Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
31 AĞUSTOS 1998 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Çukobirlik'te
uyuşmazhğa
ttoğru
• ADANA (Cumhuriyet
Güney İlleri Bürosu) -
Çukobiriik'te 3200 işçi
adına yürütülen toplu iş
sözleşmesi
görüşmelerinden bir
sonuç çıkmaması
üzerine DÎSK Tekstil
Işçileri Sendikası
yöneticileri ile işveren
yetkilileri bugün son kez
bir araya geliyor. Bugün
13.00'tebaşlayacak
toplantıda da anlaşma
olmaması durumunda
uyus.mazlığa gidilecek.
Tekstil Işçileri Sendikası
Genel Başkan Yardımcısı
Dervış Kaplan, işçiyi
enflasyonun altında
ezdinneyeceklerini söyledi.
Çetin, Meclis'i
• ANKARA (UBA)-
TBMM Başkanı Hikmet
Çetin, 1 Ekim'de Meclis
açılır açılmaz
dokunulmazlıklann
sınırlandınlmasını içeren
anayasanın 83'üncü
maddesine ilişkin teklifin
ikinci oylaması ile Siyasi
Ahlak Yasa Teklifi'nin
görüşülmesi için liderlere
çağn yapacağını açıkladı.
Çetin, 18Nisan 1999'da
yapılacak seçimler
öncesinde genel kurulda
ikinci oylama için bekleyen
dokunulmazlıklann
sınırlandınlmasını içeren
anayasanın 83. maddesi ile
Anayasa Komisyonu'nun
gündeminde bulunan
Siyasi Ahlak Yasası'nın
mutlaka Meclis'ten
geçmesi gerektiğini
söyledi.
FP'den Savaş'a
tepki
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Fazilet Partisi
(FP) Genel Başkan
Yardımcısı Abdülkadir
Aksu, RP'nin Hazine'den
kaçırdığı iddia edilen 1
trilyon lirasınr "suni
gündem" olarak
değerlendirdi. Kanun
kaçağı Alaattin Çakıcı'nm
yakalanmasıyla başlayan
sürecin hükümeti de
rahatsız efriğini savunan
Aksu, "Bazılan bu nedenle
gündemi değiştirmek
istiyor" dedi. "Mafyaya
bulaşmamış tek parti olan
FP'nin dinozorlann
isbirliği ile bölünmek
istendiğini'' öne süren
Aksu, Yargıtay Başsavcısı
Vural Savaş'ı da sert bir
dille eleştirerek "Suç
duyurusunda çirkın sözler
kullanan savcının tutumu
üzüntü ve esef vericidir"
dedi.
16. MİJIİ Eğftim
Şûrası
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Mesleki ve teknik
eğitim İconulu 16. Milli
Eğitim Şûrası önkomisyon
çalışmalan bugün başlıyor.
Oğrencilerin mesleki
eğitime yöneltilmesini
amaçlayan şûrada.
"ortaöğretimin yeniden
yapılandınlması, sınavsız
yükseköğretime geçiş ve
fınansman" konulan
tartışılacak.
İstanbul'da fufıuş
operasyonu
• tstanbul Haber Servisi -
îstanbul Asayiş Şube
Müdürlüğü Ahlak Büro
Amirliği ekiplerinin
düzenlediği operasyonda,
TGRT'de yayımlanan bir
programın sunuculuğunu
yapan manken Fulya Çelik
ile TRT'de yayımlanan bir
dizide rol alan Senem
Keskin'in de aralannda
bulunduğu mankenler Arzu
Yıldınm, Başak Yeğen ve
Ailin Agavea fuhuş
yaptıklan iddiasıyla da fuhuşa
yardımcı olduğu
gerekçesiyle gözaltına
alındı. 6 kişi, daha sonra
yapılan sorgulamanın
ardından serbest bırakıldı.
CHP'de özeleştiPi
• İZMİR (Cumhuriyet
Ege Bürosu) - CHP Muğla
örgütü Danışma Kurulu
toplantısında, partinin
Atatürk ilkeleri. şeriat ve
çeteler konusunda Türk
Sılahlı Kuvvetleri ve Işçi
Partisi kadar "net"
olmadığı dile getirildi.
CHP'nin seçmen profilinin
"sol" ve "komünist"
kimliğe sahip olduğuna
dikkat çekilen toplantıda,
"Sağa göz kırparak sosyal
demokrat olunmaz, solun
oyunun nerede olduğu
bellı" denildi.
TBMM Başkanvekili Gürkan, yargıya gitmesine karşın yankılan süren skandal için Cumhuriyet'e konuştu
'Bu yolsuzhık, okyanusta dev dalga'AYŞE SAYIN
ANKARA - Türkiye'de son yıllar-
da yaşanan en büyük yolsuzluk olay-
lannın başmda gelen Meclis Genel
Kurul Salonu ile ilgili iddalar yargıya
yansıdı. Yolsuzluklann ortaya çıkma-
sında büyük katkı sağlayan DSP'li
TBMM Başkanvekili Utaç Gürkan.
gelinen noktayı, "Meclis'in,soygun gi-
rişiminedurdemesi" olarak nitelendi-
riyor. Eski TBMM Başkanvekili ve
ANAP Kütahya Milletvekili Mustafa
Kalemli ile eski Genel Sekreter Nec-
det Basa'nm odagında yer aldığı yol-
suzluk iddialannm ortaya çıkanlma-
smda büyük katkısı olan Gürkan, olay
yargıya gittigi için 1 Ekim'de açılma-
sı planlanan salona bu aşamadan son-
ra "gönül rahathğıyla" girebileceğini
vurguluyor. TBMM'nin, yolsuzlukla
ilgili açılan ceza davasında "müda-
hfl" olması gerektiğini ısrarla vurgu-
layan Gürkan, "Davanın iyi izlenme-
si" konusunda da Meciis yönetimini
uyanyor.
Gürkan, yargıya intikal eden genel
kurul salonu yolsuzluğunun dava sü-
reci ve öncesine ilişkin sorulanmıza
şu yanıtlan verdi:
- Genel kurul salonu yolsuzluğu ni-
hayet yargrya intikal etti. Getinen nok-
tayı nasıl degeriendiriyorsunuz?
Gürkan: Yargı iki ayn koldan giri-
yor. Birincisi, yolsuzluklara kanşan
Meclis bürokratlan hakkında
CHP'nin suç duyurusuyla açılan da-
va var. Meclis'in de bu davada müda-
hil olma hakkı var. Çünkü TBMM de
Meclis Araştırma Komisyonu aracılı-
ğıyla suç duyurusunda bulundu. TB-
MM'nin müdahil olma durumu ile il-
gili yasal durumu, TBMM Başkanlık
Divanı'nda ele alınır ve gereği yapı-
hr.
ikinci dava ise Meclis'in uğradığı
zarann tazmini ile ilgili TBMM adı-
na Maliye Bakanlıgı 'nın açtığı 2.7 tril-
yon lıralık dava var. Bu iki dava çok
önemli. Meclis'in sırtından örgütle-
nen soygunu önlemek için davalann
ciddi takip edilmesi gerekiyor. En u-
fak bir gevşeme Türkiye'de siyasi ah-
laka ve yargıya olan güvensizliği hak-
lı kılabilir.
- Yargı sürecinin iyi izlenmediği va
da yavaş işlediği konusunda endiseie-
riniz mi var?
Gürkan: Hayır.. o anlamda söyle-
miyorum. Ama özellikle ceza davası-
nın açılmasından önce bilirkişiler ko-
rürkiye Büyük Millet Meclisi'nin örgütlü
soygun girişimine dur dediğini söyleyen
TBMM Başkanvekili Uluç Gürkan, ceza
davası öncesinde bilirkişiye baskı yapıldığını ileri
sürdü. Başkanlık yetkilerinin padişah fermanlanna
dönüştürüldüğünü söyleyen Gürkan şöyle dedi:
"Bana gelen bilgilere göre, dava açılmadan önce
bilirkişi olmak için başlangıçta çok hevesli görünen
kişiler son anda vazgeçtiler ya da vazgeçirildiler.
Böyle bir sıkıntı yaşandığını çok iyi biliyorum. Bu
da ister istemez bazı çevrelerden 'Baskı mı geldi'
sorusunu akla getiriyor."
nusunda sıkıntı yaşandığını biliyo-
rum. Bana gelen bilgilere göre, dava
açjlmadan önce bilirkişi olmak için
başlangıçta çok hevesli görünen kişi-
ler son anda vazgeçtiler ya da vazge-
çinldiler. Böyle bir sıkıntı yaşandığı-
nı çok iyi biliyorum. Bu da ister iste-
mez bazı çevrelerden u
Baskı mı gefcfi"
sorusunu akla getiriyor. Ama sonuçta
yaşanan sıkıntılara karşın dava açıldı.
O nedenle özellikle Meclis Başkanlı-
ğı'nın bu davayı çok iyi takip etmesı
gerektiğine dikkat çekiyorum.
-TBMM Genel Kurul\olsuzluguy-
la ilgili tarbşmalar olajın yargna gıt-
mesi ile son bulmuş görünüyor. Ama
bu konu daha çok konuşulacağa ben-
zrvor. sizce Türkiye açısuıdan bu olay
nasıl bir sonuç doğurdu?
Gürkan: Bu olayı önemsiyorum.
Çünkü bu olay Türkiye'de temiz top-
lum, temiz siyaset hedefıne ulaşmada.
demokratik kurallann işlemesinde,
parlamenter düzeni pekiştirmede
önemli birreferansoiacak. Çünkü ço-
ğunlukla ülkemizde çok şey "yapa-
nuı yanına kanyor." Hiçbir şeyin hesa-
bı sorulmuyor. Ama bu yolsuzluk ola-
yı nedeniyle iik kez TBMM kendi
başkanı ve üst düzey yöneticilerinden
hesap soruyor. Yapıldığına inanılan ve
Meclis Araştırma Komisyonu rapo-
ruyla da yapıldığı savunulan yolsuz-
luklann hesabının sorulması önemli
bir olay.
- Genel kurul yolsuzlugunu kamu-
oyuna getiren kisilerin başuıda yer al-
dıruz. Bu konuda haartayıp TBMM
Başkanı Hikmet Çetın'e sunduğunuz
raporda, olayı, "Meclis'in örgütlü ve
planh soyulması" diye nitelendirdiniz.
Meclis soygununu "örgütleyen ve
planlayanlar" kimler?
Gürkan: Bu soygunun 3 ayağı var.
Bunlar, Başkanlık Divanı'ndan aldığı
"ihaleye cıkma" yetkisini kötüye kul-
lanıp', daha sonraki aşamalarda Di-
van'ı devre dışı bırakan dönemin Baş-
kanı Mustafa Kalemli var. Dönemin
Meclis Başkanı ile isbirliği içindeki
Genel Sekreter Necdet Basa ve diğer
üst düzey yöneticiler var. Meclis'in
verdiği yetkiyi kötüye kullanan Emlak
Konut yöneticileri ve Emlak Konut'un
tipik "ihaleyefesatkanşnrma" yönte-
miyle ihaleyi kazanan firmalar var.
Ortada 3 ayaktan oluşan bir ortaklık
var.
- Eski Genel Sekreter Necdet Basa,
gerek Meclis Araşürma Komisyo-
nu'na verdiği ifadede, gerekse yapbğı
açıklamalarda, bütün sorumluhığun,
ihaJe>e çıkmayetkisini Emlak Konut'a
veren Meclis Başkanlık Divanı'nda ot-
duğunu söyledi. Sizleride "Birbardak
suda fırtına koparmakla" suçladu.
Gürkan: Başkanlık Divanı'nm aldı-
ğı karar, Meclis Genel Kurul Salo-
nu'nun yenilenmesidir. Başkanlık Di-
vanı, fesat temelinde bir ihale anlayı-
şıyla Emlak Konut'a yetki vermiş de-
ğil. ihaleyi kazanan firmalarla özel
ilişkilere girmeleri, Divan'ın yetkisi
dışında işler yaptınlması için bu yet-
kiyi vermedi. Meclis Başkanlık Diva-
nı, kimseye "yolsuzluk ytpın'' diye
yetki vermedi. Bir ihalede yolsuzluk
oldu diye, bütün ihale düzenini orta-
dan kaldırmak ne kadar haklıysa, Baş-
kanlık Dıvanı karar aldı diye adı yol-
suzluğa kanşan kisilerin suçlannı ört-
bas etme girişimi de ancak o kadar
haklı olabilir. Kımse suçunu örtbas et-
Yabancı düşmanlığı
Göçmenleri
kötü günler
bekliyor
REMZİCENGİZ
BREMEN - 15 milyona yakın
üyesi bulunan Alman Sendikalar
Birliği (DGB) kendine bağlı sendi-
kalara üye olanlar arasında yaptır-
dığı araştırmaya göre hiçbir parti-
de örgütlenmemiş sendika üyeleri-
nin (kararsızlar), "yabancı düşma-
nı -aşın saga- faşist partüere" şim-
diye değin görülmemiş yüksek
oranda oy vereceğinin saptandığı
açıklandı.
DİMAP Araştırma Enstitü-
sü'nün DGB için yaptığı araştırma
verilerinegöre; sendikalara üye 18-
24 yaş grubu gençlerin yüzde 32'si
27 Eylül'de yapılacak genel seçim-
lerde DVU, NPD \eya Republıka-
ner gibi "faşist Alman partilerine
oyverecek."
Diğer verilere göre ise "Sendi-
kalara üye işsizlerin yüzde 20'si adı
geçen faşist partilere oy \erirken,
sendikalara üye örgütsüz olmayan
işsizienkn aşm sağa parüiere oyve-
recekkrinoranıiseyüzde 14." Bu da
gösteriyor ki, yabancı düşmanı fa-
şistler demokratik örgütlerde rahat-
ça çalışma imkânı bulurken. onla-
nn olanaklannı kötüye kullanabili-
yorlar. Araştırma sonuçlannı yo-
rumlayan polirika uzmanlan bu du-
ruma neden olarak. "Sosyal De-
mokrat Parti'nin (SPD) secim prog-
ramının secmenler üzerindeki etki-
sinin inandıncıüktan uzak olnıa-
a"nı gösterirlerken. çalışanlann iş-
yerlerini kaybetme korkusunu iyi
kullanan ve seçim bildirilerinde
"göçmenişçileri'' boy hedefi yapan-
lar, aşın sağcı partilerce kendileri-
ne rakip olarak gösterilirken; bu
partilerin secmenler üzerinde etki-
li oldugu ortaya çıktı.
Alman Sendikalar Birliği (DGB)
Genel Başkanı Dicter Schufte açık-
lanan sonuçlann çok kötü olduğu-
nu, üzücü yanının ise genç sendika-
h Alman işçilerinin bu karanlık par-
tilere oy verecekleri olmasmı gös-
tererek şunlan söyledi:
"Abnanya genefinde tüm sendi-
kakrca yapılan 'eğitim seminerle-
rinde' bundan böyle 'Aşın Sağcılık
ve Yabancı Düşmanlığı" konusunu
içeren seminerler düzenienerek
gerekh' önlemler ahnacaknr."
.Almama'da 27
L\ lül'de yapılacak
genel secimlere az
bir süre kala
ülke, Sosyal
Demokrat
Parti'nin (SPD)
adayı Gerhard
Schroder'in
posterleri ile
donablmış
durumda.
Kamuoyu
yoklamalanna
göre birüıci sırada
görünen SPD'nin
sJogaıu ise
u
Biz
hazuTz"
(Fotoğraf:
REUTERS)
Kamuoyu yoklamalanna göre seçmenin yüzde 20'sinin kime oy vereceği belirsiz
Almanya'da seçmen kararsız
• Aylardjr çok az oynama gösteren kamuoyu yoklamalan
sonuçlan Alman halkının 16 yıllık Helmut Kohl
yönetimine 'yeter' diyeceğini gösteriyor. CDU/CSU, kendi
seçmeni arasında da bir değişim talep eden, ancak başka
bir partiden yana tercih de yapmadığı için secimlere
katılmayacak bir kitlenin var olduğunu düşünüyor.
Çeviri Servisi - Almanya'da genel
seçim tarihi 27 Eylül 1998
yaklaşırken, merkez sağ
CDU/CSU'da gözler kararsızlara
çevriliyor. Yapılan çeşitli
kamuoyu yoklamalanna göre
secimlere dört hafta kalmasına
rağmen seçmenin >aizde 20"si hâlâ
kime oy vereceğinden emin değil,
yüzde 11 'i ise oy vermeyeceğini
söylüyor.
Farklı PR şirketlerince yapılan
yoklamalann ortalama
sonuçlanna göre SPD'nin
yakfaşık yüzde 42. CDU
CSU'nun yiîzde 38 oy alacağı
görülüyor. 27 Eylül seçimlerinde
kararsızlann oylan daha çok
Bündnis 90' Yeşiller ve FDP gibi
yüzde 5-6 civannda oy bekleyen
partileri etkileyeceği halde,
CDU/CSU da, düşük katılımın 8
yıl önce (yüzde 77.8 katılım) ve 4
yıl önce (yüzde 79 katılım)
SPD'ye beklenmedik bir yenilgi "
getirdiği gibi, bu yıl kendi
aleyhlerine işlemesinden
korkuyorlar. Aylardır çok az
oynama gösteren kamuoyu
yoklamalan sonuçlan Alman
halkının 16 yıllık Helmut Kohl
yönetimine 'yeter' diyeceğini
gösteriyor. CDU'CSU, kendi
seçmeni arasında da bir değişim
talep eden, ancak başka bir
partiden yana tercih de yapmadığı
için secimlere katılmayacak bir
kitlenin var olduğunu düşünüyor.
SPD-CDU'CSU arasındaki farkın
ilk kez yüzde 4'e çıkması,
Almanya'nın politik arenasında
acilen değişiklik yapılması
gerektiğini gösteriyor. CDU'nun,
halkı bu kez ikna edememesinin
nedenleri arasında partinin geldiği
noktanın da rolü büyük. CDU üç
gruba bölünmüs durumda:
Bunlardan ilki, Kohl etrafında
kenetlenip bütün umutlannı ebedi
başbakana bağlamış olanlar, ikinci
grup Schaubie ile gelecek olan
değişime inananlar, üçüncü grup
ise seçime şimdiden kaybedilmij
^özüyle bakanlardan oluşuyor. Uç
grubun da üç ayn ekip gibi
davranması CDU/ CSU'ya güven
kaybettiriyor. Ama en önemli
unsur olarak Kohl ve şimdiden
belli olan vârisi Schaubie arasında
yürütülen gergin rekabet
gösteriliyor. Schaubie ve ekibinin.
parti başkanı Kohl ile aralanna
mesafe koyduklan dikkat çekiyor.
Helmut Kohl partiyi bu
bölünmüşlük imajından
kurtarmak adına, 1989 yılında
kendisini devirmek istediği için
defterden sildiği eski Baden
VVüttenberg Eyaleti Başbakanı
Lothar Spaeth'le tekrar
partililerin ve halkın önüne
çıkmaya başladı.
Kohl'ün Spaeth'i danışmanı
olarak tanıtması, seçmenin ilgisini
tekrar kazanmak için seçime kısa
bir süre kala yapacağını açıkladığı
sürprizlerden biri olarak görülse
de, seçmenin beklediği vurucu
değişim olmaktan çok uzak.
Spaeth'in, Helmut Kohl'ün
kesinlikle reddettiği
SPD/CDU koalisyonuna 'başan
modeli' olarak baktığı ve kısa süre
öncesine kadar Schaubie
politikalannın ciddi bir
savunucusu olduğu biliniyor.
Kohl'le tekrar bir araya geldikten
sonra farklı ifadeler kullanması
Kohl üzerindeki baskıyı
azaltmıyor.
Aynca Kohl 'ün parti içinde
gitgide daha yalnız kaldığı ve
kabuğuna çekildigi de gözlerden
kaçmıyor.
mek için böyle kılıflara sığınmasın.
TBMM'de, örneğin yapılacak işler
arasında olmamasına karşın bir asan-
sör işe dahil ediliyorsa. yapılacak işin
değeri 3-4 kat şişiriliyorsa, devletın
kaynaklan bu kadar insafsızca sarf
ediliyorsa, bunun karşısında susma-
mız söz konusu olamaz. O nedenle bu
"bir bardakta suda kopanlan nruna"
değil, okyanustaki büyük birdalgadır.
Kimse. yaptıklan yolsuzluklar ne-
deniyle hesap verme durumunda
olanlar için meşruiyet zemini yarat-
maya kalkmasın.
- Bu olaym TBMM Başkanlığı seçi-
minin yapılacağı dönemde orta>a çık-
ması Kalemli'nin yeniden başkan se-
çilmesini engelleme amacı taşıdığı ile-
ri sürüldü.
Gürkan: Eğer böyle bir komplo ol-
saydı Meclis Araştırma Komisyo-
nu'nun Kalemli'yi ve Basa'yı akla-
ması gerekirdi. Oysa ki olay, sağlam
verilere dayanılarak ortaya çıkanldı.
Meclis Araştırma Komisyonu da bu
verilere dayanarak raporunu yazdı.
Sadece bu değil, açılan ceza davasın-
da cumhuriyet savcılığınm iddiana-
mesi. Maliye Bakanlıffnın açtığı da-
va, olayın komplo değil. yolsuzluğa
karşı mücadele olduğunu ortava kojoı-
yor. Bu iddialann odagında olanlann
yeniden başkanlığa aday olması da
doğal olarak tepkileri büyütmüştür.
- Başkanhk Divanı'nındevredışı bı-
rakıunası ne gibi sonuçlar doğurdu?
Gürkan: Meclis'in mali idari dene-
tim yetkisi bir başkanlık oluruyla. hiç-
bir geçerliliği olmamasına karşın. or-
tadan kaldınlmıştır. Yetkili idare ami-
rininimzalamadığı hakedişler, uydur-
ma gerekçelere bağlanarak, yine baş-
kanlık oluru ile ödenmıştir. Adeta bu
konuda, başkanlığın yetkileri "padi-
şah fermanlanna" dönüştürülmüştür
Türkiye. böylesi
u
Ben yaptını oldu"
mantığıyla ve "V'erdiysem ben ver-
dim" anlayışını 19801ı ve 1990'lıyıl-
larda çok yaşadı. Kimileri o nedenle
bu olayı doğal karşılayabrtirler. Ama
bu bizce doğal değildi. O nedenle de
bu anlayışın, bu çarpıklıklann düzel-
rilmesi gerekirdi. Bu nedenle de skan-
dal ortaya çıktı.
- Saionun 1 Ekim'de açılması plan-
lanıyor. Gelinen nokta açısuıdan, yeni
saJona "gönül rahatlıgıyla" oturacak
mısınız?
Gürkan: Son Başkanlık Diva-
nı'nda genel kurul salonunun geçici
kabulü için 3 koşul öne sürdük. Bun-
lar ceza davasına TBMM'nin müda-
hil olarak katılmasıydı. TBMM.
"Hükmi şahsiyetim yok" dıyerek bu
davaya seyırcı kalmamalıdır. Komis-
yon raporu bu konudaki sorumlulan
açıkça ortaya koymuştur. Meclis Baş-
kanlığı şimdı müdahil olma konusun-
da yasal hazırlıklannı yapıyor. tkinci
koşulumuz, Meclis'in zararlannın
tazminıydı. Maliye Bakanlıgı. Meclis
Başkanlığı adına bu konuda davayı
açtı. Üçüncü olarak da özellikle elekt-
ronik sistem kapsamındaki dokunma-
tik oylama panelindeki yansıma hata-
sının giderilmesiydı. Eğer parlama
sorunu da gıdenlirse. bizim öne sür-
düğümüz bütün koşullar gerçekleş-
miş oluyor. Bu durumda ben ve tah-
min ediyorum, diğer milletvekili ar-
kadaşlanmız gönül rahatlıgıyla yeni
salona girer çalışınz. Bu konuda da
çalışmalar sürdürülüyor. İşin yargı
ayağı ilerlerken Meclis de kendi ida-
ri soruşturmasını tamamlamak üzere.
Lüzum-u muhakeme karan alındı.
Böylece olayla ilgili bürokratlann
yargılanması konusunda herhangı bir
sıkıntı yok. Necdet Basa ise zaten
emekli olduğu için herhangı bir sıkın-
tı yok.
- Kalemli hakkındaki fezleke
TBMM Anayasa Karma Komisyo-
nu'nda bekliyor. Kalemh''nin fezteke-
si de belki >eni salonda görüşülecek«.
Gürkan: Tabii, Meclis 1 Ekim'de
açılırsa, Kalemli'nin fezlekesi de bu
salonda görüşiilecek. Çünkü saionun
açılmasına engel pek bir durum kal-
mamıştır. Meclis "örgütiü" soygun
girişimine dur demiştir. Bu örgütlü
soygunun içinde adı geçen Kalemli
hakkında da dokunulmazlığının kal-
dınlması istemiyle fezleke düzenlen-
miştir. Meclis 1 Ekim'de açılırsa. Ka-
lemli'nin fezlekesi yeni salonda görü-
şülecek, belki de kaldınlacak. Kara-
n, bu salonda millervekilleri \erecek.
"Takdir-i ilahi" bu olsa gerek.
IRMIKIAYDIN ENGİN aengin (S posta. cumhuriyet. com. tr
Havanın boğuntusunu art arda duş ya-
parak katlanılır kıldın. Ya şu iç boğuntu?
Şu sürekli öğürme duygusu?
İşin yazmaksa, her gün yazmaksa, gün-
celi yazmaksa ve güncel iğrençse!..
Günlerdir haber ajanslarının, Ankara
bürolannın, gazetelerin istihbarat servis-
lerinin bilgisayarekranlarından mafyaakı-
yor; işadamı kılığında mafya, mafya kılı-
ğında işadamı, hem mafyayla, hem işa-
damlan ile sarmaş dolaş politikacı akıyor.
Hepsi birbirinden "sayın" diye söz edi-
yor. Ofmadı, "bey" diyor. Daha sımaşığı
"Ha, o mu? Benim canım ciğerim birkar-
deşimdir" diyor.
"Canım ciğerim kardeş" mermiolmuş
bu ülkenin en iyi evlatlarının canını almış.
Öteki "canım ciğerim kardeş" namlu ol-
muş bu ülkede iyi olan, dürüst olan ne var-
sa üstlerine ölüm kusmuş...
Üstünde araba sürdüğümüz otoyolla-
Durup Dururken Şiir...
nn, içinde futbol izlediğimiz stadyumlann,
geçtiğimiz köprülerin harcı kanla, irinle,
eroinle, namussuzluklasulanmış...
• • •
Boğucu sıcakta durmaksızın terliyor-
sun. Duşun altına girdin mi arınıyorsun.
Ya içindeki kirlenme? Günlerdir iğrenç
adamların öyküleriyle alt alta, üst üste, iç
içesin. Kirlilik seni de sanyor. Nar ağacı-
nın dallanna konan narçiçeği kanatlı ke-
lebeğe görmeden bakıyorsun. İçinde ne
bir sevinç kıpırdıyor, ne bir gülücük. Pes-
pembe diliyle yalanan zifiri karanlık kedi-
ciğinin maskaralıklarına duyarsızsın. Ke-
diyi ayağınla itiyor ve gene bir yazıya, şu
bitmek tükenmek bilmeyen yazılardan bi-
rine dönüyorsun...
Mafya öykülerinden kusmak geldi, baş-
ka bir şey, örneğin Rusya'yı yazsan... De-
meye kalmıyor, insanlığın en büyük umu-
dunun mezannın kazıldığı o kızıl başken-
tin lağımlarından mafya itleri fışkınyor. Ki-
mi tetikçi, kimi bankacı, kimi eroin taciri,
kimi politikacı...
Içinden yükselen o'fkeyi ve yenilmiş bir
umudun kederini sözcüklere dökmekte
acınası biryetmezlik içinde kıvranıyorsun.
Daha güçlü, daha ağız dolusu sözcükler
ararken, dudaklannın ucuna belli belirsiz
bir dize geliyor:
"Bir şafak vakti ansızın I ırmak boylan-
nın kaderi değişmiş olur..."
Nâzım bu! Nâzım Hikmet. Ama tam da
böyle miydi bu dize? Bellek yanılır. Kita-
ba bakmalı. Peki hangisindeydi? Birinci
cilt. Yok. İkinci, üçüncü... Yoksa beşinci
miydi?
Rusya üstüne yazacaktın... Ah, boş ver!
Aradığın dizeyi de boş ver. Niye sayfalan
böyle aceleyle çevirirsin salak! Durorada.
Rasgele. Dur sayfalardan birinde. Oku.
Durup dururken şiir!..
Yazı gecikiyormuş. Geciksin. Trakya
hattı kaçabilirmiş. Kaçsın. Saat ilerliyor-
muş. Dursun...
Durup dururken şiir.
•••
"Demir / kömür I ve şeker I ve kırmızı
bakır I ve mensucat I ve sevda ve zulüm
ve hayat I ve bilcümle sanayi kollannın I
ve gökyüzü I ve sahra I ve mavi okyanus
/ ve kederli nehir boylannın, I sürülmüş
toprağın ve şehirlerin bahtı I bir şafak vak-
ti değişmiş olur."
Arınıyorsun. İçin serin sularla yıkanıyor.
Şiir pınarına eğil. Uzan boylu boyunca.
Ellerin ıslak toprağa değiyor. Suyun ayna-
sında kendini görüyorsun. Şiirin serin su-
lannda için yıkanıyor. Arınıyorsun.
Durup dururken şiir.
Izin iste Nâzım'dan. Rasgele bir kitap
çek. Aç. Emily Dickinson u. Oku. Arın-
sın yüreğin:
"An benden korkmaz/ Tanınm kelebe-
ği." Emily Dickinson'u yalnızlığıyla baş
başa bırak. Git bir başka şairle buluş.
Sabri Kuşkonmaz'a uğra örneğin:
"llkgördüğünüzyalnızlığa girdiniz. lEv-
de yoklardı. I Orada fazla oyalanmadınız.
I İkinci rastlaşma, yolda. I Çarpıp geçti-
niz. I Ikiniz de anlamadınız."
Boş ver yazıyı. Trakya hattı kaçarsa
kaçsın. Şimdi, Edip Cansever'i çek raf-
tan. Başla. Durup dururken yüreğin arın-
sın...
• • •
Bu yazı mı? Durup dururken bir yazı iş-
te! İster okunsun, ister okunmasın...