10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 MART 1998 PA2ARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 Studio Oyunculan, teknoloji orucuyla tüm varoluşunu insan unsuruyla birleştiriyor 'Kolay başarı istemiyoraz'M R D A N CİHANŞÜMUL Studio Oyunculan. >önetrr,enliğinı ŞahikaTekand'ın yaptığı üç a\n oyun- la seyircı karşısına çıkıyor. Samuel Bec- kett"ın 'Beş Kısa Oyun' \e 'Oyun So- nu' ıle Harold Pinter" in 'Git-Geİ Dolap' ısimli oyunlannı sahneli} or. Oyunlann sahne tasanmını ise EsatTekand yapı- yor. Oyunlar. pazartesı. perşembe \e cuma günlen saat 21 .OO'de dönüşümlü olarak Studio Oyunculan"nın Nışanta- şı'ndaki sahnesinde izlenebılır. Samuel Beckett'in bugünedek dün- ya sahnelerinde pek sık sahnelenme- yen oyunlanndan biri olan 'Oyun So- nu'. 44 \ ıl sonra ilk kez Türki\e'de sah- nelenıyor. Oyunda. topluluğun daha önceki oyunlannda olduğu gibi sıstem vesısteminiçindeki insan tragedyasıy- la birlikte sistem mekanizması d'a sor- gulanıyor. Son olarak 'Gergedanlaşma' isimli oyunla seyirci karşısına çıkan Studio Ovuncuları. 1992 şılından bu >ana Beckett oyunculuğu üzerinde yoğunla- şıp Beckett' in *Beş Kısa Oyunu'nu dört sezon sonra yeniden yorumladı. Söz- süz Oyun 1, Sözsüz O\un 2, Gel-Git, O>un \e Nefes gıbi kısa oyun metınle- rinden oluşan Beş Kısa Oyun'da özel- likle teknolojık olana yaslanmaktan ka- çınılıyor. Git-Gel Dolap isimli kısa oyun ıse topluluğun ılk Harold Pinterdenemesı ve farklı bır yorumla sunuyorlar. - Studio Oyunculan'nın 1992 yüın- dan bu >ana Beckett üzerine yoğunlaş- masının nedeni nedir? ŞAHİKA TEKAND - En temel ne- denlerden bıri sahnede olup bitene in- sanlan inandınp orada bulunnıalannın nedeni olabilmek. Sınema gerçeklik duygusunu \eren yüksek teknıklere sa- hip. Gerçek denılen şey bu kadar fark- lı şeylerle ıfade edilebilır hale geldi- ğinde. sahneye çıkıp da siz başka biriy- mış gibi da\randığınızda doğal olarak insanlar ınanmıyorlar. Biz geleneksel tı>atro yaparken kendi yap- tığımıza bile inanamaz hale geldik. Sahnede olup bıten- den de ze\k alamıyorduk. Daha eğlendırici bir sürü şey varken illüzyonun yete- rınce sağlanamadığını. bu- A ^T.kıldışı bizim yöntemimiz haline geldi. Çok kolay yapılabilecek bir şeyi zorlaştırarak yapıyoruz. Dünyaya söyleyecek bir şeyleri olduğuna inanan bir topluluğuz. Bilerek, isteyerek tercih ettiğimiz bir şey, bu teknoloji orucu. lnsanla yapılan şey insan tarafından seyredildiğinde performatif sonuç daha başanlı oluyor. Bizim isteğimiz o sürecin gerçek olması. bir oyun. Bütün o dengelerin. yollann üstünde yürüyerek gitmek de ayn bir zevk. Bu. zorluk dereçesi arttınlmış bir oyunu oynamak gibi. Doğrudan doğnıya oyunculuk - Beş Kısa Oyun, dört sezon sonra tekrar sahnelenhor. Daha önceki yo- rumla şimdiki yorum arasında ne gibi farklılıklar var? Bu kez oynanma derecesini zorlaştır- dık. Sahnede hangi oyun oynanırsa oy- nansin sahneye getırdığımız \azar bi- zim için oyun kuralları haline dönüşü- yor. Sahnede bir oyunalanı yaratıyoruz. Oyuncular da gerçekten bu anİamda oyun oynuyor. Yaptığımız >e> aktörliik değil doğrudan doğruya oyunculuk Bi- zim elimizde metin. oyun kuralı haline geliyor. Oyuncu oyun süresi boyunca bu ku- rallarla hareket etmek zorunda kalıyor. Yazar ve rejisör kural getiren unsurlar haline geliyor. Bu anlamda da Beş Kı- ,>j U\un o\nanma>ı zoı nale getirildi. - Harold Pinter'ın 'Git Gel Dolap'ını sahnekmeye nasıl karar verdiniz? O>una özellikle Pinter merakıyla vaklaşmadım. Ama Pinter'a ılk baktı- gımda sanki performans merni olarak Beckett gıbi bize yardımcı olacağını düşünmüştüm Benim derdım bizim yöntemimizle bir ovun sahnelemek. Pinter bize bu anlamda yardım edecek gibi görünse de iş sahnelemeye geldi- ğınde aslında bize o kadar da yardımcı Izmir 'de cazlıgünler süriiyornun tamamen seyırcının se- yirci olma eğılımıyle tiyat- roya geldiğinden kaynak- landığını farkettık. Etrafı- mız o kadar teknolojjfc mal- zemeyle doluşmuştu ki, ti- yatronun buna yetişebilme- sı mümkün değıldı. Tiyatro. televizyon ve sinemanın karşısında bır alternatif oluşturmaya çalıştığında da kendi ölümünü hazırlıyor. Halbukı tıyatroyu dün>ada- kı dığer sanat etkınliklerin- den farklı kılan performatif oluşu. canlı oluşu. Tiyatro- nun varlık nedeni bu. Buna en çok uyan. gerçekten bu tarz bir sahnelemenin ve oyunculuğun metnini yaz- mıştı Becken. - 'Oyun Somf uzun bir süreden sonra ilk kez Tiirki- ye'de sahneleniyor. Oyunu sahnelemeye nasıl karar ver- diniz? Oyun Sonu Beckett'ın en zor oyunlanndan biri. Daha önce bu oyun üzerinde ça- lışmıştık ancak henüz tam bır olgunluğa ermediğımız için seyirci karşısına çıka- madık. Ancak bu sene oyu- nu sahnelemeyi becerebıl- diğimı düşünü>orum. Ger- çekten de Beckett'in en zor oyunlanndan biri. Biryanlış sahneleme ya da oyuncu- lukla dramatik. geleneksel bir oyun haline gelebılecek IZMİR(Cumhuriyet EgeBürosu)- Izmir Kül- tür Sanat ve Eğitim Vakfi (İKSEV) tarafından düzenlenen "5. Avrupa Caz Günkri" tzmirlile- rin yoğun îlgisiyle süriiyor. • 5 C G ü l l 1 ',.5, A \ p y «JÖokuz Eylül Cniversitesi Sabancı Kültür Merkezi"nde sahne alan Isveçli grup "Bobo Stenson Trio". izleyenler tarafından büyük be- ğeni topladı. Piyano sanatçısı Bobo Stenson. mo- dembasın en iyi yorumculanndan biri olarakbi- linen Anders Jormin ve davul da Jon Christen- sen'den kurulu Bobo Stenson Trio grubu, klasik eserlere doğaçlama yaklasımlanyla ilgi çekti. Caz günlerinin açılış konserinden önce fotoğ- raf sanatçısı Aykutlslutekinin 'Caz Sanatçıla- n' konulu fotoğraf sergisi de izlenime sunuldu. Sergide caz dünyasının klasikleşmiş isimlerinin sahne performanslannı yansıtan portreleri yer alıyor. Sergi 21 Mart'a dek DEÜ Sabancı Kül- tür MerkezTnde açık kalacak. "5. Avrupa Caz Günkri" nde, Izmirliler ön- ceki yıllarda olduğu gibi yine uluslararası üne sa- hip caz sanatçılanyla buluştular. DEC Sabancı Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen caz günle- rinde, Isveçli Bobo Stenson Trio ve Fransız gi- tarist Christian Escoude ve grubunun ardından yann Alman "Martin SchrackÜçlüsü"nün kon- seri gerçekleştiriliyor. Martin Schrack Üçlüsü, piyanist Martin Schrack. basçı Thomas Krisch ve davulcu Herbert VVachter"den kurulu. Üçlü- nün, bireysel ses yapılan. kendi besteleri ve öz- gün aranjmanlan müziklerinin karakteristik ya- pısını oluşturuyor. 19 Mart Perşembe günü sahne alacak cazcı- lar Avusturyalı. "Sigrid Tnımmer Ouartet", pi- yanist Sigrid Trummer. gitarist Mario Nardelli. batenst Eduard EibJ ve kontrbasçı Karun Mar- tusewfcz'den oluşuyor. Grubun kurucusu Sigrid Trummer yoğun olarak yeni müzik akımlan ile ilgilenerek yeni eserlerin ilk seslendirilişini de Giorgio Gasiini cuma günü, Sigrid Trummer Quartet perşembe günü konser verecekler. gerçekleştiriyor. '5. Avrupa Caz Günleri''nde cuma günü Ital- yan Giorgio Gaslini'nın solo konseri yer alıyor Milano'lu piyanist, besteci ve orkestra şefı. San- ta Cecilia Müzik Akademisi ve Giuseppe Verdi Müzik Akademisi'nde eğitim görerek müzik eğitimini ünlü eğitmenlerle tamaınladı. Tiyatro ve sinema için beste yapan sanatçının Mkhelan- gefc» Antonkmi'nin "La Notte" filmı için yaptı- gı beste en ünlü eseTİeri arasında. Giorgio Gas- iini, 1997 yılında genç öğrencilere ve müzısyen- lere yardım amacıyla Gasiini Vakfi"nı kurdu. "5. Avrupa Caz Günleri'"nin son konserin- de, 21 Mart Cumartesi günü, Türk grup "Tur- kish Jazz Band" sahne alacak. Grup. Tuna Öte- neL Imer Demirer, Önder Foçan. Can Kozlu. Fa- tih Erkoç, Neşet Ruacan ve Kürşat And'dan ku- rulu. "'5. Avrupa Caz Günleri" nde aynca "Türki- ye'de Caz Eğitimi" konulu bir de panel dûzen- îenecek. 20 Mart Cuma günü Sabancı Kültür Merkezi "nde, Hürya Tunçağ'm yöneteceği pane- le konuşmaci olarak. Neşet Ruacan. Can Kozlu ve İmer Demirer kahlacak. olacak bir yazar olmadığını farkettik. Ince çalışma başladığında yüzeysel gö- rünen özelliklerin hiç de öyle olmadı- ğını gördük. Hatta Beckett'le Pinter'ı bir araya getiren araştırmalann çok da doğru olmadığı, tiyatro incelemeleri- nin daha çok tiyatro edebiyatı üzerine yoğunlaştığı ortaya çıktı. Pinter, Bec- kett'dan farklı bir dramaturjik örgü ku- ruyor. Ancak bizim için iyi oldu ve ilk kez bize yardımcı olmayan bir yazarla vüzleştik. Eğitim sorunu çözülemez - Studio Oyunculan oyunlannda ne- den teknolojik çözümlemelerden uzak durmaya çalışıyor? Studio Oyuncuları olarak tıyatronun ancak kendisi olduğunda varolabilece- ğine inanıyoruz ve teknolojik çözüm- lemelerden uzak durarak tüm varoluşu- muzu insan unsuruyla birleştiriyoruz. Akıldışı bizim yöntemimiz haline gel- di. Cok kolay yapılabilecek bir şeyi zor- laştırarak yapıyoruz. Bu çok akıllıca değil ama hayatta akıllıca diye yapılan şeylerin insan hayatını nasıl yok ettiği- ne tanık olduk ve bu konuda dünyaya söyleyecek bir şeyleri olduğuna inanan bir topluluğuz. Bilerek. isteyerek tercih ettiğimiz bir şey, bu teknoloji orucu. lnsanla yapılan şey insan tarafından seyredildiğinde performatif sonuç da- ha başanlı oluyor. Biz etki peşinden koşmuyoruz, bizim isteğimiz o süreç içinde paylaşılan şey. Tek yaptığımız şey sürecin gerçek olması. Halbuki dı- şardaki hayat bize hep sonuç için çahş- mayı öneriyor. Sonuca giden her yol mubah diye öğretiliyor. Biz de bu ama- cın karşısında durabilmek için bir tür nefis mücadelesi yapıyoruz. Vinç kul- lanmak yerine üç kişinin kol gücünü kullanmayı tercih ediyoruz ve bunu ser- giliyoruz. Biz bu yolu tercih ederek. kolay başan istemediğimizi. kolay ba- şanyı reddettiğimizi gösteriyoruz. - Türkive'dcki eğitim sistemini nasıl değeıiendiriyorsunuz? Türkiye'de genel olarak eğitim sistemi yetersiz. Eği- tim yetersiz demek yeterli değil. Bu yalnızca oyuncu- luk eğitimine ait değil. Ben- ce Türkiye'deki sanat eğiti- mi genel olarak yetersiz. Sanat ortamı bu tartışmayı gerektirecek şekilde hare- ket etmiyor. Türkiye'deki sanat alıcısı o kadar küçük bir kalabalık ki. Konserva- tuvarlarda elbette tüm dün- yada olduğu gibi geleneksel eğitim yapılmalı. Ancak öğrencileri ünlü olmak için ne yaparsan yap diye yetiş- tirirseniz olmaz. Sanatı me- rak ederek gelmiyor ki üni- versite kapısına öğrenci. Böyle gelmediğı zaman da konservatuvarlarda yetişen bir avuç insan kendi çaba- sıyla bir şeyler yapmaya ça- lışıyor. Bu temel olarak ha- yata hazırlayacak nasıl bir eğitim verdiğinize bağlı. Bu iş büyük şehırlerden dışan zor çıkar ve bir avuç insan- la başanlması güç. Bu soru- nun çözüleceğini sanmıyo- rum. Türkiye'de sanat ihti- yacı özellikle geriye itiliyor. merak etme, soru sorma azalıyor. Bunlar azaldığın- da da sanat ihtiyacı ortadan kalkar. - Bundan sonraki projele- riniz nder? "Gergedanlaşma'ya ben- zeyen bir performans metni yazıyorum ve mayıs ayında sahnelemeyi düşünüyoruz. Önümüzdeki yıl ise 'Mutlu Günler' isimli oyunu başka bir oyuncuyla farklı bir şekilde yorumlayacağız. Baykam, sanat tarihçisi Peter Selz, 'Anadalganın Ötesinde' isimli kitabında ' Çok özgün sesi olan bir sanat' Selz. 20. >üz>ıhn modern ve çağda*«n ahnı değcriendiriyor. Kültür Senisi - Ünlü Amerıkalı sanat tarihçi Peter Selz. Cambridge Universıty Press'te yeni yayımlanan u Be>«nd the Mainsrream" (Anadal- gamn Ötesinde) isimli kitabında yir- minci yüzyılın ana sanat akımlannın dışında kalıp. anadalgalarıetkileyen sanat hareketleri ve sanatçılar kıtabı- na Türkiye'den de ressam Bedri Bay- kam' ı dahil ettı. Yirmınci yüzyılın modern ve çağ- daş sanatı üzerinde toptan bır değer- lendirme yapan yapıtında Peter Selz. Ferdinand Hodler, Alman Sosyal Gerçekliği, Ma.\ Beckmann. Eduar- do Chillida, Kinetik Heykel. Sam Francisgıbı yüzyıla yön veren önem- li akım ve sanatçılan 25 ayn bölüm- de toparlıyor ve Baykam'a da 25. ve günümüz sanatına uzanan son bölü- mü ayınyor. Paul Klee, Fernand Le- ger, Umberto Boccioni. Marcel Duc- hamp. GeorgeGrosz, Otto Dix. Diego Riwra, EUs^orth Kell>. Sam Francis. Andy Warhol, Rupert Garcia gibi dünyaca ünlü sanatçılann resımleri- nin görsel katkılanyla ya\ımlanan kitap, Bedri Baykam'ın da "Efsane" "The Myth" ve "Müthiş" (Avveso- me) isimli yapıtlanna yer \en\or. Kitabın giriş bölümünde yüzyılın tümu listüne bır \orum getiren Peter Selz. bu önsözü de Bedri Ba\kam"la açıvor "Genellikle egemen kültür. poliriksanat \e "etııık sanatçılan' is- ter Chicago. ister Afrikalı-Amerika- u. ister Türk olsunlar. marjinalLze et- me>e de\am edhor »e onlann global topografi ve pi\asa\a toptan girişle- rini engelli>or. Bu Â\ rupa merkezcı' küstahhk \e Amcrikan düşmanlığı Bedri Ba\kam'ın San Francisco Mo- dern Sanat Müzesi'ndeki Neni Dışa- Mirumculuk üzerindeki panel-top- lantı sırasında elime geçen Manifes- tosu'nun >a7ilış nedenhdi. Çok \ ük- sek bir kabiliveti \c bcrrak bir smle- mi olan sanatçı içinden çıktığı kendi Türk kültürünü ve kişisel dene>imle- rini uluslararası sanat dilh le beraber eritip ortaya çok özgün sesi olan bir sanat çıkamor. Onun Batılı sanat ze^ ki belirlej icilerinin hegemonyası- na karşı > aptığı bu pn>testo\ u destek- ledinı. Bu cümleleri >azarken de gö- rüyorum ki 'çok küIrürlülük'e(Mul- riculturalism) günümüzde du\ulan da\anışma ha\ası, çoğu zaman öteki denilen diğer kültürlere \ önelik kapi- talist bir egemen ts\ nn ötesine hâlâ gecemi>or. Aslında. periferi. merkezi kitapta Bedri Ba> kam'ın 'The Myth' isimli yapıtı da yer alıyor. bir çok yönden etkiliyor ve eskiden marjinalLze edilen külrürler artık merkezin ana dalga kültüriinden et- kilenmcnin ötesinde bu merkez üs- tünde bir varlık ve etki oluştunıyor- lar." Baykam'la ilgili bölümde Peter Selz. sanatçının "Harika çocukluk" döneminden günümüze kadar uza- nan çizgisinin tümü üzerinde duru- yor. Baykam'ın Yeni Dışavurumcu- luk ve Grafitti akımlan "moda" ol- madan çok önce kendi sanat tarzını gelıştirdiğini belirten Selz, sanatçı- nın birçok yapıtının detaylı analizi- ne giriyor. Avrupa'nın en ünlü sanat tarihçilerinden Edward Lucie Smirh de iki yıl önce yayımlanan "Günü- müz Sanatı" (Art Today) isimli 1960'tan günümüze uzanan dönem- deki en önemli akım ve sanatçılan bir araya getiren kapsamlı çalışmasında Türkiye'den iki sanatçı seçmiş. Bed- ri Baykam ve heykeltıraş Erdag Ak- sel'e yer vermışti. Baykam'ın Batı sanat tekellerine karşı sürdürdüğü mücadele. dört sa- nat kitabınm ikincisi Ingilizce ola- rak yazılan %e 1994'te yayımlanan "Maymunlann Resim Yapma Hak- kı"nuı ana temasını oluşturuyor. BUAŞAMADA ŞÜKRAN KURDAKUL Godoryu Beklerken' ya da Duyumsatmamn Çeşitliliği Dürbünün ters tarafı kırk dört yıl öncesinin resim- lerini yansrtıyor belleğime. Vatan gazetesinin sanat sayfasında bir tiyatro ha- beri: "Godot'yu Beklerken Küçük Sahne'de" Harbiye Asker Hapishanesi'nin kırk altı numaralı hücresinden yeni çıkrnışım. Gazete okuma, koridor- larda, avluda volta atma özgürlüğüne alışmaya baş- ladığım günler. Istanbul'da. Türkiye'de, dünyada olup bitenlerden haberli olmak az mutluluk değil, a- ma yeterli mi... Işte Muhsin Ertuğrul, Samuel Beckett'in sanat dünyasındafırtınalar koparan oyununu sahneye ko- yacak, bizler uzağında kalacağız. "S/z/er"in arasında Ulvi Uraz gibi zirvedeki tiyat- ro sanatçılan da var. Izleme özgüriüğünden yoksun bırakıldığım için kimleroynadı Godot'yu Küçük Sahne'de. bilemiyo- rum. Cahit Irgat, Münir Özkul, Mücap Ofluoğlu, Agâh Hün, Asuman Korad, Nuri Altınok, Şükran Güngör, Kâmuran Yüce, Orhan Çubukçu nun oluşturduğu kadronun hangi ustaları? Kırk dört yıl sonra Harbiye Muhsin Ertuğrul Tıyat- rosu'ndaki Orhan Alkaya ile Savaş Dinçel, Engin Alkan, Taner Barlas, Burak Davutoğlu, Murat Coşkuner ın yarattığı Godot göstenmınden eve dö- nünce karşı konulmaz bır ağırtık altında buldum ken- dimi. Kuşkusuz oyunun içeriğinden gelen bır tedirgin- lik ve savrulmaydı bu. Özümsemeyle yorumlama hevesi arasında, sıkışıp kalma noktalannı berabe- rinde getirmişti. Yalnızlığıma vuran sahnedeki dört adamın sürüp giden etkisi... Sorular, sorular, sorular.. 1953'te Paris'te ilk gösterildiği akşam tartışmala- n kavgaya kadar götüren kimlerdi? En çok "anlamsız", "saçma", "mutluluk-mutsuz- luk", "umutsuzluk-umut" kavramları mı öne çıktı bu tartışmalarda? Soldaki sanatseveıierKafka'ya, J- Paul Sartre'a duyduklan tepkileri mi yinelediler? Biliyoruz bu kırk dört yıl nıce zorunlu değişmeler yarattı dünyamızda. Anlamsızın gizindeki anlamı, saçma görünenin derinliklerindeki uyum zengınlık- lerini görmeyi başardık. Sanat, kendimizi, çevremizi, dünya görüşumüzün koşutunda sanılan eylemlerimizi sorgulamasanatı- nı da öğretti bize. En önemlisi, yadsımacılığın, ufuk- lan daraltmanın başka bir adı olduğunu öğretti. Bir yanımızda kapitalizmın kurduğu tuzaklar. Bir yanımızda solcu korsanların gitgide genişle- yen etki alanlan... Yüzeysellik salgını, tekdüzeliklere alışma. Sonuç, başkaldıranların kitaplarına sansür. Brecht gibi ustalara çelme. Nâzım Hikmet gıbi bir sanatçının bile oyunlanna Moskova'da konan ya- saklar. ••• Samual Beckett türünden sanatçılann kurulu dü- zen içindeki pislik düzenine tepkilerinde, bu kokuş- muşluk öncesinin yarattığı belalı ortam ağır basıyor olmalıydı. Tepki, az önce andığım, tehlikeli salgından, tek- düzelikten kurtulma çaresidir bu gibi sanatçılarda. Başvurdukları yazınsal silah duyumsatma. ince yergi öğeleriyle duyumsatma, alışılmışa ısyanla, sim- gelerle, yeni söylem arayışlarıyla duyumsatma. "Çağdaş Türk Edebiyatrnda Sait Faik'ın ılk dö- nem yaratılarından Semaver öyküsündeki "Alı, se- maveri, içinde ne ıstırap, ne grev, ne de kaza olan bir fabrikaya benzetirdi. Kıymettar ellerı, salep fın- canlannı kucaklayan burunları nezleli, kafaları grev- li, ıstıraplı, pirinç birsemaver gibi tüten, sanşın ame- leler..." satırlaıia örneklemeye çalışmıştım duyum- satmayı. Sart'in, emekçileri sendika, toplusözleşme, grev haklanndan yoksun bırakılmış bir topluma şaırce tepkisi bu imge zenginliğiyle veriliyordu. "Godot'yu Beklerken"de duyumsatmanın yüzler- ce görkemli örneği bırakmıyor yakamızı. En çok da güldürü öğeleriyle... Algılanmızın yorgun düşmesi, anlamla anlamsız arasında, saçmayla saçmalığın tum karşıtları uyum arasında düşünüp kalmamız bundan. Gülerken ağ- layacak duruma gelmemiz de bundan. "Samuel Beckett Tıyatrosu" adlı yapıtında, 1932'deyayımlanmış -Beckett'in de imzaladığı- bır bildiriden de söz ediyor Ayşegül Yüksel. Şu satırları okuyalım bu bildiriden: "Hangi toplumsal sistem egemen olursa olsun, yaratıcılığın gizemli gücünün yok edilmesinin engel- lenmesi gerektiğine inanıyoruz." (sf. 16) Öğrenmiştik. Önce kitapları yaktı Hitler'in Nazı kabadayılan, sonra insanlan. Okumuştuk, Stalin önce Dostoyevski'yı yasak- lamaya kalkıştı, sonra parti içinde özeleştirı özgür- • • • Izleyin Godot'yu Beklerken'i. Belki rahatınız kaçacak. Kaçsın. Böylesi yaprtlan yaratanlann rahatlan pek mi yerin- deydi! Dostluk ve Dayamşma' konseri 23 Marrta AKM'de • Kültür Servisi - Türkı\e-Yunanistan Dostluk Derneği ve kadın kuruluşlannın düzenledıği 'Dostluk ve Dayamşma' konseri 23 Mart Pazartesi akşamı Atatürk Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilecek. Bosphorus Topluluğu'nca sunulacak olan konserde. Osmanlı tmparatorluğu döneminin Türk ve Rum müziğindekı en iyi örneklerini yansıtan besteler yorumlanacak. Müzik araştırmacısı ve orkestra şefi Nikiforos Meta\as yönetimindeki topluluk. 1986 yılından bu yana birlikte çalışıyor. İki bölümde gerçekleşecek olan konsere, Vassiliki Papageorgiou solist olarak katılacak. Yapı Kredi'de Çocuk Atölyesi • Kültür Servisi- "Haifi Harfi'ne Arşiv Sergisi'nin etkinlikleri kapsamında yer alan Yapı Kredi Sernıet Çifter Kütüphanesi'ndeki Çocuk Atölyesi bıra\dır çalışmalannı sürdürüyor. tlkokul binnci sınıf öğrencileri ile yürütüten bu atölyelerde. çocuklann harflere bakışlan eksen olarak alınıyor. Çocuklann pedagog Sonja Tannsever yönetiminde sürdürdükleri çalışmaları ise yine bu serginin bır parçası olarak düzenlenip. 23 Nisan Çocuk Bavramı Haftası'ndaaçılacak. (252 01 15) .
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle