18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 23HAZİRAN1998SALI 12 KULTUR SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL Ankara'da her okııl bir tiyafroHer ilk yaz sonunda, bir tek yazıyla da olsa, gençlerin tiyatro etkinliklerini dile getirmeyi gelenekleştirdigimi fark edin- ce sevindim. Demek ki dönem boyunca sözünü ettiğimiz profesyonel tiyatro olay- lannın yanı başında yer alan, nicelikçe çok daha baskın, gözardı edilemeyecek sürek- li bir tiyatro eylemi söz konusu toplumu- muzda. Ankara'daki genç tiyatro etkinlikleri- nin, ancak dört- beşini izleyebildim. Ama biliyorum ki gençlerin ürettiği tiyatro yo- luyla Ankara ili sınırlan içinde yaşayan, bir tiyatro oyununa katılmış arkadaşı olan her genç; çocuğu, torunu bir oyunda gö- rev almış her erişkin ve yüzlerce öğret- men, 1997-98 tiyatro döneminde en az bir oyun seyretti. Universite, orta ve ilköğ- retim kurumlannda gerçekJeştirilen oyun- lar göz önüne alındığında göz kamaştın- cı rakamlara ulaşılabiliyor: Yalnızca An- kara 'da bin dolayında amatörtiyatrocu, üç milyon dolayında izleyiciye oyun sun- muş demek... Tiyatro ölüyor mu diye dü- şûnenler kaygılanmasın... Ankara Okullararası Hyatro Şenligi Ankara OkulJararası Tiyatro Şenli- ği'nin son aşaması 9-19 Haziran tarihle- ri arasında yeraldı. Ankara Valiliği, Mil- li Eğitim Müdûrlüğü'nün sahiplendiği ve AÜ DTCF Tiyatro Bölümü, Kültür Ba- kanlığı (Devlet Tiyatrolan, Devlet Ope- ra ve Balesi). TOBAV, ASSITEJ Türki- ye Merkezi ile Ankara Deneme Sahne- si'nin çeşitli yönlerdeki katkılanyla Cum- huriyet'in 75. yılı kutlamalan bağlamın- da düzenlenen şenlik aylar önce, adı ge- çen ve geçmeyen birdolu kuruluşun des- teğiyle yapılan seminerlerden, söyleşi- lerden ve 11 -25 Mayıs sûrcsince 260 oyu- nun sunulduğu Ankara llçe Tiyatro Şen- likleri'nden damıtılarak yaşama geçiril- di. Son aşamayı oluşturan ll Tiyatro Şen- liği 'ne 8 merkez, 18 çevre ilçeden 92 okul 92 oyunla katıldı. Devlet Tiyairolan'nın kimi sahneleriyle belediyelerin kültür merkezlerinde sunulan gösteriler, iki mil- yon seyirciye ulaştı. Yansından çoğu yer- li yapıtlardan oluşan, bu arada da yerli ol- sun, yabancı olsun sahnelenmesi gerçek- ten de zor oyunlann yer aldığı şenlikte en çok Turgut Ozakman'ın oyunlannın, bu oyunlar arasında da en çok Ozakman'ın "Töre" oyununun seçildiği ve sahnelen- diği görüldü. Başkentin büyükşehir ve diğer beledi- yelerinin işbirliğiyle yapılan düzenleme sonucunda 92 oyun, İcentin çeşitli yerle- rindeki on ayn salonda sunuldu. Başken- tin merkezinden Polath'ya, Şereflikoç- hisar'a uzanan bir coğrafyadan gelen se- çilmiş oyunlan Anadolu liseleri, özel li- seler, çeşitli meslek okullan, ilköğretim okullan sundu. Bin dolayında öğrenciy- le, yüzü aşkın öğretmenin bir yıllık coş- kulu çabasının ürünü olan il tiyatro şen- liği kültür/sanat'eğitim çizgisinde bir *ba- şan"ya imza atmıştır. Bu başanda, yüzlerce isimsiz "kahra- marT öğretmen/öğrenci kadar, şenliğin Hacettepe İJniversitesi Devlet konservatuvan'nın 'Marü'sı baştan sona gerçekçi oyunculuğa dayah bir yapım. kurumsallaşması adına oluşturulan *Sa- nat Danışma Kurulu"nun da payı var. Şenlik, 11 Mılli Eğitim Müdürlüğü'nün ve Kültür Bakanlığı'nın temsilcileri yanın- da. Prof. Dr. Nurhan Karadağ, Doç. Dr. SeMa ÖndüL Dr. Tiilin Sağiam, Tamer Le- vent, Oguz Tunç, Şenol Tîryaki, Yılmaz Özgün, Sıtkı Tekmen ve Devlet Tiyatro- lan Basın-Yayın ve Halkla tlişkiler uzma- nı AtiDaGürçay'ınoluşrurduğu kurulıın, oyun repertuvarlannın hazırlanması. eği- tim seminerlennin düzenlenmesi, ovun iz- zi düşünelim. Ögrenci/öğretmea'tiyatro- cu'aydın olarak ortaya konanıiconacak özrverili çabalara değfnez mi? Koca bir ders yılı süren çabalarla orta- ya tiyatro ürünleri koyan yükseköğretim kurumlan da mayıs başından bu yana ça- lışmalanm sunuyorlar. Profesyonel sah- nede kusursuzluk, amatör sahnede coş- ku. zekâ, yaratıcılık aranz. Profesyonel sanatçı olmak için eğitim gören tiyatro- cu adaylannın çalışmalan karşısında ise başka beklentilerimiz vardır. Oyun, öğ- eğitim amaçlı bırçalışmayı yörüngesin- den çıkarma tehlikesini taşıyor. "Profes- yonei tiyatrolara taş çıkanr" bir gösteriy- İe, seyirci karşısına çıkmayı kim istemez! Ancak zamanın ve enerjinin "vitriıı" uğ- runa harcandığı bir ders yıJı da geri gel- meyecektir. Önemli olan, bir oyunun ça- lışma süreci içinde öğrenilendir. Tiyatro bölümlerinden ikisi Çehov'un ünlü "MartTsını sahnelemeyi secmıştı bu yıl. Önce Bilkent Üniversitesi yapımını izledim. Gürcü yönetmen Zurah Südtt- • Ankara Okullararası Tiyatro Şenliği'nin son aşamasına 8 merkez, 18 çevre ilçeden 92 okul 92 oyunla katıldı. Bin dolayında öğrenciyle, yüzü aşkın öğretmenin bir yıllık coşkulu çalışmasının ürünü olan il tiyatro şenliği, bir 'başan'ya imza atmıştır. leme kurullan üyelerinin eğitimi, ilçe ti- yatro şenliklerinden il'c seçilecek oyun- lann belirlenmesi. etkinliklerin tanıtıl- ması ve duyurulması bağlamında yön- lendirici ve düzenleyici bir işlev taşıma- sıyla amacına ulaştı. Herildeheryıl böylesinekapsaınlı bir okullararası tiyatro şenliği düzenlendi- ğini düşünelim. Milyonlarca insanımızın yılda bir kez de olsa tiyatro coşkusunu ya- şaması demektir bu. Böylesi düzenlemelerle gençlerimizin sanat duyarlığını nasıl geliştirebileceği- mizi, onlan banşçıl bir yaşama biçimine. işbirliğine, gönül birliğine. coşku birliğı- ne nasıl da kolaylıkla yöneltebileceğimi- rencilerin görmekte olduğu eğitimin dü- zeyini yansıtıyor mu? Sahnede izlenen çaîışmanın profesyonel tiyatrodan aynlan, oyuna hazırlanma süreci içinde aynı za- manda da öğrencileri eğiten bir özelliği var mı? Dramaturgiye öğrencinin ne bo- yutta katkisı olmuş? Öğrenci oynadığı rol aracılığıyla ne öğreniyor? Ben bu yıl- ki tiyatro bölümlerinin çalışmalannı bu gözle izledim. Çünkü özellikle üniversi- te yönetıcilerinm. tiyatro bölümlerinin sunduğu yıllık gösterileri gitgide daha yoğun biçimde "üniversitenin vttrini" olarak değerlendirdiklerini düşünüyo- rum. "Vrtrm" ardayışına göre tiyatro yapmak. nıBdze'nin sahnelediği oyunda 11 öğren- ci yeralıyordu. Dekor, kostüm, ışık, efekt, afiş, broşür ve fotoğraflar profesyonel sanatçılann elinden çıkmıştı. Bilkent ay- ncahğı kuşkusuz sahne/salon/fuaye ko- şullannda da belirgindi. Eğitim amacıyla sahnelendiğine göre oyunculann gerçekçi oyun tarzında yete- neklerini ve soluklannı sınamalan için seçilmiş olan "MaıH"nın, yönetmenin yorumunun gereğinden çok ön düzeye geldigi. oyunculuğun yönetmenin yoru- mu doğrultusunda gerçekçi biçemin dı- şma çıktıgı biryapım olduğunu düşündüm. Rejideki eklemeler nedeniyle fazlaca uza- tıhnış olsa da "şık" bir yapımdı doğrusu. ' 1. Uluslararası Sinema-Tarih Buluşması' 4-9 Aralık tarihleri arasında Istanbul'da düzenlenecek Cumhuriyet tarihi sinemadaKültür Servisi- Türidye Sine- ma ve Audiovisuel Kültür Vakfi (TÜRSAK) ile Türkiye Ekono- mikveTophımsal Tarih \akfi. si- nema \e tanh ılişkisıni günde- me getirmek amacıyla *Ulusla- rarası Sinema-Tarih Buluşma- sı' başlıklı bir etkinlik düzenli- yor. llki. Türkiye Cumhuriye- ti'nin 75. yıldönümü onuruna 1998 yılında düzenlenecek olan festivalin önümüzdeki yıllarda da sürdûrülmesi hedefleniyor. 4-9 Aralık tarihlerinde fstanbul'da düzenlenecek olan İ . Liuslara- rası SİDema-Tarih Buluşması', bir toplantıyla basına tanıtıldı. Toplantıya TÜRSAK Genel Mü- dürü Engn YîğrtgD, TÜRSAK Genel Müdür Yardımcısı Sevinç Baloğlu. TÜRSAK Yönetim Ku- rulu Başkan Yardımcısı ve Fes- tival Yönetmeni Vfecdi Sajar. Ta- rih Vakfı Yönetim Kurulu Üye- si ve 75. Yıl Genel Koordinatö- rü Yiğit GüJöksüz, Tarih Vakfı Üyesi ve 75. Yıl Proje Koordi- natörü Yardımcısı Fatih Onat île Tarih Vakfı Genel Müdür Yar- dımcısı İUmmiıMtsırboğhı katıl- dılar. 'L nuslararası Sinema-Tarih Buluşması', çağımızın en etkili kitle iletişim araçlanndan biri oian sinema aracılığıyla, toplu- mumuzda tarihsel bilincin yay- gınlaştınlması ve tarih konusun- da kamuoyu duyarlılıgınm art- tınlması, nitelikli tarihsel ya- pımların özendirilmesi ve bu filmlerin seyirci potansiyelinin arttınlması, bu doğrultuda kur- maca yada belgesel tarihsel film- lerin üretim ve gösterimi için olanak yararalarak tartışma zemi- ni oluşturulmasmı amaçlıyor. Tarih Vakfı Yönetim Kurulu Üyesı ve 75. Yıl Genel Koordi- natörü Gülöksüz, TÜRSAK ile işbirliği içinde gerçekleştirecek- leri projenin amaçlannı 4 ana madde altrnda topladı: "Cumhu- rtvct'in kuruluşunu. etkili birdil olan sinema ile anlarmak ve ta- rihi belgelere da>anarak gençle- • Tarih Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi ve 75. Yıl Genel Ll m \ * " [ NN 7 i. H1I Koordinatörü Yiğit Gülöksüz, P-* - I A R J H H l l l SVf \SI TÜRSAK ile işbirliği içinde gerçekleştirecekleri projenin amaçlannı, "Cumhuriyet'in kuruluşunu, etkili bir dil olan sinema ile anlatmak ve tarihi belgelere dayanarak gençleri bu ' konuda bilgilendirmek, Cumhuriyet'in getirdiği aydınlanma süreci ile dünyada yaşanan diğer aydınlanma süreçleri arasındaki ilişkiyi ortaya • koymak, sinemayla tarih arasındaki ilişkiyi güçlendirmek ve tarih bilincini geliştirmek" olarak açıkladı. (Fotoğraf: KUBÎLAY TÜNTÜL) ri bu konuda bilgilendirmek. Cumhuriyet'in getirdiği aydınlan- ma süreci iledümadayaşanan di- ğer aydınlanma süreçleri arasın- daki iuşkhi ortaya koymak sine- mayla tarih arasındaki ilişkiyi güçlendirmekvetarih bilincinige- liştirmek.'' TÜRSAK Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Sayar da 'Liuslararası Sinema-Tarih Bu- luşması'nın kendi aydınlanma sürecimizin dünyaya tanıtılma- sında ve dünyadaki aydınlanma süreçlerinin Türk gencine tanı- tılmasında önemli bir ışle\ üst- leneceğini belirtti. Sayar. 'I. Ulus- lararası Sinema-Tarih Buhışma- sı' kapsamındayeralacakyanş- malan ve Buluşma'nın son aya- ğını oluşturan film festivalinin henüz kesinleşmemiş programı- nıda kısacatanıttı. Ulusal düzeyde üç ayn yanş- ma düzenlenecek. Bu yanşma- lann ilki 'Uzun Metrajü Film Öyküsü Yanşması". Yarışma, Türkiye'deki değişim sürecini konu alan yapıtlann üretılmesi- ni hedefliyor. Tüm >azar!ara açık olan yanşmaya 10 daktilo say- fasını geçmeyen film öyküleri katılabilecek. 1998'in Cumhu- riyet'in 75. yılı. 1999'un ise Os- manlı DevIerTnin kuruluşunun 700. yılı olması nedeniyle tema. 'Osrrianlfdan Cumhuriyet'e' ola- rak belırlendi. Yanşmaya katılan yapıtlan değerlendirecek seçici kurul. Rutkay Am. İlhami 1VL- sırboğlu, Mahmut Tali Öngören. Giovanni Scognamillo, Fehmi Vaşar, Engin Yighgil ve Tunca Yönder'den oluşuyor. Birinciye 150 milyon. ikinciye 100 ve üçüncüye 50 milyon ödül veri- lecek. Son baş\uru tarihi 30 Ey- lül 1998. tkinci yanşma belgesel film dalında. Teması 'BirÇagdaşlaş- ma Projesi OlarakTürkiye Cum- hurijeti'nin 75 \ ılı' olarak belır- lenen yanşmaya son beş yıl için- de üretilmiş, daha önce herhan- gi bir yanşmaya katılmamış ve süresi 60 dakikayı aşmayan bel- gesel filmler katılacak. Seçici kurulda Söha Ann, Nesli Çö^e- çen, HUmi Etikan, Yusuf Kur- çenli. Prof Dr. Stefan Yerasimos gibi isimleryeralıyor. Yanşma- da birinci yapıta 250, ikinciye 150. üçüncüye 100 milyon ruta- nnda ödül verilecek. Son başvu- ru tarihi 25 Eylül 1998. Üçüncü yanşma ise 'Sinema Öğrencileri Kısa Filmleri Des- tek Programı Proje Yanşması' adını taşıyor. Teması yine 'Bir Çağdaşlaşma Projesi Olarak Türkiye Cumhuriyeti'nin 75 \'t- h' olarak belırlenen yanşma, tüm üniversitelerin sinema-televiz- yon bölümü öğrencilerine açık. Yanşmaya tek ya da ekip olarak başvurulabilecek. Seçici kurul Doç Dr. Hale Künüçen, Prof. Dr. Ünsal Oskay. Doç. Dr Ra- gıpTaranç.RekiiıTeksoy ve Prof. Dr. Mete Tunçay'dan oluşuyor. Seçilecek 10proje>e 50'şer mil- yon destek verilecek. Katılım için son tarih 10 Eylül 1998... ' I. Lluslararası Sinema-Tarih Buluşması'nm son aşamasını 4- 9 Aralık 1998 tarihleri arasında Istanbul'da düzenlenecek film festivali oluşturuyor. Festivalde, 'BirÇağdaşlaşma Projesi Oiarak Türkiye Cumhuriyeti' ana te- ması çerçevesindeCumhuriyet'in kunıluş ve gelişme sürecinin çe- şitli aşamalannı yansıtan sinema- tografik filmlerin yer alacağı 'Cumhuriyet'in SinemasT baş- lıklı bir bölümün yanı sıra, 'Ay- dınlanma' sürecinin uluslarara- sı boyutunu irdeleyen fılmler- den oluşan bölümler de yer ala- cak. ' I. UhıslararasıSinema-Tarih Buluşması'nın ana bölümlerin- den biri 'Uluslararası Yanşma' olacak. Bu bölümde, son iki yıl- da üretilmiş tarihsel temalı film- ler yanşacak. 'Çağımızın Tam- ğı Sinema' başlıklı bölümde ise tarihsel belgeseller gösterilecek. 'Sinema'nın Tarihi' başlıklı bölümde ise doğumunun 100. yılı kutlanan Sergei M. Eisens- tein'm yapıtlan gösterilecek. 'I. l luslararası Sinema-Tarih Buluşması' çerçevesinde çeşitli panel ve söyleşiler düzenlenecek. 'Sinemada Tarih Yorumlan' ve 'Belgesel Sinemaya Farklı Yak- laşunlar' konulu panellerin ya- nı sıra Cumhuriyet dönemini ko- nu alan bir Türk filminin anali- zi yapılacak, aynca konuk yönet- menlerle söyleşiler düzenlene- cek. Tarih Vakfı'nın 'Sözfö Ta- rih' projesi ile eşgüdüm içeri- sinde düzenlenecek 'Sozfö Tarih Atölyesi' çerçevesinde kısa bel- geseller gerçekleştirilecek. Festival etkinlikleri Beyoğ- lu'nda üç salonda gerçekleştiri- lecek. Festivalin Düzenleme Ku- rulu şu isimlerden oluşuyor: Se- vinç Baloğlu, Belma Baş, tlha- mi Mısırlıoğlu, ZiyaÖztan, Er- sin Pertan, Samih Rrfat, Vecdi Sa> ar. Orhan Sffier, Özkan Ta- ner, Mete Tunçay, Hüh/a Uçan- su, Stefanos Yerasimos, Engin Yiğitgil. Festival Yürütme Ku- rulu'nda ise Vecdi Sayar, Sevinç Baloğlu, Fatih Onat ve Oray To- sunyeralıyorlar. Oğrenciler de soluk gcrektiren bir oyun- da güçlerini deneme fırsatı bulmuşlardı. Bir sorumu yanıtlayamadım. Oğrenciler, Çehov'u gerçekçi biçemde yorumlama aşamasuıı gectikleri için mi böyle "iögün" bir yorum benimsenmişti. HÜ Devlet Konservatuvan'nın 'Marfa'sı Konservatuvar Tiyatro Bölümü'nün *M«rü''sı ise Beşevler'deki binanın alçak- gönüllü sahne koşullan içinde sahnelen- mişti. Baştan sona gerçekçi oyunculuğa dayalı bir yapım. Oyunu sahneleyen Ley- la Barutçu. ögrencilerinin jesl, mimık ve diksiyon kullanımının ön düzeyde ol- masını öngören, alabildiğine yalın bir sahneleme biçemiyle yetinmişti. 22 öğ- rencinin dönüşümlü olarak rol aldığı oyu- nun eğitim amaçlı olduğu kesindi. Oğren- ciler zorlu bir sınavdan geçiyorlardı. Ancak bu kez de öğrencilerin ağır rol- lerinin üstesinden gelmelerini daha kolay- laştıracak bir sahneleme yaklaşımı olma- sı gerektiğini düşündüm. En azından tem- poyu sürekli olarak ayakta tutma, oyun sü- resınin uzamasını engelleme adına. DTCF Tîyatro Bölümü'nden 'PeerGynf DTCF Tiyatro Bölümü bu yıl büyük bir projeyle geldi gündeme. Yaklaşık elli bö- lüm elemanı ve öğrencinin katkısıyla ger- çekleşen Henrik Ibsen in "PeerGynt" oyunu uzun süredir tiyatro sahnelerimiz- de yer almıyor. Bir romans yapısı içinde birbirini izleyen episodlardan oluşan oyun, çok sayıda ve her düzeyde öğrenciyle eğitim amaçlı olarak çalışılabilmesi açı- smdan iyi bir secim. Ancak DTCF'nin me- kân olanaklannı ve sınırlı teknik dona- nımmı zorlayan bir oyun. Işte bu kötü. Yönetmen Gûlayşe Erkoc'un oyuncu- ya hem olanak sağlayan hem de sahne de- vinimini ayakta tutarak oyunculuk düz- lemine destek olan bir sahneleme yakla- şımı benimsediğini düşünüyorum. Ancak teknik koşullann sınırlılığı rejiyi özel- likle ikinci bölümde zorluyor. Oyunu bu- güne ve tüm kültürlere ulaşörma adına zor- lu bir dramaturgi çalışmasına girmiş olan Sddaöodül'ün metninin uzunluğu oyun- culan 3 saati aşkın bir sözel ve bedensel maratonun içine atmış. Sonuç olarak da başanlı giysilerden çevre tasanmına dek tümüyle ögrenci-öğretmen üriinü olan, yo- ğun emek ürünü, coşku verici bir ilk bö- lümden sonra oyunculan da seyirciyi de yoran bir ikinci bölüme geçiüyor. Oyun uzadıkça da çevre tasanmı, hareket dü- zeni, oyunculuk bağlamında zorlanmalar ortaya çıkıyor. ODTÜ oyunculanndan Taust' Şenlik '98 adı altmda 2-10 Mayıs sü- resince 20 dolayında universite tiyatro- suna ev sahipliği yapan ODTÜ'de yine coşkulu günler yaşandı. Birbirinden çok farklı alanlarda eğitim gören öğrencile- rin buluştuğu ODTÜ Oyunculan, bu yıl da iddialı bir yapımla seyirci karşısına çık- tı. Goetiıe'nin "Ftust'u, tıpkı "Mart" ve "PeerGynt" gibi tiyatro yazınının demir leblebi ürünlerinden. AbduDah Cabahız ve BakntDedeoğhı'nun sahnelediği "Fa- ust Birinci Böhlm", amatör tiyatrocular- dan beklenen enerji, kıvraklık, zekice ya- kalanmış çözümler açısından, ODTÜ Oyunculan'nın gelenekleşmeye başla- yan hünerli/esprili tavnnı bir kez daha ba- şanyla yansıtıyordu. Evet, 2000 yılına iki kala, üstesinden sevimli buluşlarla gelinmiş bir "Faust" yapımı izlettirildi yüzlerce seyirciye. (Me- raklılan kaçmrasın, oyun önümüzdeki bir- kaç gün boyunca sergileniyor.) Sırası gel- mişken ODTÜ Oyunculan'na küçük bir uyan. Deri pantolon/ceketli delikanlıla- nn, erotikgiyimli kızlann oluşturdugu mi- zansenler -birkaç yıldır çokça yinelendi- ğinden- çarpıcılığını yitirmek üzere. Eli Mikrofonlu Şarkıcı imgesi de. Gelecek oyunlann yorumunda yeni görsel zen- ginükler gerekiyor... Gençlerin tiyatrodaki çıkışlannı izle- mek coşku verici. 1997-98 döneminde, tiyatroyu kucaklamış bir dolu genç yete- nek tanıdım. Yollan açık olsun. YAZI ODASI SELİM İLERİ Divan Edebiyatına Dair Bizim bir 'Divan Edebiyatı' sorunumuz var. Yıl- lardan beri sürüp gidiyor. Daha adından başlayan tartışmalar söz konusu. Gençlik yıllanmda bu adın Fuat Köprülü tarafın- dan icat edildiğini ileri sürenleri dinlemiştim. Hop oturup hop kalkıyortar; geçmiş şiirimizi Dtvan ve Halk Edebiyatlan diye ikiye ayırmanın tehlikesinden ko- nuşuyorlardı. Hoş, bu tartışmalardan önce tanışmıştım Divan Edebiyatı'yla. Lise son sınıfta galiba. Yoo, lise iki- de. Öğretmenlerim Bakiye Ramazanoğlu ve Ra- uf Mutluay aruz vezni bilmecesinin üstünde çok- ça duran kişiler değıllerdi. Yine de bir süre aruz vezni bilmecesini çözme- ye uğraştık. Bir buhrandı bence. Aruz vezni bir da- ha çok şükür karşıma çıkmadı. Bugün neredeyse seçmeli derse indirgenmiş Türk Dili ve Edebiyatı yine aruz vezninin peşinde mi koşuyor? Koşsa ne olacak; anadilimizi sevdire- cek öğretim gitgide kısıtlandıktan sonra... Geçenlerdesöyleşi için Hoşgörü Hareketi'negit- tim. Sayın MehmetTaşdiken'in çağnlısıydım. Ko- numuz, 'okuma alışkanlığımız' üzerineydi. Söz dö- nüp dolaşıp Divan Edebiyatı'nın günümüzde oku- tulup okutulmaması gerektiğine geldi. Hoşgörü Hareketi ama, dinleyici-konuşmacılar iki- ye bölünüverdiler. Divan Edebiyatı'nın aşktan meşk- ten söz açtığını öne sürenler oldu. Dilinin öğretil- mesini isteyenler oldu. Söyleşi, taa 'göçeöe top- lum' oluşumuza kadar açıldı. Otuzlu yıllardan günümüze gelen müfredat, geç- miş şiirimizi tanıtmak, sevdirmek yolunda bence yan- lış bir rotayı izliyor. Aruz vezninin cebir denklemine dönüştürülme- si, geçmiş şiirimizin biçim özellikleriyle yetinilmesi, 'edebiyat' kavramını genç insanlara işe yaramaz bir şey kılığında gösteriyor. Bu arada ciddi yanlışlara da yol açılıyor. Kendimden örnek vereyim: Divan Edebiyatı şiir örneklerinin aşktan. meşkten söz açtığını sanan- lardandım. (Gerçi aşktan niçin söz açılmasın?) Gü- nün birinde Sabri Ulgener'in iktisadî hayatımızın çöküşüne ilişkin unutulmaz eseriyle karşılaştım. Ulgener, geçmiş şiirimizden mısra ve beyit örnek- leri vererek, devrin şairlerinin sosyal endişelerini eserine kaynak bilmişti. Saray çevresinde saray için yazıldığını sandığım bu şiir, böylece Sabri Ülgener'den gelen şaşırtıcı örneklerie öteki yüzünü gösteriyordu bana. Şairle- rin sıkıntılı söylenişleri sözkonusuydu. Toplumsal ve iktisadî hayatın sorunlarından, durumun iyiye git- mediğinden söz açışlan sözkonusuydu. Divan Edebiyatı elbette okutulmalıdır. Ama bu- günkü yöntemle değil. Sabri Ülgener imzalı kitap- lar, dediğim gibi iktisat tarihimiz üzenne. Ama geç- miş şiirimizin yelpazesini tanıtmak açısından çok daha canlı, çok daha ilgi uyandıncı, bilgiyle dona- tıcı. Divan Edebiyatı'nı kültürümüzün birikimleri ara- sında okutmak, edebiyatı sevdirmeye çalıştığımız -ya da ben öyle umuyorum- genç insanı huzursuz kılmayacak. Dahası, belli bilgi ediniminden sonra, meraklısı geçmiş şiirin inceliklerine, biçimsel özel- likterine, hatta aruz veznine nasıl olsa ulaşabilecek- ; tir. _ Abdülhak Şinasi Hisar'ın Aşk Imiş Her Ne Var Âlemde antolojisı, geçmiş şiirimizi yalnızca 'aşk'çev- resinde günümüze taşımayı dener Burada aşk bir- denbire meşkten sıyrılır, insan acısının seslenişle- rine dönüşür. Hem yalnız 'aşk' da değil. Hatırlayış ve yâd ediş bölümünde, Abdülhak Şinasi Şehzade Cem'in di- zesini sunuyor: "Hayfaki geçdi bilmedik ol zemân idi"... Geçmişin şiir birikimini sevdirmek isteyenler ben- ce şu dizeden yola çıkabilirler: Cem'in hüzünlü se- rüveninden geçerek, tarihten bu billûrlaşmış dize- ye adım adım yaklaşarak. llhan Berk'in de çok güzel bir mısra-beyit anto- lojisi vardır. Yeni basımı yapıldı mı, bilmiyorum. ll- han Berk'ten istense, daha kapsamlısını hazıriamaz mı? Elimizdeki imkânları yazık ki değerlendinniyo- ruz. Yaklaşık altmış yıldır geçmiş... Yahya Kemal'in deyişiyle 'eski' şiirimiz aruz vezni bilmecesine in- dirgenmiş, ders kitaplarında hayatsız duruyor. Onu bu haliyle günümüz insanına sanınm benimsete- mezsiniz. Takvimde İz Bırakan: "Bu mısralar, modası geçmiş bazı kelimelerine rağmen, Türkçemızin ebedî hayatıyla beraberdir- ler." Abdülhak Şinasi Hisar, Aşk Imiş Her Ne Var Âlemde (önsözden), Doğan Kardeş Yayınlan, 1955. Ravel Dörtlüsü Aya İrini'de • KühurServisi-1stan- bul Kültür ve Sanat Vak- fi'nın düzenlediği 26. Ulus- lararası Istanbul Müzik Fes- tivali. bu akşam Aya Irini Müzesi'nde Fransa'dan Ra- vel Dörtlüsü'nü konuk edi- yor. Giovanni Battista Fab- ris (keman). Reiko Kitaha- ma (keman), Zoltan Toth (viyola) ve Jean-Michel Fonteneau'dan kurulu olan Ravel Dörtlüsü saat 19.00'daki konserinde: De- bussy'nin Dörtlü Sol Minör Op. 10, Faure'nin Dörtlü Mi Minör Op. 121 ve Ravel'in Dörtlü Fa Majör yapıtları- nı seslendirecek. 1986 yılında Lyon"da ku- rulan topluluk kariyerine 1989 yılında katıld'ığı ve Kültür Bakanlığı ile Torte- lier Ödülü'nü kazandığı Uluslararası Evian Yaylı Çalgılar Dörtlü Yanşma- sı 'yla başladı. Dörtlü, 1994 yılında ilki gerçekJeştirilen 'Victoires de la Musique Classique' kutlamalarında 'En !yi Oda Müziği TopJu- tağu' seçildi. Giovanni Bat- tista Fabris. topluluğa 1995 yılında birinci keman ola- rak katıldı. Ravel Dörtlüsü reperru- vanndaki eklektik anlayış vemüzikal seçimleriyledik- kat çekıyor. Belli bir müzik türü üzerinde yoğunlaşma- malan ve ortak çalışmala- ra duydukları ilgi bugüne dekpek çok müzisyenle or- tak çalışmalar yapmalanna olanak verdi. Bu çalışma- lar arasında Laurent Ca- basso, Serge Collot, Guy Comenthal, James Dick, Michael Levinas, Martin Lovett, Maud Torteöer ile gerçekleştirdikleri Brahms, Faurc.Schumann ileyazı- lı v e emprovize müziği bir- leştirdikleri Louis Sclavis programlan da bulunuyor. Topluluk. 1995 yılında tü- münü seslendirdikleri Bar- tok Yaylı Çalgılar Dörtlü- leri 'nin ardından halen üze- rinde durduklan Beethovçn dörtlülerinde, Ravel ve De- bussy yapıtlanndaki yogun- luklan. hassaslıklan. ente- lektüel yaklaşımlan ve duy- gulanımlanyla ön plana çı- kıyor. Hollanda'da düzenli olarak Amsterdam Con- certgebouw konser salo- nun'da izleyenleriyle bulu- şan topluluk, Agence Fran- çaıse d"Action Artistıque'le ortak çalışmaları sonucu dünyanm 5 kıtasmda kon- serler verdi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle