Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 8EYLUL1998SA
12 KULTUR
SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL
Devlet Tîyatroları'nda yeııi dönenı
Devlet Tiyatrolan'nda ıki anlamda
yenı bırdönem başlıyor. llki yönetsel açı-
dan olumlu ve verimlı olmasını bekle-
diğimiz bir dönem. İkincisi de nicelık
açısından Türk tiyatrosunun 'yansı'olan
bu kurumun ekım ayında, özel ve dü-
zenlı-ödeneklı riim öteki tiyatrolarla bir-
lıkte gireceği 1998-99 tiyatro dönemi.
1990"lı yıllann bugüne dek uzanan
aşamasında, Devlet Tiyatrolan, sayısı iki
elin parmaklannı aşmayan önemli ya-
pımlar dışında, daha çok genel müdür
ve başka müdürlerin yer değiştirme, gö-
revden alınma, göreve iade edilme olay-
lanyla, çekişmelerle. ınatlaşmalarla. so-
ruşturmalarla gündeme geldi.
Son yirmi yıl içinde bu kurumun ba-
şına geçirilen isimlerin tam olarak çe-
telesini tutabılmek içın ise artık resmi
belgelere başvurmak gerekivor. Belle-
ğim beni yanıltmıyorsa. Cüneyt Gök-
çer'ın 6O'lı ve 70'li yıllann önemli bö-
lümlerini kapsayan uzun süreli genel
• Bir yanda Kültür Bakanlığrnın bir genel müdürlüğü olmanın getirdiği politik ve bürokratik
sıkıntılar, öte yanda üç kuşaktan sanatçılan ortak bir coşkuda buluşturarak nitelikli sanat hizmeti
verme sorumluluğu ... Yeni Genel Müdür Lemi Bilgin ve öteki yönetici kadrolann bu ateş
çemberinden yaralamadan ve yara almadan geçmelerinin tek koşulu ödün vermemek olmalıdır.
müdürliiğünden sonra, 1978 clen bu ya-
na Ergin Orbey, yine Cüneyt Gökçer,
Tiırguf Özakman, Raik AJnıaçık, Meh-
met Ege, Yücel Erten, Tamer Levent ve
birkaç kez de Bozkurt Kuruç yürüttü bu
görevi. Kısa bir süre önce atanan son ge-
nel müdür ise Lemi Bilgin.
20 yılda 10 genel müdür
Yirmı yılda on genel müdür... An-
cak, genel müdürlerin bir bölümünün pa-
yına iki yıl bıle düşmediğı için, görev-
lendirmeler ve görevden alınmalarara-
sındaki sürelerin kısalığı ya da uzunlu-
ğu doğrultusunda çeşitli bunalımlar ya-
şandı son yirmı yıl içinde. Yanm yüz-
yılı deviren kurumun 'geüşıne veçağı ya-
kalama' süreci birçeşit 'darbe' ve 'kar-
şı-darbe' eylemlerinın oluşturduğu ıniş-
li çıkışlı, garip bir serüvene dönüştü.
Yirmi yıllık dönem içinde siyasal er-
kin kaç kez el değiştirdiği. aynı iktidar
döneminde bile kaç kültür bakanının
göreve getinldiği hesaplanırsa. Devlet
Tiyatrolan'nda yaşanan sıkıntının bu
düzeyde kalmasına şükretmek bile ge-
rekebıhr. Yeni bir yapılanmayı sagla-
yacak yasa önerileri yıllardır sonuca
ulaştınlmadığı için, değiştirilemeyen
>apısı gereği, de\letle süreklı olarak
burun buruna ilişki içinde olan bu ku-
rumun daha da ağıryaralaralması bek-
lenebilirdi.
Ne ki yıllargeçmektedir. 'Zaman', te-
mel malzemesi 'sanatçılar' olan bir ku-
ruluşun en büyük düşmanıdır. Sanatçı-
lar oynadıklan 'nolkr'le. sahneledikJe-
ri oyunlarla serpilip gelişirler. Zaman-
lama önemlidir. Ne çok geç. ne de çok
erken.. Şuyadabunedenle,'cezah'ol-
duklan için oynayamadıklan, onlariçin
'biçilmiş kaftan' roller sonsuza dek ka-
çıp gıder ellerinden. Kimi zaman ise,
\etennce olgunluğa ulaşmadan üstlen-
dikleri görev ler nedeniyle, bir türlü sa-
natçılığın temel koşulu olan 'doyum'a
ulaşamazlar. Sahnede parîamak. önce-
lıkle sanatçının >eteneği ve yaratıcılı-
gına bağlı olsa da 'şans' / 'firsat' erme-
ni de göz ardı edilemez. Bu nedenle de
hiçbir tiyatro kuruluşu, güçlükle yetiş-
Compania Lirica La Zarzuela, Yapı Kredi Sanat Festivali
y
nde
Jose Tamago
tarafından
kurulan
topluluk,
tspanyoUann
eneskj
gösteri
sanatlanndan
olan
Zarzuela'yı
düiiyaya
tambyor.
'La
Zarzuela'nın
Antolojisi',
dans, flamenko
ve îspanya
tarihj üzerine
kurulu bir
gösteri.
îspanyasarayındanIstunbuVa...Kültür Servisi- Yapı Kredi Sanat Fes-
tivali kapsamında Harbiye Açıkhava Ti-
yatrosu. yann ve perşembe akşamı saat
21.00'de, yaşamlannı "Zarzuela
T
'ya, Is-
panyol müzikli tiyatrosunun kökenleri
eskilere dayanan ve çok sevilen gelene-
ğine adamış şarkıcılar, dansçılar. oyun-
cular ve müzikçilerden oluşan "Compa-
nia Lirica La Zarzuela"yı ağırlayacak.
Topluluk, tspanya'nın 350 yıllık saray ge-
lenegine sahip sahne sanatı "Zarzuete"nın
güzel örneklerini banndıran "LaZarzu-
ela'nın Antolojisi" adlı gösteriyi suna-
cak.
Jose Tamayo tarafından kurulan Com-
pania Lirica Ua Zarzuela. Ispanyollann
en eski gösten sanatlanndan biri olan
zarzuela türünde gösteri ler sunuyor v e bu
gösterilerini dünyanın çeşitli ülkelerin-
de tanıtıyor. Zarzuela türünü bütün yön-
leriyle günümüze uyarlama isteğinden
yola çıkan topluluk, bu doğrultuda reper-
tuvannda yer alan yapıtlan yenıleyerek.
librettolan gözden geçiriyor ve müziğe
• Topluluğun repertuvannda tanınmış Zarzuela
yapıtlannın yanı sıra, Bizet'nin Carmen ve Strauss'un
Venedik'te Bir Gece adlı yapıtından kesitler yer alıyor.
zenginlik katmak amacıyla parçaların
orkestrasyonunu yeni baştan yapıyor.
Topluluğun repertuvannda "La Verba-
na de la PaJoma", "Pan y Toros", "Do-
na Francisquita" gibi tanınmış zarzuela
parçalannm yanı sıra Bizet'nin "Car-
men"'i ve Strauss'un "Venedik'te Bir
Gece" adlı yapıtından kesitler yer alıyor.
1966'dan bu yana sahneleniyor
Ispanya'nın en yaratıcı yönetmenle-
rinden biri olarak değerlendirilen Jose Ta-
mayo. zarzuela'yı antoloji olarak hazır-
lamayı ilk kez 1964 yılında düşünmüş ve
iki yıllık bir çalışmadan sonra gösteri
bugünkü halini almış.
Ikı bölümden oluşan La Zarzuela'nın
Antolojisi gösterisi, her yönüyle îspan-
ya'vıanlatıyor. 1966 yılından bu yana sah-
nelenen gösteri; dans, flamenko ve îspan-
ya "nın tarihinden bölümleri biraraya ge-
tiriyor.
La Zarzuela adlı gösteri türünün orta-
>a çıkış öyküsü ise şöyle: 1657 yılında
Prado Kraliyet Sarayı'nda îspanya Kra-
lı 4. Philip. Kraliçe Mariana ve saray er-
kânı. metni Pedro Calderon de la Barca
tarafından yazılan ve müzigı Hidalgo'ya
ait bir komedinin ilk temsilini izlediler.
La Zarzuela, Madrid kentinden gelen
palyaçolar ve oyuncular tarafından, ko-
medi temsilleri vermek üzere ziyaret edi-
lıyordu. belki de Calderon ve Hidal-
go'nun bu komedisi, tiyatronun tüm rür-
lerini kapsaması nedeniyle, saraylılara
ve eleştirmenlere tipik bir zarzuela gös-
terisini anımsatıyordu.
Adını, kralın kirsal alanın uzak bir kö-
şesine kurulmuş, her yanı zarzas ağaç-
lanyla çevrilmiş av köşkJerinin birinden
alıyor La Zarzuela türü.
Çogu Madrid'de geçiyor
1786 yılında Boccherini'nin Madrid'de-
ki La Puerta de la Vaga Sarayı için bes-
telediği La Oementina adlı zarzuela gös-
terisi, Ispanyol link tiyatrosunun ilk baş-
yapıtlanndan biri sayılıyor. Boccheri-
ni'den BaskJı Sorazabal'a kadar, Vives gi-
bi yerlilerya da Perez DeGaJdosgibi ya-
zarlar kendilerini zarzuela'nın başdöndü-
rücü havasına kaptırdı. Breton'un kla-
sikleşmiş La verbena de la paloma ve
Chapi'nin aynı ölçüde sevilen LaRevo-
tosa'sınm da aralannda bulunduğu en iyi
zarzuela'lann çoğu Madrid ortamında
geçer.
Gösterilerin biletleri AKM. Yapı Kre-
di Galatasaray Kitabevi, Yapı Kredi Ban-
kası Akmerkez Şubesi, Suadiye Vakko-
rama ve Zihni Müzikevi'nden temin
edilebilir.
Julian Barnes'm yeni kitabı yayımlandı
Unutulan îngiliz
tarihi üzerineKültür Servisi - Îngiliz
•yazar Julian Barnes. yeni
kitabı England England
ile altı yıl sonra
okuyucusuyla buluştu.
1946 yılında Leıcester'da
doğan Barnes. Londra ve
Oxford'da eğitım gördü.
Bugüne dek sekız kitabı
yayımlanan yazann
Flaubert s Parrot adlı
kitabı Booker Ödülü'ne
aday gösterilmişti.
England England.
çocukluğu kötü geçen 39
yaşındaki Martha'nın
yaşadıgı aşkı sorgulayarak gerçekleri
arama öyküsünden yola çıkıp îngiliz
tarihini irdeliyor. Julian
Barnes kendi deneyimlerini de
aktardığı kitapta
"Gerçek nedir", "Kendi tarihimizle
ilgili neler hatırlıyoruz" gibi sorularla
îngiliz tarihinin gerçeklennı ortaya
koyuyor.
Barnes, kendisiyle yapılan bir
söyleşide bu kitabı
yazmaya nasıl karar
verdığini anlatırken
"Unuttuğumuz tarihi
gerçekleri göz önüne
çıkarmava çalıştun"
diyor. Bir yazar olarak
yola çıkıldığında
hakkında yazılacak çok
fazla şey olduğuna dikkat
çeken Barnes. "Belgesel
yazan değilim. îngiliz
romanı yazmak. İngiliz
tarihini anJamıaktan
daha çekici" sözleriyle
konuşmasmı sürdürüyor.
Kitaplannda aşk ve duygulara daha
fazla önem veren Barnes, son
kitabındaki tarihsel yaklaşım ve yergi
dolu diliyle dikkatlen üzerine çekiyor.
Barnes, yazm dünyasından neden altı
yıl boyunca ayn kaldığından söz
ederken ilk kitabını yedi yılda
tamamladığını belirtiyor ve bunun
aslında bir ayn kalma olmadığını
söylüyor.
'Karikatür'debarış
Kültür Servisi -
Aylık mizah
dergisi
'Karikatür'ün
banş konusunu
ışleyen eylül
sayısı
yayımlandı.
Karikatürcüler
Derneği'nin
Ankara
Temsilciliği'nce
yayımlanan
derginin bu
sayısı banş
karikatürlerine
aynlrruş.
Karikatür
Dergısi'ninbu
sayısında,
Gürbüz Doğan
EkşioğJu. M.
Yiğit Ozgür,
Cezmi Ermiş, Seçkin Temur, Kadir
Doğruer. Oğuz Gürel, Tonguç Yaşar,
Tayftın Akgül, Cumhur Gazioğlu,
Turhan Selçuk, Murat Özmenek.
Turgaj Karadağ, Murat Sayın. Erol
Özdemir, Fermh Doğan, Cem Kenan
Öngü, Hakan Demirci, Dinçer Pilgir,
Hicabi DemircL, Şenol Bezci, Altan
Özeskici, Metin Peker, Ali Fuat Süer,
Hatay Dunılupunar, Milko Dikov,
Ahmet Erkanh,
Akın Özdemir,
Canol Kocagöz,
BehiçYalçın
Ayrancıoğlu,
Vİustafa Bilgin,
Özcan Çauşkan,
Necati Abacı,
İzel Rozental,
Fethi Devetioğlu,
Nuri Bilgin,
Kambiz
Derambakhsh
ve Tan Oral'ın
karikatürleri yer
alıyor. Dergide
aynca, Hasan
Uysal'ın 'Bir
Sav^ş Öyküsü',
Kurtuluş
Kayah'run
•Hayat
Hikâyeleri
Artarken».', Mümtaz Idil'ın 'lş Işten
Geçmesin Umarım Bu Çağrun
Duyulur™'. Ruhi Tek'ın 'Seçim Kararı'
ve 'Kimler Milletvekili Yapıhr'. Özgür
Arha\ili'nın 'Banşsana Katılsana
Yanşsanaf..*. Yener Çakmak'ın
•Ramiz'den Bir Anı: Karikatürcüyüm'
ve 'Tombul Teyze Nasıl Doğdu' adlı
yazılan da okuyuculann beğenisine
sunuluyor.
tirilmiş sanatçılann etkinlik sergileye-
bıleceği 'zaman' ile oyun oynayamaz.
Devlet Tiyatrolan'nın, sanatçı sayı-
sında önemli bir artış görüldüğü, etkin-
liklerin birkaç ilin sınırlannı birkaç kat
aştığı, son yirmi yıllık tarihi, kurumda-
ki bir bölüm sanatçı için, 'kaçmış' ya da
'ziyan edilmi|' rollerle ya da yaniış yö-
netmenin elinde harcanmış yapımlarla
doludur. Üstün çaplı oyunculann, yönet-
sel nedenlerle, büyük rollerden yoksun
bırakılma 'suçu'nun da işlenegeldigi
kurum büyüdükçe, yaşanan moral bo-
zukluğu da artmaktadır. Gızli buruk-
luklar, açık kırgınlıklar, öfkeli tepkiler,
sonu gelmeyen çekişmeler...
Yöneticiler yansız olmalı
Devlet Tiyatrolan'nda bir dönem için-
de sahnelenecek oyunlar önce Edebi
Kurul tarafından belirlenmekte, sonra
da genellikle, o sırada 'boşta' olan sa-
natçılarla yönetmenler tarafından kad-
ro oluştunılmaktadır. Eğer
— — — özel olarak gereksinme du-
yulan bir sanatçı ya da sa-
natçılar varsa, bu kez de
bir önceki dönemden sü-
ren ve seyircisi tükenmemiş
olan başanlı oyunlar sahne-
den kaldınlmaktadır. Bir
başka gariplik ise, kimi sa-
natçılar 'rol' beklerken, ki-
milerinin aynı dönem için-
de birden çok oyunda gö-
rev almasıdır. 'Merkez'den
yönetilen 'sanat kurumu'
anlayışının yaniış sonuçla-
n böylece sanatçılar ara-
sında yeni tepkilere ve tar-
tışmalara yol açmaktadır.
Hele sanatsal erki elinde
tutanlann politik açıdan ve
kurumiçi ilişkilerde 'yan-
sız' olduğuna inanılmıyor-
sa.
Bir yanda Kültür Bakan-
lığı'nın bir genel müdür-
lüğü olmanın getirdiği po-
litik ve bürokratik sıkıntı-
lar, öte yanda, doğası gere-
ği ben-merkezci, duygusal,
tepkili, epeyce de yıpran-
mış, genellikle kendini bık-
kınlıgın ya da düş kınklı-
ğının girdabına kaptırmış,
üç kuşaktan sanatçılann
oluşturduğu bir topluluğu
ortak bir coşkuda buluştu-
rarak nitelikli sanat hîzme-
ti verme sorumluluğu. Ye-
ni Genel Müdür Lemi Bil-
gin ve öteki yönetici kad-
rolar bu ateş çemberinden
kimseyi yaralamadan, ken-
dileri de yara almadan geç-
mek zorundadır.
Tek koşul 'ödün' verme-
mek olmalıdır. Ne siyasal
erk karşısında, ne de eş dost,
ağabey abla hatın ya da
baskısı karşısında. Bireysel
'zaaT nedeniyle yapılan se-
çimleri ise kimse 'aklın-
dan bile gecirmemelidir.'
Türlü çeşitli, eski yeni bi-
reysel hesaplaşmalar unu-
tulmalı, birbirinin ya öğ-
retmeni/öğrencisi, ya sı-
nıfVdönem arkadaşı ya da
rol arkadaşı olmuş sanat-
çılann, tiyatromuzu, bu-
lunduğu yerden alıp, daha
yüksek bir noktaya götür-
me görevinde biçimlenen
ortak yazgılannın onurla
taşınabitmesi içın, öncelik-
le, birbirlerine güven ver-
dikleri ve güvendikleri, yö-
neticilerinin 'yansız' ve
'ödünsüz' olduğuna inan-
dıklan bir ortamın sağlan-
ması gereklidir.
Niteük yükseltilmeli
Herhangi bir başka ku-
rumda da gerçekleşmesi-
nin, neredeyse 'olanaksız'
düzeyinde 'zor' olduğunu
bildiğimiz bu koşulun sağ-
lanmasınm zorunlu oldu-
ğuna inanıyoruz. Çünkü
'sanattaödünsüzlük' ve 'ni-
telikli sanat' ancak bu ko-
şula bağlı olarak gündeme
gelebilecektir... Duyarsız
yonımlardan. özensiz ya-
pımlardan, sanatçı/yöneti-
ci kaprislerinden, konserva-
tuvarlan da içine alan uç-
suz bucaksız bir dedikodu
ortamından annmış, tüm
enerjisini 'nitel^i yükselt-
me' yolunda seferber et-
miş bir topluluğun ürettiği
'sanat'... Ozlenen budur.
Bu yılm yeni oyunlanna
gelince... Aralannda yadır-
gadıklarım da, beni çok he-
yecanlandıranlan da var.
Ancak, tüm tiyatro izleyi-
cileri gibi beni de asıl ilgi-
lendiren. hangi oyunun se-
çıldiği değil, seçılen oyunun
sahnede nasıl yorumlana-
cağı, nasıl bir niteük yan-
sıtacağı... Bir de oyunun
yorumlanış biçimiyle, se-
yırcinin duyarlığında, bi-
reyseL toplumsal düzeyde
doğruya, iyiye ve güzele
ulaşma yolunda bırakaca-
ğı iz...
Her dönem başında oldu-
ğu gibi umutla izleyeceğiz.
YAZI ODASI
SELİM İLERİ
İlk Yağmur Damlası
Geçenlerde hava bozdu, bozar gibi yaptı.
Oysa Peride Celal'in Dar Yol romanı bir ilkya
fırtınasıyla başlar. Pancurlar açılır; rüzgâr esmek
te, tomurcuklu ince dallar sarsılmakta; ağaçlar üs
tünden görünen deniz köpürmeye koyulmaktadıı
Sonra Cenan Kalfa'nın sözü: "Fırtına kopacak!
Bir sonbahar başlangıcında biz de öyle dedik
fırtına kopacak...
Biz dediğim, ben, kitaplar, yazı makinesi, üçü-
müz. Kitaplar şimdi tek kişi olup çıkmıştı.
Vardır öyle sözler, olanca yalınlıklarıyla, olancs
yalınlıklanndan dolayı belleğinizde yaşar dururlar,
bir türlü srlinmezler, yıllar boyu en yakınlannızdır on-
lar. "Fırtına kopacak!"
Istanbul'da yaz oldum bittim o sözle noktalanır.
Peride Celal ilkyazı da 0 sözle getirmiş.
Fırtına kopacak gibiydi. Geceden belli olmuyor-
du. Dingin bir yaz gecesiydi. Deniz kıyısında otur-
muştuk, hava yine çok sıcak diyorduk. Sonra eve
döndüm, balkon kapısını açık bırakıp yattım. Sa-
baha karşı yel sesiyle uyandım. Gün ağardı ağa-
racak, mavimsi morumsu bir ışık. Perde uçuyor-
du. Kalktım; balkondaki bitkiler esintinin yönüne
savrulmuş.
Bu kentte sonbahar, benim için, Ziya Osman Sa-
ba'nın iki şiiridirbirhayli: Geçen Zaman 'da "Güz",
Nefes Almak'ta "Kim Bilir".
"Güz"de gökyüzü kararır, ağaçlar yaprak döker,
mevsim gelip çatar, gün gün geçip gider ömür.
"Kim BHir"öe ömrün kaç günü kaldığı sorulur. Ama
ilk iki dize pastoral bir bütünlük içinde şıirden ade-
ta ayrıdır:
"İlk yağmur damlası düştü I Kuru yapraklanna
güzün."
Sevdiğim şiirleri yazdığım bir defter vardı eski-
den, çok zaman önce. "Kim Bilir"\ oraya geçirmiş-
tim. Andığım dizeler yüreğimi burkardı. Ziya Os-
man'ı okuduktan sonra, o günden sonra, ne za-
man sonbahar yağmuru yağsa, karank, çrtır çrtır
kuruyup kalmış yaprakların ıslanışına içim sızlar.
Sabaha karşı yaprakdökümü henüz başlamamş-
tı. Gerçi arka bahçedekı incir yapraklannı döktü,
ama handiyse yaz ortasıydı döktüğünde. Yaprak-
lar biraz sararmış, biraz kuaımuş, biraz -hâlâ- ye-
şil, rüzgân hissediyordu. Sonra yağmur da yağma-
dı.
Kadıköyü'nden, Cihangir'den hatıriadığım yağ-
murlar görünüverdi. Balkonda duruyordum. Ten-
ha sokaklarda sular akar gider. Bu yüzden seve-
rim, unutamam Tevfik Fikret'in tek birşiirini, "Yağ-
mur"u. Sokaklarda sel suları ağlaşır, ufuk yaklaşır,
Fikret ufkun defalarca yaklaştığını görür.
Istanbul'un 0 sokakları, besbelli, çocukluğumun
arnavut kaldırımlı, eğri büğrü, dik yokuşlu sokak-
ları olmalı.
Taşıt homurtularının başını alıp gittiği, sözümo-
na geniş, ama hep kirli, bakımsız caddelerinde Is-
tanbul'un, şimdi o sokaklar nerde?
Bir şehrin çarpık çurpuk evriminde sonbahar
yağmuru şiirini yitirerek yıkımlara yol almış. Yağar-
sa, kimbilir nereleri su basacak, kimlerin, hangile-
rimizin canı yanacak diye bekleşiyoruz.
Tevfik Fikret'te kuşlar bekleşiyor, saçaklarda,
suskun; Fikret "hazindir bu pek!" diyor.
Dediğim gibi, henüz yağmamıştı, yağmıyofdu yağ-
mur. Yalnızca yaz sona ermekte olduğunu söylü-
yordu.
Uyuyamadım artık, uyumak istemedim. Giyin-
dim, sokağa çıktım. Pazar günüydü. Yollar bom-
boş. Yürüdükçe rüzgâr. Daha sıcak günler bitmez,
sıcak günler gelir daha diyordum kendi kendime.
Henüz sonbahar renklerini görmedim Istanbul'da.
Bütün renkler keskinleşir. Uzakta cam yangın-
lan. Şurada keskin sarı yaprakdökümü. Bahçenin
yıldızları son kez kırmızı, bordo, turuncu. Karşı kı-
yıda yamaçlar hem yeşil, hem kızıl. Sonra yine
cam yangınları.
Fakat nerde bunlar? Beton rengi kentte bunla-
n sonbahar renklerine bürünmüş görmeyeli nice
yıllar var.
Birden Attilâ llhan'ın dizesini bambaşka dü-
şündüm:
"ağacın biri bulvarda ölüyordu"
Ağaç ve bulvar.
Aksaray'da ışıklar sönmüş müydü?
Hangi cumartesi gecesinden arta kalmış Aksa-
ray'da otelleri, birahaneleri, işkembe salonlannı, so-
kak aralanndan taşan çöp yığınlannı, ağırkokuyu...
Bir şehrin mevsimleri değişebiliyor.
Takvimde h Bırakan:
"Kurudu artık otlar I Bitmiyor tazeleri I Birikinti
sularda I Yaprak cenazeleri" Kemalettin Kamu
"Güz"
U2'dan üç albümlük anlaşma
• Kültür Servisi - ÎJ2. Polygram şirketiyle üç
albümlük bir sözleşme imzaladı. Sözleşmenin
degeri 50 milyon dolar. Polygram taraftndan
piyasaya kasım ayında sürülecek olan üç albümden
ilki "Best Of..." adınj taşıyor. 20 yılda 10 albüm
yapan U2'nun kasetleri bugüne dek 87 milyonun
üstünde satn.
Kiradıyalı Sanat Günleri
• Kümır Servisi - Kocaeli'nin Kirazlıyalı tlçesi
Belediyesi'ncedüzenlenen 1. Kirazlıyalı Sanat
Günleri. 7-11 Eylül tarihleri arasında katılımcılan
bekliyor. Kirazlıyalı'yı bölgenin kültür merkezi
haline gen'rmeyi amaçlayan etkinliklerde çağdaş
hah, dokuma. seramik, karikatür ve yağlıboya
sergileri gezilebilecek. Festivalin son gününde ise
gitar konseriyle şiir ve gitar dinletileri yer alıyor.
Klasik Tüpk müziğine farklı
bipyorum
• Kümır Servisi - Müzisyen Ferhat Livaneli'nin
klasik Türk müziği eserlerini klasik Batı armonisi
ve orkestrası ile yorumladığı Lalezar (Chamber
Music) adlı albümü EMI-Kent'ten çıktı. Isveç
Radyo Senfoni Orkestrası sanatçılannın ve udi Suat
Boynulasa'nın seslendirdiği eserler OAL
Stüdyosu'nda kaydedildi. Albüm, son 250 yıldan
başlayarak günümüze gelen Osmanlı müziğini yeni
bir bakışla sunmayı amaçlıyor.