Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET 26NİSAN1998PAZAR
KULTUR
Ingiliz Ulusal Balesi Direktörü Derek Deane, İDOB ile 'Uyuyan Güzel' balesini sahneliyor
'Türldye'de bale önemsennriyor'
ESRA ALİÇA\ UŞOĞLl
Ingiliz Ulusal Balesi Direktörü,
koreograf Derek Deane larafın-
dan sahneye konulan
Çaykovski'nin 'UyuyanGüzel' ba-
lesi. salı gecesi Atatürk Kültür
Merkezi'nde. Amerikan Kanser
Merkezi'nde Türk Kardiyoloji
Vakfı tarafından tedavileri yapıl-
mış muhtaç kanserlilenn tedavı
sonrası yapılacak bakımlannda
kullanılacak fonu sağlamak ama-
cıyla özel bir gösteri gerçekleşti-
recek. Bu özel gecede Ingiliz Ulu-
sal Balesi "nden Agnes Oaks ve
Thomas Edur ile Istanbul De\ let
Opera ve Balesi sanatçılan. Çay-
kovski'nin 'L'ytnvn Güzel' bale-
sini Türk sanatseverlerle buluştu-
racaklar.
Mayıs ayından itibaren sahne-
Ienecek olan balede. İDOB'un
başdansçıları Hülva Aksular -
Oktay Keresteci ve Ayfer Zeren-
Tan Sağtürk dönüşümlü olarak
izlenebilecekler. Geçen sezon
lDOB'da büyük başan kazanan
'KuğuGölü'nün koreografisıni de
üstlenen Derek Deane. Türk ba-
lesıne uzak bir isim değil. Deane
ile Türk balesi ve 'L'yuyan Gü-
zel' üzerine görüşrük.
- Bu yıl Türk dansçılarryla bir-
likte 'Uyuyan Güzel" balesini sah-
neleyeceksiniz. Balenin koreogra-
fisi üzerine nelersöyleyebüirsiniz?
DEREKDEANE -'İyuyan Gü-
zel' klasik bir bale. Klasik bir ba-
lede sadece geleneksel değil. çağ-
daş bir bakış açısı da olmalı. Bu
yapımda klasik yapıyı muhafaza
etmeye çalıştım. Ama modernize
edilen birçok taraf da \ar. 'L'yu-
yan GiizeT bir aşk hikâyesi ama iyı-
nin ve kötünün de hikâyesini için-
de banndınyor. 'UyuyanGüzel' bü-
tün kJasik baleler içinde en ihrişam-
Iı olanıdır. Sadece ikı insan üze-
rine kurulu bir yapıt değil.
- Geçen yıl da Türkhe'ye gelip
Türk dansçılarla çalışmışanız. Bu
iki deneyiminizi karşüaşnnr mısı-
nız?
Türkiye'de kadındansçılarözel-
likle daha iyı. Geçen yıla oranla
büyük bir gelişme var. Erkekler ıse
aynı. Zaten dünyanın nemen he-
men her yerinde iyi dans eden er-
kek bulmak daha zordur. Burada
da aynı problem devarn ediyor.
Genel olarak tstanbul Dev let Ope-
ra ve Balesı geçen yıla oranla da-
ha iyı. iDOB^aıIkgeidiğimdebe-
nim için çok fazla şey vaat etmi-
yordu. Tüm dün\ ada olduğu gibi;
profesyonellik. çalışma disıplini gi-
bı olması gereken özellikler bek-
(Fotoğraf: KADER TUĞLA)
ürkiye'de
olağanüstü
tarihi
zenginlikler
var. Fakat
sanata
gösterilen ilgi
ve önem
yeterli düzeyde
değil.
Hükümetlerin
sanata para
aktarması
gerek. Bu,
bütün
dünyanın genel
sorunu.
Türkiye'de
bale
önemsenmiyor.
liyordum. Fakat bu ışler Türki-
ye'de normal biçimde işlemiyor.
Geçen yıl toplulukla birbınmızi
tanımıyorduk. Elbette bu yıl ışımız
daha kolay olacak. Özellikle ba-
yan dansçılarla çalışmaktan bü-
yük ze\k alıyorum
-Türldye'deki eksiklik nekrden
kaynaklaıuyor?
Dans. Türkiye'de çok ciddiye
alınmıyor. önemsenmiyor. Ama
bu işe gönül vermış olanlann ça-
balannı görmek çok hoş Dans\e
bale dünyanın diger ülkelerinde
çok büyük bir öneme sahip. Türk
balesinin henüz 50 \ıllık bırgeç-
mışi var ama tngilız balesi de sa-
dece 70 yaşında. Türk balesi ile
dünya balesi arasında düşünce
farklılıklan oldugunu düşünüyo-
rum.
Topluluklarda en büyük
eksiklik profesyonel ruh
-Türk balesinin daha m halege-
tirilmesi için neler vapılnıası gere-
kiyor?
Sadece Türkiye'de degil. bütün
dünyada hükümetler balev i finan-
se etmek zorundalar. Türkiye'de
olağanüstü tarihi zengınliklervar.
Fakat sanata gösterilen ilgi ve
önem veterli düzevde değil. Hü-
kümetlenn sanata para aktarması
gerek. Bu bütün dünvanın genel
sonunu. Türkiye'de bale önem-
senmıvor. Olursa olur. olmazsa
/)EREK DEANE KİMDİR?
1972 yılında Kralıyet Balesı'ne katılan Derek Deane, hızla yük-
selerek 1980 de Senior Principle (Baş Dansçı) oldu. Repertuvann-
dakı tüm önemli rollerin yanısıra. dünyanın ileri gelen koreograf-
larmın kendisi için yarattığı rollerde de dans ettı.
DameNinettede Yalois. RudolfNureyev. Kenneth Mcmillan. Pe-
ter VVrightgibi sanatçılarla çalıştı. Daha geniş koreografik çalış-
malar yapabilmek için 1989'da Kraliyet Balesi"nden aynldığında
hem bu kurum hem de Birmingham Kraliyet Balesi pek çok iirün
vermişti. 1990 Eylül ve 1992 Ekim arasında RomaTeatrodeD'Ope-
ra'nm artistik direktörlüğünü ve konuk koreograflığını >aptı. Ekım
1992'den itibaren tüm Italya'da pekçok koreografı yapan ve bale
sahneleyen Deane. ABD. Fransa, Japonya, Avustralya \e Güney
Afrika'da yapıtlar sahneye koydu.
Deane 1993 bahannda Ingiliz Ulusal Balesi'nin Artistik Direk-
törlüğü"ne getirildi. Kurum için yaptiğı koreografılerin arasında
Marius Fetipa'nın Paquita'sından Grand Pas ve 1994 de prömiye-
rini yapan Giselle'in yeni bir sahnelemesi ve Kugu Gölü sayılabi-
lır. Aynca Kraliyet Balesi için koreografisi yapılan Impromptu'nun
>enı bir prodüksıyonu da çalışmalan arasında ver alıyor. Derek
Deane'in 'Kuğu Gölü' prodüksiyonu Şubat 1998'de Laurence
Olivıer Ödülleri'ne ıkı daida aday gösteriidi.
olmaz anlayışında bir yaklaşım
var. Opera ve baîe dünyanın en
önemli kültürlennden bın.
- Tekrar Türkiye"> e gelip çalış-
mayı düşünüyor musunuz?
E\et. tekrar çalışmak ıstıvorum.
Çünkü iDOB'da ışını ı\ ı yapmak
ıste>en \e çok çalışan birçok ın-
san var. Bu insanları gömıek bü-
yülevıcı. Toplulukta bazı kişısel
problemler var. Topluluklarda pro-
fesyonel birruhun olması gcreki-
yor. en büyük eksiklik bu.
Geçen yıl "Kuğu Gölü' çok zor
bıryapırndı ve tDOB ile ılk kez
çalışıyorduk. ama çok buvük bir
başan kazandı. Bunun üzenne v ı-
ne İDOB'la çalısmayı ıstedım.
Özellikle Yekta Kara her şeyın
daha iyı olmasi için büyük bırça-
ba gösteriyor. Ona yardım etmek-
ten büvük bir mutluluk duvuvo-
ruın
- Farklı bir ülkede,farklı kültür-
den gelen dansçılarla çalışmak ne
gibi zorluklan beraberindegetiri-
yor?
Çok büyük farklılıklar var. Bi-
zim çok güçlü. profesyonel ve zor
bir sistemimız var. Her şey çok
iyi organıze edılıyor. Yılda 160
prodüksiyon gerçekleştiriyoruz.
Her şey belli birsistem içinde or-
ganize edılıyor. Heryapımı iki ay-
da bir degıştiriyoruz. Bazen ikı
yapımı aynı anda gerçekleştiriyo-
ruz. Herkes kendini yaptığı işe
adıyor ve çok profesyonelce çalı-
şılıyor Bir topluluğun iyi yürü-
mesı ve çalışması için gereken her
şe> bızde var. İyi ve güzel bir ça-
lışma çıkartmak için elimizden
gelen her şeyı yapıyoruz. Hiçbir
şe^levetinmeınek gerekiyor. Pro-
fes>onel anlamda dansın ne anla-
ma geldığını çok iyı öğrenmemız
gerekiyor. Birdansçının kolay ya-
şamı olamaz. Dansçı zoryaşama-
yı seçer Kısa bir yaşam ama çok
zor bir yasam. Burada ıse durum
çok farklı: kendini burayaadamış
insanlann dışında bu işe önem ve-
rmeyenlerdevar. Prova olacakmış,
olmayacakmış. kımilerınin
umurunda bıle değil.
Sistemin değişmesi gerek
- Bunun degişmesi için nelerya-
pılması gerekiyor?
Sistem değişmelı. En önemlisi.
eğitim sistemi değişmeli. İDOB.
yeni fikirlere ve venı biçımlere
açık değil. Kendi ıçıne kapalı.
Farklı repertuvarlar. farklı öğrenim-
ler ve farklı koreograflar gerekli.
Değişime ihtiyacı var topluluğun.
Kimi zaman buradaki dans sıkıcı
olabiliyor.
- Bu 'sıkıcılık' sizce nereden
kaynaklanıyor?
Türkiye'de sistem çok farklı iş-
liyor. Ingiltere'de vedünyadadans-
çılarbıreryıllıksözleşmeleryapar-
lar ve eğer başanlı olamazlarsa
yılınsonundasözleşmeler feshe-
dılir. Oysa Türkiye'de kadrolu
dansçıların bir kismı hiçbir şey
yapmadan oturuyorlar. Bu sistemin
getirdiği bir kısırdöngü. Çünkü
insanlann motive olması için ge-
rekü şevleryok. Kadrolu sanatçı
hiçbir şey yapmasa da parasını
alacağını \e ışinın devam edece-
ğinı biliyor. Buraya geliyor. kah-
v esini içip tırnaklannı törpülüyor.
Ingiltere'de bir dansçı bir yıl için-
de iyı performans göstermezse
atılır. oysa Türkiye'de bu durum
böyle değil. Topluluk seviyesinin
yükselmesi için herkesin eşit de-
recede çalışması gerek.
Oysa burada hep avnı kişileri gö-
rüyoruz. Değışık isimlere çok az
rastlanıyor. Bazı insanlar fizıksel
yetersizlikleri olsa da hâlâ çahşı-
yorlar. Ama kontratlan var. Bu
hükümetlerin sorunu. Bu sistemin
degişmesi gerek. Bazı insanlar.
örneğin Yekta Kara. topluluğun
en iyı yere gelmesi için büyük ça-
balar sarfediyor ama bazılannın
umurunda bile değil. nasıl olsa
paralannı alıyorlar. Türkiye tari-
hi açıdan çok zengin bir ülke. ama
hiçbir turist geldiğinde tiyatroya
ya da baleye gitme ihtiyacı hisset-
mivor. Oysa bir turist bir ülkeye
geldiğinde onun kültürünü. sana-
tını, her şeyini görmeli.
- Yurtdışında başka projeleri-
nizvarmı?
Mayıs ayında Royal Albert
Hall'da büyük bırprodüksıyon olan
•RomeoveJuliet'ı sahneleyeceğiz.
Sonbaharda 'Sindrella' \ e 'Fmdık-
kıran' var. Yekta Kara yeni bir pro-
düksıyon için beni çağınyor. Eğer
zaman uygun olursa gelmeyi dü-
şünüyorum. Belkı Fındıkkıran'ı
sahneleyeceğiz. Fındıkkıran'ı bu-
rada sahnelemeyı ıstenm. Uyuyan
Güzel ve Kuğu Gölü çok zor ya-
pımlardı. Herkes çok iyı şeyleryap-
tı. çok çalıştı ve başanlı sonuçlar
alındı. Fındıkkıran balesinin de
topluluk için venmli bir prodük-
sıyon olacağını düşünüyorum.
Altı Kanadalı yönetmen, Japon asıllı çellistin Bach yorumlarına görsel karşılık arıyor
Yo-YoMa 'nıngerçeğedönüşen düşü
ASUMAN KAFAOĞLU BÜKE
Orta birde bir gün derste din öğretme-
ni, dünyada Tann'ya ınanan bir tek kı-
şi kalmayınca kıyamet kopacağını söy-
lemişti. "Kıyamefin karşıtının ne ola-
bileceğini düşündüğümü hatırlıyorum.
insanlığın olumsuzlukla değil de olum-
lu bir düşünceyle birleşmesı veya her-
hangi güzel bir düşünceyı dünyadakı
herkesin aynı anda aklınagetirmesi: or-
tak yüce bir "iyi" altında birleşme ola-
sılığı. Johann Sebastian Bach'ın "Çel-
lo Süitleri"nı dinlerken aynı düşünce
düştü aklıma; dünyadaki tüm insanlar ay-
nı anda bu müzigi duyabilseydi kemlik
kalır mıydı?
Çellist Yo-Yo Mada benzer bir düşün-
ceyle farklı sanatdallanndan insanlan
"Bach'tan EsinJenmeler" adı altında bir
araya getirerek, bu olağanüstü müziğin
etkilerini ortaya koymalan için bir fır-
sat yaratmış. Yo-Yo Ma ile çalışan sa-
natçılararasında, bahçetasanmcısı. ko-
reograf, 18. yüzyıl miman. Kabuki o>un-
cusu. yönetmenler v e buz dansçılan var.
Hepsi Bach' ın müziğine bir övgüye dö-
nüşen düşüncelerini en iyi bildiklen sa-
natlanyla iade etmişler. Bu çalışmadan.
Bach'ın 6 Çello Süiti üzerine hazırlan-
mış 60 dakikalık 6 fılm çıkmış ortaya.
Johann Sebastian Bach. 1717-1723
yıllannda Prens Leopold'un sarayında
çalışırken. kiliseden ve orgdan uzak ol-
duğu için keman konçertoları, klavye
eserleri, orkestra ve solo enstrümanlar
için müzik besteleyecek zaman bulmuş:
çello süitlerinı de bu yıllann sonuna
doğru yazdığı sanılıyor. Süitler pek il-
gi görmedikleri için 1825 yılına dek ba-
sılmamiş, koca bir yüz>ıl boyunca
Bach'ın ikinci karısı Anna Magdale-
na'nın elyazmalanndan, çok az say ıda
müzisyenin bildiği bir eser olmanın öte-
sine gidememiş. 20. yüzyılın başında
ünlü çellist Pablo Casals'ın tanıtımıyla
süitler kısa bir zamanda. yüzyıllar son-
ra hak ettikleri üne kavuşmuşlar.
Bach'ın müziğinde berrak olmayan bir
tek duyguya rastlayamazsınız. içinde
geçicilik. kızgınlık ve korkaklık olma-
yan bir anlatım ile en yüce duygulan-
mıza seslenir; bu tüm insanlığın anla-
yacağı birduygudur. Üzülünce ağlamak
A ltı
1. Süit - Müzik Bahçesi
3. Süit - Merdivenlerden Düşerken
veya sevinç gözyaşları gıbı en sıradan
duygudaşlık hissettiğımız. ınsan olma ha-
linin müziğidır. Çağımızın ünlü çellıst-
lerinden Msrislav Rostropovich, Bach
Çello Süıtlen için "Bir dinlejici toplu-
luğu için değil, ancak kendisi için çala-
bilir insan bu süitk'ri. Dinle>ici sadece ku-
lak misafiri olur müzikile müzisyenin bir-
leşmesine" dıyor.
Kusursuz simetrili süitler
Bach'ın en gızemli özelliklerinden
biri matematik oyunlannı büyük bir in-
celikle kullanmasıdır. Bazı eserlerinde
notalann arasına bilmeceler gizler. bu
rür oyunlan sanatın güzelliğınden bir
şey kavbettirmedenyapabilenenderbes-
tecilerden bındır. Çello Süıtlen de ku-
sursuz bir sımetriye sahiptir. 6 süıtın her
biri 6 bölümden oluşur: Ilk bölüm "Pre-
lude"den sonra "Allemande", "Couran-
te", "Sarabande" v e "Gigue" bölümle-
yönetmenin
konulu ve
deneysel
kısa
filmlerinden
oluşan
"Yo-Yo Ma:
Bach'tan
Esinlemeler"
sanatçının
35 yılhk
düşü. Bu
görkemli
proje yoğun
istek üzerine
2 Mayıs
cumartesi
Geceyansı
Sineması
kuşağında
yinelenecek.
ri takipeder. Sarabande veGıguebölüm-
lennın arasında ıse her süitte farklı bir
danskullanır. Bir Alman köy dansından,
16. yüzyıl Meksıka kökenlı bir dans
olan Saraband'a kadar. her şeyi kucak-
layan ve tüm olasılıklann bütünlük için-
de verildiği eşsız bir eser çıkar ortava.
Bach'ın~l Süiti "MüzikBahçesfad-
lı binncı süitin fılmidünvanınönde ge-
len bahçe tasanmcılanndan Juüe Moir
Messerv> ile gerçekleştirdığı bir çalış-
ma. Filmin yönetmeni Kevin McMa-
hon bu süit için "Yo-Yo Ma bu süiti çal-
dığında en umutsuz insana bile esin kay-
nağı olacak gücü taşıyor" dıvor. İki yıl
süren çekımler boyunca, filme emeği
geçen teknbyenler. bahçıvanlar, yapım-
cılar, vb.. çoğu hajatlannda daha önce
hıç Bach dınlememiş insanlar (hattabit-
kıler!) müzikten nasıl etkilendiklerini
anlatıyorlar.
2. Süit'in filmi "Carceri'nin Sesi"nı
4. Süit - Saraband
5. Süit - Lmut Mücadelesi
François Girard 4 v ılda tamamlanıyor.
Mımar Gio>anni Battista Piranesi'nın
ünlü Carcen gravürlen ile Bach'ın "en
üzgün süiti" arasında sanal bir karşılaş-
ma gerçekleştinliyor. Bach öldüğünde
30 v aşında olan Piranesi tüm ömrünü Ro-
ma cıvarlannda geçırmiş bir sanatçı:
Bach ıse Almanva sınırlannın dışına hıç
çıkmamış bın. Ancak bu fılmde. 250 yıl
sonra dönemlerine imza atmış iki büyük
sanatçı buluşuyor.
3. Süit'in yönetmeni Barbara VVillis
Sweete'nin. koreograf MarkMorris'in.
Bach'ın 3.çello süitinin çagnştırdıklannı
dansa dönüstüren ve vücutlann hareketıni
müziğin rıtimleriyle bütünleyen
"Merdhenlerden Düşerken" de Ma da
herbasamakta ver alıyor. Eser üzeri-
ne yaptıklan grup çalışması sonunda
fılme katkıda bulunan herkes bir esere
farklı açılardan bakmayı ve yeni şeyler
öğrenme> ı becermiş.
Bach'tan Esinlenmeler serisinde yer
alan tek konulu film çalışması. yönet-
men Atom Egoyan'a aıt. Egoyan
"Saraband" hakkında "\o-Yö Ma ile 4.
Süit üzerine bir filnı yapma teklifi gel-
diğinde, aklıma hemen iki şey gekli. Bi-
rincisi, cömert ruhundan çok etkilendi-
gim Yo-Yo ile karşüaşmaktı. Salonunda
oturmuş bana süiti çalarken dinlemek,
sadece müzikten değil. dink-v ki ile sanat-
çının v üz > ü/<? gelmesindeki çatışmadan
da etkilenmiştim. Yo- \o. her notada ne-
ler hissettiğimi anlamak için sürekli ifa-
demi inceliyordu, sanki çalabilmesi için
ne hissettiğimi bilmesi gerekiyordu*
1
di-
yor.
Kabuki oyuncusu ve buz patencisi
Belki bu fılmler içinde en farklı iki
sanatçıvn biraraya getıren NhFichınan'ın
5. Süitolmuştur. "L'mut.Mücadelesrnde
günümüzün en büyük Kabuki oyuncu-
su sayılan Tamasaburo Bando ile Yo-Yo
Ma zor bir çalışma dönemi geçirmiş-
ler. Anlaşabilecekleri ortak bir dilleri-
nin olmaması ve her iki sanatçının yo-
ğun çalışma tempolan bir araya gelme-
lerini olanaksız kılmış. Doğu-Batı. ge-
Ieneksel-e\ rensel gibi zıtlıklann karşıt-
lığından doğan bir ürün olduğu için de
belki tüm süitler arasında en ilgi çeki-
cisi.
6. Süit, birçello süiti olarak da diğer-
lerınden farklıdır. Yönetmen Patricia
Rozema'nın yorumuyla 5 telli bır viyo-
lonsel için bestelenmiş olan süitin fil-
mi "Altı Jest"te dünya buz pateni şam-
piyonlan Jayne Torvill ve Christopher
Dean ikilisi yer alıyor Buz patenini sa-
nat olarak görmek için spor hakkında es-
nek düşünebilmek gerekiyor. Bu süitin
her açıdan bakıldığında esneklik yansıt-
ması da eser ile ilgili bir başka boyut.
Buzun üsründe esneklik gerektiği gibi,
5 tellı yerine4telli bir çello ile eseri ça-
labilmek de aynca çellonun esnemesi-
ne neden oluyor. Yo-Yo Ma, Bach'ın 6.
Süiti'nde, süit formuna esneklik getir-
dığini söylüyor. Bunca insanın bir ara-
ya gelmesine olanak sağlayan Bach'ın
Çello Süitlen aslında müzik tarihinin
en yalnız eseri. Geride bıraktığı coşku,
yalnızlığın, yabancılaşmanın güzelliği-
nin beliımesi.
KÖŞEBENT
ENİS BATUR
Erol Akyavaş
Erol Akyavaş'ın resimleriyle ilk defa 1971 'de, or-
tak dostumuz Bilge Karasu'nun evinde karşılaştım.
O resimlerden özellikle biri, Bilge'nin "Çapavulun
Çattığı Çapanz" diye vaftiz ettiği ve üzerine dörtdört-
lük bir metin kaleme aldığı yapıt, içindeki başka bir
gezegenden gelmiş ya da prehistorya mağaralann-
dan fırlamış izlenimi yaratan tuhaf kedlleriyle, üzerim-
de anlatılması güç bir etki bırakmıştı.
Tanışıncaya dek geçen süre içinde başka resim-
leriyle de karşılaştım gerçi ama, yapıtını astl 1986'dan
sonra tanımaya başladım. Somut engel, Akyavaş'ın
New York'ta yaşamasıydı yıllardır; sık sık geliyordu
Türkiye'ye, gelgelelim bir dönemde yaptığı işleri özel
ve sınırlı bir çevre için bir dost evinde sergıleyip git-
tiği için, serüveni izlemek güçleşiyordu. Geçenlerde,
Betül Mardin'in evinde bu özel sergilerden kalma bü-
yüleyici bir resminı gördüm örneğin, öbürleriyle kar-
şılaşamadığım için ister istemez hayıflandım. Bir baş-
ka döneminden kalma bir portre çalışmasını, Röne-
sans tonlan taşıyan bir işini Ferit Edgü Gergedan ko-
leksiyonuna armağan etmişti, o diziden de görebil-
diğim tek parça bu olduydu.
Galeri Nev'le işbirliğine girdikten sonra, resimleri-
ni, başka çalışmalarını daha yakından izleme olana-
ğı doğdu. istanbul'daki ve Petersburg'daki birer ser-
gisinin katalog yazılarını yazmayı üstlendiğim için
evine. atölyesine gittirn bir dönem. işlerini sıcağı sı-
cağına görmek ve üzerlerinde tartışmak fırsatını bul-
dum.
Ne yazık ki hâlâ, elimizde retrospektif gelişimini gös-
teren bir kitap yok; bir umut, bunu biıiikte kotarma
olasıhğı var. Erol Akyavaş bağlamında iyiden iyiye
önemli, bu tür kataloğun oluşturulması: Serseri ma-
yın yol almış bir sanatçı güzergâhı söz konusu değil-
dir onda: halka halka genışleyen, kendi bilinçli uzay
geometrisini yaratan bir yapıttır kurduğu. Mimarlıkfor-
masyonundan gelme bir inşa disiplinı ile plastik dün-
yasını sanki baştan tasar(ım)lamıştır.
Çeyrek yüzyıl öncesine giden, temel geometrik
formlaıia didişmesi bana çarpıcı gelmişti: Leonar-
do'nun "Defterier"inden fırlamış bir modern karde-
şi vardı karşımızda, şüphesiz kendi dünya görüşü-
nün, inancının ve estetiğinin özellikleriyle Usta'dan
aynlarak, sözgelimi küpte Kâbe'yi de okuyarak.
Bilmeyenler olabilir: Erol Akyavaş'ta Islam bağlılı-
ğı, Türkiye'de siyasal Islam'ın gelişmesine endeksli
biçimde ortaya çıkmış değildi. Tasavvufa, Islam gi-
zemciliğinin kimı anahtar fıgürlerine her vakit derin
bir yakınlık duymuş, görsel haritasına hat sanatının,
bazı temet simgelerin mührünü vurmasına iştahla
açılmıştı. Başlangıçta, minyatür istifine çağcıl birop-
tikten eğilmiş, surlarla çevrili bir evrenin kozmolog-
yasının üzerine gitmişti. Meviânâ'yla. Hallacı Man-
sur'la kurduğu koyu ilişkiler ardından geldi.
Estetik/lman kutuplanndatartışırken, zaman zaman
gerildiğimiz, biribinmize karşı tırnaklanmızı çıkardığı-
mız oldu elbette; ama, camı kırmaya kalkışmadık. Her
şeyden önce Erol Akyavaş'la zordur bu: Hayatımda
rastladığım en zeki, esprili, daha önemlisi kibar in-
sanlardan bın. Mektuplannı saklıyorum, ondaki gizli
yazarı da gösterebilir ileride o havai fişek belgeler.
Erol Akyavaş'ın yapıtının bende derin ve sürekli bir
ilgi uyandırmasının tek nedeni estetik boyutu olma-
dı şüphesiz; bir o kadar da kavramsal içeriğinin çağ- ]
nsı egemendi yarattığı cazibede. Epeydir yeni sergi
açmadı Türkiye'de: bizi kendisine lyice susattı. Son
dönem ürettikleriyle bambaşka bir kavşağa yaklaş-
mış olabilir mı? Eldeğmemış labirentler keşfetmiş mi-
dir, kâğıdına kumaşına tutkuyla bağlı olduğu Hinde-
li'nde?
Ama once, seslenıyorum ona: Bir retrospektif ser-
ginın gerçekleşmesi olanaksız ve yorucu geliyorsa,
hiç değilse retrospektif bir kitap hazırlayamaz mıyız?
Bır "Erolnâme" için çok mu erken?
Kemal Tahir Günleri
• Kültür Servisi - Istanbul Büyükşehir
Beledıyesi'nın düzenledıgı Çeyrek Asır Sonra
Kemal Tahir Günleri bugün sona eriyor. Bugün
Istanbul Kültür ve Sanat Merkezi'nde saat 14.00'te
Cengiz Yazıcıoğlu. Agâh Oktay Güner, Baykan
Sezer. Hüsamettin Arslan. Sibel Arkonaç'ın
katılacağı ve M. Lütfi Şen'ın yöneteceği
"Günümüzde Kımlik ve Gelecek Tartışmalannda
Kemal Tahir" konulu toplantı yer alacak. Bu
toplantının ardından saat 16.00'da ise Hulkı
Aktunç'un yöneteceği. Atıf Yılmaz, Halit Refiğ,
Kenan Işık ve Erol Keskin'in katılacağt "Yerlı Bir
Kültür Ortamının Oluşmasında Kemal Tahir"
konulu toplantı gerçekleştirilecek.
17. ULUSLARARASIİSTANBUL HLM FESTIVAÜ
BUGUN
• Emek'de 12.00 ve 18.30'da Bahşiş için
Teşekkürler, 15.00'de Üstsüz Kadınlar Hayatlannı
anlatıyor. 21 30da Domuzun Kuyuya Düştüğü-.
izlenebilir.
• Fitaş'da 12.00 ve 18.30'da Çalınmış Anlar. 15.00
ve 21 30'da Ruhlann Giulietta'sı gösteriliyor.
• Alkazar'da 12.00 ve 18.30'da Yanlı Yüz, 15.00ve
21,30'da %100 Arabica yer aîıyor.
• Beyoğlu'nda 12.00'de Hou Hsiao-Hsienin
Pörtresi, 15.00te Yo-Yo Ma: 3-4. 18.30'da Yurttaş
ken Loach-Paul Cox'la Yblculuk, 21 30'da Yo-Yo
Ma: 5-6 izlenebilir.
• Sinemada 12.00'de Bal ve Küller. 15.00'te İyiUe
Kötünün Bahçesinde 18.30'da Çin Çikolatası.
21 30'da Mefîsto gösteriliyor.
• Modada 12.00'de BorunuÖttür. 15.00'te Seni
Sevmiyorum. 18.30'da Sağol Yaşam. 21.30'da
Ginger ve Fred yer alıyor.
• Özel Gd'sterimler Alkazar'da 10.00'da Allah
Zahmet Ejlesin. Beyoğlu'nda l zun Süren
Alacakaranlık gösteriliyor.
YARIN
• Emek'de 12.00 ve 18.30'da Albaj RedL 15.00'te
A\-na. 21 30'da VVdde izlenebilir.
• Fitaş'da 12.00 ve 18.30'da Y'abancı, 15.00 ve
21.30"da SatvTİcon gösteriliyor.
• Alkazar'da 12.00 ve 18.30'da Beşinci Me\sim,
!5.00'te Domuzun Kuyuya Düştüğü... 21.30'da
Üstsüz Kadınlar hayatlannı... yer alıyor.
• Beyoğlu'nda 12.00"de Hades, 15 OO'te Özgürlüğe
Doğru. yer alıyor.
• Sinemada 12.00'de Yanlış Saksmın ÇiçegL
15.00'te Mösyö Lange'ın Suçu 18.30'da LJyknsuzluk,
21.30'da Baba gösteriliyor.
• Modada 12.00'de VÎşne Hasadı. 15.00'e Ooğu
Sara>ı. Batı Saravi 18.30'da John Wayne'nin
Kı\Trması, 21.30'da Görüşme yer alıyor.
• Özel Gösterimler Teutonia'da 15Ö0'te semiha b.
unplugged dinlenebilir.