Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 3 TEMMUZ 1998 CUMA
12 KULTUR
UPSD'nin inatla sürdürdüğü Genç Etkinlik, geleceğin ütopyasını içinde banndınyor
Tümüyle gençliğîıı eseri bir sergi
CANAN BEYKAL
4. Genç Etkinlik. TÜYAP'ın kişiliksiz
salonlanna temmuz ayının rehaveti içın-
de genç soluğuyla canlılık getırdi yine.
Yaz tatilimi erteleyecek denli (hâlâ) önetn-
sediğim tek bir etkinlik vardır, o da
UPSD'nin inatla sürdürmekte olduğu
Genç Etkinlik'tir. inatla diyorum, çünkü
maddi, manevi her tür sıkıntı ve engele
karşın, UPSD bu etkinliğinden vazgeç-
memiştir. Hazırlıklan sürerken bile bu
yıl etkinliğin yapılmayacağı konusunda
dedikodularçıkanlmıştır. Kimin bundan
bir çıkan olabilir ki? Ama gerçekleşme-
mesini umutla bekleyenleri UPSD hüs-
rana uğratmıştır. Bunun için UPSD'nin
genç yönetim kadrosuna ve başından be-
ri bu sergiyi özveriyle. başanyla yürüten
proje sorumlulannın tümüne bravo.
Acil gereksinimden doğdu
Bu yıl sergi tümüyle gençliğin kendi
eseri olmuştur. lyi yanlannın onurunu
yaşamak, eleştirilecek yanlannın hesabı-
m vermek de onlara aittir. Zaman zaman
bu etkinlik konusunda benim duygusal
davrandığımla ılgıli eleştirileryapılmış-
tır. Nasıl duygusal olmam? Büyüdüğünü
gözlediğim birçocuk gibidirGenç Etkin-
lik. Bu etkinliğin oluşumuna katılan, eme-
ğini veren herkesin benzer duygusal ba-
ğı yaşadıklanndan kuşkum yok. Bu genç-
lerin içinde sınırlan nerelere kadar geniş-
letebileceklerini bildiklerim, umdukla-
nm, dost olduklanm ve rotalannı hâlâ
izledikJerim vardır. O yüzden bizim eleş-
tirilerimizin, serginın başından beri böy-
lesi bir etkinliğe karşı olanlannkinden
elbette farkı vardır. Benim için etkinliğin
kendisi önceliklidir. Bu etkinliğin neyi
amaçladığı, bu amacına ne kadar ulaşa-
bildiği, eksik olan neyi doldurduğu, han-
gi gereksinimlere yanıt aradığı önemli-
dir.
Dünyada ilk kez sadece sanatçılarca
gerçekleştirilen böylesi büyük çaplı bir
sergi, son derece genç bir nüfusa sahip
bu ülkedeyapılmaktadır. Serginin kendi-
si acil bir gereksinimden doğmuştur. Bu
'u yıl sergi tümüyle gençliğin kendi eseri
olmuştur. Türkiye'de gençliğin tek önemsendiği
yer burasıdır sanki. Genç Etkinlik sadece
gençlerin değil, onlan eğiten güzel sanat
kurumlannın da yeniden değerlendirilmesinin
işaretlerini taşıyor.
yüzdendirki Genç Etkinlik geleceği işa-
retler. onun miman projesini çizer. Bu et-
kinliğin gençliğin eliyle yapılmasında
önderlik ederek. bugüne kadar tepeden
yaptınmlara alışmış bir ülkenin genç sa-
natçılanna. kendileri hakkında karar ve-
rebilmeerkini kazandırmayaçabalar. Bu
bile biretkınliği önemli kjlmaya yeter. Ser-
ginin elemesinin olmaması, kaliteyle il-
gili tüm sorunları kaçınılmaz biçimde
yaşatmasına karşın, yine de ileri bir aşa-
madır. Çünkü genç sanatçıya kendini
eleştirebilme. sınama ve değerlendirebil-
me, kendine acımasız davranabilme, ki-
şisel hesaplaşmasını yapabilmeyetileri ka-
zandınlmaya çabalanmıştır.
Hatta birbirlerini sorgulayabilecek ve
kendi eleştirmenlerini, kuramcılannı, dü-
şünürlerini ve yazarlannı yetiştirebile-
cek özgür \e özgüvenli yetişmelerinin
olanaklan hazırlanmıştır.
Türkiye'de gençliğin tek önemsendiği
yer burasıdır sanki. Her ne kadar onlar ken-
di yapıtlannı açılış gününden sonra **ev-
latianıu canıi avlusuna bırakıp giden"
(Cemil Ergün'ün benzetmesi) ebeveyn-
ler gıbı önemsemeseler, pek çoğu için
katalogda adlannın yer almasıyla kısa
dönenıli ve acele bir biyografik kazanım
olarak değerlendirilse biie. UPSD ikinci
gün gerçekleştirdiği bir açıkoturumda
"•ütopya" kavramını gündeme getirerek
etkinliğin geleceğini ve sanatı sorgulama-
ya açmıştı. Bu ne demektir? Bunun üze-
rinde bu denli önemle ve vazgeçmeksi-
zin durulmasının anlamı nedir? Sanırım
umudun yitirilmesi istenmiyor. Çünkü, bi-
linir ki umut, gelecek ve düşünülmeyen
düşüncelerdemektir. Çünkü gelecek genç-
GitardUknince
LALE KUYUCU
tlginç bir caz simasıdır George Benson.
Kendini kolay kofay kategorize ettirmez.
Eleştirmenler gitar tekniği ve şarkıcılığı
arasında kararsız kaladursun; George
Benson'un dinleyicileri günden güne artıyor.
Caz gitaristleri arasında sivrildiği
dönemlerde Ws Montgomery nin mirasçısı
olarak nitelenen George Benson'ın öyküsü
1943'te Pittsburgh'de başlar. Charlie
Christian m Benny Goodman'la yaptığı
kayıtlan dinleyerek cazla ve cazın içindeki
gitar sesiyle tanışan Benson. şarkı söylemeye
daha da önce başlar. Onlu yaslannda Charli
Parker'dan dinlediği "JustFriends", bugün
dinlediğimiz George Benson'a özgü gitar
ve vokal tekniğıni şekillendiren etkılerden
biri olacaktır. Charlie Parker'm saksofona
getirdiği "ses
M
in bir benzerini gitarda
aramaya koyulur Benson. Tıpkı Bird'ün
saksofonu seslendirişi gibi, George Benson
da gitan seslendirir. Üstüne üstlük bu sesi
eşsesli vokaliyle de güçlendirir.
Cebındekiesinle 1960'taJackMcDuffın
grubuna katılan George Benson, üç yıl
içinde hem tekniğini geliştirir; hem de
zamanı çok ekonomik kullanan bir
müzisyene dönüşür. McDufF'la çalışmak
çok zordur ama. George Benson bu
deneyimden müzikal hayatını belirleyecek
derslerçıkanr. McDufF'tan sonraki yıllarda
Lonnk Smith \ e Ronnie Cuber'la birlikte
müzik üretir. Bundan sonraki yıllarda üniü
yapımcı Creed Taylor'la bir araya gelir.
Taylor'ın öncülüğündeki George Benson,
bir yandan pop ve pop- caz listelenndeki
ticari başarısını sürdürürken, bir yandan
da cazın olmazsa olmaz isimleriyle çalışır.
Freddie Hubbard, Ron Carter. Airto
Moreire, Hubert Lavvs, Herbie Hancock
ve Miles in the Sky albümünde bir araya
geldiği Miles Davis bu isimlerden en
belirleyici olanlardır.
George Benson, swing'den bop'a, rhytm
& blues'dan popa uzanan uzun soluklu bir
çizginın her noktasında kendisi gibi ve
özgün olmayı başanr. Pop ve pop-cazdakı
yükselışinin caza getirdiği rengı gölgelediği
dönemlerde bile tartışılmaz bir gitar- vokal
uyumunun en rafıne ömekJerini verir. 1976
tarihlı Breezin ıle ulaştıgi nokta onu ticari
başannın yanı sıra en iyi caz gitaristleri
arasına katar. Bu albüm bircaz müzisyeninm
aldığı ilk platin plak olur. Breezin George
Benson aynı anda R & B, pop ve caz
listelennde zirvededir. Benson'ın en iyi
caz şarkıcılarından bin olduğunu da vıne
Breezin albümündeki This Masquerade
adlı şarkıdan öğTeniriz.
George Benson'ın caz sahnesindeki rolü
kıtlelere ulaşmanın müzikaletiyi \ itirmeden
de başanlabileceğini kanıtlamaktır adeta.
Bu rolü çıkanrken her sahnede birözelliğini
ortaya koyar Benson. Herbie Hancock'la
kitlesellıği paylaşan Benson, zenci funk
müziğınin de önde gelen ismıdır. Enstrü-
manlannda usta olan caz müzisyentennin
şarkıcılıkta da en öne geçtiklerinin bir
örneği de George Benson olur. Tıpkı Louis
Armstrong,Chet Baker,ClarkTerry.Grady
Tate.RichardBooneve George Adamsgıbı
o da iki müzik gücünü her notaya taşır.
Onu dinleyenler en çok Benson'ın cazı
sımsıkı kucakladığı albümleri bekler.
Özellikle caza bir daha aynlmamak üzere
dönüşünü müjdeleyen Tenderly ve Big Boss
Band albümlerinde artık çıta alabildiğine
yükselir. Benson akıcı. araştırmacı bir
gitaristle şarkı sözlerinin hakkını veren.
ama aynı zamanda çok iyi bir scat şarkıcısı
olan iki müzisyenı aynı bedende buluşturur.
Şarkıcıvla gitarist kâh söyleşir kâh atışır.
George Benson'ı dinlemek, eşsesli gitar-
vokal düeti için bir araya gelmiş Nat King
CoJe'un ve VV'es Montgomery'nin izlerini
bugüne ulaşana dek sürmeye benzer.
Bu gece Istanbul'u bir kez daha şaşırtacak
Benson. Aynı bedende birleştirdiğı şarkıcı
ve gitarist ruhlannı bize ulaştıracak.
Karşımızda çok dengelı bir bileşim var.
Keyfini sürmek gerek...
Uluslararası Doğu Akdeniz Kültür ve Sanat Vakfi'nın düzenlediği festival, 21 Ağustos'ta başlıyor
Ege ve Akdeniz'de Amfor Müzik Festivali
• "Bu yıl Efes'te açılış yapacağız. Bodrum ve Marmaris
kalelerinde konserler vereceğiz, kapanış konserleri
Aspendos'ta olacak. Eserler dört dörtlük, ancak bu yıl
klasik bir çizgide gidiyoruz."
NURDAN CÎHA.NŞÜMUL
Ulusal kültürü, uluslararası alan-
da tanıtmak ve bu tanıtım için ge-
rekJi çalışmalan yapmak amacıy-
la'Lhıslararası Doğu Akdeniz Kül-
tür ve Sanat Vakfi' kuruldu. Mer-
kezi Vjarmans'te bulunan ve Mar-
mara Üniversitesi lletişim Fakülte-
si Dekanı Prof. Dr. AteşVuran'ın
başkanı olduğu vakıfta piyanist
Hüseyin Sermet, Savaş Ulu, Yıkiı-
rım Yiğiter bulunuyor. Vakfın şe-
ref başkanı ise flüt sanatçısı Jean-
Pierre Rampal. Mordo Dinar da
vakfın gönüllüleri arasında yer alı-
yor. Vakfin ilk etkinliği ise 27 Ağus-
tos -10 Eylül tarihleri arasında ger-
çekleştirilecek olan Amfor Müzik
Festivali.
Fesrivai. 27 Ağustos'ta Efes An-
tik Tiyatro'da şefJean Pierre Ram-
pal'ın yönetiminde tzmir Devlet
Senfoni Orkestrasfnın vereceği
konserle başlayacak. Konserin so-
listleri Rampal, Hüseyin Sermet ve
Eric Lesage. 29 Ağustos'ta lzmir
Devlet Senfoni Orkestrası, Efes
Antik Tiyatro'da Paul Meyer (kla-
rnet) ve Tedi Pavarami'ye (keman)
eşlikedecek. Eric Lesage. Hüseyin
Sermet. EdgarGuggeis ve Mkha-
dGartner. 30 Ağustos'ta Bodrum
Kalesi'nde. 2 Eylül'de Marmaris'te
konser verecek. 4 Eylül'de Yuko
Mori. Dimitri Khlebsevitch. Igor Ki-
ritchenko. Marc Marder ve Hüse-
yin Sermet. Marmaris Kalesi'nde
müzikseverlerle buluşacak. 5 Ey-
lül 'de Marmaris Kalesi'nde Elysee
Yayü SazDörtlüsü, 6 Eylül de Bod-
rum Kalesi 'nde Kun VVoo Paik pi-
yanoresitali gerçekleştirilecek. Yu-
ko Mori, Dimitri Khlebsev itch. Igor
Kiritchenko. Marc Marder ve Hü-
seyin Sermet, ~l Eylül'de Bodrum
Kalesi'nde konser verecek. 9 Ey-
lül 'de ise Aspendos Antik Tı v atro-
su'nda şef Alexander Schwinck
yönetimındeki lzmir Devlet Sen-
foni Orkestrası Sermet. Lesage ve
Paik'e eşlik edecek. 10 Eylül 'de ise
Aspendos Antik Tiv atrosu'nda Ale-
\ander Schwink yöneteceği. Tedi
Pavarami, Xavier Philips ve Eric
Lesage'ın katılacaklan son konser
var.
Piyanist Hüseyin Sermet'le fes-
tival hakkında konuştuk.
- Bövle bir festival dü/enlemeve
Vakfin kunıcusu Hüseyin Sermet
nasıl karar verdiniz?
H C S E M N SERMET- Festiva-
lin oluşumu askerlik dönemıme
dayanıvor. Arkadaşım V ıldınm Yî-
ğiter'le askerde tanıştım. Marma-
ris'te yörenin tarihi ve doğal güzel-
liklerine müzisyen gözüyle bak-
tım. Buranın müzik festivali yap-
mak için dört dörtlük bir yer oldu-
ğunu gördüm. Bu yıl da vakfı kur-
duk. Mümkün olduğu kadar az ha-
tayla bir festival düzenlemeye ça-
lışacağız. Bu konuda genç. tecrü-
besiz olduğumuz için ister ıstemez
bazı hatalar yapacağız. Ama kısa
süre içinde onlan telafi edip geliş-
tirmek istiyoruz festivali.
- FestivaJ sürekli Bodrum. Mar-
maris'te mi dü/enlenecek?
SERMET- Bu yıl Efes'te açılış
yapacağız. Bodrum ve Marmaris
kalelerinden sonra kapanış konser-
leri Aspendos 'ta olacak. Kendimi-
zi bu yerlerle sınırlamıyoruz. Mi-
let, Perge.. O kadar çok yer var ki.
- Festivali destekleyen kunım ve
kuruluşlar \ar mı?
SERMET- Marmara Turizm
Acentesı. Japon piyano markası
Kavvai. Japonya'daki en son tur-
nemde bu festivalden Kavvai yetki-
lilerine söz ettim: bize iki konser
piyanosu veımelerini istedim. Fes-
tival boyunca hiçbir ücret almadan
sigortasını yaparak bize iki piya-
no gönderiyorlar ve birde Japon tek-
nisyen gelecek. Bu tür şeyler Tür-
kiye'de çok önemli. Yoksa ne gibi
hatalar olduğunu, ne gibi piyano-
lardaçalındığınıbıliyorsunuz. Mar-
mara Turizm Acentesi bütün mü-
zisyenlerin ve enstrümanların
taşınmasını, konaklamayı sağlıyor.
- Jean Pierre RampaTle nasıl ile-
tişime geçtiniz?
SERMET- 'Kolumun alüna pi-
vano>u alıp' konser vereceğimiz
yerlerin akustiğini kontrol edeme-
yeceğim için bundan beş altı ay
önce klarnet sanatçısı Paul Meyer
ve piyanist Eric Lasage ile bu yer-
leri gezdik. Biraraba kiraladık ve
amfitivatrolarda klarnet çalarak
akustıği kontrol ettik. Turistik se-
yahat gibi görünen bir iş seyaha-
riydi bu. Bu arkadaşlar başından be-
ri projemize ortak. Jean Pierre Ram-
pal'e de böyle bir fıkrimiz olduğun-
dan bahsettik. Rampal zaten Tür-
kiye've gelmiş. konserler vermiş.
73 vaşında ve iki genç müzisyenin
gelip de kendi sine hadi beraber bir
şeyler yapalım demesi onu heye-
canlandırdı. Bizim şeref başkanı-
mızolmavı kabul etti.
- Festival programını belirlerken
nekri gözönündebulundurdunuz?
SERMET- Programımız son de-
rece klasik. Halk açısından tehli-
keye atılmamış bir program. Eser-
ler dört dörtlük. ancak bu yıl kla-
sik bir çizgide gidiyoruz. Bu yıl
hiçbir şekılde nske giremezdik.
- Festival kapsamında gelecekte
neler yapmayı pianlıyorsunuz?
SERMET- Bundan sonra genç
Türk sanatçılanna sazı ne olursa ol-
sun. imkânımız dahilinde konser fir-
satı tanıyacağız. Elimızdeki im-
kânlar çoğaldıkça ve kendimize
güvenimiz yerine geldikçe. yaşı ne
olursa olsun çağdaş Türk besteci-
lerinin de yapıtlannı seslendirmek
istiyoruz. Bu arada Türk müziği
ile Batı müziği arasında sentezler
oluşturmayı planlıyoruz.
lik demektir. Bu klişe sözlerin aslında
doğnı olduğunun kanıtını, o gün iki ço-
cuğun doğal oyun alanı olarak sanatla iç
içe. pek çok yetişkinden daha ciddiyetle
serginin keyfini çıkartmalannda gördüm.
Bu iki çocuk hangi yapıtın karşısında gü-
lüneceğini. hangi yapıtın karşısında üzü-
lüneceğini araştırarak örtülü örtüsüz, ışık-
lı. karanlık her bir bölmeye dalarak, her
bir yapıtın emrettiğini yerine getirerek
(örneğin "Kendi giinahınızıyazınız" ad-
lı iş) gerektiğinde burun kıvırarak, gerek-
tiğinde alay ederek ama sonunda sergi-
nin (bence de) en iyi işini seçtiklerinin bir
belgesi olarak VahitTuna'nın "Henrv'nin
arabası" dedikleri san dolmuşunun için-
de keyif çatarak bütün gün etkinliği ya-
şadılar. Bu. ütopyanın ta kendisiydi. Eğer
alışılmışın dışına çıkan bir sanat yaratı-
lacaksa bir gün. elbette bu sanat böylesi
yapıtlara alışmış olanlar tarafından yara-
tılacaktır. Sanat sergilerini kendi yaşam-
lannm doğa! bir alanı olarak görebilen-
ler. sanatı hayatlannın birparçası olarak
kabul edebilenler tarafından yaratılacak-
tır. Sadece bu açıdan bile Genç Etkinlik
geleceğin ütopyasını içinde banndınr.
Şimdiki günün gerçeği
Sergiyi izlerken, sanat bugün bize ne
anlatıyordiyedüşündüm. Sanatın sosyal
yaşamımızdaki önemi ve etkisi ne du-
rumda diye sordum. Bu tür sorulan sor-
mamız için aracıdırlar bu sergiler. Sanat
büyük kent yaşamının ve enformasyon
aracılannın egemenliğinde mi, yoksa gün-
lük yaşantımıza farklı gözlerle bakabil-
memizi sağlayacak güce sahip mi? Ger-
çekte günlük yaşamla sanat arasında bir
fark v ar mı? Burada hiç kuşkusuz gerçek-
likle yuz yüzeyiz. Umut ve umutsuzlu-
ğu, iyimserlikle kuşkuyu yan yana görü-
yoruz. Yıkımı, şiddeti, vahşeti sunarlar-
ken gençler, aynı zamanda aşkı, acımayı
ve edilgen bir karşı çıkışı da notluyorlar.
Ama gerçek hayatta da bunlar yan yana,
neredeyse sınırlan birleşiyor gibi. Gör-
düğüm ve açıkoturum sırasında izlediğim
kadanyla büyük ideallerin, romantik dü-
şüncelerin yok olduğu kesin. Şimdinin,
şimdiki günün gerçeği anla-
tılıyor ve bu gerçeklik (iyi
düşünülmüş ya da kötü ta-
sarlanmış olabilir) burada,
bu dünyada, bu ülkede, bu
kentte, bu medya aracılığıy-
la tüm kitlenin aynı anda ya-
şadığı. ciddi ile saçmanın,
düzeyli ile düzeysizin birbı-
ri içine geçtiği o belirsiz bi-
tişme noktasında tüketilive-
ren bir gerçeklik. Sanat işte
bu gerçekliği genç sanatçı-
nm kendisine, kendi gerçek-
liğine dönüştürdüğü bir ey-
lem oluyor. O nedenle gün-
lük yaşamla sanat. kitle ile
sanatçı birey arasındaki fark
ya da bağ (sanatçı gencin
düşün yeteneğinin düzeyiy-
le orantılı olarak) görülür
kılınabiliyoryada iyiceyok
olabiliyor.
Gereksinimlere yanıt
Genç Etkinlik sadece
gençlerin değil, onlan eği-
ten güzel sanat kurumlannın
da yeniden değerlendirilme-
sinin işaretlerini taşıyor.
Böyle bir gerçeklikle yüz
yüze olan ve bu gerçekliği
yansıtmak isteyen ve bu ger-
çekliğe uygun araç ve yön-
temi kullanma gereksinimi
duyan (Her genç sanatçı için
bu gerçekten bir gereksinim
sonucu mudur? Tartışılır)
gençlerin estetik eğitimi ve
bu eğitimle görevli kişile-
rin eğitilmesi. yeni bir yapı-
lanma gereğini de doğuru-
yor. Yeni yapılanmamn ama-
cı, yeni gereksinimlere ya-
nıt vermektir. Güzel sanat-
larla ilgili kurum ve kadro-
lan bu yeni gereksinimlere
yanıt verebiliyorlar mı? El-
bette gençler rehavetlerin-
den bir an önce sıynlmalı
ve medya gösterilerindeki
gibi derinliksız gösteri dü-
zeyindeki düşünce kınntı-
lanyla yetinmeyi, biz izle*-
yenlerin de yetinmelerini is-
tememelidirler. Ancak, gü-
zel sanatlaröğrenim veeği-
tirninin de kendi koşullan-
nı sorgulama zamanı gel-
miştir. Ne geleceğin sanatı-
nı yadsıyan ve hayata geçi-
rilmeyecek olan bir akade-
mizme düşmeli, ne de öğren-
cinin bir genç sanatçı olarak
sanatı üzerinde kuracağı oto-
riteyi sağlayacak tasanm gü-
cü, bilgi donanımı, uygula-
yım yetisi ve düşün yetene-
ği oluşturmayan "üretim için
üredm" fikriyle her şeyi bir-
birine kanştınp, her şeyi ay-
nı değere indirgeyen, bu yüz-
den "sonsuz çeşitlilikte ve
can sıkıcı benzeıiikte" üre-
timlere düşülmemelidir. Sa-
nınm gençler burada sergi-
ledikleri işlerle bunlan söy-
lemek istiyorlar. Bazı yapıt-
lann ve genç söylemin kar-
şısında "yardım işareti"ni
görmüyorsak. yeterli duyar-
lıkla onlara ve gereksinim-
lerine yaklaşamıyoruz de-
mektir.
YAZI ODASI
SELİM tLERİ
Geçip Giden Ülküler
Ülküm yazar olmaktı. Bu duyguya, bu hevese çok
küçük yaşta kapıldım. Okuma-yazmayı bilmeden.
Annem öğle uykusuna yatırmadan önce masallar
okurdu. Çok masal kitabı yoktu evimizde. Dört-beş
kitap. Ablamdan kalanlar.
Sonra okuma-yazma öğrenince yeni kitaplar aldı-
lar bana. llki, Varfık Yayınları'nın Dünyanın En Güzel
Masallan'yd\,
Annemin okuduğu masallar hem Türk masallan,
hem de dünya edebiyatından masallardı. Dinlerken
büyülenirdim. Onlan, kitaplardaki tektük resimden de
esinlenerek, belleğimde yaşatır, düşlerimde canlan-
dırırdım.
Dahası, yeni serüvenler, yeni sonlar, yeni hayatlar
biçerdim hepsine. Kendim kurmazdım da okunandan
yola çıkarak, yeni dile getirişlere varmaya çalışırdım.
Zaten yazaüığımın öyle birakışı oldu: Çoğu kez, bir
dize, bir anlatım bende yazma isteği uyandınr. Oku-
duktan sonra yazı masası başına geçerim. Okuma-
dan yazdığım enderdir.
Yazma seruvenimde başansız öğrenci oluşumun ro-
lü söz konusu. Başarısız bir öğrenciydim. Dersleri
dinlemez, ders krtaplanmızdan hiç hoşlanmazdım.
Severek okuduğum tek ders kitabı hatırlamıyorum.
Notlanm, daha ilkokuldan, zayrf-orta-iyi üçgeni ara-
sında gezindi durdu. Yalnız 'tahrirööevi'nöen, yani kom-
pozisyondan birkaç kez 'pekiyi' aldım. O pekiyiler, sa-
nınm, beni bir şeyler yazmaya itiyordu.
llkokuldayken roman yazmaya kalkıştım. Adı Dolu
Yıllar'du
Her nedense tefrika yöntemiyle yazmayı denemiş-
tim: Günde birkaç saat çabalar, aklım sıra, birtefrika-
lık bölüm kotanrdım.
Dolu Yıllar adını nerden bulmuştum? Bana öyle ge-
liyor ki bu ad, gerçekten tefrika edilmiş bir romanın
adına öykünmeydi: YıllannArdından. Yılann Ardından,
Muazzez Tahsin Berkand'ın uyarlaması bir roman-
dı ve Hürriyet gazetesinde tefrika ediliyordu.
Belki tefrika yöntemi de, o tefrikanın etkisiyle...
Yazariık ülküsü ilkgençliğimde dinmedi. Dinmek
şöyle dursun, pekişti, bir erek olup çıktı.
Dış dünyayia bağlanm kopuktu. Yatılı okuldaki en
büyük ya da tek mutluluğum, kitaplar okumaktı. He-
men hepsi 'roman' olan bu kitaplan, okulun geniş ko-
ridoriannda, pencere kenanna ilişerek okurdum.
Üç romancımız ilk büyük tutkulanmdır: Reşat Nu-
ri, Yakup Kadri ve Halide Edib. Üçünü de şaşmaz
bir eşitlikle severdim,
Akşam Güneşi'nin bende fırtmalara yol açtığını ha-
tırtıyoaım. Yolpalas Cinayeti'ni bir solukta, birkaç sa-
atte okumuştum. Önce Hep O Şaftı, sonra NurBa-
ba gözdelerim oldu...
Orta sonda roman yazma isteği yeniden alevlendi.
Adı, bu kez, Karanlık Yüzlü Günün Aydınlığı'ydı. Sa-
man yapraklı çok kalın bir deftere yazıyordum.
Ders ortasında defterimi çıkanp yazardım. Matema-
tik öğretmenimiz Hilâl Pamir beni yakaladı. Bunun-
la birlikte kızmadı, destekledi. Öğretmenimin inceJiği
bugün de gönlümü yakar.
Baharda bir akşam, dolmuşla, Taksim'den Teşviki-
ye'ye dönüyordum. Radyo açıktı otomobilde. Spiker,
Cahit Srtkj'nın babasına yazdığı birmektubu okuyor-
du. Cahit Srtkı 'şair' olmanın kendisi için nasıl bir ül-
kü olduğunu dile getirmekteydi. Dinlerken derin he-
yecan duyuyordum...
Lisedeyken üç dört roman bitirdim. Bu romanlan-
mı yırtıp attığıma pişmanım bugün.
Gazetelere götüruyordum romanlarımı. Kimselere
beğendiremiyordum. Remzi Kitapevi'nden, Varlık Ya-
yınlan'ndan geri çevrildim. Ama umudum asla kınlmı-
yordu.
Yazar olacaktım... Başka çaresi yoktu.
Evdekiler aç kalacağım, meslek edinemeyeceğim
kaygısıyla dolup taşarlardı. Vazgeçmem için epey uğ-
raştılar. Ne var ki uyanlar ötesinde engelleyiş söz ko-
nusu değildi.
Şimdi aynı ülküyü duyuyor muyum?
Doğrusu bilmiyorum.
Edebiyattarihimizin kaybolup gitmiş kişilerine bak-
tıkça içim sızlıyor. Nice okunmayan, nice unutulmuş
şair, hikâyeci, romancı çocukluğumun büyük ülküsü-
ne kederietini söylüyoriar.
Takvimde îz Bırakan:
"Sahne: Bir eski zaman odası - Geçmiş birgünü...
bir ölümü tekrariamaya yarayan eşyalar... Duvara bi-
tişik bir konsol - Konsolun üstünde yaldızlı bir ayna...
Aynanınönündeantika, çatlakbirkase... - Ortadabir
masa... Yanda bir büfe, sandık..." Sevim Burak, İş-
te Baş İşte Gövde İşte Kanatlar, Adam Yayınevi, 1984.
6. Ulusal Mmtarlık Sergisi açılıyor
• Kültür Servisi-MiınarlarOdasfnın 1988
yılından bu yana iki yılda bir düzenlediği Ulusal
Mimarlık Sergisi veÖdülleri'nin altıncısı bu yıl
gerçekleştirildi. Gürhan Tümer. Baran tdil. Zeynep
Ahunbay, Haydar Karabey ve Murat Uluğ'dan
oluşan seçici kurul 5 dalda verilen ödüllen şu
şekılde belirledi: Büyük Ödül Prof. Nezih Eldem'e
verilirken; Meslege Katkı Dalı'nda Prof. Dr. Erdem
Aksoy. Yapı Dalı'nda Ender Özışık. Gökhan
Avcıoğlu, Nevzat Sayın. Merih Karaaslan, Proje
Dalı'nda Han Tümertekin, Prof. Dr. Ahmet Eyüce
ve ekibi, Grafik Dalı'nda ise Mahmut Durmuş ve
Ali Mahmut Demirel ödüle layık görüldü. 6. Ulusal
Mimarlık Sergisi bugün saat 18.30'da yapılacak
ödül töreninin ardından Ankara'da Çankaya
Belediyesi Çağdaş Sanatlar Galerisi'nde açılıyor.
Sergi 17 Temmuz'a dek sürecek.
BUGÜN
• Genç Etkinlik kapsamında TÜYAP'ta saat 12.00-
12.30 arası Grup Açıkça'nın '2 Yüz 2', saat 15.00-
15.30 arası Melih Çavaş'ın 'Yetmis X Bir .\lt^ı^ Y
Sekiz" başlıklı performanslan, saat 13.00-14.30 arası
kjsa film gösterimleri, saat 16.00-16.30 arası Hakan
Yılmaz'ın 'Bir Şişede Bir Milyon İnsan' konulu
gösterisi. saat 18.00-18.30 arası Tunç Tanyeli'nin
'Hiçldmsenin Güncesinden' başlıklı müzik dinletisi
yer alıyor.
• ENKA Vakfi 10.YÜ Etkinlikleri kapsamında Sadi
Gülçelik Spor Sitesi Amfitiyatrosu'nda saat
21.15'te Bakırköy Belediye Tiyatrosu'nun
sahnelediği 'Bozuk Düzen' adlı oyun izlenebilir.
26. ULUSLARARASI İSTANBUL MUZ1K FESTİVALİ
BLGUN
• Atatürk Kültür Merkezi Büyük Salon'da saat
I9.00'da Suisse RomandeOrkestrası'nın vereceği
konser izlenebilir.
YARIN
• Aya trini Müzesi'nde saat 19.00'da EnsemMe
Intercontemporain'in vereceği konser izlenebilir.