15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 NİSAN 1998 ÇARŞAMBA OLAYLAR VE GORUŞLER Anadolu Adının Kökeni NURER UĞURLU A kdeniz, Karadeniz, Ha- zar Denizi, Basra Körfe- zı ve Kızıl Denız'le çev- rili Asya'nm Ortadoğu (Yakmdoğu) bölgesıne beşdenizterülkesiadıve- nlmıştır. .\nadolu, bu bölgede, Asya ka- ra parçasınmbatıva uzanüsı biçımındebır yanmadadır. Karadeniz, Marraara, Ege ve Akdenız'le çevrilı bu yanmadaya Kü- çükasya da denilmektedir. Küçükasya, Asya kara parçasının bir eklemesi, deva- mı değil, bir benzeridir. Eski coğrafyacı- lar Anadoiu'ya Küçükasya adını vermek- le, burasuun Asya kara parçasuıın biçim ve çizgilerini tekrarlayan bir yer olduğu- nu da belirtmek istemişlerdir. Çünkü bu coğrafyacılara göre Küçükasya, Önas- ya'nın bır parçasıdır. Asyaadının Hitit lehçesinin Asuva söz- cüğünden çıktığı söylenır. Büyük Hatti devleti zamanında Asuva, Karkisa ve UV- hısa adlan verilen bölgelerin Lidya sınır- ları içinde olduklan sanılmaktadır. Bazı es- kı çağ tarihçilen Asuva'yı Sanl'ın yerin- de göstermektedirler. Hitıtler Anadohı'ya Hata (Kata) adını vermişlerdir. Mitolojiyegöre Asia(Asya), Okeanus'la Tethys'in sayısız kızlanndanbindır. Asia, Titan tapetos'la evlenmış Atlas, Promet- heus. Epımetheus ve Menoitios'u doğur- muştur. Başka kaynaklar bunun Asia de- ğil, Klymene olduğunu ileri sürürler. Ne var kı, Homeros destanlannda Asia (As- ya) bütün karaparçasının değil, yalnız Ba- ü Anadolu'nun adıdır. Eski Helenler, Doğu ile ilişkileri artm- ca, ülkelerinin doğusuna Asya adını ver- mişlerdir. Helenlerin doğusu anlamına ge- lenAsyadeyimi zamanlabütündoğuyu içe- ren bir ad olmuştur. Bundan eski coğraf- yacılarca Küçükasya deyımı çıkanlmış,- tır ki, bu, bugün bıle Anadolu için kulla- nılan adlardan biridir. Anadolu adı ortaya çıkmadan önce. he- men hemen aynı topraklar ıçin Küçükas- ya deyımi kullanılıyordu. Bu ad, zaman- la sırurlannı doğuya dogru genişletti. As- ya adı, önceleri Ege Denizi'nin dogusun- daki belirli bir alanaverilmişken daha son- ra, Herodot zamanında (MÖ V yy), şim- diki Asya'nın bütün bilinen kesimleri için kullanılmıştı. Büyük Asya'mn batı kesi- mine, önce yalnız Kızılırmak'ın (Harys) batısında kalan yerlere, daha sonra Kara- deniz ile Akdeniz arasında uzanan top- raklara Küçükasya denilmiştir. Eski coğ- rafyacılar ise Tarsus Çayı (Cydnus) agzı ile Samsun (Amisus) arasına çekilen çiz- ginın batısında kalan topraklara Asya ya- nmadası demişlerdir. RomalılarAsya top- raklanna ayak bastıklan zaman, bu ad, Bergama krahnın kendilerine bıraktığı yerden, Ege Bölgesi'nin bir kesimini içi- ne alırdı. Roma doğuya doğru genişledik- çe, bu ad da alanını büyüttü. Bu devirde Aşağı Asya (yanmada kesimi) ve Yukan Asya (anakara kesimi) deyimi kullanıldı- gı gibi, Toroslar da bu bölümlemede sınır tutularak, Toros dağlannın berisinde ka- lan Asya ya da Torosardı Asya gibi isim- ler ortaya çıktı. Anadolu adı, Ortaçağ'dan sonra, kimi zamanbiryönetımbölgesi, kimizamanbir ülke adı olarak kullanıldı; sırurlan da za- manla değişerek doğuya doğru genişledi. Doğu Roma Imparatorluğu'nun As- ya'dakı topraklan KonstantinVIL Porphy- rogenetos (913-959) döneminde Thema adı verilen on dört yönetim bölgesıne ay- nldıgı zaman, şimdıki lç Anadolu'nunba- tı kesimindeki Thema'ya, Bizans'a göre doğuda (Anatolos) kaldığı için, Thema Anatotica adı verilmişti. Thema AnatoB- ca, batıda şimdiki Eskişehir çevresinden başhyor, güneyde Toros dağlannın batısı- na, Konya'ya kadar uzanıyordu. Bu yöne- tim bölgesının adı, sonradan Batı kaynak- larına Anatotia (Helence Anatolia, güne- şin doğduğu yer demektır) olarak geçtığı gibi, bundan alınarakkimikitaplarda Ana- tolie, Anatolien, NatoKa biçüninde de yer almışnr. Tanınmış coğraryacı tbniHordaz- beh, Anatolus sözünü al-Natolus bıçimin- de geçmıştir. Tarihçi tdrisî BirüsTde de Natos sözcügüne rastianır. Türklerbuadı, Anadolu bıçıminde söylemişlerdir. Bu- nunlabirlikte bu adrnbaşka bir kökeni ol- ması, XI. yüzyıldan sonrayanmadaya yer- leşmiş olanTürklertarafindan verilmiş bu- lunması üzerinde de durulmuştur. Araplar, genellikle tslam dünyası, As- ya'daki DoğuRoma Imparatorluğutoprak- lanna Rum (Memalik-i Rum) derlerdi. Bizanshlar. Karadeniz ile Akdeniz ara- sındaki yanmadaya AsyaMtaor(Küçükas- ya), bunundaha küçükbirkesimine de The- ma Anatotiaadını vermişlerdı. tslam dün- yasıyla ilgili Hıristiyan yazarlann bir bö- lümü Anadolu için Rum sözcüğünden alınma Romanie adını kullanırlardı. Bü- tün bu zaman içinde Anadolu adı, yan- madanın ancak belirli bir kesimi için ge- çerli kalmıştı. Selçuklular, Doğa Roma tmparatorlu- ğu'nun (Bizans) Asya topraklan üzerine yerleşince, burada, kendilennden önceki- lerinkullanmış olduklan yönetım bölüm- lerini uyguladüar (1071). Asıl Selçukluböl- gesine Vüâyet-i Rum (Konya ve çevresi), kurduklan devlete de Rum Seknıkiyye adı- nı verdiler. Bununla birlikte Anadolu adı unutulmadı, coğrafı bir terim, bir ülke adı olarak kaldı. XIV. yüzyılın ilk yansrnda Arap gezginı tbni Baruta. Anadolu adını, Küçükasya yanmadasırun orta kesimi içm kullandı. Osmanlılann ilk dönemlerinde eyaletör- gütü düzenlenirken bir anlamda Thema Anatofia'mn yerine, ama ondan daha ge- niş bir Anadolu eyaleti kuruldu. Bu ad devletin Rumeli eyaletinin karşıtı olarak kullanıldı. Anadolu eyaletininmerkezı ön- ce Ankara ıdi, sonra Kütahya oldu. Kanu- ni döneminde imparatorluğun eyalet örgü- tü yenıden düzenlenirken. Anadolu adı, Anadolu Bevlerbeyliği, Anadolu Kazas- kerliği gibi birtakün görev ve unvanlara girdi. 1864'te bu büyük yönetım bölümü birkaç eyalete aynldı. Sancaklar kaldınl- dı, vilayetler kuruldu. Böylece Anadolu adı, biryönetim bölgesi olmaktançıktı, coğ- rafi bir anlam kazandı. XIX. yüzyılın so- nunda da yanmadanın bütününe Anado- lu adı verildi. Anadolu'nun coğrafi konumu, XX. yüz- yılın başlannda genel olarak, Doğu, Ban ve Orta Anadolu olmak üzere üç kesime aynldı. Doğu Anadolu, Srvas'uı doğusun- da kalan kesim; Baö Anadolu, Eskışehir- Afyonkarahisar çizgisinden Ege ve Mar- mara denizi kıyılanna uzanan kesim; Or- ta Anadolu, Doğu ve Batı Anadolu ara- sında kalan, denizlere eğilimı olmayan, Kuzey Anadolu (Karadeniz) dağlannın güney, Toroslar'ın kuzey eteklerindenbaş- layan iç kesim olarak belirlendi. Bugün Anadolu adı, Türkiye'nin Asya kara parçasmda bulunan bütün toprakla- rrna verilen addır. Bu ad altında ülkenin çeşıtlı bölümlen Doğu Anadolu.Orta Ana- dolu, Ban Anadolu biçımınde söylendiğı gibi, daha sonra Türkiye'nin denizlenyle adlandınlmış bölgelen dışmda kalan yer- leri de Güneydoğu Anadolu. İç Anadolu gibi Anadolu sözleriyle adlandınlmıştır. Ille de Moskova 'B UMRAN SÖLEZ TAN İstanbul Çocuk Mahkemeleri Yargıcı $oydiyorlar) gibi tarihsel, isterse Kremlin (Duvar) Kon- ser Salonu gibi çağdaş olsun, tüm salonlarda perde- ler ve duvarlar, devrimin imlerini korumakta. Moskova ırmağı kıyısına dikilen 1. Pedro yontusu- nun (heykelinin) Petersburg yerine buraya konuşunun nedenini yalm bir Rus yurttaşı olan Olga anlayama- dığını söylüyor. Stalin döneminde yıkılıp da yerine halka açık yüzme havuzu yaptınlan 15. yüzyıldan kalma Hıristaspasıtiler Katedrali'nin geçen yıl hal- kın topladığı paralarla yeniden yaptınldığını görmüş olsak da kurulan yeni kiliseler Lenin' in, karşıtı tutul- mamış Moskova sokaklannda. Metroda, Lenin Biblotek istasyonunda, görkemli- liğe tanık olduk. Aplikler, avizeler ve oturma birim- leri, saray estetığınde. Metro, 1917 devriminin yüz akı olmah! ir YılbaşL, Moskova!' hangimizin düşlerinde yer almadı? Ne Paris, ne Roma, ılle de Moskova!.. Ben bu- nu hep Gorbaçov öncesi bir zaman- da düşledim. Bır Yılbaşı Mosko\^a'da olabılmeyı çok istedım... Gün gelıp de Moskova'ya gitme saatı çattığında, bilsemeliydım. Ozanın söylediği gibi o sokaklarda, alanlarda gerçekten üşümekte midir lliç şımdilerde? Yaşlar akmakta mıdıryanağından? Birçiçek bir men- dil bırakmak zorunda mı kalacağız başucuna gerçek- ten? Bu kaygı ile sordum rehberimiz Olga'ya. Mos- kova sokaklannda yaşanmadığını söyledi bu tür olay- lann. Gökyüzünde parlak yıldızlar gibi düştü kar her yanımıza. Kültür ataşemiz bu yıl Bolşoy'un Türki- ye'ye geleceğini muştuluyor tsterBolşoy (onlarBal- Göz gözü görmese de kardan; insanlan kürklü, kalpaklı, sağlam pabuçlu. Para ısteyen yaşlılar yok de- ğil metroda. 18. yüzyıldan kalma Arbat sokağında, 15 yaşındaki kızım "Kendimi çok sıradan hissediyo- rum, herkes uzun boylu ve renkü gödü" diyor. Kızıl Meydan'da fotografta yer almak için ceple- nmden çıkardığım ellerim donunca, zıplıyorum. Er- tesı gün ısının o gün eksi 22 olduğunu öğrendik. Ate- şemiz, yazın aro 30'lan yaşayabileceğımizi söylüyor. Kremlin Silah Müzesi'nde Osmanlı'nın armağan- lannın gösterimi hoş! Moskova sokaklannda Türk ya- pı şirketlerinin yapılanna rastlamak birbaşka hoşluk! Bir Totstoy severin Tolstoy'un evini gezip dolaşabil- mesi ise benim için en keyif verici yanı oldu Mosko- va'nın. Onun siyah deri takımlı çahşma odasmı so- luyabilmek, bisikletine dokunabilmek, çalıştığı ağır- lıklan, kendi ellenyle diktiği çızmelerini, araç gereç- lerini, kendi suyunu taşımakta kullandığı kaplannı, piyanosunu, îngilizlerin armağanı porselen yemek takımlan arasında korunmakta olan basıt cam barda- ğmı, çocuklannın odalannı, kızınm resimlerim, ka- nsının nakış çizım taslaklannı, tilt masalannı, karla- nnı kürediği bahçesini, bir zaman kansınm yönetti- ği basımevini, bir nefes görmek. benim için ne tan- sık! "Olga", dedım "Rusya'daTobtoy'dan başka Tols- toy'lann önemsendiğj doğru mu?" Yanıtı ıçime su serpiyor. "Kz bugün de okullarda onu okuturuz. Zor bir insan olduğu doğru. Kansı>laolanttişkisindeonu anlamak gerek. Hangimi/ zor değüiz." "tyüigj'' ilkeli ya da doğal kabul edilsın. uzaklar- da bir errruş oldu benim için Tolstoy hep; yazdıkla- nyla, ilkeleriyle... Evinde bulduğum en se\ındıncı yan ise isterse, bir insan da ancak "iyUiği'' yol edınebilır- di ve onun için gerçeküstü olunması da gerekmiyor- du... Boşanmada Odence Av. BAKİ A K G Ü L Trabzon Barosu 'ndan M edeni Yasa'da 3444 sayılı yasa ile yapılan değişiklikten sonra ortaya çıkan ve bizce önemli olan bir so- run var. Bu sorunun gözden kaçtı- ğmı, tartışılmadıguu, çözülmesi ge- rektiğini düşünüyoruz. 3444 sayılı yasadan önce Medeni Yasa'nın 134. maddesine göre "şiddetii geçimsizuV nedeniyle bo- şanma davasını, geçımsızhkte kusuru olan, ya da kar- ş» yana göre kusuru daha çok olan açamıyordu. Böy- ledurumlardadava açanın davası reddediliyordu. So- nuç olarak geçimsizlikte kusuru olan, eşinin karşı koyması durumunda geçimsizlik nedenine dayana- rak boşanamıyordu. 3444 sayılı yasa ile Medeni Yasa'nın 134. mad- desinde değişiklik yapıldı. Yasadaki madde başlığı da "imtizaçsızuk" iken, "evtiiik birtiğinin sarsüma- sı veya müşterek hayatın yeniden kurulamaması" biçimınde değiştınldı. Değışıklıkle 134. maddeye son paragraf ile u bosanma sebeplerinden herhangi bi- riyleaçdnuşbulunan da\anuı reddine kararverihne- » ve bu karann kesinteştiği tarihten itibaren üç yıl geçmesi halinde, her ne sebeple olursa olsun müşte- rek hayat yeniden kunüamamışsa eşlerden birinin talebi üzerine boşanmaya karar verilir" hükmü ek- lendı. Bu hüküm %\ı sonucu doğuruyor: Geçimsiz- likte, yasadaki değışikltkten sonraki anlatımı ile ev- lilık birliğimn sarsılmasında kusurlu olan eş, açtığı davanın reddedilmesinden sonra, üç yıl geçince, or- tak yaşam yeniden kurulamamışsa, kusurlu da olsa boşanabiliyor. Uygulama da böyle sürmektedir. 3444 sayılı yasa, Medeni Yasa'daki 142. madde- de yer alan boşanmada "kabahatfT olan aleyhine ko- nulmuş "bir seneden az ve iki seneden fazla olma- mak üzere" yeniden evlenme yasağını da kaldırdı. Böylece değışiklikle kusurlu olan eşe hem boşan- ma olanağı getirildi, hem de belli süre için evlenme yasağı kaldınldı. Bunun bir karşılığı olmahydı. Yasa eskiden bo- şanmadan sonra bazı koşullarla bir yıl için getirdi- ği geçımlik (nafaka) ödeme yükümlülüğünü, yine bazı koşullarla, süresiz olarak ödenır duruma getir- di. Bizim asıl üzerinde durmak istediğimiz şudur: Medeni Yasa'mn 143. maddesinde düzenlenmiş olan boşanma halinde maddi manevi ödence (taz- minat) konusu var. Değışiklikle kusurlu olan eş bo- şanma olanağına kavuştu. Kusursuz eşin, koşullan oluştuğunda, maddi, manevi ödence isteme hakkı var. Boşanmada yargıç ödenceye hükmediyor. Ancak çoğu zaman ödencenin alacaklısı olan kadın, özel- likle güçsüz, dayanaksız, ekonomik bağımsızhğı ol- mayan kırsal kesımın kadını, bu ödenceyi karşı ta- raftan alamıyor. Ödencenin ödenmesi konusunda mahkemeler toptan ödeme yöntemıni benimsıyor- lar. Kusursuz eş kendisine verilmesi kararlaştınlan bu ödenceyi almak ıçın icra dairelenne başvurmak zorunda kalarak yeni bir savaşım ıçine ginyor. Bu- nun üstesinden gelmek için de maddi manevi güç gerekiyor. Oysa boşanmaya ilişkin karar kesinle- şince, yasa gereği, geciktirilmeden nüfus müdür- lüklerine mahkemece gönderilıyor. Bu durumda ya- sa, kusurlu eşe boşanma olanağı tanıyor ama, ku- sursuz eş güvencesiz kalıyor. Şöyle bir sonuca vanyorum; Özellikle ödenceye karar verilen boşanma davalannda boşanmanın ke- sinleşmesini, geçerli olmasını, karara bağlanan öden- cenin de karşı tarafa ödenmek üzere -önahm (şufa) davalannda olduğu gibi- depo edilmesi koşuluna bağlamak gerekir. Kusurlu olmasına karşın boşana- bilen eş, ödenmesi yargı karan ile kesinleşen öden- ceyi ödemeden boşanamamalıdır. insan en çok söylemediği şeyler için pişmanlık duyar. Sesini duyur. PENCERE Bayram Nasıl Geldi?.. Çoban, ağanın sürüsünü otlatırken ağacın attın- da uyuyakalmış. Tatlı düşler görmüş. Ancak uya- nıp da sürüyü koyduğu yerde bulamayınca aklı ba- şından gideyazmış. O yana koşmuş, bu yana koş- muş, derken tartasınatohum eken bir köylüyü gö- rünce sormuş: - Bir sürü gördün mü?.. Köylü kolunu bir yöne doğru sallayınca çoban o yöne koşturmaya başlamış. Bir de ne görsün!.. Sürü ilerdeki kayanın altında, hayvanlar birbirine sokulmuş bekleşiyoriar. Çoban Allah'ına şükret- tikten sonra boynuzu kınk bir keçiyi yakaladığı gi- bi -iyiliğine karşılıkolsun diye-köylüye götürmüş... - Al, demiş, Köylü keçiye bakmış: - Bırak Allahaşkına! Keçinin boynuzunu ben kır- madım ki neden alacakmışım?.. Alırsın, almazsın derken oradan eşek üstünde geçen bir hocaya akıl danışmak için koşmuş köy- lü: - Hoca efendi, bu ne iştir?.. Hoca eşekten inmiş: - Uzun etme, demiş, bir iştir oldu, benim eşeği otlasın diye salıvermiştim, başını alıp gitmiş, se- merini bir başka eşeğe vurup yola koyuldum; bu eşeği alın, ama semeri benim, semeri vermem... Köylü, "Hoca, sen ne diyorsun?.. Keçinin boy- nuzunu ben kırmadım ki, alayım" diye yakınırken, çoban da derdini biteviye anlatırmış: "Sürüyü kay- bettim, sonra buldum." Hoca, "Eşeği yitirdim, sonra buldum, semer benim"; köylü, "Tohum ekerken kolumu sallıyordum, sürüyü bilmem, olan bitenden ne haberim, ne suçum olur" diye birbi- rini dinlemeden tartışarak köye vaımışlar; bak- mışlar ki bir evin kapısında kara bir kız uzun siyah saçlannı tanyor; anlatmaya başlamışlar, kız üçü- nü de dinledikten sonra üç tarak daha vurmuş ba- şına, lafa girmiş: - Ben onu bunu bilmem, babam beni eversin de ister kara sakallı olsun, ister kara bıyıklı... - Kızım, ne diyorsun sen?.. Sürüyü kim yitirdi, keçinin boynuzunu kim kır- dı, eşek kimin, semer kimin, kara bıyıklı nerede, kara sakallı kim?.. Komşu evden şamatayı duyan bir kocakan öfkelenip bağırmaya başlamış: - Hepinizin canı cehenneme!.. Ben o gelin ol- dukça oğlumun evine adım atmam!.. Hay kocakan sen ne diyorsun?.. Senin gelinin kim?.. Sorun gelinden değil, sürüden çıkıyor, ağa- nın sürüsü bu, diye konuşulurken, laf boynuzu kı- nk keçiye gelince köylü yine delilenmiş: - Ulan boyu devrilesiceler, keçinin boynuzunu ben kırmadım, sürüyü görmedim, benim işim bel- li, tohum ekmek için elimi kolumu sallıyordum. Hoca: - Peki, benim ne suçum var?.. Eşeği bayırda ba- şı boş buldum, attım semeri sırtına bindim, eşek benim değil, ama semeri vallahi billahi vermem... Kız: ,, _ - Babam. beni evermiyor ki, eversin de ister ka- ra sakallı olsun, ister kara bıyıklı... Kocakarı: - O gelin oldukça, ben oğlumun evine ayak bas- mam!.. Hepsi birden çığrışarak kavgaederken, içlerin- den birinin aklına gelmiş: - Kadıya başvuralım. • Kadıya anlatmışlar Sürüdür, keçidir, boynuz- dur, eşektir, semerdir, kocadır, gelindir, senindir, be- nimdir, suçumdur, işimdir... Kadı hepsini dinledik- ten sonra sakalını sıvazlayıp bağırmış: - Mübaşiti. Gelen mübaşire buyurmuş: - Bunlar gökte yeni Ay'ı görmüşler; koş seslen, davul çalınsın, yarın bayramdır. ECumhurîyet kitap kulübü TAKSİM Sergi Salonu NİSAN AYI ETKİNÜKLERİ RESÎM SERGİSİ 1-15 Nisan Saat:10.00-19.00 AYDA AKTAY Ebru Tekniğiyleyaptlrnş res/m/enn/ sergtöyor Adres- Istiklal Cad. (Aksanat Karşısı) Taksım Te(-.252 38 81/82 BAYRAMDA SEVDIKLERİNİZE HEM KİTAP HEM CD ARMAĞAN EDIN (Salt Salı, Çarşamba, Perşembe kapalıyız) r Cumhuriyet kitap kulübü Istiklal Cad. (Aksanat karşısı) Taksim Tel:252 38 81/82
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle