Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyeİ
İmtivaz Sahibi: Berin Nadi
Genel Yayın Vönetmenı Orhan Erinç
• Gend Ya\ın Koordınatorü HikmetÇe-
tinka\a 9 Yazıışlen Müdüriı tbrahim
Yüdız • Sorumlu Müdür: Fikret llkiz
# Haber Merkezı Müdünr Hakan Kara
0 Görsel Yönetmen Fikret Eser
Dıs Haberter Şinasi Danışoğlu • Ktıhharat Ongİ7
>. ıldırım • EKonomı Mehmet Saraç • kultur.
Handan Şenköken 9 Spor \Mülkydir Yücelman
• MaLıleier Sami Karaören • Duzeltmo Abduttah
V. azıcıt Fotoğraf Erdoğan Köseoğju • Bılgı-Belge
Edibe Buğra • Yurt Haberlen Mehmel Faraç
Yaşin Kurıılu llhan Selçuk
(Ba^kanl. Orhan Erinç. Okta>
kurtböke Hikmet Çetinka.ia.
Şükran Suntr, Ergun Balcı,
İbrahim Vıldız, Orhan Bursalı.
Mustafa Balha>. Hakan Kara.
Ankara Temsilcisi Mustafa Balbav AtatürkBuKanNo
125.Kat.4.BakanhkJar-AnkaraTel:4195020(7haı). Faks
4195027 • Izmır Tem>ılcisi Serdar Kızık, H Zıya
Blv. 1352S.2 3 Tel.4411220. Faks. 4419117 •Adaıu
Temsilcisi. Çetin Yiğenoğlu, Inonü Cd. 119 S. "No: 1 Kat: 1.
Tel-363 12 11. Faks-363 12 15
Muessese Müdunı Cstün \kmen •
Kocrdınator \hmet Korulsan •
Muhasebe Büknt \ener#ldare Hüse>in
Cûrer • lşletmc Önder Çenk • Bıİgı-
Islem Nail tnal 9 Bılgısavar Sıstem
Mürihet Çiler#Sati:> FaziktKuza
M E D V \ C: • Yonetım Kunılu
Ba^kanı - üenel Mudur Gülbin
Erduran 9 Koordmatov Reha
[şıtman # Genel Mudur Yardımcısı
SevdaÇoban Tel 514 (P 53 -
51395 KI)-513S46O-61.Faks 5138463
S aMntlavan \e Basan: Yenı Oun Haber Aıansı. Basm \e Yayıncıhk A Ş
Tufk^aİ. L ad Vv 4'. t. jgaloğlu 343.M Isl PK 246 tflanbul fcl (0 :12ı 511 05 05 COhalı Fak* 10 Z\2) 513 »5 45
16 MART 1998 tmsak: 4.42 Güneş: 6.08 ÖŞle: 12.20 İkindi: 15.38 Akşam: 18.18 Yatsı: 19.39
Titanic, hasılat
rekoru kırdı
• CH1CAGO (AA) -
Yizyona girdıği günden
beri tüm dünyada salonlan
dolduran "Titanic". tüm
zamanlann en çok hasılat
yapan filmi olarak sinema
tarihine geçti. 14 Mart
tarihi sonuçlandırmalanna
göre 465 milyon dolar
hasılat yapan film. "Star
Wars" filminin rekorunu 7
milyon dolar fazlasıyla
kırdı. Parasal büyüklük
açısmdan Titanic rekor
kırsa da uzmanlar sinema
tarihmın en çok bilet satan
filmi olarak "RüzgârGibi
Geçti"yı kabul etmek
gerektiğine işaret ediyorlar.
Çöplerinizi
atmayın
• BURSA (AA) - Sürekli
büyüyen "çöp dağlan"
büyük kentler için sorun
olmaya devam ederken.
geri dönüşüm sanayıinin
, son yıllarda hızlı bir
gelis,me gösterdiğı. başta
cam \e demir-çelik atıklan
olmak üzere binlerce ton
atığın ekonomive
kazandınldığı bildirildi.
Çevre Koruma \e Ambalaj
Atıklarını Deeerlendirme
Vakfı(ÇEVKO)Genel
Sekreten Dr. Erol Metin.
sanayıcınin. atıklann geri
kazanımına gösterdiğı
ilginin sevindirici
olduöunu. geri kazanımda
sıkmtının çöplerin "ayn
toplanması"nda
yaşandığınıbelirtti.
Metin"in \erdiği bilgiye
göre. Türkiye"de yılda 80
bin ton cam şişe toplanıyor
ve bunlar başta Şişe Cam
olmak üzere birçok cam
fabrikasında hammadde
olarak kullanılıyor.
Belkıs antik
kenti için çağrı
• GAZİANTEP(AA)-
Gaziantep Valisi
Muammer Güler, Fırat
Nehn kıyısındaki Nizip
ilçesine bağlt Belkıs'taki
antik Zeugma kentinin
Birecik Barajı gölü altında
kalacağını belirterek
•• 1999 Eylül ayından
itıbaren istenilse de
kurtarma kazısı
yapılamayacak" dedi.
Güler. antik Zeugma'nm,
Roma döneminın Fırat
boyundaki 4 önemli lejyon
kentınden biri ve en
önemlisı olduğunu söyledi.
K.azı yapabilmek için kısa
bır sürenin bulunduğuna
dikkat çeken Güler.
devletin biraz daha fazla
ödenek vermesini ve
üniversitelerin
programlanna burayı
mümkün olduğunca
almasını istedi.
Ozon tabakasının
incelenmesi
• ANKARA (AA)-
Türkiye Teknoloji
Geliştirme Vakfı. güneşten
gelen zararlı ışınlann
dünyaya ulaşmasını
önleyen ozon tabakasının
korunmasına yönelik bir
çalışma başlartı. Türkiye
Teknoloji Geliştirme Vakfı,
Dünya Bankası'ndan aldığı
kaynak ile ozon tabakasını
ıncelten madde kııllanan
kuruluşlann teknoloji
değişim projeleri
kapsamında. >oğutma
sektöründen 8, köpük
sektöründen de 2 firmaya
toplam 10 milyon dolarlık
destek sağladı.
Mesleki eğitim
pobotlaştırıyop
• KAYSERİ(AA)-
Hacettepe Üniversitesi
Eğitim Fakültesi öğretim
üyesi Prof. Dr. Veysel
Sönmez. insan beyninin 20
milyar hücreden
oluştuğunu: çağdaş eğitim
sistemini uygulayan
ülkelerin. insanlann
beyinlerini en yüksek
kapasitede kullanmasmı
amaçladıklarını kaydetti.
Türkiye'de. insanın yaşam
süresinin sadece 332
gününü okul eğitimiyle
geçirdiğini anlatan
Sönmez, mesleki eğitimin
de 18 yaşından sonra
verilmesini savundu.
Kentin 6 semtinde Türkler öyle iç içe yaşıyorlar ki gündelik yaşamda Almanya'nın adı kalmamış
Almanya'daLd Türk BerlinÇeviri Senisi- Franktfurter Allgemeine
gazetesi. Berlin'de oluşan Türk gettolan-
nı anlattığı yazıda bunlann bedelmın Türk-
ler için çok ağır olduğunu belirtıyor. Aşa-
gıda yazının geniş bir özetini yayımlıyo-
ruz:
Çevresindeki dört caddeye de çıkışı bu-
lunan okulun bahçesinden çocuklann fark-
U ve kanşık dillerdeki sesleri yükseliyor.
Okulun güneye bakan çıkışı GörlitzerTren
îstasyonu'na çskıyor. Buraya söylemesi
daha kolay olduğundan zamanla 'Gülizar'
demiş Türkler. Kuzey kapısı Pückler Cad-
desi'ne çıkıyor. Kaldınmda bir eskicinin ko-
caman koltuklar sattığı görülüyor. Bırkaç
adım ötede 'Cafe Derya' var. lçeride uzun
gri neonlar yanıyor. Gece gündüz boş kal-
mıyor.
Okulun batı tarafından ise Oranien Cad-
desi geçiyor. Orhaniye demışler özlem gı-
dermek için. Yakınlaşmış Anadolu. Bu böl-
gede her ikı yabancıdan bıri Türk. Çocuk-
lar ve gençlerde bu oran daha da büyük.
Bölgenin okullanndan biri olan Heinrich
• Görlitzer Tren îstasyonu'na söylemesi daha kolay olduğundan
'Gülizar' demiş Türkler. Oranien Caddesi'ni ise Orhaniye'ye *•
çevirmişler özlem gidermek için. Yakınlaşmış Anadolu. Bu
bölgede her iki yabancıdan biri Türk.
Zille'de çocuklann yansı Almanca konu-
şuyor. Bu da derslerin yansının boşa gitti-
ği anlamını taşıyor. Yöneticiler yakınlar-
dakı bir başka okul kapanınca. açıkta ka-
lan Alman çocuklan okullanna yazdırma-
yı başarmışlar. Böylece okulda Alman-
ca'ya bir şans verilmiş.
Bu okullar artık altmışh ve yetmişli yıl-
larda Almanya'ya gelen Türk ailelerin to-
runlarını okutuyorlar.
Üçüncü nesil yetişmiş ve buradaki yeni
Türk nesillerin komşulan olan Alman ço-
cuklanyla aynı şanslara ve vasıflara sahip
olarak >etişme şanslannın yavaş yavaş tü-
kendigı gözlemleniyor. Çünkü üçüncü ne-
sil bu çocuklar: Almanca"yı. 20 yıl önce
Almanya'ya gelen ailelerinden de zor öğ-
reniyorlar.
Oysa bu çocuklar çoğunlukla. gettolaş-
mış semtlerde bulunuyor. Evde \grkçe ke-
nuşuyorlar, sokakta Türkçe konuşuyorlar,
okulda Türkçe konuşuyorlar. _ ı •
Gelir düze\i düştik '
Bir semt ne zaman bir gettoya dönüşür?
Kreuzberg küçülmüşbir Tstanbul fılan de-
ğıl. Sakinleri arasında çoğunlukla sosyal yar-
dımla geçinen, gelir düzeyi düşük Berlin-
li aileler ve yabancılar bulunuyor. Burada-
ki sorun, yabancı gruplann oturduklan ve
boş zamanlannı geçirdıkleri, buluştuklan
bölgelerin dip dibe olması. Ve bu durum-
da rengârenk, çok kültürlü bir yerleşim
bölgesinin tam ortasında bir getto oluşa-
biliyor.
Berlin'de tam altı semt, getto olma yo-
lunda hızla ilerliyor. Bu bolgelerde, son
yıllardaki Türk sayısı artmış değil. Ancak
Almarrya'daki Türk gettolannda sokaklar kahvehaneler. kebapçılar ve dönercilerie dolu. İşletenler in hepsi Türk.
öyle iç içe yaşar hale gelmişler ki günde-
lik yaşamda artık Almanya'nın adı kalma-
mış. Sokaklar kahvehaneler. kebapçılar ve
dönercüerden geçilmiyor. Fınncılar. ku-
afbrler de Türk. Kasap. bakkal ve terzi de
var. Seyahat acentesi ile havayollan büro-
' sunayakın mesafede ise cami ve doktor mu-
' ayenehaneleri bulunuyor. Berlin'in buböl-
1
gelerinde çoğunluklann entegrasyona zor-
layıcı etkisi artık bulunmuyor. Oranlar ters-
yüz olmuş. Çok kültürlülüğe iyimser ba-
kış açısınm hâkim olduğu yıllarda. enteg-
rasyonun kendi iç dinamikleriyle hızlana-
cağına inanılıyordu. Almanca öğrenen da-
ha kolay iş bulacak, iş bulan daha da iyi Al-
manca öğrenecekti. Ancak budöngünün yö-
nü çoktan değiştı. Bölgedeki Alman aile-
ler. başka semtlere taşınmaya başladılar.
Okullann dil sorununedeniyle öğretim ka-
litesi düştû...
tşsizlik büyük sorun
lşsızlik. ailelerin kalabalık bir şekilde
bir arada oturmasını gerektiriyor. Böyle
ailelerin çocukları kitapsız, oyuncaksız,
büyüyorlar. Türkçeleri de sınırlı, yarım ya-
malak. Arbeitsamt (İş ve lşçi Bulma Ku-
rumu) bir ek levha ile 'Arbizamt' olmuş.
Durum bu olunca Berlin Türklerle milli
bir azınlığa değil. aynı zamanda 'alt bir sı-
nıra sahip olmuş. Manuel işin azaldığı
bolgelerde işsizlik. ırksal bir soruna dö-
nüşmüş. Kreuzberg'de işsizlik 1992 yılın-
dan bu yana yabancılar arasında. Alman-
lar arasında olduğunun tam üç katına çık-
mış. Berlin' in toplamında yüzde 18.9 olan
işsizlik oranı. yabancılar arasında yüzde 34.5
civarında bulunuyor.
Bu gettolarda nefret ve saldırganlık" hâ-
kim olmaya başlıyor. Bu bölgede büyüyen
bir genç. Üeride ışsizkaldığında bunun ne-
denlerini Almanlarda ve onlann ırkçı ba-
kış açılannda anyor. Güvensizve kırgm olu-
yor. Alman işveren de olaya benzer bir
duygusallıkla bakıyor. Eğer çalıştırdığı
Türkler arasında bir tanesi başansızlık ve
bıraz da azınlık kompleksi sergilediyse.
bunu genelleştirerek bır daha Türk işçi ça-
lıştırmama kararı alabiliyor.
tçine kısüıp kaldıklan gettolar onlan bir
anlamda yaşamda kalabilecek kadar bes-
lediği için oradan çıkma şanslarını tümden
yitiriyorlar. Amcanın kebapçı dükkânında
ya da kuzenin manavmda çok az bir ücret
karşılığında çalışıyorlar.
Sınav kaygısı
'Başansızlık
dünyanm
sonu değil'
• Sınavlar yaklaştıkça anne-babalar,
çocuklanm sınav kaygısından kurtarma
yöntemleri anyor. Ancak Doç. Dr. Kerem
Doksat, bilimsel kimlikleri olmadan hipnoz
uygulayanlara karşı anne-babalan uyanyor.
FtGEN ATALAY
Sınavlara az kaldı. Öğ-
renciler de anne-babalar da
heyecan içinde. Sına\a ha-
zırlanılan evlerde en çok
konuşulan konu. "sınav kay-
gısı". Bu kaygıdan kurtul-
manın yollan aranıyor. Ki-
mileri çareyi psikoterapi ve
hipnazyöntemterindeanyor.
Cerranpaşa Tıp Fakültesi
Psikiyarri Ana Bilim Dalı
öğretim üyesi Doç. Dr. M.
Kerem Doksat. bilimsel
kimliklen olmadan hipnoz
uygulayanlara karşı anne-
babalan. "vakit, nakit ve
ümh ka\t>ından başka \ara-
n olmaz" diye uyanyor.
Doç. Kerem Doksafa gö-
re sına\dan önce duyulan
kaygı. üç farklı biçimde du-
yulabiliyor. Bunlar; başan-
sız olma kaygısı. sınavda
aşın heyecanlanıp bloke ola-
cağını düşünerek endişe-
lenme ve özellikle mükem-
meliyetçi kişilerde görülen
yeterince iyi olamama kay-
gısı.
Terapiyle. "Bu sınavı ka-
zanamazsan yeniden gire-
biUrün. Hkjtıir sınavıkazan-
mayabilirsin. Lise mezunu
olarak da başanlı olabttir-
sin" denilerek sına\ kaza-
namamanın dünyanın sonu
olmadığı öğretiliyor.
Anadolu liseleri \e özel
okullar sınavı öncesinde
kendi kızına da bu yöntemi
uyguladığını söyleyen Dok-
sat. hipnozu nasıl uyguladı-
ğını şöyle anlatıyor:
" Hipnoz sırasında kafa-
daki olumsuz düşünce \e
değeriendirmeleri. doğru-
dan ve dolaylı telkinlerde
bulunarak olumlularia de-
ğjştiriyonız. Yol götterile-
rek hayal gücü kullanma
tekniği(guided iaginary) v«
hipnodrama teknikleriyle
kişiye sınavı yaşatıyoruz.
Gevşeme. raharlama. kaygı-
lardan uzaklaşma yöntem-
krini ögretiyoruz. Lygula-
malar.kişiden kişiyedeğişi-
yor. Kiminetek seansyeter-
li oluvor. kimisine 8-9 seans
gerekhw. Oğrencnediyoruz
ki "sağ elinin parmaklannı
avucuna bastınp. arka ar-
kaya üç kez derin nefes ahp
verdiğin zaman bütün sı-
kıntılann. kaygılann kor-
kulanngidecek". Kişiyese-
anslar sırasında sınavıyaşa-
tarak sınavda yaşayacağı
ohımsuzJuklan aza)tıyonız.~
"Hipnozu kimler yapa-
bilir? Hipnoz kimlere yapı-
labilir?"
Doç. M. Kerem Doksat.
bu sorulan şöyle yanıtlıyor:
"Hipnoz uyku halî değil,
uyanıklık hali. Hipnoz geri
zekâlılara yapılamaz. Zeki,
konsantrasyonu güçlü. iyi
niyctli insanlara uygulana-
bilen hipnoz, bunu isteme-
yenlere de yapılamaz ve ya-
pılmamahdır.
Doç. Engin, toplumun yanlış yönlendirilmemesini istedi
Sağlık haberi için uzman uyansı
tstanbul Haber Senisi - Uludağ
Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyasyon
Onkolojisi Anabilım Dalı Başkanı
Doç. Dr. Kayıhan Engin, sağlık ha-
bercilığinde toplumun yanlış yön-
lendırilmemesi için mutlaka uzman
göriişüne başvurulmasını istedi. En-
gin, bir gazetede çıkan "Kanser ha-
pı" başlıklı haberdeki teda\i yönte-
minin kesinliğinin olmadığma dik-
kat çekerek, "Bu rür haberier yü-
zünden hastalar zaman zaman > apı-
lan teda% ilere karşı olan inançlarını
yitirebUirler" dedı.
Doç. Dr. Kayıhan Engin. günlük
bir gazetenın bırinci sayfasında 6
Mart 1998 günü yayımlanan "Kan-
ser hapı~ başlıklı haberle ilgili ola-
rak açıklama yaptı. Böyle çarpıcı
verilen haberlerin hasta üzerinde de-
rin etki yapabileceğine dikkat çeken
Engin, haberde geçen tedavi hakkın-
da şu bilgileri verdi;
• Engin, bir gazetede
çıkan 'Kanserhapf başlıklı
haberdeki teda\ i
yönteminin kesinliğinin
olmadığına dikkat çekerek,
"Bu tür haberier yüzünden
hastalar yapılan tedavilere
karşı olan inançlarını
yitirebilirler" dedi.
"Haberde ışık tedavisi olarak ta-
nımlanan olayin bilimsel adı fotodi-
namik teda\ idir. Uzun yıllardır üze-
rinde çalışılmakta olan bu >öntemin
temelinde hücreleri ışığa karşı du-
yarlandınct birtakım tnaddeler has-
taya verilir. Teda\iyle tümör hücre-
lerinin öunesi sağianır. Ancak çalış-
madaki bazı yetersizlikler hâlâ gide-
rilmedi. Yöntemin kullanımı hâlâ
hastalığın belirtilerini geçk-i olarakor-
tadan kaklırma\a yönelik. Önümüz-
deki dönemde çok erken belirlenen
küçük lezyonların teda\ isinde kulla-
nılması olanaklı olabilir."
Yeni birteda\ i yönteminin kulla-
nım alanı bulabilmesi için etkinliği-
nin ortay a konulması \ e mevcut yön-
temlerle karşılaştınlması gerektiği-
ni ifade eden Doç. Engin. "Haber-
deki gihi bu aşamaya gelmemişçalış-
malar hakkuıda toplumun bilgilen-
dirilmesi de elbetteki yanlış degildir.
Ancak henüz olgunlaşmamış bu bil-
gilerin bilimsel bir süzgeçten geçiri-
lervk topluma aktanlması gerekir.
Bunun yapılmamasıdurumunda has-
talar yanlış yönlendirilmiş olur ve
daha da önemlisi yapılmakta olan te-
davilere inancını \itirebilir" dedi.
Kaşıhan Engin. sağhk haberlerinin
topluma yararlı olabilnıesi için ha-
ber \ apıhrken uzman görüşünün alın-
masını istedi.
Maden atıklan
çevre katili
AJNKARA (Cumhuri-
yet Bürosu) - \eterınce de-
netlenemeyen madencilik
faaliyetlennin çevreye bü-
yük zarar \erdiği saptan-
dı. Çe\re Bakanhğı'nın
yaptığı araştırmada. ma-
den ocaklanndan çıkan atık
yığınlarını bitki örtüsünü
yok edebileceğı uyansın-
da bulunuldu.
Eurogold'un hukuk ka-
ranna karşın, si) anür kul-
landığının ortaya çıkma-
sıylaBergama halkırun tep-
kisi artarken; Çevre Ba-
kanhğı'nın yaptığı araştır-
ma. titizlikle yapılmayan
her türlü madenciliğin çe\ -
reye verdiği zararlan or-
taya koydu. "Madencüikve
ÇevTe" başlıklı araştırma-
da, yeraltı ve \erüstü ma-
denciliğinin çevre üzenn-
deki etkilerineververıldi.
Madencilik faaliyetlerimn
yapıldığı alanlarda iklim
degişikliğinin meydana ge-
lebıleceğine dikkat çeki-
len araştırmada. yeraltı
zenginliklerinin çıkanlma-
sından önce ve sonra çe\-
renın görmesi olası zarar-
lar şöyle anlatıldr.
Doğrudan bozulma: Bu
tür bozulmada. maden
ocakları çalışma sahala-
nndaki örtü ve atık yığın-
lan. toprak ve bitki örtü-
sünün yok olmasına neden
olabilir.
Dolaylı bozulma: Eski
maden hafriyat yerlerin-
de. örtü ve atık yığınlan.
toprak yapısı. su ilişkileri.
kımyasal özellikler. bitki
örtüsü. yerel iklim. msan
ve hayvan sağlığının de-
ğişime uğraması gibi olay-
lara neden olur.
Yerüstü madenleri, top-
rağı \ e bitki örtüsünü doğ-
rudan yok etmektedir. Atık
yığınlan, madencilik bina
ve tesislerinin yerleştiği
arazüerde çevreyi bozar.
'arre kamera
karşısında
Ünlü fotomodel
Carre Otis. tekrar
kameralann
karşısına döndü.
Guess ve Caivin
Klein için
fotomodellik
yaparken yeme
bomkluğu
= rahatsızlıgına
tutulan Otis,
Mickey Rourke
ile tanışıp
evlenmeden kısa
bir süre önce de
hap bağımlısı
olarak tedavi
görmüştü.
Carre.
Rourke 'un
ıskançlıklan
yüzünden,
îotomodelliği
rakmak
zorunda
kalmışti.
SÖYLEŞİ ATTİLÂİLHAN
'.... Onlar kî Toprakta Karınca...'
mek; 1/Tanısanız, sanınm seversiniz: zekidir. ağ-
zı laf yapar, ince ve kalın alayı bilir; teferruat 'kül-
türü' zengin, 'tutariı' olmaktan çok, 'çarpıcı' olmayi
seven; 'büyük burjuva' zevkleri ile 'malûl', 'alafran-
galığı' ve 'laiMiği' su götürmez bir aydın. O sıralar, Tür-
kiye'nin gündemindeydi; 'solculuktan' başınagelme-
dik kalmamıştı. Bir öğle sonu, oturmuş sohbet edi-
yoaız; nasıl olduysa, çay ikramını yapan hademe, bir
yanlış yaptı; çogumuzun asla üstünde durmayaca-
ğı, sıradan bir yanlış; onu, öyle 'yukardan' bir edâ,
öyle 'ağır' sözlerle azariadı ki, utancımdan ben ye-
rin dibinegeçtim...
"...bu dünyaya hayvan geldiniz, hayvan gidecek-
siniz; adam olmak istiyorsan, aç gözünü, elin gâvu-
nı bu işleri nasıl yapıyor, bak; öğren, sonra yapanm
diye ortaya çık..."
Kelimesi kelimesine bunlan söylememiş olabilir,
fakat anlamı buydu; insanı asıl hicrâna gark eden ise,
zavallı çocuğa bakarken, gözlerinden fışkıran öfke;
bu 'solcu', 'laik' ve 'alafranga' aydın, halkından nef-
ret ediyordu.
Bir Paris dönüşü, karşılıklı oturmuş; ağaçlan usul
usul yaprak döken bulvariar, camlan yağmur benek-
li kahveler, bir hiç giyip şık olabilen Fransız kızlan 'mu-
habbeti' yaparken, şu harika 'tesbit'i yapan da, odur.
"Türkiye'ye fazla geliyoruz, Avrupa'ya az; bizim
dramımız bu!," Böyle bir 'tip'in ancak 'sömürge-
lerde' bulunduğunu, acaba hiç düşünmüş müdür?
Sapına kadar, namus' ama...
Ornek 2/ Inanılmayacak bir fikir 'selâbeti' vardır:
bu yüzden, üniversitedeki 'kariyerini' mahvetmiş,
hapislerden hapislere sürüklenmiş; bilmem kaç ya-
şından sonra, geçim derdine düşmüş, 'haysiyet sa-
hibi' bir aydın! Aile 'Osmanlı' soylusu, tenteli araba-
lann çın çın kapısına yanaştığı, bahçe içi taflanlı ko-
naklar; etrafı çınarlarla çevrili narin afışapyalılar, 'Ev-
ropa'dan getirilmiş mobilyalar, çocukluğunun ve
gençliğinin 'tabii' dekorları; (1949 sonbaharında,
evinde bir çay içmiş, aptala dönmüştüm) en iyi okul-
larda, 'ecnebi' diliyle 'tahsil görmüş'; akranlan ara-
sında, her bakımdan sivrilmiştir. Kimse entelektüel
namusuna bir şey diyemez. Sosyalizmi, Türkiye'de
en gerçekçi kaideye oturtmaya çalışanlardandı.
Bilir misiniz ki, bu 'aydın' sosyalist bir partide baş-
kanlık yaparken, tuvaletine, partisine mensup 'işçi-
lerin' girmesini yasaklamıştı; o işi, usûlüne uygun ya-
pamıyorlarmış! Kimse de kalkıp, ona, bu işi 'öğret-
mek' kimin vazifesidir diye sormadı sanınm. Uğruna
onca eziyete katlandığı işçilerle, aynı tuvaleti paylaş-
mayan bir 'aydın', sizce halkını seviyormu? Fransız
Komünist Partisi'ne. Ingilizler hesabına çalıştığı
sonradan meydana çıkan, 'alafranga' bir solcuyu, tez-
kiye eden oymuş, öğrendiğim zaman, şaştım diye-
mem;oda, 'ha/n'yada'casus'olduğundanmı, 'tez-
kiye' etmişti. Hayır; aynı 'alafrangalığın' çocuğu ol-
duklan için!
Ömekleri ne kadar çogaltabilirim, bilemezsiniz: şu-
rada tartışalı kaç ay oldu. 68 Kuşağı'nın ünlü bir 'te-
orisyen 'i işçiler için, en ağza alınmaz laflan, onlan na-
sıl adamdan saymadığını belli eden bir üslûpla açık-
layıp; besbelli aynı 'alafrangalığın' çocugu olduklan
için, 'Liberalso/'la uyuşmanın daha 'akıllıca' olaca-
ğını söylememiş mıydi?
Halkla özdeşleşebilmek', asıl sorun bu!
Şimdi, Nâzım Hikmet'i hatıriamanın tam sırası!..
aynı 'alafrangalığın' içinde doğup büyüdüğü hal-
de, hayatını halkına adamıştr, onunla lafta değil, 'za-
naatlann en zoru mapusluk' sırasında 'özdeşleşti...'
"... onlar ki toprakta kannca/ suda balık/ ha-
vada kuş kadar/ çokturlar;/ korkak/ cesur/ ca-
hil, hakîm/ ve çocukturlar/ ve kahreden/ yaratan
ki onlardtr, destanımızda yalnız onlann macera-
lan vardır..."
"... onlar ki uyup hainin igvasına/ sancaklannı
elden yere düşürürler/ ve düşmanı meydanda
koyup kaçarlar evlerine/ ve onlar ki nice mürte-
de hançer üşürürler/ ve yeşil bir ağaç gibi gülen/
ve merasimsiz ağlayan/ ve ana avrat küfreden ki
onlardır/ destanımızda yalnız onlann macerala-
n vardır.."
"... demir/ kömür ve şeker/ ve kınmızı bakır/ ve
mensucat/ ve sevda ve zulüm ve hayat/ ve bil-
cümle sanayi kollannın/ ve gökyüzü/ ve sahra/
ve mavi okyanus/ ve kederii nehir yollannın / sü-
rülmüş toprağın bahtı/ bir safak vakti değişmiş
olur, bir şafak vakti karanlığın kenanndan/ onlar
ağır ellerini toprağa basıp/ doğrulduklan za-
man..." (Kuvayı Milliye Destanı, s. 11/12, Bilgi Yayı-
nevi, 1968.)
Yalnız Nâzım mı, hatırianacak? Kemal Tâhir de,
Orhan Kemal de, Kerim Korcan da, Kemal Bilba-
şar da; ve onlar gibi, birey birey, halkımızı ta içinden
görüptanıyarak, bize anlatan, o unutulmaz kalem us-
talannın hepsi! Buradaki örneğin. asıl çarpıcı özelli-
ği nedir, hiç düşündünüz mü? Halkımızı, sevdikleri
kuşkusuz bu 'kalemler', iki şeyi fevkalade anlamış-
lardır 1/ Hepimizin, asla unutmaması gereken, 'be-
şeri' haslet: 'sevmek, bir insanı kusurlanyla sev-
mek' demektir; 21 Halkımızı değerlendirebilme-
nin, en sağlam 'kriteri', Anadolu Inkılâbı ve Ihti-
lâli sırasındaki, davranışıdır!
Nedenini merak mı ediyorsunuz, çok basit: o ka-
zanılabileceğine kimsenin inanmadığı muharebeyi
kazanan, Osmanlı'yı, ümmet'ten millet'e dönüştü-
ren, bu halktır da, ondan! Şehir parklannda oğul uşak
it yavşak, sereserpe yayılmış çay içerken görüp ayıp-
ladığımtz; vapur iskelelerinde, tren istasyonlannda.
sırtında bilinmez kaç yüzyıllık yorgunluktan, uyuyup
gittiğini görünce, kınadığımız; o 'demir kuşaklı' hal-
kımız! Hiç unutmam, Sait Faik, 'bir insanı sevmek-
le başlar her şey' diye bir söz etmişti; sakın yanlış
anlaşılmasın: o 'insan' halktr, halkın içinden biri'
si, ya da kendisi!
http;// www. prizma.net. tcl A İLHAN
http://vww.eda.tr/-bilgryay/yazar/ailhan.htlm
Her yönüyle sanat haberleri, "bilgi kanalı"nda.