25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 HAZRAN 1998 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER Ulaştırma Bakanı Menzir'le görüş aynlığına düşen TCDD Genel Müdürü Çınar emekli oldu Hızlı tren anlaşmazlığıOLCAYAYDtLEK ANK\RA - TCDD Genel Müdürü Te- Idn Çınır, Ankara-lstanbul rehabilitas- yon pro esindeki öncelikler konusunda Ulaştırrna Bakanı Necdet Menzir ile an- laşmazlğa düşmesinin ardından ani bir kararla emekliye aynldı. TCDD Genel Müdürü Tekin Çınar, uzun süredir görev yaptığı demiryolla- nnda genel müdürlük yapmanın çok yıp- ratıcı bir iş olduğunu belirterek işi nede- niyle sağlık sorunlan yaşadığını, emek- liliğini istemesinin bir nedeninin de bu olduğunu söyledi. Tekin Çınar'ın, Bakan Menzir'in, ma- yıs ayı sonunda gerçekleştirilen Avrupa Ulaştırma Bakanlan toplantısına katıldı- gı günlerde tsveç'te, 12 adet 2001 mo- deli hızlı tren alımı için görüşme yapma- • Türkiye'nin zengin bir ülke olmadığını belirten Çınar, Ankara-İstanbul demiryolu rehabilite edilmeden kaynaklann teknolojiye aktanlmasının doğru olmadığını söyledi.Demiryolculuğunu geliştirmek için öncelikle raylann ele alınması gerektiğini vurgulayan Çınar, 'îlk önce yollanmızı yapalım. Eğer yol güzel olursa, şu anki trenlerimiz de sürat yapar' dedi. sına karşı çıktığı öğrenildi. Eski genel müdürün istemi doğnılrusunda raylar TCDD'nin olanaklanyla yenilendiğin- de Ankara-lstanbul arası 4.5 saate iniyor. Menzir'in örgördüğü hızlı proje ise ay- nı süreyi 3.5 saate indiriyor. Çınar, konuyla ilgili sorular üzerine şunlan söyledi: "Ben bakanlık tarafindan yapdan se- yahatierin ne amaçla ve niçin yapüdığını bilemem. Bir bakan yabancı ülkelerin demiryoHannı gider görür. Ama tstan- bul-Ankara arası rehabiütasvonu var ve bu çahşmalar tamamlanmış durumda. Iş. ihale aşamasına kadar gttirildi ve ba- kanlığımıza da gönderilmiştir. Ordan da sanırun DPT'yegitti. Mevcutyolun reha- bilitasyonu konusunda villardır bir arzu- muz var. Diyoruz ki Istanbul-Ankara arası kısaisın. Bu iki büyük kent arasın- daki >olcu taşımacıhğında demiryollan gereken payı alsın. Bu da tabii sürenin kı- salülmasıyla olur, rehabilitasyonla olur. Bu olduğunda, komansiyonel trenleri- miz bile 4.5 saatte iki mesafe arasını ala- cak." TCDD'nin. Ulaştırma Bakanlığı'nın ilgili kuruluşu olduğunu ve özerk bir ya- pıya sahip olduğunu belirten Çınar, TCDD'nin kendi kararını aldığına dik- kat çekti. Türkiye'nin zengin bir ülke olmadığı- nı belirten Çınar, Ankara-lstanbul de- miryolu rehabilite edilmeden kaynakla- nn teknolojiye aktanlmasının doğru ol- madığını söyledi. Demiryolculuğunu geliştirmek için öncelikle raylann ele alınması gerektiğini vurgulayan Çınar. şu görüşleri dile getırdi: u Ilk önce \ollannıı/ı yapalım. Eğer yolgüzel olursa.şu anki trenlerimiz de sü- rat yapar. Ama yol bu durumda olmaz- sa iş değişir. Önce istiyorum ki yollar dü- zene sokulsun. Türkiye'nin imkânı var- sa demiryollanna harcasın. Tabii rehabi- Irtasyonu dışında bu teknoloji Türidye'ye gelebilir. Teknoloji, değişik ülkelerde var. Onlar denenip alınır. Türkiye'nin mad- di gücü buna elveriyorsa alınır. Vatan- daşlanmız bu konfordan da yararlarur." Çınar, emekliliğini sunduğunda Men- zir'in bir kez daha düşünmesini istedi- ğini söyleyerek bu görüşmenin de kara- rını değiştirmediğini kaydetti. Demir- yollannda işlerin çok yavaş ilerlediğin- den. gerekli girişimlerin ve atılımın ya- pılamadığından şikâyetçi olan Çınar, bu durumun hem kendisi hem de ailesine olumsuz yansıdığını belirtti. Diyarbakır Cezaevi Davası CinayeÜer profesyonel işiDhARBAKIR (Cumhu- riyet Bürosu) - Diyarbakır E Tipi Cezaevı'nde 25 Eylül 1996 tanhinde meydana ge- len ve 10 tutuklunun ölümü, 23 tutuklunun da yaralanma- sıyla ilgili davaya 3. Ağır Ce- za Mahkemesi'nde devam edildi. Duruşmada söz alan müdahil avukat FethiGümüş. cinayetlerin organize bir şe- kilde ve profesyoneller tara- findan işlendiğini savunarak, Adli Tıp raporunun bunu doğruladığını ileri sütdü. Diyarbakır E Tipi Ceza- evi'nde çıkan olaylarda 10 tu- tuklunun ölümünden sorum- lu olduklan iddiasıyla "taam- müden adam ötdürmek" su- çunu işledıklen ılen sürülen ve haklannda toplam 1560yıl ağırhapiscezası ıstenen29'u jandarma 36'sı polis olmak üzere toplam 65 sanığın hiç bin duruşmaya katılmadı. Dün görülen duruşmada E Tipi Cezaevi 2. Müdürü Şera- fettin Çamur, tanık olarak dinlendi. Çamur, olay günü izınlı olduğunu, ancak çay iç- mek üzere cezaevine geldıği- nı, bu sırada olaylann başla- dığını duyduğunu söyledi. Çamur'un daha önce savcı- lıkta verdiğı ifadelerde olay- lan kendi görgülerine daya- narak anlattığını ileri süren müdahil avukatlan, şimdi ise olaya kanşanlann ortaya çık- masını engelledığını iddia ederek, tanığın beyanlannı kabul etmeyeceklerini belirt- tiler. Tanık Çamur'un dinlen- tnesinden sonra, Emniyet Müdürlüğü'nden gelen olay- da yaşamını yitiren tutuklula- nn otopsileri sırasında çekil- miş video kasetlerin içeriği ile ilgili aynntılı rapor okun- du. Raporun okunmasından sonra müdahil avukatlann- dan Fethi Gümüş, cezaevinde çıkan olaylar sırasında gü- venlik güçlerinin isyanı bas- tırmak gibi bir amaçlannın olmadığını ileri sürerek "Eğer orada çıkan olay bir is- yansa eylemcflerin etkisiz ha- le getirflmesi gerekir" dedi. Kızyurdunda tacize mumluprotestoYüksek Öğrenim Kredi ve Vurtiar Kunımu'na (YURT-KUR) bağb Maslak Kız Öğrenci Yurdu'nda kalan bir grup üniversite ögrencisi geçen hafta bir kız arkadaşlannın "taciz" edilmesini mum yakarak protesto etti. Maslak'taki yurt binasının önünde önceki gece saat 01.00 sıralarında toplanan yaklaşık 100 kişilik bir grup basın açıkla- masj yaptı. Basın mensuplannın içeri girmesine izin > erilmezken, üni- versite öğrencileri YURT- KL'R'dan yurdun başka bir yere nakledil- mesini ya da "karma" (kız-erkek kanşık)öğrenci yurduna çevrilme- sini talep ettiler. Kız öğrenciler yurt çe\ resinin işyerleri ile dolu olma- sı nedeniyle yurda geliş ve gidişlerinde "tacize" uğradıklannı belir- terek, emniyet yetkililerinden gmenlik önlemi alınmasını istediler. "Tacize hayır", "Bizler ülkenin geleceğiyiz" sloganlan atan üniver- siteli öğrenciler, yurt yetkililerinin gelmesiyle saat 01.30 sıralarında olaysızdağıldılar. (Fotograf: AYK.UT KÜÇÜKKAYA) FRJKNSJK 98 \ V EKRANEARIND Ortaöğretim başarı puanı Daıııştay'dan okııl değiştirmeye onay 10 Haziran'dan itibaren YUSUF ZİYA AY Danıştay Idari Da\a Da- ıreleri Genel Kurulu, üniver- site sınavlannda ortaöğretim başan puanını (OÖBP) yük- seltmek için genel başansı düşük okullara son sınıfta geçış yapan öğrencilerin le- hıne karar verdi. Üniversite adaylannınOÖBP'nın. "lise son sınıfta aküklan notlarla hesaplanmasına" yönelik eski uygulamayı devam etti- recek karar. son sınıf öğren- cilennın OÖBP'yı yükselt- mek için genel başansı dü- şük okullara geçmesini teş- vik eden tarikatçı okul öğ- rencilerinin ÖYS'de yüksek puan almalarını kolaylaştı- racak. Bunun yanı sıra aynı amaçla genel başansı düşük okullara geçiş yapan fen \e Anadolu lisesi öğrencileri- nin de ÖYS'de ıstedikleri okulları kazanmalannı sağ- layacak. tzmir'de okul değıştiren OnurOzdemir adlı öğrenci- nın 1998 ÖYS Kılavuzu'nda yer alan u 30 Mayıs 1997'den sonra okul değıştiren aday la- nn ortaöğretim başan puan- lan. ay nldıklan ve nakledil- dikleri okullar ayrı ayn ol- mak üzere bu okullarda al- dıklan notlann ortalamala- n göz önünde tutularak he- saplanacaktır" hükmunün iptali için Danıştav 8. Daire- si'ne açtığı dava ıdare lehı- ne sonuçlandı. Bunun üzen- ne öğrenci, karara itiraz da- vası açtı. Danıştay 1dan Da- va Daireleri Genel Kurulu, öğrenci lehinde karar vere- rek 8. Daire'nin, ÖSYM uy- gulamasmın devamı yönün- deki karannı bozdu. Genel kurulun, "hakkaniyetveeşit- likkurallannaaykın" bula- rak 8. Daire'nin karannı bozmasıyla. tarikat liseleri ve fen lisesi son sınıf öğren- cilerinin. geçtikleri okulla- nn başan ortalamasının dü- şüklüğünden yararlanarak OÖBP'lerini yükseltmesme yeniden olanak doğdu. Danıştay'ın son ve bağla- yıcı nitelikteki kararı. ÖSYM'nin son sınıfta okul değiştirmelerın önünü kesen yeni uygulamasına güvene- rek okul değiştirmeyen fen lisesi öğrencilerini. OÖBP'yi yükseltemeyecek- leri için okul değiştirenlerin vanında dezavantajlı duru- ma düşürdü. Bu durumdaki adaylar, son sınıfta okul de- ğıştiren adaylara göre daha düşük OÖBP'ye sahip ola- caklar. Bu arada üniversite adayı öğrencilerin \elıleri, üniver- site sınavlannda OÖBP uy- gulamasının kaldınlması amacıyla kampanya başlata- rak Cumhurbaşkanı \e Baş- bakan'ınOÖBPetkisininen azından azaltılması için YÖK ve ÖSYM başkanlan ile göriişme yapmasını iste- di. K.adıköy Belediyesi Ev- lendirme Dairesi'ndedebu- gün saat 19.00'da OÖBP ile ilgili bir panel düzenlene- cek. Panele eğıtimci Prof. Dr. Ali BaykaL Galatasaray Üniversıtesi öğretim üyesi Prof. Dr. Etem Tolga, Beyaz Nokta Vakfi Başkanı Tınaz Tıtiz \e eğitimcı Cihat Şe- ner konuşmacı olarak katıla- cak. ARAYIŞ TOKTAMIŞ ATEŞ Emperyalizm... Aylarca önceydi. Kosova'da Sırp şovenizmine karşı düzenlenen bir gösteride. gösterıcilerden biri- nin elindeki ABD bayrağını görünce, çok şaşımnış- tım. Bu nasıl bir bağımsızlık gösterisiydi ki adam, uluslann bağımsızlığının en büyük düşmanı olan ABD'nin bayrağını sallıyor, ABD'den medet umuyor- du? Televizyonu kapattıktan sonra çok düşündüm. Acaba, elinde ABD bayragı olan o adam için ABD ne demekti? Acaba "bağımsızlık" sözcüğünden ve kavramından ne anlıyordu? Sovyetler Birliği çözülmemiş ve Doğu Bloku da- ğılmamış olsaydı, belki anlamam daha kolaylaşabi- lirdi. "Sovyet yayılmacılığı ve baskısına karşı ABD'nin güvencesini sağlamayı düşünüyordur" di- yebilirdik. Fakat 1997'nin dünyasında ne SSCB kal - mıştı, ne yayılmacılığı. Insanlar nasıl bu kadar cahıl olabiliyordu, anlamak mümkün değıl. Bundan aylarca önce, Kosova olaylarıyla ilgili bir TV haber programında izledığım bu görüntüyü ak- lıma yeniden getiren şey gene geçen dönemde Ca- karta'daSuharto'ya karşı düzenlenen gösterilerol- muştu. Sonunda Suharto kottuğunu kurtaramasa bile servetini kurtarmayı ve iktidannı bir süre daha sürdürmeyi başardı. (Zaman, zaman sallansa bile...) Bu kez de aktif bir biçimde katılmadı, ama Suhar- to'yu Endonezya halkının başına bela eden, ABD ı- di. Endonezya devletini, aynı zamanda bir "direniş kahramam" olan Sukarno kurmuş ve (kimi hatala- nna karşın) her bakımdan bağımsız bir Endonez- ya'nın kurulmasınm savaşımına girişmişti. Sukamo, emperyalizmin egemen olduğu birdün- yada, Endonezya'nın tek başına bağımsız olamaya- cağının bilincinde idi. Bu nedenle, komünist olma- yan "3. dünya ülkelerini" örgütleme çabasındaydı. Bandung'dakı "Bağlantısızlar Konferansı" bu ça- balann bir ürünüdür. O günlerin kimi "süperzetöî///ann/n"değerlendir- melerine göre, Sukarno diktatördü. Ama bu ne bı- çim bir diktatörlükse, Endonezya'da siyasal özgür- lüklerde cıddi bir kısıtlama yoktu. Çin Halk Cumhu- riyeti'nden sonra, en fazla üyeye sahip olan bir ko- münist parti, bu siyasal yaşam ıçinde yer alıyor ve "antiemperyalizm" konusunda Sukamo ile daya- nışma halinde bulunuyordu. Suharto'nun ayaklanması tam bir "katliam" idi. ABD bu katliama bizzat katılmadı, ama frekanslan "Washington"a göre ayartanmış bulunan eli kanlı generaller, yüzbinlerce insanı katlettiler. Çoğu Ko- münist Parti üyesi olan bu ınsanlann sayısı, bugün bile belli değildir. Ortada dolaşan rakamlara göre 600 bin ile 1 milyon 200 bın arasında insan öldürülmüş- tür. O dönemin Sovyetler Birliği'nin tutumu da ilgınç- tir. Yüzbinlerce komünist öldürülürken, Moskova'nın kılı bile kıpırdamamıştır. Zira Endonezya Komünıst Partisı, ağırlıklı olarak Çın Halk Cumhuriyeti'.ne ya- kın bir polıtika izliyordu. Hatta, "anlaşması önceden yapılmıştı" gerekçesiyle, Suharto'nun katillerine st- lah sevkıyatını bile sürdürebildiler. Emperyalizmin en büyük endişesi, kendi "ulusal çıkartanm" ön plana geçiren yönetimler ve bu tür devletler arasındaki uluslararası dayanışma olmuş- tur. Zaten bu anlayış Sukamo'nun sonunu hazırla- mış ve Suharto'ya ıktidar yolunu açmıştı. Umarım Cakartalı öğrenciler kimınle mücadele ettiklerinı bı- liyor olsunlar. Emperyalizmin klasik tanımı, "kapitalizmin en ıle- hye varma aşaması" idi. Ve bu durumda tek tek ül- kelerdeki durum ne olursa olsun. devrimin sırası gel- mişoluyordu. Eski sömürgelerin "uluslaşması"dönemınde, ye- ni bir emperyalizm biçimı ortaya çıktı. Daha doğru- su, her zaman var olan bir emperyalizm türü yeni- den isimlendirildi: "Yeniemperyalizm"... Yeni emperyalizm anlayışına göre; temel politika. "sömürge/eşf/W/ece/<"ülkeleri, altından kalkamaya- caklan bir borç yükü altına sokmak. Bir ülke böyle- sine borç yükü altına sokulduğu zaman, bumuna halka geçirilmiş demekti. Artık istediğiniz yere ve is- tediğiniz yöne çekebilirdiniz. Böyle bir politikaya karşı direnç, ulus-devletten gelebilirdi. Zira dünyayı; "ulus-devlet"in bağımsız- lık ve onuru açısından algılayan bir anlayış, emper- yalizmin planlannı bozabilirdi. Yüzyılımızın son on yılında ortaya atılan "yeni dun- ya düzeni" işte bu tür tehlikeleri ortadan kaldırmak amacına yönelikti. "Alt kimlikleri ön plana çıkartan ve yerel bihmlere ağtriık tanıyan" yeni bir demokra- si anlayışına dayanmak istediğini ileri süren yeni dünya düzeni, aslında "en yeni emperyalizm" anla- yışından başka bir şey değildir. Sadece sermaye için söz konusu olan "globalleşme" de ozentili kımı ceyrelere uzatılan "havuç sopasıdır". Ülkelerin ıçindeki paylaşım dengesizlikleri bir ya- na, uluslararası dengeler gıtgide bozulmaktadır. Zengin ülkeler daha zengin, fukara ülkeler daha fu- kara olmaktadır. Ve fukara ülkelerin insanlan oyna- nan bu oyunu fark etmesinler diye, başlanna bam- başka sorunlar sarılmaktadır. Bu açıdan baktığımız zaman, Kosova'da oynanan oyunla Cakarta'da oy- nanan oyun arasında çok ciddi bir fark yoktur. Farklılık "aWör/enn"yapısındadır. KAMPANYAO l M o y ı s - 3 0 H a z i r a n PORSELEN TEFLON DÜDÜKLÜ 6 «OUCIÛBCIUHVEIMCAN TM1MI S(T AUN HBUdSE BİR ADET W0K S M«C* «AH (tKESt mmjUt T*V* 32 <m.ÇBJK KAKÜ TAIANU TAVA l TÜM JUMBO YETKİLİ SATICILARINDA BtLGİ, TEL.0 212 286 29 50 (2743)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle