Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8EYLUL1998SALI CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Konya'ya gelen öğrenciler damşma bürosu aracılığıyla tarikat yurtlanna yönlendiriliyor
FPü belectiye öğrenci avmdaSABİT HORASAN
KONYA-FP'lı Konya BüyükşehirBe-
ledıyesı kent otogannda kurduğu damş-
ma bürosu aracılığıyla öğrencıleri tankat
yurtlanna yöniendinyor. Belediye göre\ -
lilerinın dağıttığı broşürlerde öğrencıle-
re. ^enatçı radyolan dinlemeleri de tav-
si\e edılıyor. Selçuk Üniversitesı (SÜ)
Rektör Vekilı Prof. Dr. Mehmet Nizam-
lıoglu. kentte bannma sorunu yaşandığı-
nı behrterek Konyalılardan öğrencilere
kolayhk sağlamalannı isiedi.
Yoksul öğrencilere kanca atarak tari-
kat yurtlanna çeken şenatçı kuruluşlara
FP'libelediyelerdedestek veri>or. FP'li
Konya Büyükşehır Belediyesı, otogarda
Selçuk Ünıversitesı Rektörlüğü'nce açı-
Ian öğrenci damşma merkezinin yanına
bir büro kurarak öğrencilen şenatçı yurt-
lara yönlendınyor. Belediyenin danışma
bürosuna baş\uran öğrencilere, içinde
kaymakamhklar. merkez ılçe belediyele-
ri, otobiis işletmeleri ile Milli Gençlik
Vakfi ve şeriatçı yayın yapan KON TV
ile Gençlik FM radyosunun telefonlan-
nın >azıldığı kent krokisi ile bırer adet
kalem dağıtıyor. Damşma masasında gö-
revü çember sakallı belediye görevlileri,
öğrencilere tarikat yurtlanna gıtmeleri-
Haritanın kaynağının zaman gazetesi büroları olduğu öne sürüldü
Fethullah
y
ın 'Osmanlı düşü'ne tepki
AKBVBODUR
İSKENDERLN - Fethuliah Güten
grubuna bağlı tskenderun Körfez Kiil-
tür ve Eğitim Vakfi'nın, Hatay'ın ilçe-
lerinde okul ve dershanelere devam e-
den ve yurtlannda kalan öğrencilerle
velilerine gönderdiği broşürde Osman-
lı propagandası yapmasına tepkiler sü-
rüyor. "Devfet-i Afiye-i Osmaniye" adı
verilen haritanın kaynağının Zaman ga-
zetesi bürolan olduğu öne sürüldü. Gö-
revebir ay önce başladığuıı belirten Va-
kıf Başkanı Bestami Kdmç, dağıtılan
broşürler hakkında bilgisi olmadığını
belirterek "Haritanm kaynağı Zaman
gazetesi bürosudur" iddiasmda bulun-
du. Kılınç şöyle konuştu: "Bu harita
Zaraan'ın bfiraiannda mevcut olup ga-
zetenin dış ttmsilriUkJeri ile dağıtını ve
sa&şuunyapddığı veyavapılmak Lstendi-
ğt yerleri gösteriyor. Osmanlı İmpara-
torfuğu'nun sınırtan ile çakışması ise o
smınnesasaiınıpaçılan okujlarla kültür
yayümacılıgının hedeflenmesidir. Bu ko-
nıidafada bir bilgim yok.Yakfin eskiyö-
netinı kurulu üyeteri üe göriişeceğim.''
Eğitim-Sen Iskenderun Şube Başka-
nı Temim Salmanoglu. "tskenderun
Körfez Kiiltörve Eğitim Vakfinm adıy-
la yayımlanan bnoşiir, asıl amacı yansı-
tiyor" dedı. Broşürde yer alan "Sen is-
tersen tekran hayal değiF sözlerine de
değinen Salmanoğlu'nun değerlendir-
mesi şöyle: "Bu tip vakıflar ve onJara
bağh okul ve yurtiann iyi denetim ato-
na ahnması gerekir. Milli Eğitim Mü-
düriüğü'ne sorulursa, denetimin yapıl-
dığı söylenecektir. Ama broşür. bu vakıf
veona bağlı kuruiuşlann gerçektedenet-
ienmediginin somut birgöstergesidir. Ir-
tkayla mücadelede başaroa ulaşmanın
yoiu,demokratgiiçlerin üztrindeki bas-
kı\ı kaklınnak. dınıokratik ortaını ya-
ratznakta/t geçen"
Bugün başta Iskenderun. Dörtyol, Er-
zin. Reyhaniı, Aitınözü ve Kınkhan ol-
mak üzere Hatay'ın hemen hemen tüm
ilçeierinde ekonomik ve siyasal gûcü
bulunan tarikatlar mevcut. Üstünlük
Fethullah Gülen grubunda.
ni. erkek öğrencilerin IHL ve MGV yurt-
lanna, kız öğrencilerin de Özgüzar yurt-
lanna kaydolmalannı öneriyorlar. Bele-
diye görevlileri öğrencilerden haraç alın-
dığını gerekçe göstererek YÖK aleyhine
propaganda da yapıyorlar.
Konya Büyükşehir Belediyesı yetkılı-
leri söz konusu damşma merkezinin ken-
ti tanımayan öğrencilere yardım amacıy-
la kurulduğunu, yurtlan tarif etmeleri-
nin sakıncalı olmadığını öne sürdüler.
Konya Valısı Namık GüneL kentte yurt
sıkıntısı yaşandığını, Konya'nın 10 bin
kapasiteli yurda gereksinimi olduğunu
sövledi. Günel, ilgililerin yurt sorununu
bir an önce çözmeleri gerektığıni, aksi
takdirde öğrencilerin tarikat yurtlanna
gidecekierine dikkat çekti. SÜ Rektör
Vekili Prof. Dr. Mehmet Nizamlıoğlu da
öğrenciierin büyük bir bölümünün ba-
nnma sorunlannın güncelliğıni korudu-
ğuna işaret ederek ev sahiplenne. "Yiır-
dun değişik yörelerinden gelen bu genç-
lerden vardım ve iyi niyetinizi esirgeme-
yin, onlara kolaykk gösterin" çağnsında
bulundu.
Konya'da, Kredi ve Yurtlar Kuru-
mu'na ait yurtlann toplam yatak kapasi-
tesinin 5-6 bin dolayında olduğunu, ge-
ri kalan öğrencılerin bannma sorunlan-
nı kendı olanakJanyla çözmeye çalıştık-
larını belirten Nizamlıoğlu, Konyalı ev
sahiplerinin, öğrencilerden fahiş fiyat is-
temeyeceklen kanısında olduğunu bil-
dırdı.
Nizamiıoğiu, ilahiyat fakültesinde ka-
yıt yaptıran öğrencilerin de, kendilerin-
den istenenlere eksiksiz uyduklannı ak-
tardı. Öğrencilere. sakallı ve başörrülü
fotoğraf getirmeleri halinde kayıtlanmn
yapılmayacağının ammsatıldığını belir-
ten Nizamlıoğlu, "(İgrenciler kendikriu-
den istenenJere eksiksiz uyuyoriar. Gö-
rüştüğümüz öğrenciler de, amaçlannın
okumak olduğunu ifade ettikr" dedı.
Sanki
sözleşmişler
gibi ardı ardma
>PUSUIA BODRUM
liik k I|)M1 ı tnU-(
C H P :
"Bu
PI a n l a k e n t
gazeteci Aydın
Şenesen ile
bilge yazar
Sudi İlkorur'a
karşı hem
Bodrum'un
hem de
hepimizin
tarihsel bir
görevi var: Her
ikisinin de
anılan ve
savaşımlan
hinı odcn »jım bini ı>n
i'ı.ır.ı K:ı\ ııı.ık.uiı cl.ı ttıra/. cttı
Plan TBMMye götürölüyor
?PUSUIA BODRUM
> hıt) vıllık sontıuın <.<>/utîuı ıcın ilk adım atıhyor
Bodrum'un su ihalesi Eylül'de
Vüiru a^kın «nimar Bodrum'da topıaıııyor
fikir'kattıklan " ^ ^ ^ - - — ^ — r ^=35=-
gazetesini
devam
ettirmek...
'Pusııla'
yaşatdmah
-rıı
OKTAY EKLNCt
Tarih ve doğa değerlerimizin korun-
masına yönelik ülke düzeyinde bir tür
"dayanışma" içinde olduğumuz duyarlı
güçler arasında "yerel basının" önemli
biryeri var. Çünkü, sorunun üzerine gi-
dilmesi ve hatta çözülmesinde "yerel du-
varulığm" yükselmesi \e toplum bılin-
cinin örgütlenmesi açısından en büyük
katkı onlara ait. Üstelik, tümüyle özve-
riye bağlı ve çoğu kez de kışısel çabala-
ra dayalı bir çahşmanın ürünleri olarak...
İşte bu ürünler arasında Bodrum'da
yay ımlanan "Pusula" gazetesi de bızi en
çok heyecanlandıran \e posta kutumuz-
da görür gormez hemen açıp bir soluk-
ta okuduğumuz du> arlı \ e "cefakâr" ör-
neklerden biri. Hatta, di>ebilirim ki ön-
de gelen örneklerden biri...
Pusula'yla da şu geçen yakın günler-
deki "Bodrum İmar Planlan" tartışma-
smda etkin bir dayanışma içine girmiş-
tik. Bodrum'un zaten bozulmuş olan
kentsel gelışme dengelerinı daha da al-
tüst edecek ve imar rantı baskılannı da-
ha da yaygın bir yapılaşma tahribatına
dönüştürecek yeni planlara karşı, yöre-
sel güçlenn demokratık ve toplumcu
muhalefetıne genış ve kararlı bir biçim-
de yer \eren Pusula gazetesi, Mimariar
Odası'nın avnı muhalefete teknık ve bı-
limsel birikimiyle yaptıfı desteği de ku-
caklayarak. **Rant planı değil. koruma
planı" kampanyamızın sesı ve kulağı ol-
muşru...
Şimdi ıse hem Pusula gazetesi hem
Bodrum ve hem de bizler, böylesine an-
lamlı ve coşkulu bir dayanışmamn ikı
değerli kahramanını birden ve üstelik
"ardı ardına" yitirmenin sarsıntısını ya-
şıyoruz. Pusula'nm sahibi ve başyazan
Aydın Şenesen ile aynı gazetenin aydın-
lık ve bilge yazan Sudi flkorur, sanki
sözleşmişler gibi hemen aynı günlerde
yaşama veda ettiler.
Şenesen. Bodrum'u ille de "rurizm
metropolü"'(!) > apmak isteyenlerin kur-
banı oldu. Yakın yıllara kadar trafik ne-
dir bilmeyen bu talihsiz kenti kargaşadan
ve kaostan korumak içın çırpınırken, ay-
nı gözü kara düzenın "karayolu terörü-
ne" yakalanıverdı. tlkorur da yıllardır
sürdürdüğü ve tek amacı Bodrum'un de-
ğerlennı gözetmek olan "uyanlan" ne-
deniyle artık yorgun düşen vücudunu da-
ha fazla koruyamadı. Zaten o da hep
kendinden önce Bodrum'u düşünmüyor
muydu?..
Bodrum'un gerçekten "pusulalan"
olan bu iki yeri doldurulmaz aydınımızı
yine Pusula gazetesindeki yazılanyla an-
mak belki de en doğrusu.
Aydın Şenesen. 28 Temmuz 1998 ta-
rihli "Güncel" köşesınde, yine aynı gün-
lerin ülke gündemınde bulunan şu ünlü
"çıkın" tartışmasını bakın Bodrum'da
nasıl yorumluyor:
"(...) Kayınvalidenin 'gizlı çıkını'
Türkçedeki gerçek anlamına oturuyor:
'kirli çıkın'... Ve işin acması yaıu, kimse
de çıkının böyledoldurulmasuıa ciddişe-
kilde karşı çıknuyor. 12 Eyliil ahlakının
Özal'larla simgelenen "paranın yüceltil-
mesi.. erdemin terkedilmesi', 18 yılda
kazanılmış bir ahşkanlık olarak sürüp
gjdiyor..."
Sİıdi llkorur da, 11 Ağustos 1998 ta-
rihli Pusula'daki "Bir Turizm Cinayeti
Üzerine" başlıklı yazısında. Sabahgaze-
tesinde aynı başlıkla verilen \e Alan-
ya'da "kaçak bir otelin" belediyece >ı-
kılmasını "cinayet" olarak dmııran ha-
ben yorumlarken. yıkım mağduru otel
sahibıne "Bodrum'u örnek göstererek"
şu ta\ sıyede bulunuyor:
"İnsan şaşınyor.. Antalya Valisi ve
Alanya Kaymakamı neden işe (yıkıma)
hemen el koymazlar?.. Benzer bir olayı
bir süre önce Bodrum'da yaşadık. Dün-
yaca ünlü bir diskomuzun (Hahkarnas
Dısco) önündeki yasal olmayan iskeleyi
Belediye Başkanlığı yıkınaya kalktı.
Muğla Valüiği anında olaya el koydu ve
Bodrum KaymakamiığTna emir verip
ve yıkun ekibinin önüne emniyet güçleri
sürülerek bu işe engel olundu (...) Alan-
ya 'daki otelin sahibi de bizinı buradaki
meşhur diskomuzun şubesini açabilirdL
O zaman hiçbirAllah'ın kulu yapının kı-
lına bile dokunanıazdı.-"
Görüyorsunuz ki. sadece Bodrum de-
ğil, bütün Türkiye bu ikı ölümün ardın-
dan çok değerli ve yürekJeri ülke sevgi-
siyle dolu iki pusulasını yitirmiş oldu.
Şimdi öncelikle Bodrumlulara ve sonra
da hepimize düşen bir görev var. Pusula
gazetesini yaşatmak. Yağmacılara. talan-
cılara. Bodrum katillenne inat.. ve
ölüme inat...
Erozyon. Meric Nehrinin yatak değîştirmesine neden oldu
40 bin dekartoprağımız
Yunanistan sınırlan içinde• TEMA Vakfi Trakya
Bölge Temsilcisi Macit
Sabır, Babaeski'deki
Alpullu Şeker
Fabrikasf nın pancar
alım kampanyasında
yaptığı konuşmada
Meriç Nehri'nin Saros
Körfezi'ne döküldüğü
bölgede 40 bin dekar
toprağın erozyon
nedeniyle Yunanistan
topraklanna dahil
Savaşı'rida
Yunanistan'dan tazminat
olarak aldığımız 40 bin
dekarhk Karaağaç
bölgesi kadar topragımız
tekrar Yunanistan
sınırına dahil oldu" diye
konuştu.
TEMA Vakfi gönüllükri harita üzerinde Meriç'in yatağuun değişınesi sonucu, toprak
kaybını göstererek Ergene Nehri'ndeki kirüliğe dikkat çektiler.
İstanbul Haber Servisi - Erozyon
nedeniyle Meriç Nehri'nin yatak de-
ğiştirmesi sonucu, Türkiye'nin 40 bin
dekar toprağını Yunanistan lehıne
kaybettiği iddia edildi.
TEMA Vakfi Trakya Bölge Temsil-
cisi Macit Sabır. Babaes-
ki'de dün Alpullu Şeker
Fabrikası'nın pancar alım
kampanyasında yaptığı
konuşmada, Meriç Neh-
ri'nin Saros Körfezi'ne
döküldüğü bölgede 40 bin
dekar toprağın erozyon
nedeniyle Yunanistan
topraklanna dahil oldu-
ğunu söyledi.
Uluslararası hukuk uz-
manlan, iki ülke arasında
sınır olarak kabul edılen
nehırlerin. doğal neden-
lerden yatak değıştirme-
sinın sorun yaratabilece-
gine dikkat çektiler.
Sabır. sınır değişikliği-
ne neden olan erozyonun
yarattığı sorunu şöyle an-
lattı:
" Vapılan araştırmalara
göre. Meriç Nehri'nin Yu-
nanistan sınırunızı belir-
leyen kolu, erozyon nede-
niyleyatağını değiştirdi vt
40 bin dekarhk toprağı-
mız Yunanistan sınuian-
na dahil oldu. Yani, Kur-
tuluş Savaşı'ndan sonra
Yunanistan'dan tazminat
olarak aldığımız Kara-
ağaç bölgesi kadartoprağı kaybettik,"
Uluslararası hukukta bu tip sorun-
lann çözümü için benımsenen "Thal-
weg" ilkesinde. "İki ülke arasmdaki
sınınn. ulaşhrmaya eherişli olan ne-
hir mecrasuıın tam orta hattındange-
Alpullu Şeker Fabrikası'nın pancar afamı açıiışında en çok
üriin üreten ilk üç üretiche. vali tarafindan hediye verildL
çer" denildiği belirtildi.
Dolayısıyla Meriç Nehri 'nin yatak
değiştirmesinin, Türkiye ile Yunanis-
tan arasında sorun olabileceğine dik-
kat çeken uzmanlar, ancak ABD ile
Meksika arasında da Rio Grande
Nehri'nin yatak değiştir-
mesı nedeniyle çıkan sı-
nır anJaşmazlığının, gö-
rüşmeler sonucu eski ya-
tağın sınır olarak kabul
edilmesiyle sonuçlandı-
gını kaydetti. Uzmanlar,
uluslararası alanda yeni
yönelimin, eski nehir ya-
tağının sınır olarak kal-
ması biçiminde olduğunu
vurguladı.
Dışışleri Bakanlığı En-
formasyon Daire Başka-
nı Sermet Atacanü ise şu
anda Yunanistan'la ara-
mızda Meriç Nehri'nin
yatağını değiştirmesine
bağlı olarak bir sorun ya-
şanmadığıru söyledi.
Meriç Nehri'nin yata-
ğında erozyon nedeniyle
bir kayma varsa, bunun
sınır anlaşmazlığı sorunu
yaratabileceğini vurgula-
yan Atacanlı, geçmışte de
Bulgaristan'la Rezve
Nehri'ndeki kayma nede-
niyle sorun çıktığını an-
cak bunun, eski yatağın
sınır olarak kabul edilme-
si biçiminde çözümlendi-
ğini aktardı.
ARA
TOKTAMIŞ ATEŞ
Ne İstiyorlar? (1)
öncelikle, defalarca dile getirdiğimiz bir ilke-
nin altını çizerek yazıma başlamak istiyorum.
Dünyanın hiçbir demokrasisinde, "halk ege-
menliği", sınırsız biregemenlikdeğildir. Devlet-
lerin "kuruluş felsefesi" o egemenliğin sınıriarı-
nı belirler.
Bu "kuruluş felsefesi" evrensel demokrasinin
kural ve anlayışına uygun değilse, bunun değiş-
tirilmesi için mücadele etmek; elbette "direnme
hakkı"nın doğal bir sonucudur ve tartışılmaz bir
"hak" ve görevdir. Ancak eğer bu "kuruluş fel-
sefesi" demokrasinin evrensel kurallannaaykı-
rı değilse, o zaman bu felsefeyi değiştirmek
"hakkından" söz edilemez. Hele ki bu değişik-
liktalebi, "demokratik" bir düzeni "antidemok-
ratik" bir düzene dönüştürmek konusunda olur-
sa, asla bir "hak" söz konusu olmaz.
Şimdi bir başka noktayı yeniden gündeme
getirmek istiyorum. Bu nokta, Türkiye Cumhu-
riyeti'nin kuruluş felsefesi. "Türkiye, halk ege-
menliğine dayanan, laik ve çağdaş bir cumhu-
riyettir. "Aynı hususu birkaç hafta önce yeniden
dile getirmiştim, ama, anlaşılan daha defalarca
dile getireceğiz. , *
Peki şimdi bir de soru soralım: Acaba 1998
yılındaki Türkiye Cumhuriyeti, kuruluş felsefe^
sine uygun bir yapı ve yönetim içinde mi, yok-:
sa kuruluş felsefesinden uzaklaşmış durumdâ
mı?
Doğrusunu isterseniz, günümüzün "devlei
yönetimi", Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş fet-
sefesine ve ruhuna oldukça uzak düşmüş du-
rumda. Mafya tetikçileriyle işbirliği yapan Mtt
üyeleri, Susurluk'ta patlayan çıbanın ardındâKf
(bilinen) bilinmezlikler, faili (meçhul olmayanjj
meçhul cinayetler, Milli Eğitim ve Kültür Bakaıi-
lıklarındaki "Türk-lslam Sentezi" örgütlenmesj;,'
vs. vs. Mustafa Kemal'in Cumhuriyeti'ne çok
aykırı şeyler. Hele ki, "Siyasallslam"\n örgütleri-"
me çabaları, inanılır ve Cumhuriyetimizin temel
ilkeleriyle bağdaşır gibi değil.
Peki, Cumhuriyetimizin temel ilkelerinden
böylesine uzaklaşmış olunması, Mustafa ^e^
mal'in Cumhuriyetinden umudumuzu kesrryE^-
mizin nedeni olabilir mi? Hayır, asla... *
Cumhuriyetimizden umudu kesemeyiz, zfra
"haklı" ve "mantıklı"bir felsefe çerçevesinçte
oluşturulmuştur ve geri dönülemeyecek bir nok-
taya gelinmiştir. Ve "yeni bir cumhuriyet" ye
"yenibir demokrasi" gibi anlamsız arayışlar ye-
rine, eldeki cumhuriyetin aksayan yanlannın dûı
zeltilmesi çok daha kolaydır. ,'»,
Bir demokrasi içinde farklı "sesler" ve "bek-,
lentiler" olması doğaldır. Fakat hiçbir demok;
raside, "demokrasiyiyoketme özgüriüğü" yokr;
tur. Demokrasi tüm kurum ve kurallarıyla işler
mese de, ciddi "özürleri" bulunsa da... <h
Türkiye'de "dinci" ya da "şeriatçı" güçler;
cumhuriyetimizin ilanını izleyen yıllarda "yerafc
tına" çekilmişlerdi. Şeyh Sait Isyanı'nı izleyeri
yıllarda, Cumhuriyet, "karariılığını" göstermiş
ve kendisine muhalif olabilecek güçleri sindir-
mişti. Fakat çok partili yaşamla birlikte; bu "güç-
ler", CHP karşısındaki partileri "destekleyerek
1
';
yeniden su üstüne çıkmışlardı. Fakat ilginçtir k}
bu destek, muhafazakâr partilerden çok, "ikû~
darayakın" görünen Demokrat Parti'ye yöneh
mişti. Aynı şey 1960 sonrasmda Adalet Partisi
içinde söz konusu olmuştu.
Milli Nizam Partisi'ni saymazsak, Türkiye'de
"şeriatçı güçler"\n kendi başlanna ilk çıkışları,
Milli Selamet Partisi ve Necmettin Erbakan'la
oldu. İlk girdikleri seçimde elliye yakın milletve-
killiği kazanan MSP'yi, o zamanki CHP'nin Baş-
kanı Bülent Ecevit iktidara taşıdı. O zamanlar
ben dedesteklemiştim ama, bu "tarihselhata"',
MSP'nin devlet dairelerinde ilk örgütlenmeleri-
nin fırsatını verdi. Ve bu örgütlenme fırsatı bir ya-
na, örneğin imam-hatip meslek lisesi mezunla-
nnın üniversitelerin konularıyla ilgili dallarına gi-
rebilme olanağı bu dönemde tanındı. Daha son-
ra 12 Eylül'ün Atatürkçü (!) yönetimi, bu öğren-
cilere üniversitelerin tüm bölümlerine "avantaj-
lı" giriş olanağı tanıyacaktır.
CHP-MSP koalisyonunun çözülmesinden
sonra MSP hem 1. Milliyetçi Cephe hüküme-
tinde hem de 1977 seçimlerinden sonra kuru-
lan 2. Milliyetçi Cephe hükümetlerinde "anah-
tar" rolünü kazandı. Ve bunu devlet içinde ör-
gütlenebilmek için sonuna kadar kullandı. »j?
12 Eylül'ün gerekçeleri arasında, "Siyasal Ikf
lam"\n yükselişi de vardı. Özellikle, yeşil bayrafe
lann açıldığı ve Istiklal Marşı'nın katılanların bft"
bölümü tarafindan protesto edildiği Konya mE-
tingi, 12 Eylül'ün gerekçeleri arasındaydı. Fakşi
12 Eylül, Siyasal Islam'ı engelleyecek yerde, SĞ-
yasal Islam'ı frenleyen güçleri ortadan kaldıra-
rak, önünü açtı.
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin o günlerdeki "tarih-,
selhata"\annin nedenleri, herhalde kendi bün-
yelerinde tartışılmış ve değerlendirilmiştir.
günkü tavır ve yaklaşımları bunu göstermekte-
dir.
Konuya perşembe günü devam
Ambalajh ekmekte protokol pazarhğ!ANKARA (Cumhuriyet Büro-
su) - Tanm \e Köyişleri BakanJı-
ğfrun 20 Ağustos'ta başlattığı
"ambalajlı ekmek uygulaması "nın
beraberinde getirdıği tartışmalar.
ÇevTe. Sağlık ve Tanm ve Kö> ış-
len bakanlıklannı ortak protokol
hazırlığına mi. Yaklaşık 1 haftadır
süren görüşmelerde, naylon poşe-
tın ınsan sağlığına ve çevreye etkı-
sı ile ambalajın türünün ne olabı-
leceği tartışılırken, görüş ayrılık-
lan protokol görüşmelerinın uza-
masına neden oluyor.
BakanJar Kurulu'nda, poşetli
ekmek uygulaması konusundakı
görüşmelerde "çrtır ekmek tarnş-
masının" yanı sıra ramazan pıdesı
konusundaki belirsizlik de günde-
me geldi. Konuyu, "Ben çmr ek-
mek vemek istiyorum" dıyerek
gündeme getıren Başbakan Yar-
dımcısı Bülent Ecevit'ın, ramazan
aylanndakı pıdeierdeki uygulama-
nın ne olacağı konusunda da bılgı
istedığı öğrenıldi. Bukonuda belir-
sizlik olduğu ortaya çıktı.
Çe\re Bakanlığı ile Tanm ve
Kövışlen Bakanlığı'nı karşı karşı
getiren tartışmalann sona erdiril-
mesı ve konuyla ilgılı yetkıli ku-
rumlann ortak bir görüş bıldirme-
si amacıyla protokol hazırlanıyor.
Sağhk Bakanlığı Temel Sağlık
Hizmetleri Genel Müdürii Suat
Çağlayan, Çe\re \e Tanm ve Kö-
vışlen bakanlıklannca genel mü-
dür>ardımcıları diizeyindevürütü-
len görüşmelerde henüz bir sonu-
ca vanlamadığını, tartışmalann
ağırlıklı olarak insan v e çevTe sağ-
lığı ile ambalajın türü konusunda
yoğunlaştığıru bildirdi. Çağlayan,
"İnsan sağlığını ön planda turuyo-
ruz. İnsan sağlığına zararvenneye-
cek yöntemierin en iyisini bularak
protokolü ona göre oluşturmaya
çahşıyoruz" dedı. Naylon poşet ko-
nusunda Sağlık Bakanlığı'nın du-
yarsız kalmasının olanaklı olma-
dığını vurgulayan Çağlayan şunla-
n söyledi:
"Çevre Bakanlığı da bu konuda
son derece duvariı. Bunu saygryla
karşıhyoruz. Aynı duyaruğı Sağlık
Bakanlığı'nın da göstereceği bir
gerçek. Protokol de samyorum bu
duyartığı varısıtan bir protokolola-
cak. Genel görüşekmeğin bir kaba
konmasının çok yanuş bir uygula-
ma olmadığı yönünde. Ama bu ka-
bın nasılolacağı yönünde tartışma-
lar var. Kâğıt torba kimsenin kar-
şı çıkamayacağı bir şeydir. Dünya-
nın her yanında bu var. Ama nay-
lon konusunda Çevre Bakanİı-
ğı'nın büyük kaygılan var. Bunun
insanın sağlıklı gıda yemesine nasıl
bir katkıda bulunabüeceğinideğer-
lendiriyonız."
Gıda Mühendisleri Odası
(GMO) 2. Başkanı Ahmet Koçak,
uygulamada hâlâ bırçok aksaklık
yaşandığını belirterek, ekmeklerin
sıcak olarak ambalajlanmasının
kanserojen etidsi oluşturduğunu
bildirdi. Ekmeklerin sıcak halde
ambalajlandığını, kimi yerlerde el-
de paketlendiğini belirten Koçak,
"Ahyapı olmadan ambalajlama
uygulamasına sıcak bakmıyoruijj
Yahuzca ambalajlanuş ohnak i ^
ambalajlıjorlar" dedi. Sıcak aâ^
balajlanan ekmeğin küflendiğfajii
belirten Koçak, insan sağlığı
sından bunun da zararlı oldug
kaydetti.
Tüketici Haklan Demeği
kanı Turhan Çakar da, ambal^
ekmek uygulamasına geçilme
den sonra yurttaşlardan çok
şikâyet aldıklannı söyledi. Y u ^
lann ambalajlı ekmeğin hamurla^
tığı, sıcak ekmek >eme olanaği!j|{
ortadan kalktı ğı. ekmeğin çab*T
küflendiğı yönünde şikâyetlenj
bulunduğunu anlatan Çakar, ait
pı sağlanmadan bu uygulan
geçilmesinin ciddi sorunlardoj
duğuna işaret etti.