Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 2 EYLÜL 1998 ÇARŞAME
OLAYLAR VE GORUŞLER
Bölünmüşlük Solun Yazgısı mı?
AHMET GÜRYÜZ KETENCİ CHP tstanbui
0 ster sol. ister sağ, ısterse merkez olup bitenler, sol olduğunu iddia eden-
I
partıleri olsun, bütün siyasal par- lerce nasıl olağan kabul edilebilir. Bö-
tilerin amacı ülkede iktidara gel- lünmüşlüğe nza gösterenler nasıl solcu,
partıleri olsun, bütün siyasal par-
tilerin amacı ülkede iktidara gel-
mek, ülkeyi yönetmek. sonuçta
programlannı yaşama geçirerek
ülkenin ve halkın banş ve istik-
rar içinde yaşamını sağlamaktır.
Hal böyleiken uzunca bir süredirTür-
kiye'de sol, iktidara aday gösterilmıyor,
iktidara kılıtlenemiyor ya da iktidara
gelemıyorsa, sol"un en büyük kesımini.
belki de gchdesini teşkil eden 'sosyal de-
mokrasi'nın ülke siyaseti için işlev i kal-
mıyor demektir.
Genel ve yerel seçim tarihlerinin sap-
tandığı, partilerce seçim startlannın ve-
rildiğı bir süreçte. hatta sol-sağ, sağ ve
radikal sağpartılenn ıttıfakından, iş ve
güç birliginden ve de cephe kurulması-
na kadar değışik görüş ve iddialann or-
taya atıldığı. bu doğrultuda toplantıla-
nn yapıldığı, hatta sol'da yeni arayışla-
nn sürdürüldüğü bir aşamada Türk so-
lu'nun böJünmüşlüğünü tartışmanın za-
manı olsa gerek.
Sol'un bölündüğü, parçalanmış oldu-
ğu bir gerçek. Nedenlerini uzun uzadı-
ya tartışmaya gerek yok. Belki de baş-
ka biryazının konusu. Ne var kı bölün-
müşlüğün nedenleri herkesçe bıliniyor.
Ağırlıklı olarak ana nedenlenn başında
12 EylüTün olduğu, 12 Eylül darbeci-
lerince solu parçalamak, etkisiz kılmak,
onu kitle bağlanndan koparmak ve ni-
ha>et iktidar seçeneği olmaktan uzak-
laştırmak gibi özel birprogramın uygu-
landığını hiç kimse yadsıyamaz. Ülke-
de sol bölünmüştür. Giderek yeni bölün-
me arayışlan gündemde. Peki, bütün bu
sosyal demokratolduklannı söyleyebi-
lirler?
Sağındurumu
Sağ'da her siyasal çizgi. kendi farklı-
lığını koruyarak sağın öbür kesimleri-
ne hep saygı ile bakar, onlarla ışbirliğı
ve güç birliği yollannı arar. Kesınlikle
başka sağ çizgilere, kulvarlara saldır-
maz, onlan eleştirmez. Sadece. kendi çiz-
gisinin. 'ideolojik doğrultusu'nun vaz-
geçilmezliğini ortaya koymaya çalışır.
İster dinci sağda olsun ıster merkez sağ-
da olsun, isterse ırkçı sağ'da olsun, bir-
birlerineyakJaşımlan, bakjş açılan hep
aynıdır. Kişisel çekişmelerin ötesinde,
ömeğin DYP'nin, ideolojik olarak ANAP
ya da MHP'ye saJdırısına rastlanma-
mıştır. Aynı şekılde FP'nin BBP'ye sal-
dırdığı, onu eleştirdiği ya da Akit gaze-
tesinin Zaman gazetesine, Türkiye ga-
zetesinin Milli Gazete'ye. Yeni Şafak ga-
zetesine saldırdığı, onu eleştirdiği görül-
memiştır.
Soldaki durum
Sağ'da ve merkez sağ'da durum böy-
leyken sol'da bunun tam tersine, her sol
çizgi, kulvan başka bir sol çizgiye sal-
dırarak kendi kimliğini, kültürünü var
etmeye çalışır.
Bütün bir tarih içinde Türkiye solu,
hiçbir zaman siyasal esneklik ve uzlaş-
ma becerisini gösterememiştir. Hep bö-
lünmek, parçalanmak özelliğini bünye-
sinde taşımıştır. Oysa solun özünde bir-
leşmek, bütünleşmek vardır. u
Dünya iş-
çileri, ezilen uluslar birleşiniz!" Solun.
dünya siyaset ve toplumsal savaşım sah-
nesine çıkışındaki temel ilke budur. An-
cak bu ilke yaşama geçtiğinde. sol'a, ik-
tidara giden yollar açılır ya da sol bu-
lunduğu noktadan daha ileri bir nokta-
ya taşınabilir. Dünya solunun gelenegi
bu olmakla birlikte, Türkiye solunun
böylesi 'birleşmek, bütünleşmek, uzlaş-
mak, işbiriiği-güçbirUği yapmak' gıbi
bir gelenegi yazık ki olmamıştır. Tür-
kiye solu, uzlaşmaktan çok çatışmayı,
sevişmekten çok savaşmayı yeğJemiştir.
Bu bağlamda kendi özeleştirisini yap-
madığı gibi kendisini de yenileyememiş-
tir.Bırtürlü o katolikanlayışmdan vaz-
geçememiştir. Askersel yönetimlere kar-
şı gösterdiği direnci, yüreklıliği, düşün-
celerdekı değişimde, çağı izleme. çağa
uyma, çağuı anlayışlanru benimseme, bir-
leşme-bütünleşme, işbirliği-güçbiriiğin-
de gösterememiştir. Soygunun, talanın,
mafyanın, çetenin, faili meçhullerin, gö-
zaltında kaybolmalann. ınsan haklan
ihlallerinin, adaletsizligin, işsizliğin ve
de açlığın patladıği bir süreçte sol bir-
leşemıyor, bütünleşemiyor. en azından
işbirliği-güç birliği yapamıyor. Işte, kıt-
lelerdeki umutsuzluğun, güvensizliğin
temel nedeni bu!
Soldaki partilere bakış
Ne ÖDP, ne İP, ne BP, ne de Emek Par-
tisi'nin, ne tek başlanna ne de birleşe-
rek %10 barajını aşmalan olası gözük-
mektedir. HADEP, sol birparti mıdir?
Yoksa ırkçı-aynlıkçı bir anîayışın sahi-
bi midir? Ama herdurum ve tutumda sol
olarak nitelenemez. bu nedenle de sol
kategoride ele alınamaz.
Söz konusu bu sol parti'lerin tek baş-
lannaya da birleserek parlamentoya gir-
me şanslan olmadığı gerçeğini, öncelik-
le hiçbir abartıya yer vermeksizin kabul
etmek gerekmekte. Olası bir seçımde
bu partıler sağdan oy alamayacaklanna
göre her aldıklan oy, sol'dan kopanla-
cak demektir. Sonuç olarak, sol'daki kü-
çük partilere verilecek oy, parlamento-
daki sol millervekillerinin sayısını ço-
ğaltmaya değil, tersine, azaltmaya yö-
nelik olacaktır. Bu durum Türkiye'de
demokrasinin çıtasının yükseltilmesini
engeller, Türkiye'nin demokratikleşme-
sini geciktirir. Öyleyse bu partiler ya
CHP ile bir seçim ışbirliği-güç birliği ya-
pabilmelerinin olası koşullanra yaratma-
lı ya da bu olası olamıyorsa, demokra-
sı için. laik demokratik cumhuriyetimiz
için CHP'ye destek verme konumunda
olmalıdır.
TBMM içinde sayısal olarak küçük bir
sosyal demokrat grubun varlığı ya da güç-
süz, cılız bir sosyal demokrat ses, henüz
kitleleşememiş, uzunca bir süre daha
kitleleşemeyecek gibi görünen bu par-
tilenn çıkanna değildir. Tersine, TBMM
içinde güçlü bir sosyal demokrat şem-
siyenin koruyuculuğunda bütün sol par-
tiler ya da sosyalist partilerin daha bir
güvenlik içinde kitlelerde örgütlenme
ve büyüme olanağına kavuşacaklan açık-
tır.
CHP-DSP birleşebilir ıni?
Belki de Türk demokrasisinin gelece-
ği, rejimin isrikran biryanı ile buna bağ-
lı. Merkez solun ve merkez sağın birle-
şip bütünleşememesi, kendi içinde ça-
tışan ve çekişen bir merkez sağ ve sol,
ne demokrasiye katkı sağlar ne de rejı-
me istikrar getirir. Bölünmüş bir mer-
kez sağ, Türkiye gerçeğinde, radikalle-
rin sıyasette ağırhklannın artmasına ne-
den olur. Radikallerin ağırlıkta olduğu
bir siyaset bunalımlara açık bir siyaset
demektir.
Sonuçta öyle gözüküyor ki Türkiye,
uzunca bir süre daha rejime yönelik ye-
ni bunalımlarla karşı karşıya kalacak
demektir. Bugüne değin bütün iyi ni-
yetli çabalara ve açık çağnlara karşın DSP
Genel Başkanı'nın, bir "makul ve inan-
dıncı neden' olmadan birleşmeye karşı
çıkması olası birbütünleşmeyi geciktır-
mektedir. Şimdilik bu doğrultuda bir
umut ışığı da gözükmemektedir. Kaldı
ki tepedeki birbirleşme, 'iyi tarikat-kö-
tii tarikat, dine saygılı laiklik-dine saygı-
lı olmayan laiklik' sarmalına dolanmış,
gerek ekonomikgöriişleri gerekse dış po-
litıka anlayışlan itibanyla ANAP'la uz-
laşmış, yıllarca bu kültürle ve kendine
özgü siyaset anlayışı ile yogrulmuş bir
DSP tabanı. tepedeki birleşme sonucun-
da CHP tabanı ile ne ölçüde bütünleşe-
cektir. Bu bütünleşme gerçek bir bütün-
leşme olacak mıdır?..
Sonuç
Halkımız ciddi bir demokrasi sına-
vından geçmektedir. Birleşmelerin, bü-
rünleşmelerin değıl, tersine, siyasetin
özüne aykın cepheleşmelerin, bloklaş-
malann yoğunlaştığı bir siyasal süreç-
te halkımız, demokrasi çıtasını yükse-
ğe kaldırabilecek midir?.. Bloklaşmalar-
dan ısrarla kaçınmaya çalışan, solda iç-
ten bir birleşmeye-bütünleşmeye, içten
bir işbirliği ve güç birliğine açık CHP'ye
sahip çıkacak mıdır?.. Hep birlikte
göreceğiz.
ARADABtR
DOÇ. DR. ŞÜKRAN ŞAHİN
Bilim ve İktidar
Bir gün ülkemin apolitik entelektüelleri halkı-
mın sıradan insanlan tarafından göreve çağnla-
cak. Sıradan insan, onlara ulus, bir şenlik ateşı
gibi nazlı, küçük ve tek başına yok olurken ney-
le meşgul olduklannı soracak. Şair Otto Renâ
Castillo'nun dizelerinde dile gelen bu ironiye ül-
kemin aydınlan da kulak vermelidir.
Bilim ve iktidar arasındaki ilişkinin; kaçınılmaz-
lığı, zorunluluğu ve tanımlanamazlığının tartışıl-
dığı Batı'da, bilim politikası ile ilgili ilk yapıtanma-
ların, Ikınci Dünya Savaşı'ndan sonra oluşmaya
başladığı görülmektedir. Izleyen yıllarda, her ül-
kenin kendi kurumları dışında da, özellikle büyük
bilim projeleri için uluslararası yapılanmalar dik-
kat çekmektedir. Bu satırlarda, bir çırpıda adlan
sıralanabilecek kurumların oluşumları ve işlerlik
kazanmaları ise öyle bir çırpıda gerçekleşme-
miştir. Bu, bilim adamının, iktidarın denetimi al-
tına giriyor kaygısının getirdiği soğukluk, iktida-
rın ıse, kâğıt üzerinde çizilen planlarla bu işin ko-
layca kotanlabileceği yanılsaması arasındaki uzun
gidiş gelişlerı kapsayan yine uzun bir süreçtir.
Batı, şimdi bilim ve iktidar ilişkisini, yeniden ve
yeniden tanımlama tartışmalarını sürdürmekte-
dir ve aslında bu tanımlamanın güçlüğü ve he-
men neredeyse olanaksızlığı vurgulanmaktadır.
Batı bu aşamadayken, ülkemizde henüz bu
tür yapılanmaların gerekliliği bile tartışılmamak-
tadır. İktidar mı duyarsızdır, bilim adamımız mı?
Bilim adamımızın duyarsızlığı apolitikliği, tartış-
ma götürmeyecek kadar açıktır. Bugün bunu,
düz bir mantıkla, kesintiye uğrayan demokrasi-
ler, siyasal istikrarsızlıklar, ücretlerin azlığı gibi
nedenlerle açıklamaya çalışmak, bilim adamı
kavramımızın tekrar tartışılmasını gündeme ge-
tirir ki, galiba işe buradan başlamak da kaçınıl-
maz gibidir. Bütün bu etkenler elbette göz ardı
edilemez, ancak bir bilim adamından, bir aydın-
dan söz edildiğini unutmaksızın, bu etkenlerin bu
duyarsızlıktaki payını vermek gerekmektedir. ön-
ce; yayın yap ya da yok ol * düzeyine indirilmiş
hatalı bilimsel yaşamın düzeltilmesi gerekmek-
tedir. Teslimiyetçiliğin payı ise bundan daha az
değildir. Üretenin ödüllendirilmediği, üretmeyen-
le bir tutulduğu bir düzende, teslimiyetçilik kaçı-
nılmazdır, ama bilim adamı bu kavramdan uzak
durmak zorundadır. Bu da, bilim adamı olma so-
rumluluğudur.
Bilim ve iktidar ilişkisinin tartışılabilmesi için
önce Ulusal Bilim ve Teknoloji politikamızın net
olarak belirlenmesi gerekmektedir. Bu yapılan-
ma oluşmadan, Bilim ve İktidar tartışmaları, söy-
leşı toplantılarının gündemini dolduran retorik ol-
maktan öte geçemez. Ne yapılmalı? Yanıt kısa
ve net: Bilim adamları örgütlenmeli, ya da bilim
adamlarından oluşan mevcut demokratik kitle
örgütlerimizin çalışmalarını bu anlamda planla-
maları gerekmektedir.
Bunun, kolay ve kısa dönemde gerçekleşebi-
lecek bir olgu olmadığı da hiç kimse tarafından
yadsınmamaktadır, ancak Jacques Spaey bu-
nun zorluğunu; hiçbirşeyne tekhamlede başa-
nlır, ne nedensiz doğar, ne sonsuza dek kesin ka-
lır. Insan kendisini belirsizliğin ve riskin ortasın-
da icat eder ve yaratır * sözcüğü ile açıklamak-
tadır ve galiba güzelliği de buradadır. Gerçek gü-
zellık, ya da güzelliğin hası; özünde yoğun emek
içerendir.
Bu görüşün bilim adamlarımızdan oluşmuş
mevcut demokratik kitle örgütlerine bir çağrı ol-
masını dilemekteyim. Artık, siyasal iktidarın yap-
tığı her etkinliği, bir ön çalışma içermeyen tepki-
sel demeçlerle savuşturma kolaycılığından vaz-
geçmenin zamanı gelmiştir. Çerçevesi çizilmiş ulu-
sal biltm ve teknoloji politikasının temellerini oluş-
turacak çalışmaların, hiç zaman yitirmeksizin
başlatılması gerekmektedir. Siyasal iktidan, ge-
tektiğinde zorlayacak, yaptınm gücü olan politi-
kalar üretmek üzere, çalışmaların başlatılması
için geç bile kalınmıştır. Tersi durumda, şair Ot-
to Rene Castillo'nun dizelerindeki çağrtyı, ülke hal-
kımızın tümü, hep bir ağızdan yapacaktır.
(') Bilim ve İktidar (Science and Povver)/
Feüerico Mayor, Augusto Fortil TÜBİTAK Yayın-
lart.Ankara, 1997
TARTIŞMA
Okullar Açılırken.
bırakmış.
kullann
açılmasına yine
çeyrek kaldı. On
dört yılını gende
"Okullar açılsa
da dinlensem. öğrencilerimi
görsem, dersimi \ersem,
çoğalsam" dıyen bir
eğitımcıyım ben.
Eğitimciyim dıyorum,
özellikle seçiyorum bu
sözcüğü. Günümüz
anlayışında öğretimin o
denli gensınde kaldı ki
eğitim, vurgulanması,
üzennde durulması gerek
diyorum. Ve kendimce
önemsiyorum eğıtımi.
Çocuklanma -öğrencılenm
demıvorum. onlan
gerçekten
çocuklanmmışçasına
sevıyorum- öğretimden çok
eğitim vermeye
çalışıyorum.
Bir Anadolu Lisesi'nde
çalışmanın ayncalıklanyla,
çok kalabalık, gürültülü,
kirlı, uygunsuz ortamda
çalışmanın
olumsuzluklannı
duyumsamıyorum çok
şükür. Ancak, eğitim
çıkmazmın sorunlanndan
da uzak kalamıyor insan.
Diyesim şu kı, üniversite
sınavının tek aşamaya
indirilmesi sevindincı
kuşkusuz. Umanm, kredıli
sıstem gibi düşünülmeden
atılmış bir adını değildir
demekten de
alıkoyamıyorum kendimi.
Kredili sıstemin uygulama
boşluklanndan doğan
sorunlan yaşadım,
harcanan gençlıği gördüm
çünkü. Dönem, hatta
eğitim yılı sonuna dek
süren öğrehnen atamalan
en^llenir, çocuklantnız
yeni yeni öğretmenlere
alışmanın zorluğunu
yasamazlar bu yıl diyorum.
Çocuğum -bu kendi kızım-
65 kişilik sınıtta
ılköğretimın 5. sınıfinı
rahat soluk alarak (!) atlatır
buyıl diyorum.
Eğitimimiz için olumlu bir
atılım olarak gördüğüm 8
yıllık eğitim için daha
köklü yatınmlar yapılır,
büyüklerimizın (!..) vaat
ettikleri 30 kişilik sınıflara
ulaşır bu yıl diyorum.
Aynca yeri gelmişken,
1974 yılında başladığım
ortaokulu bir deneme
ortaokulunda yaptığımı, 8
yıllık temel eğitıme
geçmek için bu 24 yılın
neden harcandığını
bılemediğimi de
vurgulamak ıstiyorum.
Kısacası, tüm çocuklar,
gençler, veliler. eğitimciler
için iyi bir eğitim yılı
diliyorum. Dileklerimin
dilekte kalmamasını
diliyorum.
Birscn Pfekçolak
Yazın Öğretmeni -
•A/>, Manisa
PENCERE
Emily!•••
"Kapak Kızı" günümüzdeki pazarlama dünya
sının ilginç bir deyimi!.. Kimi genç kızın bir dergi
ye 'kapak kızı' olmak yolunda yapmayacağı şe)
yok!.. Yöneticinin gözüne girip objektifin karşısın-
da dergi kapağı için poz vermek, şöhrete vurgur
genç kızların rüyası!.. Sharon Tate, Demi Moore
Cindy Cravvford, Claudia Schiffer ve benzerle-
rinin fotoğraflan yerli ve yabancı bütün dergıleri süs-
lüyor. Bu takım ya film yıldızıdır ya da mankendir;
ortak yanları nedir?
Tümü profesyoneldir.
Objektife bakarken yaptıklannı bilirler; duruşla-
rı, konuşları, bakışları, gülüşleri erkekleri baştan
çıkarmak için ayarianır; sonuçta ortaya çıkan renk-
li fotoğraf milyonlarca gencin yatak odasında du-
vara asılır.
•
Bugünkü yazımızın konusu da bir kapak kızı; ama,
bu amatör bir kız. Adı: Emily Oickinson. Insan-
cıl Yayınlan'ndan çıkan bir kitabın kapağını süs-
lemiş Emily...
Kitabın adı:
"Umutsuz BirAşkın Sairi Emily Dickinson'dan
Seçilmiş Şiirler."
Kitabı derleyen şair Anıl Meriçelli Şiirçevirile-
rini Anıl Meriçelli, Ahmet Necdet, Dost Körpe,
Oğuz Cebeci. Selahattin Özpalabıyıklılar yap-
mışlar...
Kapak kızı Emily'yi tanımak için dört dizesinı
okumak yetiyor:
"Ben hiçkimseyim! Pekı, sen kimsin?
Hiçkimse misin, yoksa?
Biz bir çiftiz, ağzını sıkı tut!
Bilirsin, süreher adamı yabana."
Dickinson'un fotoğrafına bakıyorum. Kısa kesil-
miş koyu kahverengi saçları ortadan ayrılmış. In-
ce bir yüz. Kıvrık dudaklar. Kız nasıl bakıyor ob-
jektife?.. Profesyonel değil kuşkusuz. Nereye bak-
tığı da belli değil. iki gözü bir bakmıyor. Ancak şeh-
la olanlarda görülebilecek bir gizemle iki gözü iki
ayrı anlam taşıyor. Sağ göz, sol gözün gördüğü-
nün ötesine bakıyor. Peki, neyi anyor?..
"Geçen gün bir dünya kaybettim,
Kimse buldu mu - acaba?
Alnının çevresine sanlan
Yıldızlardan tanırsınız onu."
Bir başka şiiri size Emily'yi biraz daha yakından
tanıtabilir:
"Su susuzlukla öğretilir;
Kara, aşılan okyanuslaha;
Esrime, sızılaria;
Banş, savaşlarıyla anlatılan;
Aşk, anıtsal kalıpla;
Kuşlar, karla."
•
1830'da Massachussetts eyaletinin Amherst
kasabasında doğan Emily Dickinson ömür boyu
bu kasabada aynı evde, aynı odada yaşadı; 1886'da
öldü. Ölümünden kısa bir süre sonra kız kardeşi
.Lavinia, ablasının odasında kilitli bir çekmecenin
•içinde yüzlerce şiir buldu. Bu şiirler yayımlanınca
Dickinson, Edgar Allen Poe ve WaH Whitman
ile birlikte Amerika'nın en büyük üç şairinden biri
sayıldı. Hiç evlenmemişti. Kırk yaşında rastladığı
ve üç kez gördüğü bir din adamına sevdalanmış-
tı. Yalnız yaşadı, bir şiirinde altını çizdiği gibi:
"Daha yalnız olunabilirdı
Yalnızlık olmasaydı."
Ölümünden yüz yılı aşkın bir süre sonra Emily
bir kitaba kapak kızı oluyor; bir küçük yaşamı bir
büyük hayata dönüştürerek...
•
Emily Dickinson'un gözlerinden biri size bakı-
yor, öteki sonsuzluğa...
Şimdiye dek benim gördüğüm en güzel kapak
kızı Emily...
Resmini odanıza asabilirsiniz.
"MEHMET CAN
AFACAN'I
KAYBETTİK"
DEMEYECEĞİZ.
Çünkü onun alın teri İSTANBUL
ÜNİVERSİTESİ ÇAĞDAŞ
YAŞAM MEHMET CAN
AFACANKIZÖĞRENCİ
YURDU'nun her köşesinde güleç ve
mutlu bir gençliğin belleğinde dipdiri
yaşayacak.
ÇYDD BAKIRKÖY ŞUBESİ
VEFAT
Baromuzun 12660 sıcıl sayısında ka>ıtlı
AVUKAT
MEHMET ÖZBİLGİ
\efat etmıştır. Azız meslektaşımızın cenazesı 2.9.1998
Çarşamba günü (bugün). Ataköy (5 Kısım) CamıTnde
kılınacak ıkindı namazını müteakıp ebedı ıstırahatgâhına
defhedilecektır Merhuma Tanrı'dan rahmet. kederlı
aılesme ve meslektaşlanmıza başsağdğı dılenz
İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI
Kirlenen Dünyamızı
Fidan Dikerek Arıtalım
ORVIAN BAKAM.IĞI
AĞAÇLANDIRMA VE EROZYON KONTROLÜ
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