25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 HAZİRAN 1998 CUMARTESİ HABERLER 12 Mart muhtırasıyla gelen sağ bir darbede silahın kendilerine döneceğini bilen Sinan lar ve Deniz 'ler Ankara 'yı terk ederler DenizveYusuf yakalanıyorTT"^^ ört ABD'liyi Amaç Apart- ğ 1 manrndaserbestbıraktıktan m M sonra Sinan, Deniz, Yusuf, E- * -^ mek'teki eve gelir. Oradabir gece kalan Sinan. Deniz ve Yusuf, da- ha sonra, Koç Yurdu'nun arkasında bu- lunan Bannak Oteli'nin yanındaki bir eve gelir. 12 Mart Muhtırası verilırbu sıra. Hüseyin İnan'ın değerlendinnesı şöyledir: "Gelen sağ bir darbedir. Amaçlan bizi ezmektir." Aramalar yo- gunlaşmıştır. Gazetelerde sürekli fo- toğralan yer almakta, radyodan sürek- li olarak arandıklanna dair haberler ve- rilmektedir. Bannabilecekleri ev kal- mamıştır. Bir an önce Ankara'dan çıka- rak Malatya'dabulunan arkadaşlannın yanına gitmeye karar v erirler. Hüseyin Inan'ın bir süre daha Anka- ra'da kalması karan alan THKO ekibi. silahlannı ve malzemelerini yanlanna alır. Tayfun ile Sinan, Cınemre'nin be- yaz, Yusuf ile Deniz, AhmetTuncer Sü- mer'in kırmızı motorsikletiyle, 15 Mart günü gecesi saat 18.00'de ayn ay- n yola çıkar. Arkadaşlanyla Malatya'da buluşmak üzere Sankaya ilçesinden sağlam motosikletle aynlan Deniz ile Yusuf, Sı\as yolu ile Malatya'ya gıder- ken Şarkışla ilçesinde 16 Mart 1971 Salı günü gece yansı yakalanır. 'ERİKLER ÇİÇEK AÇTICI ZAMAN' Tayfun Cinemre, yöreyi bilen Ka- dir Manga ile daha önce kararlaştın- lan mezTa evine gider. Arkadaşlan da oradadır. Yemek yedikten sonra evden aynlan ekip, gece yansı. konaklayacak- lan Ilıcak Mağarası'na doğru yöla çı- kar. Her taraf göz gözü görmez zifiri karanlıktır. Birbirlerini kaybetmemek için herkesin tuttuğu bir ip yardımıyla yollanna devam ederler. Sonuçta mağa- raya vanlır. Yorgun olduklan için her- kes bir tarafa yığılır. Tayfun Cinemre, Deniz ile Yusuf un kullandığı moto- siklet kendinin olduğu ve artık ismi açı- ga çıktığı için ismi deşifre olmamış Metin Güngörmüş'ün kimliğini yanı- na alır. Mehmet >îakipoğlu. Cınemre'yi Malatya-Ankara yoluna kadar götürür, orada bırakır \e geri döner. Cinemre, Malatya-Ankara yolunda bir arabaya binerek Ankara'ya gider. Ankara'da Hüseyin Inan'la buluşan Tayfun Ci- nemre, Hüseyin lnan'a arkadaşlannın kendisini nerede bekleyeceklerini söy- ler. Dağda bulunanlar, Hüseyin lnan'ı getirmesi için Mehmet Nakıboğlu'nu Ankara'ya gönderir. Hüseyin Inan. çok sevdiğı bir söz olan. "Eriİder çiçek aç- Oğı zaman" sözüne uygun bir zaman- da, dağa çıkmak amacıyla Mehmet Na- kiboğlu ile Ankara'dan ayrılmaya karar verir. Bir sorun çıkmaması için Hüse- yin ile Nakiboğlu. ilk önce. Gölbaşı çı- kışında arkadaşlannın getıreceğı oto- mobili bekleyeceklerdir. Haymana yol güzergâhında Mogan Gölü kıyısında bekleyen Hüseyin ile Nakiboğlu, arka- daşının getirdiği otomobile binerek An- kara'dan aynlır. Inan ile Nakiboğlu. 23 Mart 1971 Salı günü sabahı saat 03.30 sıralannda Kayseri'nin Pınarbaşı ilçe- sine vanr. Hüseyin ile Nakiboğlu, biraz dinlenip. sonra da yollarına devam et- mek için Hüseyin İnan'ın dayısı Kemal Kalaycf nın evine gitmeye karar verir. MÜCADELEMİ YAPTIM VE BURAYA KADAR CELDIM1 Hüseyin İnan'ın uğrayabilecegi dü- şüncesiyle güvenlik kuvvetleri. Pınar- başı ile Pınarbaşf na bağlı Yaslıpınar köyünü abluka altına almıştır. Yaslıpı- nar köyünde İnan ailesinin tanıdığı Mehmet Bayrak ve oğulları vardır. Hü- seyin, hem akraba evi olan hem de or- taokulu okuduğu dönemlerde kaldığı eve gidip biraz dinlenecek v e biraz ye- mek yiyecektir. Sabaha karşı dedesinin kapısını çalar. Kapıyı dedesi Hacı Ka- laycıaçar. Hüsevın ve arkadaşmı içeri buyur eder. Hacı Kalaycı'nın hanımı Zeliha Hanım, Hüseyin ve arkadaşına, hemen birkahvaltı hazırlar. Hüseyin ile Nakiboğlu, kahvaltıyı yaptıktan sonra. biraz dinlenmek için uyumaya hazırla- Lider kadrodan Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın yakalanmasından sonra geride Sinan kalmıştır. Mustafa Yalçıner'i olayları öğrenmek ve taze kuvvet getirmesi için Ankara'ya gönderir. Yalçıner, bir grupla geri döner. Yeni gelenlerle THKO'nun dağ kadrosu güçlenmiştir. Ancak üniversite kampusu ile dağ koşulları farklı olduğundan çeşitli hatalar yaparlar, arkalarında iz bırakırlar. nır. Kemal Kalaycı, evinin bitişiğinde evi olan damadı Hüseyin Sanbaş'ın ya- nına gider. "Hüseyin bizim evde. Bir de arkadaşı var yanında. Eğer onlan evde yakalarlarsa veyahut da bizim evde ol- duğu haberini alırlarsa mahalleli bun- dan zarar görür. Ne yapayun, bana bir fikir ver~ der. Sanbaş u En iyisi teslim olmasıdır. Ben giderkarakol kumanda- nı ve kaymakam ile konuşurum. Bu işi olaysızhaUederiz" dedikten sonra kara- kola gider v e "Hüseyin İnan, dedesi Ha- cı Kalaycı'nın evinde" diyerek, haber verir. Karakol kumandanı "Elimizdeki ekibin büyük çoğunluğu Yassıpınar'a gitti. Elimizde yeterince güç yok" de- yınce. Sanbaş. "Sadece iki kişiler. Kim- senin burnu kanamadan onlan biz size teslim edeceğiz'' der. Güvenlik kuvvet- len. Hacı Kalaycı'nı evini ablukayaalır ve Hüseyin Inan ile Mehmet Nakipoğ- lu'na. "Teslim oPçağnsı yapar. Dede- si Hacı Kalaycı, Hüseyin'e "Hüseyin, ev sanldL Kimsenincanıyanmadantes- lim ol" der ve Hüseyin'in yastık altına koyduğu bir tabancayı alır. Aralannda şu konuşma geçer: *Dede. sen aradançekil. Ben,çetnbe- ri yarar kurtulurum." "Ha\ ır Hüse> in. Sadece beni düşün- me. Mahalleli) i de düşün. Eğer sen tes- lim olmazsan hem bizim aile hem de mahalleli zan altına gjrer. GeL, teslim ol." "Sen kanşma dede! Kimseye bir şey ol- maz. Ben, kurulan çemberi yarar çıka- nm." "Sen bu çemberden kurtulamaz- sın. Teslim olmazsan hakkımı helal et- mem." Hüseyin, ortaokulu okurken üç yılı- nı dedesi Hacı Kalaycı ile dayılan Ke- mal, Kamil ve Aziz Kalaycı'nın yanın- da geçmiştir. Üzerinde çok emeği var- dır. Hüseyin'in dedesi fakir bir ailedir. Aile, geçimini at arabası ile yaptığı ta- şımacılıkla yapmaktadır. Sonunda Hü- seyin, teslim olmaya karar verir. İnan ve Nakiboğlu, sabaha karşı saat 04.30'da jandarmaya teslim olur. Kayseri'yegö- türülen Hüseyin İnan, burada, maksat \e gayeleri hakkında şunları söyler: "Biz, bağunsız Türkiye ideali için mü- cadele ediyoruz. Bunu sağlayıp başta Amerikan emperyalizmi olmak üzere, ülkemizi sömürenleri kovduktan son- ra, sosvalist Türkiye'yi kuracağız. Ve dağıtıma önce babamın mal variığın- dan başlayacağım. Ben mücadelemi yapnm ve buraya kadar geldim. Bun- dan sonra da devam edeceğün. Suçla- nm sabitrir. gizlemiyorum.Verilecek ce- zayı çekmeye hazmm." Hüseyin tnan ve Mehmet Nakiboğlu, aynı gün Anka- ra'ya getirilerek, Jandarma Komutan- lığı'na teslim edilir. THKO'nun lider kadrosundan De- niz, Yusuf ve Hüseyin'in yakalanma- sından sonra geride sadece Sinan kal- mıştır. Gelişmelen öğrenmek, Anka- ra'da \ e diğer bölgelerde bulunan arka- daşlannı dağa götürmek amacıyla Mustafa Yalçıner, Ankara'ya gider. Yalçıner. 2 Nısan 1971 Cuma günü. Hasan Ataol, Mehmet Asal, Fevzi Bal, Osman Bahadır, Metin Yıldınmtürk ve Ercan Oztürk'le trene binerek Anka- ra'dan yola çıkar. Tren, Akçadağ'ayak- laştığı zaman Yalçıner ve arkadaşlan, istasyonda herhangi bir sorunla karşı- laşmamak için trenden atlar. Yalçıner ve arkadaşlan, trenden atladıktan son- ra yürüyerek Mustafa Göcmen'in evi- ne vanr. Bu sırada Hasan Ataol hasta- landığı için Ankara'ya geri gönderilir- ken diğer grup. dağdaki arkadaşlannın yanına gider. Şehirden yeni kadrolann gelmesiyle dağdaki kadrolann sayısı ve gücü art- mıştır. Fakat dağdaki yaşama uyum sağlamak üniversite kampuslarından gelenler için kolay değildir. Bu neden- le zaman zaman aksilikler çıkar. Cen- giz Baltacı ile Metin Yıldınmtü'k'ün Arap (Sankaya) Mağarası'nda sakla- dıklan bir Alman filintası, bir bez ko- lonluk kırk fişek ve bir gözü ayarsız dürbün, lkinciler köyünden Nesim La- çin, AJi Gülbıdak. Musa An ve Ali Ak- taş ısimli çocuklar tarafından bulunur. Çocuklar, mağarada bulduklan silah ve malzemeyi P.T.T.'nin Ikinciler köyün- deki radyolink istasyonunda bekçilik yapan Hasan Bektaş'a teslim eder. Ma- iyi olmaz, burayı havaya uçururuz,dev- letin ınilli seneti de heba olur" der. Bu arada Sinan ve ıki arkadaşı da silahla- nnı bekçilere doğrultmuşlardır. Dür- bün, bekçi Ali Laçin'in küçük oğlunun boynunda asılıdır. Sinan, boynundaki bozuk dürbünü çocuğa verir, Cengiz Baltacı'nın getirdiği biraz daha iyi dür- bünü alır. boynuna takar. Malzemeler ve silah alındıktan sonra Sinan, lkinci- ler köyünden olan Hacı Tonak'a. "Sen bunlann evlerini biliyorsun. thbar eder- lerseeezalannıveririz" der. Hacı Tonak da bu ihtan tasdik eder. Dağdaki erzak- lan taşımak için Sinan. Tuncer Sü- mer'e, "Bir kahr satın al, getir" der. Deniz Gezmiş ile Yusuf Aslan, Sıvas yolu ile Malatya'ya giderken Şar- kışla ilçesinde 16 Mart 1971 Salı günü gece yansı yakalanır. ğaradaki silah ve malzemeyi almaya gelen THKO ekibi, malzemelerin ye- rinde olmadığını görür. Mağaranın ci- vannda lkinciler köyü ile Bölüklü kö- yü bulunmaktadır. Hacı Tonak İkinci- ler, MustafaÇubuk Bölüklü köyünden- dir. Yapılan soruşrurma sonunda silah ve malzemenin Ikizler radyolink istas- yonunda olduğu öğrenılır. Silah ve mal- zemeleri geri almak için Sinan, Hacı Tonak, Mustafa Yalçıner ve Cengiz Baltacı. 24 Nisan 1971 Cumartesi gü- nü akşama doğru radyolink ıstasyonu- na gelir. Istasyonun bekçilerinden Hasan Ak- taş ile Ali Laçin. istasyonun bahçesin- deki ağaçlan sulamaktadır. Hacı To- nak. silahıyla bekçilerin yanına gele- rek "Bulunup size getirilen silahlar siz- de imiş, onlan bana verin, vermezseniz Tuncer Sümer, gider bir katır satın alır. kampa getirir. Metin Yıldınmtürk, ka- tıra. "Nazmiye" ismini takar. ŞOFÖR KARAALİ BORAN OLAYI Dağdaki THKO ekibi. Elbistan ilçe- si Nurhak bucağı Eğen geçidinde kamp kurmuştur. Kamp kurulan geçidin he- men güneyinde Kullartatlar köyü var- dır. Erzak almak için Kullartatlar köyü- ne gidilerek köyün bakkalından alışve- riş yapılır. Kullartatlar köyü bakkalı Hasan Koçak. erzak alanlardan şüphe- lendiği için muhtara haber \erir. Kö- yün muhtarı da 22 Mayıs 1971 Cumar- tesi günü, Elbistan ilçesi Jandarma ko- mutanına olayı bildirir. Tuncer Sümer ile Fev zi Bal. erzaklan Malatya'dan Do- ğanşehir'e götürebilmek için 23 Mayıs 1971 PazargünüKaraaliBoran'aaitci- pi kiralar. Ciple birlikte Kullartatlar kö- yünün güneyindeki Sınklı Yaylası'nın çıkış başına kadar gelinır. Tuncer Sü- mer, erzağın taşınması için arkadaşla- nna haber verir. Mustafa Yalçtner ve üç arkadaşı erzakı almak için cipin ya- nına gelir. Erzak taşınırken Fevzi Bal, cip ile şoförün başındadır. Bu arada, bir kır bekçisi ile dört avcı, cipin bulundu- ğu yere doğru yaklaşırken cipin şoförü Karaalı Boran. "Allahını seven bana vardım etsin" diye bağınr. Kır bekçisi, bir el ateş eder. Fevzi Bal, kendıni ye- re atar. Bu fırsattan yararlanan şoför Karaali Boran. cıpıne atlayarak Kapı- dere istikametine doğru hızla yol alır. Soför Karaali Boran, daha sonra, olayı Gölbaşı İlçesi Jandarma Komutanına anlatır. ELROM İLE İBRAHİM ÖZTAŞ ÖLDÜRÜLÜYOR Atilla Keskin, bu sırada, Malat- ya'daki dağ karargâhından aynlarak. ılk önce Ankara'ya gelir. Daha sonra, Is- tanbul'a gider. Bu sırada. Hasan Ataol ile tsmail Tayfun Cinemre, Ankara'da bir motosiklet çalar. Tayfun Cinemre ile Fevzi Alkan. motosikletle, Hasan Ataol, Gülay Özdeş, Türkân Sabuncu datrenle. 15 Mayıs 1971 Cumartesi gü- nü Istanbul'a gelir. Gülay Özdeş. Tür- kân Sabuncu, Atilla Keskin, Tayfun Ci- nemre, Istanbul Şenlikköy'de Kadri Çağlı'nın akrabasının evinde, Hasan Ataol da Emirgan'da ablası Lütfiye Ha- nım'ın evinde kalır 17 Mayıs 1971 Pa- zartesi günü, Israil başkonsolosu Eph- raim Elrom, THKP-C'liler tarafından kaçınlır. Elrom'u THKO'lularda kaçır- mak istemişlerdir. Nahit Töre, bu ko- nuda özetle şöyle demiştir: "Atilla Kes- kin'in doktor olan ağabeyisinin otomo- bilini bu istihbarat işlerinde kullandık. Elrom hakkında bazı bilgileri İstanhul Tıp Fakültesi'nde okuyan Suriyeli bir öğrenci hem bize hem de THKP-C'lile- re veriyordu. Fakat, THKP-C'liler da- ha erken davrandı." Münir Ramazan Aktolga. bu konuda şunlan anlatmıştır: "Elrom'u kaçırmayı THKO'cular çok- tandır düşünüyorlarmış ve bu konuda epey araştırma da yapınışlar. Bizim An- kara'dan hiçbir şey vapılmasın deme- miz üzerine, İstanbul'daki Mahir'lerin durumunu bu biraz etkiliyor sanıyo- rum. Daha sonra Elrom kaçınlınca ilk anda belirli isimler ilan edildi. Bu isim- ler içersinde Cihan Alptekin'in arka- daşlannın da isimleri vardır."... "Sinan Cemgyier Nurhak Dağlannda radyo- dan Elrom'un kaçınldığını duyunca Kürecik'teki Radar Üssüne Amerikalı- lan kaçırmava gidiyorlarmış ve El- rom'un kaçınlması işi bir parola imiş. Vani. Elrom kaçınlınca dağdakiler de orada bulunan Amerikahlan teslim ala- caklar, böylece, hareket bütünleşecek- miş. Bunu bizzatdağdaolav lan yaşayan Fevzi BaL Ertuğrul Kürkçü'ye anlat- mış." Elrom'u bulmak amacıyla Istan- bul'da bütün ev ve işyerleri Emniyet güçleri tarafından 22 Mayıs 1971 Cu- martesi günü aranır. Bu aramada, Na- hit Töre, AK Aydın Çığ, Cemal Alpas- lan Ertuğ ve İbrahim Öztaş, Nigar Sancak'ın Beyoğlu. Tünel'de bulunan kapısına dışardan kilit vurulmuş ders- hanesinde saklanır. Cezaev lerinde bulunan devrimci tu- tuklulann serbest bırakılması için kaçı- nldığı söy lenen Elrom. bu aramada ölü olarak bulunur. THKO mılitanlanndan tbrahim Öztaş ise İzmir'de güvenlik kuvvetleriyle girdiği çatışma sonrasın- da öldürülür. Bu sırada, Ankara ve lstanbul'dan gerilla savaşı yapmak ûzere dağa çık- mak amacıyla yola çıkanlar yakalanır. Ankara"dan yola çıkan Fahri Doğu, Ömer Balköse, Şeref Gürle, Mustafa L'slu ve Erkan Ertan. Tokat'a bağlı Er- baa ilçesinin Kozlu bucağına bağlı Fın- dıcak köyüne 2 km uzaklıktaki orman içinde silahlanyla birlikte, 23 Mayıs 1972 Pazar günü yakalanır. SÜRECEK TI&NOKTASI I ORAL ÇALIŞLAR HAMBURG - Profesör ve orkest- ra şefi ünlü Alman müzikçisi Justus Frantz sözlerine şöyle başladı: "Bir müzisyenin burada ne işi var diye düşünebilirsiniz. Benim dedem Os- manlı Imparatorluğu'yla birlikte sa- vaşan Alman ordulannın komutanı Oeneral Moltke'n/n danışmanıydı. Ben o dönem anılannı ve o döneme ilişkin tarih kitaplannı okuyarak bü- yüdüm. Türkiye 'ye çok özel bir ilgirn olduğunu söyleyebilirim. Onun için buradayım." Justus Frantz, dün Hamburg'da büyük bir basın toplantısıyla kurulu- şu açıklanan Alman-Türk Vakfı'nın kurucularından birisiydi. Önderliğini, Almanya'da yaşayan Vural Öger'in yaptığı vakıf, 200 civarında Alman ve Türk'ün katıldığı bir yapıyla ortaya çıktı. Aralarında Alman Federal Par- lamento Başkanı Dr. Hans-Ulrich )(Klose, Hıristiyan Demokrat Parti (C- . DU) milletvekili ve Alman-Türk Par- Almanya-Türkiye îlişkilerinde Sivil Boyut lamento Grup Başkanı Thomas Kossendey, Sosyal Demokrat Par- ti (SPD) Grup Başkan Yardımcısı Ot- to Schily, ünlü "Die Zeit" gazetesi sahibi ve başyazan Dr. Theo Som- mer, IG-Metall Sendikası Genel Baş- kanı Klaus Zvvickel gibi Alman- ya'nın önde gelen isimleri vakfın ku- ruculan arasında. Türk tarafında da, Oktay Ekşi, Ishak Alaton, Altan Öymen, Çelik Gülersoy, Ercan Ka- rakaş, Prof. Binnaz Toprak, Hik- met Çetinkaya, Güneri Cıvaoğlu, Leyla Aytaman, Ayseli Göksoy, Prof. izzettin Doğan gibi isimler y- er alıyor. Vural Öger, önümüzdeki sonba- harda Profesör Justus Frantz'ın çok sayıda Alman politikacıyla birlikte, bu girişimin bir parçası olarak üç konser vermek üzere Türkiye'ye ge- leceğini açıkladı. Türklerle Almanlar bir araya gelin- ce iki ülke arasında, Almanya'da ya- şayan Türklerin, Türkiye'de yaşayan Almanların sorunlan hemen tartışıl- maya başlandı. Bu arada ilginç ra- kamlardagündemegeldi. Vakfın ku- rucularından Alman-Türk Ticaret Odası Başkanı Horst Kaiser şu ra- kamları verdi: Şu anda Türkiye'nin toplam ithalatının yüzde 21 'ini Alman ürünleri oluşturuyor. Bu rakamın kı- sa sürede yüzde 30'a ulaşması bek- leniyor. Kaiser, 3 milyon Alman turis- tinin de Türkiye'ye gelmesini bekle- diklerini söyledi. Almanya'da resmi rakamlara göre 2.1 milyon Türk vatandaşı yaşadığı açıklandı. Bunun çok daha üstünde bir kitlenin Almanya'da bulunduğu- nu biliyoruz. Bu kadar büyük oranda bir topluluğun, çok ciddi uyum ve yaşam sorunlan olduğu da bir ger- çek. Örneğin buradaki vatandaşlann yüzde 40'ının Alman yurttaşı olmak istemediği belirtildi. Vural Öger, kendi turizm şirketi yo- luyla yaptığı dikkat çekici bir araştır- mayı aktardı: Almanların ancak yüz- de 9'uTürkiye'yigörmüş. Türkiye'ye gelen Almanlar'ın yüzde 82'si bu ül- keyi ziyaret ettikten sonra daha olumlu bir tutum içine giriyorlar. Ör- neğin, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girmesine destek vermekten yana bir tutum sergiliyorlar. Hıristiyan Demokrat Kossendey ise ilginç bir noktaya vurgu yaptı: "Biz buradaki Türkleri tanımıyoruz. Tanımadığımız için de onlardan kor- kuyoruz. Bu korku, şiddeti körüklü- yor. Sorun yalnız siyasi boyutta çö- zülemez. Başka yollar da aramalı- yız" Ishak Alaton ise, Lüksemburg zir- vesinde Türkiye'yi dışlayan Alman tutumunu eleştirdi: "Bizi dışlayarak, Türkiye 'deki demokrasi ve çağdaş- lık taraflısı güçlere darbe vurdunuz. Şu anda Türkiye 'de daha çok insan hakları ihlalleri varsa, bunda sizin bu davranışınızjn da bir rolü olduğunu unutmayın." Mesut Yılmaz'ın da basın danış- manını göndererek desteklediği ku- ruluş, Türkiye-Almanya ilişkilerine yeni boyutlar getirebilir. ilişkinin sivil ayağını güçlendirebilir. Hamburg'un güneşli birgününde, Alster Gölü'nün kıyısında başlayan bu yeni girişimin, yeni katkılarda bu- lunmasını umuyorum. Ben de böyle bir girişimi desteklemek ve kuruluşu- na katılmak için buradayım. Kargaşa içindeki Türkiye'ye dışa- rıdan bakınca insan farklı şeyler gör- mek istiyor. CUMARTESİ YAZILARI , •» ATAOL BEHRAMOĞLU Bilimin 'Dogma'yla Savaşımı... Muazzam salonun sahne arkasındakı duvannı boy- dan boya kaplayan dev bir Mustafa Kemal fotoğra- fı... Sivil, genç. yakışıklı... Sahne önüneyerleştirilmiş bir masanın çevresinde istanbul ve Ankara Üniversite- si'nden bilim ınsanlan... Yer. istanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Konferans Salonu. Konu, 'Evrim Kuramı'... Muazzam salon üniversite öğrencileriyle, izleyıcilerle tıklım tıklım... Fen Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Dinçer Gülen'ın yö- nettiği panelın ılk konuşmacısı İTÜ Âvrasya Yerbilim Enstıtüsü öğretim üyelerinden Doçent Dr. Mehmet Sakınç. "Doğa ve Evnm" başlıklı konuşmasında Dr. Sakınç dünyanın 8 mılyar, dünyadaki yaşamın ise 4- 4.5 milyaryıllık tarıhı olduğunu anlatıyor... Evnmleşme- ler ve yokoluşlarla süren bu tarih sürecınde denizlenn ve karalann oluşması 280 milyon yıl önce gerçekleş- miş... Asya ve Afrika kıtalannın 240 milyon yıl önce bi- tişik olduklarını projeksiyonla beyazperdeye yansıtılan çizimde de görüyoruz... Bundan 40 milyon yıl kadar ön- ce, (yanı daha dün!) Hındıstan Asya'ya çarpıp Asya ıç- lerinde 20 km. kadar ilerleyerek Himalayalar'ı oluştur- muş... Arabistan anakarası Anadolu'yla çarpışınca Ak- denız küçuk bir deniz olarak kalmış... Bu çarpışmanın ızlennden bırı, Bitlis sıradağları... Göç edenier sadece karalar ve denizler mı? Memelilerin doğudan batıya ha- reketi; arkıoptenks'ın, yani ilk kuşun öyküsü... Madde- nin, yaşamın bu kesıntisiz devinimi, bilimin şıin baş döndürücü... ••• ODTÜ Biyoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Ay- kırt Kence 'Biyoloji Eğitimi ve Evrim' başlıklı konuş- masında 'evrim kuramı'na karşı 'yaradılış kuramı'nın çıkanlmasının, bir başka deyişle günümüzdekı kök- tendinciliğin, Yaradılışı Araştırma Enstitüsü adlı bir ABD derneğınin çalışmalarında odaklandığını anlatıyor... 1960 öncesindekı yıllarda bu ulkede 'evrim kura- m/'ndan söz edılmesı neredeyse tabu imiş... Fakat Ruslar'ın 1957'de uzaya uydu fırlatmalarının yarattığı telaşla fen dersleri gözden geçınlerek Darwin'ın ev- nm kuramı ders kıtaplanna alınmış... Günümüz Ame- nkası'nda Ulusal Bilimler Akademısı'nin din ile bilimi ayırdığını, "yaradılış kuramı"r»r\ yine bu kuruluşça la- iklığe aykırı, bu demektır kı bilim dışı, hukuk dışı sayıl- dığını bıldıren Prof. Kence, ülkemizdeki ders krtapla- nnda ise yaradılış kuramının öne çıkanldığını, din kül- türü adlı ders kıtaplannda Darwin kuramının eleştiril- diğini örneklerle anlatıyor... • • • İÜ Fen Fak. Biyoloji Bölümü öğretim üyelerinden Doç. Dr. Haluk Ertan 'Evrimin Moleküler Kanıtlan' başlıklı konuşmasında, projeksiyon makinesiyle be- yazperdeye yansıtılan görüntüler ve çızimler üzerinde, sürekli devinim, değişme, gelişme, evrimleşme olgu- larını anlatıyor... Milyariarca yıl süren süreçler sonu- cunda ınorganıkten organığın (cansızdan canlının) oluşmasının öyküsünde yine başdöndürücü birşiirta- dı var... AÜTıbbı Biyoloji Anabılım Dalı Başkanı Prof. Dr. Işık Bökesoy, konuşmasının bir yerinde insanı tanımlıyor: "Geçmişini araştıran, geleceğı hakkında kaygılar taşı- yan canlı..." Ilk kez Bayan Bökesoy'dan ışıttığım bu ta- nım, şimdiye kadar karşılaştığım insan tanımlarının be- ni en çok etkileyeni oldu... Tartışılan konunun özeti de sanıyorum ki bu tanımın içinde yer alıyor... Geçmişini araştırmayan, geleceği konusunda kaygı taşımayan insanların oluşturduğu bir toplumun aydınlık bir gele- ceğe sahip olma olasılığı var mıdır?.. Prof. Bökesoy, genlenn evrimini, birçok canlıyla or- tak köklere sahip oluşumuzun kanıtlarını, basıt canlı- lardan bitkılere ve ınsanlara ulaşan evrimleşme süreç- lenni beyazperdeye yansıtılan görüntüler üzennde an- latırken, bu son derece bılimsel sözler, bir bilim savaş- çısının alçakgönüllü, nesnel, fakat aynı ölçüde de ka- rarlı, yiğit meydan okuyuşuna dönüşüyor... "Birçok canlıyla ortak köklere sahip olduğumuzun kanıtlan var- dır" sözlerinde Galileo Galilei'nın yaklaşık 400 yıl ön- ce engizisyon mahkemesi önünde söylediğı sözlerde- ki çıntrtı duyumsanıyor "Ama gene de dünya dönü- yori" • • • AÜ Tıp Fakültesi Tıbbi Etik ye Deontoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yaman Örs'ün 'Bilimsel Felse- feAçısından Evrim ve Evrimleşme Kavramı' başlıklı fel- sefi ıçeriklı konuşmasıyla sona eren bu anlamlı panel 3 Haziran Çarşamba günü istanbul Üniversitesi ve 'Bi- lim ve Ütopya Derg/s/'in ortak etkinliği olarak gerçek- leşti... Yayımı 1994'ten bu yana gelışerek sürmekte olan 'Bilim ve Ütopya 'nın Yayın Yönetmeni Ender Het- vacıoğlu, panelin açılış konuşmasındakı sorusunu derginın Haziran 1998 tanhlı 48. sayısındaki yazısında da soruyor: "Bilim ile dogma arasında tarafsız kalına- bilirmi?" Sayın Helvacıoğlu'nun sözlenyle: "Bilim in- sanı, ilk önce dogmaya karşı net tavnnı alacak ve bi- limselyöntemi tavizsiz savunacak; daha sonra yine bi- limsel yöntem gereği, kendi düşüncesi de dahil, ku- rama dair farklı yorumlan sunacaktır. Bilim insanı tav- n budur." • • • Sorunun ve yanıtının kapsamını genişletebiliriz: "Bi- yoloji dersiprogramına 'Darvvin'inevnmteorisini' ko- yan Milli Eğitim Bakanı Uluğbay'/n sosyal bilgiler ile milli güvenlik dersi programlanna 'irtica ve ülkeye yö- nelik tehdıtlen' konusunu koyarak eğitimdeki gerici unsuriarta 'topyekûn mücadeleyi' amaçladığı belirtil- di." (Cumhuriyet, 1.6.98.) Aydınım diyen kişi, bu 'top- yekûn mücadele'de yansız, duyarsız, eylemsiz kala- bilirmi?.. Sanlıurfa Muhabirimize valinin korumalarmdan engel SANLIURFA (Cum- huriyet) - Başbakan Me- sut Yılmaz'ın Sanlıurfa gezisini izleyen muhabi- rimizOzcanGüneş, Urfa Valisı Şahabettin Har- put'un korumalan tara- fından engellendi. Ata- türk karşıtı uygulamala- n haberleştirdiği için Harput'un hedefi haline gelen Güneş'i valıliğin bodrum katına götürmek isteyen koruma görevlı- sinin, Harput'un şeriatçı konuşması ile ilgili teyp kasetini almayı amaçla- dığı öğrenildi. Vali Harput'un koru- malanndan biri, Başba- kan Yılmaz'ın valiliği zi- yareti sırasında muhabi- rimizin önünü kesti. Gü- neş'i kolundan tutarak götürmek isteyen konı- ma görevlisi, davranışı- nın nedenini soran Gü- neş'e yanıt vermedi. Ko- ruma tarafından götürül- mek istendiği sırada, ora- dan geçen Vali Yardım- cısından yardım isteyen Güneş'in istemi üzerine araya giren Şeref Kaya- can, koruma görevlisine müdahale etti. Muhabirimizin götü- rülmesi gerekçesini sora- rak tepki gösteren Şeref Kayacan'ın "Emri kim- den aldın. Ne hakla götü- rüyorsun" şeklindeki so- rusuna yanıt vermeyen koruma, bunun üzerine arkadaşımızın kolunu bı- raktı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle