25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 EYLÜL 1998 PAZAR 12 PAZAR KONUGU Kıbrıs işlerinden sorumlu Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel'le Kıbrıs sorununu konuştuk 'AB Kıbns konusundabaşına işaçtı'SUNUŞ Kıbns'ta son iki aydır yeniden hareketlenme var. KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, adada iki toplum arasındaki çıkmazı kırmak amacıyla "'garantiler saklı kalmak koşuluyla konfederasyon"' kurulmasını önerdi. Bunu önermesiyle birlikte de Rum tarafı ve Yunanistan'ın yine kızgınlık şimşeklerine hedef oldu. Ardından Denktaş, serbest mal-mülk değişimi de önerdi. Besbelli, Kıbns sorununda altüst olan parametrelerin yerine yenilerinin konması gereği giderek güç kazanıyordu. Bütün bunlann bilinci içinde, biz de Kıbns İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel'i makamında ziyaret ettik ve aklımızda çengellenen Kıbns sorunuyla ilgili pek çok soruya yanıt aramaya çahştık. Ancak görünen oydu ki Kıbns'ta bir uzlaşma umudu, daha çok uzaklardaydı. SÖYLEŞİ LEYLATAVŞANOĞLU Batı, son yıllarda Kıbrıs 'taki gelişme- lere, Türk tarafının 1960 ve 1970'liyıllarda Rumların yaptığı hataları tekrarladığı biçimin- de yaklaşıyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsu- nuz - 1960'ta Kıbns Cumhuriyeti kurulduğunda geleceğe ilişkin umutlar korunabilseydi bugün Kıbns'ta durum farklı olurdu. 1960 çözümü, uluslararası bir çözümdü. Yani iki halkın birlik- te oluşturduklan. ama uluslararası alanda Kıb- ns'la doğrudan ilgili taraflarca da oluşturulan bir çözümdü. Kıbns tarihine baktığmızda maaksef ne bir Kıbns ulusunun ortaya çıkışı ne de bir ortak Kıb- nslılık bilıncinin doğması söz konusu. Ben Kıb- ns tarihiyle ilgili çahşmalanmda en önemli so- nuç olarak şunu görüyorum: Başlangıçta. iki halkın birlikte katıldıklan an- ti-kolonyalist bir mücadele başlatılabılmış ve so- nunda da başanya ulaştınlabilmiş olsaydı Kıb- ns'ın ondan sonraki gelişimi ve tarihi farklı ola- bilirdi. Ama, Kıbns'ta daha güçlü unsur ve sayı- ca çoğunlukta olan Kıbnslı Rumlar böyle bir mücadeleyi seçmediler. Tam tersıne. başka bir bağımlılık seçeneği peşinde koştular. Bu da Yu- nanistan'la birleşme ya da Enosis'ti. Tabii ki bu da Kıbns Türk halkına kabul edilebilecek bir se- çenek olarak görünmemiştir. • • • • Peki '50 'liyıllar ve öncesinde Rumlar Enosis isterken Türktarafında "Taksim "bilin- ci var mıydı? - Aslında Enosis isteği çok eskilere, adada da- ha Ingiliz yönetimi yeni oluşturulurkenki döne- me dayanıyor. Bunu isteyenler de başta Rum Or- todoks Kilisesi olmak üzere Kıbnslı Rumlann si- yasal lıderleriydi. 1878'den itibaren Kıbns Türk toplumunun lıderliğine sunulan seçenek tngiliz- Iere karşı ortak bir anti-kolonyalist mücadele so- nunda bağımsızlık seçeneği değil. Tam tersine. Rum Ortodoks Kilisesi'nin ön- derliğinde Yunanistan'a bağlanma seçeneği su- nuldu. Böyle bir seçeneği tabiı kı Kıbns Türk toplumu reddetti. Dolayısıyla 1950'lerin ofta- sında artık Ingiltere'nin egemenliğıni koruya- mayacağı ortaya çıkınca Kıbnslı Rumlar Enosis isteklerinı daha güçlü ve bir silahlı mücadeleyle ortaya koydular. Amabu silahlı mücadelenin he- defi sadece Ingilız sömürge yönetimi değil. ay- nı zamanda Kıbns Türk toplumuydu. Hatta kendi toplumlannda dahı hedef aldıkla- n insanlar, gnıplar vardı. Dolayısıyla bu bir ulu- sal kurtuluş mücadelesi gibi değil, bir terörist eylem stratejisi olarak ortaya çıktı. Bunu da Gri- vas önderliğindeki EOKA yaptı. Dolayısıyla, bütün bunlann sonunda. 