Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
! EYLÜL 1998 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
15
Roca/Baba
Lizbon'un 30
kilcmetre
kuzeybatısındaki
Roca burnu turist
kaynıyor. Çünkü
burası Avrupa'nın
batıdaki en uç
noktası. Denize
dimdik inen yamaçtan
okyanusa bakıyoruz.
Fener, fenercinin evi,
üzerinde ay ve yıldızlı
kabartma ile
tepesinde haç
bulunan anıt j
çevresinde adım
atmak zor. Hediyelik
eşya satan dükkâna
kalabalıktan
girilemiyor. Isteyen,
Avrupa'nın en batı
ucuna ayak bastığı
için sertifika alıyor.
Okyanusa bakarken
dalıp gidiyor,
Çanakkale'yi
anımsıyoruz.
Truva'dan 40
kilometre kadar
güneye inip Gülpınar
kasabasından
geçerek kıyıya
ulaşıyor ve Babakale
köyüne vanyoruz.
Baba burnundaki
tarihi kaleye girip
fenerden Ege'ye
bakıyoruz. En büyük
anakara Asya'nın
batıdaki en uç
noktasını kimseye
tamtamıyoruz.
Ö M Ü R İ L İ K
Bakiaya çalarsan "in"e
girersin, milyarlan çar-
parsan yurtdışma "ouf!
ömür E. Kurum
EJektronik posta: som@posta.cumhunyetcoin.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Rusya'da ipler
işadamlannın elindeymiş...
"Dünyanın bütün işadamlan.
birlesin!"
ortekiz'in başkenti üzbon'da ve dolayısıy-
la LJzbon'da açılan dünya fuan EXPO 98'dey-
dik. Dışişleri Bakanlığı'nın son anda çeki-
lip denizcilikten sorumlu Devlet Bakanlı-
ğı'na yıktığı ve bakanlığın da inşaat firmasının bece-
risine bıraktığı fuarda Türkiye Cumhuriyeti'nin Osman-
lı Imparatorluğu ağırlıklı tanıtılmasını "ilgi" ile izledik.
Bilim ve teknolojinin kullanıldığı "Okyanuslar, Gele-
ceğin Mirası" konulu fuara başyapıt olarak Abdüla-
ziz'in yedi çifteli saltanat kayığı ve Selim'in sancak
gemisine bağışladığı 70 metrekarelik altın işlemeli ipek
bayrakla katılarak ve de ziyaretçileri mistik bir mü-
zikle karşılayarak bizi geleceğin pek ilgilendirmedi-
ğini gösterdik.
156 ülke arasında en çok gezilen pavyonun Tür-
kiye pavyonu olduğunu öğrenince nedenini araştır-
madan edemedik. Gördük ki, birçok pavyonda "Tür-
kiye" adı geçiyor. Örneğin, Yunanistan pavyonunda
Osmanlı Türklerinin denizcilikten anlamadığı, deniz-
EKPO'da
ciliği Barbaros Hayrettin gibi Müslüman olan Rum-
Iarın üstlendiği anlatılıyor; Kıbrıs pavyonunda, ada-
nın kuzeyinin Türkler tarafından işgal edildiği yazı-
yor; Ermenistan pavyonunda Doğubeyazıt'tan çekil-
miş Ağrı dağının fotoğrafı sergileniyor; Suriye pav-
yonunda Hatay, Türkiye sınırları dışında gösteriliyor.
Bu arada, cumhuriyete giden yolda emperyalist-
lere karşı kazanılan büyük zafer 30 Ağustos'taki mil-
li gün nedeniyle fuar alanında düzenlenen "Türk Yü-
rüyüşü"ne de Osmanlı ruhu ile katıldık. Başı çeken
mehter takımının "köslü" yürümesine Portekizliler
izin vermese de son anda bulduğumuz davul-zurna
eşliğinde "Allah yolunda cenk edelim, şan alalım
şan. Kuran'da zafer vadediyor hazreti Yezdan" na-
meleri altında ve de izleyenlere fındık atarak "büyük
ilgi" çekmesini bildik! Ancak, yürüyüş kolundan yük-
selen "En büyük Türkiye" sloganlarının simültane
tercümesi yapılamadığı için Portekizlilere mesajımı-
zı tam ulaştıramadık. Rıhtıma bağladığımız ve Japon-
lara işlettirdiğimiz -galiba geri alınmış- Savarona'yı
da güvenlik gerekçesiyle ziyarete kapatarak "gizem-
li ilgi" yaratmasını becerdik.
Ozetlersek, Portekizli bakan Gomes Da Silva'nın
"Son bin yıllık Avrupa tarihinin vazgeçilmez parça-
sı" olarak tanımladığı Türkiye'yi dünya başdöndü-
ren bir teknoloji ile üçüncü bin yıla girerken hâlâ son
bin yıhn başında bıraktığımızın farkına varamadık. Os-
manlı'nın yıkılışına Portekizli denizcilerin neden ol-
duğunun farkına varamadığımız gibi!
Osmanlı'nın Istanbul'u alıp Avrupa'nın Hindistan
yolunu kesmesi üzerine okyanusa açılıp tam 500 yıl
önce Hındistan'a ulaşan Vasco Da Gama'nın anı-
sına düzenlenen fuar, üçüncü bin yıla ışık tutması ba-
kımından ilginçti.
J^SSfZ SEDASIZ (!) NURİKURTCEBE
\ i.
Yüksek Yerilim Kattı
Erdinç UTKU
Konuksever oldugumuz için mi
yıllardır CIA ülkemizde kulak misafiri?
Bernamm'ın Lizbon'daki temasları
Karadeniz'de "tetkik"ler, Bulgaris-
tan'da bale, Istanbul'da konser der-
ken Başbakan Mesut Yılmaz'ın eşi
Bema Yılmaz, Portekiz'deki dünya fu-
arında da yanında eşi olmadan tek
başına boy gösterdi ve yeni bir "Sem-
ranım"lığa soyunduğu izlenimi yarat-
tı. Semranım, pardon Bernanım, bir
işadamının özel uçağı ile geldiği Liz-
bon'da büyükelçi tarafından karşıla-
nıp bir başka işadamınca kendisine
tahsis edilen Savarona yatında kaldı.
Yatta, aralarında Danimarka Pren-
si'nin de bulunduğu Avrupa'nın yük-
sek sosyetesine davet verdi. Fuarda-
ki gezisine ANAP'lı bakanlar mihman-
darlık etti.
Berna Hanımefendi Lizbon temas-
ları sırasında, yazdıklarından dolayı
kimi gezetecileri azarlarken kimileri-
ne çetelerden ölüm tehdidi aldı-
ğını açıkladı. Çetelere savaş açan
Mesut Bey'in eşine de doğrusu(
kim akıl verdiyse "kahraman ka-
dın" imajı pek yakıştı.
Bernanım'ın çevresinde oluşan ve
Lizbon'a kadar yanında taşıdığı grup
ise sanki yeni bir "papatya demeti"ni
anımsattı. Grupta işadamlan ve eşle-
ri ile bakanlar ve milletvekilleri vardı.
Bernanım'a, Lizbon'a gelmişken
Portekiz medyası ile tanışma fırsatı
da yaratıldı ve bir televizyon röporta-
jı ile haftalık birdergiye mülakat ayar-
landı. Bernanım'ın basın danışmanlı-
ğını organizatör Ahmet San iie eşi
Süreyya San'ın üstlendiği öğrenildi.
Bernanım'ın Lizbon gezisi bir dönüm
noktası oldu. Bundan sonrası çorap
söküğü gibi gelecektir!
OKUR MEKTUPLARI
İletişim: Zeynep Eşiyok Faks: 0.212. 513 85 95
Türkocağı Cad. 39/41 Cağaloğlu 34334 Istanbul
'tstanbul büyük çöplük'
On senedir Türkiye'yi heryaz
ferden ve grup olarak ziyaret et-
mekteyiz. Bu ziyaretlerimizi her
sene tekrarlamak niyetindeyiz.
Türkiye dünyanın en güzel yeri-
dir. Memleketimizin kıymetini
bilmeliyiz. Batı memleketleri-
nin ve özellikle Japonya ve Sin-
gapur'un en cazip tarafı temiz-
liğidir. Türkiye dünyanın en te-
miz yeri olmalıdır. Dikkatinizi
aşağıdaki hususlara çekmek is-
tiyorum:
tstanbul Laleli semti, Türki-
ye*nin altın yumurtlayan tavu-
ğuydu. maalesef bu yaz duru-
mun değiştiğini gördüm. Insan-
lara karşı olan gayri insanî ve ah-
lâki tutumumuz özellikle çevre
pisliği korkunç düzeyde. Kaldı-
ğım otelde bir turist; "tstanbul
büyük bir çöplük" dedi. Bu söz
bana çok dokundu. Çevre pisli-
ği ile mücadele şart. Maalesef
bu pisliğin çoğunu işyerlerimiz
yaratıyor, bunu gözlerimle gör-
düm. Oteller. restoranlar çöple-
rini torbaya koymadan yollann or-
tasına döküyorlar. Koku, dağı-
nıklık. pis sulann sızması herke-
sirahatsızediyor. Bu duruma da-
yanmak göz yummak memleke-
te yapılacak en büyük hakaret-
Birmemurmaaşı
vebeş kişi
Dokuz Eylül Üniversitesi Çevre
Mühendisliği birinci sınıfında
âğrenciyim. Babam memur,
annem ev hantmı, benden başka
iki kardeşim ögrenci. Beş kişilik
ailenin yalnı: bir memur maaşı
gelirinden başka hiçbir geliriyok.
Maddi zorluklar içindeyiz, böyle
olunca öğrenimime devam etmek
zorlaşıyor. Burs almak istiyorum,
destek olmanaı saygtianmla rica
ediyorum.
Sinan Sürmeli /Gebze
tir. Camilerin, türbelenn. mezar-
ların etrafı içler acısı. Üzerinde
ayet yazılı su yalaklan kararmış,
içleri çöp dolu, damla su yok.
Bu duruma en bariz örnek La-
leli Valide Sultan Camisi. Cami-
lerin temizlik görevlilen var mı
bilmiyorum. Temizliğin yapıl-
madığı ortada. Bu caminin etra-
fını birkaç defa şahsen, birkaç
defa da işçi tutup temizlettim,
fakat temizliğin hergün yapıl-
ması lazım.
Yollarımız, sahillerimiz, ca-
milerimiz, türbe ve kabristanla-
nmız temiz tutulmalıdır.
Pisliği yaratanlara ceza veril-
melidir. Amerika'da aracından
dışarı çöp atana 500 Dolar ceza
veriliyor. Hertarafatemizliği öğ-
reten poster, pankart asılmalıdır.
Okullarda çevre temizliği kulüp-
leri kurulup çocuklara genç yaş-
ta temizliğin önemi kavratılma-
lıdır. Çevre pisliği kimbilir kaç
kişiyi hasta etmekte veya alerjik
reaksiyonlara sebep olmaktadır?
Bunun faturasını da biz milletçe
ödemekteyiz.
Sahil çevresini de bu yaz do-
laştım. Akdeniz. Ege. Marmara
bölgelerimizde benzın istasyo-
nu, sanayi sitesi ve tamirhaneler-
de yapılan yağ değişimi iç-
ler acısı. Değiştirilen yağ
araziye dökülüyor, tabii bu
yağ ve asit zamanla içme
sulanna da kanşıyor. Kul-
lanılmış yağların temizlik
şirketleri tarafından top-
lanması gerekmektedir. Be-
lediyeler bu işyerlerinin
kontrolünü yapıyorlar mı?
Bütün kuruluşlanmızla.
siyasi partiler. basın yayın.
bakanlıklar. belediyeler, şir-
ketler, Diyanet İşjeri Baş-
kanlığı. eğitim kuruluşlan-
mız "pislik terörü' konu-
sunu titizlikle ele almalı-
dırlar.
Prof. Mehmet
Değer/Kanada
İLAN
T.C.
AKDAĞMADENİ KADASTRO
MAHKEMESİ'NDEıV
DosyaNo: 1998'227
Davacı Oıman Işletme Müdürlüğü tarafından davalılar Emine
Ankan ve arkadaşlan aleyhine açılan kadastro tespitinin iptali da-
vasının mahkememizde yapılan duruşması sırasında verilen ara
karan gereğince;
Akdağmadeni Bulgurlu köyünde yapılan kadastro çalışmalan
sırasında Bulgurlu köyü, Sıçanlı mevkıinde, 113 ada. 31 nolu par-
selin davalılar adına tespit gördüğünü. bu nedenle yapılan tespitin
iptali ile taşınmazın Orman adına tesciline karar verilmesini talep
ermiş; davalılar Emine. Ömer, Ahmet, Osman. Bekir. Ercan ve
Kadir Ankan. Fimet Çölkesen, Hamiyet Soylu, Sevgi Aydın adla-
nna çukartılan davetiyelerin tebliğ edilemediği ve açık adresleri
de tespit edilemediğinden dava dilekçesinin ilanen tebliğine karar
verilmiştir.
Davahlann 08/10/1998 günü saat 09.40'a müsadif bulunan du-
ruşmaya gelmedikleri veya bir vekil ile temsil edilmedikleri. ibraz
etmek istedikleri belgeleri ibraz etmedikleri takdirde tahkikat ve
yargılamaya yokluklarında bakılarak hüküm kurulacağı ilanen
tebliğ olunur.
Basın: 40384
KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicakfa turk.net
ÇİZGILİK KÎMİL MASARACI
HARBI SEMİH POROY
7
MIRMIRLAR LĞVRDLRAK
TARİHTE BUGÜN \H\ITAZARIKA\ 2 Eylül
ESİR GENERAL TRİKOPİS..
N, YUHAN BA$KOMUT*NiGENE*AL
TESLİM OLPU. DUMLUPtMOe'PfiKİ SA$KOMUTAN-
UKSAMHftStKAStNDA KAÇA8İLEN TBİKOf>
iS,UfM
Ö , Ç$
TI.6£AI£KAL TKÛmPİS'l, İSMST VE F£KZ/PAfAtAB-
LA g/ÇL/KTE KASUl £D£M GAZ/ MUSTJV» Z£-
MAt-,EÜNİ SIKTt, KAHVE VESrGARA SUHPü. SON.
Rft HARİTAM ÇAKPtÇMAlAft AÇ/KLAD(. TKİICO-
PİS, MUSTA£AKEMAL'İN BAŞKOMUTAN OIAKAK
C£PH£DE BULUMUSU İL£, IZMİR'PS BİR YATTA gU-
LCJA/AN KENDİ £A?KOManWINt KtYASLAYIHCA,
BİRKAÇ SÜN ÖNCE 6ÖNDZ8İLEN YENİ SİLOİHm
ALMAMİŞ OLDUSU AA/L4Ş/LD/. YUNAN ICUVVEr-
LERİ 8Â$KOA4lirAN/ KgNDİSİV&ff..
PANO
DENIZ KAVLKÇLOGLU
Niçin Utanacaklar?
Feneryolu "Tanzim Satış Yeri", Gazı Muhtar Pa-
şa Caddesi ile Bağdat Caddesi arasında uzanan
şirin bir kapalı çarşıdır. Istanbul'un diğer semtle-
rindeki benzerleriyle kıyaslandığında oldukça kü-
çüktür. Belki böyle küçük olmasından, esnafla
müşterilerbirbirlerinitanırlar. Manavlar, kasaplar,
balıkçılar, istasyon yönünde; tavukçular, kuruye-
mişçiler, bakliyatçılar, ekmekçiler, yufkacılar. pey-
nirciler, zeytinciler diğeryönde kümelenmiştir. Bu
ucu, yaz aylarında serin gölge veren bol ağaçlı
bir çay bahçesine açılır. "Sabit Pazar". orta halli
semt sakinlerinin uğrak yeridir. Insanın bir şey al-
maya niyeti yoksa bile, buraya haftada bir iki kez
"uğramadan"edemez. Esnafının "terazisıdoğrv",
dili tatlıdır. Ayaküstü de olsa, onlarla "birıkilafet-
meye" doyum olmaz. Hepsinin kulağı "kesik"t\r\
Sabit Pazar'da "her şey" bilinir! Türkiyenin sıya-
si yelpazesinde yer alan tüm partiler, buradakı es-
naf arasında birer ikişer temsil edilirler. Esnafı
bağnaz değildir. Kadıköy insanının özgürlükçü, hoş-
görülü yapısı buraya da yansımıştır. "En ciddi" ko-
nular bile suratlar asılmadan, bağırıp çağırmadan
tartışılır. Birinin "a/c"dediğine, öbürü "/cara"diye-
cektir ki, şenlik olsun! Sonunda hep dostça, gü-
lerek ayrılırlar birbirlerinden.
Sabit Pazar'ın "/«5ftec/s/"yoktu, şimdi o da var.
Mis gibi ev yapımı köfte veriyor. Yanında da pi-
yazı!.. Ama "esas olan muhabbet". Köfte. pıyaz
işin bahanesi. Bir süredir, haftada bir sefer, ço-
ğunlukla da pazar günleri Sabit Pazar'a köfte ye-
meye gidiyorum. Sonra dükkânlardan birinin
önünde, birtabureye oturup. kahvemı ıçiyorum.
Gelen gidenle "laflıyoruz". Daha doğrusu onlar an-
latıyorlar, ben dinliyorum. Son günlerde en çok
"mafya" konuşuluyor burada. Dedim ya, kulak-
ları "kesik" diye... Kim, kiminle "ne halt karıştır-
mış", hepsini biliyorlar. Çeteler, çeteciler, işbirlik-
çileri, destekçileri, belki buradaki kadar hiçbir
yerde konuşulup, aşağılanmıyor.
Geçen pazar günü. yine böyle bir "muhabbet"
sırasında bir genç, "Biliyormusun, aö/?"dedi. "Her
şey bir yana bunlarda utanma kalmamış!" Eve
gelince düşündüm. Doğru söylüyordu delikanlı.
Gazete sayfaları, televizyon ekranları günlerdir
bunların haberieriyle, fotoğraflarıyla doluydu. Ga-
zetecilere "açıklamalarda" bulunuyorlar, televiz-
yonlara çıkıp uzun uzun konuşuyorlardı. Adam ka-
çırmışlar, haraç toplamışlar, insan öldürmüşler. in-
san öldürtmüşlerdi. Ellerine kan lekeleh bulaşmış-
tı. Yasaları çiğnemişler, kentleri, kıyıları yağmala-
mışlar, haksız servetler edinmişlerdi. Silah kaçı-
rıyorlar, uyuşturucu satıyorlar, gençleri zehirlıyor-
lardı. Ama hiçbirinin yüzünde "utanma" izi yok-
tu!
Vurdukça, öldürdükçe, zehirledikçe servetleri
kadar "saygınlıklan "daartmıştı! Beledıye başkan-
lan onlan ağıriamayı "görev" biliyordu. Yüksek bü-
rokratlaronların önünde düğmelerini ilikliyor. bü-
yük işadamlan oniardan yardım dıleniyordu. Po-
lis müdürleri onlarla gezılere çıkıyor, birlikte ölü-
yorlardı. Bakanlar, milletvekilleri onların dostuy-
du. Devletin yeşil, kırmızı pasaportlarını taşıyor-
lardı. Gümrük kapıları, sınır kapıları onlar için açı-
lıyordu. Cezaevlerinden ellerinı kollarını sallaya-
rak çıkıyorlardı. Canları çektiği zaman yurtdışma
gidiyorlar, gönülleri istediği zaman geri dönüyor-
lardı. Onlara kimse karışamıyordu. Lüks villalar-
da oturuyorlar, en değerli arabalara bıniyorlar, en
büyük yatlarda dolaşıyorlar, en pahalı orospular-
la geziyorlardı. Niçin utanacaklardı?
Bu düzen onların düzeniydi. Onlar olmasa, Tür-
kiye bir kara para cennetine dönebilir miydi? On-
lar olmasa, yüz elli milyon maaş alan memurlar,
üç yüz milyonluk evlerde oturabilir miydı? Onlar
olmasa, bu ülke bu kadar çok lüks otele sahip ola-
bilir miydi? Onlar olmasa, bu otellerde masal kah-
ramanlarını kıskandıracak görkemli düğün şö-
lenleri düzenlenebilir miydi? Onlara "medyun-u
şükran" bunca insan varken niçin utanacaklardı?
Bir başbakan onlar için, "Bana cinayet işliyor-
lar, dedirtemezsiniz!" demişti. O sırada cinayet ış-
liyorlardı. Solcuları, demokratları, ilericileri öldü-
rüyorlardı. Bir diğeri, "Onlar, düşmana kurşun
atan kahramanlardır!" diyecekti. Onların katil ol-
duğunu o da biliyordu. Ama böyle söylüyordu. Baş-
bakanlar onlan koruyor, bakanlar onlara arka çı-
kıyor, milletvekilleri onlara kefil oluyordu. Niçin uta-
nacaklardı?
Onlar hiçbir zaman utanmayacaklar. Utanacak
birileri varsa, yine bizleriz! Hiçbir şey yapamadı-
ğımız için!.. Onlann düzenine boyun eğdiğimiz için!..
(Faks:0216-418 84 10)
BULMACA SEDAT YAŞAYA.S
1
2
3
4
5
6
7
8
9
1 2
r!
3 4 5 6 7 8
I I I U
-U-LK-
ryMı• H H
ry11I I I I M
9
\
1 2 3 4 5 6 7 8 9
SOLDAN
SAĞA:1/Telle-
ri ince ince ay-
nlabilen bir tür
helva. 2/ Iz-
mir'in bir ilçe-
si... Hayvanlara
vurulan damga.
3/ Unvan... Bir
tartı birimı. 4/
Otomobiller
için verilen ge-
çici gümrük bel-
gesi. 5/ Edebı-
yattaki anlatı
türlerinden bıri... "Mey
süzülmüş şişeden ruh-
sar-ı — olmuş sana"'
(Nedım). 6/ Eski Mı-
sır'da güneş tannsı... Ge-
mı. II Eski dilde kann. 4
8/ "Değildim ben sana 5
mail sen ettin aklımı -
- - Bana tan eyleyen ga-
fil seni görgeç utanmaz
mı" (Fuzuli)... Metal
8
parlaklığı verilmişderi. 9
9/ Alışılagelmiş töre ve davranışlara aykırı olan: a\nk-
sı.
YUKARIDAN AŞAĞIYA: XI Özel aygıtlarda 65 de-
receye kadar ısıtılarak birdenbire soğutulmak yolu\la.
içindeki mikroplan öldürülmüş olan süt için kullanılan
sözcük. II Gümüşbalıgının küçüğü... Bir renk. 3/ Fahıl
için kullanılan sekiz kıloluk ölçek.. Bir müzik parçası-
nın, dinleyicilerin ısteği üzerine bir kez daha çalınma-
sı. 4/ Eski dilde su.... Badem. erik gibi ağaclardan sı-
zan zamk... Bir nota. 5/ Ölen bir kişinın ardından yazı-
lan şiir... Havat arkadaşı. 6/ Olumsuzluk belırten bir
önek... Kutup bölgelerindekı geniş buz alanına \enlen
ad. 7/ llkel bir silah... 1949"da keşfedilmiş küçük bir
gezegen. 8/ Giysi kolu... Kansızhk. 9/ "'Yakalamak'
anlamında argo sözcük.
B
A
K
A
L
O
R
Y
A
A
V
A
N
O
S
•u
s
T
A
R
E
T
I
s
A
P
O
R
•M
A
D
E
N
i
N
E
K
i
R
IV
1R
S
|
R
•Y
O
R
G
A
A
R
A
R
A
T
|
O
T
L
U
N
A
|
T
E
|
O
E
S
K
İ
M
O
L
A
R