15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 TEMMUZ 1998 ÇARŞAI HABERLER 'Reppas'ın ifadeleri yakışıksız1 • ANKARA (Cumhurijet Bürosu) - Dışişlen Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Sermet Atacanlı, Yunanistan Hükümet Sözcüsü Dimitri Reppas"ın, Başbakan Mesut Yılmaz ve K.KTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş hakkında söylediği sözleri eleştirdi. Reppas'ın Denklaş hakkında söylediği sözlen yakışıksız bulduklannı da kaydeden Atacanlı, "KKTC bağımsız bır devlet. Sayın Denktaş, bu devlerin seçilmiş cumhurbaşkanıdır" dedi. Yargıtay'dan çalışana destek • ANKARA (ANKA) - Yargıtay21.Hukuk Dairesi. meslek hastalıgına yakalandığı gerekçesiyle işvereni aleyhıne dava açan işçinın, çalışma gücündeki kaybın tespiti istemını reddeden yerel mahkemenin karannı oybirliğiv le bozdu. Yüksek mahkeme. "Mahkemece yapılacak ış, işyerinde yapılan keşif ve hastaJıkla ilgıli tüm bilgi ve belgelerin, Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu'na göndenlmesı. hastalığın meslekı olup olmadığını, mesleki ise oranını beJirlemek, rapora ıtiraz edildiğinde, tıp faküitelen konseylerinin giderek, Adli Tıp Meclisi'nın mütalaasına başvurmak ve sonucuna göre karar vermekten ibarettir" dedi. Vekillere • ANKARA (AA)- TBMM Bilgi Teknoloji Grubu üyelen, DSP tstanbul Milletvekili Ziya Aktaş başkanlığında, TBMM Başkanı Hikmet Çetın'i zıyaret ederek millet\ekillerinin bilgisayarlardan daha verimli yararlanabilmeleri için Meclis'te bir bilgisayar ağı oluşturulmasını önerdi. Bunun için 750 bin dolarlık yatınma ihtiyaç olduğunu kaydeden Aktaş. "Bilgisayar ve bilgi altyapısının oluşması için, bu paranın 1999 yılı bütçesine konmasını istiyoruz" dedi. Parlamentonun bu tür gönüllü çalışan gruplara ihtıyacı olduğunu ve TBMM'nin her bakımdan topluma öncü olması gerektiğini belirten Çetin de bilgisayar ağının kuruiması için her tûrlü desteği vereceğini söyledi. Mupat Koç anıldı • Haber Merkezi-14 Temmuz 1997 tarihinde geçirdiği trafik kazasında ölen AA çalışanı Murat Koç ölümünün birinci yıldönümünde mezan başında düzenlenen törenle anıldı. Karşıyaka Mezarlığı'ndaki törene AA Genel Müdür Yardımcısı Elvan Baransel. Haber Yayın Daire Başkanı Levent Pırler. Haber Yayın Müdürü Ender Ertekin, çalışma arkadaşlan ve İCoç'un yakınlan katıldı. Mevlitte zehirlendiler • Istanbul Haber Servisi - Bağcılar Yavuzselim Mahallesi'ndekı parkta, yeni aldığı daire için dün akşam Mevlit okutan Sümbül Doğan'ın davetlilere dağıttığı tavTikJu pilavdan 18 kişi zehırlendi. Zehirlenenlerden 8'i Özel Bağcılar Hastanesi ile ÇiftlikKliniği'ndeki tedavılennin ardından taburcu edildi. 10 kişı ise geceyı gözlem altında hastanede geçirdı. Bu arada. Pendik (Caranfil Düğün Salonu'nda vediklerı pastadan zehırienen çok sayıda toşi de çeşıtlı hastanelere kaldınlarak tedavi edildi. Feodalyapı kırıhyor. Göç artık durmuş. Su hirlikleripaylaşımı öğretmiş IŞIK KANSU RAHİM DEMİREL ORTAKÇILIK, KÜREKÇİLİK- Ekilebilir topraklann artması hayvancüığı geriletmiş, işsizlik nedeniyle köyle- rinden kopanlar, ağanın eline bakanlar ya da orada burada işçilik yapanlar. "ortakçı" ya da "kürekçi" olmuşlar. KÖYLÜLER tŞÇİLEŞİYOR- Mülkiyette bir değişikJik yok. ama su ile biriikte bölgedeki üretim üişkileri feodal ya- pıdan kapitalizmc doğm evriliyor. Yüzyıllardır biiyük toprak sahibine bağımlı olan kö> lü, işçileşme sürecine girmiş. Suyun getirdiği değişim'^T' "T"rfa yöresinde toprak reformuyapıl- m I madan kurak, ama verimli alanlara m J sugöfürmenınyarattığıadaletsizlik ^^^r ilederinleşenbozukdüzeninyoksul- lara yaptığı "aâztik" ile ınsanlann suyu "aâz" bilmesi arasmdaki değer aynmını mutlaka yap- mak gerekiyor. Söz, Kısas Belediye Başkanı Ali Ersöz'de: "Susuzhığu çeken biür. Geçmişte gelen misa- firin etrafına bir tas su serpmek bir ikramdı. Sarnıçlardan çekilen kurtlu sular mendille süzü- liir, içilirdL" Kısas'm bir özelliğinden söz etmeden geç- memeli. Kısas'ta toprak ağalan ve beyleri yok. Hemen hemen her hanenin geçinebılecek kadar az ya da çok toprağı bulunuyor. Ali Ersöz'e so- ruyoruz: "Günlükyaşamda ne değişti?Ortalamabir ai- leve su ne kazandırdı?" Yanıtı şu. "Dışanya göç veriyorduk. Göç büyük ölçüde durdu. Bu bir. Eskiden 'Eken fellah. veren Al- lah' hesabıy la tarlasını eken çiftçinin çoğunJuğu, kışın ununu. buigurunu tiikerir. gelecek hasat sonrasıödemek üzereborçaJınk Borç harç kalk- n. iki._ Hemen her evdetelevizyon, buzdolabuça- maşır makinesi var. Etti üç. Su birlikleri aracıb- ğıyla çiftçi paylaşımcılığı öğreniyor. dört tlerie- me çok yavaş, feodalitenin kınlması şart, bu da Halk tarafından seçilmiş aydın bir önder ola- rak Ali Ersöz'ün sııaladığı bu be$madda,jtsim- da "su" ıle,bırlıki£ g^len degişimlenn twe»ipu- cuydu. - • """" Gdçiin durma nedenlerl Abdurrahmandede köyü kuruldu kurulalı, gı- rişteki türbenin bahçesı dışında hıç agaç görme- mişti. Şimdi köye, karşılıklı ıkı sıra dikılmiş ka- vak agaçlannın arasmdaki yoldan gıriliyor. Muh- tar Mustafa Hamurlu. yer yastıgtnı koltuğunun altına iyice yerleştirip övüne övüne gülüyor "2 yü önce 3 bin ağaç diktim. Lefkoşa yapbk burayı vallahL" Yıllardır kavak işi yapıyormuş gibı. yakın- ması da birâlem hanr "Sultani değil bunlar. Kibrit kavağı. Dayanık- sız, tez larılır-." İsmail, mırra getıriyor. 4"ü bitirmiş, öğretmen olacak ha... Neciyiz. neden geldık. ne ış yapanz, ögrenil- di. Işten güçten söz edilebılır artık: "Masraf çok. Cöbre desen öyle, tnazot desen öyle." Muhtara göre bır de ışçı bulunamıyormuş. tş- te "Göç durdu" saptamasının yaşam ıçindeki ilk kanıtı. tşçi bulunamıyorsa, "göç durdu" demek mın "Işçibulamıyoruz" sızlanmasmın ardındaki gi- zı bulmaya çabalayalım: Şanlıurfa'nın varoşlannda yaşayan yada top- rağı olmadıgı ıçın y azlan köyünden aynlanlann bir bölûmü Çukurova'ya. Söke'ye pamuk top- lamaya, fındık zamanı da Karadeniz'e gitmeyi sürdürüyor. Işçı aranmasına karşın Urfa ve çev- resinde kalmamalarının ilk nedenı alışkanlık. Yani, bildik tanıdık emek pazarlannı seçme ge- leneği. Diğer neden de \enlen yevmıye. Çuku- rova'da tarla çapası, pamuk toplama gıbi ışlerin yevmiyesi 2 mılyon liraymış. Ya L'rfa? Sıcakhğın 52 dereceye ulaştığı gündü. Tarla- lardan bınnde, ınıp kalkan çapalarla yeknesak devinen tıtrek gölgeler halındekı ırgatlardan bı- rine yanaştık, sorduk: "Örtakçı mısuı birader?" Bütün dertleri sökün etmışti: "\e ortakçıst- Eşek gibi çalışıyoraz. DevJet 3 dönüm toprak vermişti geçmişte. Ağa elimizden geri aWı. Şimdi gûneşin doğuşundan batışına 1.5 milyona çalışıyoruz." Kadın, kız, kızan 10 kışılerdı yaklaşık. Ser- best piyasa tanımıyla "aile şirketi" idiler. Işçi- likte! Zaten resmi rakamlara da "hane s^ısı" ola- rak geçıvorlardı. Örnegin: Akçakale'den, Har- ran'dan ve merkezden son yıllarda pamuk sezo- nunda dışan göç eden "hanesaytsı" 1759 iken, dışandan gelen "hane sayısı" 2 bin 885'e ulaş- mıştı. Kısacası Urfa; "su" ile biriikte işçi açısın- dan Adıyaman'dan, Adana'dan, Hatay'dan, Di- yarbakır'dan, hatta Yozgat'tan göç alırolmuştu. Günde 1.5 milyon yevmiye. biraz da buğday-bul- gur, ışsizler için Urfa'yı çekım merkezi yapıver- mişti. Dışanya göçün durmasmın bir nedeni de eki- lebilir topraklann artması. Eh, dogal olarak bunlan bi- rileri ekıp biçecek. Kım bun- lar? Kuru tanm döneminde işsizlik nedeniyle köylerin- den kopanlar, ağanın elıne bakanlar ya da orada burada ışçılık yapanlar. Bunlar, "or- takçı" ya da "kürekçi" ol- muşlar. Onlarda emekçi, ama ışçılerden farklan var. Top- rak sahıbınden ekmek üzere topragı. bır anlamda karşılı- ğı emekle ödenmek üzere ki- ralıyorlar. Hasat sonuna de- ğin toprak onlann sorumlu- lağundi. Toprak sahibı. to- hurn gıhı, gübre gıbı kımı gereksinimlen karşılama dı- şındahiçbir ışe kanşmıyor. Ta ki hasat yapılana dek. Elde edilen ürünün yüzde 70"ı top- rak sahıbınin oluyor. Ortak- çı ya da kürekçi ıse y üzde 30 ile yetiniyor. Örnek mı ıster- siniz? Diyelim ki 12 dönümlük tarladan 5 ton pamuk kaldı- nldı. Pamuğun kilosunu 200 bin liradan hesaplarsanız. el- de edilen I milyann 700 mil- yonu toprak sahibıne. 300 milyonu da kürekçi ya da or- takçı aileye kalıyor. Böyle birdüzen.. Peki, ortakçılık ve kürek- çilikle geçinen aile sayısı ne kadar? Sulu tanma geçılen Urfa'nın 104 köyündekı 9 bin 779 hanenin yansına ya- kını, yani 4 bin 779 hane.. Deği$im nerede? lann artması. gerek yılda zaman zaman ıkı, za- man zaman da ikıden fazla ürün alabılen genış topraklann getırdığı varsıllık neyi değıştırdı? Bölgede araştırma yapanlann, yöreyı tanı- yanlann izlenımleri şu başlıklar altında toplana- bilir: - Az ya da çok zenginlik. kadınlara ve çocuk- lara henüz ulâşmadı. - Erkeklenn bır bölümü, lüks arabalarla, cep telefonian ve ikincı. hatta üçüncü eşle tanıştılar. Gaziantep'teki pavyonlara, sazlara taşmır oldu- lar. - Lüks giyime olan merak ve alısveris, gerek- siz tüketim tutkusu kabardı. - Kövlerde kerpıç olan evler yerlerini bnket- Toprak sahipleri bir yana, u su"yun gerek az topraklı, gerekse topraksız köylülere. ortakçı ve işçilere "göreceli" bir rahatlık sagladığını ılen sürmek olası. Refahtan adil ve eşit pay almasalar da en azından yerinden, yur- dundan kopmaktan, gurbette ış aramaktan. işsiz- lik korkusundan uzaklaştıklan söylenebılir An- cak her alanda çökertilmek ıstenen sosyal dev- letin. bu kesımin yanından dahi geçmedıgı ke- sin. Sigorta. ış güvenliğı ve güvencesı, işçı sağlı- gı. azamı çalışma saatı \ b. hak gerire. Ev ine kış- lık erzak. üstüne başına gıysı alabiliyor. köy ya da mahalle bakkalınm veresıye defterindekı borç- lannı kapatabılıyor, çocuklannm defter, kitap - ki suyun gelişı ile biriikte egıtime daha çok önem venldıgi. rapor vearaştırmalarda saptanmış ke- sin bir gözlem- gıbı gereksınımlerini karşılaya- biliyorsa eğer, ne âlâ. Bu kesimin dışında, gerek ekilebilir toprak- Sli YAŞAMDIR - Urfa yöresinde, geçmişte gelen misafîrin etrafina bir tas su serpmek bir ikramdı, bugünse tüm canlılann canına can katıyor. ten yapılan ya da betonarme konutlara bırakrı- lar Çatılara çanak antenler ılıştınldı. - Her e\in bahçesine. özel araba nhetine gıcu- traktör çekildi. Nereden bakılırsa bakılsın bir traktör, cakımlany la biriikte 10 nıiNar. Oysa ko- operatifler aracılığıyla traktör alınıp ortak kul- lanuna sunulsaydu gereksiz tüketim önlenebilir- di. Traktöıiere aynlan para. tanmsal teknolojt- ye,yeni tekniklere,yeni ürünkre. tanmsal saııa- yiye kay dınlabilirdi. Su birlikleri deneyimi Şanlıurta v e çev resınde su ile biriikte olası dö- nüşüm \e sosyal gelışmelere ıhşkin devlete dü- şen. düşmesı gereken sorumluluklann hemen tümü "serbestpiyasa" adma "vahşikapitaJiznı"e terk edılırken. bır güzel iş de yapılmış: "Sula- ma bûiiklerL" Bırlıklenn amacı şu: Sulama kanaletlennın geç- tığı komşu köylerin bir araya gelerek sulamayı denetlemeleri. Dev let Su (şleri 'nin öncülüğünde kurulan bir- lıklenn. ilk bakışta çıftçılere ortak yaşamayı, paylaşmay ı, dayanışmayi ögreteceğı, hatta demok- rasi bilincinı yerleştirecegi kanısına vanlabılir. Birlık başkanlan, çiftçılenn oyuyla birkaç yıl için görev yapmak üzere seçilıyorlar. Birlikle- rin gelır kaynağı. dönüm başına su için alınan paralar. Sözgelimi. sebzeden dönüm başına bir sezon için 900 bin. pamuktan da 750 bin lira alı- nıyor. Bu para, kanallara bakan, suyu açıp kapatan görev lılerin ma- aşlannı da karşılıyor. Bırtürözyö- netım ya da su kooperatıfçiliği ya- ni. Bu yöntem ıyi niyetle sürdürül- seneleryapılmazki! Ancak bazı yörelerde iş hemen sulandınlmış. Büyük toprak sa- hipieri. adamlannı birlık başkanı seçtirmeye başlamışlar. Birlikler, aralannda daha çok su almak ıçın kavgaya tutuşmuşlar. Bırlik başkan- lannın akrabalannı kayırmalann- dan tutun, geceleri para ile sulama alanlannın dışına su satılmasına değin > akmmalar da çıg gibi bü- yümüş. AğalHcbeyllk Kuşkusuz merak edilen bır baş- ka konu da "Su ile biriikte üretim- deki artış. ekonomik ve sosyal ya- pıdaki değisimler, feodal yapının. geleneksel kapalı toplumun çözül- mesine dönük bir etki yapacak mı?" sorusunda dügümlenıyordu Bu sorunun yanıtını ararken. bır ön bılgilenme için Dr. Vluzaffcr Sencer'in proje yöneticisi olarak görev yaptıgı ve GAP fdaresı ile TMMOB Zıraat Mühendislerı Odası tarafından hazırlanan araş- tırmadaki belirlemeleri özetleye- lınr "Bölgenin kalkınma sürecinde ciddi engeller yaratan toplumsal yapıö/cllikk'ri. iki başlık altında ek alınabilir. Bunlardan ilki. kır top- luluklan biryana. kentsd topluluk- lann bileönemli bir kesimiy le top- lumsal içe dönüklüğü ya da kapa- lıiığıdır. İkincisi ise yore halkının uzun bir geçmişten bu yana süre- gelen üretim ilişkileri vetoplumsal örgütlenmeden kaynakknan aşiret. şey hlik. ağahkgibi-iç içe girmiş-ku- rumlara olan bağımlılığıdır. Çeşit- li yükümlülükler içeren bu bagım- lılıklann toplumsal yaşamın her katmda yansunalan olduğu bir gerçektir. ~. Bölge topluluklannın kapalılığı. her şeyden önce bu topluluklann ekonomik olarak kendine yeterliğinden, işletmelerin genelde geçimlik dü- zeyde olmasından kaynaklanmaktadır. Başka bir deyişle. içe dönüklüğün baş sonımlusu, üre- tim fazlasının sınırlılığı ve pazar iüşkilerinin dar boyııtlu (temelgereksinmeleri karşılamay a y öne- lik) olmasıdır. Bu ekonomik kapalılık toplumsal \e kültürel içe dönüklüğe yol açmışür. ... Bölgemn her kesiminde egemen olan gele- neksel yapı, değişmeye karşı -tepkkri olmasa da- korunaklı bir vapıdır." Bu saptamalardan hareketle, Şanlıurfa"nın ya- kın köylennde ve çev resınde "ağa, bey, aşiret B- deri" dıye tanınan kişiler ya da onlan yakından tanıyanlarla yagtıgımız görüşmelerden çıkardı- ğımız gözlemlenmızı aktarahm. Ilginçtır, Urfa'da "aydın" olarak bilinen insan- lar bile "aşiret ya da aile" olmayı dokunulma- ması gereken, dokunulduğu takdirde toplumsal yapıyı olumsuz yönde etkileyebilecek bır "sos- yal statü" olarak kabul edıyorlar. "Buranın dü- zeni böyle, kabuüennıek gerek" demeye getiri- yorlar. Yoksa? Onlara göre kendi ıçinde kural- îan olan bu yapı, yoksul köylüleri koruyor. "Na- sd" diye sorulduğunda karşılık aşagı yukan ay- nı: "Ağalar, bey ler düzeni sağlamasalar köylüJer aç kalır. Kıtlıkta, yoklukta ağalar, hey ler köyiü- lerine bakmak zorundadır. Töre böyledir." Buradakı çelışki apaçık ortada' Artık tanm- sal üretim dogrudan doğa koşullanna bağlı de- ğil. Yani aganın, beyın köylüsünü sıkıntıya kar- şı koruyacak bir kıtlıktan söz açmak hemen he- men olanak dışı. Kaldı ki daha önceki bölüm- lerde ışledigimizgibi köylüler, "üeretii, yevmi- yefi" ya da "ortakçı, kürekçi" olarak ışçileşme sürecine gırmişler. Başka biranlatımla köylüler; agalann. beylenn, büyük toprak sahıplennin bır tür tebası, kulu olmaktan sıynlma aşamasında. Büyük toprak sahibı ile köylü arasmdaki ilişki, birbirine gereksinım duyan ışveren-ışçi ilışkısi- ne dönüşmeye başlamış Yakın geçmişe değm, özellikle kuru tanm döneminde toprak ile bir- iikte köylü de aganın. beyın "mülkü'' sayılırken, (oprak işletilmesi gereken "sernuıye''ye dönüşür- ken, köylü de emeğını satan "Sşçj" konumuna gel- miş ya da gelmekte Köy lü, feodalitenin aşınmâ- sı anlamında "özgürleşme*'ye doğru adım at- mış. Bır büyük toprak sahıbınin -ki topraklannın çogunu ortakçının ekıp bıçtigıni öğrendık- şu söz- len çarpıcıvdı: " Köydeköylü gibiyaşamazsan.olraaz.Adam- dan saymazlar." Bu sözlenn ardında bırdönüşüm gerçegi sak- lı: Köylünün; toprak sahıbine bagımlılıgı, töre- ye baglı olarak aganın va da bey ın "kutsallığın- dan, gclcneksel ağırlığından" kaynaklanmıyor artık. Karşılıklı bagımlılık -ki mülkiyet anla- mında toprak sahibının bağımsızlığı kesınlıkle agır basıyor- ılişkisinde her iki taraf ıçın "göre- celi" bır eşitlikten söz edilebilir. Neden? Toprak sahibinin karşısmda yerlı yersız her buy- rugunu yerine getirecek bir "kul" yenne, eme- gini satanlar var artık çünkü. Toprak sahibi, ara- zisinin tohumunu almaz, gübresini vermez, trak- törii ile surmez, bu işlerle ilgilenmezse, düne kadar "mülkü" saydıgı köylüler. onu saymayıp başka bır tarlada çalışabilırler çünkü. fş olanak- lan eskısı gibi dar değil, suyla biriikte ekilebi- lir arazı genişledi çünkü. Dr. Muzaffer Sencer'in raporunda yer alan "ekonomik olarak kendine yeterlikten, iştetme- lerin genelde geçimlik düzeyde olmasından kay- naklanan kapalı toplum" çok yavaş da olsa bü- yük ölçüde çözülmeye yüz tutmuş. Nitekim, bir başka büyük toprak sahibinin ağ- zından kaçırdıgı şu tümce. epey düşündürücü: "Seçimlerde köyiülerin nereye oy wreceğine kanşmıyoruz, serbest bırakıyoru/..." Aslında bu sözcüklen tersine çevirmek olası: "Köylüler, nereye oy vereceğini arûk bize da- mşmıyorlar. Kendilerini serbest bıraktılar." Mülkiyette bır değışıklık yok, ama vurgula- dığımız biçımde su ile biriikte bölgedeki üretim ilişkileri feoda! yapıdan kapitaüzme doğru ev- riliyor. Birağanın "Toprakbaba yadigândır.Satmak, devTetmek ayıpür, töreye uygun değüdir" sözle- nnın. - her ne kadar "feodal" bir duyarlığı çag- nştınyorsa da- bincık "sermaye"nin elden git- memesıne dönük bır nıyeti banndırdıgını söy- lemek olası Yarın: Kent merkezi ve sanayfleşme NOKTASII ORAL ÇALIŞLAR Fransızların eski ünlü futbolcusu ve Dünya Kupas/ Organizasyon Ko- mitesi Başkanı Michel Platini'nin şampiyonluk sonrası söylediği söz- terçokçarpıcı: "Işte biziırkçılıMa suç- layanlarayanıtımız. Irkçılığa meydan okuyan takım kazandı." Platini'nin sözünü ettiği ırkçılığa karşı meydan okuyan Fransız Milli Takımı'nın 22 kişilik kadrosunun 14'ü farklı milli- yetlerden oluşuyor. Cezayirli, Ermeni, Senegalli, Por- tekizli, ispanyol, Gürcü, Guadelo- upelu, Italyan, Basklı, Arjantinli çe- şitli milliyetlerden oluşan takım, bü- tün Fransa'yı ayağa kaldıran başa- rının altına imza attı. Fransa'nın başansı, bir milli şö- lenedönüştü. Fransızların uzun za- mandır böyle bir başarıya özlem duyduklan; yaptıkları kutlamanın büyüklüğünden, ülkenin liderierinin maçlann sıkı birer izleyicisi olmasın- Şampiyonluğun Çok Renkli Yansıması... dan anlaşılıyor. Dünya henüz ulus- devletlerdönemini yaşıyor. Fransız Ihtilali'yle bundan 200 küsuryıl ön- ce ilk ulus-devletlerden birisine adı- mını atmış olan Fransızlar, bugün hâ- lâ milli bir başanyı milyonlarla kut- luyorlarsa, milli devlet önemli bir unsur olarak varlığını koruyor, di- yebiliriz. Fransa gibi geçmışinde söniür- gecilik olan milli devletlerin yapı- sında. milli azınlıklar da önemli bır rol oynuyor. Fransız Milli Takımı'nın birçok siyahi oyuncusu, büyük bir olasılıkla sömürge döneminin mira- sı. Tarih tarihtir, ancak her ülkede azınlıklar, bir milli sorun olarak siya- setin gündeminde de bir rol oynar- lar. Voltaire'lerin, Robespierre'le- rin ülkesinde de azınlıklar her dö- nemde sorun olarak variığını koru- du. Eski sömürgelerin birkısmı Müs- lümandı, bugün Fransa'nın önem- li birazınlığını bu nedenle Müslüman- lar oluşturuyor. Kara Afrıka köken- lilerde ülkede önemli birsayıyaula- şıyor. Bu farklılık, Fransız şoven mil- liyetçiliği için her zaman bir sömü- rü konusu olarak kullanıldı, bugün de kullanılıyor. Fransız ırkçılarının li- deri Le Pen'in partısinin, oylarını yüzde 15'lere çıkarması, bu soru- nun ne kadar önemli bir boyuta ulaştığını gösteriyor. Fransa, Avru- pa'da ırkçılığın en etkili olduğu ül- kelerden bırisı. Fransa Milli Takımı'nın bu ortam- da çok farklı milliyetlerden oluşma- sı dikkat çekiciydi. Irkçıların bu ta- kıma muhalefet ettikleri gazetelere yansıdı. Tartışmalı, çok milliyetli bır takım başan kazanmasa belki de ırk- çılar yerı yerinden oynatacaklardı. Michel Platini'nin imalı açıklaması- nın ardında muhtemelen böyle bir gerçek yatıyor. Fransa Milli Takımı'nın başansı, hiç hesapta olmayan bir şekılde belki deşovenizmebırdarbefndirdi. Kü- çümsenen Cezayirtilerin Zidane ile kazandıkları gurur, şoven-milliyet- çiliğe de bir cevap nıteliğı taşıyor. Fransa gıbi geltşmiş bir ülkenin böy- le sorunlarla boğuşuyor olması, dünyada ırkçılığın hâlâ ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Fransa örneğıne bakarak, belki kendimiz için de bazı dersler çıka- rabiliriz. Son yıllarda statlarımıza yansıyan şoven gösteriler, futbolla milliyetçilik arasmdaki yapay sayı- labilecekbirbağıgözlerönüneser- di. Sporun, milletler üstü bir özelli- ği hep var olageldi. Tabii kı milli maçlar ve milli başarılar ulusal bir sevince ve ilgiye kaynaklık ediyor. Fransa'da olduğu gibi milyonlar, hertürlü siyası kaygının ötesinde mil- li bir heyecanla biriikte sokağa dö- külebilıyor. Unutmayalım ki, sonuç- ta spor bir yanşma. Birçoğumuz bu kupa boyunca farklı milli takımları tuttuk, farklı başanlara sevindik. Bu sevinç ve heyecanımız hertürlü mil- li duygunun üstünde ve dışınday- dı. Futbol, milyonlan heyecana sü- rukleyen bir kitle sporu. Böyle olun- ca. çok büyük paralar. büyük yatı- nmlar ve ticari hesaplar da futb lun bir parçası haline dönüşüyı Bu işten büyük paralar kazanılıyı Siyasetçiler bile futbola olan ilg kendi lehlerine çevirebilmek am cıyla bu spora yakınlık duyuyort Bu nedenle futbol, bir sömürü ar cı olarak da kullanılabiliyor. Faş diktatörlüklenn, futbol yoluyla kitl lerı uyuttuklan iddiası her zam«- ciddi bir tez olarak öne sürülc Futbolun yoksullar için bırafyon < duğu da söylenir. Doğrudur, futt milyonların sevgilisi olarak her z man sömürüye açık bir spor. B tün bu gerçekler bizim futbold. vazgeçmemizi gerektirmez. Işte Fransa, başarıyı aynı zama da çok kültürlülüğünün, farklı mi yetlerden oluşan bir takımın zaf olarak kutluyor Bu başarıyı ırkı lığa karşı bir başan olarak sunabiliy Kendilerini bir kez daha kutluyorı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle