduğu denli, sahne oldu-
ğu 'şiddet olaylan' ile ünlü Central
Park'taki ölümcül buluşması dile geti-
rilir.
Yönetimın başa çıkamadığı, polis ör-
gütünün, adalet mekanizmasının. din
kurumlannın üstesınden gelmede eli
kolu bağlı kaldığı, insanın yalnızlaştı-
gı, insansızlaştıgı, 'Gece yansı Kovbo-
yu'na en büyûk yaşam dersini veren
amansızmetropolün 1960'lıyıllannda-
yız. 'Olagan Cinayeder' oyunu aslında
bir apartman dairesinde geçiyor. Ancak
yönetmen Ahmet MümtazTayian, Irfan
Şahinbaş Atölye Sahnesi'nin iki yanı
seyirciyle çevrili. sınırlan belirsiz oyun
uzammı seçmiş. Bu uzam içinde yalnız-
ca dairede yaşayan küçük burjuva kö-
kenli aile değil, sürekli olarak yaşanan
vahşet ortamının çılgın sesleri ve ışık-
lanyia tüm New York dile gelecek. Tay-
lan, 6O'lı yıllann New York'undan yo-
la çıkarak bugûn benzer bir sokak terö-
lağan
Cinayetler', kara
güldürü olarak
nitelendirilebilecek
bir oyun. Yönetmen
Taylan, çığınndan
çıkmış bir kentsel
yaşam olgusunu
vurgulamak için
-uzamı ve
görsel/işitsel
etmenleri çok
katmanlı olarak
yorumladığma
göre- 'grotesk'e
yönelen bir seçim
yapmışsa da,
oyunculuk çizgisini
doğal düzeyde
bırakmış.
rüne boyun eğen bizim büyük kentlen-
mize ve içinde yasadığımız toplumsal
yozlaşmaya ışık tutuyor. Her türlü gasp,
soygun. cinayet, serseri kurşunlarla vu-
rulmalar. trafık çılgınlığı, sokakta dövü-
len adamlar. takılan. çantalan çekilıp alı-
nan kadmlar, telefon sapıklan, kilit üs-
tüne kilit vurulmuş mesken kapıları...
Varsıllarla yoksullan aynı 'ilkel' çizgi-
de buluşturan bir kentsel anarşi içinde-
yiz.
Bir önceki kuşaktan gelenler (anne
ve baba) küçük burjuva dünyasının 'gü-
venceli' kurallannın dışına çıkıldığının
nicedir farkında olsalar bile. iletişimin
çoktan koptuğu bir aile ortamında, 'er-
kekleşmiş' kızlan ve 'kadınlaşmış' oğul-
larıyla 'normal' bir yaşam sürme alda-
nışından vazgeçmemişler. FeiflFer'ın 'ka-
ra alay'ı bu noktada koyulaşıyor. 'Şid-
det* görmezden gelinebilir mi? Ya da
camlardan içeri sızan 'vahşet' ortamın-
da "küçük burjuvaca' yaşanabilir mi?
Üst kattaoturan ve sürekli televızyon
seyreden yalnız yaşlı adam (yönetmen
Taylan'ın oyuna özgün katkısı), elinde
baİık kavanozuyla dolaşan kendi halin-
de oğu) (Aclan Büyüktürkoğlu), şiddet
karşısında kendinı savunmayı öğrendi-
ğıne ınanan atletik iş kadinı abla (Öz-
lem Ersönmez) ve sokak saldınlanna
ugradığı zaman hiç tepki vermeyerek
yediği dayaklar boyunca 'gündüz dü-
şü'ne girip acıya dayanan damat adavı
(HakanÇimenser)_.Oyunun son yanm
saatı içinde tüm aile müthiş bir 'dönü-
şüm'den geçecek. Yönetmen Taylan,
bir buçuk saat süren ilk bölümden son-
ra son yanm saat için 'ara' yaparak 'dö-
nüşüm'ü belirginleştiriyor.
'Olağan Cinayetler1
. kara güldürü ola-
rak nitelendirilebilecek bir oyun. Sah-
ne uzamının soy ut düzlemde genışletil-
mesiyle, 'kornnak" ve 'tehlikeü dışart-
a' arasındaki 'çefişki' görsel ve işıtsel dü-
zeyde belirginleştirildiği gibi, aile bi-
reylen arasındaki ifetişımsizlik de vur-
gulanıyor. Ancak soyut düzlemde geniş-
letilen sahne uzamı içinde oyunculuk
aynntılannı algılamak ve 'söz'ü izle-
mek güçleşiyor.
Yönetmen Taylan, çığınndan çıkmış
bir kentsel yaşam olgusunu vurgulamak
için -uzamı ve görsel/işitsel etmenleri çok
katmanlı olarak yorumladığına göre-
'grotesk'e yönelen bir seçim yapmışsa
da, oyunculuk çizgisini doğal düzeyde
bırakmış. Oysa yaptığı seçim doğrultu-
sunda. metni epeyce kısaltarak, oyuncu-
luğu da bir oranda daha teatral (biraz da-
ha kalın çizgili) kılarak, oyunu daha tar-
tımlı (tempolu) bir düzleme yerleştire-
bilir, yoğunluğu ve kara gülmece dozu
daha keskin bir anlatım biçemine ula-
şabilırdi. Ya da 'çerçeve sahne' koşulla-
n içinde (Ankara Devlet Tiyatrosu'nun
başka bir sahnesinde) gerçekçi oyuncu-
luğun ayııtılannın belirginleştiği bir sah-
ne düzeninde karar kılabilirdi.
Grotesk bir çevre tasanmı ve gör-
sel/işitsel etmenlerin içine yerleştirilen
'doğal oyuncuhık' sahne olayını zorlu-
yor kanımca. Oyunculardan tam verim
almayı da zorlaştınyor Sözgelimi, Ha-
kan Çimenser'in 'gündüzdüşü' ıle 'ger-
çekyaşam' arasındaki gidip gelişini iz-
leyebilmek için gözünüz sürekli olarak
bu oyuncuda olmak zorunda. Bunu ya-
parken, söz gelimi, toplumda etkisiz
kalmışüstyapı kurumlannın temsilcile-
rini üç ayn-benzer kompozısyonla can-
landıran Soner Ağuı'ın uzun tıratlann-
daki anlamı kaçırabiliyorsunuz. Aynı
biçimde, ayırtılı oyunculukta hünerli bir
sanatçı olan Özlem Ersönmez'in kom-
pozisyonunu ancak parça parça yakala-
yabiliyorsunuz. Doğal oyunculuğa en
yatkın anne ve baba rollennı yorumla-
yan Gülseren Gürtunca ve Selçuk Öz-
doğanbu durumda en avantajlı oyuncu-
lar. Gürtunca, oyunun motonı olma gö-
revini üstlenıyor. Oyunu baştan sona
başanyla çekip götürüyor. Oğulu yo-
rumlayan Aclan Büyüktürkoğlu da -bü-
yük tiratlan olmadığı için- alabıldiğine
rahat, incelikli bir kompozisyon çizme
şansını yakalıyor.
'CMağan Cinayetler', özenti sayılabi-
lecek bir vuruculuktan kaçmak isterken
durağanlıktehlikesini savuşturmada zor-
luk çeken bir çalışma. Yine de çevre ta-
sanmından görsel-işitsel etmenlere dek,
çok özenli. çok titiz çabalann ürünü...
Aydınlık dergîsi 9. kez düzenledi
.Cemal Süreya
jŞiir Ödülleri
jsahiplerini bulduvisi - Aydınlık
idergisinin Cemal Süreya
jadına bu yıl
Idokuzuncusunu
|düzenlediği Cemal
' Süreya Şiir Ödülleri
geçen cumartesi
Tiyatrokare'de yapılan bir
törenle sahiplerini buldu.
Eray Canberk, Cevat
Çapan, Tank Dursun KL.
Enver Ercan ve Tuğrul
Tanyoi'dan oluşan seçici
kurulun yaptıklan
değerlendirme sonucu,
yayımlanmış kitap
dalında ödüle Mesut
Adnan'ın 'Yaseminli
Mektup'ile Devrim
Dirlikyapan'ın 'Karla
Gelen' adlı kitaplan değer
bulundu.
Yayımlanmamış yapıt
dalında ise Oya Uysal
'Mevsimini Kaybetmiş
Rüzgâr' adlı dosyasıyla
ödülün sahibi
oldu.Yayımlanmış kitap
dalında ödüle değer
bulunan Mesut Adnan ilk
kezl992'deEbruliBir
Yaz Kızı adlı yapıtıyla
Varlık dergisinin
düzenlediği Yaşar Nabi
NayırÖdülü'nü
kazanarak adını duyurdu.
Yaseminli Mektup şairin
ikinci kitabı.
Devrim Dirlikyapan ise
1995 yılında Çankaya
Belediyesi'nin
düzenlediği 2. tlkbahar
Öykü ve Şiir
Yanşmasf nda Büyük Şiir
dalında ödül aldı. Aynı yıl
Balıkesir Üniversitesi
Rektörlüğü'nün
düzenlediği şiir
• yanşmasında birinciliğe
'• değer bulundu. Karla
i Gelen, 1997Behçet
! Aysan Şiir Yanşması'nda
| yayımlanmamış kitap
| dalında ödüle değer
| bulunmuştu.
| Dirlikyapan'ın ilk kitabı
! 1995'teyayımlanan'Ök
j Kitap' adını taşıyor.
Oya Uysal ise adını
çeşitli edebiyat
dergilerinde yayımlanan
şiırleriyle duyurdu.
Şairin, Büyük Düşlerin
Türküsü, Elim Sende
Ayışığı, Yıldız
Kokuyordu Gökyüzü ve
Uçuruma Düşen Nehir
adlı kitaplan bulunuyor.
Törende Aydınlık Dergisi
Yazıişleri Müdürü Şule
Perinçek, seçici kurul
üyeleri Eray Canberk ve
Enver Ercan ile sinema
eleştirmeni Tunca Arslan
birer konuşma yaptılar.
İlk sözü alan Feyza
Perinçek, "Cemal Süreya;
ödülü alan, ödülün adına
verildigi kişi kadar, ödülü
veren kurumun da büyük
önemi olduğuna inanınü.
Biz Aydınlık Dergisi
olarak Cemal Süreya'mn
adını, bu yıl
dokuzuncusunu
dü/cnlediğimiz ödülleıie
yaşattığımı/ için ve bu
büyük ustanın adına ödül
verdiğimiz için onur ve
mutluluk duyuvoruz"
dedi.
Cemal Süreya'mn
hayranlık duyduğum pek
çok yönü olduğunu
belirten Eray Canberk ise
"Beni en çok şaşırtan
özelligi belleginin çok
güçlü oluşuydu. Bir yerde
otunırken ya da yürürken
birdenbire döner ve bir
sözcük söy lerdi. Sonra da
Türk şürinde bu sözcüğü
en iyi anlatan dizeyi
sorardı bize. Şaşınr ve
cevap veremezdik tabiL
Ama o, engin belleği
sayesinde o dizeyi bulup
söylerdi. Kcndisini
saygıyla anıyorum"
şeklinde konuştu.
Enver Ercan ve Tunca
Arslan ise Cemal
Süreya'mn gündelik
yaşamdaki kişiliğine
değindiler ve kendisiyle
ilgili anılannı aktardılar.
ŞİİR ÖDÜUERl
i Devrim Diriikyapan, Oya Uysal ve Mesut Adnan
45 yıllık komedyen, şovmen Öztürk Serengil 69 yaşında öldü
Meteliksiz
figüranhktan
komedyen
starlığına,
gazino
neonlarından
Libya
hapishanelerine
dek uzanan
coşkulu,
dopdolu.
ftrtınalı bir
yaşamın
kahramanıydı.
Güldürü dünyasındabiralevsöndü
TURHAN GURKAN
1954 yılında Yeşilçarrfa ürkek
adımlarla 24 yaşında sanşın, 1.82
boyundaoldukçayakışıklı bırgenç
giriyordu. Orhan Ebnas'ın yönet-
menliğini yaptığı "Cçüncü KatCi-
nayeti" fılminde bir sivilpolısı can-
landıran bu adamın adı OztürkSe-
rengil'dı Genç yıldız adayının be-
yaz perdeye geçişi hemen aile bağ-
lannın kopmasına neden olmuş,
bir lisede tarih öğretmeni olan ba-
ba Serengil "ciddiyetk bağdaşma-
yan bir meslek" seçtiği için tam on
bir yıl oğluyla küs kalmıştı.
Ancak Serengil fıgüran olarak
başladığı "kötü adam" rolünden
çabuk usandı. Değişiklikgetırme-
li, sinemada "yeni tip" yaratma-
lıydı. Sonunda istedıği oldu. Hem
de fazlasıyla. Şansını güldürü rol-
lerinde deneyen Serengil: şapşal,
avanak, safkeriz tıplerle çevresin-
de çabucak büyüyen bir kalabalık
toplamasmı becerdi. İzley ici lahma-
cuncu. kahveci. garson, gazgin sa-
tıcı, tellak gibi "ama tipi" kendi
yaşantısından çizgıler taşıyan bu
acayip bıyıklı adama hemen ısını-
verdi.
Figüranhktan bir anda kendini
ünün doruğunda bulan Serengil;
komedyen. yapımcı. şovmen. ga-
zinocu, şarkıcı. TV sunucusu ola-
rak tam 45 yıl sanat dünyasında
çalkalandı durdu. Yaklaşık bir bu-
çuk ay önce beynindeki ödem ne-
deniyle fenalaşarak hastaneye kal-
dınlan ve 25 gün tedavi gördükten
sonra taburcu edilen Serengil. dün
69 yaşında yaşamını yıtirdi. Be-
yin ödemi nedenıyle iki kez ame-
liyat olan Serengil. felç yüzünden
bir yıldır yürüyemiyor, son gün-
lerde de konuşma merkezi hasar
gördüğü için konuşamıyordu.
Öztürk Serengil yok artık. Onun-
la birlikte beyaz perdede bir sulu
güldürü dönemi de kapandı. İki
kez beyin ameliyatı olan ve son
günlerini tekerlekli sandalyede ge-
çiren Serengil'e moral bulması için
sanatçı arkadaşlan Müjdat Gezen
ve Savaş DinçeL yeni oyunlan **Ha-
babam Sınıfrnda sakat bir öğret-
men rolü vermişlerdi. Ancak güç
Ö n e m l i f i l m l e r i
1950li: Elveda, Karasu. Ölümden de Acı, 196O'lı: Sığmtı. İki
Aşk Arasında, Kara Dut, Kader Yolcusu, Melekler Şahidimdir,
Yaman Gazeteci, Boş Ver Doktor, Biz de Arkadaş mıyız,
Çöpçatan, Fatoşun Bebekleri, Kiralık Koca, Ölüme Yalnız
Gidilir, Sokak Kızı. Ver Elini Istanbul, Bana Annemi Anlat, Aşk
Hırsızı, Üç Çapkın Gelin, Kimse Fatma Gibi Öpeme, Babasına
Bak Oğİunu Al, Yalancının Mumu. Bir Garip Adam, Çifte
Tabancalı Damat, Yasamak Ne Güzel Şey, 1970'li: Kaynanam
Kudurdu. Imparator, Parasızlar, Adana-Urfa Bankası, Şofor
Mehmet, Sarhoş, 1980'li: Uyanık Aptallar, Aynlık, Çalsın Sazlar,
Berduşlar Sosyetede, Geçim Otobüsü, Gırgıriyede Büyük Seçim,
Güldünne Beni, 1990'h: Bul Karayı Al Parayı.
bulup bu son isteğini yerine geti-
remeden yaşama veda etti. Sanat-
çınm Finli eşi Seija ve sanatçı kızı
Seren Serengilhep yanıbaşındaydı.
Tivatrodan sinemay a
Güldürü dünyasının en renkli ki-
şilerinden biri olan Öztürk Seren-
gil. 2 May ıs 1930'da Artvin'de doğ-
du. Şebinkarahisar llkokulu. Sinop
ve Gıresun ortaokullan. Trabzon v c
Istanbul liselerindeokudu. 10'un-
cu sınıfta ögjenimi bıraktı. Voley-
bol. basketbol, atletizm gibi spor
dallannda uğraştı. Bır süre Babı-
âli'de dergi ressamlığı, karikatü-
nstlik, tabelacılık yaptı. Fotoro-
manlardaoynadı. 1953"teAvniDil-
ligil'in Çığır Sahnesı'nde "Oğlum
Edward" oyunuyla tiyatroya baş-
layıp, 1958'de Öda Tiyatrosu'nda
"Öteki". 1959'da Istanbul Şehır
Tiyatrosu'nda "Fettan KE", 1960'ta
"BüyükÇmar". 1961 "de "Bir Halk
Düşmara"nda rol aldı. 1954'te
"Üçüncü Kat Cinayeti" ile girdiği
sinemada "İstanbulMacerası". "Si-
lahlar Konuşuyor", "Bardakdaki
Adam". "Kötü Tohum" gibi bır-
çok fılmde bır türlü ısınamadığı
"kötü adam" oynadıktan sonra Os-
manF.Seden'in 1962de "Badem
Şekeri", "NeŞekerŞey" filmlerin-
de yarattığı "Adanalı Tayfur" tipi-
nin tutulmasıyla tür değiştirip ko-
medyen oldu ve ölünceye dek öy-
le kaldı. Komedide kaba taklitlere,
bol argoya dayanan bir türün baş-
lıcatemsilcisı oldu.
Öztürk Serengil, yarattığı tipler-
le geniş izleyici çoğunluğunun il-
gısinı çekti. İşte bunlardan kimile-
ri: Adanalı Tayfur. Cımbız Ali, Ke-
loğlan. 65 Hüsnü. Helal Adanalı Ce-
lal. Cezmi Bond 007.5, Hamsi Nu-
ri. Çulsuz Ali
Kötü öncü: Yeşşe
Öztürk Serengil'ı 1965 yılında ta-
nıdım. O sırada Türk sineması.
onun armağan ettiği "argoçağı"nı
yaşıyordu. Acayip adlı, argolu, ayıp
sözcüklü filmlerden geçilmiyor-
du. Serengil "Yeşşe" sözcüğüyle
doğmuştu sankı. Evde. sokakta. iş-
te. çarşı pazarda. okulda, taşıtlar-
da büyük küçük herkes birbirleri-
ni uzaktan bağırarak "Yeşşe" diye
selamlıyorlardı. "Yeşşe"ninyaratı-
cısı aslında Öztürk Serengü'i film-
lerde seslendiren MücapOfluoğlu
ıdı. Ancak perde arkasında olduğu
için bu "yaşa" anlamına gelen ar-
go sözcük. Serengıl'e mal edilmiş-
ti. Kimi devlet kuruluşlan genelge
yayımlayarak "Yeşşe"yı yasakla-
ma yoluna gitnıişlerdi. Çıplakla il-
gilenen sansür kurulu nedense Türk-
çemızin yıkılmasına seyırci kalıp,
sinema yoluyla dilımizi bozma ya-
nşına çıkanlan hoş görüyordu.
Sözde güldürü sayılan birbırinin
benzeri yüzkarası filmler salgını-
na büyüklü küçüklü birçok film
kurumunun katılması ise ayn bır
ayıptı. Türk sınemasında argo ça-
ğını açan ve sürdüren.dilimizı bo-
zan. öğrenci velilerinın afaroz et-
tiği kötü bir akımın öncüsü sayılan
bu adanıı yerden yere vuran bir ya-
zı yazmıştım. Hatta o zamanki Kül-
tür bölümü yöneticimiz tsmafl Cem,
tüm o argo sözcüklü fılmlerin adı-
m. Abidik Gubidik, Kafadan Kon-
takaj, Yeşşe. Şiribim Şiribom, Tut
Kelin Perçeminı. Dokunma Bozu-
lurum, Temem Bilekis. Şepkemin
Altındayım'ı yazının başlığına çı-
karmıştı. Ancak Öztürk Serengil
yazıyı hoşgörüyle karşıladı. Bun-
lan kendisinin de onaylamadığını.
ancak "halk tutuyor, böyleistiyor"
gibi sudan bir gerekçeye dayana-
rak yaptığını söyledı. Zaten bir yıl
sonra da argo sözcüklü filmler mo-
dası göçüp gitti. Bir sululuk devri
de sona ermiş oldu.
Dalgalı bir yaşam
Yaşama sıfırdan başlayıp mil-
yonlarla oynayan Serengil. sine-
mamızın çok kazanan. ama en çok
kaybeden aktörü olarak anılır. Sa-
nat yaşamında daldan dala konan
bır serüvencidir. Yeşilçam'm iniş-
li çıkışlı yollannda bir batıp bir çı-
karak kendi deyışiyle "Kelajıma
güvenerek mangırajlara kondum"
dıyen Serengil, öiüp ölüp dirilmiş,
tam bittiğini sandığı an yeniden
doğmuştur. Çuvallarlapara kazanıp
Şişli'de apartman dairesi, SilivTİ'de
yazlık. Mercedes araba almış, bir
yazlık, bir kışlık kulüp açıp, fılm
ve plak şirketleri kurmuştur. Açtı-
ğı gece kulübünün tabelası "Abidik
Gubidik"tir. Har vurup harman sa-
vurmuş. bir gün iflas bayrağını çe-
kip beş parasız kaldığını görünce
sınemaya küsüp, borçlannı öde-
mek için sahneye çıkarak komik-
şarkıcılıkyapmıştır. 1980'li yıllar-
da TV 'ye yönelen Serengil "Gülû-
nüz Güldürünüz". "Curcuna 83"
dizi güldürü programlan hazırladı-
ğı halde aldığı tepkiler yüzünden
bunlan sürdürememiştir. Metelik-
siz figüranhktan komedyen starlı-
ğına, ışıltılı gazino neonlanndan
Libya hapishanelerine dek uzanan
coşkulu, dopdolu. fırtınalı bir ya-
şamın kahramanı. Günahlan ve se-
vaplanyla artık kapanmış olan Öz-
türk Serengil "in gülen ve ağlayan
yaşamıdırbu....
YAZIODASI
SELİM İLERİ
Çocukluğumun Çorbaları (3)
Annemin çorbalan daha bitmedi.
Annemin 'tavuk suyu çorbası' vardı. Bu çorba-
yı sevmezdim. Daha çok babam için pişerdi.
İki üç bardak tavuk suyunu iyice kaynatacaktı-
nız. Biryandan da başka tencerede yağ, çentilmiş
soğan, un hafif hafif kavrulacak; tavuk suyu artık
bu tencereye boşaltılacak, kısık ateşte yanm saat
kadar pişirilecek.
O zamanlar Istanbul'da 'havagazı'run pek ese-
rekli olduğu yıllardı. Ateş birçoğalır, birazalır, kısı-
lır, titrer, sönmeye yüz tutar, sonra pariar; havaga-
zı, cilveferiyle hanımlann sinirini oynatırdı.
Evlere telefon yeni yeni bağlanıyordu. Telefonlu
ev hanımlan birbirierine telefon ederler, karşı evin,
iki sokak aşağıdaki evin havagazı durumunu so-
rarlar, yemeklerini mahveden ateş oyunlarından
yakınırlardı.
Tavuk sulu tencereye şimdi bir çorba kaşığı pi-
rinç unu, yanm bardak süt ilave edecektiniz; son-
ra yanm saat daha kısık ateşte pişecek. Sonra uy-
durmuyorsam, yumurta da ilave ediliyor; süzgeç-
ten geçiriliyor; haşlanmış tavuk göğsü ince, uzun-
ca dilinip çorbaya katılıyordu.
Babam öğle yemeğine eve dönerdi. işte yine o
zaman beylerin, ışyerleri yakınsa, böyle biralışkan-
lıkları vardı. Işyerleri uzak olanlar, öğle yemekleri-
ni çoğu kez evden götürürlerdi.
Annemin sevdiğim çorbaları arasında 'düğün
çorbası' vardı.
Bütün sevilen şeyler gibi bu çorba hayalimde kal-
dı. Annemin düğün çorbası, herkesin düğün çor-
basına benzemezdi. Nasıl yapıldığını hatırlayamı-
yorum..
Çok benzeri bir düğün çorbasını, çok zaman
sonra Marmara Adası'nda hâlâ ev yemekleri ya-
pan sevimli bir aşevinde içtim. Aşçı bütün ricala-
nma aldırışsız kalarak tarifini vermedi.
Annem pek de tutturamadığı 'yayla çorbası' ya-
pardı. Et suyu kaynatılacak, taşı ayıklanmış pirinç
ilave edilecek. Bir kapta yoğurt, yumurta sarısı, -
galiba- un, su, tümü yumurta teliyle karıştırılacak.
Sonra çorbanın suyu suzgeçten geçirilerek artık ten-
cereye alınmış bu terbiyenin üstüne dökülecek,
un kokusu kayboluncaya kadar -demek un varmış-
kaynatılacak. Sonra pirinçler eklenecek. Sofraya
getirilirken bol bol kıyılmış taze nane konacak.
İşte o yoğurtlu kısımda birtakım sorunlar baş
gösterir, malzemenin apar topar çöpe atıldığı olur,
yeniden- yeniden uğraşılara girişilirdi.
Hasretleri gönlümde yanmakla birlikte annemin
çorbalanndan uzaklaşıyorum gitgite. Tatlan, renk-
leri, kıvamları, tüten dumanları beni bırakıp gidiyor.
Arkadaş evlerinin çorbalan da usul usul siliniyor.
Bununla birlikte Ali'lerde yediğimiz, hazırlanırken
gözlemleyebildiğim o nefis haşlamayı anmadan
geçemeyeceğim.
Eski, yıkılmamış Tarlabaşı. O Tarlabaşf nda göç-
kün bir apartımanın en üst katı. Bu katın caddeye
bakan, demir parmaklıklı, parmaklıklanna yosun,
duvanna sarmaşık yürumüş bir balkonu vardır. 6at-
konda oturuyoruz. Üç arkadaşız.
Ali, annesiyle yalnız yaşıyor. Annesi 'farklı' bir ka-
dın; öteki annelere benzemiyor. Uçarı; hep maki-
yajlı; geniş ve dekolte yakalı organze bluzlar giyer;
saçları kömür siyahı da sapsarı meçli. Nasıl olu-
yorsa, Tarlabaşı katında mutfak, oturma odasının
içinde. Balkondan görüyorum ki Ali'nin annesi iki-
de birde tencerenin kapağını açıp, küçük çukur ta-
bağa köpükler alıyor.
Çabucak çabucak patates, kereviz ayıklıyor, so-
ğanların kabuğunu soyuyor, havuçlan bıçakla in-
ce ince kazıyor, konserve kutusundan bezelye çı-
kanyor, hepsini tenceredeki haşlama ete ekliyor, bi-
raz daha 'musluk suyu' koyuyor, sonra maydanoz
hem de saplarıyla...
Bu 'haşlama' eti az olduğundan, Ali'lerin evin-
de 'haşlama çorbası' adıyla yeniliyor, daha dog-
rusu içiliyor. Tek tencerede çarçabuk yapılmış haş-
lama çorbasını, biz üç arkadaş, o gün nasıl iştah-
la içmiştik. Sinemaya gidecektik. Anjelik oynuyor-
du...
Nedense Ahmet Muhip Dıranasın dizeleri:
"Ey unutuş! kapat artık pencereni.
"<•••) . .
"Ey unutuş! kurtar bu gamlardan beni."
Takvimde İz Bırakan: " •'
"Demek siz de bıliyorsunuz acıklı öyküsünü. Çok
sevdi. Aşkı, hani o kitaplarda anlatılan aşklar gi-
bjydi. Anlatmayı bilmeli de anlatmalı..." Zehra
Ünüvar, Cih/eli Kahve, Bilgi Yayınevı, 1998.
Troya belgeseli hazmlanıyor
• Kültür Servisi - Geçen ay UNESCO'nun dünya
kültür miraslan listesine alınarak Uluslararası Banş
Parkı ilan edilen efsanevi Troya kentini ve tarihini
anlatacak belgeselin hazırlıklanna başlandı.
Homeros'un dilinden efsaneleşen ve ünlü Troya
Savaşı'na sahne olan antik kent. 1988 yılından bu
yana Tübingen Oniversitesi öncülüğünde
uluslararası birekip tarafından kazılıyor. Bugüne
dek birçok ülkenin belgesel teklifini geri çeviren
kazı başkanı Prof. Manfred Korfrnann, yıllar sonra
ilk kez genç bir Türk ekibine onay verdi.
Yönehnenliğini Serdar Günbılen'in yapacağı
projenin danışmanhğını Özgen Acar. Troya
konusunda danışmanhğını ise Manfred Korfmann
üstlenecek.
İstanbul dünyanın en güzel
• Kültür Servisi - İstanbul Fransız Kültür Merkezı
ocak ayı etkinlikleri kapsamında bugün Bernard
Faucon, yüze yakın Türk gençle Ortaköy'de fotoğraf
çekecek. 'tstanbul Dünyanın En güzel Geçidi'
başlıklı fotoğraf günü sonunda elde edilen -
fotoğraflar perşembe gününden itibaren Kemancı
Kültür Merkezi'nde sergilenmeye başlanacak. 6
Şubat'a dek sürecek olan sergide yer alacak
fotoğraflan Faucon seçecek. 16 farklı ülkeden
gençlerin fotoğraflannın yer aldığı 'Gençliğımin En
Güzel Günü' final sergisi, hazırlanacak bir katalogla
birlikte fotoğraf ayı etkinlikleri çerçev esinde Kasım
2000 boyunca Paris'teki Maison Europeenne de la
Photographie"de sergilenecek. Sergi 1 Ocak 2001
tarihinden itibaren Fransa dışındaki 15 ülkeyi -
gezecek.
Petpucciani'nin cenazesi cuma günü
• Kültür Servisi - Geçen çarşamba günü Nevv
York'ta akciğer enfeksiyonu nedeniyle kaldınldığı
hastanede aramızdan aynlan Fransız caz piyanisti ve
besteci Michel Petrucciani'nin cenazesi cuma günü
Paris'te gerçekleşecek. 36 yaşında ölen Petrucciani,
Saint-Roch Kılisesi'nde düzenlenecek törenin
ardından Pere Lachaise Mezarlıgı'na gömülecek. '