1960'ta oluşturulan bir ortaklık cumhuriyeti var. Bu. as- lında işlevsel bir federasyondu. Ama bu işlevsel federasyonun yürütülebılmesi, bunu yürütme ni- yetine iki tarafın da sahip olmasınabağlıydı. Da- ha işin başında Kıbns Rum toplumu lideri Ma- karios ve arkadaşlan buna kerhen razı oldukla- nnı belli ettiler. 1963 ortalanndan itibaren de bu- nu değiştirmeyı amaçladıklannı açıklayarak bu yönde siyaset yaptılar. • • ^ ^ Atina'danda Yunanistanhükümetibu tür davranışlara ve siyasete karşı Makarios ve yandaşlarını uyarmıyor muydu? - Evet, o dönemde ö\leydi. Rumlar sonunda bu işlevsel federasyonu bozmayı başardılar. Bi- liyorsunuz. bırtakım şeyleri bozmak. yapmaktan daha kolaydır. Ama sonuçlan çok daha kötüdür. Kıbns Rumlannın yaptığı büyük yanlış. böy- le bir yapıya razı olmak ve bunu iki halkın yara- rına yürütmek yerine Kıbnslı Türkleri azınlık konumuna düşürüp tüm Kıbns'ı kendi egemen- liklerine alma egıliminı sonuna kadar göstermiş olmalandır. Oysa 1960'tan itibaren Kıbns'ta tu- rizm, ticaret geliri yükselmeye başlamıştı. Ve bü- yüyen bir gelir pastası oluşmuştur. Kıbns Rum tarafı bu pastadan Türk tarafına bir pay vermeyi düşünmemıştir. Hatta. 1964'ten 1974'e kadar Kıbns Türkleri adanın yüzde 3'üne eşit olan get- tolarda yaşamak zorunda bırakılmışlardır. Köy- lerinden sürülmüşlerdir: bazı karma kö\lerde Türkler yaşamaya devam etmişler, ama çoğu Lef- koşa'nın Türk kesimine sığınmışlardır. O dö- nemde Kıbns Türklerine acımasız da bir ambar- go uygulanmıştır. En temel ihtiyaçlan bile .ellermden alınmış. dünyadan yalıtılmışlardır. Ve aslında ada 1974"te değil. 1964'te bölünmüştür. Bugün uluslararası alanda yanlış olarak bilinen bir klişe var. 1974'e kadar her şey yolunda gidiyordu da 1974"te ge- lişen olaylarla Türkiye adaya müdahale etti ve ikıye böldü, gibi... Bu doğru değil. Kıbns zaten 1963 sonundan itibaren fiilen ikiye bölünmüştü. Ama bu bölün- müşlük 1974'te coğrafi bir zemine oturmuştur. lyi ki de böyle olmuştur. Çünkü ancak o zaman Kıbns Türk halkı kendini güven içinde hissetme- ye başlamıştır. Şımdi de işlen geriye çevirmek, yaşananlan tümüyle unutmak. var olan gerçekleri inkâr et- mek mümkün olmadığına göre artık yapılacak iş, adadaki gerçeklere uygun, herkesin içine sinebi- lecek bir son noktanın bulunmasıdır. • • • • İki ay kadar önce KKTC Cumhurbaş- kanı Rauf Denktaş, Kıbrıs 'ta, garantiler saklı kalmak koşuluyla bir konfederasyon kurulma- sını önerdi. Ama bu açıklama, Rumlarca he- men reddedileceği bilinmesine rağmen neden yapıldı? Ayrıca, açıklama için neden tam o za- man seçildi? - Sayın Denktaş'ın bu sonul, nihai önerisi bü- yük ölçüde gelinen noktayı herkese anlatmak ıçın yapılmıştır. Bizim. hem Türkiye Cumhuri- yeti olarak hem de Sayın Denktaş ve KKTC hü- kümeti olarak şimdiye kadar özellikle AB'nin Kıbrıs'la ilgili izlediği son tutumdan bu yana söylediklerimizle çelişmeyen bir öneridir. Yani AB burada yanlış bir iş yapmıştır. Bana sorarsa- nız AB toplumlararası görüşmeleri berhava etti. Biryandan BM Genel Sekreteri'nin gözetimi altmda toplumlararası görüşmelere çözüm bu- lunmaya sözde çaba gösterilirken AB. Kıbns Rum yönetimine. "Ben seni üyeliğe alacağım. Bunu Kıbnslı Türkleri temsil ettigini düşünerek japacağım" dedi. Böylece Kıbnslı Türkleri AB içinde eritiver- ŞUKRU SİNA GÜREL 1950, Izmir doğumlu. Ortaöğrenimini Izmir Maarif Koleji, Istanbul Robert Kolej ve American Field Service (AFS) öğrenci değişim programıyla gittiği ABD'de, yükseköğrenimini AÜ Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde tamamladı. Uluslararası ilişkiler dalında doktorasını yaptıktan sonra Ege Üniversitesi'ne asistan olarak girdi. 1976'da AÜ Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde asistan oldu. 1970'li yıllann sonlannda Kıbns'la ilgili çahşmalar yapmaya başladı. 1979'da lngiltere'ye gitti. Kent Universitesi ve Londra'daki tngiliz Arşivi'nde çalıştı. Bu çalışmasından iki ciltlik 'Kıbns Tarihi' kitabı çıktı. 'Türk-Yunan tlişkileri' konulu bir kitap yazdı. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra Bülent Ecevit'in 'Arayış' dergisinin yazı kurulunda görev aldı. 1991 genel seçimlerinde milletvekili adayı oldu. ama seçilemedi. 1995 seçimlerinde DSP'den milletvekili seçildi. ANAP-DSP-DTP koalisyon hükümeti kurulunca Kıbns İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanlığf na getirildi. Yurtiçi ve yurtdışında olmak üzere çeşitli üniversitelerde ders verdi. rakamazdık. Kuzey Kıbns'ta kurulan devleti de tanıyonız. Kıbns Türk halkınuı kendi kendisine örgütlen- me, kendi kendisini yönetme konusundaki yeti- sinden de şüphemiz yok. Orada kurulan devlet bir gerçek. Aslında dünya için de öyle, ama dün- ya daha bu gerçeği kabullenemiyor. Dolayısıy- la. bizim entegrasyon, büfünleşme ya da ilişki- leri derinleştirme. projemiz bu kaygılardan kay- naklanan bir projedir. Biz Kıbns Türk halkının yaşam standardmı hem toplumsal, hem ekono- mik olarak yükseltmek için KKTC ve Türkiye arasında bir ortak ekonomik alan yaratmak ama- cıyla şimdiye kadar gerekli bütün adımlan artık. Bunu kınamaya hiç kimsenin hakkı yok. Bir tarafta Kıbns Rum tarafı AB'yle bütünleşmek için adımlar atacak, bu durum alkışlanacak öte yandan biz aynı şeyi KKTC'yle yaptığımız za- man bu kınanacak. Bunu yapmaya hiç kimsenin hakkı yok. Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesimi iki buçukyıl kadar önce bir Ortak Savunma Dokt- rini imzaladılar. Bunun gerekçesi Kuzey Kıb- rıs 'ta TürkSilahlı Kuvvetleri 'nin vatiığı ve Tür- kiye'nin Ege'deki "yayılmacı" emelleriydi. Öte yandan Türkiye ise KKTC 'yle hiçbir biçimde bir ortak savunma doktrini imzalamaya yanaşma- dL Buna ek olarak KKTC'ye her zaman yardım etmesine karşın elle tutulacak hiçbir yatırım yapmadu Yapılan birkaç yatırım atıl kapasite olarak duruyor. Sizce Türkiye neden KKTC'ye bugüne kadar böyle davrandı? - Biz Kıbns'la ilgili bakış açımızı daha hükü- metimizin kurulduğu ilk gün açıkladık. "Şimdi- ye kadar yalnızca KKTC için Türkiye Cumhuri- yeti'nin bir garanti oluşturduğunu herkes görii- yor ve kabul ediyordu. Bu, bundan sonra da ger- çek olmaya devam edecek. Aynı zamanda KK- TC'nin Kıbns'taki varlığı da Türkiye'nin güven- liği. esenliği açısından yaşamsal öneme sahiptir" dedik ve buna uygun davranıyoruz. Ben bu soruya böyle cevap vermiş olayım. M M M Ama bir de Türkiye Cumhuriyeti dev- letinin bir Kıbrıs politikası var... - Evet, bir devlet politikamız var. Devlet poli- tikamızda Kıbns her zaman önemli bir unsur ol- muştur. Ama bu konuda tabii ki siyasal bakış açılan çeşitli dönemlerde farldı nüanslar göste- rebilir. Geçmişte Türkiye'nin Kıbns'la ilgili olarak mek. Kıbns konusunu da yine AB içine alıp hal- letmek ve bir gecede adayı Türkiye'den uzakJaş- tınvermek mümkün olacak diye bir tasan yapı- lacak. Öte yandan. BM gözetiminde eşitlik için- de yürütülmesı gereken toplumlararası görüşme- ler rayıyla çözüm balma tasansıyla AB içinde Kıbnslı Türkleri azınhk konumuna getirip Tür- kıye'den uzaklaştırma tasansı arasında tabii ki Rumlann asıl beğeneceği AB tasansı olacaktı. Ve bu da böyle oldu. Böyle olunca da toplumlararası görüşmeler her ne kadar yürütülüyor gibi olsa da önemini yi- tirdi. • • • • Kimin için önemi kalmadı? - Bizim için değil. Rumlar için önemi kalma- dı. Dolayısıyla. oyunu böyle sürdürmenın de bir anlamı kalmadı. Ve Sayın Denktaş. "Toplumla- rarası görüşmeler artık >okrur" dedi. Sonra biz de. "Artık bu konu iki devlet esası üzerinde çözii- lebiür. Eski parametreler, eski esaslar ortadan kalkmıştır. Anlaşma noktalarıru da AB ortadan kaldırmışür. Dolayısıyla iki devlet esası üzerinde yürütülürr dedik. •••••• Ama orada Sayın Denktaş, bir para- metreyi daha ortadan kaldırmadı mı? Bir dönem Türkiye 'yle entegrasyondan söz etti. Sonra onu bir tarafa itti... - Biz de entegrasyondan net bir şekilde söz et- tik. Hâlâ da ediyoruz. Belki bunu "bütünleşme" olarak telaffuz ediyoruz. Çünkü "bütünleşme" sözcüğü yanlış anlaşıldı. Sanki Türkiye, KK- TC'yi ilhak etmek istiyormuş gibi bir ızlenim uyandı. Oysa bu çok yanlış. Türkiye, Kıbns'ın bir kısmını ya da bütününü kendine katmak isteseydi bunu 1974'te yapardı. Böyle bir niyetimiz olrnadığı için de entegrasyon ya da bütünleşmeyi biz yine kendi anlayışırruz içinde bir süreç olarak sürdürüyoruz. Ama her se- ferinde bunu söylemeden yapıyoruz. Bu siyase- ti yürütenlerden birisi olarak bunu böylece açık- lamış olayım. Bizim, bütünleşmeden ya da ilişkilerimizi de- rinleştirmekten anladığımız şu: KKTC ya da Kuzey Kıbns Türk halkı yaşamı- nı sürdürmek zonında bırakılıyor. Bu, tüm dün- yanuı günahı, yanlışı olarak ortada duruyor. Bi- zim buna seyirci kalmamız da mümkün değil. Bir yanda Kıbns Rum halkı adaya verilen bütün dış yardımlardan yararlanacak, ticaretini yürütebile- cek, uluslararası ilişkilerin bütün olanaklanndan yararlanıp herkesle ilişki kurabilecek. Öte yan- dan Kıbns Türk halkı AB'nin de kendisine uy- guladığı ambargolara rağmen, bütün dünyadan tecrit edilmiş olarak. kendi yağıyla da gittikçe da- ha çok kavrularak yaşamını sürdürmeye çalışa- cak. Yinehyonım: Bizim buna seyirci kalmamız mümkün değildi ve Kıbns Türk halkını yalnız bı- Kıbns'ın kendisinden uzaklaştmhverilmesine izin verebileceği gibi başkalanna yanlış izlenim- ler de verildi. Ama bunlar sadece verilmiş olan yanlış izlenimlerdir. Türkiye buna hiçbir zaman izin veremezdi. Bundan sonra da vermeyecektir. ^ • l ^ B Siz demin, Kıbrıslı Türkler dünyadan yalıtılmış durumdalar, dediniz. Bir deyaşanan bir gerçek var. Bu insanlar dış dünyayla yeni- den bağlantı kurabilmek için eski Kıbrıs Cum- huriyeti pasaportlannı kullanma yoluna gidi- yorlar. Siz bunu nasıl karşdtyorsunuz? - Kaç kişi bu pasaportlan kullandı, kaç kişi bundan yararlandı? Bu konuda aynntıh bir bil- gim yok. Ama bence bu son derece sakıncalı ve yanlış bir iş. Ama şunu da göz önünde tutmak la- zım: Kıbns Türk halkı bugünlere kadar bazı ge- leceğe ilişkin güvencelerden tam anlamıyla ha- berdar olarak yaşamadı. Artık Kıbns Türk halkı şunu söylüyor: Ben buradayım. Bu topraklarda köküm var. Bu kökü de hiç kimsenin sarsmasma izin verme- yeceğim. Türkıye Cumhuriyeti de bana bu gü- venceyi sağlamakta kararlı. O yüzden geleceği- me güvenle bakıp kendime ve gelecek kuşakla- ra gelişme olanağı sağlama umudumu en üst nok- taya çıkarmış bulunuyorum. Hükümet politikamızla biz bu duyguyu vere- bildiysek en büyük başandır. Hem Türkiye hem de Kıbns Türk halkının geleceğe güvenle bak- masını sağlayabiliyorsak bu da büyük başandır. Bu güvence olmazsa o zaman bu insanlara birey- sel çıkış yollan arama ihtiyacı gelebilir. O açı- dan bazı yanlış davranışlan da hoş karşılamak ge- rekir, kanısmdayım. • • • • Sizce S-İOOfüzeleri Kıbrıs 'a gelir mi? - Bunlann gelip gelmeyeceği konusunda prob- lemi olan Kıbns Rum Yönetimi ve Yunanis- tan'dır. Daha önce ben bu durumu bir örnekle açıklamaya çalıştım: Bir karanhk sokakta yürürken sokak kadar ka- ranlık birisiyle karşılaşıyorsunuz. Size, "Bende tabanca \-ar. Çekip şakağınıza dayanm. Onon için bana cüzdanınızı verin" diyor. Siz de, "Ben sanaotabancayı çektirmem" diyorsunuz. Bunun üzerine o, "Ben bu tabancayı çekmeyeyim, ama sen bana cüzdanını ver" diyor. Böyle pazarlık olmaz tabii. Biz de böyle pa- zarlık yapmayacağımızı herkese gösterdik. O si- lahın sadece Türkiye ve KKTC için değil, bütün bölge banş ve istikran açısından tehlikeli olaca- ğını herkese iyice anlattık. Şimdi o silahlann ora- ya yerleştirilip yerleştirilmeyeceği konusu bizim sorunumuz değil. ••••1 Herhalde en büyük sorun da Rus- ya'nın. Çünkü bufüzelerden Rusya epeycepa- ra kazanacak... - Bunu onlara çok kez izah etmeye çahştık. Bu- na sadece bir ticari konu olarak bakmanın yan- Uşlığını anlatmaya çahştık. ••^^™ Sizce Rusya buna sadece ticari konu olarak mı bakıyor? -Ticari konu olarak baktıklannı söylediler. A- ma herhalde Rusya federasyonu gibi çok engin devlet deneyimi olan bir yönetim konunun baş- ka açılannı da görmüş olmalıdır. ^••^H Sizce su projesi bütün adaya barış ya da uzlaşma getirir mi? - Bence su sizin belirttiğiniz açıdan da çok önemli. Adada su kaynaklan tükenmek üzere. Bu sadece KKTC için değil Güney Kıbns için de ge- çerli. Deniz suyundan tatlı su elde etmek de mümkün ama bu çok pahalı bir iş. Hem de sula- maya, tanm alanında kullanıma yetecek miktar- larda da yapılamıyor. Dolayısıyla bizim yüriiyen projemizin ilk aşaması çok önemli. Içme suyu açığını balonla su taşıyarak kapatıyoruz. Daha sonra da adaya boruyla su götürerek KKTC'nin bütün tanmsal üretiıri yapısını değiştirme olana- ğına da kavuşacağız. Bizim boruyla götüreceği- miz su miktan yaklaşık 75 milyon metreküp. Bu, KKTC'nin su ihtiyacının tümünü de aşan bir miktar. Dolayısıyla biz bu suyu KKTC'ye sağ- ladıktan sonra ilgilenenler de olursa KKTC'yle otururlar, konuşurlar ve bu suyun bir miktanmn kendileri tarafından kullanılmasmı sağlayabilir- ler. Kendi sorunlannı da böylece çözerler. Tabii biz suyu ortaya atarken bunu hiçbir şekilde halk- lan birbinnden ayıran. Kıbns adasmm bölün- müşlüğünü daha da kesinleştiren bir unsur ola- rak sunmadık. Tam tersine ciddi, kalıcı, gelecek kuşaklara da taşınabilecek uluslararası bir işbir- liğı projesi olarak ortaya koyduk. 1lerde bundan iyi niyetle yararlanmak isteyenler olursa bu bizi ancak memnun eder. Rum tarafının AB üyeliği süreci işle- meyebaşladu Ancak bu konuda bazıgörüşler de var. Deniyor ki: AB yaptığı yanlışın farkında. Bünyesinde iki tane sorunlu ülke istemez. O ne- denle de Rum tarafının üyelik sürecini elinden geldiğince uzatacaktır. Siz bu konuda ne düşü- nüyorsunuz? - AB, Kıbns konusunda attığı yanlış adımlar- la kendi başına çok büyük dertler açtı. Yalnız Kıbns'la ilgili olarak değil, kendi büyüme süre- ciyle ilgili olarak da başına çok ciddi dertler aç- mış bulunuyor. Biryandan, " Kıbns'ta çözüm ol- madan bu üyelikolmaz" diyeceksiniz, öbür yan- dan Yunanistan gibi bir üyeniz olacak. O üyeniz diyecekki: Eğer Kıbns konusundaki görüşmeler sonuç- landınlma aşamasına getirilmezse ben bütün bü- yüme sürecini durdururum. Ve o yetkiye de sahip olacak. AB, genişleme süreci içinde çok ciddi sonınlarla karşı karşıya. Bu, yalnızca Kıbns'la bağlantıh değil. Aynı za- manda kendi içindeki üyeler ve Yunanistan'ın tu- tumlannın işaret ettiği şekilde bundan sonra bü- yüme süreci gerçekleştiği zaman da karar alma sürecinin nasıl işleyeceği konusunda kaygılan var. "Birtakım üyeler topluluk içinde acaba her şeyi blokeedebilir mi?" diye ciddi kaygılar uyan- dı. Bu kaygılan giderebilmenin yollannı da ken- dileri bulmalan lazım. Ama bu konuda Yunanis- tan şimdiye kadar hiç de iyi bir örnek oluşturma- mıştır. Biz AB'yle ilişkilerimizi olması gerekti- ği gibi sürdüremiyoruz. Çünkü AB bize karşı olan yükümlülüklerini yerine getiremiyor. Bunun da nedeni bir üyenin bu yükürnlülüklerin yerine getirilmesini engellemesi. Ama bizim o AB üye- sini yatıştınp. onu tatmin edip. onun istediği gi- bi davTanıp AB'nin yükümlülüklerini yerine ge- tirmesini sağlamak gibi üstümüze düşen bir gö- rev olduğuna da inanmıyorum. AB kendi başına ciddi sorunlar açtı. Yeni Sınav Sistemine Uygun A* TAMAMI RENKLİ 1 0 kitaptan oluşan INDIRIMLI KAMPANYA FERDI ABONE FORMU ŞlN ODEME i TAKSİTLİ ÖDEME I ( Peşın 9 OOO.OOO.-TL, lYılhkAboneÛcreti lYıllık Abone Ucretı 1 Ay Sonra 8.000.000.-TL, 22.000 OOO.-TL ) 25.000.000.-TL) 2 Ay Sonra 8.000.000.-TL) Adı-Soyadı.. Adresı Şehır Abone Ücretini Yatırdığınız Banka.. Banka Şubesı Şehir ABC Üniversileye Hazırlık Dergisi'ne abone olmak ıçın ABC Matbaacılık - Yaymcılık Ltd. Şti'nın T İş Bankası Ostım Şubesı - Antera 146156 No'lu hesabma yatırdığınız Abone Ucreti Dekontunun Fotokopısını yukanaakı Abone Formunun Fotokopısıne ekleyerek "ABC Test Uretım Merkezi ve Yaymcılık Bağdat Caddesı (Atısan KarsısıJ Adalararası Sokak No 6 06370 Ostim Ankara" Acfresıne göndermenız veya (0312) 385 52 75 numaraya fax çekmenız yetertı olacaktır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle