24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19 AĞUSTOS 1998 ÇARŞAM 12 KULTUR Ahmet Oktay'ın Selim Ileri'nin romancıhğını irdelediği kitabı Oğlak Yayınlan'ndan çıktı Şeytan, melek ve soytarı bir yazar GÜL ERÇETtV Ahmet Oktay yazın dünya- ı sıyla tam ellı yıl önce düz yazı l ve şiir türlerindeki yapıtlanyla aynı anda buluştu. Birkaç yıl önce Selim İleri'vle yaptığı bir söyleşıde. "İnsan kendi kurtu- luşunu yazıda bulabiliyor an- cak'' diyordu. Kunuluşunu hâ- lâ yazıda anyor Ahmet Oktay. Üstelik kendi yetisini sergiledi- ği yapıtlannın >anı sıra kültür dünyamızın öteki ustalarının yapıtlannı inceiiyor, bu yapıt- lardaki incelikleri de kitap halinde sunu- yor okura. Ahmet Oktay ya- nm yüzyılhk biriki- mıyle son olarak ya- zın dünyamızın bir başka köşetaşı olan Selim Ileri'nin ro- mancılıgını konu al- dı' "Selim tleri'nin Romancıhğı, Roman- ları - Şeytan, Melek, Soytan" adlı yapıtıy- frb'ütünlüklü bir Se- lim llen kitabı sunu- yor yazar. ' Ahmed Arif in şiirleri ve Enis Baturun Opera adlı kitabı üze- "fîf>e de benzer çalışmalar yap- mış olan Oktay, ileride de ken- dii'erine deger \ erdiği, bir şey söyledıklerine ınandığı yazarlar içjn bu tür çalışmalar yapabile- ceğini belirtiyor. Ahmet Ok- tay'la son kitabı ve Selim lle- rfnin romancılıgı üzerine söy- İfeÇtık. - Selim Ik'ri'nin romancılıgı ine böyle kapsamlı bir kitap la fikri nasıl oluştu? 'Selim Ilen'nın kıtaplarını ilk Çıktıkları günden itibaren bü- •yük titizlikle ve dikkatle okur- dum zaten. Bizim dostluğumuz ; -4â *Ölüm İlişkileri' üzerine yaz- i$ğ bir eleştinnin tartışma- başlamıştı. 'Cemil Şevket , Aynalı Dolaba İki Revol- Sjâr okudugunıda romancılık Shöyutunun giderek politikleştı- 3§ini ve tarıhsel bağlam kazan- 3sgını gördüm. O zaman da yi- L iîebir eleştıri yazmak amacıy- Ileri'nin eleştirel bir alaycılığı var. Dolayısıyla ister istemez şeytansı bir abartı hâkim kitaplannda.' la oturdum makinenin başına. Yazı yavaş yavaş gelişmeye baş- ladı ve bir kitap boyutuna ulaş- tı. Bunun üzerine ben de daha önce yazdığım yazıları da bir araya getirerek bütünlüklü bir îleri kitabı olsun bari dedım. - Selim tleri'nin Türk yaa- nındaki yerini Özetleyebilir mi- siniz? Selim, benim açımdan çok özgün bir yazar. Şöyle ki belkı de ironik bir biçimde etrafıyla dalga geçmek amacıyla kendi- ni bir tür popüler romancı ola- . ^ _ _ _ rak göstermeye özen gösteriyor. An- cak benim kanımca bunun tam tersi bir yazar. 'Her Gece Bodrum'dan itiba- ren romancı lıfmda tekniği açısından öyle bir okuyuşta kolay anlaşılabile- cek, çözümlenebi- lecek olan bir ro- mancı değıldir. Çok değişik kurgular uy- guluyor romanlann- da. Bir defa gele- neksel gerçekçi romandan alı- şık olduğumuz merkezı birkah- raman yok. Bu da dolayısıyla lle- ri'nin roman yazan olarak de- ğişik bakış açıları getirmesine olanak tanıyor. Ikıncı bir nokta olarak da Se- lim 1leri giderek bir dar çevre- nin, bir sanatçı çe\Tesınin yaza- n olmaktan çıkarak toplumun bütün katmanlarını kapsamaya dönen bir yazar olarak görünü- yor. Sanatçı çevrelerinin yaşa- mını koruyor elbette anlatıla- nnda ama toplumumuzun Meş- rutiyet dönemine kadar uzanan bir panoramasını da çizmeye başladı. Üstehk bunu yaparken de belırli bir merkezi figürün. kahramanın gelişim çızgisini göstererek yapmıyor bunu. Tamamen epizotik bir anla- tımla, tarihi, toplumsal. kültü- rel, siyasal olayları fragmanlar halinde yazıyor ama bunlan yi- ne fragmanlar halinde bir üst yapıya kavuşturarak birbirine eklemliyor. O zaman da örne- mak olanaklı degilse eski sağ gi- bı olmak da olanaklı değil. Selim lleri'yegelince dönüp, orada birtakım güzeilikler arar- ken maziperestçe bir tavır al- mıyor. O zaman yapılmış ola- nın en iyi işler oldugunu, bugün- den daha gelişmiş bir uygarhk, düşünce ve tinsel yaşam oldu- ğunu öne sürmüyor. Sadece o dönemlerde görülmesi gereken, bugün tarafından da özümse- necek olan bazı öğeler buluna- bilecek olduğuna işaret etmek için yapıyorbunu. Aldülhak Şi- nasi Hisar'ınbiçemi- ____^— ni büyük ölçüde özümsemiş olmasına ve ona öykünmesine karşın onun gibi bak- mıyorgeçmişe. Geç- mişin de zalimane yanlarını net bir şe- kilde ortaya koyuyor. - Kitabın sminiaça- bilir misiniz? Selim Ileri'nin çok alaycı bir biçemi var. eçmışı anlatırken maziperest bir tavır almıyor. Bugün tarafından da özümsenecek öğelere dikkat ı biraiaycıhk çekiyor sadece.' bu. Dolayısıyla da is- _ _ _ _ » _ _ » _ ter istemez şeytansı ri'nin erotizmle arasına belir- gin birmesafe kmTnasürecinide- ğerlendirir misiniz? Cinsellik artık tecimsel bir hale geldi. Bu konu daha önce- den de keşfedilmişti. Cinselli- ğin, erotizmin yazın yapıtlann- da dile getirilmesinin bir işlevi vardır. Bu hem ahlaki hem depo- litik bir işlevdir. Cinsellik yazı- na verili ahlakın eleştirilmesi, be- denin kullanımmdan doğan hak- kıngösterilmesi işleviylegirdi. Sonradan süreç içinde sek- törler büyüdükçe, kitap sektö- ^ ^ rü, yayın sektörü gehştikçebubirti- cari tema haline gel- di. Yani bu işlevler- le ilgili herhangi bir kaygısı olan olma- yan herkes tiraja. satışa yönelik kay- gıları doğrultusun- da bu yolu seçti. Se- lim en aykın sah- neleri ele alıyordu ama kitaplar satsın diye yapmıyordu bunu. Cinselliğin, erotizmin sınırları- ğın bir hürrıyet-özgürlük kav- ramının Ikinci Meşrutiyet'ten bu yana nasıl sürekli kösteklen- dığini başanyla seriyor gözler önüne. Bunlar bence romancı- nın önemsenmesi için dikkate alınması gereken noktalar. - Selim Ileri'nin tariheduydu- ğu UgL, Erich Fromm'un 'kültü- rel ölüseverlik' olarak tanımla- dığı maziperestlikten nasıl ayn- lıyor? Abdülhak Şinasi ve kendile- rini sağ ideolojınin ıçinde ko- numlamış olan SemihaAyla gi- bi yazarlar maziperestlik çizgi- sinin örnekleridır. Bu yazarlar içinde yaşanan günde savunu- lacak, takdir edilecek hiçbir yan bulamazlar. Her olumlu işin geç- mişte yapılmış oldugunu ve Tür- kiye'deki kültürel ya da siyasal dönüşümün bütün bu olumlu yanları ortadan kaldırdıgını sa- vunurlar. Bunun temelınde de- min de belirttiğım gıbı sağ ide- olojinin içinde yerleşmiş olma- lan ve toplumsal gelişmelerı bu noktadan izlemeleri etkilıdır. Onlara göre bütün gelişmeler Osmanlı döneminde. dinin ege- menliğinde olan bir toplum dü- zeninde yapılmıştır. Ancak hemen sağ ıdeoloji içinde Islami kesimeeklemlen- meyen bir yazar grubunun da ol- dugunu söylemek isterim. On- lar da yazın içinde kendilerini farklı bir yere yerleştirmiş du- rumdalar. Nasıl eski sol gibı ol- bir abartı hâkim kıtaplannda. Birtakım olayları en kötü, en olmayacak yönlerinden görü- yor. En iyi şeye bakarken de en kötü şeye bakarken de bir tür şeytanın avukatlıgını üstleni- yor. Öte yandan aslında herkesi melek olarak görmek istiyor. Romanlannda melek olmak is- teyen birtakım figürler de görü- yoruz. Soytarı da Shakespe- are'den bu yana toplumun olum- suz yanlannı gören, ortaya ko- yan insanı simgeler. Tabii ken- di çağlan içinde krallarla, yöne- ticilerle bağlantılı olarak çalışı- yorlar ve eleştirilerini doğru- dan ulaştırabiliyorlar hedefe. Halkın direnç biçimlerini ifade eden bir imge. Bu nedenle 'Şey- tan Melek' Soytan' adının Se- lim'in üslubuna ve kurguJama tekniğine uygun düştügünü dü- şündüm. - Yazın yaşamının başlangı- cında erotik/pornografîk sah- nelerbetimlemişolan Selim Ile- nın gelişmesinde önemli rol oy- namıştı. Yazın sektörü başka yazarlar tarafından böyle bir yagmaya ugrayınca Selim de kendisini çekti bu konulardan. - Selim fleri için toplumcu ya- zar nitelemesini kullanabilir mi- yiz? Toplumcuyu klasik anlamda sosyalist-realist olarak anlıyor- sak Selim 1leri sosyalist-realist bir romancı değildir ama bire- yin gelişmesine konan engelle- rin, dolayısıyla toplumsal kısıt- lamalann var olduğu bir toplu- mu irdelemek, eşitlik arzusunu dillendirmek bağlamında yak- laşırsak toplumculuğa çok da soguk bakmayan biryazar. Top- lumculuk meselesini romanla- nnda da tartışıyor. Politik düz- lemde de, kültürel düzlemde de fazla sektertavırlara yakın dur- madığını gösteriyor. Ama bu toplumun meselelerine uzak durduğu, toplumun daha iyiye gitmesi için çalışmadıgı anlamı- na gelmiyor. Büyük I .1. J|bî Zengin, ünlü, şanslı bir aile olan AZERAC ailesinin öyküsü... Heyecan dolu bir dizi... TRnr Eskihisar Kalesı'nde havai fişekli açılış KûltürServisi-Gebze Es- kihisar Kalesı içıne Bericap Kapak Sanayi Limited Şir- keti taraftndan yaptınlan 1000 kişı kapasiteli amfitiyatroge- çen akşam Kültür Bakanı Is- temibanTalay' ın katılımıyla açıldı. lstemihan Talay, Bericap'ın kültürel varlıkJanmıza sahip çıkmasından dolayı duydu- gu mutluluğu belirtti. Özel sektörün kültürel varlıklann korunmasında daha fazla rol üstlenmesi gerektiğini belır- ten Talay, Eskihisar Kale- si'nin restorasyonu için 48 milyar lira ödenek aynldığı- nı ifade etti. Talay yeni vergı yasalany- la kültürel varlıklann korun- ması için bu yıl 2 trilyon li- ralık gelir elde edıleceğini de belirtti. tstanbul BoğaziçiSen- foni Orkestrası'nın amfiti- yatro da verdigı konser izle- yicilere hoş dakikalar yaşatır- ken konser sonunda havai fi- şek eşüğinde seslendirilen 10. Yıl Marşı dinleyicilerin kanlımıyla gerçekJeşti. M.Ö. II yüzyılda yapıldı- ğı varsayılan Eskihisar Ka- lesi M. S. 1241 yılında Bi- zanshlar tarafından genişle- tilerek yeniden onanldı. M.S. 1350'li yıllarda ıse surlarla çe\Tİldi. Iç kale 30 x 62.50 metre boyutlannda. kalenin surlan 1.50 metre kalınlıgın- da. 1998 yılında korumaya alınan kale, Bericap'ın baş- \urusu ve projesi ile restore edildı. Yazar Julien Green 97 yaşında öldü kalıtcLî tizıLcr LçLn bo^rt^ KüMr Servisi -Yaşamının büyük bölümünü Fransa'da geçiren Amerikan asılh yazar Julk'n Green 97 yaşında ara- mızdan aynldı. 1971 yılında Academie Francaise'nin ilk Fransız ol- mayan üyesi olan \ e bu üye- liğini 15 yıldan fazla sürdü- ren Julien Green, 30'un üze- rinde kitapla okuyucusunun karşısına çıktı. Green. 1900 yılında Ame- rıkalı bir aılenin çocuğu ola- rak Fransa'da dünyaya geldi. Romanm yanı sıra felsefi me- tinler, otobıyografiler de ya- zan ünlü yazar, duyusal zevk ve ruhsal dinginlik arasında- ki zıtlıklan gündeme getirdi kitaplannda. Fransız okulla- nnda eğıtım gören Green, ka- tolik olmayı tercih etti ve bu- nu eserlerinde de yansıttı. Amenka ve Fransız ordusun- da görev yapnktan sonra am- casının maddi yardımlanyla eğıtimini Virginia Üniversı- tesı'ndesürdürdü. 1922yılın- da Fransa'ya geri dönen ya- zar, Pamphlet Against the Catholics of France'ı yayım- ladı.Green'in 1926yılrndailk romanı Mont-Cinere yayım- landı. Francois Mauriac, Je- an Cocteau, Andre Gide gi- bi yazarlardan etkilenen Gre- en'in ilk ve son Ingılizce ki- tabı Memones ofHappy Days ise 1942 yılında oku>"ucula- nn beğenısine sunuldu. Kitaplannın çoğu yazar ha- yattayken Fransız klasikleri kapsamında tekrar yayımlan- dı. Green'in 1989 yılında Les Etoiles du Sud (Stars of So- ut) adlı kitabı okuyuculara sunuldu. DEFNE GOLGES TURGAY FİŞEKÇİ Ataçtan Kalan Gazetemizin Kitap Eki, 100. Doğum Yılı'nda d şünce dünyamızın önde gelenlerinden Nurullc Ataç'ı çeşitli yazılarla andı. Pazar günkü yazısında da llhan Selçuk ağabe Ataç'ın iki başat özelliğini öne çıkardı: Birincisi: Cumhuriyet'in yarattığı yeni insanc Ataç. Nedir bu yeni insanın özelliği? Inanan değil; düşünen, ırdeleyen insan olmas Ataç bu özelliğini öylesine öne çıkarmıştır ki, sar ki inandığı hiçbir şey yokmuşçasına her düşür cenin karşıtını da öne sürmekten çekinmez. "Proî pero ile Caliban", "Allı ile Konuşmalar" başlıklı ya zıları farklı düşünceleri karşı karşıya getirip doya sıya tartıştığı yazılardır. Ortaya attığı düşünceleriı karşısına yine kendisinin dikilmesi onu bu yönüy le benzersiz kılmıştır. Ataç'ın kaleminin ucunda kıvılcımlar saçaral pariayan zekâsı, kimilerince onun Cumhuriyet dö neminin birkaç dâhisinden biri olarak sayılması na neden olduğunda yüzü kızanp öfkelenmiştir. Ataç'ın ikinci özelliği bugünün ilericileri için da- ha da önemli: Bunu llhan Ağabey şöyle açıklamış "Sosyalizme erişmek için Aydınlanma Devri- mi'nin süzgecinden geçilmesigereğiyaşanan ni- ce olayla ortaya çıktı. Ataç'ı 'bireyci' olarakazım- samak isteyenler, Ataç'ın 'birey' olmak yolunda bir dönüm noktasını vurguladığını artık görüyor- lar." Birey olmak, her şeyden önce insanlann toplu- luk inanç ve güdülerinden kurtulup düşüncelen- ni özgürce geliştirebilecekleri donanıma sahip ol- malanyla gerçekleşir. Bu donanım insanlık kültürünün temel yaprtla- nnı tanımak ve özümsemekle gerçekleşir. Eksik kül- tür, eksik bireydir. İnsanlık kültürüyle donanmış bi- rey ise, bugünün şaşkın dünyasının içinde berrak bir bilinçle yolunu bulabilir. Yüzyılımızın sosyalizm uygulamalan, sömürüsüz toplumlar yaratmak isterlerken, bireylerin toplum- sal dinamik içındeki rollerini yadsıdılar. Bireyin toplum karşısında sinik kalması, bir yandan top- lumsal gelişmenin hızını yavaşlattı, öte yandan da renksiz, bir örnek insanlardan oluşan durağan toplumlar ortaya çıktı. Cumhuriyet tarihimizde Nurullah Ataç denli önem taşıyan bir başka aydın kişilik de Sabahat- tin Eyuboğlu'dur. Ancak bu iki insan aynı zaman- da farklı anlayışlarıyla bir tartışmayı da sürekJİ gün- demde tutmuşlardır. Melih Cevdet Anday'ın anılar kitabı Akan Za- man Duran Zaman 'da aynntılanyla anlattığına gö- re, Ataç'ın 'seçkin aydınlar'ı savunmasına karşın, Eyuboğlu sanatın ve şiirin halka yönelik olmasını istiyordu, bir tür 'aydın-halk' çatışmasıydı arala- rındaki. Bu farklılık Köy Enstitüleri'ne yaklaşımda da kendini gösterir. Eyuboğlu, bu girişimi, köylere aydınlanmayı taşıyacağını düşünerek coşkuyla desteklemiş, oralarda dersler vermişti. Ataç ise ka- yıtsızdı bu çabaya. O henüz aydınlanmızın yeter- li donanıma sahip olmadtklannı düşünüyor, ken- dileri yeterince aydınlanmamışyan-aydınlann hal- kı da aydınlatamayacaklanna inanıyordu. 'Prospero ile Caliban' başlıklı yazılarında Ataç, Shakespeare'in iki kişiliğinden yola çıkarak halk ile aydını karşı karşıya getirip tartıştırır. Ona göre yeniyi ve ileriyi anlayabilmek gerçek aydınlara öz- gü biryetenektir. Geniş halk yığınlan ise ancak ay- dınlann saçacağı ışıkla aydınlanabilir. Bu neden- le aydınlann varlığıdır, ancak toplumlan geliştire- cek olan, daha doğaısu aydınlann dediklerine ku- lak vermelidir toplumlar. Ne ilginç bir tartışma değil mi? Bugünse geniş halk yığınlannın aydınlardan de- ğil, ama iletişim organlanndan gelen bir bilgilen- dirme içinde olduklan söylenebilir. İletişim gücü- nü eline geçiren başlıyor halkın beynini bombar- dımana. Melih Cevdet, o yıllardan söz ederken, "Biz Cumhuriyet döneminde hem yeniden doğuş'u, hem uyanış dönemini, hem de modem çağı hız- la yaşamak istedik. Yaşadık da" der. Ya bugün, bizler Ataç'tan Eyuboğlu'ndan son- ra gelenler. Biz bugün nasıl bir ülkede yaşıyoruz? Doğan Katırcıofilu Cumhuriyet Kitap Kulübü'nde • Kültür Servisi - Dogan Katırcıoğlu, bugün saat 18.00'de Cumhuriyet Kitap Kulübü Taksim Şubesi'nde Olur Böyle Vakalar adlı kitabını imzalayacak ve okurlanyla söyleşecek. Son kitabı Olur Böyle Vakalar üç baskı yapan Katırcıoğlu, gazeteciliğe 1955 yılında başladı. Katırcıoğlu'nun kitaplan, tümüyle yaşanmış öykülerden oluşuyor. K Ü L T Ü R İ Ç İ Z t K K Â M İ L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle