Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 MART 1998 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
Ortaoyuncular'dan Ferhan Şensoy'un yazıp yönettiği yeni bir oyun: 'Çok Tuhaf Soruşturma'
9 yd hapisten sonra 'Pardon'
NURDAN CİHANŞÜMUL
Faili meçhul cinayetler, soruş-
turma sırasında kaybolan masum
insanlar, dışarda elini kolunu sal-
layarak gezen çete mensuplan, ka-
tiller, hapishanelerde mahkûmla-
ra yapılan eziyetler, açlık grevle-
ri, ölüm oruçlan... Son dönemde
eski Bavrampaşa Cezaevi Savcısı
Necati Özdemir'in cezaevleriyle
ilgili ilgınç açıklamalan, ülkemiz
gerçeğini bir kez daha gözler önü-
ne serdi. Ferhan Şensoy da hapis-
haneleri dolaşarak, cezaevleri ger-
çeğini ele alan yeni bir oyun yaz-
dı. 13 Marftan itibaren sahnelene-
cek olan 'Çok Tuhaf Soruşturma"
ısımlı oyunda yanlışlıkla hapse
düşen ve suçsuz oldugu halde 9
yıl içerde yatan, bu süre içinde
suçsuzluğu anlaşılarak salıverilen
Ibrahim Şaürın ve iki masum ar-
kadaşının başından geçen tutuk-
lanma, soruşturma ve hapis süre-
ci ıçindeki durumlan ele alınarak
ülkemizdeki adalet mekanizması,
hapishanelerdeki uygulamalar ve
insan haklan ihlalleri eleştiriliyor.
Ferhan Şensoy'un yazdığı, yö-
nettiği ve oynadığı 'Çok Tuhaf So-
ruşturma' isimli oyunda usta
oyuncu Tuncel Kurtiz ve eski bir
ortaoyuncu Baykal Kent'in yaru
sıra Rasim Öztekin, Levent Ünsal,
Ali Çatalbaş. Parkan Özruran, Er-
kan Üçüncü. Ozkan Aksu v e Say-
gm Delibaş rol alıyor. Kostüm ta-
sanmını Ferhan Şensoy'un üstlen-
dığı oyunun dekor tasanmını Sa-
im Bugay yapıyor.
Çiçek yetiştiren müdür
Ferhan Şensoy, Türkiye'de ben-
zeryanlışlıklann çok olduğunu ve
polısin kimı adamlan yakalayarak
bazı suçlan kabul ettirmesinden
yola çıkarak, 1.5 yıl kafasında kur-
muş öyküyü. Yaşadığı en büyük
tesadüf ise oyunu bitiımek üzerey-
ken oyunda anlattıklannı doğru-
layan bir gazete haberi: "Geçen
ekim ayında bir gazete haberi oku-
dum. Burada. adamın birinin as-
ker dağıtımı olmuş. giderken An-
kara'da tutuklandıgı yazryordu.
Adam etindeasker kâğıdı veizni ol-
masuıa rağmen ruruklanmış. Ka-
rakolda üç gün dayak yedikten
sonra polis. değişik suçlar yöneite-
rek 'Sen bunlan imzala, mahke-
mede her şey ortaya çıkar' demiş.
Adam da zaten böyle bir suç işle-
mediği için imzalamak zorunda
kalmış. Derdini anlatamadan 24
yıl ağırhapiscezasiyla içeri girmiş.
Dokuz yıl içerde kaldıktan sonra
isegerçek suçlu veörgüt yakalana-
rak bu adamın suçu düşmüş ve
adama 'Pardon' demişler. Adam,
hapisten çıkınca Sürt'e askere git-
miş. Kafamda her şey hazırdı. bu
haberi de okuduktan sonra oyuna
yalnızca askeıük hikâyesini ekle-
dim."
Şensoy, oyunun yaam süresi
boyunca tume sırasında uygun
yerlerde E tıpi cezaevlerini gez-
miş: "Ora>-
agittiğimdesezgflerinı-
lebir şe>ler anladım,turist gjbi gh-
tiğinizde, onlarla otunıp ça> içtiği-
nizdeonlann yaşadıklannı çok an-
layamazsınız. Aynca herkes bir-
denbire suçunu, neden orada ol-
duğunu anlatmak istemiyor. Bun-
lan konuşmak istemKorlar. Fark-
lı insanlar, aynntılar gördüm. Ör-
neğin hapishane müdürierinin
odası çiçeklerie, bitkileıie dolu. Biz
deoyunda kendini tamamen çiçek
yetiştirmeye adamış bir müdür
canlandırdık. Bu hapishane mü-
diirü. çekirdekten maltaeriği ve
başka çiçekkr yetiştirryor. Ara sı-
ra da '7. koğuştan yoklama alına-
bildi mı' diye soruyor. CHaylarla
başa eıkamay acağını düşünerek 0-
gilenmiyor zaten. Gardiyanlar ve
• Ferhan Şensoy'un hapishaneleri dolaşarak cezaevleri
gerçeğini ele aldığı 'Çok Tuhaf Soruşturma' 13 Mart'tan itibaren
sahnelenecek. Oyunda yanlışlıkla hapse düşen ve suçsuz olduğu
halde 9 yıl içerde yatan, bu süre içinde suçsuzluğu anlaşılarak
salıverilen îbrahim Şatır'ın ve iki masum arkadaşının başından
geçen; tutuklanma. soruşturma ve hapis süreci içindeki durumlan
ele alınarak ülkemizdeki adalet mekanizması, hapishanelerdeki
uygulamalar ve insan haklan ihlalleri eleştiriliyor.
Ferhan Şensoy'un adalet mekanizmasını eleştirdiğj oyunda Tuncel Kurtiz ve Rasim Öztekin de oynuyor. (Fotoğraflar: KADER TUĞL A)
ikinci müdürier arasında rüşvet
mekanizması çalışıyor. Herkes;
'Ben almam ama alanlar \ar' di-
yor. Bu da son zamanlarda Bay-
rampaşa Cezaevi Müdürü otayıy-
la gazeteye yansıdı ve böylece bu
olaylann içerde olduğu da netlik
kazandL"
'Çok Tuhaf Soruştunna'da
sahne gerisinde bir de Karagöz
perdesi kullanılarak resimler. fo-
toğraflar ve mahkûmlann sorgula-
malannın yanı sıra hapishaneye
trenle gidişleri de yansıtılacak.
"tkinci sahnede mekâmmız fa/la
ve sürekli sahne değiştiğj için pra-
tik bir çözüm gerekhordu. Biraz
da geleneksel tiyatroya. ortaoyu-
nuna yaklaşarak bir Karagöz per-
desi kullanıyoruz. İkinci perde
mahkûmlann hapishaneye götü-
rülüşleriyle başbyor. Perde sistemi
geuşince mahkûmlann hapishane-
yetreıüegidişlerini film olarakçek-
tik. Aynca ekranımız olduğu için
soruşturmalar \ideoya alınarak
büyük görüntüler haUnde ekrana
yansıtüacak."
Oyunda emniyet amiri ve yar-
dımcısını Tuncel Kurtiz ve Baykal
Kent oynuyor. Fizikleri ve oyun-
culuklanyla başka bir boyut getı-
nyorlar oyuna: "Tuncel Kurtizçok
yarancı biroyuncu. Rejideoyuncu-
nun bir şey ler getirmesi esastir ve
yonetmene oldukça \ardımcı olu-
yor. Tuncel o> una o kadar çok şey
kaüyor ki. benim deyönetmen ola-
rak aklıma başka delilikler geli-
yor."
'Çok Tuhaf Soruşturma'nın ne-
redeyse sezonun ortasında başla-
masının nedenı Kültür Bakanlı-
ğı'nın yaptığı yardımlann gecik-
mesi ve geçen yıl Tiyatro Festiva-
lı'nde prömiyen gerçekleştınlen
'Haklun Taner Kabare'nın sezon
başında sahnelenmesi. Şensoy'a
göre Türk tıyatrosunun yaşadığı
en büyük sorunlardan bıri gazete
ılanlan: "Devletyardımınınproje
şekline dönüşmesi bir şey degiştir-
miyor. Bazı tiyatrolar aynı oyunla-
n sahnelemek için gazete ilanlan
veriyorlar. De\ letin bize \erdiğipa-
ra da üç-dört haftalık gazete ilanı-
nı ancak karşılıyor. Biitün tiyatro-
lar ilan parası ödemeye çahşıyorlar.
Salonsorunufalan yok,Türk tiyat-
rosunda en büyük sorun gazete
ilanlandır. Bir hafta boyunca pa-
ra topluyoruz ve cuma günü bun-
lan ilana veriyoruz. Bazı gazeteler
hâlâ sinemalan ve nöbetçi eczane-
leri veriyor. Sadece tiyatrolardan
kibrit kutusu kadar yere dünyanın
parasını alıyorlar. İstanbul'daki o-
tuz tane tiyarnn u da bir sürunda
verseler. biz de bu ilan derdinden
kurrulsak çokhi olur. De>1etinyar-
dımı mekanizmanın yanhş işleyi-
şinden dolayu tiyatrolar ancak se-
zon sonuna doğru oyun çıkarabi-
Byorlar."
Ferhan Şensoy. Kültür Bakanlı-
ğf nın tiyatrolara yaptığı yardım
Hong-Kong'dayasaktango
Wong Kar -VVai'nin 'Happy Together" adlı filminden.
Kültür Servisi - Doksan dokuz
yıl süren biraynlıktan sonra
1997 Temmuzu'nda yeniden
Çin'e bağlanan Hong-Kong.
yeni efendisinin etkisini hemen
ertesi gün, üstelik sinemada
hissetti; yeni Çin yönetimi ünlü
yönetmen VVong Kar-VVai'nin
"Happy Together1
" adlı son
fîlminin afişlerinı 'müstehcen'
olduğu iddiasıyla indirtti.
Hong-Kong özellikle 70'lı
yıllardan itibaren gelişmeye
başlayan ve 80'lerin ortalannda
sanatsal ve ticari bir patlamaya
ulaşan. son derece canlı ve
dinamik bir sinemaya sahip.
Bir yandan John VV'oo, Tsui
Hark gibi karate sinemasını
yenileyen: öte yandan Staniey
Kwan, Ann Hui gibi melodram
türüne hayat veren bir dizı
sinemacı. sansür konusunda son
derece liberal bir politikanın da
izlenmesiyle, bu sinema
mucizesinin yaratılmasında rol
oynadılar.
Ülkemizde. "Chunking
Express" ve "Diişkün
Melekler" adlı filmleriyle
tanınan Wong Kar-Wai ise daha
genç bir kuşağin önde gelen
isimlerinden biri: son derece
cesur ve denemelere açık bir
sinemacı. Ünlü yazar Manuel
Puig'in ülkemizde yayımlanan
"Buenos Aires Macerası'" adlı
romanından uyarladığı son filmi
"Happy Together",
ilışkilerindekı monotonluğu
aşmak için Arjantin'e giden
eşcınsel bir çiftin aşk, yalnızlık,
hüzün. ihanet ekseninde dönen
öykülerini. erotik ve şiirsel bir
dille anlatıyor.
Geçen yıl Cannes Film
Festivali'nde En lyı Yönetmen
Ödülü'nü kazanan ve
başrollerinı Tony Leung (Cyclo)
ve Leslie Cheung(Elveda
Cariyem) gibi ünlü iki pop
yıldızının oynadığı bu çarpıcı
Fılmın afışi de temasına uygun
olarak birbirine sanlmış çıplak
erkek bedenlerini sergiliyordu.
Eşcinselliği hâlâ tabu sayan Çin,
Hong-Kong'la birleşmenin
ertesinde ilk sansür karannı
uygulayarak afişlerinı
toplattırdı
Filmın uluslararası başansı ve
gelebılecek tepkıler, şimdilik
daha ciddı bir yasaklamayı
önlediyse de, Hong-Kong ilk
yarasını sınemadan almış oldu.
Bu tartışmalı ve çarpıcı film,
bu yıl 18 Nisan-3 Mayıs
tarihleri arasında
gercekleştirilecek 17.
Uluslararası Istanbul Film
Festivali'nin programında yer
alıyor.
sisteminden de hayli şikâyetçi.
"Yapılan yardım projeye yönettk
olduğunda bizden haziran veya
temmuz ayında mıtnda oyııay acak
oyuncularla yapılan sözleşmeleri,
daha proje safhasındayken maaş-
lan, dekorun kaça çıküğını söyle-
memizi istiyorlar. Nereden bilebi-
lirim ki? Kabaca birşey ler yuzryor-
sunuz, o yazdıgımz da hiçbir za-
man çıkmryor zaten. Bizim bir
kadromuz var, onlarla sözleşme
imzahyoruz. O dosyada yer alan
oyunculann bir kısmı bu oyunda
yer almıyor ve o dosyada Tuncel
KurnVin ismi yok. Benim akhma
birdenTuncel Kurtiz geldi. Onun-
lada ancaksonbaharda konuşabi-
ürim. Bu dosyalardan çok, oluş-
muş beOi kriterier var. A grubu ti-
yatrolar, B grubu tiyatrolar. Bizim
gibi. Kenterler gibi 12 ay boyunca
salon kirası ödeyip İstanbul'da \-ar-
lık sürdüren tiyatrolann daha faz-
la para alması gerekir. Istanbul'da
on beş gün oynayıp salon kirası
ödemeyen, tume yapan. yıkia üç
ay oyun oynayan tiyatro daha az
yardım almahdır. Aynca oyunun
ismini değiştinne hakkınız da yok.
Daha sonra benim akhmadaha ya-
raOabirfıkirgelemezmi? BİTOJTI-
nun prömiyerine kadar yarancıb-
ğmız de\*am etmeli. Ben 13 Mart
gecesine kadar aklıma gelecek her
türlü yaratKiltğ] kullanmalıy ım."
Dekor SaimBugay'm
Bu oyunda dekoru kendisinin
yapmak istemediğini söyleyen
Şensoy. Saim Bugay'a vefa borcu
olduğunu ve onun gibi kendi ka-
fasına uyan, kendisiyle aynı çizgi-
de olduğunu düşündüğü insanlar-
la çahşmayı tercih ettiğini söylü-
yor: "Şahlan da Vururlar'm de-
koru da Saim Bugay'a aitti. Kre-
asyonunu kendisi yapmadıgı için
Bugay bana bir kâgıda çizdi. An-
cak hiç paramız >oktu. Bunu söy-
leyince ne yaparsanız yapıa dedL
Biz de grrrik bir demirciye yaptir-
dık. İlkzamanlarda ilanlara dekor
Saim Bugaydiye yazınca çok sinir-
lendi ve ben yapmadığım bir tşe
imzaatmam,dedL tsminisiklikbiz
de. 'Şahlan da Vururlar' beşinci
yıhnda kapalı gişe oynarken Saim
Bugay ' Ya. dekoru da biz yaptık a-
ma hiçbir yerde adımız çıkmadr
dedL Saim Bugayia böyle bir
anekdotumuz var. Saim Abi'ye
böyle bir dekor \aptinbk, amaya-
raücıhğına beş kuruş verememiş-
tik. Böyle de bir vefa borcumuz ol-
duğunu düşündük.*1
Oyun yazarlığı, oyunculuk ve
yönetmenliği bir arada sürdüren
Şensoy'a göre bu, bir üslup bütün-
lüğü doğuruyor. Oyunun dekoru-
nun kalabalık olması ve uygun
sahne bulmanın zor olması nede-
niyle adım adım Anadolu turnesi-
ne çıkmasının güç olduğuna dik-
kat çekiyor: "Uygun sahne bul-
makta zorlanacağö. Oyıınu dekor
nedeniy k her sahnede oy nay ama-
yız. lzmir. Ankara olacak. Stan-
"dartbiçimdetiyatrolaryok. Baztii-
lerde Sabancı Kültür merkezleri
var. Anadolu'da bu merkezler dı-
şında bir standart yok. Devletin
yaptığı kültür merkezleri birbirini
tutmuyor. Hiçbir mimar hayann-
da iki defa tiyatro inşaatı yapma-
dıgı ve bunu yaparken birtiyatro-
cuyadanışmadığı için böyienyum-
suz salonlar var."
Ferhan Şensoy bu projeden son-
ra eşi Derya Baykal için tek kişi-
lik bir kadın oyunu yazacak:
"Türkiye 'de tek kişilik oyunlaroy-
nayan kadın oyuncu çok fa/la de-
giL Derya'nm tek kişilik oyun tec-
rübesi var. Biraz onu iyi tamyarak
dertediğim bir oyun bu. Biranlam-
da ev kadını sanatçı Derya'nm bi-
rebirhikâvesL"
BUAŞAMADA
ŞUKBAN KURDAKUL
Yıldn Kentep'le Bli Yıl
Düşündürmenin de ustası Melih Cevdet, bir
konuşmasında, kum saatinin bulunmasından da
önce insanoğlunun rahatını kaçıran süre kavra-
mına iki sözcükle kafa tırtar gibiydi.
"Benim zamanım."
Yıldız Kenter'in son oyunundaki Maria Cal-
las'la kendi gerçeğinden yarattığı yeni insan al-
dı götürdü beni Melih'in bu başkaldırı tümcesi-
ne.
Izleyenler doğrulayacaktır, evrende karşılığı bu-
lunmayan başka bir zamana özgü olanda alışa-
geldiğimiz süre kavramı uçup gitmişti elimizden.
Bizdik kuşkusuz.
Istesek saatimize de bakabilir, şubat ayının
hangi gününde olduğumuzu da sorabilirdik ken-
dimize.
Ama o günün, o saatlerinde yörüngesine girdi-
ğimiz Yıldız Kenter zamanıydı.
Devingenliği, bildiğimizden ayrı doğası, çağn-
şım kaynaklan, geçmişle siirüp giden arasında-
ki bağlan, bağımsızlığıyla artık bizim olan Yıldız
Kenter zamanı.
•••
Nunıllah Ataç bir yazısında "Muhsin Ertuğrul
bu ülkede tiyatronun seyirciye inmesini isteme-
di. Seyirciyi tiyatroya yükseltmek istedi" diyerek
(Son Havadis 5 Ekim 1954, Ataç Tiyatroda 1. bas.
1963, sf. 113) var olma aşamasında tiyatro sa-
natını darlaştıracak tehlikeleri anımsatıyordu.
Darülbedayi'nin (Şehir Tiyatrosu) kuruluş tari-
hine bakalım:
1914...
Bu seksen dört yıllık dönemin otuz dört yılı ara-
yış evresidir.
Yazannı yaratacaksın, oyuncusunu yaratacak-
sın, rejisörünü, sahne tasanmcısını, çevirmenini,
eleştirmenini yaratacaksın. Tümünün üzerinde
Yahya Kemal'in dediği gibi, "ulusal bir tiyatro di-
lin" olacak.
Afrfe Jale, Bedia Muvahhit, Neyyire Neyir
vb. variıklannı ortaya koyan kahraman "ilk"\er\
içinde taşıyan seksen dört yılın ellisinde birlikte-
yiz Yıldız Kenter'le...
Yağmurcu'dan, Salıncakta İki Kişi'den Raşa-
mon'a, Nalınlar'dan, Derya Gülü'nden Ben Ana- •
dolu'ya. Maria Callas'a kadar süren uzun bir ko-
şu.
Anımsamakla bile başı dönüyor insanın.
Bu bitmeyen koşuda sahne aşamasından ön-
ceki süreci şöyle yansıtıyor bize Yıldız:
"Her oynadığım kişiyi iyi tanımaya, anlamaya,
sonra da o kişiyi kendi içimde arayarak parça
parça ele geçirip özdeşleşmeye özen göster-
dim... Çünkü ne olursa olsun bu kişileh seslen-
direcek, onlara can, ruh, heyecan, hareket geti-
recek olan saz bendim. Seslendirdiğim herpar-
çayı, bu bir tek, ama çoksesli enştrümanımla yo-
rumlamak zorundaydım."
Duygulanm ağır bastığı iç\n yazrruyorum.
Yıldız gibi sanatçılann tarihi', tiyatromuzun data-
rihidir. Ve ilerleme bilincimizin, çağdaşlaşma sa-
vaşımızın toplumsal/siyasal yapıda oluşturduğu
degişmelerden ayn düşünülemez.
Yönetmen James Algar öldü
• KüHür Servisi - Walt Disney'ın en popüler
filmlerinin yapımcısı ve yönetmeni James Algar
yaşama veda etri. Disney'de 43 yıl boyunca çalışan
Algar. 85 yaşındaydı. Show White and the Seven.
Dwarfs, Bambi, Thu Wonderful World of Disney
gibi programlarda çalışan Algar, 1934 yılında
Disney'de animatör olarak çalışmaya başlamıştı. Bu
süre içinde Micky Mouse'u ve Bambi'yi yöneten
Algar, Legend of Lobo, ve Incredible Journey gibi •
hayvan maceralan anlatan filmler yazmış, Disney
True Life macera serisi ile Oscar ödülü kazanmıştı.
12. Soul Train Müzik Ödüllerl'
verildi
• Kültür Servisi- 12. Soul Train Müzik Ödülleri
sahiplerini buldu. Önceki gün düzenlenen ödül
töreninde Whitney Houston, 'Yaşam Boyu Başan
Ödülü'ne layık görülürken, blues şarkıcısı Erkyha
Badu da dört ödül birden aldı.
Mildred Mama' Jones, Polo
Lounge'da
• Kültür Servisi - Polo Lounge'da caz ve blues
ziyafeti devam ediyor. Üç ayı aşkın süredir Polo
Lounge'da sahne alan Cissandra, bayrağı deneyimli
meslektaşı Mama Jones'a teslim ediyor. Altı ay
sonra tekrar Polo Lounge'a geri dönen
Mama Jones, 8 Mart Cumartesi akşamı
saat 21.00'de zengin repertuvan ile dinleyicisiyle
buluşacak.
Yatımıılara Dişkin Çok Taraflı Anlaşma: Arkadaş mı? Düşman mı?
VECDtSAYAR
Bir süredir Avnıpa kamuoyunda hararetle
tartışılan bir sorun var: AM1 yani "Accord
Multilateral sur rinvestissement". Türkçesi:
"Yatmmlara Ihşkin Çok Taraflı Anlaşma".
Isterseniz, YİÇTA diyebilirsiniz.
Avrupa'da tüm sanat alanlanndaki sivil top-
lum kuruluşlan toplantılardüzenliyor, çağn-
lar yayımlıyor. Fransa, her zaman olduğu gi-
bi bu işte de başı çekiyor. Tabii Türkiye'nin
de bu konudaki tavn öğrenilmek isteniyor.
Kültür Bakanlığı'na iletilen soru, doğallıkla
yanıtsız kalıyor. Allah'tan Kültür Bakanımtz
Cumhurbaşkanımızla birlikte Fransa'ya geli-
yor da orada konunun önemini kendisine an-
latmak olanağmı buluyoruz. Görsel-işitsel
alanm sorunlanna duyarlı yaklaşımı ile tanı-
nan Fransız Kültür Bakanı'nın bu konuda
Türkiye'nin tavnnı öğrenmek isteyeceğini
tahmin ediyoruz çünkü. Ve Fransız Kültür
Bakaru CatherineTrautmann Kültür Bakanı-
mızın yaklaşımını çok olumlu bulduğunu ak-
tanyor bize daha sonra.
Dileyelim ki Kültür Bakanlığımız bu kez
Türkiye'nin geleneksel tavn dışmda bir yak-
laşım sergiler ve Avrupa camiası içinde aktif
bir rol üstlenir Fransa'mn yanıbaşında,
AMl'ye "kültürelistisna" getirilmesi doğrul-
tusunda verilen mücadelede.
Tabii ış, Kültür Bakanlığı ile bitmıyor. Çün-
kü AMI, adından da anlaşılacağı üzere temel-
de ekonomik bir anlaşma. Çalışmalan OECD
(Ekonomik Kalkınma ve lşbirliğı Örgütü) ta-
rafından yürütülüyor. Amerika'nın başını
çektiği, 29 sanayileşmiş ülkenin üyesi bulun-
duğu OECD örgütüne Türkiye de üye. Dola-
yısıyla hazırlanmakta olan ve büyük bir ola-
sılıkla nisan sonunda Bakanlar Konsevi'nin
onayına sunulacak olan "Yanrunlara llişkin
Çok Taraflı Anlaşma" konusunda oy hakkj-
na sahip. Bu nedenle de Türk hükümetinin bir
bütün olarak bu konuda bir tavır belirlemesi
gerekiyor.
Doğaldır ki her türlü sınırlamanın. Ameri-
kan sermayesinin önündeki bütün engellerin
kaldınlmasını hedefleyen bu anlaşma metni-
ne Türk ekonomisinı yönlendiren bakanlann
hiçbir itırazı olamaz. Zaten bizim yasalan-
mız Ozal'la birlikte Amerikalılara bütün ka-
pılan açmış durumda. Koruyoıcu hiçbir önlem
de yok. Tek bir önlem vardı: Türk fîlmlerine
uygulanan "rüsum muafiyeti". Onu da bu hü-
kümet halletti!
Paris'te teknik düzeydeki görüşmelere ka-
tılan OECD Büyükelçilığimiz ise pek anlam
veremedığim bir iyimserlik içinde. "Bu an-
laşma yalnızca ekonomik yaünmlarla UgilL
Zaten kültürel konularda anlaşmaya bir 'is-
tisna° maddesi konulması yönünde bir göriiş
jvar" deniliyor. Ama Avrupa kamuoyu-
nu ayağa kaldıran sanatçılar "evham" içinde.
AMI niçin 'düşmarT
Geçenlerde. Le Monde'da "AMI: Düş-
man" başhklı bir yazısı yayımlanan. eski Kül-
tür Bakanı Jack Lang. "Dünyavi yok etmek
için harekete geçen korkunç mekanizma. ulus-
lararası kuruluşlann koridoriannda Ueıiiyor"
diye başladığı yazısında, AMI'yi "uluslann
kendi yolunu çizmesine. bağımsız yaradcıhğ}-
na karşı birsaldın" olarak nitelendiriyor.
Gerçekten de AMI'den olumsuz biçimde
etkilenecek alan. yalnızca kültür alaru değil.
Kamu yaran doğrultusunda korumacı önlem-
ler içeren tüm ulusal yasalar geçersiz olacak;
bu anlaşma şu andaki içeriği ile imzalanırsa.
Ulusal sanayinin, işgücünün, çevre değerle-
rinin korunması tehlikeye girecek. Lang'a gö-
re "toplumsal adalet yönünde yüz yıThk bir
mücadelenin bir kalemde silinmesini" getire-
cek bu anlaşma.
Kültürel alanda ise dünyanın Amerikan
kültürüne karşı direnen son kalelerin düşme-
si anlamına gelecek. Çünkü her türlü koruyu-
cu önlem geçersiz olacak.
Amerika, GATT yani uluslararası serbest
ticaret anlaşması ile ciddi kazanımlar elde et-
miş, kültürel alanda ise Fransa'mn direnişi
karşısmda gerileyerek, anlaşmaya "kültürel
istisna" maddesinin girmesiri İcabul etmek
zorunda kalmıştı. Şimdi kapıdan giremediği
eve bacadan girmeye çalışıyor.
AMl'ye bütünü ile karşı çıkmak, bugünkü
dünya ekonomisi koşullannda pek mümkün
görünmüyor. Ama en azından kültür, eğitim,
çevre gibi konularda ulusal değerlerini koru-
maya kararh görünüyor bazı ülkeler. Fran-
sa'mn yanında yer alan ülkelerin başında Ka-
nada geliyor. Pek çok ülkede kültür bakanlık-
lan ile ekonomiden sorumlu bakanlıklar ara-
sında göriiş aynlığı var. Bunlann hangisinde
kültürbakanlan ağırlıklanru koyup hükümet-
lerinin "kültürel istisna" yönünde oy kullan-
malarını sağlayacaklar, bunu önümüzdeki
günler gösteTecek.
Kükür-sanat alanındaağırlığı olan sivil top-
lum kuruluşlan, geçenlerde Paris'te Odeon
Avrupa Tiyatrosu'nda bir toplantı düzenledı-
ler. Hemen tüm Avrupa ülkelerinin temsilci-
leri. sanatçılar katıldı bu toplantıya. Ama ba-
şı sinemacılar çekiyordu. Sanatçılar ve sayı-
sız sanat kuruluşu. Bertrand Tavernier'den
!VL Gutierrez Aragon'a. Jeanne Moreau'dan
Fraocesco Waseüi'ye uzanan seçkin bir top-
luluk. Her biri söz alarak AMFye karşı tep-
kilerini dile getirdi. Bakalım toplantıya "mi-
Utan" bir mesajla kanlan Ken Loach'un kay-
gılanna, Blair hükümeti ne ölçüde katılacak.
Almanya'nın ise Amerika'nın çizdiği politi-
kaya karşı çıkması pek mümkün görünmüyor.
Sanatçılann yanı başında oturan Fransız Kül-
tür Bakanı, tüm içtenliği ile sanatçılann gö-
rüşüne katıldı ve hükümetinin "kültürel istis-
na"dan asla fedakârlık ermeyeceği sözünü
verdi. Jack Lang ise salonda oturuyordu. Bi-
ri eski, biri yeni iki kültür bakanı aynı dava
için el ele vermişti. "Demokratik sol" bir ba-
kanın "sosyaldemokrat* birbakanla aynı çiz-"
gide görünmekten, "öcü"den korkar gibi
korktuğu ülkeler için ibret verici bir tablo de-
ğil mi? Her neyse. umudumuz o ki. "sağdu-
yu" üstün gelir ve OECD'de oluşacak son
merinde "kültürel istisna"ya yer verilir.
Peki neden bu kadar tepki göstenyor sanat-
çılar? AMl'nin kültürle, sanatla ne alıp vere-
mediği var? Dilerseniz bunu da ikinci yazı-
mızda anlatalım.