19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17ŞUBAT1998SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER ETUC Genel Sekreteri Gabaglio: Yeni liberal dalganın saldınlanna karşın Avrupa Sosyal Modeli dimdik ayakta 'Sendikalar bunahmı aşü'ALtER Avrupa Sendikalar Konfe- derasyonu (ETUC) Genel Sekreten Emilio Gabaglio yeni liberal dalganın saldın- lanna karşın Avrupa Sosyal Modeh'nin sapasağlam ayak- ta olduğunu söyledi. Toplam 28 ülkeden 60 milyona yakın üyesiyle AB'nin en büyük si- vil kuruluşu olduklannı ve AB'nin karar mekanızmala- nnı önemli ölçüde etkileye- bildiklerini vurgulayan Ga- baglio, sendikal alandaki so- runlann knze dönüşmesini, iş yaşamının getirdiği yeni- liklere uyum sağlayarak ve yeni iş alanlannda örgütle- nerek önledıklerini anlattı. Gabaglio'nun sonılanmıza verdiği ya- rutlar, sendikal açmazlan aşmak arayışın- daki sendikacılara yön göstermesinin ya- nı sıra yeni sendikacıhk anlayışının özet bir manifestosu niteliğini taşıyor. - Küreselleşmeyle birtikte Avrupa sendikal hareketinin de zayıfiadığı bi- liniyor. Bu dunım iddia edildiği gibi sen- dikalann çözülme sürecinin başlangı- cı mı? GABAGLİO - Kuşkusuz küreselleş- me ve dünyadaki ekonomik değişiklikler önemli sorunlaryarattı. Sanıyorum sen- dikal hareketimiz bu yeni duruma uyum gösterme yeteneğı gösterdi. Şuna dikkat çekmek isterim: ETUC, Avrupa Birli- ği'nde (AB) var olan en büyük sivil top- lum örgütüdür. AB 'ye üye 15 ülke ve top- 'AB kararlarında etkiliyiz'ETUC'in siyaseti etkileme gücü ve sen- dika siyasct itişklsini nasıl değerienâüiyor- sunuz? ETUC, AB'nin karar mekanizmalan için- de önemli bir etkiye sahiptir. fki örnek vere- yim: Yapmış olduğumuz büyük bir kampan- ya sonucunda AB'nin ana sözleşmesine para- sal birliğin yanmda, sosyal haklan da temel me- tinlere geçirdik. Ikinci örnek, yine yaptığımız bûyükbirkampanya ile AB ülkelerinde faali- yet gösteren çokuluslu büyük şirketlerin mer- kezinde bütün üikelerde çahşan işçilerin tem- sil edilmelerini ve onlann pazarhk masasına katılmasını sağlayan bir yapının oluşturuima- sını kabul ettirdik. Sendikalar siyaset ilişkisi- nia belli birkuralı yok. Ülkeyegöreükemnfârk- h tarihsel gelişmesine ve koşullarma göre fark- lı çözümler olabilir. Ancak her yerde izlediği- mkbirgelişmeyisöyleyebü%im:Avnjrja'dasen- dikalann daha bağirnsız; otonom yapıya doğ- ru bir gidiş var. Sendikalar Konfederasyo- nu'nun görüşü, sendikaların gücünün "ba- ğnnstzhktan" geçtiğı yönündedir. Örgütlenme çalışmalannız ne durnmda? Yeniliklere uygun ce%'ap verebiîdiğiraİ2 her yerdekazandık. Kimi üikelerde üye saymtızevet azaldı ama bazı ülkelerde artıyor. Mesela sen- dikacılann ilk hareket noktalan neydi; büyûk işleimeleri örgürJemek. Oralarda kaybedryoruz. Ekonominin yeniden yaptlanması, yeni tek- nolojilerin uygulanması ve Avrupa'daki kriz ne- deniyle üye kaybedivoruz. Ancak, sendikal hareketin iş yaşammınyeni çehrelerine uygun cevap bulmaya başladığı her yerde, buna ce- vap verebildi'ğinüz her yerde üye kazanraaya başladık. Hizmet sektöründe ve süreli çalışan- lararasmdabüyük üye kaydettik. Örneğin Hol- landa'da sendikalarpart-time çalışanlarla ilgi- ü •sözleşmeler yaptılar ve elbette çalışanlann mevcut sendikal ve sosyal haklanıu muhafa- za ederek onlan sendıkalaştirdılar. AB ülke- lerinde her ûç işçiden biri sendikahdır Belçi- ka ve Hollanda gibi ülkelerde üç işçiden ikisi sendıkalıdır, Fransa'da daha düşük, Almaya'da yası yanyadtr. lam 28 ülkede 60 milyon kişiyi temsil ediyoruz. Biz şu anda Ikinci Dünya Sa- vaşı sonrasında yaşanan sendikal patla- ma dönemınde değiliz. Amabuna ragrnen çok güçlüyüz. Sendikal hareketin teme- lıni teşkil eden çok büyük işletmeler ar- tık en büyük değiller, çok önemli değil- ler. Başka tür çalışma biçimleri, yeni bir işçi tipi ortaya çıktı. Ama sendikal hare- ket yeni yeni alanlara açılmaya başladı ve şimdi onlar da bizim üyemiz. Özellikle kadın üye sayımızda büyük artış oldu. Sendikal hareketin çözülme süreci ıçin- de olduğu yönündeki spekülasyon bızim rakiplerimiz tarafından uydurulmuş bir şeydir. Çok büyük bir gelişme işin mahi- yetinde değişme, iş ilişkilennde değişme ve üyelerimizin niteliğinde gelişme var. - Sendikaların bu değişime karşı ge- liştirdiği yeni bir çalışma tarzı var mı? - Büyük bir değışiklik var ve bız bu de- ğişikliğe adapte olmak durumundayız. Söyledığımız gibi geçmişte olmadığı gi- bi farklılaşmış. farklı alanlarda çalışan işçıleri, emekçileri örgütlemeye çalışı- yoruz. Özet olarak sendikal hareket ar- tık tek bir yapı, klasik yapı biçimınden çıktı. Değışen, farklılaşan, farklı farklı alanlara kayan işçilerin yeniden dayanış- masmın nedenlerini yaratmaya çalışıyo- ruz. Başka bir boyutu daha var: Bu da sen- dikal hereketin mahıyetiyle ilgıli. "Sen- dikal hareket sadece talep eden bir ku- rum mu olmalı, yoksa üyelerini her ko- nuda bilgilendiren, tartışmaya ve iş- yerlerinin yönetimine katılmasını sağ- layacak yönde mi çaba göstermeli?" Biz bunlan söylerken sendikal hareketin temsil ettiği büyük bir sosyal mücadele- yi terk ettığimizi söylemiyoruz. - Avrupalı işverenlerin sendikal kar- şıtı bir mentalitesi var mı, yasalar sen- dikalaşmaya direnen işverenlere avan- taj sağlıyor mu? - Maalesef işverenler yeni bir liberal gö- riişle büyük çoğunlukla, rekabet güçleri- nin engellendiğini öne sürerek sendika- lann hareket alanını sınırlamaya çalışıyor- lar. Buna karşı mücadele ediyoruz. AB ülkelerinde diyaloğu esas alan bir çerçe- ve oluşturduk. Sosyal diyalog onlar için de iyi olacaktır. Türkiye'de tanımış olduğumuz bu ya- sal engeller Avrupa'da yok. Türkiye ile AB Mimarlar Odası 'Yağmanın sorumlusu 12 Eylül cuntası' lstanbul Haber Servisi - tstanbul'da 8 yerdeki SÎT alanlan ile yeşil alanlann tu- rizm bölgesi ilan edilerek yağmaya açıl- masiyla gündemegelen Turizmi Teşvik Ya- sası'nın, 12 Eylül askeri yönetiminin ürü- nü olduğu belirtildi. Mimarlar Odası lstanbul Büyükkent Şu- besı'nden yapılan açıklamada. turizm mer- kezleri ile ilgili Bakanlar Kurulu kararlan- nı yargı yolu ile iptal ettirmenin sorunu çözmediğı, sadece ertelediği belirtildi. So- runun kaynağının bir 12 Eylül ürünü olan Turizmi Teşvik Yasası'nın, "12 Eylül ya- salannın anayasaya ay kırıhgının ileri sü- rülemeyeceğini" öngören anayasanın ge- çicı 15. maddesi nedeniyle değıştırileme- mesı olduğu vurgulandı. Açıklamada. "'Tu- rizm merkezleri karariannın yasal daya- nağını oluşturan 2634 sayılı Turizmi Teş- vik Yasası, 12 Eylül AnayasasTnın geçi- ci 15. maddesiyle hukuk dışı olarak do- kunulmaz kılınmış, yargı yolu ile iptali- nin önü tıkanmıştır" denildi. Siyasi par- tileri ve hukuk çevrelcrini duyarlı olmaya çağıran Mimarlar Odası lstanbul Büyükkent Şubesi, Turizmi Teşvik Yasası'na dokunul- mazlık sağlayan anayasanın geçici 15. mad- desinin degişmesi için çalışma başlatılma- sını istedi. Konuyla ilgili bir açıklama ya- pan Teknik Elemanlar Derneği tstanbul Şu- besi ve Marmara Bölge Başkanı Prof. Nec- det Aral da, Beşiktaş Atik Ali Paşa Yalı- sı, Şişli Bomonti ve Zeytinburnu'ndaki yer- lerin mevcut yapının ve tarihi dokunun ko- runması koşuluyla turizm merkezi yapıla- bileceğıni. ancak Kuruçeşme'deki yerin ye- şil alan olarak kalması gerektiğini söyledi. Beşiktaş Serencebey Yokuşu'ndakı yerin 1984 onaylı imarplanına göre, ağırlıklı ye- şil alan olduğunu ve buranın da turizm mer- kezi olmaktan çıkanlması gerektiğini belir- ten Prof. Aral şunlan söyledi: "Sanyer Mavramoloz alanı da piknik alanı ve ta- mamen StT kapsamındadır. Bu nedenle buranın turizm alanı olması kamu yara- rına değildir. Sanyer Istin\e"deki yer de 1991 ona\ lı imar planında ha> vanat bah- çesi, konaklama tesisi ve park alanı ola- rak görülmektedir. Burası için alınan ka- rar da iptal edilmelidir." Aral, Istinye'nin 1990'da turizm alanı ilan edildiğini ve karann Danıştay'da iptal edildiğini anımsatarak, Danıştay tarafın- dan iptal edilen karann yenilenmesinin uy- gun olmadığını bildirdi. CHP lideri, 19 SİTve yeşil alanı imara açan hükümeü topa tuttu 'istanbuVu talan ettirmeyiz'tstanbul Haber Servisi - CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, hükümetin 8'i tstanbul'da bulunan toplam 19 yeşil alan ve SİT alanını, Turizm Bölgesi ilan ederek imara açmasını sert bir şekilde eleştirdi ve ''tstanbul'da iktidar eliyle, devlet katkısıyla ve hukuk çiğnenerek bazı kişilere rant dağıtılıyor. Bu anlayışla sonuna dek mücadele edeceğiz ve tstanbul'un daha fazla talan edilmcsine izin vermeyeceğiz" dedı. Hükümeti başta Susurluk davası olmak üzere verdiği hiçbir sözü tutmamak ve iddiasını t • ortaya koyamamakla suçlayan Baykal, •'Susurluk'la ilgili yeni raporlar, olayı sislemenin aracı. Önceki hükümet Susurluk'u kaba yöntemlerle örtüyordu, şimdiki ise İnce yöntemlerle örtüyor" dıye konuştu. CHP lideri Baykal, hükümetin 6 Ocak 1998 tarihli kararnamesiyle Turizm Bölgesi ilan ederek imara açtığı yeşil alan ve StT alanlanyla ilgili karara karşı Beşiktaş Belediyesi, sivil toplum kuruluşlan ve CHP örgütlerince Kuruçeşme Parkı'nda düzenlenen mitingde hükümetin bu karannı telafi edilmesi imkânsız ve geri dönüşü olanaksız adımlar olarak niteledi. Hükümetin Resmi Gazete kararlanyla doga tahribatı yaptığını, göz göre göre tstanbul'un yağmalanmasına katkı verdiğini savunan Baykal, "Bu kararların hukuki temeli tartışmalıdır. Geçmişte de benzer girişimler olmuştu fakat Anayasa Mahkemesi ve Danıştay bu kararları iptal etmişti" dedi. Kolayca para kazanmak isteyenlerin bu yollara başvurduğunu ve hükümetten destek gördüklerini öne süren Baykal. bu olayda suçüstü yakalanan hükümetin karşısında CHP'yi bulduğunu kaydederek, "tstanbul şimdiye dek aşırı değerlendirilerek kullanıldı. Oysa artık üzerindeki yükü azaltmak gerekiyor. İstanbulun eşe dosta yağmalatrırılmasına izin vermeyelim. Halk, kenrine sahip çıkarsa, hükümet geri adım atacaktır. Sadece kendi çıkarını ve kârını düşünenlere ve buna fırsat tanıyanlara geçit vermeyelim. CHP'nin bu konudaki ta>rı nettir ve kimse bizden bu konuda kendi yanlışlarına ortak olmamızı beklememelidir" dedi. Gazetecilerin hükümet ve erken seçim ile ilgili sorulannı da yanıtlayan Baykal, Türkiye'yi sıkıntıya sokmak istemedıklerini, sabırlı ve hoşgörülü arasındaki en önemli fark da bu. Ve bu Türkiye'nin çözmek zorunda olduğu bir durum. - Küresel rekabet nedeniyle Avru- pa'daki yatınmlar özellikle Ûzakdoğu ülkelerine yönelmiş durumda. Bunun getirdiği işsizlik sorunuyla iigili bir mücadele programınız var mı? - Kuşkusuz işverenler kendıleri için en kârlı olanı elde etmeye çalışıyorlar ve iş- verenlerin işyerlerini başka yerlere taşı- malanna yasal engel yok. Ancak, işçiler, işyerlerinin taşındığını televizyondan öğ- reniyorlar. Bunun, yapılacak görüşmeler ve pazarhklar sonucunda uygun sosyal çö- zümler bulunarak gerçekleştirilmesi ge- rekir. Bunun yanı sıra, yatınmlann baş- ka yerlere taşmmasının ardından bölge- nin etkilenmemesi için ye- ni yatınmlar ve politikalar üretilmesi lazım. Yani sırf spekülasyon amacıyla ya- pılmış sermaye göçüne kar- şı mücadele etmemiz lazım. Ve diger sermaye göçü kar- şısında alternatif çözümler bulmak lazım. Türk sendikalarına destek Baykal, Kuruçeşme Parkı'nda düzenlenen mitinge katıldı. (HATİCE TUNCERJ olduklannı, seçimı ancak toplumun istemesi halinde bu doğrultuda karar vereceklerini söyledi. Baykal. Susurluk. enflasyon. Samsun ve Yeni Harman sigaralannın özelleştırilmesı başta olmak üzere rahatsız olduklan pek çok şey olduğunu belirterek "Bunlar muhalefeti tahrik ediyor. Ben uyarılarımı yaptım. Hükümet, ne hükümeti olduğunu bilmeli" dedi. Türkiye'nin Susurluk olayını çözmek için yeni raporlara ihtiyacı olmadığını savunan Baykal, hükümetin Susurluk olayını çözmek için yeterli iradeye sahip olmadığını kaydetti. k i ş i y a k a l a n d k ı ş ı a r a n ı y o r Oğretmen cinayetinde Hizbullah taşeron MERStN / TARSUS (Cumhuriyet) - Tarsusta geçen yıl öldürülen öğretmerı Oktay Bulun cinaye- tinde Hizbullah militanlannın taşeron olarak kulla- nıldığı belirlendi. tçel Emniyet Müdürü Tuncay Yıl- maz, olayla ilgili olarak 4 Hizbullah militanının ya- kalandığını, aralannda Mersin bölge sorumlusunun da bulunduğu 7 kişinin arandığmı söyledi. Yılmaz, Mustafa Özkan adlı oğretmenın öldürûlmesinde de Hizbullah kuşkusunun araştınldığını bildirdi. Mersın polisi, 8 Ekım 1997 tarihinde okula gider- ken uğradığı silahlı saldın sonucu başma sıkılan tek kurşunlayaşamını yitiren tmam-Hatip Lisesi Müdür Yardımcısı Mustafa Özkan ile 10 Ekim 1997 tarihin- de evinın önünde saldın sonucu boğazı kesilerek öl- dürülen Turgut Içgören tlköğretim Okulu Türkçe öğ- retmeni Oktay Bulun cinayetleriyle ilgili, Hizbullah baglantılannı belirledı.Tarsus'ta basın toplantısı dü- zenleyen tçel Emniyet Müdürü Tuncay Yılmaz. Ok- tay Bulun'un öldürülmesi olaymda Hizbullah örgü- tümensubu "Yakup" kod adlı Mustafa Eroğlu'nun (25) tetikcilik yaptığmın belirlendiğini sö> ledi. 'ı'ılmaz. Abdülvahit Kaya (30), Erol Konuray'(28) ve Meh- met Şimşek (27) adlı örgüt militanlannın da örgüte gelir saglamak amacıyla zekât adı altında para top- ladıklannı belirtti. Yılmaz, cınayetlerle ilgili olarak Hizbullah örgü- tünün Mersin bölge sorumlusu Mustafa Gürlüler ile Harun Tetik'in yanı sıra henüz kımlıkleri tespıt edı- lemeyen 5 örgüt mensubunun da arandığını kaydet- ti. Yılmaz, Hizbullah örgütüne yönelık olarak dü- zenlenen operasyonlarda aynca, üç çuval dolusu yi- yecek maddesi, bol miktarda erkek ve kadm giyecek- ten ve bol miktarda çeşitli yasak yaym ele geçiril- diğmi sözlenne ekledi. - Türkiye'deki üyeleri- nizin başlıca şikâyetleri ne- lerdir? Grev ve toplusöz- leşme hakkı vermejen Me- mur Sendikalan Yasa Ta- sansı'na tepkiniz nedir? - Sanıyorum önemli iki büyük sorunlan var. Birin- cisi ülkenin ve sosyal yaşa- mın demokratikleştirilme- si. KESK. olayı bunun bir ömeği. KESK'in mücade- lesini başından beri destek- liyoruz. Memur sendikala- nna ilişkin yasa tasansmın uluslararası sözleşmelere ve Avrupa Sosyal Şartı'na ay- kın olduğunu ve reddetme- lenni söyledik. Üyelerimi- zin, ülkenin demokratikleş- tirilmesi ve sendikal stan- dartlann AB ölçüsüne getı- rilmesi yönündeki mücade- lesini sonuna kadar destek- liyoruz. Aynca, istihdam ve ülkedeki ekonomik değişi- min ortaya çıkardığı sorun- lann çözümü, bunlann hep- si büyük reformlar gerekti- yor. Bu konuda bulunacak çözümün pazar ekonomisi- nin katı kurallanna göre ol- maması gerektığı düşünce- sindeyim. Avrupa sosyal mo- delini örnek alarak çözül- mesi gerektiği düşüncesin- deyim. Bu da Türkiye'yi AB'ye yakınlaştıracak önemli bir adım olur. - Sosyal devlete yönelik saldırıların öncelikli he- defleri neler; bu saldırıla- n gögüsleyebiliyor musu- nuz? - Özellikle sosyal güven- lik sistemine ve sendikala- nn pazarhk güçlerini zayıf- latmaya yönelik bir saldın var. Genel olarak rekabet meselesini hareket noktası alarak işyerlerindeki hakla- nn kısıtlanması girişimi var. Bunun etrafında mücadele ediyoruz. Şunu söylemeli- yim ki, bütün saldınlara rağ- men Avrupa Sosyal Mode- li sapasaglam ayaktadır. Biz tartışılması koşuluyla her re- formdan yanayız. T u m b ö l g e l e r d e i ş r a k a c a k l a r TÜMTÎS savaşı grevle protesto edecek tstanbul Haber Servisi - Türkiye Motorlu Ta- şıt Işçileri Sendikası (TÜMTtS) Başkanlar Ku- rulu'nun. 11 Şubat 1998'deyaptığıgenışletilmiş toplantısmın ardından yayımlanan bildiride, ör- gütlü olduklan tüm bölgelerde iş bırakarak ola- sı bir savaşı protesto edecekleri belirtildi. İşçi sınıfına yönelik özelleştirme ve sendika- sızlaştırma saldınlan, ABD'nin tırmandırdığı Irak krizi ve bu iki gelişmeye emekçilerin alabi- leceği birleşik turumlann araştınlması gündem- leriyle toplanan TÜMTtS Başkanlar Kurulu, dün- yanın tüm demokratlannı bu savaşa karşı çıkma- yaçağırdı. Yaşamını alın teri ile sağlayan emekçilerin, in- san sevgisi olanlann "Iraklı bebelerin çığlığı- nı şimdiden yüreklerinde duyması" gerekti- ği belırtilen TÜMTİS Başkanlar Kurulu bildıri- sinde, şu görüşlere yer verildi: "ABD'nin amacı Irak petrollerinin ulusla- rarası piyasaya çıkmasını önlemek ve böyle- likle ABD petrol şirketlerinin yüksek kârla- rını korumaktır. Bu gerçeklerin ışığında sen- dikalar, meslek örgütleri ve tüm demokrasi güç- leri; katliamlara ve bölge halkları için yıkıma neden olacak haksız savaşa karşı aktif tutum almalıdır. Bu gerçekleşmezse örgütlü olduğu- muz tüm bölgelerde iş durdurarak olası sava- şı protesto edeceğiz." TÜMTtS Başkanlar Kurulu bildirisinde ayn- ca, özelleştirmelerin yalnızca işçi tasfıyesi ve sendikasızlaştırmaya değil, ülkenin bağımsızlı- ğını tümüyle ortadan kaldırmaya ve emperyalist- lere olan bağımhhğı pekiştirmeye hizmet ettiği kaydedildi. ARAYIŞ TOKTAMIŞ ATEŞ Utanç Yüzyılı 19. yüzyıl, insanlık tarihine parlak bir yüzyıl olarak geçecek. Gerek teknik alandaki dev ilerleme, gerek Avrupa ülkelerindeki "hak" ve "özgüriük" mücade- leleri ve bunlann olumlu sonuçları, bu mücadele sü- recinde dökülen gözyaşları ve akıtılan kanı affettire- cek. Buna karşılık 20. yüzyıl, tam bir utanç yüzyılı ola- rak kalıyor arkamızda. Bu yüzyılda; dünyanın güçlü devletleri, dünyanın geri kalan bölümlerini paylaşmak için iki kez birbirlerine girdiler. İnsanlık tarihi boyun- ca görülmeyen boyutlarda soykırımlar yaşandı. Ikinci savaş sonrasında, kısmi bir denge yaşandı. Kâğıt üzerinde paylaşılan dünya üzerinde "bir yer- ler" sürekli kanadı ama, üretim alanındaki hızlı ar- tış, genellikle "sofradaki ekmeği" büyüttü. Göreceli bir refah artışı ile "salgın hastalıklar", "kıtlıklar" vb. gibi dramlar yaşanmadı. Buna karşılık; "çift kutuplu dünya dengesinde", kutupları oluşturan iki süper gücün "denetimsizpervasızlığı" insanlığa utanç ve- rici boyutlara ulaştı. SSCB, denetimi altında tuttuğu Sovyet Cumhuri- yetlerinde, hiçbir denetime tabi olmaksızın istediği gibi at koşturmasının yanı sıra 1956 sonrasında Ma- caristan, Polonya, Çekoslovakya'ya tanklarını gön- dermekten çekinmedi. Demokratik Almanya'daki di- renişler zaten başından ezilmişti. Buna karşılık ABD; Vietnam macerasının yanı sı- ra çıkariannın tehlikeye düştüğünü düşündüğü her yere askerlerini göndermekten çekinmedi. Elbette baş- ta Latin Amerika... " Yüzyılın son on yılında, iki süper güçten biri oldu- ğu varsayılan SSCB çökünce, ABD iyice başıboş kal- dı. Kendini "dünyanın patronu" ilan etti ve uygula- malanyla bunu pekiştırdi. Globalleşme ve Yeni Dünya Düzeni gibi "yalanla- nn" ardına sığınarak, istediği gibi at koşturmaya başladı. Oysaki globalleşen hiçbir şey olmadığı gi- bi Yeni Dünya Düzeni dediği şey de, daha 19. yüz- yılda mahkûm edilmiş olan "vahşi kapitalizm"ü\. • • • Oysaki 19. yüzyılın toplumsal mücadelesi içinde insanlar, belirli haklar elde etmişlerdi. Kimilerinin "sosyal devlet", kimilerinin de (bir başka anlayış çer- çevesinde) "refah devleti" olarak isimlendirdikleri bir devlet yapısı içinde insanlar, fazla bir "yarın endişe- si" duymadan yaşamaya alışmışlardı. Fakat yüzyı- lın sonunda bu noktadan hızla uzaklaşılmaya baş- landı. Işte bu noktada insanlar, farklı "arayışlar" içine girdiler. Kimi ülkelerde bu arayışın sonucu, radikal dinci hareketler ortaya çıktı. Kımı ülkelerde insanlar» farklı "bekleyişler" içine girdiler. Ve bu utanç yüzyılının sonlarında ABD, her türlü denetim ve ahlaki (etik) endişelerden bağımsız ola- rak, dünyaya yön vermeye sıvandı. • • • Şu satırian karalamakta olduğum akşam saatle- rinde, Irak'tayaşı benim gıbı ılerlemiş birbaba; emi- nim, tüm yaşam zevkini bulduğu bir evladının uyu- yuşunu seyretmekte ve yarın ABD bombaları tepe- lerinden aşağıya inmeye başladığı zaman, bu yav- rusunu nasıl koruyacağınm endişesi içinde bunalmak- tadır. Oysaki ABD'de hiçbir baba bu endişeyi yaşama- maktadır. • • • Şu satırian karalamakta olduğum akşam saatle- rinde, Irak'ta askerlik eğitiminın yorgunluğunu birbir- lerinin yüzlerinde açan güllerle geçıştırmeye çalışan iki sevgili, bir hafta sonrasını bilememenin sıkıntısı- nı yaşamaktadır. Oysa ki ABD'deki gençlerin böyle bir sıkıntıları hiç yoktur. • • • ABD'ye, bağımsız bir ülkeyi bombalama hakkını ve yetkisini kim vermektedir? Hiç kimse böyle bir yetki veremez. ABD; bir yan- dan "uluslararası ilişkilerde kuvvet kullanımı "nı red- dederken, bir yandan da kendınde "kuvvet kullanı- mı" hakkını görebilmektedir. Her şey bir yana; salt bu anlayış, ABD'yı mahkûm etmek için yeter. Kendinde ve uygun gördüğü müt- tefiklerinde her türlü "kitle imha silahları" bulundur- ma ve üretmeyi (ve hatta satmayı), hak olarak gören ve fakat bir başka ülke bunu yaptığı zaman, yapılan şeyi, "banşın tehdit edilmesi" olarak gören bir anla- yış, "sapık" bir anlayıştır, "utanç verici" bir anlayış- tır. • • • Bu ne biçim bir dünya kamuoyudur ki; bu utan- mazlığı, en ağır bir biçimde protesto etmemektedir? Dünya nasıl bir nokiaya gelmiştir ki; dünyanın dört bir yanında gençler sokağa dökülmemekte, ABD temsilciliklerini basmamaktadırlar? Dünya kamu- oyunu biçimlendiren iletişim tekelleri, ne kadar vic- dansızdırlar ki; on binlerce çocuğun ölümüne neden olan ambargonun sonrasında, böylesine insafsız bir "cezalandırmayı", neredeyse destekleyecek nokta- ya gelmişlerdir? • • • 20. yüzyıl, bir utanç yüzyılı olarak anımsanacak- tır. İşçiler direnişte Anayasal hakla- rını kullanarak sendikalaşmak isteyen işçilerin işten çıkanlması, başta DİSK olmak üzere sendikaların tüm çaba- larına ve uyarılarına rağmen yaygınlaşıyor. Kar- tal'daki Mefar İlaç Fabrikası'nda çalışan ve DİSK'e bağlı Lastik-tş Sendîkası'na üye olan işçilerden 10'unun işine son verildi. İşçiler. işlerine geri dön- mek için fabrika önünde direnişe başladılar. Las- tik-tş Sendikası merkez örgütlenme uzmanı Cem Arkan, atılan işçilerin tekrar işe alınmaları için DİSK Genel Başkanı Rıdvan Budak'ın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yetkilileriy le görü- şeceğini kaydetti. (Fotoğraf: KÜBtLAY TÜNTÜL)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle