Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet
İmtiyaz Sahibi: Berin Nadi
Genel Yayın Yönetmenı: Orhan Erinç
• Genel Yayın Koordınatörü. HikmetÇe-
rinkaya • Yaznşlen Müdürii lbrahim
Yüdız 0 Sorumlu Müdür: Fikrel tlltiz
0 Haber Mcrkczı Müdürii: Hakan Kara
0 Görsel Yönetmen. Fîkret Eser
Dış Haberier Şinasi Danışogiu 0 tstihbarat Cengiz
Yıldınm 0 Ekonomı Mehmet Sanrç 0 Kültür
Handan Şenköken 0 Spor. Abdülkadlr Yüceiman
0 Makaleler. Sami Karaören 0 Duzehme Abdullah
Yazxn 0 Fotograf Erdoğan Köscoğtu •Bılgı-Belge
Edib« Buğra 0 Yurt Haberlen. Mehmet Faraç
Yayın Kunılu. llhan Selçnk
(Başkan), Orhan Erinç, Oktay
Kurtböke. Hikmet Çetinkaya,
Şükran Soner, Ergun Balcı,
lbrahim \ ıldız, Orhan Bursall,
Mustafa Balbay, Hakan Kara.
Ankara Temsilcisi: Mustafa Balbay Atatüric Bulvan No:
125,Kat:4,Bakanlıklar-AnkaraTel 4195O20(7hat), Faks:
4195027 0 Izmır Temsilcisi. Serdar Kıak, H. Zıya
Blv. 1352 S.2/3Tel. 4411220, Faks:44191170 Adana
Temsilcisi: Çetin Yiğenoğlu, Inönü Cd 119 S. No: 1 Kaî: 1,
Tel:363 12 11, Faks 363 12 15
Müessese MOdürij Ûstnn Akmen •
Koordınalör Ahmet Kornlsan #
Muhasebe Böfent Yener«ldare HİBeyin
Gürer • Işletme Önder Çeiik • Bılgı-
Işlenr Nail İnal 9 Bılgısayar Sıstem
Mnrnvet ÇBer»SaQş FaziktKuza
MEDYA C: • Yönetım Kunılu
Başkanı - Genei Müdür Gülbin
Erduran 9 Koordınatör Rehı
Işıtman 9 Genel Mudur Yardımcısı
SevdaÇoban Tel 514 07 53 -
51395 80-51384 6041, Faks. 5138463
Yayımlayan >e Basan: Yenı Gün Haber Ajansı. Basın ve Yayıncıhk A Ş
TüAocagıCad.39 41 Cagaloghı 34334 Ist PK 246 lstanbul Tel (0212) 512 05 05 (20 hat) Faks (0 212)513 85 95 8NtSAN 1998 lmsak:4.59 Güneş: 6.30 Öğle: 13.13 Ikindi: 16.49 Akşam: 19.42 Yatsı: 21.08
Duygumayo
kataloğunda
• Haber Merkezi -
Nelson'un 1998kataloğu
için manken-fotomodel
Duygu Dikmenoğlu kamera
karşısına geçti. Katalog
çekimleri boyunca yabancı
meslektaşlan ve
fotoğrafçılar ile uyumlu bir
şekilde çalışan
Dikmenoğlu, ilk kez mayo
ile poz verdiğini söyledi.
Ailesinden aldığı destekle
okulla mankenliği dengede
tutması gerektiğinin
bilincinde olduğunu belirten
Dikmenoğlu. mankenlikte
emin adımlarla ilerlemek
istediğini kaydetti.
alamadı
• ANKARA (ANKA) -
Milli Eğitim Bakanı Hikmet
Uluğbay, bu öğretim yılmda
yükseköğretime devam edip
Başbakanlık Sosyal
Yardımlaşma ve
Dayanışmayı Teşvik
Fonu'ndan burs talebinde
bulunan 156 bin öğrenciden
ancak yansına burs
verilebildiğini bildirdi. FP
Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın soru
önergesini yanıtlayan
Uluğbay, kredi alabilen 75
bin öğrencinin Fon
tarafindan belirlenen
kriterlere uygun
saptandığını kaydederek, ek
burs isteklerinin
karşılanmaya çalışıldığını
belirtti.
Ramingolap
tehlikede
• İZMİR(URA)-Gediz
Deltası kuş cennetindeki
flamingolar ve yüzlerce kuş
türü tehdit altında. Kuşlann
cenneti olarak tanınan
deltaya, tersane ve liman
yapılması konusunda
girişimler hızlanırken,
Doğal Hayatı Koruma
Derneği (DHKD), Izmir
Ticaret Odası'nın
girişimleriyle kurulmak
istenen limanın
engellenmesi için Çevre
Bakanlığı'nı göreve çağırdı.
Beykoz'da
fidanlık yandı
• tstanbul Haber Servisi -
Beykoz'a bağlı Dereseki
köyû yakınlanndaki
Serdaroğlu Çiftliği'nin
bulunduğu 30 dönümlük
özel fidanlıkta dün henüz
belırlenemeyen nedenle
yangın çıktı. Yangın,
itfaiyenin müdahalesiyle
söndürüldü.
1997 yılı istatistiklerine göre AB ülkelerinde toplam 2.5 milyon kişi sokaklarda yaşıyor
Avrupa kıtası yoksıdlaşıyorÇeviri Servisi - Amerika'dan sonra
Avrupa da sokaklarda yaşayan evsizlerin
sayısının hızla arttığı bir kıta haline gel-
meye başladı. 1997 yılı istatistiklerine
göre AB ülkelerinde toplam 2.5 milyon
sokaklarda yaşayan insan bulunuyor. Lük-
semburg Zirvesi'yle tam üyelik hakkı
kazanan ülkeler de dahil edilirse bu sa-
yının 10 milyona yakın olduğu kabul edi-
liyor.
Avrupa'nın en gelişmiş ülkesi olarak
görülen Almanya'da sokaklarda 900 bin
insan yaşıyor. 'Psikotogie Heute' dergi-
sinde yayımlanan bir araşrırmaya göre
yoksul olarak sınıflandınlan insanlann
oranlannrn eski federal eyaletlerde yüz-
de 13, yenilerde ise (eski Doğu Alman-
ya eyaletleri) yüzde 8'e çıktığı belirtili-
yor. Almanya'nm tümünde gözlemlenen
işsizlik sorunuyla eşorantılı olarak yük-
selen yoksulluk çıtası, birçok kişi ve ai-
• Almanya'da işsizlik ve yoksulluk oranlannın ivme
kazanmasının başhca nedenleri arasında, yaşh nüfusun
çoğunlukta olması nedeniyle gençlere iş imkânlan
bulunmaması ve sanayileşme trendinin doygunluk
noktasına ulaşması gösteriliyor.
lenin de sokaklarda yaşamasının temel ne-
deni olarak gösteriliyor.
Yoksulluk sıralamasında yabancılar
Almanlann, kadınlar erkeklerin, aileler
de tek başına yaşayanlann altında yer alı-
yor. Almanya'da işsizlik ve yoksulluk
oranlannın ivme kazanmasının başhca
nedenleri arasında yaşh nüfusun çoğun-
lukta olması sebebiyle gençlere iş im-
kânlan bulunmaması ve sanayileşme tren-
dinin doygunluk noktasına ulaşması gös-
teriliyor. Doğu Almanya ile birleşmenin
de bu sorunda büyük rol oynadığı ifade
ediliyor.
Yıllarca işsiz kalan ya da hiçbir zaman
iş bulamamış insanlar, hele de kalabalık
bir aileye sahiplerse, kiralannı ödeyeme-
yecek duruma geliyor ve birkaç parça eş-
yalanm alarak 'sokağa' taşınıyoriar. Köp-
rii altlan, yıkılma tehlikesi ya da benze-
ri nedenlerle boşaltılmış binalar, artık ku-
lanılmayan tren istasyonlan ve yol bara-
kalan, bu tür insanlann mekân tuttukla-
n yerlerin başında geliyor. Eski bir oto-
mobil içinde ya da bisikleti üzerinde ya-
şayanlar ve polis ya da belediye tarafin-
dan uyanlarak oradan oraya gezenler de
var.
Istatistikler, evsizlik olgusunun insan-
lar üzerindeki sonuçlanna da değiniyor.
Bu sonuçlar arasında en dikkat çekeni
uzun süre sokaklarda yaşayan insanlann
yaşam sürelerin ortalama olarak yanya
inmesi.
Alkolizm, depresyon ve yetersiz bes-
lenme sonucunda ortaya çıkan hastalık-
lar nedeniyle evsizlerin üçte ikisi sürek-
li hasta ve intihar oranlan yüzde 25. An-
cak yoksulluk ve işsizliğin en büyük be-
delini çocuklar ödüyor. Genellikle sabit
bir yerleşim bölgesinde kalamayan bu
insanlann çocuklan ilköğretimden bile
yoksun oluyor. Okula gidebilenlerin ba-
şan, hatta okuma yazma oranlan çok dü-
şük. Yüzde 24'ü psikolojik sorunlar al-
tında kıvranıyor, konuşma ve davraruş
bozukluklanndan rahatsız. Aşılan yapıl-
madığı için salgın hastalıklara, özellikle
çocuk felcine daha sık yakalanıyorlar.
Foça'da ölü bulunan foktan sonra şimdi gözler bakanlıkta
Foklar Akdeniz'de korumasız
CEMULUTAŞ
Foça'da geçen hafta dişi bir Akde-
niz fokunun ölü bulunmasının ardın-
dan, Tanm Bakanlığı'nın, yayımladı-
ğı avlanma sirkülerinde Akdeniz fok-
lanyla ilgili önerilen ve ulusal komi-
tenin tavsiye ettiği yasaklara yer ver-
mediği ortaya çıktı.
Türk Deniz Araşürmalan Vakfi (TÜ-
DAV), 5 Mart 1998 tarihli Resmi Ga-
zete'de çıkan ve 1998-1999 av döne-
mine ait 32-1 numaralı sirkülerin. Tür-
kiye'deki su ürünleri neslini korumak
değil, adeta 'yok etmek' üzerine ku-
rulduğunubildjrdi. TÜDAV Başkanı
Doç. Bayram Oztürk. Cumhuriyet'e
yaptığı açıklamada, söz konusu sir-
külerin cins ve boy yasaklan kısmm-
da karides avcıhğından bahsedildiği-
ni, ancak Marmara Denizi'nde kari-
des stoklannın bittiğini söyledi. Mar-
mara Denizi'nde 1 mayıs-1 kasım ta-
rihleri arasında yasaklanan karides av-
cılığının önceki yıllara göre 1 ay er-
ken başlatılmasını büyük bir endişe
ile izlediğini belirten Oztürk, 'yasak-
lar' konusunda şu bilgıleri verdi:
Akdeniz foklanyla ilgili önerilen ve
ulusal komitenin tavsiye ettiği yasak-
lara yer verilmemektedir.
- Sünger konusundaki yasaklar tu-
tarsız ve ciddiyetten uzaktır. Süngerav-
cılığının, süngerlerde görülen hastalı-
Almanya'da okumus gencler
Türk eğitimine
soğuk bakış
e-posta : tan @ vol. com. tr
ASUMAN ABAaOĞLU
tZMİR - Öğrenimlerinin
büyük bölümünü Alman-
ya'da yapmış üniversiteli
Türk ögrenciler arasında ger-
çekleştirilen araştırmada, bu
öğrencilerin Türk öğretmen-
len. "tüm boyudarda daha
yetersiz" bulduklan gözlen-
di. Araştırmaya karılan öğ-
renciler, genelde Almanla-
n olumlu, Türkleri ise olurn-
suz nitelendirmelerle değer-
lendirdiler.
Almanya'da öğjenim
görmüş Dokuz Eylül Univer-
sitesi (DEÜ) Buca Eğitim
Fakültesi Almanca Bölümü
öğrencilerinden, Alman ve
Türk öğretmenleri "fiziksel,
sosyal, du ygusal, zihinsel ve
ders verme" konulannda 5
ile 1 puanlan arasındadeğer-
lendirmeleri istendi.
DEÜ Buca Eğitim Fakül-
tesi Öğretim üyesi Prof. Dr.
Havrettin Akyıküz, araştır-
mada, katılımcılann yüzde
70'inin Alman eğitim siste-
mini 5 tam puan üzerinden
5 puanla. yüzde 28'inin de
4 puanla değerlendirdiğini;
Türk eğitim sistemini ise,
katılımcılann yüzde 17'si-
nin 1 puanla, yüzde 35'inin
2 puanla, yüzde 35'inin 3
puanla ve yüzde 13'ünün 4
puanla değerlendirdiklerini
söyledi.
Akyıldız, "Katduncdarm
\üzde 43'ü tipik bir Alman
öğretmeni 5 puanla değer-
lendirmekte, yüzde 48"i 4
puanla, >üzde 9"u da 3 pu-
anla degerlendirmektedir.
Tipik bir Türk öğretmeni-
ni; yüzde 4'ü 5 puanla, yüz-
de 17'si 4 puanla, yüzde 41 'i
3 puanla,yüzde26'sı 2 puan-
la, yüzde 11'i 1 puanla de-
ğerİendirmiştir" dedi.
ğın izlenmesinden sonra serbest bıra-
kılması veya yasaklanması gerekmek-
tedir.
- Nesli hızla azalan orfoz ve ıstakoz
avcılığının tamamendurdurulması ge-
rekmektedir. Bu iki su ürünü türünün
yavru boyda olanlan bile bazı lüks lo-
kantalarda satılmaktadır.
- Karadeniz'de azalan kalkan bab-
ğı stoklannın korunması amacıyla ka-
rasulanmızdakı avcılığın en az 2 yıl sü-
reyle tamamen yasaklanması gerek-
mektedir. Bu konuda diğer Karadeniz
ülkelerinin örnekalınmasvndafayda gö-
rülmektedir.
- Av yasaklannın ve Türkiye'de do-
ğal kaynaklann nasıl bitirildiğinin iyi
örneklerinden biri de beyaz
kum midyesidir. Marmara
Denizi'ndeki stoklar bitmek
üzeredir. Bu türün avcılığı kı-
yısal ekosistemin tahrip edil-
mesine neden olduğundan
kum midyesi avcılığı yapı-
lan bölgelerde kalkan, pısi gi-
bi balıklar yanında kumda
yaşayan omurgasız canlıla-
nn yaşam alanlan yok edil-
mektedir.
- Mavi vengeçin denizle-
rimizde avcılığı konusunda
ilgili geçen yıllarda yayım-
lanan yasaklar bu sirküler-
de bulunmamaktadır. En
azından sirkülerdeki eski ha-
linin korunması gerekmek-
tedir
- Özellik arzeden bireko-
sistem olan lstanbul Boğa-
zı'nın korunması için mid-
ye avcılığının insan sağlığı
açısından, bölge ayırtetmek-
sizin her türlü aletle yapıl-
ması yasaklanmalıdır.
- Sirkülerin cins ve boy
yasaklan kısmında yer alan
12. maddedeki palarmıt ve
torik avcılığına ait av yasa-
ğının 1 ay sonradan (1 ma-
yıs) başlaması, sulanmızda
hızla azalan bu balığın nes-
linin tükenmesine yol aça-
caktır. Uygulamayeniden 1
nisana çekilmelidir.
RTUKten denetimsizlik itirafı
'lOOTVkontrol
edilemiyor'
ANKARA (Cumhuri-
yetBürosu)-Radyo ve Te-
levizyon Üst Kurulu
(RTÜK) Başkanı tbrahm
Agâh Çubukçu, yaklaşık
1000 radyo ve 100'den
fazla televizyonu kontrol
edemediklerini belirterek,
"Bize geten bflgüere göre,
Anadolu'da iıücai vayın
çok" dedi.
Çubukçu. RTÜK'e en
fazla şikayetin şiddet ko-
nusunda geldiğini bildir-
di. Şiddeti, etnik aynm-
cılık, kişi haklanna saldı-
n ve dini yayınlara ilişkin
şikâyetlerin izlediğini be-
lirten Çubukçu, 1200rad-
yodan yalnızca 200'ünü
kontrol edebildiklerini
söyledi.
Çubukçu, Anadolu'da
bulunan irticai yayınlar
konusunda, "Bu bizim res-
mi evrakımifl aşanbir du-
nımda. Ama ummadığı-
mzyerlerdenşika\«der ge-
Byor.Onun için bu yoğun-
luğun daha fazla olduğu
anlaşüryor" dedi
Türkiye'nin diğer Is-
lam ülkelerine göre daha
fazla büyümesinin özgür
ortami sayesinde gerçek-
leştiğini savunan Çubuk-
çu, dinin de, devrimlerin
de aklın yolunu gösterdi-
ğini söyledi.
Dinin siyaset alanına
çekilmesinin büyük bir
yanlış olacağını vurgula-
yan Çubukçu, irtica ile
gerçek tslamiyetin ayn-
labilmesi için konunun iyi
anlatılması gerektiğine
işaretetti.
Çubukçu, "Camiyegi-
den, namazmı kılan, oru-
cunu tutan, dinine bağh
olan yurttaşlan suçlama-
dan, orüaruı inanç ve iba-
det özgürlüğünü voırgu-
layarak irtkanın da. dini
kötüyekullanmakiste\en,
menfaate, tkarete, hırsa,
mevkiye alet etmek iste-
yen bir akım olduğunu i>i
anlatmaklazaiı" diyeko-
nuştu.
Yüzdeki
kınşıklıklara
tup lu çozum
• Yaş ilerledikçe ortaya çıkan ve özellikle
kadınlann korkulu rüyası haline gelen
yüzdeki kınşıklıklar, artık geri dönüşümü
olan ince tüplerle gideriliyor. Prof. Ayhan
Numanoğlu, bu yöntemin diğerlerinden en
büyük farkınm, tüplerin istenmediği zaman
çıkanlabilmesi olduğunu söyledi.
SAADETUSLU
Günümüzde tıbbın en çok
uğraştığı alanlardan birini,
bedende doğuştan ya da son-
radan meydana gelen bozuk-
luklann gideriteıesi oluştu-
ruyor. Kopan uzuvlann ye-
rine dikilmesi, yanık hasta-
lannın bakımı, doku aktan-
mı, burun, dudak gibi organ-
lann yeniden yapılması ve
estetik cerrahi gibi geniş bir
yelpazeyi bünyesinde bann-
dıran plastik rekonstrüktif
cerrahi, çok zaman mucize
diye nitelenen başanlara im-
za atıyor.
Uzun süre lüks bir branş
olarak algılanan plastik cer-
rahinin aslında çok önemli ol-
duğunu vurgulayan Marma-
ra Üniversitesi Tıp Fakülte-
si Plastik ve Rekonstrüktif
Cerrahi Anabilim Dalı Baş-
kanı Prof. Dr. Ayhan Numa-
noğlu. "İnsarüarıngörüntü-
lerini güzelleştirerek güven-
lerini sağhyoruz. Belki hayat
kurtarmıyoruz ama yaşam
kaBtesiniVTİksertry^ruz" de-
di.
Son yıllarda hızla gelişen
mikrocerrahide artık l mili-
metreden daha küçük damar-
lann ve sinirlerin dikilebü-
diğini belirten Dr. Numanoğ-
lu, bazı çarpıcı örnekleri şöy-
le anlatıyor:
"Gcçen günlerdebir aske-
rin kopan bacağuım denizden
çıkanhpyerinedikilmesiçok
i>i biröniek. Bu beUdde dün-
yada ilk kez otdu. Sonra her
iki bacağı da parçalanan bir
kişinin sol ayağının sağ baca-
ğm ahına dikilmesi ya da koi-
lan kopan birinin sağ elinin
sol koluna dikilmesi, mikro-
cerrahinin sınırlannı göster-
mekaçtsındanönemliörnek-
lersanınm."
Prof. DT. Ayhan Numa-
noğlu, toplumda estetik cer-
rahinin ayn bir dal olduğu
yanılgısının bulunduğuna
dikkat çekerek "Aslında es-
tetik cerrahi, plastik cerra-
hinin bir dau. Plastik cerra-
hide anormal uzuvlar düzel-
tifir, estetikte ise normal uzuv-
lar daha da güzelteştirilir"
diye konuşuyor.
Yüzdeki kınşıklıklardan
ve fazla kilolardan kurtul-
maya, göğüs, burun düzelt-
me operasyonlanna kadar
pek çok soruna çözüm olan
estetik cerrahide her gün ye-
ni bir gelişmeye sahne olu-
yor. Silikon, kollojen gibi
pek çok maddenin kularuldı-
ğı estetik cerrahinin son ge-
lişmesi geri dönüşümlü tüp-
ler. Ayhan Numanoğlu, "Po-
ütetrafluorethytene" formü-
lündeki ince tüplerin uygu-
lanmasıru da şöyle anlatıyor:
"Bu tüpler yüzdeki derin
kmşıkhklann ahına yerie^-
tirilerek gerginük sağlanıyor.
Yöntemin en önemli özelliği,
istenmezse çıkanlabilmesL"
SÖYLEŞİ ATTİLA İLHAN
Oteki Adı, '40 Karanlığı'...
I smet Paşa'nın fevkalâde 'tesbitleri' vardır. Onlar-
I dan birine rastlamış, bir kenara not etmişim. Kim-
bilir, ne zaman? Hem kişiliğinın bir yanını yansıtıyor,
hem de Gâzi'nin inkılâpçılığıyla mukâyese imkânla-
n veriyor.
Meraklısı bilir, Gâzi'nin başlangtçtaki yol arkadaş-
lan' devrim süreci gerçekten işlemeye başlayınca
ihtilâfa düşmüş, Terakkiperver Fırka macerasına atl-
mışlardı. Peki, neydi onlan ayıran? Çoğu zaman sa-
nıldığı gibi, 'hanedana bağlılık' mı? Hayır! 'devrimci'
değil, 'reformcu' oluşlan!
Ismet Paşa, 'Hatıralannda, bu noktanın altını gü-
zelce çiziyor:
"...Terakkiperver Fırka erkânı, reformcu kim-
selerdi ama, 'Osmanlı' reformcusu idiler. Ben da-
hil, hiçbirimiz reformculukta, Atatürk metodlan-
nı daha evvel, görmüş, düşünmüş, benimsemiş
değiliz. Atatürk metodlan meydana çıkınca, ben
sükûnetle vaziyeti mütalea ederek, halin, zama-
nm tedbirleridir diye düşünmüşümdür. Atatürk'le
konuşmalanmızda, 'yaP'labilirse, şimdi yapılır"
dediği zaman, benim inanmam, onlann korkma-
sı... farkımız bundan geliyor.." (Ismet Inönü, Hatı-
ralar, 2. K'rtap s. 204. Bilgi Yayınevi, 1992)
Bu 'tesbiti' doğru değeriendirebilmek için, başka
bir açıdan, hem onu, hem Gâzi'yi yakından tanımış
bir aydının yaptığı 'tesbit'e ihtiyacımız olacaktır. Fâ-
lih Rrfkı Atay, şöyle bir mukâyese denemiş:
"...Atatürk'ün, Inönü'yü, yakınındaki kaabili-
yetlerin en iyisi, yaptığı ve yapacağı işlerin en
çok kavrayıctsı olarak seçtiğine şüphe edilemez.
Kuva-yı Milliye devri, Inönü'nün ilk ordunun ku-
ruluşundaki müstesna hizmetleri ve kumanda
faaliyetleri dışında, Atatürk'ündür. Ismet bey, hiç-
birzaman ihtilalci olmamıştr. İlk gençliğinden be-
ri, kendini fırsat bulup da tanryanlara saydıran ve
sevdiren bir vazrfe adamı idi (...) O bir nizam ada-
mıdır, bir hiyerarşi adamıdır. ileri birTanzimat'çı-
dır. (Çankaya, Cilt 2, s. 471, Dünya yayınları, 1950).
Bilmem ama, ben bu iki 'tesbit'ten aynı sonucu çı-
karmışımdır. Ismet Paşa, aslında, Ali Fuat Paşa, Hü-
seyin Rauf bey, Karabekir Kâzım Paşa ya da Re-
fet Paşa'dan 'farklı' biri degildi; o da, 'ileri bir tanzi-
matçı', -kendi deyimiyle- bir 'Osmanlı reformcusu;
öne çıkmasının nedeni, onun Atatürk'e inanması,
ötekilerin 'korkması'ndan ibaret! Bilmem Anadolu Ih-
tilali ve Inkılâbı'nın neden yarım kaldığını bu tesbit-
ten daha iyi anlatacak bir tesbit var mıdır?
Radikal bir inkılâbı, bir 'Osmanlı reformcusu'na, 'ile-
ri bir tanzimatçı'ya teslim ederseniz ne olur? Ne ol-
duğu tarihen yaşanmıştır: Tek Parti, Tek Şef, Tek
Millet sloganını düstur edinmiş, 'totaliter' Inönü
Cumhuriyetii
Alafrangalık defiil, 'ulusal' bir çağdaşlık!
I smet Paşa, açıkça söylemiş; diyor ki, "...ben da-
I hil hiçbirimiz reformculukta, Atatürk metodla-
rmı, daha evvel görmüş, düşünmüş, benimsemiş
değiliz!". Farkındasınız değil mi, Gâzi'yi 'reformcu'
sayıyor 'ihtilâl ve inkılâp' lâfı yok! Oysa, sadece 'Söy-
lev ve Demeçleri'n karıştırarak, Gâzi'nin 'inkılâpçı-
lığı'n tevsik ve tescil etmek mümkündür.
Mustafa Kemal Paşa, demiştir ki: "...Türk İnkılâ-
bı nedir? Bu inkılâp, kelimenin ilk anda ima etti-
ği ihtilâl manasından başka, ondan daha vâsi bir
tahavvülü ifade etmektedir." (Kasım, 1925). Uzun
sorumluluk yıllan boyunca, Ismet Paşa'nın bir kere
bile olaya bu açıdan baktığını düsünebtlir mtsiniz? Gâ-
zi, üstelik 'inkılâbı', değişen ve değiştiren, diyalek-
tik bir birikip/sıçrama süreci diye alır; yoksa niye -ha-
diyse marksist diyebileceğimiz- şu sözleri söylesin:
"...medeniyet yolunda muvaffakryet teceddüde
vâbestedir. Içtimai hayatta, iktisadi hayatta, ilim
ve fen sahasında muvaffak olmak için, yegâne
terakki ve tekâmül yolu budur. Hayat ve maişe-
te hâkim olan ahkâmın, zaman ile tagayyür, te-
kâmül veteceddüdü zaruridir..." (Ağustos 1924).
Oysa, Inönü Cumhuriyeti'nde, 'tagayyür, tekâmül
ve teceddüt', tıpkı Devtet-i Aliyye'nin son iki yüzyı-
lında olduğu gibi, 'garplılaşma' diye ele alınmış, ay-
nen 'Osmanlı reformculan' gibi, 'çağdaşlaşmak,
'hârika çocuklan' Paris'e keman ya da piyano tah-
siline göndermek; ya da Opera galalannı ihmal et-
memek gibi, anlaşılmıştır: Fâlih Rrfkı'nın 'ileri Tan-
zimatçılık' dediği, budur. Aradaki zihniyet 'uçurumu-
nu' görmek ister misiniz? Gâzi'nin TürkOperası' de-
diği zaman, 'anladığı' Ahmet Adnan Saygun'un
'Özsoy' operası idi: halbuki, hatırlıyorum: Inönü
Cumhuriyeti'nde, ilk opera temsili, Smeta'nın 'Sa-
tılmış Nişanlı'sı olmuştu!
Gâzi, ulusal bir çağdaşlık peşindeydi, Inönü
ise 'Tanzimat Alafrangalığı' istiyordu: o 'alafran-
galığın' cumhuriyet 'aydınlannı' bugün getirdiği yer,
dehşet vericidir hep, 'millf ve manevî değerterin
muhafazakân olmuş, 'Soğü/csayaş'politikacılan, lâ-
ikliği, Rlarmoni konserine gitmek sanıyoriar. TRT ve
mahalli Musiki demekleri olmasa, Türk Musikısinin
köküne kibrit suyu ekilmiştir; Ahmet Adnan Say-
gun'un ardılları, ya 'Van Gogh'u, ya da 'Midas'ı
opera diye bestelemiştir; 'dünyaca ünlü' soprano ya
da tenorlanmız, ülkelerinin dışında -hatta bazılan,
ecnebi adlarla- yaşıyor.
Gâzi'nin hayal ettiği 'çağdaşlık' budur deyin de,
alnınızı kanşlayayım.
'Yarım kalmıs bir inkılâbın çocuklan'
i VT urtlar Sofrası'nın bir yerinde, romanın bir kah-
•\ramani, neslinin dramını anlatırken, sanınm de-
miştir ki: "Biz yanm kalmış bir inkılâbın çocukla-
nyız!"
İnkılâbı geliştirip ileri götürmesi gerekenler, 'inks-
lâpçı' değillerdi ki! O yüzden de, Anadolu Ihtilâli ve
İnkılâbı, 'resmi tarihin' o yürek bayıltıcı, lâflanrKJan
ibaret kaldı; yeni yetişen nesiller de, o canhıraş se-
rüveni, 12 Mart ya da 12 Eylül gibi, bir 'generaller
gecesi' sanıyoriar; yanıldıklannı nasıl söyleyebılirsi-
niz, 12 Eylül sonrasında, Evren paşa, Devlet Ope-
rası'nı şereflendirmemiş miydi? Hem de, Mevhibe
hanımefendi'nin refakatinde: tıpkı o eski 'iyizaman-
larda' olduğu gibi!
O 'eski iyi zamanlar'm, öteki adı, '40karanlığ'dır..
http:// www. prizma.net tr/ A İLHAN
http://www.eda.tr/-bilgiyay/yazar/ailhan.htlm