19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
31 AĞUSTOS 1998 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER Çukobirlik'te uyuşmazhğa ttoğru • ADANA (Cumhuriyet Güney İlleri Bürosu) - Çukobiriik'te 3200 işçi adına yürütülen toplu iş sözleşmesi görüşmelerinden bir sonuç çıkmaması üzerine DÎSK Tekstil Işçileri Sendikası yöneticileri ile işveren yetkilileri bugün son kez bir araya geliyor. Bugün 13.00'tebaşlayacak toplantıda da anlaşma olmaması durumunda uyus.mazlığa gidilecek. Tekstil Işçileri Sendikası Genel Başkan Yardımcısı Dervış Kaplan, işçiyi enflasyonun altında ezdinneyeceklerini söyledi. Çetin, Meclis'i • ANKARA (UBA)- TBMM Başkanı Hikmet Çetin, 1 Ekim'de Meclis açılır açılmaz dokunulmazlıklann sınırlandınlmasını içeren anayasanın 83'üncü maddesine ilişkin teklifin ikinci oylaması ile Siyasi Ahlak Yasa Teklifi'nin görüşülmesi için liderlere çağn yapacağını açıkladı. Çetin, 18Nisan 1999'da yapılacak seçimler öncesinde genel kurulda ikinci oylama için bekleyen dokunulmazlıklann sınırlandınlmasını içeren anayasanın 83. maddesi ile Anayasa Komisyonu'nun gündeminde bulunan Siyasi Ahlak Yasası'nın mutlaka Meclis'ten geçmesi gerektiğini söyledi. FP'den Savaş'a tepki • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Fazilet Partisi (FP) Genel Başkan Yardımcısı Abdülkadir Aksu, RP'nin Hazine'den kaçırdığı iddia edilen 1 trilyon lirasınr "suni gündem" olarak değerlendirdi. Kanun kaçağı Alaattin Çakıcı'nm yakalanmasıyla başlayan sürecin hükümeti de rahatsız efriğini savunan Aksu, "Bazılan bu nedenle gündemi değiştirmek istiyor" dedi. "Mafyaya bulaşmamış tek parti olan FP'nin dinozorlann isbirliği ile bölünmek istendiğini'' öne süren Aksu, Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş'ı da sert bir dille eleştirerek "Suç duyurusunda çirkın sözler kullanan savcının tutumu üzüntü ve esef vericidir" dedi. 16. MİJIİ Eğftim Şûrası • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Mesleki ve teknik eğitim İconulu 16. Milli Eğitim Şûrası önkomisyon çalışmalan bugün başlıyor. Oğrencilerin mesleki eğitime yöneltilmesini amaçlayan şûrada. "ortaöğretimin yeniden yapılandınlması, sınavsız yükseköğretime geçiş ve fınansman" konulan tartışılacak. İstanbul'da fufıuş operasyonu • tstanbul Haber Servisi - îstanbul Asayiş Şube Müdürlüğü Ahlak Büro Amirliği ekiplerinin düzenlediği operasyonda, TGRT'de yayımlanan bir programın sunuculuğunu yapan manken Fulya Çelik ile TRT'de yayımlanan bir dizide rol alan Senem Keskin'in de aralannda bulunduğu mankenler Arzu Yıldınm, Başak Yeğen ve Ailin Agavea fuhuş yaptıklan iddiasıyla da fuhuşa yardımcı olduğu gerekçesiyle gözaltına alındı. 6 kişi, daha sonra yapılan sorgulamanın ardından serbest bırakıldı. CHP'de özeleştiPi • İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) - CHP Muğla örgütü Danışma Kurulu toplantısında, partinin Atatürk ilkeleri. şeriat ve çeteler konusunda Türk Sılahlı Kuvvetleri ve Işçi Partisi kadar "net" olmadığı dile getirildi. CHP'nin seçmen profilinin "sol" ve "komünist" kimliğe sahip olduğuna dikkat çekilen toplantıda, "Sağa göz kırparak sosyal demokrat olunmaz, solun oyunun nerede olduğu bellı" denildi. TBMM Başkanvekili Gürkan, yargıya gitmesine karşın yankılan süren skandal için Cumhuriyet'e konuştu 'Bu yolsuzhık, okyanusta dev dalga'AYŞE SAYIN ANKARA - Türkiye'de son yıllar- da yaşanan en büyük yolsuzluk olay- lannın başmda gelen Meclis Genel Kurul Salonu ile ilgili iddalar yargıya yansıdı. Yolsuzluklann ortaya çıkma- sında büyük katkı sağlayan DSP'li TBMM Başkanvekili Utaç Gürkan. gelinen noktayı, "Meclis'in,soygun gi- rişiminedurdemesi" olarak nitelendi- riyor. Eski TBMM Başkanvekili ve ANAP Kütahya Milletvekili Mustafa Kalemli ile eski Genel Sekreter Nec- det Basa'nm odagında yer aldığı yol- suzluk iddialannm ortaya çıkanlma- smda büyük katkısı olan Gürkan, olay yargıya gittigi için 1 Ekim'de açılma- sı planlanan salona bu aşamadan son- ra "gönül rahathğıyla" girebileceğini vurguluyor. TBMM'nin, yolsuzlukla ilgili açılan ceza davasında "müda- hfl" olması gerektiğini ısrarla vurgu- layan Gürkan, "Davanın iyi izlenme- si" konusunda da Meciis yönetimini uyanyor. Gürkan, yargıya intikal eden genel kurul salonu yolsuzluğunun dava sü- reci ve öncesine ilişkin sorulanmıza şu yanıtlan verdi: - Genel kurul salonu yolsuzluğu ni- hayet yargrya intikal etti. Getinen nok- tayı nasıl degeriendiriyorsunuz? Gürkan: Yargı iki ayn koldan giri- yor. Birincisi, yolsuzluklara kanşan Meclis bürokratlan hakkında CHP'nin suç duyurusuyla açılan da- va var. Meclis'in de bu davada müda- hil olma hakkı var. Çünkü TBMM de Meclis Araştırma Komisyonu aracılı- ğıyla suç duyurusunda bulundu. TB- MM'nin müdahil olma durumu ile il- gili yasal durumu, TBMM Başkanlık Divanı'nda ele alınır ve gereği yapı- hr. ikinci dava ise Meclis'in uğradığı zarann tazmini ile ilgili TBMM adı- na Maliye Bakanlıgı 'nın açtığı 2.7 tril- yon lıralık dava var. Bu iki dava çok önemli. Meclis'in sırtından örgütle- nen soygunu önlemek için davalann ciddi takip edilmesi gerekiyor. En u- fak bir gevşeme Türkiye'de siyasi ah- laka ve yargıya olan güvensizliği hak- lı kılabilir. - Yargı sürecinin iyi izlenmediği va da yavaş işlediği konusunda endiseie- riniz mi var? Gürkan: Hayır.. o anlamda söyle- miyorum. Ama özellikle ceza davası- nın açılmasından önce bilirkişiler ko- rürkiye Büyük Millet Meclisi'nin örgütlü soygun girişimine dur dediğini söyleyen TBMM Başkanvekili Uluç Gürkan, ceza davası öncesinde bilirkişiye baskı yapıldığını ileri sürdü. Başkanlık yetkilerinin padişah fermanlanna dönüştürüldüğünü söyleyen Gürkan şöyle dedi: "Bana gelen bilgilere göre, dava açılmadan önce bilirkişi olmak için başlangıçta çok hevesli görünen kişiler son anda vazgeçtiler ya da vazgeçirildiler. Böyle bir sıkıntı yaşandığını çok iyi biliyorum. Bu da ister istemez bazı çevrelerden 'Baskı mı geldi' sorusunu akla getiriyor." nusunda sıkıntı yaşandığını biliyo- rum. Bana gelen bilgilere göre, dava açjlmadan önce bilirkişi olmak için başlangıçta çok hevesli görünen kişi- ler son anda vazgeçtiler ya da vazge- çinldiler. Böyle bir sıkıntı yaşandığı- nı çok iyi biliyorum. Bu da ister iste- mez bazı çevrelerden u Baskı mı gefcfi" sorusunu akla getiriyor. Ama sonuçta yaşanan sıkıntılara karşın dava açıldı. O nedenle özellikle Meclis Başkanlı- ğı'nın bu davayı çok iyi takip etmesı gerektiğine dikkat çekiyorum. -TBMM Genel Kurul\olsuzluguy- la ilgili tarbşmalar olajın yargna gıt- mesi ile son bulmuş görünüyor. Ama bu konu daha çok konuşulacağa ben- zrvor. sizce Türkiye açısuıdan bu olay nasıl bir sonuç doğurdu? Gürkan: Bu olayı önemsiyorum. Çünkü bu olay Türkiye'de temiz top- lum, temiz siyaset hedefıne ulaşmada. demokratik kurallann işlemesinde, parlamenter düzeni pekiştirmede önemli birreferansoiacak. Çünkü ço- ğunlukla ülkemizde çok şey "yapa- nuı yanına kanyor." Hiçbir şeyin hesa- bı sorulmuyor. Ama bu yolsuzluk ola- yı nedeniyle iik kez TBMM kendi başkanı ve üst düzey yöneticilerinden hesap soruyor. Yapıldığına inanılan ve Meclis Araştırma Komisyonu rapo- ruyla da yapıldığı savunulan yolsuz- luklann hesabının sorulması önemli bir olay. - Genel kurul yolsuzlugunu kamu- oyuna getiren kisilerin başuıda yer al- dıruz. Bu konuda haartayıp TBMM Başkanı Hikmet Çetın'e sunduğunuz raporda, olayı, "Meclis'in örgütlü ve planh soyulması" diye nitelendirdiniz. Meclis soygununu "örgütleyen ve planlayanlar" kimler? Gürkan: Bu soygunun 3 ayağı var. Bunlar, Başkanlık Divanı'ndan aldığı "ihaleye cıkma" yetkisini kötüye kul- lanıp', daha sonraki aşamalarda Di- van'ı devre dışı bırakan dönemin Baş- kanı Mustafa Kalemli var. Dönemin Meclis Başkanı ile isbirliği içindeki Genel Sekreter Necdet Basa ve diğer üst düzey yöneticiler var. Meclis'in verdiği yetkiyi kötüye kullanan Emlak Konut yöneticileri ve Emlak Konut'un tipik "ihaleyefesatkanşnrma" yönte- miyle ihaleyi kazanan firmalar var. Ortada 3 ayaktan oluşan bir ortaklık var. - Eski Genel Sekreter Necdet Basa, gerek Meclis Araşürma Komisyo- nu'na verdiği ifadede, gerekse yapbğı açıklamalarda, bütün sorumluhığun, ihaJe>e çıkmayetkisini Emlak Konut'a veren Meclis Başkanlık Divanı'nda ot- duğunu söyledi. Sizleride "Birbardak suda fırtına koparmakla" suçladu. Gürkan: Başkanlık Divanı'nm aldı- ğı karar, Meclis Genel Kurul Salo- nu'nun yenilenmesidir. Başkanlık Di- vanı, fesat temelinde bir ihale anlayı- şıyla Emlak Konut'a yetki vermiş de- ğil. ihaleyi kazanan firmalarla özel ilişkilere girmeleri, Divan'ın yetkisi dışında işler yaptınlması için bu yet- kiyi vermedi. Meclis Başkanlık Diva- nı, kimseye "yolsuzluk ytpın'' diye yetki vermedi. Bir ihalede yolsuzluk oldu diye, bütün ihale düzenini orta- dan kaldırmak ne kadar haklıysa, Baş- kanlık Dıvanı karar aldı diye adı yol- suzluğa kanşan kisilerin suçlannı ört- bas etme girişimi de ancak o kadar haklı olabilir. Kımse suçunu örtbas et- Yabancı düşmanlığı Göçmenleri kötü günler bekliyor REMZİCENGİZ BREMEN - 15 milyona yakın üyesi bulunan Alman Sendikalar Birliği (DGB) kendine bağlı sendi- kalara üye olanlar arasında yaptır- dığı araştırmaya göre hiçbir parti- de örgütlenmemiş sendika üyeleri- nin (kararsızlar), "yabancı düşma- nı -aşın saga- faşist partüere" şim- diye değin görülmemiş yüksek oranda oy vereceğinin saptandığı açıklandı. DİMAP Araştırma Enstitü- sü'nün DGB için yaptığı araştırma verilerinegöre; sendikalara üye 18- 24 yaş grubu gençlerin yüzde 32'si 27 Eylül'de yapılacak genel seçim- lerde DVU, NPD \eya Republıka- ner gibi "faşist Alman partilerine oyverecek." Diğer verilere göre ise "Sendi- kalara üye işsizlerin yüzde 20'si adı geçen faşist partilere oy \erirken, sendikalara üye örgütsüz olmayan işsizienkn aşm sağa parüiere oyve- recekkrinoranıiseyüzde 14." Bu da gösteriyor ki, yabancı düşmanı fa- şistler demokratik örgütlerde rahat- ça çalışma imkânı bulurken. onla- nn olanaklannı kötüye kullanabili- yorlar. Araştırma sonuçlannı yo- rumlayan polirika uzmanlan bu du- ruma neden olarak. "Sosyal De- mokrat Parti'nin (SPD) secim prog- ramının secmenler üzerindeki etki- sinin inandıncıüktan uzak olnıa- a"nı gösterirlerken. çalışanlann iş- yerlerini kaybetme korkusunu iyi kullanan ve seçim bildirilerinde "göçmenişçileri'' boy hedefi yapan- lar, aşın sağcı partilerce kendileri- ne rakip olarak gösterilirken; bu partilerin secmenler üzerinde etki- li oldugu ortaya çıktı. Alman Sendikalar Birliği (DGB) Genel Başkanı Dicter Schufte açık- lanan sonuçlann çok kötü olduğu- nu, üzücü yanının ise genç sendika- h Alman işçilerinin bu karanlık par- tilere oy verecekleri olmasmı gös- tererek şunlan söyledi: "Abnanya genefinde tüm sendi- kakrca yapılan 'eğitim seminerle- rinde' bundan böyle 'Aşın Sağcılık ve Yabancı Düşmanlığı" konusunu içeren seminerler düzenienerek gerekh' önlemler ahnacaknr." .Almama'da 27 L\ lül'de yapılacak genel secimlere az bir süre kala ülke, Sosyal Demokrat Parti'nin (SPD) adayı Gerhard Schroder'in posterleri ile donablmış durumda. Kamuoyu yoklamalanna göre birüıci sırada görünen SPD'nin sJogaıu ise u Biz hazuTz" (Fotoğraf: REUTERS) Kamuoyu yoklamalanna göre seçmenin yüzde 20'sinin kime oy vereceği belirsiz Almanya'da seçmen kararsız • Aylardjr çok az oynama gösteren kamuoyu yoklamalan sonuçlan Alman halkının 16 yıllık Helmut Kohl yönetimine 'yeter' diyeceğini gösteriyor. CDU/CSU, kendi seçmeni arasında da bir değişim talep eden, ancak başka bir partiden yana tercih de yapmadığı için secimlere katılmayacak bir kitlenin var olduğunu düşünüyor. Çeviri Servisi - Almanya'da genel seçim tarihi 27 Eylül 1998 yaklaşırken, merkez sağ CDU/CSU'da gözler kararsızlara çevriliyor. Yapılan çeşitli kamuoyu yoklamalanna göre secimlere dört hafta kalmasına rağmen seçmenin >aizde 20"si hâlâ kime oy vereceğinden emin değil, yüzde 11 'i ise oy vermeyeceğini söylüyor. Farklı PR şirketlerince yapılan yoklamalann ortalama sonuçlanna göre SPD'nin yakfaşık yüzde 42. CDU CSU'nun yiîzde 38 oy alacağı görülüyor. 27 Eylül seçimlerinde kararsızlann oylan daha çok Bündnis 90' Yeşiller ve FDP gibi yüzde 5-6 civannda oy bekleyen partileri etkileyeceği halde, CDU/CSU da, düşük katılımın 8 yıl önce (yüzde 77.8 katılım) ve 4 yıl önce (yüzde 79 katılım) SPD'ye beklenmedik bir yenilgi " getirdiği gibi, bu yıl kendi aleyhlerine işlemesinden korkuyorlar. Aylardır çok az oynama gösteren kamuoyu yoklamalan sonuçlan Alman halkının 16 yıllık Helmut Kohl yönetimine 'yeter' diyeceğini gösteriyor. CDU'CSU, kendi seçmeni arasında da bir değişim talep eden, ancak başka bir partiden yana tercih de yapmadığı için secimlere katılmayacak bir kitlenin var olduğunu düşünüyor. SPD-CDU'CSU arasındaki farkın ilk kez yüzde 4'e çıkması, Almanya'nın politik arenasında acilen değişiklik yapılması gerektiğini gösteriyor. CDU'nun, halkı bu kez ikna edememesinin nedenleri arasında partinin geldiği noktanın da rolü büyük. CDU üç gruba bölünmüs durumda: Bunlardan ilki, Kohl etrafında kenetlenip bütün umutlannı ebedi başbakana bağlamış olanlar, ikinci grup Schaubie ile gelecek olan değişime inananlar, üçüncü grup ise seçime şimdiden kaybedilmij ^özüyle bakanlardan oluşuyor. Uç grubun da üç ayn ekip gibi davranması CDU/ CSU'ya güven kaybettiriyor. Ama en önemli unsur olarak Kohl ve şimdiden belli olan vârisi Schaubie arasında yürütülen gergin rekabet gösteriliyor. Schaubie ve ekibinin. parti başkanı Kohl ile aralanna mesafe koyduklan dikkat çekiyor. Helmut Kohl partiyi bu bölünmüşlük imajından kurtarmak adına, 1989 yılında kendisini devirmek istediği için defterden sildiği eski Baden VVüttenberg Eyaleti Başbakanı Lothar Spaeth'le tekrar partililerin ve halkın önüne çıkmaya başladı. Kohl'ün Spaeth'i danışmanı olarak tanıtması, seçmenin ilgisini tekrar kazanmak için seçime kısa bir süre kala yapacağını açıkladığı sürprizlerden biri olarak görülse de, seçmenin beklediği vurucu değişim olmaktan çok uzak. Spaeth'in, Helmut Kohl'ün kesinlikle reddettiği SPD/CDU koalisyonuna 'başan modeli' olarak baktığı ve kısa süre öncesine kadar Schaubie politikalannın ciddi bir savunucusu olduğu biliniyor. Kohl'le tekrar bir araya geldikten sonra farklı ifadeler kullanması Kohl üzerindeki baskıyı azaltmıyor. Aynca Kohl 'ün parti içinde gitgide daha yalnız kaldığı ve kabuğuna çekildigi de gözlerden kaçmıyor. mek için böyle kılıflara sığınmasın. TBMM'de, örneğin yapılacak işler arasında olmamasına karşın bir asan- sör işe dahil ediliyorsa. yapılacak işin değeri 3-4 kat şişiriliyorsa, devletın kaynaklan bu kadar insafsızca sarf ediliyorsa, bunun karşısında susma- mız söz konusu olamaz. O nedenle bu "bir bardakta suda kopanlan nruna" değil, okyanustaki büyük birdalgadır. Kimse. yaptıklan yolsuzluklar ne- deniyle hesap verme durumunda olanlar için meşruiyet zemini yarat- maya kalkmasın. - Bu olaym TBMM Başkanlığı seçi- minin yapılacağı dönemde orta>a çık- ması Kalemli'nin yeniden başkan se- çilmesini engelleme amacı taşıdığı ile- ri sürüldü. Gürkan: Eğer böyle bir komplo ol- saydı Meclis Araştırma Komisyo- nu'nun Kalemli'yi ve Basa'yı akla- ması gerekirdi. Oysa ki olay, sağlam verilere dayanılarak ortaya çıkanldı. Meclis Araştırma Komisyonu da bu verilere dayanarak raporunu yazdı. Sadece bu değil, açılan ceza davasın- da cumhuriyet savcılığınm iddiana- mesi. Maliye Bakanlıffnın açtığı da- va, olayın komplo değil. yolsuzluğa karşı mücadele olduğunu ortava kojoı- yor. Bu iddialann odagında olanlann yeniden başkanlığa aday olması da doğal olarak tepkileri büyütmüştür. - Başkanhk Divanı'nındevredışı bı- rakıunası ne gibi sonuçlar doğurdu? Gürkan: Meclis'in mali idari dene- tim yetkisi bir başkanlık oluruyla. hiç- bir geçerliliği olmamasına karşın. or- tadan kaldınlmıştır. Yetkili idare ami- rininimzalamadığı hakedişler, uydur- ma gerekçelere bağlanarak, yine baş- kanlık oluru ile ödenmıştir. Adeta bu konuda, başkanlığın yetkileri "padi- şah fermanlanna" dönüştürülmüştür Türkiye. böylesi u Ben yaptını oldu" mantığıyla ve "V'erdiysem ben ver- dim" anlayışını 19801ı ve 1990'lıyıl- larda çok yaşadı. Kimileri o nedenle bu olayı doğal karşılayabrtirler. Ama bu bizce doğal değildi. O nedenle de bu anlayışın, bu çarpıklıklann düzel- rilmesi gerekirdi. Bu nedenle de skan- dal ortaya çıktı. - Saionun 1 Ekim'de açılması plan- lanıyor. Gelinen nokta açısuıdan, yeni saJona "gönül rahatlıgıyla" oturacak mısınız? Gürkan: Son Başkanlık Diva- nı'nda genel kurul salonunun geçici kabulü için 3 koşul öne sürdük. Bun- lar ceza davasına TBMM'nin müda- hil olarak katılmasıydı. TBMM. "Hükmi şahsiyetim yok" dıyerek bu davaya seyırcı kalmamalıdır. Komis- yon raporu bu konudaki sorumlulan açıkça ortaya koymuştur. Meclis Baş- kanlığı şimdı müdahil olma konusun- da yasal hazırlıklannı yapıyor. tkinci koşulumuz, Meclis'in zararlannın tazminıydı. Maliye Bakanlıgı. Meclis Başkanlığı adına bu konuda davayı açtı. Üçüncü olarak da özellikle elekt- ronik sistem kapsamındaki dokunma- tik oylama panelindeki yansıma hata- sının giderilmesiydı. Eğer parlama sorunu da gıdenlirse. bizim öne sür- düğümüz bütün koşullar gerçekleş- miş oluyor. Bu durumda ben ve tah- min ediyorum, diğer milletvekili ar- kadaşlanmız gönül rahatlıgıyla yeni salona girer çalışınz. Bu konuda da çalışmalar sürdürülüyor. İşin yargı ayağı ilerlerken Meclis de kendi ida- ri soruşturmasını tamamlamak üzere. Lüzum-u muhakeme karan alındı. Böylece olayla ilgili bürokratlann yargılanması konusunda herhangı bir sıkıntı yok. Necdet Basa ise zaten emekli olduğu için herhangı bir sıkın- tı yok. - Kalemli hakkındaki fezleke TBMM Anayasa Karma Komisyo- nu'nda bekliyor. Kalemh''nin fezteke- si de belki >eni salonda görüşülecek«. Gürkan: Tabii, Meclis 1 Ekim'de açılırsa, Kalemli'nin fezlekesi de bu salonda görüşiilecek. Çünkü saionun açılmasına engel pek bir durum kal- mamıştır. Meclis "örgütiü" soygun girişimine dur demiştir. Bu örgütlü soygunun içinde adı geçen Kalemli hakkında da dokunulmazlığının kal- dınlması istemiyle fezleke düzenlen- miştir. Meclis 1 Ekim'de açılırsa. Ka- lemli'nin fezlekesi yeni salonda görü- şülecek, belki de kaldınlacak. Kara- n, bu salonda millervekilleri \erecek. "Takdir-i ilahi" bu olsa gerek. IRMIKIAYDIN ENGİN aengin (S posta. cumhuriyet. com. tr Havanın boğuntusunu art arda duş ya- parak katlanılır kıldın. Ya şu iç boğuntu? Şu sürekli öğürme duygusu? İşin yazmaksa, her gün yazmaksa, gün- celi yazmaksa ve güncel iğrençse!.. Günlerdir haber ajanslarının, Ankara bürolannın, gazetelerin istihbarat servis- lerinin bilgisayarekranlarından mafyaakı- yor; işadamı kılığında mafya, mafya kılı- ğında işadamı, hem mafyayla, hem işa- damlan ile sarmaş dolaş politikacı akıyor. Hepsi birbirinden "sayın" diye söz edi- yor. Ofmadı, "bey" diyor. Daha sımaşığı "Ha, o mu? Benim canım ciğerim birkar- deşimdir" diyor. "Canım ciğerim kardeş" mermiolmuş bu ülkenin en iyi evlatlarının canını almış. Öteki "canım ciğerim kardeş" namlu ol- muş bu ülkede iyi olan, dürüst olan ne var- sa üstlerine ölüm kusmuş... Üstünde araba sürdüğümüz otoyolla- Durup Dururken Şiir... nn, içinde futbol izlediğimiz stadyumlann, geçtiğimiz köprülerin harcı kanla, irinle, eroinle, namussuzluklasulanmış... • • • Boğucu sıcakta durmaksızın terliyor- sun. Duşun altına girdin mi arınıyorsun. Ya içindeki kirlenme? Günlerdir iğrenç adamların öyküleriyle alt alta, üst üste, iç içesin. Kirlilik seni de sanyor. Nar ağacı- nın dallanna konan narçiçeği kanatlı ke- lebeğe görmeden bakıyorsun. İçinde ne bir sevinç kıpırdıyor, ne bir gülücük. Pes- pembe diliyle yalanan zifiri karanlık kedi- ciğinin maskaralıklarına duyarsızsın. Ke- diyi ayağınla itiyor ve gene bir yazıya, şu bitmek tükenmek bilmeyen yazılardan bi- rine dönüyorsun... Mafya öykülerinden kusmak geldi, baş- ka bir şey, örneğin Rusya'yı yazsan... De- meye kalmıyor, insanlığın en büyük umu- dunun mezannın kazıldığı o kızıl başken- tin lağımlarından mafya itleri fışkınyor. Ki- mi tetikçi, kimi bankacı, kimi eroin taciri, kimi politikacı... Içinden yükselen o'fkeyi ve yenilmiş bir umudun kederini sözcüklere dökmekte acınası biryetmezlik içinde kıvranıyorsun. Daha güçlü, daha ağız dolusu sözcükler ararken, dudaklannın ucuna belli belirsiz bir dize geliyor: "Bir şafak vakti ansızın I ırmak boylan- nın kaderi değişmiş olur..." Nâzım bu! Nâzım Hikmet. Ama tam da böyle miydi bu dize? Bellek yanılır. Kita- ba bakmalı. Peki hangisindeydi? Birinci cilt. Yok. İkinci, üçüncü... Yoksa beşinci miydi? Rusya üstüne yazacaktın... Ah, boş ver! Aradığın dizeyi de boş ver. Niye sayfalan böyle aceleyle çevirirsin salak! Durorada. Rasgele. Dur sayfalardan birinde. Oku. Durup dururken şiir!.. Yazı gecikiyormuş. Geciksin. Trakya hattı kaçabilirmiş. Kaçsın. Saat ilerliyor- muş. Dursun... Durup dururken şiir. ••• "Demir / kömür I ve şeker I ve kırmızı bakır I ve mensucat I ve sevda ve zulüm ve hayat I ve bilcümle sanayi kollannın I ve gökyüzü I ve sahra I ve mavi okyanus / ve kederli nehir boylannın, I sürülmüş toprağın ve şehirlerin bahtı I bir şafak vak- ti değişmiş olur." Arınıyorsun. İçin serin sularla yıkanıyor. Şiir pınarına eğil. Uzan boylu boyunca. Ellerin ıslak toprağa değiyor. Suyun ayna- sında kendini görüyorsun. Şiirin serin su- lannda için yıkanıyor. Arınıyorsun. Durup dururken şiir. Izin iste Nâzım'dan. Rasgele bir kitap çek. Aç. Emily Dickinson u. Oku. Arın- sın yüreğin: "An benden korkmaz/ Tanınm kelebe- ği." Emily Dickinson'u yalnızlığıyla baş başa bırak. Git bir başka şairle buluş. Sabri Kuşkonmaz'a uğra örneğin: "llkgördüğünüzyalnızlığa girdiniz. lEv- de yoklardı. I Orada fazla oyalanmadınız. I İkinci rastlaşma, yolda. I Çarpıp geçti- niz. I Ikiniz de anlamadınız." Boş ver yazıyı. Trakya hattı kaçarsa kaçsın. Şimdi, Edip Cansever'i çek raf- tan. Başla. Durup dururken yüreğin arın- sın... • • • Bu yazı mı? Durup dururken bir yazı iş- te! İster okunsun, ister okunmasın...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle