11 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 MART 1998 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 Ortaoyuncular'dan Ferhan Şensoy'un yazıp yönettiği yeni bir oyun: 'Çok Tuhaf Soruşturma' 9 yd hapisten sonra 'Pardon' NURDAN CİHANŞÜMUL Faili meçhul cinayetler, soruş- turma sırasında kaybolan masum insanlar, dışarda elini kolunu sal- layarak gezen çete mensuplan, ka- tiller, hapishanelerde mahkûmla- ra yapılan eziyetler, açlık grevle- ri, ölüm oruçlan... Son dönemde eski Bavrampaşa Cezaevi Savcısı Necati Özdemir'in cezaevleriyle ilgili ilgınç açıklamalan, ülkemiz gerçeğini bir kez daha gözler önü- ne serdi. Ferhan Şensoy da hapis- haneleri dolaşarak, cezaevleri ger- çeğini ele alan yeni bir oyun yaz- dı. 13 Marftan itibaren sahnelene- cek olan 'Çok Tuhaf Soruşturma" ısımlı oyunda yanlışlıkla hapse düşen ve suçsuz oldugu halde 9 yıl içerde yatan, bu süre içinde suçsuzluğu anlaşılarak salıverilen Ibrahim Şaürın ve iki masum ar- kadaşının başından geçen tutuk- lanma, soruşturma ve hapis süre- ci ıçindeki durumlan ele alınarak ülkemizdeki adalet mekanizması, hapishanelerdeki uygulamalar ve insan haklan ihlalleri eleştiriliyor. Ferhan Şensoy'un yazdığı, yö- nettiği ve oynadığı 'Çok Tuhaf So- ruşturma' isimli oyunda usta oyuncu Tuncel Kurtiz ve eski bir ortaoyuncu Baykal Kent'in yaru sıra Rasim Öztekin, Levent Ünsal, Ali Çatalbaş. Parkan Özruran, Er- kan Üçüncü. Ozkan Aksu v e Say- gm Delibaş rol alıyor. Kostüm ta- sanmını Ferhan Şensoy'un üstlen- dığı oyunun dekor tasanmını Sa- im Bugay yapıyor. Çiçek yetiştiren müdür Ferhan Şensoy, Türkiye'de ben- zeryanlışlıklann çok olduğunu ve polısin kimı adamlan yakalayarak bazı suçlan kabul ettirmesinden yola çıkarak, 1.5 yıl kafasında kur- muş öyküyü. Yaşadığı en büyük tesadüf ise oyunu bitiımek üzerey- ken oyunda anlattıklannı doğru- layan bir gazete haberi: "Geçen ekim ayında bir gazete haberi oku- dum. Burada. adamın birinin as- ker dağıtımı olmuş. giderken An- kara'da tutuklandıgı yazryordu. Adam etindeasker kâğıdı veizni ol- masuıa rağmen ruruklanmış. Ka- rakolda üç gün dayak yedikten sonra polis. değişik suçlar yöneite- rek 'Sen bunlan imzala, mahke- mede her şey ortaya çıkar' demiş. Adam da zaten böyle bir suç işle- mediği için imzalamak zorunda kalmış. Derdini anlatamadan 24 yıl ağırhapiscezasiyla içeri girmiş. Dokuz yıl içerde kaldıktan sonra isegerçek suçlu veörgüt yakalana- rak bu adamın suçu düşmüş ve adama 'Pardon' demişler. Adam, hapisten çıkınca Sürt'e askere git- miş. Kafamda her şey hazırdı. bu haberi de okuduktan sonra oyuna yalnızca askeıük hikâyesini ekle- dim." Şensoy, oyunun yaam süresi boyunca tume sırasında uygun yerlerde E tıpi cezaevlerini gez- miş: "Ora>- agittiğimdesezgflerinı- lebir şe>ler anladım,turist gjbi gh- tiğinizde, onlarla otunıp ça> içtiği- nizdeonlann yaşadıklannı çok an- layamazsınız. Aynca herkes bir- denbire suçunu, neden orada ol- duğunu anlatmak istemiyor. Bun- lan konuşmak istemKorlar. Fark- lı insanlar, aynntılar gördüm. Ör- neğin hapishane müdürierinin odası çiçeklerie, bitkileıie dolu. Biz deoyunda kendini tamamen çiçek yetiştirmeye adamış bir müdür canlandırdık. Bu hapishane mü- diirü. çekirdekten maltaeriği ve başka çiçekkr yetiştirryor. Ara sı- ra da '7. koğuştan yoklama alına- bildi mı' diye soruyor. CHaylarla başa eıkamay acağını düşünerek 0- gilenmiyor zaten. Gardiyanlar ve • Ferhan Şensoy'un hapishaneleri dolaşarak cezaevleri gerçeğini ele aldığı 'Çok Tuhaf Soruşturma' 13 Mart'tan itibaren sahnelenecek. Oyunda yanlışlıkla hapse düşen ve suçsuz olduğu halde 9 yıl içerde yatan, bu süre içinde suçsuzluğu anlaşılarak salıverilen îbrahim Şatır'ın ve iki masum arkadaşının başından geçen; tutuklanma. soruşturma ve hapis süreci içindeki durumlan ele alınarak ülkemizdeki adalet mekanizması, hapishanelerdeki uygulamalar ve insan haklan ihlalleri eleştiriliyor. Ferhan Şensoy'un adalet mekanizmasını eleştirdiğj oyunda Tuncel Kurtiz ve Rasim Öztekin de oynuyor. (Fotoğraflar: KADER TUĞL A) ikinci müdürier arasında rüşvet mekanizması çalışıyor. Herkes; 'Ben almam ama alanlar \ar' di- yor. Bu da son zamanlarda Bay- rampaşa Cezaevi Müdürü otayıy- la gazeteye yansıdı ve böylece bu olaylann içerde olduğu da netlik kazandL" 'Çok Tuhaf Soruştunna'da sahne gerisinde bir de Karagöz perdesi kullanılarak resimler. fo- toğraflar ve mahkûmlann sorgula- malannın yanı sıra hapishaneye trenle gidişleri de yansıtılacak. "tkinci sahnede mekâmmız fa/la ve sürekli sahne değiştiğj için pra- tik bir çözüm gerekhordu. Biraz da geleneksel tiyatroya. ortaoyu- nuna yaklaşarak bir Karagöz per- desi kullanıyoruz. İkinci perde mahkûmlann hapishaneye götü- rülüşleriyle başbyor. Perde sistemi geuşince mahkûmlann hapishane- yetreıüegidişlerini film olarakçek- tik. Aynca ekranımız olduğu için soruşturmalar \ideoya alınarak büyük görüntüler haUnde ekrana yansıtüacak." Oyunda emniyet amiri ve yar- dımcısını Tuncel Kurtiz ve Baykal Kent oynuyor. Fizikleri ve oyun- culuklanyla başka bir boyut getı- nyorlar oyuna: "Tuncel Kurtizçok yarancı biroyuncu. Rejideoyuncu- nun bir şey ler getirmesi esastir ve yonetmene oldukça \ardımcı olu- yor. Tuncel o> una o kadar çok şey kaüyor ki. benim deyönetmen ola- rak aklıma başka delilikler geli- yor." 'Çok Tuhaf Soruşturma'nın ne- redeyse sezonun ortasında başla- masının nedenı Kültür Bakanlı- ğı'nın yaptığı yardımlann gecik- mesi ve geçen yıl Tiyatro Festiva- lı'nde prömiyen gerçekleştınlen 'Haklun Taner Kabare'nın sezon başında sahnelenmesi. Şensoy'a göre Türk tıyatrosunun yaşadığı en büyük sorunlardan bıri gazete ılanlan: "Devletyardımınınproje şekline dönüşmesi bir şey degiştir- miyor. Bazı tiyatrolar aynı oyunla- n sahnelemek için gazete ilanlan veriyorlar. De\ letin bize \erdiğipa- ra da üç-dört haftalık gazete ilanı- nı ancak karşılıyor. Biitün tiyatro- lar ilan parası ödemeye çahşıyorlar. Salonsorunufalan yok,Türk tiyat- rosunda en büyük sorun gazete ilanlandır. Bir hafta boyunca pa- ra topluyoruz ve cuma günü bun- lan ilana veriyoruz. Bazı gazeteler hâlâ sinemalan ve nöbetçi eczane- leri veriyor. Sadece tiyatrolardan kibrit kutusu kadar yere dünyanın parasını alıyorlar. İstanbul'daki o- tuz tane tiyarnn u da bir sürunda verseler. biz de bu ilan derdinden kurrulsak çokhi olur. De>1etinyar- dımı mekanizmanın yanhş işleyi- şinden dolayu tiyatrolar ancak se- zon sonuna doğru oyun çıkarabi- Byorlar." Ferhan Şensoy. Kültür Bakanlı- ğf nın tiyatrolara yaptığı yardım Hong-Kong'dayasaktango Wong Kar -VVai'nin 'Happy Together" adlı filminden. Kültür Servisi - Doksan dokuz yıl süren biraynlıktan sonra 1997 Temmuzu'nda yeniden Çin'e bağlanan Hong-Kong. yeni efendisinin etkisini hemen ertesi gün, üstelik sinemada hissetti; yeni Çin yönetimi ünlü yönetmen VVong Kar-VVai'nin "Happy Together1 " adlı son fîlminin afişlerinı 'müstehcen' olduğu iddiasıyla indirtti. Hong-Kong özellikle 70'lı yıllardan itibaren gelişmeye başlayan ve 80'lerin ortalannda sanatsal ve ticari bir patlamaya ulaşan. son derece canlı ve dinamik bir sinemaya sahip. Bir yandan John VV'oo, Tsui Hark gibi karate sinemasını yenileyen: öte yandan Staniey Kwan, Ann Hui gibi melodram türüne hayat veren bir dizı sinemacı. sansür konusunda son derece liberal bir politikanın da izlenmesiyle, bu sinema mucizesinin yaratılmasında rol oynadılar. Ülkemizde. "Chunking Express" ve "Diişkün Melekler" adlı filmleriyle tanınan Wong Kar-Wai ise daha genç bir kuşağin önde gelen isimlerinden biri: son derece cesur ve denemelere açık bir sinemacı. Ünlü yazar Manuel Puig'in ülkemizde yayımlanan "Buenos Aires Macerası'" adlı romanından uyarladığı son filmi "Happy Together", ilışkilerindekı monotonluğu aşmak için Arjantin'e giden eşcınsel bir çiftin aşk, yalnızlık, hüzün. ihanet ekseninde dönen öykülerini. erotik ve şiirsel bir dille anlatıyor. Geçen yıl Cannes Film Festivali'nde En lyı Yönetmen Ödülü'nü kazanan ve başrollerinı Tony Leung (Cyclo) ve Leslie Cheung(Elveda Cariyem) gibi ünlü iki pop yıldızının oynadığı bu çarpıcı Fılmın afışi de temasına uygun olarak birbirine sanlmış çıplak erkek bedenlerini sergiliyordu. Eşcinselliği hâlâ tabu sayan Çin, Hong-Kong'la birleşmenin ertesinde ilk sansür karannı uygulayarak afişlerinı toplattırdı Filmın uluslararası başansı ve gelebılecek tepkıler, şimdilik daha ciddı bir yasaklamayı önlediyse de, Hong-Kong ilk yarasını sınemadan almış oldu. Bu tartışmalı ve çarpıcı film, bu yıl 18 Nisan-3 Mayıs tarihleri arasında gercekleştirilecek 17. Uluslararası Istanbul Film Festivali'nin programında yer alıyor. sisteminden de hayli şikâyetçi. "Yapılan yardım projeye yönettk olduğunda bizden haziran veya temmuz ayında mıtnda oyııay acak oyuncularla yapılan sözleşmeleri, daha proje safhasındayken maaş- lan, dekorun kaça çıküğını söyle- memizi istiyorlar. Nereden bilebi- lirim ki? Kabaca birşey ler yuzryor- sunuz, o yazdıgımz da hiçbir za- man çıkmryor zaten. Bizim bir kadromuz var, onlarla sözleşme imzahyoruz. O dosyada yer alan oyunculann bir kısmı bu oyunda yer almıyor ve o dosyada Tuncel KurnVin ismi yok. Benim akhma birdenTuncel Kurtiz geldi. Onun- lada ancaksonbaharda konuşabi- ürim. Bu dosyalardan çok, oluş- muş beOi kriterier var. A grubu ti- yatrolar, B grubu tiyatrolar. Bizim gibi. Kenterler gibi 12 ay boyunca salon kirası ödeyip İstanbul'da \-ar- lık sürdüren tiyatrolann daha faz- la para alması gerekir. Istanbul'da on beş gün oynayıp salon kirası ödemeyen, tume yapan. yıkia üç ay oyun oynayan tiyatro daha az yardım almahdır. Aynca oyunun ismini değiştinne hakkınız da yok. Daha sonra benim akhmadaha ya- raOabirfıkirgelemezmi? BİTOJTI- nun prömiyerine kadar yarancıb- ğmız de\*am etmeli. Ben 13 Mart gecesine kadar aklıma gelecek her türlü yaratKiltğ] kullanmalıy ım." Dekor SaimBugay'm Bu oyunda dekoru kendisinin yapmak istemediğini söyleyen Şensoy. Saim Bugay'a vefa borcu olduğunu ve onun gibi kendi ka- fasına uyan, kendisiyle aynı çizgi- de olduğunu düşündüğü insanlar- la çahşmayı tercih ettiğini söylü- yor: "Şahlan da Vururlar'm de- koru da Saim Bugay'a aitti. Kre- asyonunu kendisi yapmadıgı için Bugay bana bir kâgıda çizdi. An- cak hiç paramız >oktu. Bunu söy- leyince ne yaparsanız yapıa dedL Biz de grrrik bir demirciye yaptir- dık. İlkzamanlarda ilanlara dekor Saim Bugaydiye yazınca çok sinir- lendi ve ben yapmadığım bir tşe imzaatmam,dedL tsminisiklikbiz de. 'Şahlan da Vururlar' beşinci yıhnda kapalı gişe oynarken Saim Bugay ' Ya. dekoru da biz yaptık a- ma hiçbir yerde adımız çıkmadr dedL Saim Bugayia böyle bir anekdotumuz var. Saim Abi'ye böyle bir dekor \aptinbk, amaya- raücıhğına beş kuruş verememiş- tik. Böyle de bir vefa borcumuz ol- duğunu düşündük.*1 Oyun yazarlığı, oyunculuk ve yönetmenliği bir arada sürdüren Şensoy'a göre bu, bir üslup bütün- lüğü doğuruyor. Oyunun dekoru- nun kalabalık olması ve uygun sahne bulmanın zor olması nede- niyle adım adım Anadolu turnesi- ne çıkmasının güç olduğuna dik- kat çekiyor: "Uygun sahne bul- makta zorlanacağö. Oyıınu dekor nedeniy k her sahnede oy nay ama- yız. lzmir. Ankara olacak. Stan- "dartbiçimdetiyatrolaryok. Baztii- lerde Sabancı Kültür merkezleri var. Anadolu'da bu merkezler dı- şında bir standart yok. Devletin yaptığı kültür merkezleri birbirini tutmuyor. Hiçbir mimar hayann- da iki defa tiyatro inşaatı yapma- dıgı ve bunu yaparken birtiyatro- cuyadanışmadığı için böyienyum- suz salonlar var." Ferhan Şensoy bu projeden son- ra eşi Derya Baykal için tek kişi- lik bir kadın oyunu yazacak: "Türkiye 'de tek kişilik oyunlaroy- nayan kadın oyuncu çok fa/la de- giL Derya'nm tek kişilik oyun tec- rübesi var. Biraz onu iyi tamyarak dertediğim bir oyun bu. Biranlam- da ev kadını sanatçı Derya'nm bi- rebirhikâvesL" BUAŞAMADA ŞUKBAN KURDAKUL Yıldn Kentep'le Bli Yıl Düşündürmenin de ustası Melih Cevdet, bir konuşmasında, kum saatinin bulunmasından da önce insanoğlunun rahatını kaçıran süre kavra- mına iki sözcükle kafa tırtar gibiydi. "Benim zamanım." Yıldız Kenter'in son oyunundaki Maria Cal- las'la kendi gerçeğinden yarattığı yeni insan al- dı götürdü beni Melih'in bu başkaldırı tümcesi- ne. Izleyenler doğrulayacaktır, evrende karşılığı bu- lunmayan başka bir zamana özgü olanda alışa- geldiğimiz süre kavramı uçup gitmişti elimizden. Bizdik kuşkusuz. Istesek saatimize de bakabilir, şubat ayının hangi gününde olduğumuzu da sorabilirdik ken- dimize. Ama o günün, o saatlerinde yörüngesine girdi- ğimiz Yıldız Kenter zamanıydı. Devingenliği, bildiğimizden ayrı doğası, çağn- şım kaynaklan, geçmişle siirüp giden arasında- ki bağlan, bağımsızlığıyla artık bizim olan Yıldız Kenter zamanı. ••• Nunıllah Ataç bir yazısında "Muhsin Ertuğrul bu ülkede tiyatronun seyirciye inmesini isteme- di. Seyirciyi tiyatroya yükseltmek istedi" diyerek (Son Havadis 5 Ekim 1954, Ataç Tiyatroda 1. bas. 1963, sf. 113) var olma aşamasında tiyatro sa- natını darlaştıracak tehlikeleri anımsatıyordu. Darülbedayi'nin (Şehir Tiyatrosu) kuruluş tari- hine bakalım: 1914... Bu seksen dört yıllık dönemin otuz dört yılı ara- yış evresidir. Yazannı yaratacaksın, oyuncusunu yaratacak- sın, rejisörünü, sahne tasanmcısını, çevirmenini, eleştirmenini yaratacaksın. Tümünün üzerinde Yahya Kemal'in dediği gibi, "ulusal bir tiyatro di- lin" olacak. Afrfe Jale, Bedia Muvahhit, Neyyire Neyir vb. variıklannı ortaya koyan kahraman "ilk"\er\ içinde taşıyan seksen dört yılın ellisinde birlikte- yiz Yıldız Kenter'le... Yağmurcu'dan, Salıncakta İki Kişi'den Raşa- mon'a, Nalınlar'dan, Derya Gülü'nden Ben Ana- • dolu'ya. Maria Callas'a kadar süren uzun bir ko- şu. Anımsamakla bile başı dönüyor insanın. Bu bitmeyen koşuda sahne aşamasından ön- ceki süreci şöyle yansıtıyor bize Yıldız: "Her oynadığım kişiyi iyi tanımaya, anlamaya, sonra da o kişiyi kendi içimde arayarak parça parça ele geçirip özdeşleşmeye özen göster- dim... Çünkü ne olursa olsun bu kişileh seslen- direcek, onlara can, ruh, heyecan, hareket geti- recek olan saz bendim. Seslendirdiğim herpar- çayı, bu bir tek, ama çoksesli enştrümanımla yo- rumlamak zorundaydım." Duygulanm ağır bastığı iç\n yazrruyorum. Yıldız gibi sanatçılann tarihi', tiyatromuzun data- rihidir. Ve ilerleme bilincimizin, çağdaşlaşma sa- vaşımızın toplumsal/siyasal yapıda oluşturduğu degişmelerden ayn düşünülemez. Yönetmen James Algar öldü • KüHür Servisi - Walt Disney'ın en popüler filmlerinin yapımcısı ve yönetmeni James Algar yaşama veda etri. Disney'de 43 yıl boyunca çalışan Algar. 85 yaşındaydı. Show White and the Seven. Dwarfs, Bambi, Thu Wonderful World of Disney gibi programlarda çalışan Algar, 1934 yılında Disney'de animatör olarak çalışmaya başlamıştı. Bu süre içinde Micky Mouse'u ve Bambi'yi yöneten Algar, Legend of Lobo, ve Incredible Journey gibi • hayvan maceralan anlatan filmler yazmış, Disney True Life macera serisi ile Oscar ödülü kazanmıştı. 12. Soul Train Müzik Ödüllerl' verildi • Kültür Servisi- 12. Soul Train Müzik Ödülleri sahiplerini buldu. Önceki gün düzenlenen ödül töreninde Whitney Houston, 'Yaşam Boyu Başan Ödülü'ne layık görülürken, blues şarkıcısı Erkyha Badu da dört ödül birden aldı. Mildred Mama' Jones, Polo Lounge'da • Kültür Servisi - Polo Lounge'da caz ve blues ziyafeti devam ediyor. Üç ayı aşkın süredir Polo Lounge'da sahne alan Cissandra, bayrağı deneyimli meslektaşı Mama Jones'a teslim ediyor. Altı ay sonra tekrar Polo Lounge'a geri dönen Mama Jones, 8 Mart Cumartesi akşamı saat 21.00'de zengin repertuvan ile dinleyicisiyle buluşacak. Yatımıılara Dişkin Çok Taraflı Anlaşma: Arkadaş mı? Düşman mı? VECDtSAYAR Bir süredir Avnıpa kamuoyunda hararetle tartışılan bir sorun var: AM1 yani "Accord Multilateral sur rinvestissement". Türkçesi: "Yatmmlara Ihşkin Çok Taraflı Anlaşma". Isterseniz, YİÇTA diyebilirsiniz. Avrupa'da tüm sanat alanlanndaki sivil top- lum kuruluşlan toplantılardüzenliyor, çağn- lar yayımlıyor. Fransa, her zaman olduğu gi- bi bu işte de başı çekiyor. Tabii Türkiye'nin de bu konudaki tavn öğrenilmek isteniyor. Kültür Bakanlığı'na iletilen soru, doğallıkla yanıtsız kalıyor. Allah'tan Kültür Bakanımtz Cumhurbaşkanımızla birlikte Fransa'ya geli- yor da orada konunun önemini kendisine an- latmak olanağmı buluyoruz. Görsel-işitsel alanm sorunlanna duyarlı yaklaşımı ile tanı- nan Fransız Kültür Bakanı'nın bu konuda Türkiye'nin tavnnı öğrenmek isteyeceğini tahmin ediyoruz çünkü. Ve Fransız Kültür Bakaru CatherineTrautmann Kültür Bakanı- mızın yaklaşımını çok olumlu bulduğunu ak- tanyor bize daha sonra. Dileyelim ki Kültür Bakanlığımız bu kez Türkiye'nin geleneksel tavn dışmda bir yak- laşım sergiler ve Avrupa camiası içinde aktif bir rol üstlenir Fransa'mn yanıbaşında, AMl'ye "kültürelistisna" getirilmesi doğrul- tusunda verilen mücadelede. Tabii ış, Kültür Bakanlığı ile bitmıyor. Çün- kü AMI, adından da anlaşılacağı üzere temel- de ekonomik bir anlaşma. Çalışmalan OECD (Ekonomik Kalkınma ve lşbirliğı Örgütü) ta- rafından yürütülüyor. Amerika'nın başını çektiği, 29 sanayileşmiş ülkenin üyesi bulun- duğu OECD örgütüne Türkiye de üye. Dola- yısıyla hazırlanmakta olan ve büyük bir ola- sılıkla nisan sonunda Bakanlar Konsevi'nin onayına sunulacak olan "Yanrunlara llişkin Çok Taraflı Anlaşma" konusunda oy hakkj- na sahip. Bu nedenle de Türk hükümetinin bir bütün olarak bu konuda bir tavır belirlemesi gerekiyor. Doğaldır ki her türlü sınırlamanın. Ameri- kan sermayesinin önündeki bütün engellerin kaldınlmasını hedefleyen bu anlaşma metni- ne Türk ekonomisinı yönlendiren bakanlann hiçbir itırazı olamaz. Zaten bizim yasalan- mız Ozal'la birlikte Amerikalılara bütün ka- pılan açmış durumda. Koruyoıcu hiçbir önlem de yok. Tek bir önlem vardı: Türk fîlmlerine uygulanan "rüsum muafiyeti". Onu da bu hü- kümet halletti! Paris'te teknik düzeydeki görüşmelere ka- tılan OECD Büyükelçilığimiz ise pek anlam veremedığim bir iyimserlik içinde. "Bu an- laşma yalnızca ekonomik yaünmlarla UgilL Zaten kültürel konularda anlaşmaya bir 'is- tisna° maddesi konulması yönünde bir göriiş jvar" deniliyor. Ama Avrupa kamuoyu- nu ayağa kaldıran sanatçılar "evham" içinde. AMI niçin 'düşmarT Geçenlerde. Le Monde'da "AMI: Düş- man" başhklı bir yazısı yayımlanan. eski Kül- tür Bakanı Jack Lang. "Dünyavi yok etmek için harekete geçen korkunç mekanizma. ulus- lararası kuruluşlann koridoriannda Ueıiiyor" diye başladığı yazısında, AMI'yi "uluslann kendi yolunu çizmesine. bağımsız yaradcıhğ}- na karşı birsaldın" olarak nitelendiriyor. Gerçekten de AMI'den olumsuz biçimde etkilenecek alan. yalnızca kültür alaru değil. Kamu yaran doğrultusunda korumacı önlem- ler içeren tüm ulusal yasalar geçersiz olacak; bu anlaşma şu andaki içeriği ile imzalanırsa. Ulusal sanayinin, işgücünün, çevre değerle- rinin korunması tehlikeye girecek. Lang'a gö- re "toplumsal adalet yönünde yüz yıThk bir mücadelenin bir kalemde silinmesini" getire- cek bu anlaşma. Kültürel alanda ise dünyanın Amerikan kültürüne karşı direnen son kalelerin düşme- si anlamına gelecek. Çünkü her türlü koruyu- cu önlem geçersiz olacak. Amerika, GATT yani uluslararası serbest ticaret anlaşması ile ciddi kazanımlar elde et- miş, kültürel alanda ise Fransa'mn direnişi karşısmda gerileyerek, anlaşmaya "kültürel istisna" maddesinin girmesiri İcabul etmek zorunda kalmıştı. Şimdi kapıdan giremediği eve bacadan girmeye çalışıyor. AMl'ye bütünü ile karşı çıkmak, bugünkü dünya ekonomisi koşullannda pek mümkün görünmüyor. Ama en azından kültür, eğitim, çevre gibi konularda ulusal değerlerini koru- maya kararh görünüyor bazı ülkeler. Fran- sa'mn yanında yer alan ülkelerin başında Ka- nada geliyor. Pek çok ülkede kültür bakanlık- lan ile ekonomiden sorumlu bakanlıklar ara- sında göriiş aynlığı var. Bunlann hangisinde kültürbakanlan ağırlıklanru koyup hükümet- lerinin "kültürel istisna" yönünde oy kullan- malarını sağlayacaklar, bunu önümüzdeki günler gösteTecek. Kükür-sanat alanındaağırlığı olan sivil top- lum kuruluşlan, geçenlerde Paris'te Odeon Avrupa Tiyatrosu'nda bir toplantı düzenledı- ler. Hemen tüm Avrupa ülkelerinin temsilci- leri. sanatçılar katıldı bu toplantıya. Ama ba- şı sinemacılar çekiyordu. Sanatçılar ve sayı- sız sanat kuruluşu. Bertrand Tavernier'den !VL Gutierrez Aragon'a. Jeanne Moreau'dan Fraocesco Waseüi'ye uzanan seçkin bir top- luluk. Her biri söz alarak AMFye karşı tep- kilerini dile getirdi. Bakalım toplantıya "mi- Utan" bir mesajla kanlan Ken Loach'un kay- gılanna, Blair hükümeti ne ölçüde katılacak. Almanya'nın ise Amerika'nın çizdiği politi- kaya karşı çıkması pek mümkün görünmüyor. Sanatçılann yanı başında oturan Fransız Kül- tür Bakanı, tüm içtenliği ile sanatçılann gö- rüşüne katıldı ve hükümetinin "kültürel istis- na"dan asla fedakârlık ermeyeceği sözünü verdi. Jack Lang ise salonda oturuyordu. Bi- ri eski, biri yeni iki kültür bakanı aynı dava için el ele vermişti. "Demokratik sol" bir ba- kanın "sosyaldemokrat* birbakanla aynı çiz-" gide görünmekten, "öcü"den korkar gibi korktuğu ülkeler için ibret verici bir tablo de- ğil mi? Her neyse. umudumuz o ki. "sağdu- yu" üstün gelir ve OECD'de oluşacak son merinde "kültürel istisna"ya yer verilir. Peki neden bu kadar tepki göstenyor sanat- çılar? AMl'nin kültürle, sanatla ne alıp vere- mediği var? Dilerseniz bunu da ikinci yazı- mızda anlatalım.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle