Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 15 TEMMUZ 1998 ÇARŞAI
HABERLER
'Reppas'ın
ifadeleri
yakışıksız1
• ANKARA
(Cumhurijet Bürosu) -
Dışişlen Bakanlığı Sözcü
Yardımcısı Sermet
Atacanlı, Yunanistan
Hükümet Sözcüsü
Dimitri Reppas"ın,
Başbakan Mesut Yılmaz
ve K.KTC
Cumhurbaşkanı Rauf
Denktaş hakkında
söylediği sözleri eleştirdi.
Reppas'ın Denklaş
hakkında söylediği
sözlen yakışıksız
bulduklannı da kaydeden
Atacanlı, "KKTC
bağımsız bır devlet. Sayın
Denktaş, bu devlerin
seçilmiş
cumhurbaşkanıdır" dedi.
Yargıtay'dan
çalışana destek
• ANKARA (ANKA) -
Yargıtay21.Hukuk
Dairesi. meslek
hastalıgına yakalandığı
gerekçesiyle işvereni
aleyhıne dava açan
işçinın, çalışma
gücündeki kaybın tespiti
istemını reddeden yerel
mahkemenin karannı
oybirliğiv le bozdu.
Yüksek mahkeme.
"Mahkemece yapılacak
ış, işyerinde yapılan keşif
ve hastaJıkla ilgıli tüm
bilgi ve belgelerin,
Sosyal Sigorta Yüksek
Sağlık Kurulu'na
göndenlmesı. hastalığın
meslekı olup olmadığını,
mesleki ise oranını
beJirlemek, rapora ıtiraz
edildiğinde, tıp
faküitelen konseylerinin
giderek, Adli Tıp
Meclisi'nın mütalaasına
başvurmak ve sonucuna
göre karar vermekten
ibarettir" dedi.
Vekillere
• ANKARA (AA)-
TBMM Bilgi Teknoloji
Grubu üyelen, DSP
tstanbul Milletvekili Ziya
Aktaş başkanlığında,
TBMM Başkanı Hikmet
Çetın'i zıyaret ederek
millet\ekillerinin
bilgisayarlardan daha
verimli
yararlanabilmeleri için
Meclis'te bir bilgisayar
ağı oluşturulmasını
önerdi. Bunun için 750
bin dolarlık yatınma
ihtiyaç olduğunu
kaydeden Aktaş.
"Bilgisayar ve bilgi
altyapısının oluşması
için, bu paranın 1999 yılı
bütçesine konmasını
istiyoruz" dedi.
Parlamentonun bu tür
gönüllü çalışan gruplara
ihtıyacı olduğunu ve
TBMM'nin her
bakımdan topluma öncü
olması gerektiğini
belirten Çetin de
bilgisayar ağının
kuruiması için her tûrlü
desteği vereceğini
söyledi.
Mupat Koç
anıldı
• Haber Merkezi-14
Temmuz 1997 tarihinde
geçirdiği trafik kazasında
ölen AA çalışanı Murat
Koç ölümünün birinci
yıldönümünde mezan
başında düzenlenen
törenle anıldı. Karşıyaka
Mezarlığı'ndaki törene
AA Genel Müdür
Yardımcısı Elvan
Baransel. Haber Yayın
Daire Başkanı Levent
Pırler. Haber Yayın
Müdürü Ender Ertekin,
çalışma arkadaşlan ve
İCoç'un yakınlan katıldı.
Mevlitte
zehirlendiler
• Istanbul Haber Servisi
- Bağcılar Yavuzselim
Mahallesi'ndekı parkta,
yeni aldığı daire için dün
akşam Mevlit okutan
Sümbül Doğan'ın
davetlilere dağıttığı
tavTikJu pilavdan 18 kişi
zehırlendi.
Zehirlenenlerden 8'i Özel
Bağcılar Hastanesi ile
ÇiftlikKliniği'ndeki
tedavılennin ardından
taburcu edildi. 10 kişı ise
geceyı gözlem altında
hastanede geçirdı. Bu
arada. Pendik (Caranfil
Düğün Salonu'nda
vediklerı pastadan
zehırienen çok sayıda toşi
de çeşıtlı hastanelere
kaldınlarak tedavi edildi.
Feodalyapı kırıhyor. Göç artık durmuş. Su hirlikleripaylaşımı öğretmiş
IŞIK KANSU
RAHİM DEMİREL
ORTAKÇILIK, KÜREKÇİLİK- Ekilebilir topraklann artması hayvancüığı geriletmiş, işsizlik nedeniyle köyle-
rinden kopanlar, ağanın eline bakanlar ya da orada burada işçilik yapanlar. "ortakçı" ya da "kürekçi" olmuşlar.
KÖYLÜLER tŞÇİLEŞİYOR- Mülkiyette bir değişikJik yok. ama su ile biriikte bölgedeki üretim üişkileri feodal ya-
pıdan kapitalizmc doğm evriliyor. Yüzyıllardır biiyük toprak sahibine bağımlı olan kö> lü, işçileşme sürecine girmiş.
Suyun getirdiği değişim'^T' "T"rfa yöresinde toprak reformuyapıl-
m I madan kurak, ama verimli alanlara
m J sugöfürmenınyarattığıadaletsizlik
^^^r ilederinleşenbozukdüzeninyoksul-
lara yaptığı "aâztik" ile ınsanlann suyu "aâz"
bilmesi arasmdaki değer aynmını mutlaka yap-
mak gerekiyor.
Söz, Kısas Belediye Başkanı Ali Ersöz'de:
"Susuzhığu çeken biür. Geçmişte gelen misa-
firin etrafına bir tas su serpmek bir ikramdı.
Sarnıçlardan çekilen kurtlu sular mendille süzü-
liir, içilirdL"
Kısas'm bir özelliğinden söz etmeden geç-
memeli. Kısas'ta toprak ağalan ve beyleri yok.
Hemen hemen her hanenin geçinebılecek kadar
az ya da çok toprağı bulunuyor. Ali Ersöz'e so-
ruyoruz:
"Günlükyaşamda ne değişti?Ortalamabir ai-
leve su ne kazandırdı?"
Yanıtı şu.
"Dışanya göç veriyorduk. Göç büyük ölçüde
durdu. Bu bir. Eskiden 'Eken fellah. veren Al-
lah' hesabıy la tarlasını eken çiftçinin çoğunJuğu,
kışın ununu. buigurunu tiikerir. gelecek hasat
sonrasıödemek üzereborçaJınk Borç harç kalk-
n. iki._ Hemen her evdetelevizyon, buzdolabuça-
maşır makinesi var. Etti üç. Su birlikleri aracıb-
ğıyla çiftçi paylaşımcılığı öğreniyor. dört tlerie-
me çok yavaş, feodalitenin kınlması şart, bu da
Halk tarafından seçilmiş aydın bir önder ola-
rak Ali Ersöz'ün sııaladığı bu be$madda,jtsim-
da "su" ıle,bırlıki£ g^len degişimlenn twe»ipu-
cuydu. - • """"
Gdçiin durma nedenlerl
Abdurrahmandede köyü kuruldu kurulalı, gı-
rişteki türbenin bahçesı dışında hıç agaç görme-
mişti. Şimdi köye, karşılıklı ıkı sıra dikılmiş ka-
vak agaçlannın arasmdaki yoldan gıriliyor. Muh-
tar Mustafa Hamurlu. yer yastıgtnı koltuğunun
altına iyice yerleştirip övüne övüne gülüyor
"2 yü önce 3 bin ağaç diktim. Lefkoşa yapbk
burayı vallahL"
Yıllardır kavak işi yapıyormuş gibı. yakın-
ması da birâlem hanr
"Sultani değil bunlar. Kibrit kavağı. Dayanık-
sız, tez larılır-."
İsmail, mırra getıriyor. 4"ü bitirmiş, öğretmen
olacak ha...
Neciyiz. neden geldık. ne ış yapanz, ögrenil-
di. Işten güçten söz edilebılır artık:
"Masraf çok. Cöbre desen öyle, tnazot desen
öyle."
Muhtara göre bır de ışçı bulunamıyormuş. tş-
te "Göç durdu" saptamasının yaşam ıçindeki ilk
kanıtı. tşçi bulunamıyorsa, "göç durdu" demek
mın
"Işçibulamıyoruz" sızlanmasmın ardındaki gi-
zı bulmaya çabalayalım:
Şanlıurfa'nın varoşlannda yaşayan yada top-
rağı olmadıgı ıçın y azlan köyünden aynlanlann
bir bölûmü Çukurova'ya. Söke'ye pamuk top-
lamaya, fındık zamanı da Karadeniz'e gitmeyi
sürdürüyor. Işçı aranmasına karşın Urfa ve çev-
resinde kalmamalarının ilk nedenı alışkanlık.
Yani, bildik tanıdık emek pazarlannı seçme ge-
leneği. Diğer neden de \enlen yevmıye. Çuku-
rova'da tarla çapası, pamuk toplama gıbi ışlerin
yevmiyesi 2 mılyon liraymış. Ya L'rfa?
Sıcakhğın 52 dereceye ulaştığı gündü. Tarla-
lardan bınnde, ınıp kalkan çapalarla yeknesak
devinen tıtrek gölgeler halındekı ırgatlardan bı-
rine yanaştık, sorduk:
"Örtakçı mısuı birader?"
Bütün dertleri sökün etmışti:
"\e ortakçıst- Eşek gibi çalışıyoraz. DevJet 3
dönüm toprak vermişti geçmişte. Ağa elimizden
geri aWı. Şimdi gûneşin doğuşundan batışına 1.5
milyona çalışıyoruz."
Kadın, kız, kızan 10 kışılerdı yaklaşık. Ser-
best piyasa tanımıyla "aile şirketi" idiler. Işçi-
likte!
Zaten resmi rakamlara da "hane s^ısı" ola-
rak geçıvorlardı. Örnegin: Akçakale'den, Har-
ran'dan ve merkezden son yıllarda pamuk sezo-
nunda dışan göç eden "hanesaytsı" 1759 iken,
dışandan gelen "hane sayısı" 2 bin 885'e ulaş-
mıştı. Kısacası Urfa; "su" ile biriikte işçi açısın-
dan Adıyaman'dan, Adana'dan, Hatay'dan, Di-
yarbakır'dan, hatta Yozgat'tan göç alırolmuştu.
Günde 1.5 milyon yevmiye. biraz da buğday-bul-
gur, ışsizler için Urfa'yı çekım merkezi yapıver-
mişti.
Dışanya göçün durmasmın bir nedeni de eki-
lebilir topraklann artması.
Eh, dogal olarak bunlan bi-
rileri ekıp biçecek. Kım bun-
lar? Kuru tanm döneminde
işsizlik nedeniyle köylerin-
den kopanlar, ağanın elıne
bakanlar ya da orada burada
ışçılık yapanlar. Bunlar, "or-
takçı" ya da "kürekçi" ol-
muşlar. Onlarda emekçi, ama
ışçılerden farklan var. Top-
rak sahıbınden ekmek üzere
topragı. bır anlamda karşılı-
ğı emekle ödenmek üzere ki-
ralıyorlar. Hasat sonuna de-
ğin toprak onlann sorumlu-
lağundi. Toprak sahibı. to-
hurn gıhı, gübre gıbı kımı
gereksinimlen karşılama dı-
şındahiçbir ışe kanşmıyor. Ta
ki hasat yapılana dek. Elde
edilen ürünün yüzde 70"ı top-
rak sahıbınin oluyor. Ortak-
çı ya da kürekçi ıse y üzde 30
ile yetiniyor. Örnek mı ıster-
siniz?
Diyelim ki 12 dönümlük
tarladan 5 ton pamuk kaldı-
nldı. Pamuğun kilosunu 200
bin liradan hesaplarsanız. el-
de edilen I milyann 700 mil-
yonu toprak sahibıne. 300
milyonu da kürekçi ya da or-
takçı aileye kalıyor. Böyle
birdüzen..
Peki, ortakçılık ve kürek-
çilikle geçinen aile sayısı ne
kadar? Sulu tanma geçılen
Urfa'nın 104 köyündekı 9
bin 779 hanenin yansına ya-
kını, yani 4 bin 779 hane..
Deği$im nerede?
lann artması. gerek yılda zaman zaman ıkı, za-
man zaman da ikıden fazla ürün alabılen genış
topraklann getırdığı varsıllık neyi değıştırdı?
Bölgede araştırma yapanlann, yöreyı tanı-
yanlann izlenımleri şu başlıklar altında toplana-
bilir:
- Az ya da çok zenginlik. kadınlara ve çocuk-
lara henüz ulâşmadı.
- Erkeklenn bır bölümü, lüks arabalarla, cep
telefonian ve ikincı. hatta üçüncü eşle tanıştılar.
Gaziantep'teki pavyonlara, sazlara taşmır oldu-
lar.
- Lüks giyime olan merak ve alısveris, gerek-
siz tüketim tutkusu kabardı.
- Kövlerde kerpıç olan evler yerlerini bnket-
Toprak sahipleri bir yana,
u
su"yun gerek az topraklı,
gerekse topraksız köylülere.
ortakçı ve işçilere "göreceli"
bir rahatlık sagladığını ılen
sürmek olası. Refahtan adil
ve eşit pay almasalar da en azından yerinden, yur-
dundan kopmaktan, gurbette ış aramaktan. işsiz-
lik korkusundan uzaklaştıklan söylenebılir An-
cak her alanda çökertilmek ıstenen sosyal dev-
letin. bu kesımin yanından dahi geçmedıgı ke-
sin.
Sigorta. ış güvenliğı ve güvencesı, işçı sağlı-
gı. azamı çalışma saatı \ b. hak gerire. Ev ine kış-
lık erzak. üstüne başına gıysı alabiliyor. köy ya
da mahalle bakkalınm veresıye defterindekı borç-
lannı kapatabılıyor, çocuklannm defter, kitap -
ki suyun gelişı ile biriikte egıtime daha çok önem
venldıgi. rapor vearaştırmalarda saptanmış ke-
sin bir gözlem- gıbı gereksınımlerini karşılaya-
biliyorsa eğer, ne âlâ.
Bu kesimin dışında, gerek ekilebilir toprak-
Sli YAŞAMDIR - Urfa yöresinde, geçmişte gelen misafîrin etrafina bir
tas su serpmek bir ikramdı, bugünse tüm canlılann canına can katıyor.
ten yapılan ya da betonarme konutlara bırakrı-
lar Çatılara çanak antenler ılıştınldı.
- Her e\in bahçesine. özel araba nhetine gıcu-
traktör çekildi. Nereden bakılırsa bakılsın bir
traktör, cakımlany la biriikte 10 nıiNar. Oysa ko-
operatifler aracılığıyla traktör alınıp ortak kul-
lanuna sunulsaydu gereksiz tüketim önlenebilir-
di. Traktöıiere aynlan para. tanmsal teknolojt-
ye,yeni tekniklere,yeni ürünkre. tanmsal saııa-
yiye kay dınlabilirdi.
Su birlikleri deneyimi
Şanlıurta v e çev resınde su ile biriikte olası dö-
nüşüm \e sosyal gelışmelere ıhşkin devlete dü-
şen. düşmesı gereken sorumluluklann hemen
tümü "serbestpiyasa" adma "vahşikapitaJiznı"e
terk edılırken. bır güzel iş de yapılmış: "Sula-
ma bûiiklerL"
Bırlıklenn amacı şu: Sulama kanaletlennın geç-
tığı komşu köylerin bir araya gelerek sulamayı
denetlemeleri.
Dev let Su (şleri 'nin öncülüğünde kurulan bir-
lıklenn. ilk bakışta çıftçılere ortak yaşamayı,
paylaşmay ı, dayanışmayi ögreteceğı, hatta demok-
rasi bilincinı yerleştirecegi kanısına vanlabılir.
Birlık başkanlan, çiftçılenn oyuyla birkaç yıl
için görev yapmak üzere seçilıyorlar. Birlikle-
rin gelır kaynağı. dönüm başına su için alınan
paralar. Sözgelimi. sebzeden dönüm başına bir
sezon için 900 bin. pamuktan da 750 bin lira alı-
nıyor. Bu para, kanallara bakan,
suyu açıp kapatan görev lılerin ma-
aşlannı da karşılıyor. Bırtürözyö-
netım ya da su kooperatıfçiliği ya-
ni. Bu yöntem ıyi niyetle sürdürül-
seneleryapılmazki!
Ancak bazı yörelerde iş hemen
sulandınlmış. Büyük toprak sa-
hipieri. adamlannı birlık başkanı
seçtirmeye başlamışlar. Birlikler,
aralannda daha çok su almak ıçın
kavgaya tutuşmuşlar. Bırlik başkan-
lannın akrabalannı kayırmalann-
dan tutun, geceleri para ile sulama
alanlannın dışına su satılmasına
değin > akmmalar da çıg gibi bü-
yümüş.
AğalHcbeyllk
Kuşkusuz merak edilen bır baş-
ka konu da "Su ile biriikte üretim-
deki artış. ekonomik ve sosyal ya-
pıdaki değisimler, feodal yapının.
geleneksel kapalı toplumun çözül-
mesine dönük bir etki yapacak
mı?" sorusunda dügümlenıyordu
Bu sorunun yanıtını ararken. bır
ön bılgilenme için Dr. Vluzaffcr
Sencer'in proje yöneticisi olarak
görev yaptıgı ve GAP fdaresı ile
TMMOB Zıraat Mühendislerı
Odası tarafından hazırlanan araş-
tırmadaki belirlemeleri özetleye-
lınr
"Bölgenin kalkınma sürecinde
ciddi engeller yaratan toplumsal
yapıö/cllikk'ri. iki başlık altında ek
alınabilir. Bunlardan ilki. kır top-
luluklan biryana. kentsd topluluk-
lann bileönemli bir kesimiy le top-
lumsal içe dönüklüğü ya da kapa-
lıiığıdır. İkincisi ise yore halkının
uzun bir geçmişten bu yana süre-
gelen üretim ilişkileri vetoplumsal
örgütlenmeden kaynakknan aşiret.
şey hlik. ağahkgibi-iç içe girmiş-ku-
rumlara olan bağımlılığıdır. Çeşit-
li yükümlülükler içeren bu bagım-
lılıklann toplumsal yaşamın her
katmda yansunalan olduğu bir gerçektir.
~. Bölge topluluklannın kapalılığı. her şeyden
önce bu topluluklann ekonomik olarak kendine
yeterliğinden, işletmelerin genelde geçimlik dü-
zeyde olmasından kaynaklanmaktadır. Başka
bir deyişle. içe dönüklüğün baş sonımlusu, üre-
tim fazlasının sınırlılığı ve pazar iüşkilerinin dar
boyııtlu (temelgereksinmeleri karşılamay a y öne-
lik) olmasıdır. Bu ekonomik kapalılık toplumsal
\e kültürel içe dönüklüğe yol açmışür.
... Bölgemn her kesiminde egemen olan gele-
neksel yapı, değişmeye karşı -tepkkri olmasa da-
korunaklı bir vapıdır."
Bu saptamalardan hareketle, Şanlıurfa"nın ya-
kın köylennde ve çev resınde "ağa, bey, aşiret B-
deri" dıye tanınan kişiler ya da onlan yakından
tanıyanlarla yagtıgımız görüşmelerden çıkardı-
ğımız gözlemlenmızı aktarahm.
Ilginçtır, Urfa'da "aydın" olarak bilinen insan-
lar bile "aşiret ya da aile" olmayı dokunulma-
ması gereken, dokunulduğu takdirde toplumsal
yapıyı olumsuz yönde etkileyebilecek bır "sos-
yal statü" olarak kabul edıyorlar. "Buranın dü-
zeni böyle, kabuüennıek gerek" demeye getiri-
yorlar. Yoksa? Onlara göre kendi ıçinde kural-
îan olan bu yapı, yoksul köylüleri koruyor. "Na-
sd" diye sorulduğunda karşılık aşagı yukan ay-
nı:
"Ağalar, bey ler düzeni sağlamasalar köylüJer
aç kalır. Kıtlıkta, yoklukta ağalar, hey ler köyiü-
lerine bakmak zorundadır. Töre böyledir."
Buradakı çelışki apaçık ortada' Artık tanm-
sal üretim dogrudan doğa koşullanna bağlı de-
ğil. Yani aganın, beyın köylüsünü sıkıntıya kar-
şı koruyacak bir kıtlıktan söz açmak hemen he-
men olanak dışı. Kaldı ki daha önceki bölüm-
lerde ışledigimizgibi köylüler, "üeretii, yevmi-
yefi" ya da "ortakçı, kürekçi" olarak ışçileşme
sürecine gırmişler. Başka biranlatımla köylüler;
agalann. beylenn, büyük toprak sahıplennin bır
tür tebası, kulu olmaktan sıynlma aşamasında.
Büyük toprak sahibı ile köylü arasmdaki ilişki,
birbirine gereksinım duyan ışveren-ışçi ilışkısi-
ne dönüşmeye başlamış Yakın geçmişe değm,
özellikle kuru tanm döneminde toprak ile bir-
iikte köylü de aganın. beyın "mülkü'' sayılırken,
(oprak işletilmesi gereken "sernuıye''ye dönüşür-
ken, köylü de emeğını satan "Sşçj" konumuna gel-
miş ya da gelmekte Köy lü, feodalitenin aşınmâ-
sı anlamında "özgürleşme*'ye doğru adım at-
mış.
Bır büyük toprak sahıbınin -ki topraklannın
çogunu ortakçının ekıp bıçtigıni öğrendık- şu söz-
len çarpıcıvdı:
" Köydeköylü gibiyaşamazsan.olraaz.Adam-
dan saymazlar."
Bu sözlenn ardında bırdönüşüm gerçegi sak-
lı: Köylünün; toprak sahıbine bagımlılıgı, töre-
ye baglı olarak aganın va da bey ın "kutsallığın-
dan, gclcneksel ağırlığından" kaynaklanmıyor
artık. Karşılıklı bagımlılık -ki mülkiyet anla-
mında toprak sahibının bağımsızlığı kesınlıkle
agır basıyor- ılişkisinde her iki taraf ıçın "göre-
celi" bır eşitlikten söz edilebilir. Neden?
Toprak sahibinin karşısmda yerlı yersız her buy-
rugunu yerine getirecek bir "kul" yenne, eme-
gini satanlar var artık çünkü. Toprak sahibi, ara-
zisinin tohumunu almaz, gübresini vermez, trak-
törii ile surmez, bu işlerle ilgilenmezse, düne
kadar "mülkü" saydıgı köylüler. onu saymayıp
başka bır tarlada çalışabilırler çünkü. fş olanak-
lan eskısı gibi dar değil, suyla biriikte ekilebi-
lir arazı genişledi çünkü.
Dr. Muzaffer Sencer'in raporunda yer alan
"ekonomik olarak kendine yeterlikten, iştetme-
lerin genelde geçimlik düzeyde olmasından kay-
naklanan kapalı toplum" çok yavaş da olsa bü-
yük ölçüde çözülmeye yüz tutmuş.
Nitekim, bir başka büyük toprak sahibinin ağ-
zından kaçırdıgı şu tümce. epey düşündürücü:
"Seçimlerde köyiülerin nereye oy wreceğine
kanşmıyoruz, serbest bırakıyoru/..."
Aslında bu sözcüklen tersine çevirmek olası:
"Köylüler, nereye oy vereceğini arûk bize da-
mşmıyorlar. Kendilerini serbest bıraktılar."
Mülkiyette bır değışıklık yok, ama vurgula-
dığımız biçımde su ile biriikte bölgedeki üretim
ilişkileri feoda! yapıdan kapitaüzme doğru ev-
riliyor.
Birağanın "Toprakbaba yadigândır.Satmak,
devTetmek ayıpür, töreye uygun değüdir" sözle-
nnın. - her ne kadar "feodal" bir duyarlığı çag-
nştınyorsa da- bincık "sermaye"nin elden git-
memesıne dönük bır nıyeti banndırdıgını söy-
lemek olası
Yarın: Kent merkezi ve sanayfleşme
NOKTASII ORAL ÇALIŞLAR
Fransızların eski ünlü futbolcusu
ve Dünya Kupas/ Organizasyon Ko-
mitesi Başkanı Michel Platini'nin
şampiyonluk sonrası söylediği söz-
terçokçarpıcı: "Işte biziırkçılıMa suç-
layanlarayanıtımız. Irkçılığa meydan
okuyan takım kazandı." Platini'nin
sözünü ettiği ırkçılığa karşı meydan
okuyan Fransız Milli Takımı'nın 22
kişilik kadrosunun 14'ü farklı milli-
yetlerden oluşuyor.
Cezayirli, Ermeni, Senegalli, Por-
tekizli, ispanyol, Gürcü, Guadelo-
upelu, Italyan, Basklı, Arjantinli çe-
şitli milliyetlerden oluşan takım, bü-
tün Fransa'yı ayağa kaldıran başa-
rının altına imza attı.
Fransa'nın başansı, bir milli şö-
lenedönüştü. Fransızların uzun za-
mandır böyle bir başarıya özlem
duyduklan; yaptıkları kutlamanın
büyüklüğünden, ülkenin liderierinin
maçlann sıkı birer izleyicisi olmasın-
Şampiyonluğun Çok Renkli Yansıması...
dan anlaşılıyor. Dünya henüz ulus-
devletlerdönemini yaşıyor. Fransız
Ihtilali'yle bundan 200 küsuryıl ön-
ce ilk ulus-devletlerden birisine adı-
mını atmış olan Fransızlar, bugün hâ-
lâ milli bir başanyı milyonlarla kut-
luyorlarsa, milli devlet önemli bir
unsur olarak varlığını koruyor, di-
yebiliriz.
Fransa gibi geçmışinde söniür-
gecilik olan milli devletlerin yapı-
sında. milli azınlıklar da önemli bır
rol oynuyor. Fransız Milli Takımı'nın
birçok siyahi oyuncusu, büyük bir
olasılıkla sömürge döneminin mira-
sı. Tarih tarihtir, ancak her ülkede
azınlıklar, bir milli sorun olarak siya-
setin gündeminde de bir rol oynar-
lar. Voltaire'lerin, Robespierre'le-
rin ülkesinde de azınlıklar her dö-
nemde sorun olarak variığını koru-
du.
Eski sömürgelerin birkısmı Müs-
lümandı, bugün Fransa'nın önem-
li birazınlığını bu nedenle Müslüman-
lar oluşturuyor. Kara Afrıka köken-
lilerde ülkede önemli birsayıyaula-
şıyor. Bu farklılık, Fransız şoven mil-
liyetçiliği için her zaman bir sömü-
rü konusu olarak kullanıldı, bugün
de kullanılıyor. Fransız ırkçılarının li-
deri Le Pen'in partısinin, oylarını
yüzde 15'lere çıkarması, bu soru-
nun ne kadar önemli bir boyuta
ulaştığını gösteriyor. Fransa, Avru-
pa'da ırkçılığın en etkili olduğu ül-
kelerden bırisı.
Fransa Milli Takımı'nın bu ortam-
da çok farklı milliyetlerden oluşma-
sı dikkat çekiciydi. Irkçıların bu ta-
kıma muhalefet ettikleri gazetelere
yansıdı. Tartışmalı, çok milliyetli bır
takım başan kazanmasa belki de ırk-
çılar yerı yerinden oynatacaklardı.
Michel Platini'nin imalı açıklaması-
nın ardında muhtemelen böyle bir
gerçek yatıyor.
Fransa Milli Takımı'nın başansı, hiç
hesapta olmayan bir şekılde belki
deşovenizmebırdarbefndirdi. Kü-
çümsenen Cezayirtilerin Zidane ile
kazandıkları gurur, şoven-milliyet-
çiliğe de bir cevap nıteliğı taşıyor.
Fransa gıbi geltşmiş bir ülkenin böy-
le sorunlarla boğuşuyor olması,
dünyada ırkçılığın hâlâ ne kadar
önemli olduğunu gösteriyor.
Fransa örneğıne bakarak, belki
kendimiz için de bazı dersler çıka-
rabiliriz. Son yıllarda statlarımıza
yansıyan şoven gösteriler, futbolla
milliyetçilik arasmdaki yapay sayı-
labilecekbirbağıgözlerönüneser-
di. Sporun, milletler üstü bir özelli-
ği hep var olageldi. Tabii kı milli
maçlar ve milli başarılar ulusal bir
sevince ve ilgiye kaynaklık ediyor.
Fransa'da olduğu gibi milyonlar,
hertürlü siyası kaygının ötesinde mil-
li bir heyecanla biriikte sokağa dö-
külebilıyor. Unutmayalım ki, sonuç-
ta spor bir yanşma. Birçoğumuz bu
kupa boyunca farklı milli takımları
tuttuk, farklı başanlara sevindik. Bu
sevinç ve heyecanımız hertürlü mil-
li duygunun üstünde ve dışınday-
dı.
Futbol, milyonlan heyecana sü-
rukleyen bir kitle sporu. Böyle olun-
ca. çok büyük paralar. büyük yatı-
nmlar ve ticari hesaplar da futb
lun bir parçası haline dönüşüyı
Bu işten büyük paralar kazanılıyı
Siyasetçiler bile futbola olan ilg
kendi lehlerine çevirebilmek am
cıyla bu spora yakınlık duyuyort
Bu nedenle futbol, bir sömürü ar
cı olarak da kullanılabiliyor. Faş
diktatörlüklenn, futbol yoluyla kitl
lerı uyuttuklan iddiası her zam«-
ciddi bir tez olarak öne sürülc
Futbolun yoksullar için bırafyon <
duğu da söylenir. Doğrudur, futt
milyonların sevgilisi olarak her z
man sömürüye açık bir spor. B
tün bu gerçekler bizim futbold.
vazgeçmemizi gerektirmez.
Işte Fransa, başarıyı aynı zama
da çok kültürlülüğünün, farklı mi
yetlerden oluşan bir takımın zaf
olarak kutluyor Bu başarıyı ırkı
lığa karşı bir başan olarak sunabiliy
Kendilerini bir kez daha kutluyorı