Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 6 HAZİRAN 1998 CUMARTESİ
HABERLER
12 Mart muhtırasıyla gelen sağ bir darbede silahın kendilerine döneceğini
bilen Sinan lar ve Deniz 'ler Ankara 'yı terk ederler
DenizveYusuf yakalanıyorTT"^^ ört ABD'liyi Amaç Apart-
ğ 1 manrndaserbestbıraktıktan
m M sonra Sinan, Deniz, Yusuf, E-
* -^ mek'teki eve gelir. Oradabir
gece kalan Sinan. Deniz ve Yusuf, da-
ha sonra, Koç Yurdu'nun arkasında bu-
lunan Bannak Oteli'nin yanındaki bir
eve gelir. 12 Mart Muhtırası verilırbu
sıra. Hüseyin İnan'ın değerlendinnesı
şöyledir: "Gelen sağ bir darbedir.
Amaçlan bizi ezmektir." Aramalar yo-
gunlaşmıştır. Gazetelerde sürekli fo-
toğralan yer almakta, radyodan sürek-
li olarak arandıklanna dair haberler ve-
rilmektedir. Bannabilecekleri ev kal-
mamıştır. Bir an önce Ankara'dan çıka-
rak Malatya'dabulunan arkadaşlannın
yanına gitmeye karar v erirler.
Hüseyin Inan'ın bir süre daha Anka-
ra'da kalması karan alan THKO ekibi.
silahlannı ve malzemelerini yanlanna
alır. Tayfun ile Sinan, Cınemre'nin be-
yaz, Yusuf ile Deniz, AhmetTuncer Sü-
mer'in kırmızı motorsikletiyle, 15
Mart günü gecesi saat 18.00'de ayn ay-
n yola çıkar. Arkadaşlanyla Malatya'da
buluşmak üzere Sankaya ilçesinden
sağlam motosikletle aynlan Deniz ile
Yusuf, Sı\as yolu ile Malatya'ya gıder-
ken Şarkışla ilçesinde 16 Mart 1971
Salı günü gece yansı yakalanır.
'ERİKLER ÇİÇEK AÇTICI
ZAMAN'
Tayfun Cinemre, yöreyi bilen Ka-
dir Manga ile daha önce kararlaştın-
lan mezTa evine gider. Arkadaşlan da
oradadır. Yemek yedikten sonra evden
aynlan ekip, gece yansı. konaklayacak-
lan Ilıcak Mağarası'na doğru yöla çı-
kar. Her taraf göz gözü görmez zifiri
karanlıktır. Birbirlerini kaybetmemek
için herkesin tuttuğu bir ip yardımıyla
yollanna devam ederler. Sonuçta mağa-
raya vanlır. Yorgun olduklan için her-
kes bir tarafa yığılır. Tayfun Cinemre,
Deniz ile Yusuf un kullandığı moto-
siklet kendinin olduğu ve artık ismi açı-
ga çıktığı için ismi deşifre olmamış
Metin Güngörmüş'ün kimliğini yanı-
na alır. Mehmet >îakipoğlu. Cınemre'yi
Malatya-Ankara yoluna kadar götürür,
orada bırakır \e geri döner. Cinemre,
Malatya-Ankara yolunda bir arabaya
binerek Ankara'ya gider. Ankara'da
Hüseyin Inan'la buluşan Tayfun Ci-
nemre, Hüseyin lnan'a arkadaşlannın
kendisini nerede bekleyeceklerini söy-
ler. Dağda bulunanlar, Hüseyin lnan'ı
getirmesi için Mehmet Nakıboğlu'nu
Ankara'ya gönderir. Hüseyin Inan. çok
sevdiğı bir söz olan. "Eriİder çiçek aç-
Oğı zaman" sözüne uygun bir zaman-
da, dağa çıkmak amacıyla Mehmet Na-
kiboğlu ile Ankara'dan ayrılmaya karar
verir. Bir sorun çıkmaması için Hüse-
yin ile Nakiboğlu. ilk önce. Gölbaşı çı-
kışında arkadaşlannın getıreceğı oto-
mobili bekleyeceklerdir. Haymana yol
güzergâhında Mogan Gölü kıyısında
bekleyen Hüseyin ile Nakiboğlu, arka-
daşının getirdiği otomobile binerek An-
kara'dan aynlır. Inan ile Nakiboğlu. 23
Mart 1971 Salı günü sabahı saat 03.30
sıralannda Kayseri'nin Pınarbaşı ilçe-
sine vanr. Hüseyin ile Nakiboğlu, biraz
dinlenip. sonra da yollarına devam et-
mek için Hüseyin İnan'ın dayısı Kemal
Kalaycf nın evine gitmeye karar verir.
MÜCADELEMİ YAPTIM VE
BURAYA KADAR CELDIM1
Hüseyin İnan'ın uğrayabilecegi dü-
şüncesiyle güvenlik kuvvetleri. Pınar-
başı ile Pınarbaşf na bağlı Yaslıpınar
köyünü abluka altına almıştır. Yaslıpı-
nar köyünde İnan ailesinin tanıdığı
Mehmet Bayrak ve oğulları vardır. Hü-
seyin, hem akraba evi olan hem de or-
taokulu okuduğu dönemlerde kaldığı
eve gidip biraz dinlenecek v e biraz ye-
mek yiyecektir. Sabaha karşı dedesinin
kapısını çalar. Kapıyı dedesi Hacı Ka-
laycıaçar. Hüsevın ve arkadaşmı içeri
buyur eder. Hacı Kalaycı'nın hanımı
Zeliha Hanım, Hüseyin ve arkadaşına,
hemen birkahvaltı hazırlar. Hüseyin ile
Nakiboğlu, kahvaltıyı yaptıktan sonra.
biraz dinlenmek için uyumaya hazırla-
Lider kadrodan Deniz Gezmiş, Yusuf
Aslan ve Hüseyin İnan'ın
yakalanmasından sonra geride Sinan
kalmıştır. Mustafa Yalçıner'i olayları
öğrenmek ve taze kuvvet getirmesi için
Ankara'ya gönderir. Yalçıner, bir grupla
geri döner. Yeni gelenlerle THKO'nun
dağ kadrosu güçlenmiştir. Ancak
üniversite kampusu ile dağ koşulları
farklı olduğundan çeşitli hatalar yaparlar,
arkalarında iz bırakırlar.
nır. Kemal Kalaycı, evinin bitişiğinde
evi olan damadı Hüseyin Sanbaş'ın ya-
nına gider. "Hüseyin bizim evde. Bir de
arkadaşı var yanında. Eğer onlan evde
yakalarlarsa veyahut da bizim evde ol-
duğu haberini alırlarsa mahalleli bun-
dan zarar görür. Ne yapayun, bana bir
fikir ver~ der. Sanbaş u
En iyisi teslim
olmasıdır. Ben giderkarakol kumanda-
nı ve kaymakam ile konuşurum. Bu işi
olaysızhaUederiz" dedikten sonra kara-
kola gider v e "Hüseyin İnan, dedesi Ha-
cı Kalaycı'nın evinde" diyerek, haber
verir. Karakol kumandanı "Elimizdeki
ekibin büyük çoğunluğu Yassıpınar'a
gitti. Elimizde yeterince güç yok" de-
yınce. Sanbaş. "Sadece iki kişiler. Kim-
senin burnu kanamadan onlan biz size
teslim edeceğiz'' der. Güvenlik kuvvet-
len. Hacı Kalaycı'nı evini ablukayaalır
ve Hüseyin Inan ile Mehmet Nakipoğ-
lu'na. "Teslim oPçağnsı yapar. Dede-
si Hacı Kalaycı, Hüseyin'e "Hüseyin,
ev sanldL Kimsenincanıyanmadantes-
lim ol" der ve Hüseyin'in yastık altına
koyduğu bir tabancayı alır. Aralannda
şu konuşma geçer:
*Dede. sen aradançekil. Ben,çetnbe-
ri yarar kurtulurum."
"Ha\ ır Hüse> in. Sadece beni düşün-
me. Mahalleli) i de düşün. Eğer sen tes-
lim olmazsan hem bizim aile hem de
mahalleli zan altına gjrer. GeL, teslim ol."
"Sen kanşma dede! Kimseye bir şey ol-
maz. Ben, kurulan çemberi yarar çıka-
nm." "Sen bu çemberden kurtulamaz-
sın. Teslim olmazsan hakkımı helal et-
mem."
Hüseyin, ortaokulu okurken üç yılı-
nı dedesi Hacı Kalaycı ile dayılan Ke-
mal, Kamil ve Aziz Kalaycı'nın yanın-
da geçmiştir. Üzerinde çok emeği var-
dır. Hüseyin'in dedesi fakir bir ailedir.
Aile, geçimini at arabası ile yaptığı ta-
şımacılıkla yapmaktadır. Sonunda Hü-
seyin, teslim olmaya karar verir. İnan ve
Nakiboğlu, sabaha karşı saat 04.30'da
jandarmaya teslim olur. Kayseri'yegö-
türülen Hüseyin İnan, burada, maksat
\e gayeleri hakkında şunları söyler:
"Biz, bağunsız Türkiye ideali için mü-
cadele ediyoruz. Bunu sağlayıp başta
Amerikan emperyalizmi olmak üzere,
ülkemizi sömürenleri kovduktan son-
ra, sosvalist Türkiye'yi kuracağız. Ve
dağıtıma önce babamın mal variığın-
dan başlayacağım. Ben mücadelemi
yapnm ve buraya kadar geldim. Bun-
dan sonra da devam edeceğün. Suçla-
nm sabitrir. gizlemiyorum.Verilecek ce-
zayı çekmeye hazmm." Hüseyin tnan
ve Mehmet Nakiboğlu, aynı gün Anka-
ra'ya getirilerek, Jandarma Komutan-
lığı'na teslim edilir.
THKO'nun lider kadrosundan De-
niz, Yusuf ve Hüseyin'in yakalanma-
sından sonra geride sadece Sinan kal-
mıştır. Gelişmelen öğrenmek, Anka-
ra'da \ e diğer bölgelerde bulunan arka-
daşlannı dağa götürmek amacıyla
Mustafa Yalçıner, Ankara'ya gider.
Yalçıner. 2 Nısan 1971 Cuma günü.
Hasan Ataol, Mehmet Asal, Fevzi Bal,
Osman Bahadır, Metin Yıldınmtürk ve
Ercan Oztürk'le trene binerek Anka-
ra'dan yola çıkar. Tren, Akçadağ'ayak-
laştığı zaman Yalçıner ve arkadaşlan,
istasyonda herhangi bir sorunla karşı-
laşmamak için trenden atlar. Yalçıner
ve arkadaşlan, trenden atladıktan son-
ra yürüyerek Mustafa Göcmen'in evi-
ne vanr. Bu sırada Hasan Ataol hasta-
landığı için Ankara'ya geri gönderilir-
ken diğer grup. dağdaki arkadaşlannın
yanına gider.
Şehirden yeni kadrolann gelmesiyle
dağdaki kadrolann sayısı ve gücü art-
mıştır. Fakat dağdaki yaşama uyum
sağlamak üniversite kampuslarından
gelenler için kolay değildir. Bu neden-
le zaman zaman aksilikler çıkar. Cen-
giz Baltacı ile Metin Yıldınmtü'k'ün
Arap (Sankaya) Mağarası'nda sakla-
dıklan bir Alman filintası, bir bez ko-
lonluk kırk fişek ve bir gözü ayarsız
dürbün, lkinciler köyünden Nesim La-
çin, AJi Gülbıdak. Musa An ve Ali Ak-
taş ısimli çocuklar tarafından bulunur.
Çocuklar, mağarada bulduklan silah ve
malzemeyi P.T.T.'nin Ikinciler köyün-
deki radyolink istasyonunda bekçilik
yapan Hasan Bektaş'a teslim eder. Ma-
iyi olmaz, burayı havaya uçururuz,dev-
letin ınilli seneti de heba olur" der. Bu
arada Sinan ve ıki arkadaşı da silahla-
nnı bekçilere doğrultmuşlardır. Dür-
bün, bekçi Ali Laçin'in küçük oğlunun
boynunda asılıdır. Sinan, boynundaki
bozuk dürbünü çocuğa verir, Cengiz
Baltacı'nın getirdiği biraz daha iyi dür-
bünü alır. boynuna takar. Malzemeler
ve silah alındıktan sonra Sinan, lkinci-
ler köyünden olan Hacı Tonak'a. "Sen
bunlann evlerini biliyorsun. thbar eder-
lerseeezalannıveririz" der. Hacı Tonak
da bu ihtan tasdik eder. Dağdaki erzak-
lan taşımak için Sinan. Tuncer Sü-
mer'e, "Bir kahr satın al, getir" der.
Deniz Gezmiş ile Yusuf Aslan, Sıvas yolu ile Malatya'ya giderken Şar-
kışla ilçesinde 16 Mart 1971 Salı günü gece yansı yakalanır.
ğaradaki silah ve malzemeyi almaya
gelen THKO ekibi, malzemelerin ye-
rinde olmadığını görür. Mağaranın ci-
vannda lkinciler köyü ile Bölüklü kö-
yü bulunmaktadır. Hacı Tonak İkinci-
ler, MustafaÇubuk Bölüklü köyünden-
dir. Yapılan soruşrurma sonunda silah
ve malzemenin Ikizler radyolink istas-
yonunda olduğu öğrenılır. Silah ve mal-
zemeleri geri almak için Sinan, Hacı
Tonak, Mustafa Yalçıner ve Cengiz
Baltacı. 24 Nisan 1971 Cumartesi gü-
nü akşama doğru radyolink ıstasyonu-
na gelir.
Istasyonun bekçilerinden Hasan Ak-
taş ile Ali Laçin. istasyonun bahçesin-
deki ağaçlan sulamaktadır. Hacı To-
nak. silahıyla bekçilerin yanına gele-
rek "Bulunup size getirilen silahlar siz-
de imiş, onlan bana verin, vermezseniz
Tuncer Sümer, gider bir katır satın alır.
kampa getirir. Metin Yıldınmtürk, ka-
tıra. "Nazmiye" ismini takar.
ŞOFÖR KARAALİ BORAN
OLAYI
Dağdaki THKO ekibi. Elbistan ilçe-
si Nurhak bucağı Eğen geçidinde kamp
kurmuştur. Kamp kurulan geçidin he-
men güneyinde Kullartatlar köyü var-
dır. Erzak almak için Kullartatlar köyü-
ne gidilerek köyün bakkalından alışve-
riş yapılır. Kullartatlar köyü bakkalı
Hasan Koçak. erzak alanlardan şüphe-
lendiği için muhtara haber \erir. Kö-
yün muhtarı da 22 Mayıs 1971 Cumar-
tesi günü, Elbistan ilçesi Jandarma ko-
mutanına olayı bildirir. Tuncer Sümer
ile Fev zi Bal. erzaklan Malatya'dan Do-
ğanşehir'e götürebilmek için 23 Mayıs
1971 PazargünüKaraaliBoran'aaitci-
pi kiralar. Ciple birlikte Kullartatlar kö-
yünün güneyindeki Sınklı Yaylası'nın
çıkış başına kadar gelinır. Tuncer Sü-
mer, erzağın taşınması için arkadaşla-
nna haber verir. Mustafa Yalçtner ve
üç arkadaşı erzakı almak için cipin ya-
nına gelir. Erzak taşınırken Fevzi Bal,
cip ile şoförün başındadır. Bu arada, bir
kır bekçisi ile dört avcı, cipin bulundu-
ğu yere doğru yaklaşırken cipin şoförü
Karaalı Boran. "Allahını seven bana
vardım etsin" diye bağınr. Kır bekçisi,
bir el ateş eder. Fevzi Bal, kendıni ye-
re atar. Bu fırsattan yararlanan şoför
Karaali Boran. cıpıne atlayarak Kapı-
dere istikametine doğru hızla yol alır.
Soför Karaali Boran, daha sonra, olayı
Gölbaşı İlçesi Jandarma Komutanına
anlatır.
ELROM İLE İBRAHİM ÖZTAŞ
ÖLDÜRÜLÜYOR
Atilla Keskin, bu sırada, Malat-
ya'daki dağ karargâhından aynlarak. ılk
önce Ankara'ya gelir. Daha sonra, Is-
tanbul'a gider. Bu sırada. Hasan Ataol
ile tsmail Tayfun Cinemre, Ankara'da
bir motosiklet çalar. Tayfun Cinemre
ile Fevzi Alkan. motosikletle, Hasan
Ataol, Gülay Özdeş, Türkân Sabuncu
datrenle. 15 Mayıs 1971 Cumartesi gü-
nü Istanbul'a gelir. Gülay Özdeş. Tür-
kân Sabuncu, Atilla Keskin, Tayfun Ci-
nemre, Istanbul Şenlikköy'de Kadri
Çağlı'nın akrabasının evinde, Hasan
Ataol da Emirgan'da ablası Lütfiye Ha-
nım'ın evinde kalır 17 Mayıs 1971 Pa-
zartesi günü, Israil başkonsolosu Eph-
raim Elrom, THKP-C'liler tarafından
kaçınlır. Elrom'u THKO'lularda kaçır-
mak istemişlerdir. Nahit Töre, bu ko-
nuda özetle şöyle demiştir: "Atilla Kes-
kin'in doktor olan ağabeyisinin otomo-
bilini bu istihbarat işlerinde kullandık.
Elrom hakkında bazı bilgileri İstanhul
Tıp Fakültesi'nde okuyan Suriyeli bir
öğrenci hem bize hem de THKP-C'lile-
re veriyordu. Fakat, THKP-C'liler da-
ha erken davrandı." Münir Ramazan
Aktolga. bu konuda şunlan anlatmıştır:
"Elrom'u kaçırmayı THKO'cular çok-
tandır düşünüyorlarmış ve bu konuda
epey araştırma da yapınışlar. Bizim An-
kara'dan hiçbir şey vapılmasın deme-
miz üzerine, İstanbul'daki Mahir'lerin
durumunu bu biraz etkiliyor sanıyo-
rum. Daha sonra Elrom kaçınlınca ilk
anda belirli isimler ilan edildi. Bu isim-
ler içersinde Cihan Alptekin'in arka-
daşlannın da isimleri vardır."... "Sinan
Cemgyier Nurhak Dağlannda radyo-
dan Elrom'un kaçınldığını duyunca
Kürecik'teki Radar Üssüne Amerikalı-
lan kaçırmava gidiyorlarmış ve El-
rom'un kaçınlması işi bir parola imiş.
Vani. Elrom kaçınlınca dağdakiler de
orada bulunan Amerikahlan teslim ala-
caklar, böylece, hareket bütünleşecek-
miş. Bunu bizzatdağdaolav lan yaşayan
Fevzi BaL Ertuğrul Kürkçü'ye anlat-
mış." Elrom'u bulmak amacıyla Istan-
bul'da bütün ev ve işyerleri Emniyet
güçleri tarafından 22 Mayıs 1971 Cu-
martesi günü aranır. Bu aramada, Na-
hit Töre, AK Aydın Çığ, Cemal Alpas-
lan Ertuğ ve İbrahim Öztaş, Nigar
Sancak'ın Beyoğlu. Tünel'de bulunan
kapısına dışardan kilit vurulmuş ders-
hanesinde saklanır.
Cezaev lerinde bulunan devrimci tu-
tuklulann serbest bırakılması için kaçı-
nldığı söy lenen Elrom. bu aramada ölü
olarak bulunur. THKO mılitanlanndan
tbrahim Öztaş ise İzmir'de güvenlik
kuvvetleriyle girdiği çatışma sonrasın-
da öldürülür.
Bu sırada, Ankara ve lstanbul'dan
gerilla savaşı yapmak ûzere dağa çık-
mak amacıyla yola çıkanlar yakalanır.
Ankara"dan yola çıkan Fahri Doğu,
Ömer Balköse, Şeref Gürle, Mustafa
L'slu ve Erkan Ertan. Tokat'a bağlı Er-
baa ilçesinin Kozlu bucağına bağlı Fın-
dıcak köyüne 2 km uzaklıktaki orman
içinde silahlanyla birlikte, 23 Mayıs
1972 Pazar günü yakalanır.
SÜRECEK
TI&NOKTASI I ORAL ÇALIŞLAR
HAMBURG - Profesör ve orkest-
ra şefi ünlü Alman müzikçisi Justus
Frantz sözlerine şöyle başladı: "Bir
müzisyenin burada ne işi var diye
düşünebilirsiniz. Benim dedem Os-
manlı Imparatorluğu'yla birlikte sa-
vaşan Alman ordulannın komutanı
Oeneral Moltke'n/n danışmanıydı.
Ben o dönem anılannı ve o döneme
ilişkin tarih kitaplannı okuyarak bü-
yüdüm. Türkiye 'ye çok özel bir ilgirn
olduğunu söyleyebilirim. Onun için
buradayım."
Justus Frantz, dün Hamburg'da
büyük bir basın toplantısıyla kurulu-
şu açıklanan Alman-Türk Vakfı'nın
kurucularından birisiydi. Önderliğini,
Almanya'da yaşayan Vural Öger'in
yaptığı vakıf, 200 civarında Alman ve
Türk'ün katıldığı bir yapıyla ortaya
çıktı. Aralarında Alman Federal Par-
lamento Başkanı Dr. Hans-Ulrich
)(Klose, Hıristiyan Demokrat Parti (C-
. DU) milletvekili ve Alman-Türk Par-
Almanya-Türkiye îlişkilerinde Sivil Boyut
lamento Grup Başkanı Thomas
Kossendey, Sosyal Demokrat Par-
ti (SPD) Grup Başkan Yardımcısı Ot-
to Schily, ünlü "Die Zeit" gazetesi
sahibi ve başyazan Dr. Theo Som-
mer, IG-Metall Sendikası Genel Baş-
kanı Klaus Zvvickel gibi Alman-
ya'nın önde gelen isimleri vakfın ku-
ruculan arasında. Türk tarafında da,
Oktay Ekşi, Ishak Alaton, Altan
Öymen, Çelik Gülersoy, Ercan Ka-
rakaş, Prof. Binnaz Toprak, Hik-
met Çetinkaya, Güneri Cıvaoğlu,
Leyla Aytaman, Ayseli Göksoy,
Prof. izzettin Doğan gibi isimler y-
er alıyor.
Vural Öger, önümüzdeki sonba-
harda Profesör Justus Frantz'ın çok
sayıda Alman politikacıyla birlikte,
bu girişimin bir parçası olarak üç
konser vermek üzere Türkiye'ye ge-
leceğini açıkladı.
Türklerle Almanlar bir araya gelin-
ce iki ülke arasında, Almanya'da ya-
şayan Türklerin, Türkiye'de yaşayan
Almanların sorunlan hemen tartışıl-
maya başlandı. Bu arada ilginç ra-
kamlardagündemegeldi. Vakfın ku-
rucularından Alman-Türk Ticaret
Odası Başkanı Horst Kaiser şu ra-
kamları verdi: Şu anda Türkiye'nin
toplam ithalatının yüzde 21 'ini Alman
ürünleri oluşturuyor. Bu rakamın kı-
sa sürede yüzde 30'a ulaşması bek-
leniyor. Kaiser, 3 milyon Alman turis-
tinin de Türkiye'ye gelmesini bekle-
diklerini söyledi.
Almanya'da resmi rakamlara göre
2.1 milyon Türk vatandaşı yaşadığı
açıklandı. Bunun çok daha üstünde
bir kitlenin Almanya'da bulunduğu-
nu biliyoruz. Bu kadar büyük oranda
bir topluluğun, çok ciddi uyum ve
yaşam sorunlan olduğu da bir ger-
çek. Örneğin buradaki vatandaşlann
yüzde 40'ının Alman yurttaşı olmak
istemediği belirtildi.
Vural Öger, kendi turizm şirketi yo-
luyla yaptığı dikkat çekici bir araştır-
mayı aktardı: Almanların ancak yüz-
de 9'uTürkiye'yigörmüş. Türkiye'ye
gelen Almanlar'ın yüzde 82'si bu ül-
keyi ziyaret ettikten sonra daha
olumlu bir tutum içine giriyorlar. Ör-
neğin, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne
girmesine destek vermekten yana
bir tutum sergiliyorlar.
Hıristiyan Demokrat Kossendey
ise ilginç bir noktaya vurgu yaptı:
"Biz buradaki Türkleri tanımıyoruz.
Tanımadığımız için de onlardan kor-
kuyoruz. Bu korku, şiddeti körüklü-
yor. Sorun yalnız siyasi boyutta çö-
zülemez. Başka yollar da aramalı-
yız"
Ishak Alaton ise, Lüksemburg zir-
vesinde Türkiye'yi dışlayan Alman
tutumunu eleştirdi: "Bizi dışlayarak,
Türkiye 'deki demokrasi ve çağdaş-
lık taraflısı güçlere darbe vurdunuz.
Şu anda Türkiye 'de daha çok insan
hakları ihlalleri varsa, bunda sizin bu
davranışınızjn da bir rolü olduğunu
unutmayın."
Mesut Yılmaz'ın da basın danış-
manını göndererek desteklediği ku-
ruluş, Türkiye-Almanya ilişkilerine
yeni boyutlar getirebilir. ilişkinin sivil
ayağını güçlendirebilir.
Hamburg'un güneşli birgününde,
Alster Gölü'nün kıyısında başlayan
bu yeni girişimin, yeni katkılarda bu-
lunmasını umuyorum. Ben de böyle
bir girişimi desteklemek ve kuruluşu-
na katılmak için buradayım.
Kargaşa içindeki Türkiye'ye dışa-
rıdan bakınca insan farklı şeyler gör-
mek istiyor.
CUMARTESİ
YAZILARI , •»
ATAOL BEHRAMOĞLU
Bilimin 'Dogma'yla
Savaşımı...
Muazzam salonun sahne arkasındakı duvannı boy-
dan boya kaplayan dev bir Mustafa Kemal fotoğra-
fı... Sivil, genç. yakışıklı... Sahne önüneyerleştirilmiş bir
masanın çevresinde istanbul ve Ankara Üniversite-
si'nden bilim ınsanlan... Yer. istanbul Üniversitesi Fen
Fakültesi Konferans Salonu. Konu, 'Evrim Kuramı'...
Muazzam salon üniversite öğrencileriyle, izleyıcilerle
tıklım tıklım...
Fen Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Dinçer Gülen'ın yö-
nettiği panelın ılk konuşmacısı İTÜ Âvrasya Yerbilim
Enstıtüsü öğretim üyelerinden Doçent Dr. Mehmet
Sakınç. "Doğa ve Evnm" başlıklı konuşmasında Dr.
Sakınç dünyanın 8 mılyar, dünyadaki yaşamın ise 4-
4.5 milyaryıllık tarıhı olduğunu anlatıyor... Evnmleşme-
ler ve yokoluşlarla süren bu tarih sürecınde denizlenn
ve karalann oluşması 280 milyon yıl önce gerçekleş-
miş... Asya ve Afrika kıtalannın 240 milyon yıl önce bi-
tişik olduklarını projeksiyonla beyazperdeye yansıtılan
çizimde de görüyoruz... Bundan 40 milyon yıl kadar ön-
ce, (yanı daha dün!) Hındıstan Asya'ya çarpıp Asya ıç-
lerinde 20 km. kadar ilerleyerek Himalayalar'ı oluştur-
muş... Arabistan anakarası Anadolu'yla çarpışınca Ak-
denız küçuk bir deniz olarak kalmış... Bu çarpışmanın
ızlennden bırı, Bitlis sıradağları... Göç edenier sadece
karalar ve denizler mı? Memelilerin doğudan batıya ha-
reketi; arkıoptenks'ın, yani ilk kuşun öyküsü... Madde-
nin, yaşamın bu kesıntisiz devinimi, bilimin şıin baş
döndürücü...
•••
ODTÜ Biyoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Ay-
kırt Kence 'Biyoloji Eğitimi ve Evrim' başlıklı konuş-
masında 'evrim kuramı'na karşı 'yaradılış kuramı'nın
çıkanlmasının, bir başka deyişle günümüzdekı kök-
tendinciliğin, Yaradılışı Araştırma Enstitüsü adlı bir ABD
derneğınin çalışmalarında odaklandığını anlatıyor...
1960 öncesindekı yıllarda bu ulkede 'evrim kura-
m/'ndan söz edılmesı neredeyse tabu imiş... Fakat
Ruslar'ın 1957'de uzaya uydu fırlatmalarının yarattığı
telaşla fen dersleri gözden geçınlerek Darwin'ın ev-
nm kuramı ders kıtaplanna alınmış... Günümüz Ame-
nkası'nda Ulusal Bilimler Akademısı'nin din ile bilimi
ayırdığını, "yaradılış kuramı"r»r\ yine bu kuruluşça la-
iklığe aykırı, bu demektır kı bilim dışı, hukuk dışı sayıl-
dığını bıldıren Prof. Kence, ülkemizdeki ders krtapla-
nnda ise yaradılış kuramının öne çıkanldığını, din kül-
türü adlı ders kıtaplannda Darwin kuramının eleştiril-
diğini örneklerle anlatıyor...
• • •
İÜ Fen Fak. Biyoloji Bölümü öğretim üyelerinden
Doç. Dr. Haluk Ertan 'Evrimin Moleküler Kanıtlan'
başlıklı konuşmasında, projeksiyon makinesiyle be-
yazperdeye yansıtılan görüntüler ve çızimler üzerinde,
sürekli devinim, değişme, gelişme, evrimleşme olgu-
larını anlatıyor... Milyariarca yıl süren süreçler sonu-
cunda ınorganıkten organığın (cansızdan canlının)
oluşmasının öyküsünde yine başdöndürücü birşiirta-
dı var...
AÜTıbbı Biyoloji Anabılım Dalı Başkanı Prof. Dr. Işık
Bökesoy, konuşmasının bir yerinde insanı tanımlıyor:
"Geçmişini araştıran, geleceğı hakkında kaygılar taşı-
yan canlı..." Ilk kez Bayan Bökesoy'dan ışıttığım bu ta-
nım, şimdiye kadar karşılaştığım insan tanımlarının be-
ni en çok etkileyeni oldu... Tartışılan konunun özeti de
sanıyorum ki bu tanımın içinde yer alıyor... Geçmişini
araştırmayan, geleceği konusunda kaygı taşımayan
insanların oluşturduğu bir toplumun aydınlık bir gele-
ceğe sahip olma olasılığı var mıdır?..
Prof. Bökesoy, genlenn evrimini, birçok canlıyla or-
tak köklere sahip oluşumuzun kanıtlarını, basıt canlı-
lardan bitkılere ve ınsanlara ulaşan evrimleşme süreç-
lenni beyazperdeye yansıtılan görüntüler üzennde an-
latırken, bu son derece bılimsel sözler, bir bilim savaş-
çısının alçakgönüllü, nesnel, fakat aynı ölçüde de ka-
rarlı, yiğit meydan okuyuşuna dönüşüyor... "Birçok
canlıyla ortak köklere sahip olduğumuzun kanıtlan var-
dır" sözlerinde Galileo Galilei'nın yaklaşık 400 yıl ön-
ce engizisyon mahkemesi önünde söylediğı sözlerde-
ki çıntrtı duyumsanıyor "Ama gene de dünya dönü-
yori"
• • •
AÜ Tıp Fakültesi Tıbbi Etik ye Deontoloji Anabilim
Dalı Başkanı Prof. Dr. Yaman Örs'ün 'Bilimsel Felse-
feAçısından Evrim ve Evrimleşme Kavramı' başlıklı fel-
sefi ıçeriklı konuşmasıyla sona eren bu anlamlı panel
3 Haziran Çarşamba günü istanbul Üniversitesi ve 'Bi-
lim ve Ütopya Derg/s/'in ortak etkinliği olarak gerçek-
leşti... Yayımı 1994'ten bu yana gelışerek sürmekte
olan 'Bilim ve Ütopya 'nın Yayın Yönetmeni Ender Het-
vacıoğlu, panelin açılış konuşmasındakı sorusunu
derginın Haziran 1998 tanhlı 48. sayısındaki yazısında
da soruyor: "Bilim ile dogma arasında tarafsız kalına-
bilirmi?" Sayın Helvacıoğlu'nun sözlenyle: "Bilim in-
sanı, ilk önce dogmaya karşı net tavnnı alacak ve bi-
limselyöntemi tavizsiz savunacak; daha sonra yine bi-
limsel yöntem gereği, kendi düşüncesi de dahil, ku-
rama dair farklı yorumlan sunacaktır. Bilim insanı tav-
n budur."
• • •
Sorunun ve yanıtının kapsamını genişletebiliriz: "Bi-
yoloji dersiprogramına 'Darvvin'inevnmteorisini' ko-
yan Milli Eğitim Bakanı Uluğbay'/n sosyal bilgiler ile
milli güvenlik dersi programlanna 'irtica ve ülkeye yö-
nelik tehdıtlen' konusunu koyarak eğitimdeki gerici
unsuriarta 'topyekûn mücadeleyi' amaçladığı belirtil-
di." (Cumhuriyet, 1.6.98.) Aydınım diyen kişi, bu 'top-
yekûn mücadele'de yansız, duyarsız, eylemsiz kala-
bilirmi?..
Sanlıurfa
Muhabirimize valinin
korumalarmdan engel
SANLIURFA (Cum-
huriyet) - Başbakan Me-
sut Yılmaz'ın Sanlıurfa
gezisini izleyen muhabi-
rimizOzcanGüneş, Urfa
Valisı Şahabettin Har-
put'un korumalan tara-
fından engellendi. Ata-
türk karşıtı uygulamala-
n haberleştirdiği için
Harput'un hedefi haline
gelen Güneş'i valıliğin
bodrum katına götürmek
isteyen koruma görevlı-
sinin, Harput'un şeriatçı
konuşması ile ilgili teyp
kasetini almayı amaçla-
dığı öğrenildi.
Vali Harput'un koru-
malanndan biri, Başba-
kan Yılmaz'ın valiliği zi-
yareti sırasında muhabi-
rimizin önünü kesti. Gü-
neş'i kolundan tutarak
götürmek isteyen konı-
ma görevlisi, davranışı-
nın nedenini soran Gü-
neş'e yanıt vermedi. Ko-
ruma tarafından götürül-
mek istendiği sırada, ora-
dan geçen Vali Yardım-
cısından yardım isteyen
Güneş'in istemi üzerine
araya giren Şeref Kaya-
can, koruma görevlisine
müdahale etti.
Muhabirimizin götü-
rülmesi gerekçesini sora-
rak tepki gösteren Şeref
Kayacan'ın "Emri kim-
den aldın. Ne hakla götü-
rüyorsun" şeklindeki so-
rusuna yanıt vermeyen
koruma, bunun üzerine
arkadaşımızın kolunu bı-
raktı.