Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
17ŞUBAT1998SALI CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
ETUC Genel Sekreteri Gabaglio: Yeni liberal dalganın saldınlanna karşın Avrupa Sosyal Modeli dimdik ayakta
'Sendikalar bunahmı aşü'ALtER
Avrupa Sendikalar Konfe-
derasyonu (ETUC) Genel
Sekreten Emilio Gabaglio
yeni liberal dalganın saldın-
lanna karşın Avrupa Sosyal
Modeh'nin sapasağlam ayak-
ta olduğunu söyledi. Toplam
28 ülkeden 60 milyona yakın
üyesiyle AB'nin en büyük si-
vil kuruluşu olduklannı ve
AB'nin karar mekanızmala-
nnı önemli ölçüde etkileye-
bildiklerini vurgulayan Ga-
baglio, sendikal alandaki so-
runlann knze dönüşmesini,
iş yaşamının getirdiği yeni-
liklere uyum sağlayarak ve
yeni iş alanlannda örgütle-
nerek önledıklerini anlattı.
Gabaglio'nun sonılanmıza verdiği ya-
rutlar, sendikal açmazlan aşmak arayışın-
daki sendikacılara yön göstermesinin ya-
nı sıra yeni sendikacıhk anlayışının özet
bir manifestosu niteliğini taşıyor.
- Küreselleşmeyle birtikte Avrupa
sendikal hareketinin de zayıfiadığı bi-
liniyor. Bu dunım iddia edildiği gibi sen-
dikalann çözülme sürecinin başlangı-
cı mı?
GABAGLİO - Kuşkusuz küreselleş-
me ve dünyadaki ekonomik değişiklikler
önemli sorunlaryarattı. Sanıyorum sen-
dikal hareketimiz bu yeni duruma uyum
gösterme yeteneğı gösterdi. Şuna dikkat
çekmek isterim: ETUC, Avrupa Birli-
ği'nde (AB) var olan en büyük sivil top-
lum örgütüdür. AB 'ye üye 15 ülke ve top-
'AB kararlarında etkiliyiz'ETUC'in siyaseti etkileme gücü ve sen-
dika siyasct itişklsini nasıl değerienâüiyor-
sunuz?
ETUC, AB'nin karar mekanizmalan için-
de önemli bir etkiye sahiptir. fki örnek vere-
yim: Yapmış olduğumuz büyük bir kampan-
ya sonucunda AB'nin ana sözleşmesine para-
sal birliğin yanmda, sosyal haklan da temel me-
tinlere geçirdik. Ikinci örnek, yine yaptığımız
bûyükbirkampanya ile AB ülkelerinde faali-
yet gösteren çokuluslu büyük şirketlerin mer-
kezinde bütün üikelerde çahşan işçilerin tem-
sil edilmelerini ve onlann pazarhk masasına
katılmasını sağlayan bir yapının oluşturuima-
sını kabul ettirdik. Sendikalar siyaset ilişkisi-
nia belli birkuralı yok. Ülkeyegöreükemnfârk-
h tarihsel gelişmesine ve koşullarma göre fark-
lı çözümler olabilir. Ancak her yerde izlediği-
mkbirgelişmeyisöyleyebü%im:Avnjrja'dasen-
dikalann daha bağirnsız; otonom yapıya doğ-
ru bir gidiş var. Sendikalar Konfederasyo-
nu'nun görüşü, sendikaların gücünün "ba-
ğnnstzhktan" geçtiğı yönündedir.
Örgütlenme çalışmalannız ne durnmda?
Yeniliklere uygun ce%'ap verebiîdiğiraİ2 her
yerdekazandık. Kimi üikelerde üye saymtızevet
azaldı ama bazı ülkelerde artıyor. Mesela sen-
dikacılann ilk hareket noktalan neydi; büyûk
işleimeleri örgürJemek. Oralarda kaybedryoruz.
Ekonominin yeniden yaptlanması, yeni tek-
nolojilerin uygulanması ve Avrupa'daki kriz ne-
deniyle üye kaybedivoruz. Ancak, sendikal
hareketin iş yaşammınyeni çehrelerine uygun
cevap bulmaya başladığı her yerde, buna ce-
vap verebildi'ğinüz her yerde üye kazanraaya
başladık. Hizmet sektöründe ve süreli çalışan-
lararasmdabüyük üye kaydettik. Örneğin Hol-
landa'da sendikalarpart-time çalışanlarla ilgi-
ü •sözleşmeler yaptılar ve elbette çalışanlann
mevcut sendikal ve sosyal haklanıu muhafa-
za ederek onlan sendıkalaştirdılar. AB ülke-
lerinde her ûç işçiden biri sendikahdır Belçi-
ka ve Hollanda gibi ülkelerde üç işçiden ikisi
sendıkalıdır, Fransa'da daha düşük, Almaya'da
yası yanyadtr.
lam 28 ülkede 60 milyon kişiyi temsil
ediyoruz. Biz şu anda Ikinci Dünya Sa-
vaşı sonrasında yaşanan sendikal patla-
ma dönemınde değiliz. Amabuna ragrnen
çok güçlüyüz. Sendikal hareketin teme-
lıni teşkil eden çok büyük işletmeler ar-
tık en büyük değiller, çok önemli değil-
ler. Başka tür çalışma biçimleri, yeni bir
işçi tipi ortaya çıktı. Ama sendikal hare-
ket yeni yeni alanlara açılmaya başladı ve
şimdi onlar da bizim üyemiz. Özellikle
kadın üye sayımızda büyük artış oldu.
Sendikal hareketin çözülme süreci ıçin-
de olduğu yönündeki spekülasyon bızim
rakiplerimiz tarafından uydurulmuş bir
şeydir. Çok büyük bir gelişme işin mahi-
yetinde değişme, iş ilişkilennde değişme
ve üyelerimizin niteliğinde gelişme var.
- Sendikaların bu değişime karşı ge-
liştirdiği yeni bir çalışma tarzı var mı?
- Büyük bir değışiklik var ve bız bu de-
ğişikliğe adapte olmak durumundayız.
Söyledığımız gibi geçmişte olmadığı gi-
bi farklılaşmış. farklı alanlarda çalışan
işçıleri, emekçileri örgütlemeye çalışı-
yoruz. Özet olarak sendikal hareket ar-
tık tek bir yapı, klasik yapı biçimınden
çıktı. Değışen, farklılaşan, farklı farklı
alanlara kayan işçilerin yeniden dayanış-
masmın nedenlerini yaratmaya çalışıyo-
ruz. Başka bir boyutu daha var: Bu da sen-
dikal hereketin mahıyetiyle ilgıli. "Sen-
dikal hareket sadece talep eden bir ku-
rum mu olmalı, yoksa üyelerini her ko-
nuda bilgilendiren, tartışmaya ve iş-
yerlerinin yönetimine katılmasını sağ-
layacak yönde mi çaba göstermeli?"
Biz bunlan söylerken sendikal hareketin
temsil ettiği büyük bir sosyal mücadele-
yi terk ettığimizi söylemiyoruz.
- Avrupalı işverenlerin sendikal kar-
şıtı bir mentalitesi var mı, yasalar sen-
dikalaşmaya direnen işverenlere avan-
taj sağlıyor mu?
- Maalesef işverenler yeni bir liberal gö-
riişle büyük çoğunlukla, rekabet güçleri-
nin engellendiğini öne sürerek sendika-
lann hareket alanını sınırlamaya çalışıyor-
lar. Buna karşı mücadele ediyoruz. AB
ülkelerinde diyaloğu esas alan bir çerçe-
ve oluşturduk. Sosyal diyalog onlar için
de iyi olacaktır.
Türkiye'de tanımış olduğumuz bu ya-
sal engeller Avrupa'da yok. Türkiye ile AB
Mimarlar Odası
'Yağmanın
sorumlusu
12 Eylül
cuntası'
lstanbul Haber Servisi - tstanbul'da 8
yerdeki SÎT alanlan ile yeşil alanlann tu-
rizm bölgesi ilan edilerek yağmaya açıl-
masiyla gündemegelen Turizmi Teşvik Ya-
sası'nın, 12 Eylül askeri yönetiminin ürü-
nü olduğu belirtildi.
Mimarlar Odası lstanbul Büyükkent Şu-
besı'nden yapılan açıklamada. turizm mer-
kezleri ile ilgili Bakanlar Kurulu kararlan-
nı yargı yolu ile iptal ettirmenin sorunu
çözmediğı, sadece ertelediği belirtildi. So-
runun kaynağının bir 12 Eylül ürünü olan
Turizmi Teşvik Yasası'nın, "12 Eylül ya-
salannın anayasaya ay kırıhgının ileri sü-
rülemeyeceğini" öngören anayasanın ge-
çicı 15. maddesi nedeniyle değıştırileme-
mesı olduğu vurgulandı. Açıklamada. "'Tu-
rizm merkezleri karariannın yasal daya-
nağını oluşturan 2634 sayılı Turizmi Teş-
vik Yasası, 12 Eylül AnayasasTnın geçi-
ci 15. maddesiyle hukuk dışı olarak do-
kunulmaz kılınmış, yargı yolu ile iptali-
nin önü tıkanmıştır" denildi. Siyasi par-
tileri ve hukuk çevrelcrini duyarlı olmaya
çağıran Mimarlar Odası lstanbul Büyükkent
Şubesi, Turizmi Teşvik Yasası'na dokunul-
mazlık sağlayan anayasanın geçici 15. mad-
desinin degişmesi için çalışma başlatılma-
sını istedi. Konuyla ilgili bir açıklama ya-
pan Teknik Elemanlar Derneği tstanbul Şu-
besi ve Marmara Bölge Başkanı Prof. Nec-
det Aral da, Beşiktaş Atik Ali Paşa Yalı-
sı, Şişli Bomonti ve Zeytinburnu'ndaki yer-
lerin mevcut yapının ve tarihi dokunun ko-
runması koşuluyla turizm merkezi yapıla-
bileceğıni. ancak Kuruçeşme'deki yerin ye-
şil alan olarak kalması gerektiğini söyledi.
Beşiktaş Serencebey Yokuşu'ndakı yerin
1984 onaylı imarplanına göre, ağırlıklı ye-
şil alan olduğunu ve buranın da turizm mer-
kezi olmaktan çıkanlması gerektiğini belir-
ten Prof. Aral şunlan söyledi: "Sanyer
Mavramoloz alanı da piknik alanı ve ta-
mamen StT kapsamındadır. Bu nedenle
buranın turizm alanı olması kamu yara-
rına değildir. Sanyer Istin\e"deki yer de
1991 ona\ lı imar planında ha> vanat bah-
çesi, konaklama tesisi ve park alanı ola-
rak görülmektedir. Burası için alınan ka-
rar da iptal edilmelidir."
Aral, Istinye'nin 1990'da turizm alanı
ilan edildiğini ve karann Danıştay'da iptal
edildiğini anımsatarak, Danıştay tarafın-
dan iptal edilen karann yenilenmesinin uy-
gun olmadığını bildirdi.
CHP lideri, 19 SİTve yeşil alanı imara açan hükümeü topa tuttu
'istanbuVu talan ettirmeyiz'tstanbul Haber Servisi - CHP Genel
Başkanı Deniz Baykal, hükümetin 8'i
tstanbul'da bulunan toplam 19 yeşil
alan ve SİT alanını, Turizm Bölgesi
ilan ederek imara açmasını sert bir
şekilde eleştirdi ve ''tstanbul'da
iktidar eliyle, devlet katkısıyla ve
hukuk çiğnenerek bazı kişilere rant
dağıtılıyor. Bu anlayışla sonuna dek
mücadele edeceğiz ve tstanbul'un
daha fazla talan edilmcsine izin
vermeyeceğiz" dedı. Hükümeti başta
Susurluk davası olmak üzere verdiği
hiçbir sözü tutmamak ve iddiasını t •
ortaya koyamamakla suçlayan Baykal,
•'Susurluk'la ilgili yeni raporlar,
olayı sislemenin aracı. Önceki
hükümet Susurluk'u kaba
yöntemlerle örtüyordu, şimdiki ise
İnce yöntemlerle örtüyor" dıye
konuştu. CHP lideri Baykal, hükümetin
6 Ocak 1998 tarihli kararnamesiyle
Turizm Bölgesi ilan ederek imara açtığı
yeşil alan ve StT alanlanyla ilgili
karara karşı Beşiktaş Belediyesi, sivil
toplum kuruluşlan ve CHP örgütlerince
Kuruçeşme Parkı'nda düzenlenen
mitingde hükümetin bu karannı telafi
edilmesi imkânsız ve geri dönüşü
olanaksız adımlar olarak niteledi.
Hükümetin Resmi Gazete kararlanyla
doga tahribatı yaptığını, göz göre göre
tstanbul'un yağmalanmasına katkı
verdiğini savunan Baykal, "Bu
kararların hukuki temeli
tartışmalıdır. Geçmişte de benzer
girişimler olmuştu fakat Anayasa
Mahkemesi ve Danıştay bu kararları
iptal etmişti" dedi. Kolayca para
kazanmak isteyenlerin bu yollara
başvurduğunu ve hükümetten destek
gördüklerini öne süren Baykal. bu
olayda suçüstü yakalanan hükümetin
karşısında CHP'yi bulduğunu
kaydederek, "tstanbul şimdiye dek
aşırı değerlendirilerek kullanıldı.
Oysa artık üzerindeki yükü
azaltmak gerekiyor. İstanbulun eşe
dosta yağmalatrırılmasına izin
vermeyelim. Halk, kenrine sahip
çıkarsa, hükümet geri adım
atacaktır. Sadece kendi çıkarını ve
kârını düşünenlere ve buna fırsat
tanıyanlara geçit vermeyelim.
CHP'nin bu konudaki ta>rı nettir ve
kimse bizden bu konuda kendi
yanlışlarına ortak olmamızı
beklememelidir" dedi. Gazetecilerin
hükümet ve erken seçim ile ilgili
sorulannı da yanıtlayan Baykal,
Türkiye'yi sıkıntıya sokmak
istemedıklerini, sabırlı ve hoşgörülü
arasındaki en önemli fark da bu. Ve bu
Türkiye'nin çözmek zorunda olduğu bir
durum.
- Küresel rekabet nedeniyle Avru-
pa'daki yatınmlar özellikle Ûzakdoğu
ülkelerine yönelmiş durumda. Bunun
getirdiği işsizlik sorunuyla iigili bir
mücadele programınız var mı?
- Kuşkusuz işverenler kendıleri için en
kârlı olanı elde etmeye çalışıyorlar ve iş-
verenlerin işyerlerini başka yerlere taşı-
malanna yasal engel yok. Ancak, işçiler,
işyerlerinin taşındığını televizyondan öğ-
reniyorlar. Bunun, yapılacak görüşmeler
ve pazarhklar sonucunda uygun sosyal çö-
zümler bulunarak gerçekleştirilmesi ge-
rekir. Bunun yanı sıra, yatınmlann baş-
ka yerlere taşmmasının ardından bölge-
nin etkilenmemesi için ye-
ni yatınmlar ve politikalar
üretilmesi lazım. Yani sırf
spekülasyon amacıyla ya-
pılmış sermaye göçüne kar-
şı mücadele etmemiz lazım.
Ve diger sermaye göçü kar-
şısında alternatif çözümler
bulmak lazım.
Türk sendikalarına
destek
Baykal, Kuruçeşme Parkı'nda düzenlenen mitinge katıldı. (HATİCE TUNCERJ
olduklannı, seçimı ancak toplumun
istemesi halinde bu doğrultuda karar
vereceklerini söyledi.
Baykal. Susurluk. enflasyon. Samsun
ve Yeni Harman sigaralannın
özelleştırilmesı başta olmak üzere
rahatsız olduklan pek çok şey
olduğunu belirterek "Bunlar
muhalefeti tahrik ediyor. Ben
uyarılarımı yaptım. Hükümet, ne
hükümeti olduğunu bilmeli" dedi.
Türkiye'nin Susurluk olayını çözmek
için yeni raporlara ihtiyacı olmadığını
savunan Baykal, hükümetin Susurluk
olayını çözmek için yeterli iradeye
sahip olmadığını kaydetti.
k i ş i y a k a l a n d k ı ş ı a r a n ı y o r
Oğretmen cinayetinde Hizbullah taşeron
MERStN / TARSUS (Cumhuriyet) - Tarsusta
geçen yıl öldürülen öğretmerı Oktay Bulun cinaye-
tinde Hizbullah militanlannın taşeron olarak kulla-
nıldığı belirlendi. tçel Emniyet Müdürü Tuncay Yıl-
maz, olayla ilgili olarak 4 Hizbullah militanının ya-
kalandığını, aralannda Mersin bölge sorumlusunun
da bulunduğu 7 kişinin arandığmı söyledi. Yılmaz,
Mustafa Özkan adlı oğretmenın öldürûlmesinde de
Hizbullah kuşkusunun araştınldığını bildirdi.
Mersın polisi, 8 Ekım 1997 tarihinde okula gider-
ken uğradığı silahlı saldın sonucu başma sıkılan tek
kurşunlayaşamını yitiren tmam-Hatip Lisesi Müdür
Yardımcısı Mustafa Özkan ile 10 Ekim 1997 tarihin-
de evinın önünde saldın sonucu boğazı kesilerek öl-
dürülen Turgut Içgören tlköğretim Okulu Türkçe öğ-
retmeni Oktay Bulun cinayetleriyle ilgili, Hizbullah
baglantılannı belirledı.Tarsus'ta basın toplantısı dü-
zenleyen tçel Emniyet Müdürü Tuncay Yılmaz. Ok-
tay Bulun'un öldürülmesi olaymda Hizbullah örgü-
tümensubu "Yakup" kod adlı Mustafa Eroğlu'nun
(25) tetikcilik yaptığmın belirlendiğini sö> ledi. 'ı'ılmaz.
Abdülvahit Kaya (30), Erol Konuray'(28) ve Meh-
met Şimşek (27) adlı örgüt militanlannın da örgüte
gelir saglamak amacıyla zekât adı altında para top-
ladıklannı belirtti.
Yılmaz, cınayetlerle ilgili olarak Hizbullah örgü-
tünün Mersin bölge sorumlusu Mustafa Gürlüler ile
Harun Tetik'in yanı sıra henüz kımlıkleri tespıt edı-
lemeyen 5 örgüt mensubunun da arandığını kaydet-
ti. Yılmaz, Hizbullah örgütüne yönelık olarak dü-
zenlenen operasyonlarda aynca, üç çuval dolusu yi-
yecek maddesi, bol miktarda erkek ve kadm giyecek-
ten ve bol miktarda çeşitli yasak yaym ele geçiril-
diğmi sözlenne ekledi.
- Türkiye'deki üyeleri-
nizin başlıca şikâyetleri ne-
lerdir? Grev ve toplusöz-
leşme hakkı vermejen Me-
mur Sendikalan Yasa Ta-
sansı'na tepkiniz nedir?
- Sanıyorum önemli iki
büyük sorunlan var. Birin-
cisi ülkenin ve sosyal yaşa-
mın demokratikleştirilme-
si. KESK. olayı bunun bir
ömeği. KESK'in mücade-
lesini başından beri destek-
liyoruz. Memur sendikala-
nna ilişkin yasa tasansmın
uluslararası sözleşmelere ve
Avrupa Sosyal Şartı'na ay-
kın olduğunu ve reddetme-
lenni söyledik. Üyelerimi-
zin, ülkenin demokratikleş-
tirilmesi ve sendikal stan-
dartlann AB ölçüsüne getı-
rilmesi yönündeki mücade-
lesini sonuna kadar destek-
liyoruz. Aynca, istihdam ve
ülkedeki ekonomik değişi-
min ortaya çıkardığı sorun-
lann çözümü, bunlann hep-
si büyük reformlar gerekti-
yor. Bu konuda bulunacak
çözümün pazar ekonomisi-
nin katı kurallanna göre ol-
maması gerektığı düşünce-
sindeyim. Avrupa sosyal mo-
delini örnek alarak çözül-
mesi gerektiği düşüncesin-
deyim. Bu da Türkiye'yi
AB'ye yakınlaştıracak
önemli bir adım olur.
- Sosyal devlete yönelik
saldırıların öncelikli he-
defleri neler; bu saldırıla-
n gögüsleyebiliyor musu-
nuz?
- Özellikle sosyal güven-
lik sistemine ve sendikala-
nn pazarhk güçlerini zayıf-
latmaya yönelik bir saldın
var. Genel olarak rekabet
meselesini hareket noktası
alarak işyerlerindeki hakla-
nn kısıtlanması girişimi var.
Bunun etrafında mücadele
ediyoruz. Şunu söylemeli-
yim ki, bütün saldınlara rağ-
men Avrupa Sosyal Mode-
li sapasaglam ayaktadır. Biz
tartışılması koşuluyla her re-
formdan yanayız.
T u m b ö l g e l e r d e i ş r a k a c a k l a r
TÜMTÎS savaşı grevle protesto edecek
tstanbul Haber Servisi - Türkiye Motorlu Ta-
şıt Işçileri Sendikası (TÜMTtS) Başkanlar Ku-
rulu'nun. 11 Şubat 1998'deyaptığıgenışletilmiş
toplantısmın ardından yayımlanan bildiride, ör-
gütlü olduklan tüm bölgelerde iş bırakarak ola-
sı bir savaşı protesto edecekleri belirtildi.
İşçi sınıfına yönelik özelleştirme ve sendika-
sızlaştırma saldınlan, ABD'nin tırmandırdığı
Irak krizi ve bu iki gelişmeye emekçilerin alabi-
leceği birleşik turumlann araştınlması gündem-
leriyle toplanan TÜMTtS Başkanlar Kurulu, dün-
yanın tüm demokratlannı bu savaşa karşı çıkma-
yaçağırdı.
Yaşamını alın teri ile sağlayan emekçilerin, in-
san sevgisi olanlann "Iraklı bebelerin çığlığı-
nı şimdiden yüreklerinde duyması" gerekti-
ği belırtilen TÜMTİS Başkanlar Kurulu bildıri-
sinde, şu görüşlere yer verildi:
"ABD'nin amacı Irak petrollerinin ulusla-
rarası piyasaya çıkmasını önlemek ve böyle-
likle ABD petrol şirketlerinin yüksek kârla-
rını korumaktır. Bu gerçeklerin ışığında sen-
dikalar, meslek örgütleri ve tüm demokrasi güç-
leri; katliamlara ve bölge halkları için yıkıma
neden olacak haksız savaşa karşı aktif tutum
almalıdır. Bu gerçekleşmezse örgütlü olduğu-
muz tüm bölgelerde iş durdurarak olası sava-
şı protesto edeceğiz."
TÜMTtS Başkanlar Kurulu bildirisinde ayn-
ca, özelleştirmelerin yalnızca işçi tasfıyesi ve
sendikasızlaştırmaya değil, ülkenin bağımsızlı-
ğını tümüyle ortadan kaldırmaya ve emperyalist-
lere olan bağımhhğı pekiştirmeye hizmet ettiği
kaydedildi.
ARAYIŞ
TOKTAMIŞ ATEŞ
Utanç Yüzyılı
19. yüzyıl, insanlık tarihine parlak bir yüzyıl olarak
geçecek. Gerek teknik alandaki dev ilerleme, gerek
Avrupa ülkelerindeki "hak" ve "özgüriük" mücade-
leleri ve bunlann olumlu sonuçları, bu mücadele sü-
recinde dökülen gözyaşları ve akıtılan kanı affettire-
cek.
Buna karşılık 20. yüzyıl, tam bir utanç yüzyılı ola-
rak kalıyor arkamızda. Bu yüzyılda; dünyanın güçlü
devletleri, dünyanın geri kalan bölümlerini paylaşmak
için iki kez birbirlerine girdiler. İnsanlık tarihi boyun-
ca görülmeyen boyutlarda soykırımlar yaşandı.
Ikinci savaş sonrasında, kısmi bir denge yaşandı.
Kâğıt üzerinde paylaşılan dünya üzerinde "bir yer-
ler" sürekli kanadı ama, üretim alanındaki hızlı ar-
tış, genellikle "sofradaki ekmeği" büyüttü. Göreceli
bir refah artışı ile "salgın hastalıklar", "kıtlıklar" vb.
gibi dramlar yaşanmadı. Buna karşılık; "çift kutuplu
dünya dengesinde", kutupları oluşturan iki süper
gücün "denetimsizpervasızlığı" insanlığa utanç ve-
rici boyutlara ulaştı.
SSCB, denetimi altında tuttuğu Sovyet Cumhuri-
yetlerinde, hiçbir denetime tabi olmaksızın istediği
gibi at koşturmasının yanı sıra 1956 sonrasında Ma-
caristan, Polonya, Çekoslovakya'ya tanklarını gön-
dermekten çekinmedi. Demokratik Almanya'daki di-
renişler zaten başından ezilmişti.
Buna karşılık ABD; Vietnam macerasının yanı sı-
ra çıkariannın tehlikeye düştüğünü düşündüğü her
yere askerlerini göndermekten çekinmedi. Elbette baş-
ta Latin Amerika... "
Yüzyılın son on yılında, iki süper güçten biri oldu-
ğu varsayılan SSCB çökünce, ABD iyice başıboş kal-
dı. Kendini "dünyanın patronu" ilan etti ve uygula-
malanyla bunu pekiştırdi.
Globalleşme ve Yeni Dünya Düzeni gibi "yalanla-
nn" ardına sığınarak, istediği gibi at koşturmaya
başladı. Oysaki globalleşen hiçbir şey olmadığı gi-
bi Yeni Dünya Düzeni dediği şey de, daha 19. yüz-
yılda mahkûm edilmiş olan "vahşi kapitalizm"ü\.
• • •
Oysaki 19. yüzyılın toplumsal mücadelesi içinde
insanlar, belirli haklar elde etmişlerdi. Kimilerinin
"sosyal devlet", kimilerinin de (bir başka anlayış çer-
çevesinde) "refah devleti" olarak isimlendirdikleri bir
devlet yapısı içinde insanlar, fazla bir "yarın endişe-
si" duymadan yaşamaya alışmışlardı. Fakat yüzyı-
lın sonunda bu noktadan hızla uzaklaşılmaya baş-
landı.
Işte bu noktada insanlar, farklı "arayışlar" içine
girdiler. Kimi ülkelerde bu arayışın sonucu, radikal
dinci hareketler ortaya çıktı. Kımı ülkelerde insanlar»
farklı "bekleyişler" içine girdiler.
Ve bu utanç yüzyılının sonlarında ABD, her türlü
denetim ve ahlaki (etik) endişelerden bağımsız ola-
rak, dünyaya yön vermeye sıvandı.
• • •
Şu satırian karalamakta olduğum akşam saatle-
rinde, Irak'tayaşı benim gıbı ılerlemiş birbaba; emi-
nim, tüm yaşam zevkini bulduğu bir evladının uyu-
yuşunu seyretmekte ve yarın ABD bombaları tepe-
lerinden aşağıya inmeye başladığı zaman, bu yav-
rusunu nasıl koruyacağınm endişesi içinde bunalmak-
tadır.
Oysaki ABD'de hiçbir baba bu endişeyi yaşama-
maktadır.
• • •
Şu satırian karalamakta olduğum akşam saatle-
rinde, Irak'ta askerlik eğitiminın yorgunluğunu birbir-
lerinin yüzlerinde açan güllerle geçıştırmeye çalışan
iki sevgili, bir hafta sonrasını bilememenin sıkıntısı-
nı yaşamaktadır.
Oysa ki ABD'deki gençlerin böyle bir sıkıntıları hiç
yoktur.
• • •
ABD'ye, bağımsız bir ülkeyi bombalama hakkını
ve yetkisini kim vermektedir?
Hiç kimse böyle bir yetki veremez. ABD; bir yan-
dan "uluslararası ilişkilerde kuvvet kullanımı "nı red-
dederken, bir yandan da kendınde "kuvvet kullanı-
mı" hakkını görebilmektedir.
Her şey bir yana; salt bu anlayış, ABD'yı mahkûm
etmek için yeter. Kendinde ve uygun gördüğü müt-
tefiklerinde her türlü "kitle imha silahları" bulundur-
ma ve üretmeyi (ve hatta satmayı), hak olarak gören
ve fakat bir başka ülke bunu yaptığı zaman, yapılan
şeyi, "banşın tehdit edilmesi" olarak gören bir anla-
yış, "sapık" bir anlayıştır, "utanç verici" bir anlayış-
tır.
• • •
Bu ne biçim bir dünya kamuoyudur ki; bu utan-
mazlığı, en ağır bir biçimde protesto etmemektedir?
Dünya nasıl bir nokiaya gelmiştir ki; dünyanın dört
bir yanında gençler sokağa dökülmemekte, ABD
temsilciliklerini basmamaktadırlar? Dünya kamu-
oyunu biçimlendiren iletişim tekelleri, ne kadar vic-
dansızdırlar ki; on binlerce çocuğun ölümüne neden
olan ambargonun sonrasında, böylesine insafsız bir
"cezalandırmayı", neredeyse destekleyecek nokta-
ya gelmişlerdir?
• • •
20. yüzyıl, bir utanç yüzyılı olarak anımsanacak-
tır.
İşçiler direnişte Anayasal hakla-
rını kullanarak
sendikalaşmak isteyen işçilerin işten çıkanlması,
başta DİSK olmak üzere sendikaların tüm çaba-
larına ve uyarılarına rağmen yaygınlaşıyor. Kar-
tal'daki Mefar İlaç Fabrikası'nda çalışan ve DİSK'e
bağlı Lastik-tş Sendîkası'na üye olan işçilerden
10'unun işine son verildi. İşçiler. işlerine geri dön-
mek için fabrika önünde direnişe başladılar. Las-
tik-tş Sendikası merkez örgütlenme uzmanı Cem
Arkan, atılan işçilerin tekrar işe alınmaları için
DİSK Genel Başkanı Rıdvan Budak'ın Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yetkilileriy le görü-
şeceğini kaydetti. (Fotoğraf: KÜBtLAY TÜNTÜL)