18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19 ŞUBAT 1998 PERŞEMBE 12 KULTUR 'Eşkıya'nın gişe başansıyla başlayan rüya, yeni projeler gündeme geldiğinde bozuldu Yeşflçam gerçeğîyle yüz yüzeCUMHUR CANBAZOĞLU 1997"de medyada daha fazla yer bulan ve pop müzik kadar kamuoyunun ilgisini çekmeyi başaran Yeşilçam, buna rağmen 1998'de film adedi, olanaklann bollaşması, yatınmlar açısın- dan bekJenen sıçramayı göste- remiyor. Birkaç filmin yüksek tiraj yapmasıyla medya tarafin- dan patladığına karar verilen, yine kalitenin tamamen fazla seyirci toplamayla özdeşleştiri- len, seyircinin çıplakhk dolu karelerin yanında modern tanı- tım teknikleriyle de salona çe- kilmeye çahşıldığı bir ortamda yönetmenlerin işi hıç kolay de- gil- Umur Turagay'm Kanşık Pizza'sı ve Erden Kıral'ın Av- cı'sıyla 1998 sezonunu açan yerli sinemada kamera arkası- na geçmeye hazırlanan sekiz yönetmenden projelerini ve ge- çen yıl Yeşilçam'daki değişik- likleri nasıl degerlendirdikleri- ni öğrendik. 'Sinemamız kurtulmadı' Zİ\'AÖZTAN: tki buçuk sa- atlik Cumhuriyet filmi çekece- ğiz. Senaryo 1922-1933 yıllan- nı kapsıyor. Bu arada Lozan Banş Konferansı, Cumhuriye- tın ilanı. Saltanatın Kaldınlma- sı gibi dönemli olaylar, devrim- lerden Şeyh Sait Isyanı'na ya- ni Cumhuriyet'in temel taşlan- nın oturmasına dek süren bir film olacak. Teknik kadromuz- da CoBn Mounier görüntü yö- netmeni, Metin Denizgenel sa- nat yönetmenimiz, Tlırgut Özakman senaryomuzu yazı- yor, müzikleri Muammer Sun yapıyor. Oyunculanmız arasın- da Rutkay Aziz, Savaş DinçeL Ayda Aksel, Murat Karasu, Hüiya Aksular var. 16 Mart'ta Çankaya Köşkü'yle çekimlere başlıyoruz. lş Bankası'nın ver- diği 350 milyarla prodüksiyona başlıyoruz. Lozan bölümünün eklenmesiyle genel bütçemiz ortaya çıkacak... Insanlan sinemaya çekerken tek gözlükle bakmamak gerek olaylara. Türk sınemasımn ge- 1 lişmesi sadece popüler sinema- dan geçmiyor. Çok öznel, kişi- sel sinemalar da yaşamalı, bu kavramlarbirbirini dengeleme- li. Yoksa iş sadece Amerikan taklidi sinemaya dönüşür. Sine- manın bir tarafiyla görsel şov oldugunu yadsımıyorum, an- cak işin sinematografik yönünü unutmak. Lütfîi Akad'lar gibi büyük ustalanna saygısızlık oluyor. Daha alt düzeyde bir si- nematografık çabayla reklamı birleştirip Tûrk sinemasını ye- niden yaratmaya kalkışmak haddini bilmez hedef bence. SEÇKTN YASAR: Projemin adı Sevgilim lstanbul. Senar- yoyuNedimGürsel'in iki hikâ- • Kamera arkasına geçmeye hazırlanan sekiz yönetmene, projelerini ve geçen yıl sinemamızdaki değişiklikleri nasıl değerlendirdiklerini sorduk. Sponsorlarla ve sinema destekleme fonlanyla ürün verebilen sinemamızda, başannın ölçütünün 'gişe' olmadığmı savunan yönetmenlerin çoğu ortak yapımla gerçekleştirebilecek filmlerini. 'Eşkıya'nın başansından sonra beklenildiği gibi özel sektörün sinemaya girmediği ve seyircinin talep artışının genel değil, özel olduğu görüşündeler. TURK SİNEMASI '98 f-Atff Vı/maz 2- 3-Rutkay Aziz 4-lrfan Tözüm S-Tunç Saşaran 6-Turgut Yasalar 7-Seçkin Yasar S-Zıya Oztan yesınden yola çıkarak kendisiy- le birlikte yazdık. Oyuncular- dan kadın gazeteci Irini'yi Kar- yofyllia Karabeti oynayacak. Dıger başrol oyunculan henüz kesmleşmedı. Görüntü yönet- menlıgini François Lartigue, müzikleri Nikos Kanakis yapa- cak. Bir Yunan gazeteciyle ünlü Türk meslektaşının tstanbul'da başlayan aşkını. bir süre sonra Türk gazetetecinin kaybolma- sından sonra kadın gazetecinin sevgilisini arama serüvenini an- latacağız. Türk-Yunan-Bulgar ortak yapımı olacak film için Eurimages'dan destek aldık... Türk sineması ürünlerinin iyi iş yapması, bundan sonra film yapacaklann daha kolay fi- nansman bulabilmesınin ve fılmlerinin güçlü dağıtım şir- ketleri kanalıyla dagıtılmasının önünü açacağı için elbette olumlu bir olgu. Türk sinema- sı kurtuldu tarzı yorumlara ge- lince, buna katılmadığımı be- lirtmeliyım. Çünkü, bunu diye- bilmemiz için bu durumun sü- 'rçkiîTDc k&zânma'sı,ürünlerimi- zın yenı ürünlen finanse eder hale gelmesi lazım, yani sine- manın kapıtalıst bir sektör ha- line gelmesinden söz ediyo- nım. Oysa sinemamız halen sponsorlarla ve sinema destek- leme fonlanyla ürün veren bir sektör. Böyle bir oluşum. sek- tör dışı ürün vermek isteyen ba- ğımsız sinemacılann da lehine- dir, çünkü bu durumda tican si- nema. sponsor ve fonlardan ya- rarlanma ihtiyacı duymayacağı için bu tür kurumlardan yalnız- ca bağımsız sınemacılar yarar- lanabileceklerdir. Ben kendi adıma, sinema üriinlerimizin iş yapmasına sevindiğim kadar. NuriBilgeCeylan'ın kendı ım- kânlanyla yaptığı, şiirsel Kasa- ba filmini de Türk sineması adına hayranlıkla selamlıyo- rum. Ozei sektörün Bgisi yok TUNÇ BAŞARAN: Nisan ayının ortasında başlamayı dü- şünüyoruz Kaçıklık Diploma- sı'na. Türk prodüktörler Mine Film ve Magnum'Ia. Macar ve Fransızlar arasında Eurimages destekli ortak yapım olacak. Şu anda görüntü yönetmenimiz Colin Mounier: müzikleri de Nedim Otyam yapacak. Bun- dan önceki film gibi sesçıler Fransa'dan gelecek. Macarlar ortak stüdyo işlemlerini üstle- necek. Oyunculardan belirle- nen tek isim Tiirkan Şorav™ Sinema seyircisiz olmaz, se- yirci gelecek ve para geri döne- cek. Ancak başannın, kalitenin gelen seyirci sayısıyla ölçüle- bilecegini düşünmüyorum. Her yönetmen gibi iyi film yapmak için yola çıkıyorum: inandığım, kafamdaki fılm seyirci çekerse ne âlâ. RUTKAY AZtZ: Ziverbey Köşkü projem için bekledigim bazı kaynaklar vardı. Ancak çe- şitli nedenlerle bunlar yaşama geçmedi. Siyasal bırfilm olma- sı nedeniyle açıkçası yeterli pa- rayı toparlayamadım. sponsor bulmayı da beceremedim. Böy- le olunca, bir ay önce Kültür Bakanlığı'na başvurup verdik- leri krediyi ödemek istediğimi söyledim. Nitelikli ve emeğin sömürülmeyeceğı bir ışın altı- na gırersenız 60-70 mılyar ge- rekiyor. Ancak tabii ki umudu- mu yaşatacağım. Uzun vadede yapılması gereken bence Euri- mages yolunu denemek. Diğer konuya gelince. topla- dığı seyirciye göre filmlere de-ıjıuıınıııuuuııa ın ııvı ını\a- oııuııu <n,aı_agı i(,ın cıocııc ıiun Dugc »-cyısın ın Kcııuı ım- geien seyirci sayısıyla Oiçuie- uıgı scyırcıyc gorc ıı Egon Schiele, ölümünden 80 yıl sonra hukuksal bir savaşın merkezinde 'Olü Kenf ve '\Vally', New York'ta tııtsaLKültür Servisi - Ünlü Avustur- yalı dışavurumcu ressam Egon Schiele'nin resimleri, müzecilik alanında uluslararası bir tartışma yarattı. Geçen yılın ekiminden bu yıl ocak ayına dek New York Mo- dern Sanatlar Müzesi"nde kap- samlı bir sergiyle gündeme gelen Schiele'nin resimleri şu an New York'ta alıkonmuş durumda: Avusturya hükümeti, ülkenin kül- türel mirası sayılan resimlerin ge- ri gelmesini beklerken, New York'ta yaşayan iki Yahudi ailesi, sergide yer alan iki resmin tkinci Dünya Savaşı sırasmda Alman- ya'da Nazilerce kendi yakmlann- dan çalındığı gerekçesiyle suç du- yurusunda bulununca sonışturma açıldı. Schiele'nin resimlerinin akıbeti, 5 Mart'ta Nevv York'ta toplanacak yüksek jürinin mah- kemede vereceği kararla belli ola- cak. Söylentiye göre. ölüm döşeğindeyken kız kardeşine "Arük savaş sona eriyor. Ben gitmeliyim... Ama resimlerim, bü- tün dünya müzelerindc sergüenecek" de- mişti Egon Schiele. Yüzyıl başında Avusturya'da yeni sanatm öncülerinden biriydi ünlü ressam; kısa yaşamı boyun- ca (1890-1918) insan fıgürünü derinlik- li kavrayışı ve erotik temalara kışkırtıcı yaklaşımıyla nam salmıştı. Resimleri. dünyanın çeşitli müzelerinde sergilendi gerçekten de. Hatta Avusturya'nın, kül- türel mirasının önemli bir parçası haline geldi. Şu sıralar Nevv York sanat dünya- smı sarsan 'Schiele otayı' ise, sanat tari- hinin bu en i lginç sanatçılanndan birinin resimlerinin nasıl, hangi yollarla kolek- siyonlara girdiğine dair soru işaretlen uyandırdı. Pek çok açıdan epik bir roma- nı andıran Schiele'nin öyküsü, Ikinci Dünya Savaşf nda Nazilerin sanat yapıt- New York'ta yaşayan iki Yahudi ailesi, sergideki iki resmin savaş sırasında Nazilerce yakınlanndan çalındığı gerekçesiyle suç duyurusunda buîundu. Schiele'nin resimlerinin akıbeti, 5 Mart'ta mahkemenin vereceği kararla belli olacak. lannı yağmaladığı yıllara götürüyor biz- leri... Ölümünden 80 yıl sonra, hukuksal bir savaşın merkezinde yer alıyor Egon Schiele. Bu iki resim gerçekte kime ait? Egon Schiele olayı, bu yıl ocak ayın- da Nevv York Modern Sanatlar Müze- si 'nde açılan "Egon Schiele: Leopold Ko- leksiyonu" sergisinın yenıden Avrupa'ya götürülmesi için toparlandığı sırada baş- lamış. Nevv York'ta yaşayan iki Yahudi ailesinin iddia ettığine göre. koleksıyon- da yer alan yapıtlardan "NVafiV ile u ÖIü KentlII". tkinci Dünya Savaşı sırasında Nazilerin eline geçti. Resimlerin bugün- kü sahibi Dr. Rudolph Leopold. resimle- ri yasal yollarla satın aldığında ısrarlı. Hatta uluslararası bir mahkemenin. re- simleri araştırabilecegi yolunda bir açık- lama bile yaptı. Ancak Manhattan bölge savcılanndan Robert Morgenthau, so- ruşfurma açarak resimlerin Viyana'ya dönmesini engelleyince. bu açıklaması- nı geri çekti Rudolph Leopold. Bu şahıs. Schiele'nin kısa yaşamından geriye ka- lan çoğu resim ve deseni toparlayan ki- şi; elindeki koleksiyonu, uygun bir anlaş- ma karşılıgı Avusturya hükümetine sat- mış. Nevv York Modern Sanatlar Müze- si. resimlerin bir an önce Avusturya'ya iade edilmesi gerektiğini öne sürüyor a- ma, 5 Mart'taki mahkeme karanna dek herkesin eli kolu bağlı... Bundan sonra Avrupalı koleksiyoncular Amerika'daki müzelere resimlerini ödünç verebilecek- ler mi? İşin müzeciteri ilgilendiren önemli bir ayağını da bu konu oluşturu- yor. Egon Schiele'nin Leopold koleksiyo- nunda yer alan "Ölü Kent" başlıklı res- mı, Ikinci Dünya Savaşı'nm patlak ver- diği yıllarda FritzGrunbaum'a aitti. Ya- hudi bir sanat koleksiyoncusu olan Grun- baum. 1940 yılında Dachau top- lama kampmda öldü. Grunba- um'un akrabası olan Nevv York Times sanat muhabirlerinden Rita Reif, resmin, Grunba- um'un vârislerine iade edilme- sıni ıstedı. 'Schieleolayı'nı ateş- leyen ikinci resim ise Schi- ele'nin sevgilisi Wally'nin port- resı... Bu resmin de 1938 yılın- da Naziler Avusturya'yı işgal et- tiğinde Yahudi bir sanat tüccan olan LeaBondiJaray'e ait oldu- ğu söylenıyor. Bondı ailesi de resmin iade edilmesıni istiyor. Her iki aile de avukatlığı bıra- kıp. tüm zamanını sanat hırsız- lıgı olaylanna ayıran Wîlli Kor- te'yi resimlerin peşine takmış... Schiele olayının ilgınç oyun- culanndan bıri de Nev\ York Modern Sanatlar Müzesi Yöne- tim Kurulu Başkanı RonaldLa- Estee Lauder kozmetik ımpara- torluğunun vârisi olan Lauder de bir Schiele hayranı. Müzedeki serginin ger- çekleşebilmesi için sergi masraflannın yarısını karşılayan Ronald Lauder, il- ginçtir ki lkincı Dünya Savaşı sırasında Yahudilerden çalınan sanat yapıtlannm bulunup. iade edilmesıni sağlayan ko- misyonun da yönetim kurulunda... La- uder. konuyla ilgili henüz bir açıklama yapmamış. Egon Schiele'nin bu iki resmi, iddia edildiği gibi söz konusu ailelere mi ait gerçekten? Eğeröyleyse, gerçek sahiple- rine kavuşabilecek mi bu resimler? Ko- leksiyoncu Leopold resimleri Avustur- ya'ya geri götürebilmek için mahkeme- nin karannı beklerken, resimlerin kendi- lerine ait oldugunu iddia eden aileler bir dönemin korkunç anılannı geri getiren resimlerin, bir haksızlığın giderilmesı için kendılerine iade edilmesıni umuyor... uder. ğer biçmek bence sakat bir yak- laşım. Bu yöndekı baskı kor- kunç hüzün verici ve umut kı- ncı. İRFA1S TÖZÜM: Filmin adı Mum; Türk-Macar-Yunan or- tak yapımı olacak. Yunanistan kanadı projeye evet derse yüz- de otuzunu karşılayacak. Birin- cil rol için Elena Karabetti yı düşünüyoruz, Eleni Karaind- rou'yla da müzikler için bağ- lantıdayız. Macaristan bölümü post-productionu >üklenecek. Görüntü yönetmenimiz Ayte- kinÇakmakçı olacak. Filminizi Avrupa'da gösteri- me sokabilmek. dağıtımcıyı ve seyirçiyi heyecanlandırabilmek için iyi film yapmak yetmiyor, çok iyi bir kast lazım. Bu ne- denle Juliette Binochela görüş- melerimiz sürü>or. Programı uygunsa olabilir. Benim hedefim haziranda başlamak. Yunanistan projeye katılmazsa o zaman Eurimages desteğiyle kendi olanaklanmla çekecegim filmi. Ekip de daha bizden olacak... . Sinemamızm şu anda sesli çekmek, büyük prodüksiyonlar yapmak, bir endüstriye gitmek gibi dertleri v ar, ama bunun ya- nında popüler sinema isteyen- ler de var. Seçimdir, katı bak- mamak lazım. Ancak durum pek parlak değil bence. Eşkı- ya'dan sonra özel sektör sine- maya girecektir diyorlardı. Or- tada bir şey yok. 'Gerilla usulü çekecegim1 TURGUT YASALAR: Fıl- mimin adı Leopar'ın Kuyrugu, senaryoyu ben yazdım. Adı, 'Leopann kuvruğunu asla tut- ma, tutarsan asla bırakma". di- ye bir Afrika atasözü var. ora- dan geliyor. Beş temel Türk oyuncu ve bir de Amerikalı oyuncudan oluşuyor listemiz. Türklerden dört isim belli, Yet- Idn Dikinciler, Devrim Nas, Ha- kan Pişidn, Ümit Çırak. Tardu Flordun la görüşüyorum. Bir de Amerikalı ovoıncu bulmam gerekiyor. Görüntü yönetmen- ligini ben üstleniyorum, müzik- leri de Cengiz Onuraryapıyör. Film gece bir otomobil içinde başlıyor, orada devam ediyor ve Susurluk sokaklarında bitiyor. Para için Kültür Bakanlığı 'na başvurdum, ayrıca bağlantida olduğum dört yapımcı var. on- larla görüşüyorum. Hedefim mayısta çekimlere başlamak... Doğrusu, yeni yapılacak filmler için bir baskı oluştu. Ben de ısterim en yüksek kali- tede çekmeyi. Ancak bulaca- gım para beni bir tür gerilla usulü çekmeye yöneltirse öyle yapacağım. Filmimm çok insa- na ulaşmasını istiyorum tabii, ancak filmde hiç kadın yok, erotizm yok, yani filmi izlettir- mek için yapay kartianm yok. ATIF YILMAZ: Muska ve Yıkhnm Türker'in En Uzun Yol Hikâyeleri diye iki proje var elimde. Şu anda hangisine ön- celik vereceğimiz belli değil... Seyircinin talep artışı yaşa- nıyor sinemada. ama bunun ya- nında Ömer Kavur'un Akrebin Yolculuğu, YavuzÖzkan'ın Bir Erkeğin Anatomisi. Banş'ın Filmi, Kasaba gibi özenilmiş filmler hiç seyirci bulamıyor. Talebin genel değil, özel oldu- gunu düşünüyorum. Sinema bence bir tarafı sanat, bir tarafı endüstn, ticaret olan bir şey. Ancak filmin seyredilmesini tek mezıyetı olarak degerlen- dirmenin çok yanıltıcı oldugu- nu düşünüyorum. Tanıdıgım arkadaşlann bazı tip filmler iş yapıyor diye tıcan sinema niye- tiyle yola çıkacağını zannetmi- yorum. TOMRİS GtRtTLİOGLU: Filmimizin adı Salkım Hanı- mın Taneleri. Zuhal Olcay. Ha- luk Bilginer, Derya Alabora var kadroda. Ben hep iki görüntü yönetmeniyle çalışıyorum. Ya- vuz Türkeli ve Ercan Yılmaz. Müzikleri de Goran Bregoviç yapacak. Senaryoyu Etyen Mahcupyanla yazdık. Çekim- lere martta başlamayı planlı- yorduk. ancak Bregoviç süre is- tedı. bizim de ön hazırlıga biraz daha zaman ayırmamız gereki- yor. Eylülü hedefledik şimdi... Yönetmenin temel amacı se- yirciyle buluşmak, ama bilet benı ilgilendirmiyor, duygu an- lamında bunun peşındeyim. Ironısi ve hüznü olan bir film Salkım Hanımın Taneleri. Böy- le bir filme şu anda reytingi bol oyunculan seçmek benim için kolay yol olurdu, seyirci onlan izlemeye gelirdi. Ancak ben o zaman sahiciliğime ihanet et- miş olurdum. Ticari sinemaya karşı değilim, bir yönetmen sa- mimiyetle reytingi yüksek bir film yapacağım diyorsa ben o- nun da yanındayım. IŞILDAK VE YELPAZE ATİLLA BİRKİYE Yaratıcı Yazarlık! Kuram "kitap dizisi" imeceyle çıkan amatör ruhlu bir yayın ("dergi"). Dergi biçimindeki bu kitap dizisi, on altıncı kitabına ulaştı. Eşı az bulunur bir yetkinlik- le hazırlanıyor. Özenerek ve kılı kırk yararak... Başta yayın yönetmeni Yurdanur Salman'ın yıllar- dır süren kararlılığı ve yazı kurulunun emekleriyle çık- mayı sürdürüyor. Adının da imlediği gibi "kuram"\ içeren bu tür ede- biyat içi dergi ve yayınlara, edebıyatın "sağlığı" açı- sından çok çok ihtiyaç var. Bu tür yayınlar, edebiyatı besler, tartışma alanlan açar ve özellikle inceleme ve eleştiri kulvannda "ya- nşmayı "sağlar. Ne var ki, hep maddi olanaksızlıklar içindedir. Ser- maye pek yanaşmaz. Birer Don Kişot örneğindeki parayı koyanlann da parası sınırlıdır; ancak bilgileri vardır. Bir kısır döngüdür; sürer gider. Zaten, medyatik yaşam alanımızda edebiyat gide- rek az yer tutmaya başladığından; edebiyatın pabu- cu Boğaz'ın dibine atıldığından; ya da popüler ede- biyata doğru yeni bir serüven başladığından birkaç kişi ve kuruluşun dışında kimse böyle "garip" şeyler- le uğraşmaz! • • • Kuram'ın onaltıncı kıtabında, Amerikalı yazar John Barth, Deniz Hakyemez tarafından çevrilen dene- mesinde "Yaratıcı yazarlık: öğretilebilir mi?" sorunu- nu/ soaısunu irdeliyor. Amerika'daki yüzlerce "yaratıcı yazarlık progra- mı"n ömekleyen Barth, bu tür programlara tama- men karşı durmamakla birlikte; bu programlara katı- lanlann daha çok "iyi bir okur" olabilecegi üzerinde duruyor. Yaratıcı yazarlığın -tabii ki- öğrenilebilecegi ama kendi kendine de öğrenebileceği hatta yaratıcı yazar- lık programlan bir kenara ünıversitelerin ortaya çık- madan çok çok önce, yazarlann belli başlı dört yolla "mesleklerini" edindiklerinı yazıyor: Birincisi, yaşamda ortaya çıkan deneyimlere özei bir dikkatle yaklaşarak ve yasayarak; ikincisi, yazılı di- li araç olarak kullanan, büyük küçük seleflerinin ya- pıtlanna özel bir dikkatle yaklaşarak (yalnızca okuya- rak); üçüncüsü, dili, uygulamalı olarak kendileri kul- lanarak, (çok çok uygulayarak) ve dördüncüsü, özel- likle çıraklık dönemi yapıtlarını, tartışılması ve eleşti- rilmesi için, "meslektaşlanndan" birkaçına ya da da- ha deneyimlı bırilerine okutarak... • • • Kısaca dıyebiliriz kı, Barth'ın gönlü "eski" ama es- kimeyen yöntemde. John Barth'a gönülden katılma- mak elde değil. Bizde henüz böylesine yaratıcı yazar- lık programı yok (umalım ki olmasın!). Olmasın, çünkü "edebiyat"ın yalınkat bir yol iztedi- ği ve yalınkat bir okur "bulduğu" bu yol ayrımında kim bilir, kimler "yazar"' adıyla ortaya çıkar... Aslında, John Barth, okul içi eğitime doğal olarak karşı değil. Doğrudur, çünkü, yalnız yazarlık egitimi değil, "sosyal bilgiler" eğitimi, yazarlık için önemli ola- naklar sağlar. Aslında her türlü bilgi de öyle. Tüm bunlara karşın yine de pek tanımını yapama- dığımız bir "özellik" insanı sanatçı ya da yazar yapar, diyebiliriz: hiç kuşkusuz ki öğrenmenin ve çalışmanın , bâşan için en büyük "silah" olduğunun altını çize- rek... Yani Barth'ın dedikleriyle açımlayabiliriz, pekâlâ: "Evet, evet, evet: Yazarlık öğretilebilir, şuradayada burada. Size öğretilebilir mi? Kim bilir? Şalgamı sı- karak kan çıkaramayız; ama şalgam suyunun akma- ya başlamasını sağlayabiliriz ya da buna yardımcı olabiliriz; elbette şalgamın içinde gerçekten su var- sa!" • • • Kuram'ın on altıncı kitabında, Barth'ın yazısı gibi bir- birinden ilginç (ve önemli) başka yazılar da var. Örneğin, Salman Rushdie'nın 1982 yılında yazdı- ğı "Hayalı Vatanlar"; Jacques Dupin'nin "Alberto Giacometti ya da Yazının Sonsuzluğu"; Nilüfer M.Reddy'nin "Pierre Loti'nin Türkiye Romanlan: Bir Okuma Yolculuğu" gibi... Önermesi bizden... Stockhausen'ın doğumunun 7O.yılı kutlanıyor • Kültür Senisi - Çagımızın yaşayan en önemli bestecilerinden biri olan Karlheinz Stockhausen'ın 70. doğum yılı, dünyanın çeşitli yerlerinde konserler, konferanslar gibi türlü etkinlıklerle kutlanıyor. Ankara Üniversitesi öğretım üyelennden Dr. Ümit Gültekın, 24 Şubat Salı günü saat 19.00'da, Fotoğraf Sanatı Kurumu'nun Menekşe Sokak 10/10 adresindeki salonunda bir konferans sunacak. Etkinlikte bestecinin verimi irdelenecek: yapıtlarından örnekler banttan sunulacak. Bestecinin yaşamından kesitler ise saydamlarla yansıtılacak. Meral Ugurhı'nun konseri CRR'de • Kültür Senisi - Meral Uğurlu, 22 Şubat Pazar akşamı saat 19.30'da CRR Konser Salonu'nda Kklasik Türk müzığı konsen verecek. Klasik ekole ve klasik repertuvara bağlılığı ile tanınan Uğurlu. lstanbul Beledıye Konservatuvan'nı bıtırdı. Özel öğreocisi olduğu Münir Nureddin Selçuk'un pek çok konserine korist ve solist olarak katıldı. lstanbul Devlet Klasik Türk Müziği Korosu'nda görev aldı. Daha sonra bir süre ÎTÜ Türk Musikısı Devlet Konservatuvan'nda öğretım görevlısı olarak çalıştı. lran, Irak. Afganistan, Almanya. Tunus. Cezayir, Mısır, KKTC ve Fransa'da konserlere katıldı \e solo konserler verdi. ABD'de de solo konserler verdi ve CD çalışmalan yaptı. 1977 yılında îstanbul Devlet Klasik Türk Müziği Korosu'ndan kendı isteğı ile emekli oldu. Sanatçının yaşamından kesitler ise saydamlarla yansıtılacak. BUGUN • tDOB'da saat 20.00'de G. Bizefnin 'Carmen' adlı yapıtı ızlenebilir. • BORUSAN KÜLTÜR MERKEZİ nde Ahmet Güncrın katıldığı 'John Cage, Müziği, Yaşamı ve EtkilerT başlıklı söyleşı yer alıyor. (292 06 55) • tFSAK'ta saat 19.30"da Ömer Bakan'ın katıldığı 'Baküğunı Görüyorum. Gördüğüme Bakıyorum' (John Berger'in Görme Biçimlen Kitabı Üzerine) başlıklı dialı sövleşi izlenebilir. (292 18 07) • DEVLETTIYATROLARI AKM Oda Tiyatrosu'nda 'Kozalar Ölüler Konuşmak İsterler', AKM Aziz Nesin Sahnesi'nde 'Bir Casusa Ağrt', Taksim Sahnesi'nde 'Bir Anarşistin Kaza Sonucu Ölümü' adlı oyıınlar izlenebilir. (292 39 00) • ALMAN KÜLTÜR MERKEZİ nde Heinrich BöUGünleri kapsamında saat 18.30'da Mahmut Karakuş, tlknur Özdemir \e Fügen Uğur'un katıldığı 'Heinrich Böü-Estetikve AhJak Aynlmaz' başlıklı konferans yer alıyor. • AKSANAT'ta saat 12.30'da lazer-disc'ten Gipsy Kings 'Us Tour 90' pop konseri. saat 18.00'de Orhan Türker'in katıldığı 'Aynaroz Manastnian' başlıklı seminer-dia gösterisı izlenebılır.(252 35 00)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle