Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
>6 NİSAN 1998 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
KUSBAKISI MEMET BAYDUR
Ördek île Batina'nnı arasında...• Bir sergide bir ya da birkaç yapıt gülümsetebilir
insanı. Calder sergisini gezerken bayram, panayır
yerine uğramış bir sokak çocuğu gibi, sürekli
gülümsüyordu insanlar. Calder gerçek bir
panayır/bayram yeri yaratmış bütün eserleriyle.
Geçen yıl, eylül ayında bu kö-
şede yazdığım bir yazıda (Sanat
Demagojisi Üstüne...) gerçek sa-
natçıyla sözde sanatçı arasmda-
ki farklardan söz etmiştim. Her
şey gibi 'sanat' ve 'sanatçı1
kav-
ramları da değişiyor, bu arada bir
çok yapay, düzeysel, özenti kişi-
nin ve yapıtın da kimilerince bü-
yük bir rahatlıkla sanatçı ve sa-
nat olarak etiketlendirildiğini gö-
rüyoruz diyordum o yazıda. Söz-
de sanatın sanat olmadığım bir
an olsun unutmamak gerekiyor.
Geçenlerde Washington'daki
Ulusal Sanat Galerisi'nde büyük.
değerli. olağanüstü bir sanatçı-
nın toplu eserleri sergilenmeye
başladı. 1898ile 1976yıllanara-
sında yaşamış heykeltıraş Ale-
\ander Calder'ın yapıtlan. Ger-
çek bir sanatçının ne menem bir
"şey" olduğunu görüyor insan,
yiizlerce yapıtın arasında dola-
şırken. Bir sergide bir ya da bir-
kaç yapıt gülümsetebilir insanı.
Calder sergisini gezerken bay-
ram, panayır yerine uğramış bir
sokak çocuğu gibi, sürekli gü-
lümsüyordu insanlar. Bir sanat
şöleni filan denir ya, Calder ger-
çek bir panayır/bayram yeri ya-
ratmış bütün eserleriyle.
Calder deyince sanatla ilgili
herkesin aklına önce onun yarat-
tığı bir heykel cinsi (!) gelir. Mo-
bü. Bir Calder mobilinde form-
çizgi-renk kadar önemli bir unsur
daha vardır. Adı üstünde: Hare-
ket ya da devinim. Calder'in ya-
pıtlan sürekli hareket halindedir-
ler, dolayısıyla sürekli değişirler.
Onlar hareket ettikçe, gölgeleri
de hareket eder. Hareket halin-
deki seyirciyi de bu cümbüse ka-
tarsak estetik bir bayram yerinde
buluruz kendimizi.
Taklidi neredeyse imkânsız
Calder bütün yapıtında mıza-
hı, karaalayı, ironiyi sanat üreti-
minin vazgeçilmez bir öğesi, hat-
ta belkemiği yerine koymuş en-
der sanat insanlanndan biridir.
Sergide karşıma ilk çıkan yapıt,
avuç içine sığacak boyutta bir ör-
dek heykeliydi: On bir yaşında.
1909 yılında yaptığı bir heykel.
Orada, o ördeğin önünde başlı-
yorsunuz gülümsemeye... Müze
bahçesine yerleştirilmiş yirmi
metre boyundaki kımıldar hey-
Alexander Calder'ın 1950'de yaptığı 'Marö' adlı demir heykeli.
kellerine kadar gülümsüyorsu-
nuz.
Yalnızca heykelleri değil. yağ-
lıboya resimleri, desenleri, takı-
lan, tel yapıtlan. tahta yapıtlan
da sergileniyor. Cebinde bir tor-
navida, bir kargaburun olan her-
kesin yapabileceği işler! Işte bu
noktada sahici sanatçıv ladüzme-
ce sanatçı arasındaki farkı düşün-
düm. Boyutları ne olursa olsun
bir Calder yapıtı. görülür görül-
mez tanınan, "An işte bir Calder'"
dedirten bir yapıt. Taklit edilme-
si neredeyse imkânsız (gülünç
olurbirCalder taklidi. gülümset-
mez insanı). zekâ ve bilgiyle
örülmüş, birçocuk aklı kadar ya-
lansız. bir mühendıs kadar den-
genin önemini ka\ramış, gözü
kapalı seksek oynayan ve son de-
rece ciddi bir mizah ustası var
karşırmzda.
Balina, bir başeserdir
Çocukken kendi oyuncaklan-
nı kendi yaparmış. Başkalarının
ona aldığı oyuncaklanysa hemen
sökerparçalarmış, nasıl yapıldık-
lannı anlamak için. Yolunu, çiz-
gisini, estetik ve ideolojik görü-
şünü erken bulup yoluna oturt-
muş bir dâhi. Mobil'lere mobil
ismini koyan kendisi değil. bir
başka büyük sanatçı, Marcel
Duchamp.
Tel ıle heykel yapmaya karar
verirseniz. kendinizi heykel sa-
natının önemli öğelerinden birin-
den mahrum edersiniz: Yüzey
yok olur ister istemez. Gelenek-
sel olarak kütleye, düzeye ve ka-
tılığa dayanan heykeli bunların
tümünden anndırmıştır Calder.
1926 yılında Pans'e gider ve ora-
daki a\ant-gard'ların arasında
bulur kendini. Dada, gerçeküs-
tücüler, herkes oradadır. Oysa bu
genç ve büyük ustanın hayatını
değiştiren şey başka bir ustanın
yapıtlan olur. Mondrian (resim
tarihinın bu büyük devrimcisi)
Calder'i atölyesine davet eder.
Mondrian'ın yapıtı Calder'e ye-
ni bir dünyanın kapılannı açar:
"Renkleri ya da formlan düzen-
leyebikceğjmizgibi. de\inimi (ha-
reketi) de düzenleyebilirdik!"
Mobillerin yanı sıra. hareket et-
meyen yapıtlan (Stabile'ler) ge-
lir an arda. Balina. bir başeserdir.
Kımıldasın ya da kımıldamasın
bütün Calder yapıtları ağırlığı
yadsıyan bir ustanın elinden çık-
mış yapnlardır. Sergideki bir ya-
pıtın gölgesi. kırk örgülü karma-
şık bir yapının duvarda yansıma-
sıydı. Gölgeyi bırakıp yapıtın
kendisine bakarsak ayakta diki-
len bir tel parçası görüyorduk,
yalnızca!
İnsanlar kadar hayvanlara da
eğilmiş bir usta. Ördek ile Bali-
na'nın yanı sıra Büyük Kuş, Fla-
mingo gibi unutulmaz işler kal-
mış aklımda. Bir Calder eserin-
de heykelin yapısal öğeleri yal-
nızca onun kompozisyonuna iliş-
kindir. işin mühendislik yanı ya-
pıtın estetiğiyle kopmaz biçimde
bağlıdır. Bu meseleyi en minik
heykelinden en dev yapıtına ka-
dar unutmaz. inatla sürdürür ken-
di gibi olmayı.
Sergiyi günlerce gezip dola-
nırken aklıma yüzlerce olumlu.
bana göre güzel, kimi zaman zı-
pır, kimi zaman serserice düşün-
celergeldi gitti. Sonundatek söz-
cükte karar kıldım: Şiir.
17. UL U S LA RA RA S I 1 STAN BU L FÎLM F E ST ÎVA Ll
Eastwood
polisiyeyi
kıvıramadı
ctfMHlH CWBAZOĞLU
17.HUS
tSTAMSK
FİtM FfSTHfftll
Yetmişine merdiven
dayayan Clint
Eastvvood'un yıllar
geçtikçe alışık olduğu
dünyanın dışına merak
saldığını fark ettiniz
mi? Bol kovboylu
Affedilmeyenler'le (1992) en iyi yönetmen Oscar'ı
alan Easrvvood'u Yasak tlişki'yle (The Bridges Of
Madison County) ilk kez romantik kulvarda
görünce doğrusu şaşırmıştık; şimdı de yine fazla
tanımadığı bir türde, polisiye bir öykü olan lyi ile
Kötünün Bahçesinde Geceyansı adlı filmle
karşımızda koca kovboy. Eastsvood'un gazeteci
John Berend'in bestseller olmuş romanından
aktardığı ve senaryosunu John Lee Hancock'a
emanet ettiği filmde 80'li yıllann ortasında
işlenmiş bir cinayet geliyor beyazperdeye.
Georgia eyaletinin sakin kenti Savannah'a
yöneliyor kamera. Kentin zenginlerinden antikacı,
koleksiyoncu. eşcinsel Jim VVilliams. Noel partisi
veriyor malikânesinde. Gecenin tek yabancısı,
Town and Countrj adlı dergiye partideki ihtişamı
yazmak içın New York'tan gelmış gazeteci John
Kelso. Ancak gecenin sonunda ev sahibi
Willıams'ın erkek sevgilisi Billy Hanson ölü
bulununca Kelso bir anda saha değiştinyoT ve polis
muhabıri olmak zorunda kalıyor... Gece mezarlık
ziyaretleri, voodoo ayinleri,
görkemli bale gösterileri ve
bir gazetecinin gözünden
anlatılan gerçek bir öykü
diye özetlenebilecek filme
EasUvood'un getirdiği dil,
ABD'deki sinema izleyicisi
tarafından fazla
beğenilmemiş. ama
Savannah'ın talihi birden
açılmış. tlk iki haftada film
24 milyon dolarlık iş yapabilirken, Savannah'a
giden turist oranı yüzde 38 artmış. Filmin en
çarpıcı yönü. son yıllarda gümbür gümbür gelen,
sıradışı oyuncu Kevin Spacey. Eastwood ise kanşık
ilişkiler yumağını çözmeye çalışırken, filme özgün
bir stil verememiş. Güçlü karakterler olmasına
karşın oyunculuklar aynı oranda parlak değil.
Türkiye'ye getirilmeyecek olan İyi ile Kötünün
Bahçesinde Geceyansı bugün son kez gösterilecek.
Raicilerle köKtendincller Kargı karşıya
Üçüncü Dünya sinemasının ilginç örneklennden
biri olan %100 Arabka'. Politik olmasının yanında
bol bol güldürmeyi de başaran % 100 Arabica,
köktendinci İslamcılann hoşgörüsüzlüğünden,
durumu kendi çıkarlan doğrultusunda
yorumlamalanndan yola çıkıp, Paris'in
banliyölerinde yaşayan Arap göçmenlerin yaşamını
çizen Fransız yapımı bir film. Adım kenar
mahallelerin birindeki panodan alan film.
köktendincilerin rai müzikçilerinin vereceği
konseri engellemeye çalışması, ancak halkın
baskısıyla başaramaması üzerinde gelişiyor.
Cezayir'de doğup şu anda Fransa'da yaşayan
Mahmoud Zemmouri'nin. en ciddi konulan
komedıyle sarmalayıp vermeyi başaran sinemasıyla
uluslararası piyasada tanınmaya başladı. Ancak
geçen yıl yaptığı bu fılmden sonra tam bir prestij
bombardımanına uğradı Zemmouri. Geçen eylülde
Venedik'te fılmi beğenmeyen çok sayıda
eleştırmene karşı çıkan birkaç eleştirmen
Zemmouri'yi yere göğe koyamamış ve festival
seyircilerinden gelen olumlu tepki sonucu filmin
ihracı konusunda girişimler yapılmıştı. Oyuncu
kadrosunda Khaled'in de bulunması %100
Arabica'nın tabii ki çok önemli bir kartıydı.
Istvan Szabo'nun kahramanlan hep güven duygusu için savaşıyor
'Insanyaşamı değişkendir'ASLISELÇUK
Bu yıl 17.'si düzenlenen Uluslararası lstanbul
Film Festivali'nin onurkonuklanndan yüzyılımızm
en önemli sinemacılanndan Macar yönetmen Istvan
Szabo Istanbul'daydı. Festival Szabo'yu yaşam bo-
yu başan ödülüyle onurlandırdı. Festivalde Sza-
bo'nun dört filmi sinemase\erlere sunulacak: Apa
(Baba); Bizalom (Güven); Mephisto (Mefisto);
Oberst Redl (Albay Redl).
1992'deçektiğı son fılmı "EdesEroma.DragaBö-
be" (Tatlı Emma. Sevgıli Böbe)'de ıkı kadın ılkokul
öğretmeninin komünist sistemm çöküşünden sonra
verdikleri yaşama ve ahlak savaşımını irdeleyen
Szabo'ya yenı tasarılannı soruyorum:
- Saym Szabo. son çauşmalarınızdan söz eder mi-
siniz, yeni bir senaryo var mı? Fransızlann UGC fir-
ması Üe "Histoire de ma femme" (Kanmın Ö> kiisü)
adlı çalışma sürüyor mu? Bu proje ne kadar yol al-
dı?
"Tatiı Emma, Sevgüi Böbe"nin ardmdan. Fransız-
Alman televızyon kanalı Arte için "Offenbach'sSec-
ret" (Offenbach' ın Sırn) adlı Offenbach" ı anlatan bir
televızyon fılmi çektim. Aynca tngiliz televızyonu
için çok sevdiğim Budapeşte kenti üzerine "Stead-
yingthe Boat" (Tekneyi Hazırlarken) adlı bir belge-
seli gerçekleştirdim. Sözünü ettiğiniz "Kanmın Oy-
küsü" adlı tasanm ise Macar edebiyatının en güzel
hikâyelerinden birini içeriyor. on yıl önce yazılmış-
tır. Evli, birbirini anlamayan bir İcan-kocanm sıra-
dan yaşamını anlatıyor. Gerçekten çok sevdiğim bir
öyküdür. Bu girişimim beş yıl öncesıne dayanıyor.
Fransız yapımcı bu proje için para bulmakta zorlan-
dı. Sanınm konu sıkıcı bulundu: Evli bir çift, bir ka-
dın ve bir erkek. Alışılmış algılamalarla değerlen-
dirildi. tki erkeğin ya da ıkı kadının bırlikteliğı ol-
saydı çarpıcı bulunurdu. sanınm kolayca para bulu-
nabilirdi. Beş yılöncesinde evli bir kan-kocanın ha-
yatını anlatmak bir belgesel çekmek gibi anla^ılıyor-
du belli ki... Fakat insan yaşamı değişkendir, bu as-
la unutulmamalı. Cift'erin yaşamlannın anlatılma-
sı yeniden moda olmaya başladı. Böylelikle bugün-
lerde öykü tekrar gündeme geldi,yine de Fransız ya-
pımcım para bulmakta hâlâ zorlanıyor.
2. Dünya Savaşı'nın en ripik kuşağından
- Bugüne dek çahşmalannız arasında en sevdiği-
niz, en başank, en tamamlanmış bulduğunuz fılmi-
nizhangisi?
1966 yılında küçük bir bütçeyle siyah-beyaz ola-
rak çektiğim "Baba" en sevdiğim filmımdir. Öykü
de benimle doğrudan dogruya bağlantılıydı. Film-
deki gibi benim de 6 yaşındayken babam öldü, öy-
küdeki gibi babam bir tıp doktoruydu.
Film bütünüyle benım yaşamöyküm değildır. a-
ma savaş öncesi Macanstan'ında doğan tüm çocuk-
lann da yaşadıklandır. Ben, savaş yıllannda okula
gittim, o yıllarda büyüdüm. "Baba",o yıllann Ma-
caristan'ındaki tüm çocuklann öyküsünü yansıtır.
Çocuklann yandan fazlası neredeyse benim gibi
babalannı savaşa kurban vermişlerdi. Ben, Ikinci
Dünya Savaşı'nm en tipik kuşağındanım. Film be-
nı aşıyor. bu en belirgın kuşağı anlatıyordu...
- Sbi tedirgin eden, i>i olmadı, eksiklikler taşıyor
diye düşündüğünuz bir fılminiz var mı?
"Evet, var. 1988'de çektiğim "Hanussen" filmi.
Hanussen karakteri tarihten gerçek bir kışilikti. Hit-
ler döneminde yaşamış gaipten haberler veren bir
medyumun öyküsüydü. Bu filmimden tam anla-
rraylamemnun kalmadığımı söyleyebilirim. Hanus-
sen'in kişiliği ile ilgili araştırmalara girdim. Hakkın-
daki tüm bilgileri toparladım. Karşıma olumsuz bir
kişilik çıktı. Hanussen'in bu olumsuz yönlerini Fıl-
mimde kullanmamaya karar \ erdim, ayıklama yap-
tım. Bunakötü ve aptalca bir karardı diyebilirim. Ya-
şamımın en büyük hatasını bu filmde yaptım. Eğer
gerçeğı öğrenmişseniz, biliyorsanız bunu ne olursa
olsun mutlaka söylemelisiniz, yansıtmalısınız. Ba-
bam da. dedem de tıp adamlanydı, bana daima şu-
nu söylemişlerdi: Gerçek her zaman herkes için en
iyi ilaç değildir; bazen yalan söylemek daha iyidir.
Ama bu felsefe sadece bir tıp adamı için geçerlidir,
eğer bir insan kanserse ve yann da ölecekse bunu
ona söylememek daha iyidir. Ama bir film yönet-
IstvanSzabo'nunfilmlerindeanatemayı güvenaravışı oluşturuyor.(Fotoğraf: KADERTUGLA)
meni içın böyle davranmak çok yanlıştır kanımca.
Bir tıp adamı ıle bir film yönetmeni arasındaki
önemli fark da budur zaten. "Hanussen" filmi böy-
lece bana bildiğım tüm gerçeğı eksıksiz söylemem.
yansıtmam gerektiğini öğrettı...
- Filmlerini/deki ana temavı tammlar mısınız?
Fılmlenmdekı ana tema gü\en arayışıdır. Kahra-
manlarım film boyunca güvenlik duygusuna enş-
mek için çalışırlar, savaşırlar. Hepsınin değerleri,
yetenekleri \ardır: Oyuncu Mefisto. Albay Redl,
med\aım Hanussen. ılkokul öğretmenlen Emma ile
Böbe. tümünün kafasında bir şeyler \ardır. Fakat so-
nuçta hepsi toplumun. tarihın tehdıdine uğrarlar. Ve
bu tehdide karşı koymak açısından yetenekli değil-
dirler. Gü\ enlık duygulannın yitmesiyle yılgınlaşır-
lar, güven içinde olmak isterler.
- "Mefisto" adlı fılminiz yazar Klaus Mann'ın ro-
manından senanolaştınlmışü. Vânılmıyorsam yeni
projeniz "yolcano"da onun eseri_
- Evet. Lç a> öncesıne kadar "Vokano" adlı yeni
fılmımin hazırlıklan içındeydim. Her şey tamamlan-
mıştı. çekım mekânlarını bulmuştuk. oyuncular da
hazırdı. Fakat Alman yapımcı para yüzünden pro-
jeyi iptal etti. Bugünlerde bu durum sık sık yaşanı-
yor.
- Macar sinemasında Zoltan Fabn, Karoly Makk,
MiklosJancsovesizin gibi ustavönetmenlervar. Ye-
ni kuşağın işi bence çok zor. Macar sinemasının bu-
günkü durumunu nasıl görüyorsunuz?
lşleri gerçekten zor. Para yok. Komünist sistem-
de sinemaya % 100 devlet yardımı yapılıyordu. Film
yönetmenlen toplumda saygın bir konumdaydılar.
Devlet katkısı tamamıyla ortadan kalkmca yönet-
menler bırden önemsiz kışiler oldular. Komünist
sistemde elbette bazı konulara dokunulamazdı. ta-
bular vardı. Bundan ötürü de yönetmenler özel bir
dil geliştirmişlerdi. Bu özel dili öyle bir noktaya ge-
tirmişlerdi ki o zamanlann kültür bakanlan. "Bra-
vo. o kadar iyi anlartınız ki hiçbir şey anlaşılnııvor"
diye bizleri "kutlarlardı. Genç Macar yönetmenler
için artık tabu konular yok. istediklerini anlatabilir-
ler; ama işleri gerçekten çok zor. Bilirsiniz Avrupa
filmlerinde çoğunluk, kaybeden insanlann öyküle-
ri anlatılır. Amerikan filmlerinde ise kahramanlar
hep kazanır. seyircı de günümüzde kazananlan gör-
mek istiyor sadece.
- Türk yönetmenler Macar yapımoleriyle ortak
çalışmalara başladılar, bundan haberiniz var mı?
Hayır. duymadım. Bılgi eksıklığinden dolayı sa-
nınm. Çok güzel bır haber bu.
- Filmlerinizi Macaristan'da çekmeyi mi yeğiiyor-
sunuz?
Tabii ki. Bildığimmekânlarveoradaanadilimko-
nuşuluyor.
Murphy, Stevie
JVonder 'ı oynayacak
• Eddle Murphy
yeni filminde Stevie
Wonder'ı
canlandıracak.
Wonder'ın yaşamını
konu alan filmin adı da
'The Stevie Wonder
Story'.
• Akl Kaurismakl.
15 yıllık yönetmenlik
kariyerinde imza attığı
çeşitli televizyon filmi,
belgesel ve video
yapımlannın gösterimi
nedeniyle Roma'da
bulunuyor. Finlandiyalı
yönetmen, yeni
çalışmasının sessiz film
nıteliğinde olacağını
açıkladı. Film,
konusunu 1920'li
yıllarda beyazperdeye
aktanlmış olan bir
tiyarro eserinden alıyor.
• Rolling Stones.
'Bridges to Babylon'
turnesinin Güneydoğu
Asya duraklannı
listeden çıkarmak
zorunda kaldı. Asya
ülkelerinde yaşanan
ekonomik knz. bu
ülkelerde bulunan
organizatörlerin konser
giderlerini
karşılayamatnalanna
neden olduğu için turne
programında değişiklik
yapıldığı açıklandı.
• Vanessa
Redgrave ve Franco
Nero 'Bella Mafia"
isimli filmde başrolleri
paylaşıyorlar. James
Gabriel Bennan'ın
romanı 'L'escluso'dan
uyarlanan filmde
Redgrave'in kızı Joel
Richardson da rol
alıyor.
• Cesur Yürek n
(Braveheart) devamı
çekiliyor. 17. yüzyılda
geçen filmin ikınci
bölümü için belirlenen
başrol adaylan Sean
Connery, Harrison Ford
ve Robert De Nıro.
• Depeche Mode
5 yıl aradan sonra
turneye çıkıyor. 1980'li
yıllarda Ingiltere'de
new-wawe müziğin en
başan lı gruplan
arasında yer alan ve
tüm dünyada 35
milyonluk bir satış
grafığine ulaşan
Depeche Mode. solist
Dave Graham'ın
uyuşturucu problemi
nedeniyle turneye
çıkamıyordu. 1996'da
uyuşturucuyla
yakalanan Graham
intihar girişiminde de
bulunmuştu. Grubun
turne programı 12
Avrupa ülkesini
kapsıyor.
• Paul Mccartney
geçen hafta kaybettiği
eşi Linda için bir albüm
hazırlamayı planlıyor.
Albüm, Linda'nın
1970'lerdeyazdığı ve
ölümünden birkaç ay
önce kaydettiği
parçalardan oluşacak.
McCartney, eşinin
böyle bir albüm
hazırlamayı çok
istediğini, bu nedenle
de albümü
hazırlamakta kararlı
olduğunu söylüyor.
• Placldo
DomingO. tngiltere
Kralıyet Operası'ndaki
şovunun bilet
ücretlerinin 456 dolar
olarak belirlenmesinin
kendisiyle ilgili
• olmadığını ve bundan
sonraki gösterilerinin
daha ucuz olması için
elinden geleni
yapacağını belirtti.
Bilet ücretlerinin
pahalılığı nedeniyle
halkın kendisinı
izlemeye gelemediğini
söyleyen lspanyol
sanatçı. bu durumdan
kendi adına bir kâr
sağlamadığını da
sözlerine ekledı.
• Leonardo Di
CaprlO evlenmek içın
acele ermediğini \e
biriyle evlenmeden
önce 20 yıl birhkte
yaşamak istediğini
söyledi.
• TltanİC. Fransa
Sinema
Federasyonu'nun
açıkladığı geçici
rakamlara göre
Fransa'da üç ayda 50
milyon seyirci
tarafından ızlendi.
• Spice Cirls
Ingiltere'nin en çok
kazananlan listesınde 1
numaraya yükseldi.
Grup. 43 milyon
pound'luk
kazançlanyla 31
milyon pound kazanan
Rolling Stones'u, 26
milyon pound kazanan
Beatles'ı ve 25 milyon
pound kazanan Elton
John'ı geride bıraktı.
• Shirley Temple
geçen hafta 70. yaşını
kutladı. Bir zamanlann
çocuk yıldızı Temple.
1950'li yıllarda şansını
televizyonda denemiş.
ancak başanlı
olamamıştı. Nixon
tarafından ONU'nun
Amerika temsilcisi
seçilen Temple, bugün
de hükümet için
çalışmaya devam
ediyor.
• cabrlel Byrne
\e Angela Molina.
Sandro Cecca'nın
üçüncü uzun metrajlı
filmi 'Maestrale'de
başrolleri paylaşıyorlar.
Maestrale dışında şu
sıralar Sicilya'da
çevrilen diğer filmler
ise 'Sud Side Story'
(RobertaToıre), "C'era
una volta in Sicilia'
(Vito Zagarrio) \e
M007Garibaldini'
(Claudio Fragasso).
• LeOS CaraX yeni
fılmı 'Pola X" için
yapımcı buldu. Filmin
başrollerini Katıa
Golubeva, Cathenne
Deneu\ e ve Guillaume
Depardıeu
paylaşıyorlar.
• Robert
Redford Utah'ta 345
hektarlık dağlık arazıyi
satın alıp çevreci bir
kuruluş olan Utah
Open Land'e bağışladı.
• Milos Forman.
Taksi isimli filmde
oynayan ve 35 yaşında
akciğer kanserinden
yaşamını yitiren Andy
Kaufman'ın yaşamını
anlatan bir film
çekiyor. Önümüzdekı
aylarda çekimine
başlanacak olan 'Man
on the Moon' isimli
filmde Jim Carrey ve
Danny De Vito rol ,
alacak.
• Mlctıael
DOUgOS ttalyan film
stüdyolan Cinecitta'da
film çevirecek.
Amenkalı yönetmen
Jonathan Mostov. son
filmi 'Breakdovvn'ın
tanıtımı için geldiği
Roma'da. Cınecirta'da
çevireceği 'U-571' adlı
filmde başrolü
Douglas'a vermek
istediğini açıkladı. 'U-
571 "in. konusunu
gerçek bir olaydan
aldığı belirtildi.