Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 28 HAZİRAN 1998 PAZAR
8 PAZAR YAZILARI
Johannesburg'da bir insan sirkiGeçen pazar günü çadırsız.
palyaçosuz. trapezsiz, hayvansız bir
sirke gittim. Johannesburg"un bu on
sekiz yaşından küçülderin giremediği
sirkin gösteri yapmasına izin veren
nadir kentlerden biri olması, annemin
deyişiyle oyulmadık kabaklann içine
girmeyi se\ en beni hiç vakit
kaybetmeden bilet gişesinin başına
yollayıverdi. Sofuk ve sıkıcı pazar
gecesi yapacak başka işim de yoktu.
Jim Rose Sirki bir insan sirki.
Terbiyeciye gerek duymayan akıllı
hayvan insan, kendi kendini eğiterek
geliştirdiği numaralan sunuypr.
Çığırtkan- sunucu-insan terbiyecisi-
seyyar satıcı kanşımı Jim Rose,
gösteri boyunca izleyicileri çatlak
sesiyle korkutma, iğrendirme ve
güldürme görevini üstlenmiş.
Mikrofonu elinden bıraktığı
zamanlardaysa ya sımsıkı bağlı bir
deli gömleğinden kurtuluyor, ya arka
arkaya dört adet jilet yutuyor, ya da
kink camlann üzerine yüz üstü yatıp
izleyıcilerden birinin üzerinde
yürümesine izin veriyor. Gösterinin en
mide bulandıncı numarası
Enigma'nınki. Enigma, vücudunun
her tarafina navi yap-boz parçalan
dövmelenmış, derisinin altına
yerleştirilmiş mercan parçalan
sayesinde boynuzlan olan mavi bir
adam. Enigma önce şeffaf bir plastik
hortumun bir ucunu burun
deliklerinden birine. diğer ucunu da
içinde mavi bir sıvı olan bir şişeye
yerleştiriyor. Sonrası kolay. Mavi sıvı,
rahatlıkla Enigma'nın burnundan
midesine akıyor. Yine aynı kolaylıkla,
mavi sıvı. bu kez mide suyuyla
kanştığı için bulanık mavi suyu
afıyetle içip bitirerek tamamlıyor.
Enigma'dan sonra sıra Lastik
Adam'ın. Lastik Adam, telleri
çıkanlmış bir tenis raketini başından
geçirerek işe başlıyor ve omuz ve
dirsek eklemlerini yerinden çıkararak
tenis raketinin içinden geçmeyi
başanyor. Son sırada Mr. Lifto var.
Göğüsleri. dili, kulaklan ve cinsel
organı delik bu adam, aynı anda
JOHANNESBURC
AYSU
ÖNEN
kulaklanyla iki ütü, diliyle bir araba
aküsü ve cinsel organıyla bir tuğla
kaldınyor. Gösterinin bir bölümünde
ışıklar söndü ve Jim Rose, ellerinde
elektrikli testereler olan adamlannı
izleyicilerin arasına saldı. Karanlık
salon, bir anda testerelerin vızıltılan
ve insan çığlıklanyla doldu.
Korkmadım dersem yalan olur.
Jim Rose Sirki, ilhamını 19. Yüzyıl
sonlannda popüler olmuş ucube
şovlanndan alıyor. Toplumun dışladığı
hilkat garibelerinin kurduğu bu gezici
topluluklar, fil adamı. dünyanın en
güçlü adamını, üç kollu adamı. sakallı
kadını bir araya getirdi. Bu yüzyılın
sirklerindeki cüceler ve hatta
vantriloglar bile bir zamanın
ucubeleriydi. Pekiyi, neden bir grup
insan kendi seçimiyle ucube olmak
ister? Belki de bu bin yüda doğ-okula
gir-iş bul- çalış-evlen-çoğal zincirini
kıran herkes ucube sayılıyor.
Jim Rose ve arkadaşlan,
"normallerin", "normal olmayanlara"
olan merakını son derece başanyla
pazarlamakta. Her numara. izleyenleri
şaşırtmak için düşünülmüş, en ince
detayına kadar hesaplanmış,
neredeyse bilimsel bir deney. lzleyici,
şaşırmanın verdıği ruhaf zevkle
gülerken burnuna on santimlik çivi
sokan Jim Rose da insan anatomisini
bilmeyen izleyiciye güiüyor. "Bizün
var oima sebebimiz sizsûnz" diye
bağınp kocaman bir alkış almayı
başanyor. Jim Rose Sirki'nin
elemanlan, kendi acayipliklerinden
utanmayı seyircinin üstüne atıp her
gösteriden zaferle aynlıyor. Kendileri
acı duymadan herhangi bir numaranın
gerektirdiği acıyı izleyiciye
hissettirmek bu şovun en başanlı
numarası aslında. Insana kendi
zayıflığını göstermek. Gösteri, biz
"normalliğimizi'" çevremize ve
kendimize kanıtlama ihtiyacı içinde
olduğumuz sürece devam edecek.
Jim Rose Sirki. National Geographic,
Newsweek, Rolling Stone. Wall Street
Journal gibi ciddi basın organlannın
sayfalanna girmeyi başarmış.
Böylelikle, görenler görmeyenlere
anlatsın tarzı haberleşmenin yarattığı
esrar tabakası ortadan kalktı
denilebilir. Bu alternatif eğlenceyi
avant- garde yapan izleyıci reddedişi
"eğer basını ügüendiriyorsa beni de
ilgilendirir" felsefesiyle yaşayan
doksanlann izleyicisi tarafindan
kınlsa da, Jim Rose Sirki, izleyicilerin
en ham dürtüleri olan korku. iğrenme,
acıma ve merakla oynamayı başanyor.
Jim Rose ve Enigma'nın elinde kukla
olma karşıhğinda, tabulara
hayatımızda olmadığımız kadar
yaklaşma şansını elde ediyonız. Sıkıcı
ve soğuk bir pazar akşamı için hiç de
kötü bir takas değil.
Lizbon diye bir kadın
LİZBON
ŞtNASl
DANIŞOĞLU
Ellenmi7 gatal bıçaklanmızı kavTamaya
hazır, masaya konan tepsi içindeki
tanımadığımız okyanus balığını kırmızı
(Evet kırmızı) porto şarabıyla birlikte
tatma hayalleri kuruyorduk ki bir garson
elinde deste deste beyaz örtülerle
çıkageldi.
En üstteki örtüyü iki ucundaki bağlardan
tutup kaldırdı ve bir arkadaşımızın
boynuna bağladı. Sonra şaşkın bakışlanmı
z arasında usta bir berber gibi hepimizi
beyazlar içinde bıraktı. Lizbon'daki ilk ve
son saşkınlığımız buydu. Expo98 için
geldiğimiz Lizbon'da otelimiz kentin
hemen dışında, fuann yanı başındaydı.
Sanayi atıklannm yığıldığı, kimsenin
kokudan yaklaşamadığı bir bölgeyi
mükemmel bir gezi-toplantı alanına
çevirmiş Portekizliler. Fuardaki Türkiye
pavyonu ise büyük ilgi çekiyor, bunu anı
defterindeki yazılardan ve
gördüklerimizden anlıyoruz. Türkiye,
saltanat kayığıyla. antik eserlenyle, boğaz
görüntüleriyle sanki "sualtı araştırma
istasyonlanyla ilgi merkezi olan
Almanya'nın teknolojisi varsa. bizim de
tarihimiz var" der gibiydi.
lşte bu ortamda yaşlı bir şamanın doğayı
dinlemesı gibi -biz de büyük şehır
insanlan olarak- ilk kez geldiğimiz bu
kentin çağnsını duymaya boş yere çalıştık.
Tüm gördüğümüz ve kokladığımız
Istanbul Boğazı'nın birkaç kat
genişliğindeki Tejo nehriydi. Daha sonra
bize yaptınlan kent turunda gördük ki
Lizbon'un çağnsı bir sokak satıcısınınki
gibi değil, bir kadımn sevgilisinin kulağına
tatlı sözler fisıldaması gibiydi. Insanı
büyüleyici bir güzelliği yoktu. Onu
tanıdıkçı daha çok severdiniz. Bunu
hissettim. Lizbon'da ilk yabancılığımızı
üzerimizden atar atmaz, özellikle biz
Istanbul'dan gelenler kentin bu kez
mutlaka gece Vakti incelenmesı
gerektiğinde karar kıldık. Küçük bir
araştırmadan sonra soluğu barlar sokağina
çevrilmiş doklarda aldık (Portekiz lideri
lstanbul ziyareti sırasında görmüş de
özenmiş diyorlar, biltnem doğru bilmem
yalan). Bu kez gördüğümüz kadın felekten
bir gece çalmaya karar vermişti. Çok açık
giyinmışti, ama sekse davet etmiyordu.
Yalnızca eğlenmek istiyordu. Barlar içki
içen, öpüşen, dans eden gençlerle doluydu.
Komünist Parti'nin güçlü olduğu kentte
kuşkusuz en cıvıl cıvıl yer Havana Bar'dı.
Buralarda biraz oyalandıktan sonra Salsa
Latina adlı gece kulübüne kulak verdik.
Portekizliler eski sömürgeleri Brezilya'nın
büyüleyici sambasındansa, komşulannın
salsasına vurulmuşlardı. Ayaklan zincirli
kölelerin bulduğu küçük adımlarla dans
etmeyi onlar kadar iyi biliyorlardı. Salsa
Bar sabah yedide kapanıyordu. Kapanana
kadar bir sürü insan, tanımadığı insanlarla
birlikte kendini dansa bırakıyordu. Sonra
boyunlanmıza örtülerin bağlandığı
şaşkınlığı yaşadık işte. Bir meyhane-tam
bir meyhane hem de-içinde yaşadığı kenti
bu kadar güzel yansıtabilirdi. Sesini
duyduğumuz kadımn bu kez sunduğu
kırmızı portolar gibi buruk bir sesi vardı.
Balıkçı eşinin okyanustan getirdiği
birbirinden lezzetli balıklan, kendi yaptığı
keçı peyniri ve şarabı vermişti. Aklı yine
okyanusa dönen kocasındaydı. tçinden işte
bu durumlan anlatan bir fado söylüyordu
(Fado söylenen bir yere gitmedik ne yazık
ki. Turistlerin anladığı bir müzik değilmiş.
Insanlar efkârlı efkârlı dinlerken, sıkılan
turistlerin kendi aralannda şamataya
başlamasına haklı olarak çok
kızıyorlarmış). İster inanın ister
inanmayın, kadımn fadosunu dinledim.
Lizbon adlı kadımn.
kÖprÜlerillİ Çok sevdİ Bangladeşüler üç gün önce açılan asma
K- x köprülerinio kadar çok sevdi ki köprii tra-
fiği bir rürlii başlayamadı. Bhuapur kentindeki Jamma Nehri üzerinde yapılan 4.8 kilomerre uzurüuğun-
daki köprii dünyanın en u/un on birinci köprüsü. Cç gün önce Başbakan Şe> h Hasina tarafından açıhşı ya-
pılan köprü binlerce \ a\ a tarafından işgal edildi. \ asak oimasına karşın her gün binkrce BangiadeşlTnin üze-
rinde yürmüij vaptığı köprüde araç traflği başlayanuyor. (Fotoğraf: REUTERS)
ACI KAYBIMIZ
Cemıyetımız ûyesı, değerlı arkadavmız
ARİFBAŞ
26 Hazıran 1998 Cuma günü \efat etmıştır
Acıpayam'da 1947 yılında doğan ve 1975 yılmda Hergûn Gazetesı'nde
foto muhabın olarak mesleğe başlayan Baş, Polıtıka. Dünya, Akşam ve
Tercüman gazetelennde çalıştı
Vefatı canuamızda büyük ûzüntü yaratan Baş'ın cenazesı 28 Hazıran
1998 Pazar günü ögle namazını mütcakıp
Acıpayam'da (Denızlı) toprağa venlecektır.
Anf Baş'a Tann'dan mağfiret. kederlı aılesıne ve
üyelenmıze başsağhğı dılenz
TÜRKİYE GAZETECtLER CEMtYETt
Cumhurryet
kitap kulübü
TAKSİM Sergi Salonu
HAZİRAN AYIETKİNÜKLERİ
DINLETİ
28 Haziran Pazar Saat:18.00
Erozyon,
artık
boyutlarını kimsenin bilmediği
bir olgu
olmaktan çıkıyor,
Tiirkiye'nin topnaklarını nasıl kaybettiği belgelendi.
TEMÂ
Türkiye Çol Olmasın
H5 lcııınmy l'l*»t Pa/ar 14.20 26 Temmu/ 1'M.S Pa/ar 14 2lı
12 lcııınıu/ W S Pa/ar 14 20 02 Ağuslos I'WS Pa/ar 14 2lı
I1
) İL-nırıuı/ l'»l
>X Pazar 14 20 09 Afiııslns IWX Pa/ar 14.20
Sizkre if^nci cülavantajım sunar.
Qüçlü Bir kadro vefarfcCı bir anCaytf.
İngiüzu, Sysca, Viâfçe ve Abnanca,
her diii uzmanından öğnnin.
Aynca fhfozm O%3XRJ.dan
•DİfKSİyaK. kursCan.
Çttin 6u Tarlayan Çünef sizi ie
aydtnlatsın.
FERDA EREREN
ve Üç Deniz Topluluğu
IstıklalCad (Aksanat karşısı) Taksım Tel:252 38 81/82
06 Temmuz
\>v
İ i Temmuz
Adres: Cihannuma Mah. Akdoğan Sok. Kardeşler AptT
No. 11-13/3 Tel: (0212) 227 92 24 - 227 60 05
TATVANASLİYE
HUKUK
ASÜYE1.HUKUK
MAHKEMESİ
Sayı: 1997,716 esas
Davacı Başak Sigor-
ta vekılı tarafından da-
valı Uğur Çil ve Güneş
Sıgorta aleyhıne açılan
tazminat davası sebe-
bıyle: Adresi tespit edi-
lemeyen davalı Uğur
Çil'in, duruşmanın atılı
bulunduğu 24.6.1998
günü saat 09.00'da
mahkememiz duruşma
salonunda hazır bulun-
ması veya kendisini bir
vekille temsil ettirmesi.
aksı halde duruşmaya
yokluğunda devam
olunacağı veya karar
verileceği davalı Uğur
Çil'e dava dilekçesi ve
duruşma günü daveti-
yesi yerine geçmek
üzere ılan olunur.
Basın: 26324
(Kadın Sağlığı ve Aile Planlaması) Hizmet Sistemi
Bilgi Hattı: 212 - 257 06 46
MUSTAFAKEMALPAŞA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
DosyaNo:l998/202Esas
Davacı Hayriye Çakutekın vekili tarafindan davalılar Halü Say vs. aleyhlenne açılan tapu ıp-
tali ve tescil davasında; Bursa ıli, Osmangazı ılçesı Bahar mahallcsindc ıkamet ctmekte ıken ad-
resleri meçhulde kalan ve tüm aramalara rağmen adresleri tespit edilemeyen dahili davalılar Atıl-
la Hergeç ve Selamettin Hergeç'e dava dilekçesırun ılanen tebliğ edilmesıne karar verildiginden,
adı geçen davalılann dunışmanın bırakıldığı 17 7 1998 günü saat 9 20"de mahkememizde hazır
bulunmalan, ya da kendılennı bır vekille temsil ettirmeleri. aksi halde yargılamaya yoklukJann-
da devam edılerek karar verileeegı davetiye yenne kaım olmak üzere ilan olunur. Basın- 20090
TB 1 soe«ce Ftcrto
Hooliganlann
gölgesindeki
Dünya Kupası
PARİS
MİŞEL
PERLMAN
"Yaşasın şölen!" Böyle
demişti Fransa'nın ünlü
günlük spor gazetesi
l'Equipe, Dünya Kupası
öncesi. Her şey güzel
olmalıydı, sporcu ruhunu
aşılamalıydı ve de daha
neler de neler. Şu tabloya
bir göz atın lütfen:
Fransa'nın düzenlediği
Dünya Futbol
Kupası'na 10 kent, 32 milli
takım. 64 karşılaşma
ve de 704 futbolcu
katılmaktaydı. Eh. bu duru
mda 1998 Dünya
Kupası'nı eleştirmek
elbetteki olamazdı.
Şurada durup bir an
düşünelim. Rengârenk
ulusal formalan gururla
taşıyan gençler, vahşi
hooliganlann maç sonunda
sahayı istila olasılığını
düşünmüş müydü acaba?
Bunu bilemeyiz. ama
onlara karşı koymak
amacıyla neredeyse bir
ordu kadar güvenlik
mensubu tetikteydi stat
çerçevesinde ve kent
merkezinde duruma
egemen olmaya çalışan
sopalı hooliganlara karşı.
Sonuç olarak herkes bir
noktada birleşiyor:
Fransa'nın çeşitli
kentlerine akın eden sopalı
gençler futbolun
güzelliğini ve inceliğini
takdir etmek için değil.
ortalığı savaş meydanına
dönüştürmek için
gelmışlerdi. Ancak
yalnızca bundan ibaret
değil Hooliganlann çeşitli
eylemleri. Bilenler, yani
güvenlik mensuplan der
ki, bu tür olaylann çıkması
olasılığı gündeme
geldiğinde tüm ilgili polis
yetkilileri bir durum
muhasebesi yaptıktan
sonra harekete geçip
gereken duyarlı noktalara
"yerleşir." Aralanndan
bazılan "tanıma"
faaliyetini derhal harekete
geçirir. Yani bunlar,
belleklerinde "taze taze
tanıma" yöntemiyle, "gık"
diyecek vakit bulamadan
kendisini karakolda
buluverir. Dünya
Kupası'nın neden olduğu
sert hava üzerine, sersen
Hooliganlann toplum
içindeki yerleri iyice
ırdelenmeye başlandı.
Yöneltilen sorular içinde,
Hooliganlann salt serseri
olup olmadıklan da var.
Konuyu irdeleyen
kimilerine göre.
Hooliganlann hepsi de
aynı harekete mensup
değil. Örneğin, deniyor ki,
kulüp çerçevesindekı, milli
takım düzeyindeki,
sokaklardaİci "vurucu ve
kıncılar" gibi çeşitli kişiler
kol geziyor.
Doğnısunu söylemek
gerekirse, Fransız güvenlik
mensuplan kuş
uçurmamak için ellerinden
ne gelirse yapıyor.
Futbolseverler final
maçının zevkini yaşayarak,
altından üretilmiş Dünya
Kupası'nın yeni bir
serüvenini yaşamış olacak.
Ama bütün bunlardan söz
ederken Dünya Kupası'nın
değerini belirtmeyi
unuttuk. Olur mu böyle iş?
Futbolcularla hakemler
topun peşinden
koşadursun, 4.9 kilo
ağırlığındakı altın dünya
Kupası her zamanki gibi
"gizli" biryerde
saklanacak. Şunu da
anımsatmak gerek: Kupayı
yaratan, ltalyan heykeltıraş
Sihio Ga/zantga. Paris
bankalanndan birinde
saklanan bu sanat eseri
fınalı kazanacak takıma
verilecek. Bununla birlikte,
4.9 kilo ağırlığındaki
altından üretilmiş Dünya
Kupası'nın diğer bir
özelliği de hiçbir zaman
hiçbir federasyona
verilmemesi. Kopyasıyla
yetinmek gerekiyor.
Bu arada, çok kaliteli
maçlann yanı sıra
maalesef, saha dışındaki
çirkin olaylar,
Hooliganlann vahşi
denilebilecek davramşlan
havayı bozdu. "Sadece
onlar mı" diye sormak da
mümkün. Bu soru, Fransa
ile dünyanın diğer v
ülkelerindeki bilet •tG't
satışlanyla ilgili. Sahte î"
j
bilet satışı. kara borsa,
dolandıncılık. daha neler
de neler! Eh, 12 temmuza
şurada ne kaldı ki?
Herkesin günlük yaşamı da
etkilenmedi değil.
Önceden hazırlanan
"planlar" çerçevesinde ve
küçük ekranlar karşısında
geçen heyecanlı saatler. 12
temmuz akşamı,
ızleyicilerle oyuncular
uğurlanırken "futbol
hastalan" bir sonraki
kupayı kafalannda
hazırlayacak bile.
Teşekkür
1998-1999 Ders yılında
liseson sınıfta olan 4 öğrencimize,
Üniversite Hazırlık Kursu'nda
dershane ücretlerınden %50 indirim sağlayarak
örnek bir davranış sergileyen,
Dörtler Dershanesi'ne
ve
Sayın Osman Yiğit'e
katkılarmdan dolayı teşekkür ederiz.
Neta? öksûz v» Yetimlorin Eğitlmi İçin yardımlaşma Vakfı
ZEKI ALASYA
Yazılarıyla, bu perşembe
ve her perşembe
£/z/mGofzete
#
de
TOSYA İCR\ TETKJK MERCÖ
(HUKUK) HÂKİMLİĞİ'NDEN
DosyaNo: 1997 16
Davacı Hûseyin Kumcu Vekılı tarafından davalılar Faruk Mit,
Şükrü Gündûz, Şerafetün Turan ve AJi Turan haklannda açılan ıstih-
kak davasının yapılan yargılamasının duruşması 2.7.1998 günü saat
09.00'a bırakılmıştır. Davalılardan Şükrü Gündüz, Şerafettin Turan
ve Ali Turan tüm aramalara ragmen bulunamadıklanndan ılanen teb-
lığ edilmesine karar venlmiştir. lşbu ılanın yayımlanmasından ıtıba-
ren 8 gün sonra tebliğ edilmiş sayılacağı hususu ilanen tebliğ olunur.
21.5.1998. Basın: 24340
Dunya Şehırierı Dünyamızı Koruyalım Skandallar 2.Dünya Savaşı Kasifler Uzay Teknolojisi Vurucu Gücler 9O'lı Yıllar VeDeği,-: