Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 12 HAZİRAN 1998 CUMA
12 KULTUR
Kassel'de dokuz kadın sanatçının katıldığı 'Echolot' sergisi 21 Temmuz'a dek sürüyor
Sorularuı sorun olduğu bir sergi
NECMİSÖNMEZ
KASSEL - Museum Friedirici-
anum, ünlü documenta sergilerinin
düzenlendigi bir mekân olarak.
1945 sonrası uluslararası çağdaş sa-
nat tarihinin şekillendirildiği. Av-
rupa'nm en önemü müzelerinden
biridır. 4. İstanbul Bienali'ni dü-
zenleyen Rene Block bu müzenin
yeni müdürü olarak düzenlediği
ilk sergisine "Echolot oder 9 Fra-
gen an die Peripherie" (İskandilya
daftriferiye DokuzSoru)isimli ser-
gide. Avrupa kültürü dışır.da do-
ğup. iki örnek dışında çalışmala-
nnı çeşıtlı nedenlerden ötüıii Ba-
tılı merkezlerde sürdüren dokuz
kadın sanatçının işlennı ızleyıcıle-
re sunuyor. Sergının ismı oldukca
ilginç. ses dalgalannın yardımıv-
la derinligi ve yüksekligı ölçen Is-
kandıl aleti burada çalışmalarını
degışık bıçımlerde "uluslararası
tartışmaya" açan kadın sanatçıla-
ra gönderme vaparken. Kassel'de
sorgulanan. bu sanatçılann işleri de-
gil. sadece "poasjonlarT olmuş.
Farklı olgular
Özellıkle son beş yıldan beri dü-
zenlenen büyiik çaplı uluslararası
sergilerde işleri sıkça. hatta gere-
ğinden fazla sıklıkla gösterilmiş
olan katılımcı sanatçılann kadın
olmalan dışında periferi ülkelerin-
de dogmuş olmalan \e Erkmen
ile Karamustafa dışında çalışma-
larını şu) a da bu nedenlerden ötü-
rü Batılı sanat merkezlerinde sür-
dürmeleri onlann ortak özellikle-
n olarak elealmabilir. Amabusa-
natçılarm Kassel'e davet edilme-
lerinin temel nedeni, Block dahıl
olmak üzere birçok uluslararası
sergi yapımcısının fikırlerinde. sa-
natlan dışında "farklı olgulan"
temsil etmeleri. 20. yüzyılm so-
nuna vardığımız zaman dilimi içın-
de Batı 'nın kendi çerçevesinde ge-
liştirdigi "çağdaş sanat" kavramı
ve sanat tarihi yazımı elbette "bil-
dik" sınırlan aşmak ve Hıristiyan-
Yahudi kültürleri dışında kalan kı-
talan da. kültür odaklannı da dik-
kate almak zorunda. Ama endüst-
rileşememiş toplumlardan gelen.
sanatlarmı geliştirmek için göç et-
mek zorunda kalan yabancı için
ayn bir niş, çerçeve oluşturuluyor.
"Echolot'" sergisine davet edılen
sanatçılann sayısal ağırlıgmm, yıl-
lardan beri bu niş içinde oturan. ça-
lışmalanyia sanat pıyasasını bes-
leyen isimlerden oluşturulması,
sergilenen işlerin birçok etkinlik-
te gösterilmiş, kabul görmüş çalış-
malardan oluşması. içinde fazla
heyecan ta$ımayan bir sergiyle kar-
şı karşıya oldugumuzu düşündürü-
yor.
Fridericianum'un üç katına ya-
yılmış olan sergıy i gezmeye, Gha-
da Amer'in tuval üzerine renkli
ipliklerle işledigi erotik desenler-
lebaşjıyoruz. Sanatçının müzenin
ortasındaki Rotunde'de sergiienen
san renkli yedı küçük. naylon el-
bise dolabınm her yanı rahatlıkla
okunabilen kelimelerle işlenmiş.
Sonra Ayşe ErkmeıTin müzenin
her katmda tekrarladığı "site spe-
cific" çalışmasıyla karşılaşıyoruz.
Erkmen'in işi müzenin birrürgiz-
li depo olarak kullanılan bölümle-
'hada Amer, Ayşe Erkmen, Fariba Hajamadi, Mona Hatoum, Gülsün
Karamustafa, Soo Ja Kim, Tracey Moffartt, Shirin Neshat, Yufen Qi.n'in işlerinin
yer aldığı sergi. ilk bakışta bir grup sergisi gibi gözükmesine rağmen Rene Block
müzenin alabildiğine geniş salonlannı da göz önünde tutarak, sanki katılan her
sanatçının küçük bir retrospektifini oluşturmayı hedeflemişe benziyor.
.Gülsün Karanjustafa 'PreNentation of an Karh Representation' 1996-98
rini gündeme getiren bir çalışma.
.Vfüzenin ilk bakışta duvar olarak
görünen kimi bölümlerinin arka-
sında depo olarak kullanılan me-
kânlaryeralıyor. Sanatçı arkasın-
da depo bulunan duvarları girişte
pembe. birinci katta yeşil-gn. üçün-
cü katta ise san gıbi pastel renk-
lerle boyayıp izleyicilere kapalı
olan bir mekânı son derece yalın
"düsunsdformdemanlanyta" ade-
ta "açarak" mimarı bir müdahale-
de bulunuyor.
Mona Hatoum sergide son on
yıldan beri yaptığı çalışmalar-
dan oluşan bir grup işiyle tem-
sil edilmekte. Fotograf. video,
kanşık malzemev le gerçekleşti-
rilen bu işjer arasında en ilginç
olanı, sanatçının sergi için ger-
çekleştirdiği küçük boyutlu bir
yerleştirme. Duvarları beyaza
boyalı bir odanın içinde metalik
bır ses \e bu sesin yükselen, al-
çalan tonuna paralel olarak vol-
tajı azalıp çogalan birampulden
oluşan bu iş, serginin pek az et-
kileyici çalışmasından biriydi.
Müzenin binnci katında Gülsün
Karamustafa'nın iki işi sergileni-
yordu. Bunlardan Rotunde'de ola-
nı, sanatçının tek tanrılı inançlara
gönderme yapan. mınyatür. yazı,
resim, kaligrafi elemanlarını bir
tür kolaj mantığıvla yan yana ge-
tırerek oluşturduğu ince uzun bir
frizi andırıyordu. Daha önce
Graz'da da gösterilmiş olan "Pre-
sentation of an earh representati-
on" isımli çalışma ıse bu kez fark-
lı bir yorumla izleyicilere sunulu-
yordu. Çariye pazannda Avrupalı
kadınlan kalıte kontrolünden ge-
çiren Osmanlı erkeklerini göste-
ren bir minyatürün sag ve sol ta-
rafına yerleştirdiği tngilizce metin-
de sanatçı kendisine sıklıkla > önel-
tilen sorulardan yola çıkarak izle-
yicilere kimi sorular vöneltiyor.
Shirin Neshat'm artık can sıkıcı
olmaktan öteye geçemeycn büv ük
boyutlu siyah-beyaz fotograflan-
nın yanı sıra sergide yer alan bü-
vük boyutlu video verleştirmesı de
îslam toplumundaki "kadın-erkek
roUerini" vurgulavan bir çalışmay -
dı. Neshat gibi süper star olma yo-
lunda ilerleyen Tracey Moffartt'ın
tam anlamıyla bir retrospektıf ı an-
dıran fotograflan ve film çalışma-
sı. sanatçının "kimliksonınu" üze-
rinde yogunlaştığını belirgin ola-
rak ortaya çıkanyordu. Sanatçının
özellıkle Pasolini'nin filmlerinde
karşılaştığımız "sincmadiline" ya-
kınla^an fotograf kurgulan. kendi-
si Avustralya yerlisi (aborijin) olan
Moffartt'm kışisel tecrübelerine,
emanzipasyon sürecine gönderme
yapıyor.
ErkmeıTden yeni söylem
Gülsün K.aramustafa'nm müze-
nin ıkınci katındaki Rotunde'de
sergilenen üçüncü çalışması. Tah-
takale'de çocuklar için satılan as-
kerelbiseleriyle. Kadıköy'deki bir
film stüdyosunda bu elbiseler için-
de poz vermiş olan küçük bır er-
kek çocuğunun fotoğrafını yan ya-
na getiriyordu. SooJa Kim'in çar-
pıcı renkli Korekumaşlanylaoluş-
'Çalarken herşey duruveriyor'
NURDAN CİHANŞÜMUL
26. Uluslararası tstanbul Müzik
Festivali kapsamında piyanist Ayşegül
Sanra, bu akşam saat 19.00'da AKM
Konser Salonu'nda müzikseverlerle
buluşacak. Sanca. resitalinde Schubert
Beetfaoven, Debussv ve Ravd'ın yapıt-
lanna yer verecek.
1953 yılında Fransa Ulusal Kon-
servatuvan'ndan birinciiikle mezun
olan Sanca, Ravel. Faure ve De-
bussy'yi dünyanm önemli piyano pe-
dagogianndan Marguerite Loog iie
Paris'teçahşmış. 1959 yılmdada Mar-
guerite Long-Jacques Thibaud Ulus-
lararası Yanşmasf nda da Paris Kent
Ödülü almış.'"Long, bu bestccöerin hem öğ-
renctsi hem de arkadaşı. Bu yapıttan seslen-
diren Long, aynı zamanda be>tecikrin de ne
istediğini çok iyi bilhor. Birkaç yıl süırn ça-
tışmalanmız benim için oldukça faydalı oldu.
Long. son derece otoriter w ne istediğini iyi
bilen bir öğretinendi.
1
'
Geniş bir repertuvan olan Ayşegül Sanca
"Repertuvan. konser programıdüzenlerken
kendime^ r e her çağdanbiryaprtseçcrek bir
Ayşegül Sanca'nın resitali bugiin saat 19.00'da.
kombinasyon yapmaya valışryorum. Özellik-
le Brahms. Schumann. \lman romanrikleri
ve Fransızenıpresyonistterinin >apıtlannı çal-
maktan zevk alıyorum" diyor.
Resitallerde, benzer ruhtaki yapıtlan aynı
tonda ve aynı ruh haliyle başlayıp bitirmenin
göründüğü kadarda zorolmadığı kanısında:
"Bir çağdan başka bir çağa geçmek bazen
zor gibi gürünse de ber şe>' bir anda oluveri-
yor. Piyano çalarken her şeyi ıınutup kendi-
nüi yaptığını/ îşc »triyorsunu/. Dı;
dün>a>la olan bütün Uetişiminiz kesi-
liyor, sanki her şev bir anda duru veri-'
yor."
Sanatçı. CDçahşmalannın pekhız-
li olmasa da de\am eîtiğini belirtiyor.
Sanca'nın, bugüne dek yaptıgı çalış-
malar arasında, Beethoven'ın ateşli
coşkusunu, kahramanlık duygulanru
uyandınşmı dile getiren klasik dö-
nemden romantık döneme gecişin sim-
gesi sayılan 3. ve4. konçertolan, Schu-
bert \e RahmaninoFun "Müziksel
Anlannr kapsayan solo piyano çalış-
malan. Ayla Erduran'la yaptığı De-
bussy; Grieg sonatlan ve Cemal Reşit
Rey'in 'Kâtibim Çeşitk'nıeleri' yeralı-
yor. Sanca. "sesini jükseltmeihnjaa" duy-
madan sürdürdügü müzik yaşammda genç sa-
natçılara da her zaman kapısını açıyor: "Cenç-
lerin klasik müziğeolan ilgisigüngeçtikçear-
byor. Birçok pivanistimi/ yurtdışına gidiyor.
Vİırtdışina gitmek oldukçayararfa. ancak kon-
servaruvarlarda da piyanist yetiştirebileceği-
mize inanıyorum." Sanca. Ayla Erduran'la
çalışmaiannı ve Bilkent'te master ögrenci-
lerine verdiği dersleri sürdürecek.
turduğu bohçalan. sadece göçebe-
lik kavramına değil. a>Tiı zaman-
da bir gelenege. bu geleneğin dö-
nüş,türii!me:>i içingösterilençaba-
yadatanıklıketmektedir. Kullanıl-
mış giysilerden. örtülerden oluştur-
duğu bohçalanyla birlikte peribr-
mance'lardayapan sanatçının, bir
vitrin mankenin üzerine örrrüğü
renkli kumaşlarlagerçekleştirdigi
çalışması ne yazık ki dekoratif bir
boyutu aşamıyordu. Yiıfen Qin'in
meditatif müzikle birlikte yorum-
ladığı narin işlerinin üç tanesini
bır arada görmek, du\ mak gerçek-
ten can sıkıcıydı. Fariba Hajama-
di'nin işlennin sergilendigi bolüm-
de. sanatçının 4. istanbul Biena-
li'ndegösterdiği işinin farklı biryo-
rumuv la iki dıa makinesinden yan-
sıyan görüntüleri içeren bir çalış-
ması gösterilıyor. Hajamadi: ero-
tik ve dekoratif desenlerin yer al-
dıgı duvar kâğıtlanyla sergi mekâ-
nını kapladıktan sonra kendisinin
değışik yerlerde çektigi büyük fo-
toğrafları >erleştirerek ilginç yan-
sımalar. karşıtlıklar oluşturuyor.
Sergide yer alan bu fotograflardan
bıri Ayasofya'da Bizans kral \e
kraliçelerinın taç giydikleri mor
renkli yuvarlak mermeri ve onun
arkasındaki çinılerle kaplı kütüp-
haneyigöstenyordu. Ikıdiamaki-
nesinin belli bir karanlıktan sonra
duvarlara yansıttıgı ımgelerden
oluşan görsel verleştırme. sanatçı-
mn Itginç iştermoeni5tTiyrJtr^ -
Erkmen'ın daha önce documen-
ta yapımcısı C.David'in kullandı-
ğı bürosunun içinde bulunan dört
bilgisayar ekranına verleştırdigi
yeşıl renkli mayınlan. bu kez bil-
gısayan virüslerden koruyan bir
program olarak geliştirilmiş. Bü-
roatmosferi içinde bir görünüp bir
kaybolan bu mayınlann izley icide
bıraktıgi izlenım son derece dü-
şündürücü. Çünkü sanatçı daha
önce de kullandıgı bu imgeyi tek-
rar formlandırarak yeni. taze bir
söylem oluşturmayı başarmış. Bir
yanda büroda bulunan eşyalann.
içinde documenta ile ilgili tüm ya-
zışmalann bulunduğu dosyaların
bıraktığı izlenım. öte yanda ıse
Erkmen'in. bulunduğu yerı tekrar
sorgulayan. izleyiciye farklı bır
karşıtlık sunan mayınlan. uyumun.
kardeşvari bir dıyalogun hissedıl-
diği sergiye hissedilir. belli birger-
uinlik kazandınvordu.
Philippe Pialoıoc, festivallerin yenilikçi ve arayışlara yönelik olmasını sevindirici buluyor
'Istanbul aslında tam bir kültür potası'
ALİ BERKTAY
Siyasal alanda yaşanan güncel gergin-
likler ne olursa olsun, Fransa ile Türkiye
arasındaki kültür ahşverişi bu kısırçerçe-
velerin dışına taşarak sürüyor. Bu yıl ts-
tanbul Kültür ve Sanat Vakfi tarafmdan dü-
zenlenen festivallerin onur konugu olan
Fransa, İstanbul tiyatro, sinema, müzik
ve caz festivallerine seçkin sanatçılar ve
topluluklarla katılıyor. Biz de Fransız kül-
türü ile Türk kültürü arasmda köprü işle-
vi gören önemli kurumlardan İstanbul
Fransız Kültür Merkezi'nin müdürü M.
Philippe Pialoux ile kültür. sanat ve festi-
valler hakkında konuştuk.
Tûrk tiyatrosu biünmiyor
- Saym Philippe Pialou.1, İstanbul Kül-
tür ve SanatYakfi'nın düzenlediği festival-
leresizin katkılannız hangiçerçoede ger-
çekleşiyor?
Fransız Dışişleri Bakanlığı'nın çizdiği
çerçeve içinde Fransa Büyükelçiligi tara-
fından organize edilen ve İstanbul Fran-
sız Kültür Merkezi'nin de belli bir kopr-
dinasyon içinde yer aldığı bu katkılar. esas
olarak Fransız sanatçılannm bu festival-
lere katılımını kolaj iaştıımak olarak özet-
lenebilir. Ama biz bu sanatçılann seçi-
minde herhangi birsöz sahibi değiliz. 01-
sa olsa belli tavsiyeler, fıkir alışverişleri
oluyor. Seçimi festivallerin düzenleme ko-
miteleri gerçekleştiriyor. Ben tüm festhal-
ler için yapılan programasyonlan çok ka-
liteli bulduğumu belirtmeliyim.
- Peki. kısa süre önce tamamlanan İstan-
bul Tiyatro Festivali hakkında bir değer-
lcndirmc yapabilir misiniz?
Bence seçilen oyunlar dünyada şu an-
da var olan en niteliklı tiyatro
üretimini yansıtıyor. Robert
\\ ilson. Pina Bausch. Tadashi
Suzuki gibi dünya tiyatrosu-
nun seçkin temsilcilerinin ge-
tirilmesi. festivalin kalitesinin
de göstergesi. Ama seçimde
asıl ilginç ve başanlı buldu-
ğum nokta. bu kalitesi kanıt-
lanmış tiyatro eserlerinin ya-
nı sıra birtakım yeniliklere ve
arayışlara da yer verilmesiydi.
Örneğin Fransız Deschamps
et Deschamps tiyatrosunun oy-
nadığı MoBere oyunu. Moli-
ere'in en çok bilinen Cimri,
Kibarlık Budalası vb. gibi
oyunlanndan biri degildi. Yi-
ne çok büyük bir yönetmen
olan StephaneBraunscweig'in
sahneye koydugu Kentlerin Or-
manında, Brecht'in gençlık dö-
nemi oyunlanndan biri. Brecht
bu oyunu çok az sahneye koy-
muş ve 2-3 kere yeniden yaz-
mıştır. Işte bence festival yö-
netimi. meşhur yazarlann en iyi
bilinen oyunlannı değil, daha
az bilinen esederini seçmekle
doğru birtercih yapmışhr. Çün-
kü festivallerin bir işlevi de ye-
nilikleri tanıtmak ve teşvik etmektır.
- Müzik festivalinin programını nasıl
buluyorsunuz?
Harika bir programasyon. Ve onda da
aynı ikili yönü görüyoruz. Bır yanda Pa-
rıs Orkestrası var. Beriioz, BiztL RaveU
Debussy gibi bestecilerin eserlerinden olu-
şan klasik bir program sunuyor. Diğer
yanda da 1976'da Pierre Bouleztarafından
Fransız Kültür Merkezi Müdürü Pialouv (LĞL R GCNYGZ)
kurulan Intercontemporain topluluğu gi-
bi daha çağdaş eserleri çalacak bir toplu-
luk geliyor. \'e ben buntı çok önemli bu-
luyorum. Çünkü diger taraftakı eserlerin
kalitesi ve güzellrğt ortada. ama bunlar
çok bilinen yapıtlar. Ama Intercontempo-
rain. Boulez. Ligeti v e Berio'nun belki da-
ha az bilinen, ama son 30 vılın kilit öne-
me sahip en çarpıcı 3 bestesinı çalacak. 4
Temmuz'daki bu konser, Istan-
bullulara da çjğdaş müziğin bu
3 temel parçasıy. la karşılaşma ola-
nağını verecek. Tivatrodan son-
ra müzik festivalinde de festiva-
lin bu yenilikçi ve devim verin-
devse genç yönünün Fransız sa-
natçılar tarafmdan temsil edil-
mesi bizım açımızdan sevindiri-
cı bır olay.
- Fransa'nın günev inden, Bor-
deaux-Toulouse bölgesindensiniz.
l zun vıllar İspanva'da. İtaha'da
bulundunuz Şimdideİ^tanbuI'da-
sınız. İstanhul hakkında bir \k-
denizli olarak neler söy le>eceksi-
niz?
Doğrusunu söylcmek gerekir-
se ilk geldığırnde İstanbul pek
<\kdenizlı bir kent olarak görün-
medı. Ama zaman geçtikçe bu-
rayı daha çok sevdım. Çünkü bu
kozmopolit şehırde tam bir kül-
tür iç ıçeliğı vezenginliği var. is-
tanbul tam bir kültür potası.
Festıvallerde bunu gösteriyor
aslında. Mükemmel sahneler.en
iyi topluluklar. sanatçılar. mü-
kemmel bir düzev. Ben 10 yıl
içinde bu kentte olağanüstü sanat-
sal \e kültürel olav lar gerçekle-
şecegine ınanıyorum. Zaten sadece Istik-
lalCaddesi'ndekisüreklıdeğışımi.açılan
kitabev lerini. kültürel kavnamayı görmek
bile insana bu konuda bır fıkir venyor. Is-
tanbul bu halıvle bana 10 vıl önceki Bar-
selona'yı anımsatıyor. Ancak örneğin ti-
yatro festivali açısından bundan sonra ar-
tık diinyanın sayılı yönetmenlerinin ovun-
larını davet etmenın ötesine geçılıp, bu
yönetmenlerden birine festivalde prömi-
yeri yapılacak bir yapım vaptırılmasının
zamanının geldığıni düşünüyorum. Bu
Türk tiyatrosunu tanıtmak açısından da
iyi bir şey olur. Çünkü yurtdışında Türk
sineması iyi bilinivor. ama Türk tiyatro-
su hakkında tam bir fikir yok. Zaten bi-
zim amaçlanmızdan biri de Fransız kül-
tür-sanat hayatıy la Türk kültür-sanat ha-
yatı arasındaki ahşverişi geliştirmektir.
Ben istiyorum ki Fransız sanatçılar mes-
lektaşlanvla çalışmak üzere buraya gelsin-
ler. aynı şekilde Türk sanatçılar. fotoğraf-
çılar. ressamlar. tiyatrocularda Fransa'ya
gidip orada çalışabilsinler. Lnutmamak
gerekir ki Fransa ile Türkiye arasında ti-
yatro alanında önemli bir ortak geçmiş de
var. Darülbedayi'nin kuruluşunda Andre
Antoine'in çok önemli birrolü vardır. Dı-
ğer vandan örneğin. Fransiz sinemateki-
nin kurucusu Henri Langloh da İzmir'de
doğmuştur.
- BUdiğim kadarıyla salon inşaatınız sü-
rüyor. Daha doğrusu eski salonda tadilat
yaparak genişletiyorsunuz. Bu >eni me-
kânda ne gibi faaliyerler düşünüyorsunuz?
Bir salonu. bır galerisi. bır kafeteryası
ve bir bılgi-belge merkezi olan bir mekân
olacak. Salonu büyük çaplı profesyonel ti-
yatro oyunlanndan çok küçük temsillerin
ve daha az ticari sektörlerdeki (video. mo-
dern dans gibi) genç sanatçıların yapıtla-
nnın sergilenebileceği. bu genç sanatçı-
lara yeni bir alan açabılecek bır karşılık-
lı alışveriş ve tartışma. tanışma yerı ola-
rak düşünüyoruz. Galeri ise tstanbul'da-
ki çeşitli galerilerle işbirliği içinde nıtelik-
li sergilerin sunulacağı biryerolacak. Sa-
lonu ekim-kasım. galeriv i ise aralık-ocak
aylarında açabileceğimizi umuyorum.
YAZI ODASI
SELİM İLERİ
Günce Okumak
Günlük mü, günce mi?
Ben 'günce'yi yeğliyorum. 'Günlük'başkaanlam-
lara da geliyor.
Türkçe Sözlük günlük için: a) o günkü, b) üzerin-
den gün geçmiş. c) gündelik, karşıhklannı vermiş. Bir
de 'günlük ağacı' var, tütsü için kullanılan sakızlı
ağaç; bozuk cümle o)du; demek istediğim, günlük ağa-
cından çıkanlan sakız tütsü için kullanılıyor, o tütsü-
ye günlük diyoruz...
Işte bu yüzden güncede karar kılıyorum.
Otuz yıldır uğraşır didinirim, bir türlü günce tuta-
madım. Defterler aldım, her yıl ajandalar.edindim,
hep başansızlığa uğradım. Belki de kendimden ka-
çıyorum. . , . • •
Belki gözlemlerim kıt.
Belki günün izlenimleri bende çok sonra, zaman
geçip gittikten sonra etki bırakıyor. Bilemiyorum...
Oysa başkalarının güncelerini okumaya bayılırım.
Ister yazınsal değer taşısın, ıster amatörce yazılmış
olsun, günceler beni yaşamın kendisine savurur.
Yıllar önce, Her Gece Bodrvm'u yazarken, bir ro-
man güncesi tutmaya kalkışmıştım. Bir yandan yaz-
dığım romanın yazılışa ilişkin sorunlarını dile getire-
cektim, bir yandan da gunlerin, yazılış sürecinin ro-
mana etkisini saptamayı deneyecektim.
Yarım yamalak da olsa, sonunu getirebildiğim tek
günce çabası o.
Girişirken, Virginia Wooh"un güncesinden esinlen-
miştim. O günce, o sıralar başucumdaydı. Fransız-
ca çevirisi. Sanırım ilk kez bütünüyle Fransızcaya
çevrilmişti.
Kafka'nın güncesine vuruldum birara. Şurasından
burasında okuyordum. Uzun süre birlikte yaşadık.
Salâh Birsel'in günceleri şenlik havası estirir; Ok-
tay Akbal'ınkilerde gizli öyküler soluk alır. Geçen yı-
lın güncesi, benim için, Katherine Mansfield'ın Bir
Hüzün Güncesi'ydi (Can Yayınları). Okuyanlar bana
katılacak, insanın içini yakıyordu. Öyle satıriar, öyle
paragraflar var ki gerisine kolay kolay ulaşamıyorsu-
nuz, donup kalıyorsunuz.
Bir Hüzün Güncesi'ni dilimize kazandıran Şadan
Karadeniz, bu kez, Sylvia Plath'/n Günceleri'm (Oğ-
lak Yayıncılık) Türkçeye armağan etmiş.
Şiirleri, Sırça Fanus'u, öyküleri Sylvia Plath'ı ha-
yata bağlayamamış; günü gelince canına kıyıyor. Bu
günceler de o hazin serüvenin birincil tanıklan.
Adeta can yangınında okuyorum.
Katherine Mansfield'da olduğu gibi, Sylvia Plath'ı
da, besbelli, kolay kolay bitiremeyeceğim. Biriikte
acı zamanlanmız, buruk haftalanmız olacak.
Kolej öğrencisi Sylvia Plath, 1950'lerde Emite'le cu-
martesi gecesi geçiriyor. Yalnız o bölüm bile yeter. In-
tihar yanıbaşınızda gibi. Oysa dış görünümde her
şey olması gerektiğince olup bitiyor. Içteki çağıltryı duy-
madığınız sürece, cumartesi gecesini, hazırtanışı,
dansı, gençlik öpüşmelerini sıcak bulabiliriz.
"Bir cinsel haz akşamı olacağını biliyorum." Usul
usul başlıyor çağtltı.
"Yüzünü saçlarımın arasına gömdü, yanağımdan
öptü. 'Banabakma'.ded/. 'Azönceyüzmehavuzun-
dan geldim. kızgın ve nemliyım.' (Tannm böyle ola-'
cagını bıliyordum?)"
Eh/is Preste/in şarkıiannı hatırlatıyordu. Geceyi gö-
rebiliyordum. Emile (ola ki yayımda değiştirilmiş bir
ad) sonra ne oldu? Şimdi yaşıyor mu? Yaşıyorsa, o
geceyi, sonradan önemli bir şair olacak Sylvia Plath'ı
nasıl hatırlıyor, neler düşünüyor şimdi?..
"Yağmur altında kaldınmda koşarken..." Yağmur
yağıyor o gece. Cumartesi gecesi flörtü giderek bir
Amerikan filminin sahnesine dönüşüyor. Elvis Pres-
ley. dedim ya... Ama. sözcüklerin art arda gelişiyle,
Hollyvvood rüyası bozuluyor. Karanlık bastınyor. Yağ-
murun sesi ürpertiyor.
Geriye Sylvia Plath'ı intihara götüren acının ilk be-
lirtileri kalıyor.
Handiyse kurtulmak istiyorsunuz.
Müthiş bir günce bu.
Takvimde İz Bırakan:
"Dile getirilemeyen, kalemin ucuna gelip gelip ge-
ri dönenler bir yana, dile getihlebilen, yazıya dökü-
len sözcükler dile getirilemeyenleri de çağnştırıyor."
Şadan Karadeniz, Uçan Kaçan Sözcüklerin Ardın-
da, Ümit Yayıncılık, 1998.
BUGLN
• AKSANAT'ta saat 12.30 ve 18.00'de Maurice
Bejart'ın Ballet For Life adlı bale gösterisi videodan
izlenebilir.
• BORUSAN KÜLTÜR VE SANAT
MERKEZt'nde saat 17.30'da videodan Yo-Yo Ma
Merdrvenlerden Düşerken izlenebilir.
• YAPI KREDİ SANAT FESTİVALİ kapsamında
saat 21.15'te Moğollar. Harbiye Açıkhava
Tiyatrosu'nda müzikseverlerle buluşacak.
• İTÜ 225. YIL ETKİNLİKLERİ kapsamında
Taşkışla 109'da saat 16.00 ve 18.00'de Atıf
Yılmaz'ın yönettiği Adı V'asfi>e adlı film, Maçka G
Amfisi'nde 20.30-22.30 arası Çelik'in vereceği
konser yer alıyor.
• TARIK ZÂFER Tl'NAYA KÜLTÜR
MERKEZİ"nde saat 18.30'da Bünyad Dinç'in
•Diyarbakır, Hasankeyf, Midyat. Harran, Suriye'
başlıkh dia göstensi izlenebilir.
K Ü L T Ü R 0 Ç İ Z İ K
K Â M İ L M A S A R A C I