13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 MART 1998 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 15 Türbanlılar veüstsüzlep Türk-lslam sentezinin kalın seslerinden ve Başbakan Mesut Yılmaz'ın ülkücü sağ kolu Agâh Oktay Güner, "Kadınlar plajda nas.l göğüslerini açıp güneşlenebiliyorsa isteyen de başını örtebilmeli" diye buyurmuş. Böylesi bir düşünce karşısında insanlar titreyip kendine gelmeli: "Dünyanın hangi ülkesinde kadıntar plajdaki gibi üstsüz, bikinili ya da mayo ile okula gidip ders veriyorya da hangi ülkede kız öğrenciler bikiniyle derse giriyor? Bırakın kadınlan ve okullan, dünyanın hangi ülkesinde erkekler devlet dairesinde mayo ile mesai yapıyor?" Elmalarla armutiar birlikte toplanmaz.. Olmadı, Agâh Oktay Güner, olmadı. Üstelik aklınız fikriniz niye kadınların göğsüne takıiıp kalıyor! Elektronik posta: Deniz.Som@raksnetcom Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Eurogold, Islamcı sermaye ile iç Içeymiş... "Cehenneme sryanür satıp cennette altın arama ruhsatı pesinde olabilirler!" rzıncan Valisi Recep Yazıcıoğlu kısa bir sü- re önce geçirdiği trafik kazasında yaralandı, koruması öldü. Tam bir yıl önce Erzincanspor kafilesideAnkaradeplasmanınagiderkenbir trafik kazası geçirmiş, biryönetici ve iki futbolcu haya- tını yitirmişti. Kazada ölen futbolculardan Cumhur'un, yaşamını Giresun'da sürdüren eşi Nalan Alan'ın mek- tubunu "isyan"larıyla tanınan Recep Yazıcıoğlu'na it- haf ederekokuyalım: "Erzincansporlu yöneticiler, sırf ucuz olsun diye o kötü hava koşullarında takımı uçak yerine otobüse bin- dirdiler. Yetmiyormuş gibi, uzak bir seyahatten yeni gel- miş şoförle gittiler. Şoför direksiyon başında uyudu ve karşı yönden gelen tankere çarparak, genç insanlann hayatını söndürdü. Kaza raporunda sekizde sekiz suç- lu bulunan şoför, olayın olduğu gece, neredeyse yöne- ticilerin yardımıyla kaçtı. Hâlâ yakalanamadı. Erzincan yakınlarında bir yerde kamyonda çalışıyormuş. Aradan bir yıl geçti, futbolcu arkadaşlarımız hariç Er- Erzincan'da zincansporiu bir yönetici ya da ilgili kapımızı çalıp da hatınmızı sormadı. Kazadan sonra yurt çapında 'ölen futbolcuların aile- leri ile yaralanan ve sakat kalan futbolculara yardım ve Erzincanspor'un yeniden yapılanması için' kampanya başlatıldı. Eşimle ölen arkadaşı Vedat'ın ve yaralı fut- bolcuların kanlarını reklam ederek, milyarlarca lira top- landılar. Bu paraların beş kuruşunu dahi yetim kalan, mağdur olan, sakat kalan hiç kimseye layık görmedi- ler. Babalarının, uğruna can verdiği Erzincanspor'un yöneticileri yetim dört çocuğa bir lira vermeye kıyama- dılar. Bu paraları kimin için topladınız? Futbolculann sigortasını ucuz olsun diye maçta ve antrenmanda ölürse diye yaptıran Erzincanspor yöne- ticileri, kazadan sonra bu sigortaya karşılık iki futbol- cu ve bir yöneticinin ailelerine Erzincan'da yapımı sü- ren Göktürk toplu konutlarından birer daire verileceği- ni söylediler. Televizyonlarda açıkladılar. Üç ay önce ara- yıp daire için 1.5 milyar lira para istediler, kabul etme- dim. Ödemede kolaylıkyapabileceklerini söylediler, et- medim. Paraları, pulları, maddi olan her şey onlann olsun. Pa- ra, bizim acımızı zaten dindiremez. Insan acılı olunca bir şeylerden teselli bekliyor; bir kerecik hatır sormak bu kadar zor muydu? Kazadan sonra dava bile açmadık. Ama yanılmışız. Geç de olsa dava açtım, yetim kaJan çocuğumun hak- kını onlarda bırakmayacağım. Yanlış anlaşılmasın, mad- di bir beklentimyok.lnsanlankandırmalarınakızıyorum, vefasızlığa kızıyorum." Erzincan Valisi Recep Yazıcıoğlu da böyle şeylere kı- zıyor... Ama onun vilâyetinde ve gözü önünde de böy- le şeyler oluyor. Ö M Ü R İ L İ K Siyaset bundan sonra erbaKANLI mı olacak erbaKANSlZ mı? Ömür E. Kurum SESSİZ SEDASIZ (!) NURİKURTCEBE Yüksek Yerilim Hattı Erdinç UTKU Yaz-boz tahtası ömrüm... Yoz-boz tahtası bir toplum içre! Kapı önünde pazarlama teknikleri Istanbul'daki "Artı Pazarlama"nın Ka- nal 6'dan ikramiye çıktığını öne sürerek ik- ramiyeyi alabilmek için taksitle mal sat- masının birömeğini de Ankara'da "Ay-Pa" sergiliyor. Emekli bir öğretmen anlatıyor: "Temmuz ayında eve iki genç geldi. Ay- Pa'nın buzdolabı, çamaşır makinesi gibi büyük eşya çekilişinde kazandığımı söy- lediler. Hediyeyi alabilmem için 32 milyon lira vergi ödemem gerekiyormuş. Ancak vergi ödemek yerine 10 milyon peşin ve- rip sekiz ay vadeyle 32 milyon liralık ten- cere seti alabileceğimi anlattılar. Bir an- laşma yaptılar, imzaladım, gittiler. İki tak- sit ödedim fakat söytedikleri tarihte kazan- dığım ikramiyeyi getirmediler. Aldıgım ma- Iın kalitesiz ve piyasada daha ucuz olduğunu gördüm. Dolandınldığı- mı anladım, bir mektup yazarak paramı geri istedim. Cevap verme- diler, üç ay kadar sonra icradan bir ka- ğıt geldi ve 22 milyon liralık senet imza- lamış ve ödememişim gibi takibata uğra- dım. Mecburen bu parayı ödedim ve pi- yasada 13 milyon liraya satılan tencere se- tini üç kuruş emekli maaşımla 40 milyon liraya almış oldum. Bizim sokakta üç ki- şiyi daha dolandırdıklannı öğrendim. Bu ne iştir, çaresi yok mu?" Var tabii ki, kaprya getenden alışveriş yapmayacaksınız, yaptıysadınız savcılı- ğa başvuracaksınız... PALAS PANDIRAS Postmodern Türk deyimleri serisi: "Ne sihirdir, ne keramet, el çabukluğu Fazilet!" Müfit Bozacı H ÇED KÖŞESI OKTAY EKINCI Dragos'ta 'Uyanık' apartmanlar Konuya bir hukuk sorusuyla gi- relim: Çevresindeki bahçeli imar dü- zenine aykın yükselen bir apart- mana karşı açılan davada, hem o inşaata dayanak olan imar planı. hem de yapı ruhsatı iptal edilirse, aynı plana göre ruhsat almış diğer inşaatlar bundan nasıl etkilenir?.. Sorunun yanıtını bulabilmek için imar hukuku uzmanı olmaya gerek yok. Elbette ki diğer inşa- atlar da durdurulur ve hatta ruh- satlan iptal edilir. Çünkü imar planı eğer hukuka ve kamu yaranna aykırıysa ve bu nedenle "geçersiz" kılınmışsa. o plana göre verilen izinle yükselen inşaatlar da hukuka aykındır ve ka- mu yaranna değil, "zararına" sonuçlar yaratır. Tıpkı, yıllardır bahçeli evlerle bezeli Dragos'un kıyı kesiminde "imar planlan iptal edilmiş ol- masına rağmen" hızla yükselen 8 katlı apartman inşatlan gibi... Şimdi bir hukuk sorusu daha soralım: İmar planı mahkemece geçer- siz kılınan ve davaya neden olan inşaatın da ruhsatı iptal edilen bir bölgede, aynı konumdaki diğer komşu inşaatlara "Siz devam edin" demek yasal mıdır?.. Bunun da yanıtını verebilmek için derin bir hukuk bilgisi gerek- ulaşan Dragos'un deniz tarafında- ki kesimi "Maltepe Belediyesi sınırları içinde" kalıyor. Bu ke- simde birdenbire yükselmeye baş- layan 8 katlı apartmanın durdurul- ması için semt halkı harekete ge- çiyor ve Dragos Doğayı Koruma Derneği yargıya koşuyor. Istan- bul 3. Idare Mahkemesi, 18 Ka- sım 1997 tarihli karanyla bu in- şaata imar olanağı sağlayan pla- nı ve ruhsatını ipta! ediyor. Bele- diye ise bu inşaatı mühürleyip durdururken aynı konumdaki kom- şu parsellerde ruhsat verdiği diğer 11 apartmanın yapılmasına göz yumuyor. Böylece. bir yandan yar- gı karan "fiilen" etkisiz bırakı- hrken öbür yandan "doğal StT" hazırlıklan süren bir özgün yer- leşme dokusunun deniz yönün- deki kesiminde hukuk dışı bir "be- ton yığını" yaratılıyor... Bütün bu gelişmeleri ellerin- deki mahkeme karanna bakarak şaşkınlık içinde izleyen Demek Başkanı Hiilya Göksel dıyor ki: "Belediye Başkanı bizi dinle- miyor bile... Kime başvuracağı- mızı anlayamadık. Herkes. yet- ki belediyenin divor. ama yargı- ya uyulmasını sağlayacak biri- si bulunatnıvor..." Derneğin Başkan Yardımcısı Oya Koçan da şunu ekliyor: "Pla- nın iptal gerekçesi Dragos'un Bahçeli evlerin yanında yükselen yasadışı apartmanlann üze- rinde "satılık lüks daireler" ilanları bile var... miyor? Böylesi bir "kayırma", el- bette ki yasal olamaz. Plansız ka- lan inşaat yasa! dayanağını da yı- tirdiği gibi. yargı karannı bu tür "işlemez" kılmak da yasalara ay- kındır. "Size dava açılmadı" di- yerek yasadışı konumdaki inşaat- lann bir an önce tamamlanması- na izin vermek, olsa olsa kurnaz- ca bir "imar uyanıklığıdır". Özünde ise açık bir imar suçudur. Yine tıpkı. Maltepe Belediye Başkanı Bahtiyar Uyanık'ın Dra- gos'taki aynı apartman inşaat lan- na "bir an önce tamamlanma- ları" için tanıdığı "firsat" gibi. Dahası, henüz inşaat aşamasın- dayken bile bazı katlannın kaçak olarak "iskân edilmelerine" de göz yumması, belki de teşvik et- mesi gibi... Göz göre göre... Evet. Istanbul'un enderkalmış sayfiye semtlerinden biri olan Maltepe-Kartal arasındaki Dra- gos'ta yaklaşık "3 aydır" herke- sin gözü önünde ve "açıkça" bir "kent ve hukuk cinayeti" işle- niyor. 1940'lardan bu yana tümüyle 2 katlı ve bahçeli bir yapılaşmayı özenle koruyarak bugünlere dek doğal güzelliğinin korunması. Bu nedenle yıllar önce buranın SİT ilan edilmesi için de baş- vurduk. tnceleme hâlâ bitmedi ama inşaatlar bitirildi..." Yakın yıllara kadar Dragos'a gitmek isteyenler Cevizli istasyo- nunda banliyö treninden iner, son- ra da orada bekleyen süslü "fay- tonlara" binerlerdi. Şimdi aynı yollar inşaat kamyonlarının işga- li altında. Istanbul'un bir güzelli- ği daha göz göre göre ve mahke- me kararlan da çiğnenerek "Uya- nık'* yöntemlerle yağmalanıp yok ediliyor. Bu kent suçunu durdur- mak ve suçlulan yargılamakla gö- re\ 1i ne kadar "sorumlu" varsa. hemen tümü de akıl almaz bir de- rin "uyku" içindeler... Ne zaman mı uyanacaklar?.. Yine Dragos'un doğaya saygı- lı bahçeli evlerini 1940'lardayap- tıranlar arasındaki dönemjn Mil- li Eğitim Bakanı Hasan Âli Yü- cel gibi uygar ve yurtsever insan- lar, bu ülkeyi ve kenti yönetmeye başladıklan zaman... Safr, 1997 yılı aynı zamanda 'Hasan Âli Yü- cel Yılf da değil miydi?.. Keşke anma törenlerinden biri de 'Dra- gos'a saldıran apartmanlann' önünde yapılsaydı... HAYVANLAR ISMAIL GÜLGEÇ WVIR. ıkiHc, CNyı KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK - . . . • -ı ^ — . „•: [email protected] ÇlZGİLÎK KÂMtL MASARACl HARBİ SEMtH POROY TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN IMart DENEME EDEBİYATIN/HÖNCUSO 1SBO 'O£ &J6ÛM, ÜULJÜ FKAMSCZ &ÛÇÜUÛ& VB YAZARI MONÇONe)t TABl fÇİN yMNCA GÖRüLEAJ ÖNSĞZÜ & NUSU KJTAP, "OEHEMBLEH"Di V£ RU TÜIZÛN SASASI Oiye ANHJMAGtHA NEPEH OLACAKH. İYf «/'# £Ğ/T7U VE ĞĞKENİM GÖKMÛŞ OLAN MOHTAI6HE, tfTTNCEYİ BBUCİO£ KGVOf DİLİNDEN ÖNCE ÖĞREAtM/ŞTİ. BĞY- L£C£, Zı4MAMWfN KLASfK YAPlTtAISMl İNCELEME OLANA&J 8ULMU?,RÖH£SAN£'IN AVRUPA'DA ES- 7İŞOİSİ YENİ MAi/AN(N OA £TKİ£İY(-£ BİR HÜMA- MİST OLAKAK YETrÇMİfrf. MONTAIGNE, TEK VE BÜyÜK YAPm "OEHEMELSg"P£, GENELÜKLE KENO/Nİ ANLATMtÇTI, ANCAK BU ANLATTMIN AÇ- Tf&l' SOYUTfTÜM İNSANLARI tCAPSAMA/CFAYDI.. &Öâû çeririsi:SahthaHin £yât>oğiu. PANO DENIZ KAVUKÇUOGLU Marcel Marceau ve Özgün Boyunlar Yıllar önce Fransızca-Almanca yayın yapan bir televizyon kanalında ünlü mim sanatçısı Marcel Marceau'nun kendisine yöneltilen, "Kişi tiple- melerinde hiç zorlandığınız oldu mu" sorusunu, "Evet" diye yanıtladığını duyunca çok şaşırmış, kulak kesilmiştim. Sanat yaşamına 194O'lı yıllar- da Jean-Louis Barrault gibi bir "p/r"in yanında başlamış bu deneyimli oyuncu, "özellikle politi- kacılardazortanıyorum" demiş ve eklemişti, "ay- nca hepsi birbirine benziyor! "Geçenlerde, televiz- yon karşısında, elimde uzaktan kumanda aygıtı kanallar arasında dolaşırken ekranda birbiri ar- dında beliriveren çeşitli politikacılarta yüz yüze ge- lince, Marcel Marceau'nun yukarıdaki sözlerini anımsadım. Sözsüz oyunun bu büyük ustası, "hepsi birbirine benziyor" derken hernalde bu "//- ginç tipler"\n boyları posları, kulakları ya da bu- runları arasındaki benzerlikleri kastetmemişti. Bu bağlamda politikacıların düşünceleri arasındaki benzerlikler de söz konusu olamayacağına göre Marceau acaba ne söylemek istiyordu? Böylesi- ne büyük bir sanatçı sahnede "politikacı" tipini canlandırırken niçin zorlanıyordu? Bu soruların yanıtını bulabilmek için bir gece sa- baha kadar uğraştım. Bir "mim gösterisi" hava- sı yaratabilmek için televizyonun sesini kapatıp, saatler boyu bir haber kanalından diğerine atla- yarak deneyimli bir sanat yönetmeni titizliğiyle, ekranda sayılarını anımsayamayacağım kadar çok politikacı izledim. Gün ağarırken bulmuştum. Politikacıların boyunlan sanki aynı tornadan çık- mış çiçek vazoları gibi birbirine benziyordu. Bu boyun taklit edilemezdi. Evet, bu boynu dünyanın en ünlü sanatçısının, mim'i, "sözcükleri jestlerte değil, duyguları dav- ranışlarla anlatma sanatı" olarak kavrayan büyük Marceau'nun, politikacı boynunu, daha doğrusu duygularını boynuyla dışa vuran politikacıyı can- landırması gerçekten zor, hatta olanaksızdı. Ansiklopedilerde, "kara omurgalılannda, göv- denin, başı omuzlara ve göğüse bağlayan bölü- mü" olarak tanımlanan bu vücut parçası, politi- kacı bedenlerinde farklı bir görünüm kazanıyor, sizin, benim gibi "normal" insanlarda taşıdığı ana- tomik-fizyolojik işlevlerin dışında yalnızca onlara özgü işlevler üstleniyordu. Boyun bölgesindeki ye- di boyun omuru, toplardamarlar, iki yanda uza- nan atardamarlar ile gırtlak kemiği ve ense kas- ları inanılmaz bir uyum içinde, politikacıların ka- faları ile omuzları arasında özel bir "dışavurum or- ganı" görevi görüyordu. Siz, aynanın karşısına geçip, istediğiniz kadar uğraşın, bir yandan boynunuzu uzatıp geriye çe- kerken aynı anda da hem gıdı çıkarıp hem de en- se kaslarınızla atardamarlarınızı şişirip, bir de ko- nuşmaya çalıştığınızda nefessiz kalıyor, ölecek gi- bi oluyordunuz. Onlar ise tüm bunlan kolayca ya- pabiliyorlar, üstelik o an taşıdıkları duyguları dı- şa vürabilecek şekilde boyunldrına bir dansöz kıvraklığıyla şuh bir görünüm ya da yüz elli yıllık bir çınar gövdesinin saygınlığını verebiliyorlardı. Siz ise aynı hareketleri yapmaya uğraşırken ya bir kuşa ya da bilemediniz bir hindiye benziyordu- nuz. Yine onlar boyunlarını hafifçe yana yatırıp, ellerini şakaklarına dayadıklarında "düşünen bir devletbüyüğü" havası yaratırlarken sizinki, Fran- sa'nın Akdeniz sahillerinde Afrikalı gezgin satıcı- larm turistlere "gagaladıklan" Rodin emitasyon- larını andırıyordu. Politikacılarortaksezgileriyle, insansı maymun- lan da içeren "primates"takımı içinde, uzunca ve gövdeden ayrılmış belirgin bir boyuna sahip tek memeli olma şansını kendilerine özgü yetenek- leriyle "optimal" düzeyde değerlendiriyorlardı. Birbirleriyletokalaşırken vatandaşla konuşurken ya da kürsüde nutuk söylerken boyunlarını bizim ellerimizi kollanmızı kullandığımız kadar rahat kul- lanabiliyorlardı. Ben bu buluşmadan sonra artık politikacı gö- rüntülü haberleri, siyasal içerikli açık oturumları, TBMM'den canlı yayınları televizyonumun ses düğmesini kapatarak izliyor, onlann boyunlarına bakarak ne söylediklerini, daha da önemlisi ne dü- şündüklerini anlayabiliyorum. Eğer çok merak ediyorsanız söyleyeyim, hakkımızda her zaman "iyi şeyler" düşünmüyorlar. Içlerinde her zaman iyi şeyler düşünenleri de var... Var olmasına var da bugün boynu gelişmemiş politikacının kime ya- ran dokunuyor ki? (Faks:0216-418 84 10) 1 2 3 BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Kimyasal bi- leşim bakımın- dan granitle eş- değer, çoğun- lukla siyah 3 renkli, yanardağ kökenli doğal cam. 2/ Dans.. 5 Meksika'nın para birimi. 3/ Antika değerin- deolan...Güreş- te bir oyun. 4/ Özellikle hiciv- 9 leriyle tanınmış XVII. yüzyıl divan şa- iri... tskambil oyunlar- 1 ında kâğıt atma sırası. 2 5/ Temize çıkarmak. 6/ 3 iki tarla arasındaki sı- A nır... Namaz çağnsı. II Bir kimseyi kötüleme, yerme... Sibirya'da bir ırmak. 8/ Bodrum açık- lanndaki Kardak ada- lannın Yunanca adı... Ir- landa Cumhuriyeti'nin resmi adı. 9/ Bir eşya üzerindeki fiili egemenlik. YUKARIDAN AŞAĞ1YA: 1/';Oyer" anlamındakul- lanılan sözcük... " — Nesin": Ünlüyazanmız. 2/Kur- şun borulann ağzını açmakta kullanılan ucu sivri ta- koz... Kansızlık. 3/ Çöl bölgelerinde yaşayan bir sûrfln- gen türü... Ince ve uzun metal çubuk. 4/ Geminin sol ya- nı... "Aşk söyletir en yanık türküleri — buluta girdi- ği gecelerde" (Cahit Sıtkı Tarancı). 5/ Ses çıkarma ye- teneği kaybolmadıgı halde istenilen sözü bulup söyle- yememe hastalığı. 6/ Kalın bükülmüş sicim... Yoksul- lara yiyecek dağıtan hayır kurumu. 7/Tavladabir sayı... Atlas Ökyanusu'nun batısında yer alan deniz. 8/ Başka- sının buyruk ve dileklerini yerine getiren... Oylumlu. 9/ Hıristiyanlann en büyük bayra;/ 1... Şüphe.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle