13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 MART1998PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER Gelir vergisi beyannamesi • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Beyannamelerde optik okuma dönemine geçen maliye, mayıs ayından itibaren vergi kaçıranlarla beyanname vetmeyenlere takip başlatacak. Beyan kapsamındaki gelir vergisi mükellefleri, yanndan başlayarak bir ay boyunca beyanname verecek. Kapatılma kitapoldu • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Gazeteci Serkan Oral'ın, RP'nin kapatılma sürecini anlattığı "Kargatulumba Refah" adlı kitabı Bilgi Yaytnevi'nden piyasaya çıktı. Kitap suçlamalar, savunmalar ve kapatma karannın gerekçesini özetliyor. Tarımda prim sistemi hanrlığı • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Tanm ve Köyişleri Bakanı Mustafa Taşar, tanmsal desteklemede prim sistemine geçişe yönelik hazırlıklann son aşamaya .geldiğini bildirdi. Haşhaş ekim alanlannın genişletileceğini kaydeden Taşar, Mera Yasası'nın çıkmasmın, son yıllarda büyük gerileme görülen hayvancılığın geliştirilmesinde önemli rol oynayacağtnı vurguladı. Küresel kart uygulaması • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türk Telekom Genel Müdürlüğü, jeton, para ya da kartsız kullanıcılann evde, sokakta, büroda ve ışyerinde erişebildikleri herhangi bir telefonla dünyanın her yanına ulaşmalanna olanak tanıyan "küresel kat" sistemine geçiyor. Küresel kart sahibi jeton, telefon beıtı ya da bulundugu ülkenin parasını yanında taşiımak zorunda kalmayacak. Kadınlardan HADEP'e destek • İstanbul Haber Servisi - Istanbul Barosu"nun önünde HADEP'e yönelik baskılan kınamak için bir araya gelen kadınlar, "Çeteler Meclis'te, HADEP'liler hapiste" ve "HADEPe siyaset hakkı" sloganlannı attı. Üzerinde "Takvim Bahane" yazılı HADEP'in 1998 takvimini taşıyan kadınlar, hiçbir örgütlenmeyle ilişkilerinin bulunmadığını belirttiler. Türkiye'de tütün ve içki tüketimi H İstanbul haber servisi - Türkiye Yeşilay Cemiyeti Başkanı Selahaddin Kaptanağası, geçen yıl Türkiye'de 370 trilyonluk tütün ve içki tüketildiğini bildirdi. Kaptanağası, içki ve tütün kullanımında dünya genelinde ilk dört sırada yer alan Türkiye'de, sigaradan her yıl 200 bin kişinin öldüğünü ve işlenen suçlann yansından fazlasının alkol kökenli oldugunu belirtti. Ülkemizde alkol tüketıminin her yıl yüzde 50'den fazla arttığına dikkat çeken Kaptanağası cinayet, trafik kazalan, boşanma ve aile içi şiddet gibi olaylann nedenleri • arasında alkolün baş sırayı '. aldığını ve her 16 kişiden birinin "alkolik" oldugunu söyledi. Emeklilerin intibak sorunu • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - SSK Gene'l Müdürii Kemal Kılıçdaroğlu, işçi emeklilerinin tabi olduklan gösterge tablolannın tek tip hale getirilmesine yönelik çalışmalann sürdürüldüğünü belirterek, henüz taraflann üzerinde anlaştığı bir tablonun ortaya çıkmadığını söyledi. Kılıçdaroğlu, emekli intibak gösterge tablolannın tek tip hale dönüştürülmesinin her ay en az 2 trilyon lira ek yük getireceğini bildirdi. Doğan Beyazıt, Körfez Savaşı sırasmdaki gerginliğin bilinmeyen yönlerini açıkladı 4 OzaPm hayali MusuL'chı'AYŞEYILDIRrM Eski MGK Genel Sekreteri Do- ğan Beyazıt, 1991 yılında Türki- ye'nin Körfez Savası'na girmesi- ni engelleyen Necip Torumtay'ın ödüllendirilmesi gerektiğini söy- ledi. Torumtay'ın istifasına neden olan dönemin hükümeti tarafindan Genelkurmay"a verilen yazılı di- rektifin "savunma amaa taşıma- dığuu"belirten Beyazıt, "Türkiye, savaşa girmediyse bu. Sayın To- rumtay'm istifasıyla gerçekleşmiş- tir. Bu vüzden Savın Torumtay ödültendirilmeBdir" dedi. 1991 Körfez Savaşı sırasında Genelkurmay Harekât Dairesi Başkanlığı yapan Beyazıt, kendi- lerine önce bir taarruz planı hazır- latıldığmı anlattı. Beyazıt, "Bize emir geldi. planı hazırladık. Sonuç- ta çok büyük bir malrvetin ortaya çıktığını gördük. Daha sonra pla- nın rafa kaldınldığı söytendi" de- di. _ Ozal'ın Musul ve Kerkük'e gir- mek hayali oldugunu ifade eden Beyazıt, Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay'ın istifasına ne- den olan "yazılı direktifle' ilgili şunlan söyledi: "Hükümetin. Genelkurma>'a verdiği yazılı direktifı biz hazırla- dık. Bu. hükümetin yetersizliğin- den değildir. bütün düm ada böyle uygulanıyor. Shil otoritede bunu yazacak bir makanı bulunmadı- ğından bize verilen bilgiler doğrul- tusunda bu dircktif metni ortaya çıktL Ancak, bizinı hazırladığımız direktif savunma amaçlı oldu. Müttefik kuvvetlere yapılacak in- sani yardınu. savunma vesaire ko- nulannı kapsıyordu. Daha sonra bu direktif hükümctcverildL Erte- si gün direktif bize geri geldiğinde çokşaşırdık. Tamamıyla değişmiş- ti. Savunma amacından çıkmışn. t'stelik direktif im/alanmamıştı. Sadece Başbakanlık Müsteşa- n'nın imzası vardı_. Zaten ardın- dan da Torumtay Paşa istifa etti. Şu gerçek bilinmelidir, Türkiye o za- man savaşa girmediyse bu,Torum- tay Paşa'nın sayesinde olmuştur. Bence Torumtay Paşa ödüllendi- rilmeüdir." ABD ile Irak arasında yaşanan krizin görünen kısmını kımyasal Konuşan istihbaratçıya en az 15 yıl hapis istemi Avcı: Susmam için gözdağı veriyorlar BEYPAZARI/ANKARA (Cumhuriyet) - Ankara DGM Başsavcılığı, eski istihbarat- çı Hanefi Avcı hakkmda "devtetin pzö belge- terini açıkladıgr gerekçesiyle 15 yıl ağır ha- pis cezası istemiyle dava açtı.Ankara DGM Savcısı, Hâkim Albay Nuh Çetinkaya tara- findan haztrlanan4 sayfahk iddianamede, so- rusfurmanın, MÎTin 2 Eylül 1997 tarihli ih- bar yazısının ardından başlatıldığı anımsatıl- 4 . Avcı'nın suçladığı isimlerden eski MfT yö- neticisi MehmetEymür'ün tazminat istemiy- le açtığı davaya eski polis şefinin gönderdiği savunma dilekçesinde 6 telefon numarası açıkladığı kaydedilen iddianamede, müste- şarlığın verdiği bilgiye göre 3 telefonun önemli ve gizli operasyonel faaliyetlerde kul- lanıldığı ve masraflannın teşkilat tarafindan karşılandığı kaydedildi. Deşifre edilen telefonlann Avcı tarafindan kişisel amaçlarla ve yasadışı yollardan elde edilerek dinlendığı savunulan iddianamede, bu telefonlarla devletin güvenlik ve uluslara- rası çıkarlan gereği gizli kalması gereken bil- gi akışının sağlandığı belirtildi. iddianamede, Avcı'nın istihbarat görevi sı- rasında bu telefon numaralannı öğrendiği, bunlan öğrenmenin zor olmadığı yolundaki savunmasına yer verilirken, sanığın MİT te- lefonlannı "yasal oimayan yollardan, kişisel çabalanyla elde ettiğp ileri sürüldü. Hanefi Avcı "susturulması için gözdağı ve- rildiğini" ileri sürdü. Avcı. çeşitli kunımlara verdiği ifadelerinde işaret ettiği noktalann üzerine gidilmesi durumunda "gerisinin ço- rap söküğfi gibi geleceğini" söyledi. 'Askerimin düğmesidevletin onımukır' Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, dün İstanbul'da bir dizi temcl atma ve açıhş törenine katıldı. DemireL, progranuna Be- şiktaş'taki Gazi Mustafa Kemal tlköğretim Okulu'nun temel atma töreni ile başladı. GönüUü kuruluşlann desteğiyle üJkc- de geçen yıl bin okul ve 20 bin derslik yapüdığını betirten De- mirel, bu yıl daha başanh olunacağını söyledi. Cumhurbaşka- nı daha sonra İstanbul TiearetOdası'nca yaptınlan üköğretim okulunun açıhş törenine katıldı. Önceki gün teröristlerin bom- bah ve silahlı saldınsına uğray an Küçükköy Jandarma Kara- kolu'nu, TBM.M Başkanı Hikmet Çetin ve Jandarma Genel Komutam Orgeneral Fikret Özden Boztepe ile birtikte ziyaret ederek incelemelerde bulunan Demirel, saldınyı çılgınlık ola- rak niteledi. Saldırganlann Türkiye düşmanı oldugunu betir- ten Demirel, devletin kamu düzenine musallat olmak isteyen- lerin, en büyük engel olarak devlet kuvvetlerini gördüğünü söyledi. Demirel, "Türkiye ( umhuriyeti öyle güçlüdür ki bun- lan kimsenin yanına bırakmaz. Eğer benim askerimin bir düğ- mesi koparsa. devletin onuruyla oynanmış sayanm*' dedi. De- mirel öğJeden sonra da Türk-îsveç Kardeşlik İlköğretim Oku- lu, Abdurrahman Bilimli Anadolu Teknik Lisesi, Atarürk K E Talebe Yurdu ve Türk Böbrek Vakli Diyaliz Merkezi açüış tö- renlerine katıldı. (Fotoğraf: HATİCE TUNCER) 'Gazi halkı bir kez daha katledildT AHMETŞEFtK TRABZON - Gazi davasmın müdahil avukat- lan, davanın İstanbul'un çok uzağında görülme- sinden dolayı can güvenliklerinin olmadığını açıkladılar ve yeni bir katliamın olabileceği uya- nsında bulundular. Avukatlar. Gazi olaylannın başından sonuna kadar bir provokasyon oldugunu, olaylarda kast ve tasarlama unsurunun ağırlıklı olarak bulun- dugunu öne sürdüler.Müdahil avukatlardan RemziKaznıaz,delillertoplanmadan, geçen du- ruşmada iki sanığın tahliye edilmesini eleştir- di. Bütün Türkiye ve dünyanın gözünün bu da- vada oldugunu belirten avukat Remzi Kazmaz "Türldye bir hukuk devk-odir. Bu ola>, Türki- ye'nin hukuk tarihinde yerini aJacaknr. Şu an- ki baa güçler bu davayı et kilemeyeçalışıyor." de- di.Kazmaz, iddianame hazırlanırken Gazi hal- kının bir kez daha katledildiğini savundu ve ola- yın zaruret halinin aşılması olarak nitelenmesi- nin çok yanlış oldugunu belirtti. Müdahil avukatlardan GülizarTuncerde po- lislerin yargılandığı bütün davalann sürgün edil- diğini. Gazi da\asının da Istanbul'un çok uza- ğında bulunan Trabzon'a gönderılmesinin aynı yaklaşımın ürünü oldugunu savundu. silahlann oluşturduğunu, ancak bir de bunun görünmeyen tarafinın oldugunu belirten Beyazıt, şöyle konuştu: "Avrupa şimdi birtakım siyasi oluşum içerisüıde. Bu oluşumda Amerika"yı dışüyor. Avrupa bu oluşumla kendisini birazdaha ay> nyor. Amerika, Avrupa'nm yeni oluşumunda daha önemli roDer üstienmek istiyor. Bu nedenle Or- tadoğu petroUerine el atmak isti- yor. Taarruzun nedeni budur ka- nımca. Yoksa künyasal khie tahrip silahlarının bulundugu yerler Amerika'nın çok uzağında, oraya ulaşacak gibi degil.~ ABD desteksiz' İlgili devletlerin bugün ABD'nin Irak'a yönelik ha- rekâtını zaten desteklemedi- ğini anlatan Beyazıt, BM Genel Sekreteri'nin Irak'ta- ki temaslan ile ilgili olarak şunlan söyledi: "Amerika. BM Genel Sekreteri'nin Irak'la yapnğı anlasmayı birtakım koşul- larla kabul edeceğini açıkla- dL Şimdi bu koşuflar ne ola- bilir? Bazı koşullar konula- cak ise bu mutlaka Ameri- ka'nın lehine knnulacaknr. Öbür taraf bunu kabul ede- cek mi? Bu. işin karanlık ta- rafi. Zannediyorum her iki taraf da şimdi kendi kamu- oyuna ve kendi angajmanına gerekçe bulmak üzere birta- kun siyasi mane\ralar yap- maktadır. Dünya kamuoyu bu harekâtı desteklememek- tedir. Banşcı yollaıia konu- nun çözümünü istemekte- dirier. Demin söylediğim ha- kiki nedeni saklı kalmak kaydıyla ben kişisel olarak bu işin şu an için savaşsız so- nuçlanacağını zannediyo- rum. Bu anlaşma> la tarafla- nn azami kazancı sağiaya- cak şekilde sonuca ulaşması için çaba sarf ediyorlar. Obür taraftan da Saddam bu harekâtın hakiki nedeni- ne kendi açısından ulaşmış dunımda ve zafer ilan etmiş durumda. Şimdi artık coş- kulu günler geçirhor." ABD'nin bağımsız bir Kürfde\1eti kurma senaryö- lanna deginen Beyazıt, go- ruşlerini şöyle açıkladı: "Herkes, 'O petrol bölge- si böyle çılgm biryönetimin elinde kaiacağına orada kü- çük bir devlet oluşturayım, bana tabi olsun. Onun nzkı- nı ben vereyim ve o petrol bölgesine konuşlanayım' arzusu içindedir. Bunu hiç kimse arzulamaz. dememe- li. Ama bu, durum \e şartla- ra göre tahakkuk edecek bir olaydır. Amerika ile Türki- ye'nin siyasi hedefkri çok pa- raleüik arz eder. Gerek Or- tadoğu'daki hedefleri, gerek dünya sathındaki hedefleri paralellik arz eder. Bu ne- denk Amerika'nın şu anda Türkiye'ye ragmen bö> le bir şey yapması mümkün değil- dir. Zaten kendisi de deklare ediyor. Aynca buna sadece Türkiye değil Suriye de kar- şı çıkar, Irak da karşı çıkar. Varsayahm 'Ben süper gü- cüm. benim dediğim olur' derse, kurabiür. buna kim- senin gücü yetntez. Ama o ül- ke onun başına bela olur. Çünkü oradaki kirlenüı hiç- bir devlet tecrübesi >oktur. hiçbir devlet hiyerarşisi, hiç- bir sistematiği oluşmamıştır. denizc açık yeri voktur, ka- palı bir alandadır ve ekono- misini zor büyütecektir. Bu nedenleAmerika'nın başına dert olur." IRMIKI AYDIN ENGİN "Üniversite öğrencileri tür- ban, sarık, sakal, kot pantolon, Vyakalı bluzla okullanna girebi- lirier mi giremezler mi" gibi çok önemli(!) tartışmaları geride bı- rakıp Batı Avrupa'nın göbeğine indiğimizde, kendimizi gerçek- ten çok yaşamsal bir tartışma- nın içinde bulduk: Doğum san- cıları çeken Avrupa, Avrupa Bir- liği'nden bir sonraki aşamaya geçebilecek mi? Tek para siste- mine geçipAvrupa Birieşik Dev- letleri'ne giden yoldaki önemli adımı atabilecek mi? Tarttşma, toplumun hemen her kesimini ilgilendiriyor, he- men her kesiminde de tartışılı- yor. "Maastricht Anlaşması", tek para sistemine geçiş için belli ölçütler benimsemiştir. Ulu- sal ekonomik verilerin, bu ölçüt- lere ulaşıp ulaşamamaları ise tek para sistemine geçişin hem takvimini, hem de geleceğini belirleyecektir. Tek para sistemi ise Avrupa Birieşik Devletleri'ne giden yolda aşılması gereken belki de en önemli basamak. Batı Avrupa'da tartışmanın bugünlerdeki odağı da işte bu sorunun yanıtı. Şaşacaksınız. Almanya'da Maastricht, Maastricht Duy SesimiziL cumartesi günü oynanan maç- larda, tribünlerde kimse "Ma- astricht, Maastricht duy sesimi- zi! Duyduğun Almanlann ayak sesleri!" filan diye bağırmıyor- du... Bol kanallı TV'deki hızlı zap- ping turunda, italya, Avusturya, ıspanya, Portekiz, Irianda'yı do- laşırken de stadyumlarda, TV açıkoturumlannda, gazete baş- lıklarında Maastricht koşulları- nın ağırlığı yüzünden, kimsele- rin "Bu Haçlı zihniyetidir. Avru- pa 'nın zengin ülkeleri bizi dışla- mak için bin dereden su getiri- yor" filan diyenlere rastlamadık. Tartışma, sayıların acımasız diliyle ve "Şimdi ne yaparsak ne olur, neyapmazsakbaşımıza ne gelir" gibi çok can sıkıcı sorular- la şürüp gidiyor. Örneğin Almanlar dün, böyle bağırıp çağırmadan, övünme- den, yeri gogü birbırine katma- dan ilan ettiler: "Alman ekono- rnisi Maastricht Anlaşması'nda öngörülen hedefleri tutturmuş- tur. Kabul edilen takvimde ve öngörülen kurallar içinde tek para sistemine hazırız." Maastricht Anlaşması, Avru- pa Biriiği üyelerinin 1997 yılı büt- çe açıklannın, o ülkenin gayrisa- fı milli hasılasının (GSMH) yüz- de 3'ünü aşmamasını öngörü- yordu. Bu sının aşan ülkelerin tek para sistemine geçmesi mümkün olmayacaktı. Bu ise kuruluş aşamasındaki Avrupa Birieşik Devletleri içinde yer al- mayı ciddi ölçüde zorlaştıracak, geciktirecek bir etkendi. Alman Maliye Bakanı VVaigel, 1997 yılı bütçe açığınm, GSMH'nin yüzde 2.9'undan da- ha az oldugunu açıkladı. Kıskandım. Ardından 1997 hesaplannı ta- mamlayıp bilançolarını yapan öteki Avrupa Biriiği ülkelerinden de yanıtlar gelmeye başladı: italya, Avusturya, Ispanya, Por- tekiz, İrianda da bütçe açıklan- nı yüzde 3 sınırının altında tut- mayı başarmışlar. Ön hesaplar Fransa, Lüksemburg ve Finlan- diya'nın da aynı ölçütleri tuttur- duklannı gösteriyor. iyiden iyiye kıskandım. BirAlman tanıdık, "Türkiye'de durum nedir Herr Engin ?" diye sorma münasebetsizliğinde bu- lundu. Ters ters baktım. "Siz Haçlı zihniyeti ile Türkiye 'yi dış- lıyorsunuz. Sizin niyetiniz de- mokrasi, insan haklan filan de- ğıl, Avrupa'da birHıristiyan ku- lübü kurmak. Oyüzden bizi Av- rupa Biriiği kapısından çevirdi- niz" filan mı desem diye düşün- düm. "Şunun şurasında adamın konuğuyuz, ayıp olur" deyip vazgeçtim. O ise kot pantolonu, V yakalı kazağı, sakalı ile karşımda dikil- miş, sorusunun yanıtını bekliyor. Önce, "Almanlar da katrilyona, katrilyon mu diyoriardı" gibisin- den dilbilgimi yokladım. Sonra da yanıtladım: - Benim bildiğim bizim bütçe açığı 12-13 katrilyon. Herif, katrilyonun 12 mi, yok- sa 15 sıfıria mı yazıldığına tak- madan adamı çıldırtan o Batı Avrupalı sükûnetiyle sorusunu yineledi: - Yani gayrisafi milli hasılanı- zın yüzde kaçı? • • • Sahi yüzde kaçı? Gün boyu, kenttrafiğinde kır- mızı ışıkta duran, sarıda hare- kete hazırianan, yeşilde de ha- reket eden yaya geçitlerinde, kaldınmdaki bir yaya "adımını atacağını belli eden birhareket- te bulundugu anda" frene ba- san sürücülere bakarken; gece vardiyasında çalışan bir işçinin, mahallesindekı kilise çanının sa- bahın erken saatlerinde çalma- sından rahatsız olduğu için Al- man idari Mahkemesi'ne baş- vurduğuna ilişkin gazete haber- lerini okurken; sonbahardaki genel seçimler için başbakan adaylannı belirleyecek olan Al- man sosyal demokratlarının, adaylardan Gerhard Schrö- der'in önerdiği 'Tony Blair Sosyal Demokrasisi")\e öteki a- day Oscar Lafontaine'in sa- vunduğu klasik sosyal demok- rasiye daha yakın çizgi arasın- da tercihlerini belirlemek için yaptıklan tartışmalan filan din- lerken hep bu sorunun yanıtını düşündüm: - Sahi bizim bütçe açığı GSMH'nin yüzde kaçı ve ne- den? POIİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA Aşka Vuran Güneş Haydi bana çocukluğunu anlat!.. Düşlerini turtsak kılmadan, yalnızlığa hiç aldırma- dan sevginin adını koy bu sabah... Bafa Gölü'nde uyanan yıldızlan konuşturduğun günlere dön istersenL Gözlerinin içi gülsün, çocuğum, nazlı kızım, kü- çüğüm, birtanem!.. Savur saçlarını rüzgârda, ne olur hiç öfkelen- me!.. Miyop gözlerini kısma, çıldırma! Tüm çiçekleri topladım dün sabah senin için... Büyük kentin yalnızlığı içinde sana gelmeyi dü- şündüm. Hepiniz bir uzak kentte kendi düşleriniz içindeydiniz... Dağları anyorsun gövdemde, ormana gömül- müş güneşini... Octavio Paz'dan esinleniyorum ormanda yitip giden sevginin arkasından... Ayaklann benim ayaklarımda... Geceden bile büyüksün uyurken... Yum gözlerini, yitir kendini karanlıkta, gözka- paklann kırmızı yapraklann altında... Sevdan yarım kalmış bir şiir olmasın, yaz bunu birkenara... Ne demiş Oktay Rifat: "Öyle sevdalar vardır, biter biter başlar I Buruk tatlar vardır, ağızda sürüp giden; I Bir aşka vuran güneş kolayca batmıyor..." Unutma, pembe düşler zamanıdır bu mevsim: ellerinin maviyle buluştuğu, özlemlerin çoğaldığı gündür... Izin ver de bugün düş yorgunu olayım birazcık, eski fotoğraflan yeniden asayım başucuma... Bana yazdığın şiirleri, öyküleri oku... Bir eski yazı duruyor önümde... 1990 yılından kalmış... Güneş, yağmur ve şarap... Kırmızı ve görkemli halılarda kalmış uyumalar... Özgürlük âşığı genç kızların ve delikanlıların avuçlarında saklanan unutulmuş sevdalar... Sırılsıklam bir gecenin içinde tarifsiz yalnızlıkla- rı yaşayan kent... Ay ışığı vuruyor muydu odana? Baknarçiçeğim, menekşem, kirazım, bebegim, çocuğum, küçüğüm!.. Bak Oktay Rifat'ın trenleri yalınayak geçiyor, kör bir uykunun kapağı açılıp tüm güvercinler özgür- lüğe kanat çırpıyor... Hüzünler ise japonfenerleri arasında... • • • Haydi bana çocukluğunu anlat!.. Güneşi gökyüzünü yak, bir ak bulut yakala; açıl- mayan kilidi, çiçeğe vuran badem ağacını göster bu sabah... Küçük bir bahçede susar gibi bakan bir yaprak çocuksu yüzünle gülümsesin ne olur!.. Bulutlann kokusu dolsun genzime!.. Açmış yaban çiçeklerine koştur, denizi iç, evren- de çoğal sevecenliğinle... Miguel Hernandez'le buluş birakşamüstü, Ca- hit Sıtkı'yla yeşillik balkonundan el salla, Ramon Jimenez'le yıldızın kaygısını, gözyaş/nın ışığını gör, Cemal Süreya'yla ağzının şafağında volkan güllerinin kokusuyla sarhoş ol... Wilfiam Carlos'u iyi tanı... Bak sevdanın lekesi yayılmış yeryüzüne! San, san, san... Yapraklan kemiriyor, safrana buluyor, mavi bir göğeyaslanıyor... Bir yıldız ve bir damla gözyaşım!.. Birbirlerine değiyorlar birden, bir tek damla olu- yortar... Tek bir yıldız!.. Dingin kalk yatağından, çiçekleri sula, üzme hiç kimseyi... Miyop gözlerini kısma, çıldırma!.. Inatçı olma, sevgiyi küçümseme!.. Dinle Antonio Machado'yıı.. "Rüzgâr getirdi bana adını sabah alacasında; dağ tekraıiıyor ayak seslerinin yankısını... Gözlerim seni görmeyecek; bekliyor seni yüreğim!" • • • Haydi bana çocukluğunu anlat!.. Aşka vuran güneşin, dağılan bulutlann, havala- nan kuşlann, yitip giden sevdalann resmini çiz!.. Çocuğum, bebeğim, küçüğüm, nazlı çiçeğim!.. Doğan güneşle birlikte gözlerini yumuyorsun!.. Yumma gözlerini uyan!.. Kuytu çan kulelerinde alabildiğine çalıyor çan! Anımsar mısın donmuş güneşi?.. Titreyen bir sevdanın sesini duyuyor musun? Üşüyen çiçeklere dokunabiliyor musun? Gözlerini aç, uyuma!.. Yalnız aşkta yaşanır o seçkin nokta... E. Posta: Hikmet.Cetinkaya (q raksnet.com Faks numaramız: 0212/ 513 90 98 Ürdün'den su toplantısı önerisi SERKAN DEMİRTAŞ AMMAN - Crdün yö- netimi. Dışişleri Bakanı İsmail Cem aracılığıyla Türkiye'ye "Suriye Öe su sorununu bölge ülkelerini de içeren birtoplanbylaaş- mar önerisinde bulundu. Öneriye olumlu yanıt ver- meyen Cem. Suriye'ye yıllardır su konusunda di- yalog çağnsında bulun- duklannı ve bu kapsamda üç aşamalı bir plan bulun- duğunuanımsattı. Cem. Ortadoğu'daki olumsuz önyargılan sil- mek üzere 21-22 Mart'ta Mısır'a gidecek. Dışişleri Bakanı Cem'in Komşuluk Foru- mu'nun Ortadoğu'da ku- rutaıasına ilişkin temasla- n kapsamında ziyaret etti- ği Ürdün'de Türkıye-Su- riye ilişkileri de gündeme geldi. Türkiye'nın Şam'a büyükelçisini gönderme- sini memnuniyetle karşı- layan Ürdün yönetimi, iki ülke arasındaki su sorunu- nun çözümü için devreye girmek istedi. Cem başkanlığındaki Türk heyeti ise Ürdün "ûn önerisine olumlu yaklaş- madı. Türkiye-Suriye iliş- kilerindeki sorunların su ile sınırlı kalmadığına işa- ret eden Türk heyeti, "te- röre destek veren Şam yö- netiminin dikkari başka yöne çekmekiçin su konu- sunu uluslararası platfor- ma özellikle de Arap Bir- liği'ne getirdiğini'' bildir- di... Crdün'ün söz konusu öneriyi getirmesi ve Arap basınının Türkiye-lsrail ilişkileri ile Kuzey Irak'a yapılan smır ötesi operas- yonlar konusunda ikna ol- mamış görünmeleri, Tür- kiye'nin Ortadoğu'daki olumsuz önyargılan yıka- madığını da gösterdi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle