11 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 MART 1998 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI 11 Van-Et artık borsada • Ekonomi Servisi - Van- Et'in halka açılış törenine katılan Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, şirketin Doğu Anadolu bölgesinde kendisini ispatlamış ekonomik bir proje olduğunu ve acımasız piyasa koşullanna karşın kendisini kabul ettirdiğini söyledi. TKB ıle Van ll Özel Idaresi ortakhğı olan şirket, toplam 300 milyar ödenmiş sermayesinin yüzde 25'ini halka arz edecek. 4500 lira sabit fiyat ile halka arz edilecek olan 75 milyon adet hissenin 11 milyon 250 bin adedi kurumsal yatınmcılara. 63 milyon 750 bin adedi ise bireysel yatınmcılara tahsis edilecek. Vergi tasarısı yetersiz • İZMİR(AA)-Merkez Bankası Denetleme Kurulu üyesi ve Yeminli Mali mûşavir Saim Uysal. "Maliye Bakanlığı'nm hazırladığı Vergi Reform Tasansı Türkiye için önemlı. fakat yeterli değil" dedi. Uysal, "Gerçek reform yapılmak isteniyorsa belli oraru aşan mal ve hızmet alımlan için nakit değil, kıymetli evrakla ödeme yapılmalı" diye konuştu. Hazine'nin proje finansmanı • ANKARA (AA) - Bu yıl 3- 3.5 milyar dolarlık kamu yatınmına dış kaynak sağlamayı programlayan Hazine. kaynak arama konusunda çalışmalannı hızlandırdı. Dış kaynak sağlanacak projeler arasında ihale tutan 700 milyon dolar olan Karadeniz Otoyolu projesi de bulunuyor. ÇiftçUerin sosyal güveniik hakiarı * ANKARA (M)" ve Sosyal Güveniik Bakanhğı tarafından hazırlanan yasa taslağıyla. 2926 sayılı Yasa'ya tabi çalışan tanm sıgortalılannın sosyal güveniik haklan. esnaf ve sanatkârlara tanınan haklar düzeyine çıkanlıyor. Taslak ile tanm sigortalılanna sağlık yardımı yapılması öngörülüyor. Sigortahlann ödeyecekleri primler ile aylıklann hesaplanmasında 24 basamaklı gösterge sistemi benimsenivor. Dünyanın en büyük şirketlerinin yaklaşık yansını oluşturan ABD firmalan her ülkede boy gösteriyor Sam Amca'nın sîrkederiMUTLU DEMİRKAN Son olarak Türkiye'nin de soluk soluğa izlediği Körfez krizi ile tek süper güç olduğunu bir kez daha anımsatan Amerika Birleşik Dev- letleri ekonomik olarak da dünya- nın en baskın ülkesi durumunda. Bu- gün dünyanın çeşitli ülkelerinde fa- aliyet gösteren en büyük 500 çoku- luslu şirketin 222'si ABD kökenli. Avrupalı şirketler toplamda bile (145 şirketle) bu sayının çok geri- sinde kalıyor. Bu 500 büyük şirketin dış kay- naklı yatınmlann yüzde 80'ini.dün- ya ticaretinin >-üzde 70'ini ellerin- de ruttukları, ayrıca toplam dünya Gayrı Safi Yurtiçi Hasılası'nın (GSYİH) yüzde 30'una sahip olduk- «S3L • Dünyanın en büyük 500 çokuluslu şirketinin 222'si ABD kökenli. Sam Amca'nın şirketleri ülkelerini terk ederek emeğin daha ucuz olduğu ve daha yüksek kâr elde ettikleri 3. Dünya ülkelerine yerleşiyorlar. lan hesaba katılınca ve söz konu- su şirketin yansına yakınının ABD sermayeli olduğu düşünülünce Sam Amca'nın ekonomik gücünün bo- yutlan da ortaya çıkıyor. Dünya çapında büyük gûce sa- hip Amerikan sermayesi kânnı da- ha da artırabilmek için son çeyrek yüzyılda giderek artan bir hızla üc- retlerin düşük, sendikal haklann ve çevre koruma etkinliginin zayıf, vergilerin düşük olduğu ülkelere doğru kayıyor. ABD tekellerinin dışyaunmlannın 1985'ten 1990"a kadar yüzde 84 arttığı biliniyor. En belirgin artış ise G.Kore. Tayvan, Singapur gibi işgücünün ucuz ol- duğu ülkelerde gerçekleşmiş. Bugün pek çok Amerikan şirke- ti üretim sürecini tamamen ülke dı- şına taşımış durumda. Amerikan tekellerinin Uçüncü Dünya'daki kâr oranlannın kalkınmış ülkelerdeki- ne oranla yüzde 50 daha fazla ol- duğu kaydediliyor. Nike 1977 yılında ABD'de üre- time tamamen son verip Uzakdo- ğuya kaydıran çokuluslu şirketler- den biri. 1997 yılında dünyanın en büyük şirketlen sıralamasında 248. durumda olan Nike'ın üretim süre- cini emeğin ucuz olduğu Uzakdo- ğu ülkelerine taşıması>la birlikte borsadaki hisse senetlerinin de de- ğeri yüzde 600 artmış. Nike örneği Nike'ın 1994 yılmda reklamkar- şılığı MichealJordan'a verdiği üc- ret. 25 bin 550 Endonezyalı ayak- kabı işçisinin yülık gelirine denk ge- liyor. Nike fırması kendisi ya da taşeronlanna 7 dolara mal olan ayakkabılan ABD'de en az 130 do- lara satıyor. ABD üniversitelerinde yıllarca görev yaprruş birögretim üyesi olan Mkhael Parenti, çokuluslu şirket- lerin başka bir ülkede elde ettikJe- n kârlan ABD'ye getirmedikçe ver- gi ödemek zorunda olmadıklannı belirtiyor. Parenti, bazı şirketlerin kâr göstergeleri ile oynayarak ken- di ülkelerinde yılda en az 20 mil- yar dolar vergi ödemekten kaçabil- diklerini iddiasında. Dünyanın en büyük çokuluslu şirketi General Electric'in sermaye- si Türkiye'nin 1998 bütçesinin yak- laşık 4 katı. Türkiye'de de çeşitli yatınm alanlarında (enerji santral- lan. ortaklık yoluyla özelleştirüen sigara fabrikalan gibi) ABD şirket- lerinin adlannı görmek mümkün. DUNYA EKONOMISINE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOGLU LONDRA Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan ve Irak Başbakan Yardımcısı Tank Aziz'in 23 Şubat'ta imzaladıklan anlaşma, tüm bölgeyi ateşe verecek yeni bir Körfez savaşını önledi. Şimdi BM silah müfettiş- leri, Irak'ta, Saddam'ın sakladığı ileri sürü- len kitle silahlarını arama çalışmalarına ye- niden başlıyorlar. Müfettişler bir zaman sı- nırlamasına bağlı kalmadan Saddam'ın başkanlık saraylannı da arama alanlanna dahil edebılecekler. "Dünyanın jandarması ABD, yine istedi- ğinielde etti" denebilir. Ancak, ABD yöne- timinde zafer şarkıları söyleyenlere pek rastlanmıyor. Senatoçoğunlukgrubu lide- ri Senatör Trent Lott'un "Clinton dış po- litikayı taşerona devretti" (International Herald Tribune, 28/2/98), "Anlaşma tef- tiş sürecinın dağılmaya başlaması anlamı- na geliyor" (Wall Street Journal, 27/2/98) ifadelerine bakılırsa, durum ilk anda gö- ründüğünden daha karmaşık. ABD hegemonyasının fay kınkları Hatırlanırsa bu son kriz Irak tarafından, 15 Aralık'ta Tank Aziz'in UNSCOM (BM Irak Özel Komisyonu) müfettışlerini baş- kanlık saraylarına sokmayacaklannı açık- lamasıyla başladı. Kriz yine Irak'ın isteği yönünde BM'nin devreye girmesiyle "son anda" ABD'ye bir askerı müdahale olana- ğı vermeden sona erdirildı. Bu krizde de ABD inisiyatıfi kazanamadı ve kriz. Irak'ın diplo- matik manevralanna tabı olarak yaşandı. The Economist dergisınin bu hafta "Kim Ka- zanıyor" başlığıyla çıkmış olması da bu durumun, kriz boyunca ABD'nın tek ka- rarlı müttefiki plmayı beceren Ingiltere'de ' de kabul edildiğihîgöstenyordu.Th* Eco- nomist, "İlk önce Saddam geri bastı" di- yerekdurumu kurtarmaya çalışsa da Sad- dam'ın hâlâ iktidarda olduğunu ve sorun yaratmaya devam edeceğini. ABD'nin, Iran ve Irak'a yönelik "ikili tecrit" politikasının iş- levsızleştığıni, müttefıkleri arasında biraz daha yalnızlaştığını teslim etmek zorunda kalıyordu. Gerçekten de krize ve arkasından ger- çekleşen anlaşmaya yönelik olarak Le Monde'un. ön sayfadan "ABD'nin küstah- hğı" başlığı ıle verilen başmakalesinin de gös- terdiğı gibi Avrupa'dakı hava ABD'den çok farkhydı(26/02/98). LeMonde agöreAv- rupa'da anlaşma "aklın zafen" olarak yo- rumlanırken aynı anlaşma ABD'ye göre "tam birtra/ediydi"; "Avrvpa Iraklı diktatör- le, Irak halkını aynı kaba koymamayı" ba- Savaş Tamtamlan Susmadı! şaımıştı. Iki gün sonra konuya geri dönen Le Monde bu sefer, adeta Ortadoğu halk- lannın, ruh halini yansıtacaktı. Israil'in 1967, 1973 ve 1978 yıllannda BM Güveniik Kon- seyi kararlannı ihlal ettiğini hatırlatan Le Monde, "Şimdi, ABD, 30 senedir BM ka- rarlannı ihlal eden Israil üzerinde baskılan arttracak mı" diye sordu, sonra da "Ara- fat ve müttefiklerinin bu soruya olumlu bir cevap almak konusunda umutlu olmadı- ğını" aktararak cevabını da kendisi verdi. Diğer taraftan, bu kriz vesilesiyle bölge- ye iki uçak gemisi, 250 Cruise füzesi, 300 savaş uçağı, 30.000 asker daha getiren ve halen de yığınak yapmaya devam eder- ken bölgede süresiz kalacağını açıklayan ABD'nin durumu giderek zorlaşıyor. örne- ğin Mısır'da yayımlanan haftalık Al Osbu dergisinineditörü Mustafa Barkiyegöre "ABD'ye karşı, Ortadoğu'dabirnefretdal- gası yükseliyor" Ürdün ve Mısır hükü- metleri toplumsaj desteklerini kaybetme- mek için sokak gösterilerini engellememe- yi tercih edıyorlar. Kuveyt'ten başka hiç- bir Körfez ülkesi, ABD politikasını destek- lemiyor. Bu siyasi atmosfer, Israil'ın Ma'ariv gazetesi yorumcusu Hami Shalev'in vur- guladığı gibi "ABD'nin bölgede durumu zotiaştıkça, bölge halklarının ABD'yi 'çifte standart' uygulamakla eleştirme- sinin sonucu olarak Israil üzerine bir baskı olarak yansıyablecek" (IKİT 28/2/98) Böyiece ABD-israil ilişkileri de yeniden ta- rif edilmeye zorianacak. Kriz boyunca Fransa ve Rusya arasın- da savaşı önlemeye yönelik görüşmelerin hız kazanması. Almanya'nın desteğının askeri destege kadar genişlememesi, Çin'in kesin olarak müdahaleye karşı çıkması, ABD'nin uluslararası platformda da deste- ğinin çok zayıflamış olduğunu ortaya koy- du. Bu hafta sonu BM Güveniik Konse- yi'nden, Irak anlaşmaya uymadığı takdir- de, "uyansız müdahale yetkisi" almaya ça- lışan ABD'nin, Rusya, Çin ve Fransa gibi veto yetkisi olan ülkelerin yanı sıra, "bağ- lantılar bloku" nun ve bunların sözcüsü Brezilya nın itirazlannın çarpması da (Was- hington Post 28/2/98) zaman ilerledikçe, bu yalnızlaşmanın derinleşeceğini düşün- dürdü. Savaş tamtamlan ABD'de birçok gözlemci, anlaşmanın Clirrton'ı hazır olmadığı bir savaşa girmek- ten son anda kurtardığını, ABD'nin Kofi Annan'ın eline Bağdat'a gitmeden önce bir anlaşma metni verdiğini anlatarak aslında intsiyatifin hâlâ ABD elinde olduğunu vur- guluyor. Ancak Albright'ın şimdi "anlaşma- nın deliklerini tıkamak İçin çalışacaklan- n/"söylemesi (WSJ 28/2/98) alınan sonuç üzerinde kuşku bulutlannı kalınlaştırdı. Bu yüzden, başka gözlemciler anlaşmanın, teftiş sürecine diplomatları da katmasının, "geçmışte Rus diplomatlann Irak tarafına bilgi sızdırdığına ilişkin raporlar olduğu- nu". şimdi sürpriz unsurunun ortadan kalk- tığını. Irak'ın silahları daha kolay saklaya- bıleceğini savunarak inisiyatrfjn yine ABD'nin elinden kaçtığını ileri sürüyoriar. ABD cephesindeki bu belirsizlik ise ka- çınılmaz olarak bir kanşıklığa hatta bir öz- güven sorununa. buradan da bir hırçınlığa yol açıyor. Bu kanşılık ortamında, dünya- nın tek hegemonik gücü olma iddiasında olan ABD'de savaş tamtamlannın sesi gi- derek yükseliyor; yeni bir savaşın kaçınıl- maz olduğundan söz edenlerin sayısı artı- yor. Bush yönetıminin Devlet Bakanı Ja- mes Baker International Heral Thbune'e verdiği yazısında, "anlaşmanın birsonraki savaşa hazırlanmak için bir fırsat olarak değenendihlmesini" savundu. BirWall Stre- et Joumal başmakalesiyse (24/02/98) Sad- dam'dan kurtulmanın planlannı tartışma- ya başladı. Bu planlar. Saddam'ı savaş suçlusu ilan etmek, Saddam hükümetini BM'den kovmak, dondurulmuş Irak fonla- nnın yeni alternatıf bir hükümet kurmak için kullanılmak, Kuzey ve Güney Irak'ı askeri uçaklar ve kara taşrtlan için girilmez bölge ilan etmek, bu arada bazı beürienmiş he- deflerın bombalanması gibi seçenekleri içeriyor. Ancak, ABD yönetiminin savaş çığlıkla- n, ülke ıçinde giderek artan bir muhalefet- le karşılaşıyor. Bu muhalefet, önce kriz sı- rasında birçok eyalette düzenlenen çok sayıda savaş aleyhtan gösteriyle kendini açı- ğa vurdu. Daha sonra Ohio Üniversitesi Kampusu'nöa, Dısişleri Bakanı Albright, sa- vunma Bakanı Cohen ve Ulusal Güveniik Danışmanı Berger'in katıldığı ve CNN'den "de" nakien venlen btr tartışma. savaş kar- şıtlarının sorulanyla tam bir fiyaskoya dö- nüştü. Minneapolisteyapılan bir başka top- lantıda BM Ambasadoru Richardson yu- halanarak kürsüden inmeyezorlandı. SanFransiscoveAlmeda belediyemec- lislerı Körfez'e yapılan silah yığınağını mahkûm eden, Irak'a uygulanan ambargo- nun kalkmasını ısteyen ve 28 Şubat'ta ya- pılması planlanan savaş aleyhtan gösteri- leri destekleyen kararlar geçirdiler. Görünen o ki ABD'nin Körfez bölgesini istediğı gibi şekillendirme çabalan gittikçe daha büyük engellere çarpacak. Ancak ta- rih, hegemonyacı güçlenn, tam da böyleor- tamlarda inisıyatifi ele almak umuduyla bir hamle daha yaparak tehlikeh maceralara giriştiğini gösteren örneklerle dolu. ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK (kili Sıkıştırma ikili sıkıştırma spor deyimidir. Topa sahip olan biroyun- cunun karşı takımın iki oyuncusu tarafından sıkıştınlma- sı anlamına gelir. Topa sahip oyuncu yerine Türkiye toplumunu alalım. Türkiye toplumu yıllardır ikili sıkıştırma altında yaşıyor. Aslında buna ikili değil, çoklu sıkıştırma demek gere- kir. Çünkü toplumu bunaltan etkenlerin sayısı ikiden çok fazla. • • • Sıkıştırma noktalanndan birincisi ekonom'M\x. Ülke- nin yöneticileri ekonominin düzelmesi için gereken po- litikalan oluşturmuyor ve uygulamıyor. Bunun en somut ömeği son vergiyasası tasansında yaşanıyor. Siyasal ye- tersizlik, ücretli ve maaşlılann desteğinden yoksunluk ne- deniyle, vergiler konusunda, ekonominin geleceği için kesin zorunluluk sayılan düzenlemeler bir türlü yapıla- mıyor. Bu yetmiyormuş gibi her gün birbiriyle çelişkili açık- lamalar yapıyor ve ekonomik ortamı belirsizliğin sisleri- nin içine sürüklüyor. Böyle olunca da hükümetin karar- sızlığı doğal sonucunu veriyor; ekonominin karar alıcı- lan, üreticiler, tüketiciler ve bunlann arasında yeralan ke- simler ne yapacağını bilememenin şaşkınlıgını yaşıyor. Ekonomiye yapılabilecek en büyük kötülük işte bu be- lirsizlik ortamıdır. Böyle bir ortamda üretim için yatınm yapılmaz. Ser- maye üretimden kaçar. Bu kaçış bihkimlidir; halk lira- dan kaçıyor; yabancı paralann egemenliği artıyor. Ken- di parasından kaçtş, enflasyonu körükJüyor. Sonuçta olan topluma oluyor, yıllardır, dünya rekorlan kıran düzeyde yüksek enflasyon. bozulan gelir bölüşümü ve işsizlık toplumun belini büküyor. Kendi maaşlannı arttırmanın ve yakınlanna iş bulmanın ya da devlet olanaklanndan çıkar sağlamanın ötesine geçemeyen siyasetçiler, ülke yöneticileri, ekonomiyi batınyor. ,: \ • • • Ikinci sıkıştırma alanı s/yasa/dır. Türkiye'yi yönetenler toplumun siyasal açılım yapmasını sağlayamıyor. Siyasal eksiklik, parti kurulması konusunda değil. Bir parti kapatılıyor, anında onun yerine bir yenisi kurulabi- liyor. Parti kurma özgürlüğü, tam anlamıyla var. Var ol- mayan, kamu yönetiminin toplumsal sorumluluk anla- yışıdır. Ülkeyi yöneten seçilmişler ile onlann atadıklan, çok büyük çoğunlukla, devletin çarkının halkın hizmetinde olmasını engelliyor. Örneğin, işkence ve insan öldürme- lerin de yolsuzluk ve rüşvetin de sorgulanması ve yar- gılanmasına, özenle ve bilinçle, izin vermiyor. Yetmiyor, bu konularda açıklama yapanlar susturulu- yor. Duyarsızlık ve sorumsuzluk. baskıya ve engelleme- ye dönüşüyor. Bunun, en yeni somut örneği Hanefi Avcı'nın tutuk- lanmasıyla yaşandı. Üst düzey bir güveniik görevlisinin, üstelik bilgi toplamaktan sorumlu birimin en üst yöne- ticisinin, bildiklerinin bir bölümünü açıklamasına bile katlanılamıyor, ülkeyi yönetenler çok olumsuz bir tu- tumla, açıklıktan korkuyor. Oysa yapılması gereken Ha- nefi Avcı'nın söylediklerinin derinlemesine araştınlmaa ve kendisinin bu uygar tutumu nedeniyle ödüllendiril- mesi olmalıydı. Avcı, doğru söylediği için mi susturulmak isteniyor? Doğruluktan, dürüstlükten ve açıklıktan kaçarak mı de- mokrasi, demokrasi rayına oturtulacaktır? Bunun ola- naklı olmadığını son on yıllann deneyimi kanıtlıyor. Kal- dı ki Osmanlı, aslında, doğru söyleyenlehn kejlesini ko- pardığı, onlan susturduğu için tarihe kanştı. Ülkeyi yö- netenlerin tarih sevgisinin nedeni bu susturucu yöne- tim anlayışı olmalı. özette, devlet yapısının saydamlaşması, yıllardır, ıs- rarla ve özenle engelleniyor. Bu konuda toplum kesim- lerinden yükselen, özellikle de Susuriuk sonrasında yo- ğunlaşan yoğun istemler, giderek çığlıklar, inadına sü- rekli gözardı ediliyor. İkili sıkıştırma, yarattığı yıkımla, iki yaşamsal alanda, ekonomide vepolitikada yeni açılımlann oluşmasını en- gelliyor. Hiçbir, evet hiçbir toplumsal sorunaçözüm bu- lunamıyor. Kamu çaltşanlannın büyük çoğunluğu, bu nedenle, tam bir iç rahathğıyla, görevini savsaklayabiliyor; bununla da yetinmiyor; rüşvet almayı en doğal hak sayıyor, hırsızlı- ğı olağan kılıyor. Böyle bir ortam, toplumu daha da sıkıştınyon ikili sı- kıştırmanın yerini çoklu sıkıştırma almış bulunuyor. Yine de doğrulann ısrarla vurgulanması gerekiyor. Toplumun ikili sıkıştırmadan kurtuluşu bir dırencin gösterilmesın- den geçiyor. Biz sorduk, onfar cevaplandırdn "IMF mi, o da ne?" • "Akıllıca kullanılırsa SSK müthiş bir potansiyel" pyenilikl örsektörü ri ite 500 trilyonluk girişimci bekliyor Para yön veren TREND HER PAZAR BAYİNİZDEN ALMAYI UNUTMAYINIZ KARS KADASTRO >L4HKE!VIESt'NDEN 1993 1129Fsas Davacı Necmettin AJdım'ın davalı hazine vemumBaba Yorulmaz mirasçılan aleyhine açnuş olduğu Kars Merkez Eşmeyazı K.öyii Ada: 106. Parsel: 35'le kayıtlı bulunan taşınmaz hakkında- ki tespitin ıptali ve tescil davasımn yapılan yargılaması sırasinda \erilen ara karan gereğınce; aşağıda kimlikleri yazılı bulunan da\alılara tüm aramalaıa ragmen dava dilekçesi tebliğ edi- lemediğinden ılanen tebliğine karar venlmış olup adı geçen ^ahıslann duruşma günü olan 14<5 1998 günü saat 09.00'da duruşmada hazır bulunmalan veya kendilerini bir vekille temsil ettirme- leri duruşmaya gelmedikleri ve kendilerini vekille temsil ettirmedikleri takdirde yargılamaya yoklufunuzda de\ am edılorek karar \ erileceği ilanen tebliğ oiunur Basın: 7164 CumhurryeÇ kitap kulübü TAKSİM Sergi Salonu MART AYI ETKİNLİKLERİ SÖYLEŞİLİ İMZAGÜNÜ 4 Mart Çarşamba Saat: 17.00-19.00 ATAOL BEHRAMOĞLU okurianyla söyleşecek ve kitaplannı imzalayacak Adres: IstikJaJ Cad. (Aksanat Karşısı) Taksim Tel:252 36 81/82 ANKARA 6. ASÜYE HUKLTC MAHKEMESİ'NDEN Esas W 5 5 O Davacı Ortadoğu Teknik Ünıversıtesi Rektörlüğû vekılı Av. 1. Ergun An- lı tarafından davalılar Kudret Demırlı ve Nfehmet Kılıç ale>hme mahkeme- mize açılan alacak davasımn yapılan açık dunışması sonunda venlen ara ka- ran geregince, Davacı vekılı: Davalı Kadret Demirlf nın ûnıversıte mühen- dislik fakûltesi endûstnraûh.bölûmûnde arastıraıa görevlısı olarak çalışmak- ta iken 1.9.1988-1.9.1993 tarihleri arasmda burslu ızinı alarak ™rtdışına gıt- tiğı, davalınm yurtdışına gitmeden önce 14 8.1988 tanhınde düzenleme $ek- linde taahhütname ve kefaletnameyı müteselsıl kefıllen ıle birlikte ımzaladı- gını Sözkomısu taahhütname ve kefalemame ıle da\alı Mehraet Kılıç taah- hütnameyı ımzalayan davalı Kudret Demırlı'nın taahhüaame hûkiunlennden binsinı ihlal etmesı halınde kendisinden istenecek meblaŞdan 200.000 000.TL. kadar kısmımn tedıyesmı müsterek borçlu ve müteselsıl ke- fil sıfatıyla yasal faızı ıle birlikte kiyıtsu \e şartsız kabul ettiğini. 326 350.000 TL.+ 110.750.- Ş^ 99.992.- Canada dolan tutannda zorunlu hizmet borcun- dan kaynaklanan üraversıte alaca|ının görevıne son venldıgı 1.9.1993 tan- hındetı itibaren %5 faizı, yarglama gıderlen ve vekalet ucreti ile birlikte asıl borçlu ve davalıdan ve kefalet nedeniyle borçlu olan daulıdan jükûmlülüğü ölçüsûnde mûştereken ve müteselsılen tahsılme karar lenlmesmi ıstemıştır. Mahkemece yapılan tüm araştırmalara ragmen davalı Mehmet Kılıç'ın adre- sı tesbıt edılemedıgmden dava dilekçesi ve dunışma günü ılanen teblıfıne ka- rar verilmış olup da\anın duruş.ması olan 02 06.1998 gûnü saat 09 05'e bıra- kılmış olup bu güne kadar davalı Mehmet Kılıç'ın duruşmaya gelmedığı ve kendisini bir vekille temsil emrmedigı takdirde HL'MK.nun 213.. 317 mad- desı uyannca yargılamaya yokluklannda de\am edilıp karar venlecegı Iüzu- mu ve dava dilekçesi ve duruşmaya davet yerme kaıra olmak üzere ılanen du- yunılur. 11.02.1998 Basın: 7967 resı Şubot Basım Yayım 5an ve Ttc Dd $ti 19 Moyıs AAah. Operotör Roif Bey Sok No 30/15$ışlı-!stanbul Tel 0212 230 89 82 Ezza sSyledik, beni beklemeyin!Yukandaki cümleji. bitirilmesi gereken her ış için hiç çekin- meden söyieyebilecek kadar pizzasevw, en az üç yıl "bizirn de bildiğimiz" ajanslarda çahşmış, iyi derecede İngilizce bilen Müşteri Temsilcileri Sıfir hata" dkesiyle çalışan, denejimli, aıanstakı diğerlen kadar "pızzasever" Düzeltmen Başnıruıçın 0 212. 29389^8'den Sadi\«Hannn PeraTanıtım FRITERM TERMlK CIHAZLAR SANAYt VE TİC.AŞ ELEMANLAR ARIYOR Soğutma ve klima ekipmanlar üreten fırmamızın Tuzla'daki merkez ofis ve fabrikasında görevlendirilmek üzere MAKİNE MÜHENDtSLERİ FRİTERM ürünleri için teknik pazarlamada çalışacak, temsilcisi olduğumuz GRAM- Danimarka Dondurma Makineleri satış sorumlu- luğunu üstlenecek İngilizce bilen, askerlikle ilişkisi olmayan (erkek adaylar için), ehliyeti olan TEKNİSYENLER Üretim bölümünde çalışmak üzere teknik lise, endüsrri meslek lisesi bölümü veya lise mezunu (bay ve bayan) Servis için adaylann Anadolu yakasında oturması gereklidir. Ilgilenen adaylann 0 216 394 12 82 / 4 hat telefondan randevu almalan veya 0 216 394 12 87 no'lu faksa özgeçmişlerini göndermeleri gerekir. Son müracaat: 06.03.1998'dir. ÇEKÜL GENÇÜK BİRİMİ Tarihsel ve Kültürel Gelişimi Içinde "ANADOLU SEMİNERLERİ"14 Prof. Dr. Mehmet Özdoğan "Kazı Yerlerinin Korunma ve Tanıtımına Yeni Bir Yaklaşım" Kırklareli Höyüğü Katılımcı Müze Denemesi 3 Mart '98 Salı lTÜTaşkışla109 18.30 Çevre ve Kültür Oeğerlerini Koruma ve Tanıtma Vakfı 0 212 251 54 44 pbx
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle