25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17ŞUBAT1998SALI 12 KULTUR PORTAL DtKMEN GÜRÜN sanatçı• "Sanat" ve "sanatçı": Çok değerli, çok hassas, çok önemli anlamlar yüklü bu sözcükler neden işporta usulü bini bir paraya savrulur? Acaba dünyanın neresinde bu denli rahat, bu denli umursamaz bir tavır içinde her önüne gelene yapıştınlıverir "sanatçı" yaftası? "Sanatçı" olmak bu kadar mı kolay? Ülkemizde sanatçı enflasyonunun akıl almaz boyutlara eriştigi bir dönemden geçiyoruz. Televizyonu açıyoruz; birkaç kanal dışında hemen hepsinde sanatçıla- nn aşkları, tepişmeleri, vuruşmaları. ge- belikleri, dolarlan, marklan... Gazetele- ri kanştınyoruz. aynı şey. "Sanat" ve "sanatçT: Çok degerli. çok hassas, çok önemli anlamlar yüklü bu sözcükler neden işporta usulü bmi bir pa- raya savrulur? Acaba dünyanın neresin- de bu denli rahat, bu denli umursamaz bir tavır içinde her önüne gelene yapıştınlı- venr "sanatçı" yaftası? "Sanatçı" olmak bu kadar mı kolay? "Sanat". "sanatçı" sözcüklerinin böylesine har vurulup har- man savrulması toplumda bu kavramla- ra yönelik yanlış şartlanmalann kapıla- nnı da ardına kadar açmakta. 1980'lerle birlikte zembereği iyice boşalarak tırma- nışa geçen yozlaşmanın sonuçlanndan biridir bugün her alanda hesaplaşmak du- rumunda kaldığımız kavramlar karma- şası. Bir yanda ürkütücü boyutlara varan bu karmaşa bir çıg gibi büyürken, suya atılan bir taşın yaydığı halkalar halinde genişlerken; öte yanda da bir avuç insan inandıklan doğrularadına, yitip gitmesi- ne asla izın vermeyecekleri degerler adı- na uğraş veriyorlar. Bu, "sanat" adına verilen bir ugraştır, bir direniştir. Edward Gordon Craig, bir yazısında, "Curcuna" der "rastlantılarla. onlann bir araya geimesiyle oluşrurulur. Sanat eseri ise tasarianarak, üzerinde çalışılarak yaraühr." Bernard Shaw"a göre "Sanat var olmasaydu gerçeğin kabahğı katland- maz kdardı dünyayı." İsmail Hakkı Bal- tacıoğlu'nun "sanat" ve "sanatçı" tanı- mı ise şöyle: "Sanat. herşeydenöncebir tasawurdur_ O herhangi ısorap,şuursuz bir duygu gibi benliğimizin sadece heye- can ve ihtiras bölgelerini rutup fıkir ve düşünce âiemimizi alakasu bırakmar. bi- lalds aradığı ve başardığı iş, bu zekâ âle- mini meşgul etmektir... O muayyen bir sosyal grup içerisinde bu sosyal grubun değerlerini toplayıp kendine mahsus bir teknikle şuurlandırdıktan sonra yine bu sosyal gruba aksettirerek bedii heyecan denilen.. heyecanı vücuda getiren ve aıüst denilen sos>al adamın teşkUatü eseridir." Ne güzel deyışler "sanat" üstüne, "sa- natçı" üstüne. Ben. bu güzel deyişleri iki "sanat- çTnın çalışmalannda soluklandırmak is- tiyorum kısaca. 'Maria Callas- Yıldız Kenter "Maria Callas Master Class' adh oyunda 'sanat bir güzeflik yarat- makür" sözünü gerçege dönüştürüyor. "Sanat bir güzeUik yaratmaknr" der Maria Callas. ustalar sınıfına gırmek için yanşan öğrencılenne. "Sanat egemenlik- tir." "Sanatta kestirme yol yoktur." Sah- nede Yıkhz Kenter'i izlerken, onun yo- rumunda Maria Callas'ın dudaklanndan dökülen bu sözleri dinlerken ister iste- mez yıllar öncesine gidiyor ve Yıldız Kenter'i ılk kez Ankara Devlet Tiyatro- su'nda "Çöl Faresi"nde seyrettigim gün- len anımsıyorum... Onu, dün oldugu gi- bi bugün de izlerken sanatta kestirme yol olamayacagını bir kez daha düşünü- yorum. Disiplin, teknik, cesaret, egemen- lik... Maria Callas'ın kurallan. Bunlar aynı zamanda Yıldız Kenter gibi bir sa- natçıyı bugünlere getiren ve yannlara ta- şıyacak olan kurallar. "Ifctişim", oyunun anahtar sözcükle- rinden biridir. Sınıfa girdiği andan itiba- ren bu sözcüğün altını çizer la dıvana. "Şarta söylemek birttetişimdir"der, "ko- nuşmak da öjtedir." Ne kı. oyun boyun- ca onun çe\Tesıyle iletişim kuramayışı- na şahit oluruz. Maria Callas beden ola- rak "gerçek dünya"nın içinde, ama ruh olarak dışındadır sanki. İletişim kurduğu dünya "tannlar dünyası" olarak niteledı- gi müzıktir. Aryalan seslendirdigı. kah- ramanlanyla özdeşleştiğı anlardır. "Tut- ku", oyunda bir diger anahtar sözcüktür. Müzik tutkusu onu tannlar dünyasına ta- şırken Aristode Onassis'e olan tutkusu uyum saglayamadıgı gerçek dünyaya ta- şımaktadır. Aryalar Maria Callas'ın çe- lışkilenni yansıtır izleyicıye: Bir yanda yüceliş, öte yanda dibe vuruş. Bu yuvar- lanışta aşka özlemin ve bedensel hazzın en aşagılatıcı boyutlarda yaşanışına şahit oluruz. Bir yanda La Scala. bir yanda Ari. Bir yanda sanatçı Maria Callas, bir yanda "kadın" Maria Callas. Bir yanda sanatta rakıp kabul etmeyen hırslı bir ka- dın, bir yanda kendi kendine "kimsin sen" sorusunu soracak denli duyarlı bir msan. Bir yanda başansını intikam ve-za- fer olarak tanımlayan bir ödün vermez- lık, öte yanda zedelenen onurunu. aşağı- " Iananaş1tım,'mutsuzttı!?uîıurieranyaşa- yan duyarlı bir insan. Yıldız Kenter'i yo- rumunda kendıni adetaerişilemezkılmış bir büyük sopranonun "Lstalar Sını- fi"nda onun karmakanşık kişiligini, duy- gu yoğunlugunu, tutkulannı, zaaflannı, acılannı, özlemlerini yaşarken sahne üs- tündeki "Ustalar Suufi"nda da oyuncu- luk dersi alıyoruz. Oscar Wiîde,yaşam ve sanat arasında- ki ilişkıyı tanımlarken şöyle der: "Sanat, yaşamı kendi işlenmemiş mal/emesinin bir parçası olarak kabul eder. onu yeni- den yaratır ve başka biçimlerde yerüden yoğurur." Şakir Eczacıbaşı'nın fotoğraf- lan yaşamı tüm renkleriyle yakalamanın ötesinde bir sahne yonımcusunun düşün- sel alan kavramıyla buluşan bir anlatım zenginliğini de taşıyor. Duygulann yo- gunlukla işlendıği bu msan-doga buluş- masmda söz konusu olan; bir yanda mal- zemesiyle özdeşleşen sanatçının dondu- rulmuş karelerin çok ötesinde bir yerler- de yakaladıgı yaşamlann ıçıne gırmesi, öte yanda ise bu yaşamlann kendi anla- tım dilleridir. Her ıkisının kesışmesi. Kandinsky'nin "bir resme girebilmek, içinde dolaşabilmek ve onun yaşamına kanşabilmek" sözleriyle örtüşmüyor mu? Şakir Eczacıbaşı'nın "Türkiye Renk- leri" arasında dolaşıyorum. Bir sayfa çe- viriyorum: Kayalann yamacında toplan- mış Göremeli kadınlar, kızlar. çocuklar. Bakışlanyla, bu bakışlar altında yatan deyişlenyle sankı bir tragedyanın güçlü kadınlar korosu... Bir başka sayfa: Keko- va koyunda, denizin dağlarla buluştugu noktada. siyahtan sanya uzanan dıngın renklerin ortasında dımdik duran kadın sanki bir güç simgesi. Eski bir minibü- sün kapısından bakan yorgun çocuğun omuzlannda koskoca bir dünyanın yükü hıssedilmıyor mu? Ve tepesındeki "lüks senis" yaşamin bir çelişkısi degil mi? Sayfaları çevırmeye devam ediyorum. Bu kez duruşlar. bakışlar kınlıyor. Sınır- lar kalkıyor. Hareketler, anlar yakalanı- yor ve de renklerle hareketler kaynaşıyor. Bıtk"ayna$rTiailâ~$alııUlr'llllll I^CStitrtlT" sanlar, nesneler. doğa bir kez daha bulu- şuyor. Ben "Türkiye RenklerTnde san- ki tıyatroyu yaşıyorum "Sanatçı" olmak bir ayrıcalık. Bu ta- nımı dikkatli, bilinçli, incelikli k'ıillan- mak gerek. Ülkemizde igneyle kuyu ka- zılarak yapılıyor "sanat" "Sanat"a. "sa- natçı"ya dönen yüzler ise aydınlanmanm umut ışıklan olarak belirleniyor. Bu ger- çeği unurmamak gerek. Dergîlerde ^dosya'lar yarışıyor ERDAL DOĞA.N Edebıyatın dergilerle olan seriheni, yeni yayınlann da bu serüvene ortak olmasıyla sürüyor. Herhangi bir kuru- mun desteğini arkasına almadan yayın hayatına atılan dergilerin, zaman za- man gecikmelerle çıktığı ızlense de, son aylarda kurum dergilerinin de be- lirli bir periyodu takıp etmekte zorlan- dıkları göze çarpıy°r - Belki de bu yüz- den. aylık dergilerin iki ya da üç aylık periyotlan tercih etmelen... Periyotlara yansıyan arayışlar Uzun yıllar aylık yayımlanan Hürri- yet Gösteri'nin son sayılannın iki ay- lık, üç yıldır yayımlanan kitap-lık der- gisinin ise, hacmini de büyüterek üç ayhk çıkması, bir bakıma dergıcıliğı- mizde yeni arayışlann da ipuçlarını yansıtıyor. Hürnyet Gösterı yine gecıkerek oku- ra ulaştırdığı son sayısıyla geçen yılın kültür \ e sanat olay lannın bir dökümü- nü yaparken, bildik bir anlayıştan da uzaklaşmış dıyebilırız. Derginin edi- töryal hedefi. geçen >ılı değerlendirir- ken farklı seslere \er vermek ve oku- run bir tür baş\uru kaynağı olarak ei al- tında tutabileceği bir sayı hazırlamak şeklinde açıklanabihr. Kısaca derginin son sayısını edinenler, hem koca bir yı- lın panoramasını hem de daha önce ha- zırlanan yıllıklarla karşılaştırma yap- ma olanağını bulabilecekler. Öncelen iki a> lıktı ve neredeyse yal- nızca Yapı Kredi Yayınlan'nın tanıtımı- nayervenyordu kitap-lık dergisi. 98'de ise, edebiyatımızın en hacimli dergile- rinden bın oldu. yelpazesi genişledi. Dergıciliğimizin 80'lerle birlikte yay- gınlık kazanan 'dosya' geleneğini say- falanna taşıdı. Üstelık yazın dünyasının sürekli ya- kındığı \e gündeminde tuttuğu. ama nedense dergilere pek yansımadığı bir konusuyla: 'Yazar ve Para(lanmak)' kitap-hk'ın Kış. '98 sayısını edinenlerin en az bu dosya kadar keyifle okuyaca- gmı düşündüğüm Mina Urgan ve An- tonio Tabucchi söyleşileri ise şaşırtıcı yanıtlarla dolu. Ilk öykülerine Seçilmiş Hikâyelerdergisinde rastladıgımız Fü- ruzan'ın yıllar sonra yazdıgı bir öykü- yü yine derginin bu say ısında bulabilir- sıniz. Hazır. söz sö> leşiden açılmışken. Ya- şasın Edebıyat dergısının şubat sayısın- da Memet Fuat'la 'Ydın YazarT sayfa- lannda yapılan sovleşiye iki cümleyle deginme gereğini duyuyorum. Yazın dünyamızın usta kalemleriyle yapıla- cak söyleşılenn yine usta kalemlere bı- rakılmasından yanayım "Edebiyatı- mızda deneme ve eleştiri türünün son yülannı nasıl göriiyorsunuz" türünden sorular. artık çok yeni değıl' Yaşasın Edebivat'ın eskı yeni ayrımını gözet- meden her kuşaktan seslere yer \ erme- sinin ise yazın dünyasının yeni adayla- nna soluk aldıracagını düşünüyorum. Öte yandan Poetik'us dergisiyle yeni- den şiirlerini yayımlatmaya başlayıp, lık, Evrensel Kültür, Ludingirra, Virgül dergilerinde oldugu gibi. Üç ayda bir yayımlanan Ludingirra dergisinin dördüncü sayısında dosya konusu 'Şiir, yonım ve eleştiri'. Dergi- nin ilk sayfalanndaysa yayın kurulu- nun samimi bir itirafı var: "(._) dosya konusunda yinelcncn duygumuz şu: Bu konu burada bitmez! Gerçekten de, ay- nı şair ya da sorunsal üstüne çeşitli ya- züann bir araya toplanmasının özel bir çekiciliği olmakla birlikte, her dosya bir yandan da yetmedi duygusu uyandın- yor." Aslında bu itiraf, özel sayı ile dos- ya arasmdaki aynmı da özetltyor. Ludingirra'nın hazırladıgı dosya içinse şunlan söyleyebiliriz: Şiir üstü- ne düşünenler ve yazma gayretinde olanlar. bu dosyadan birtakım notlar dosyanm hemen ardından yayımlanan Mahmut Makal'ın 'Fakir Baykurt'a açık mektup'unu ise, en az kiiçük ls- kender'in 'Şiirlideğnek'ı kadar keyifle okuyacağınızı umuyorum. Derginin sürekli yazan imzalan arasına bu sayı Haydar Ergülen'in de katıldığını görü- yoruz. Ergülen. 'okur/yazar' izlenimle- rini aktardıgı sayfalarda Cahit Arf, Ömer Ateş, Eray Canberk, Ahmet Er- han, Selim 1leri, Engin Turgut, Adil tz- ci, Süreyya Berfe ve Şiir Atı dergısıne (ve bu derginin 10. YılÖzel Sayısı'nın bu kış mutlaka çıkacagına) değinıyor. Göç sürüyor, şiirde yenilik dem 'Göç' olgusunu dosya konusu yapan Evrensel Kültür ise bu olguyu, edebi- yattaki farklı görünüşlerinden sosyo- 5ÖSTERI Yaşasın Edebiyat'ın bu sayısıyla da ürünlerini yayımlatmayı sürdüren Fik- ret Hakan'ın okurla banşmakta ısrarlı davTandıgını söyleyebilınz. 'Özel sayı'lar yerine "dosya'lar Dergiciliğin belkı de en zorlu yönü. bir sayıyı yalnızca bir konuy a ayırmak ve konu üstüne hemen hemen söy lene- bılecek her söze o sayıda yer vermek, yani 'özel sayı' hazırlamak. Özel sayı- lann yerini yukarıda da belırttığimiz gibi '80'lerle birlikte 'dosya'lar aldı. Bugün dergilerin büyük bir kısmı her sayı bir dosya hazırlayarak. özel sayı- lann zorlugunu bir kenara bırakmayı tercih ederken, konu zenginliğini önp- landa tutma yönelimindeler. Tipkı Var- düşebilirler. Yine derginin bu sayısın- da. 'Opera Odağında Enis Barur Şiiri SempozjTimu'nu izleyemeyenler, Ba- tur'un sempozyumun sonunda yapmış oldugu 'KapanışKonuşması'nı bulabi- lirler. Varhk'm konuğu 'şeytan' Varlık dergisinin şubat sayısı hayli hareketlı. Dosya konusu 'Şeytan bugün ne yapıyor?' Bu soruyu yazilanyla ya- nıtlayanlar Hulki Aktunc, Sulhi Dölek, Orhan Duru ve Gerald Messadie. Ak- tunç, 'şeytan üzerine küçük bir sozlük' hazırlamış. Dölek, onu 'bu- beyefendi' kabul etmiş. Duru, 'şeytanhklan've Messadie ise 'şeytanın genel tarihi'ni yazmış. Bu ekonomik ve politik boyutlanna kadar geniş bir yelpazede irdelemeyi tercih etmiş şubat sayısında. Aynı sayıda *Şi- irde Yenilik'i tartışan Konur Ertop, Cumhuriyet dönemi Türk şiirindeki de- gişimin ne denli hızlı gerçekleştigine, geçmişteyse değişimin küçük ölçekte oluşuna dikkat çekiyor. Polisiye roman gündemde Zaman zaman uzmanhk dergileri tar- tışılır, farklı farklı disiplinlere yer ve- ren dergiler ya eleştirilir ya da olagan karşılanır. Sonuçta dergiler kimi zaman 'edebiyat', kimi zaman da 'sanat veede- biyat' dergileri olarak karşımıza çıkar. Kanştınlır. Dergiciliğimizde edebiyat dergisi olarak çıkıp, plastik sanatlara sayfalarca yer veren dergilere rastlan- makta. Elbette çizgisinde ısrarlı olan- lara da... Bu baglamda Virgül dergisi yöneti- cileri, dergilerinin yalnızca 'khap eleş- tiri dergisi' olduğunu, 'edebiyat dergi- si' olmadıgını söyleseler de. bu dergiyi edebiyatın uzagmda saymamız müm- kün degil. Çünkü dergide, edebi metinlerin eleştirisi ya da tanıtımının ağırhkta ol- dugu izlenrqekte. Bununla birlikte. da- ha beşinci sayısında, merakla beklenen dergiler arasînda yerini alması ise se- vindirici. Üstelik pek az işlenen bir de dosya konusu var: 'Polisiye romanlar'. Bu türün meraklılan. belli başlı tüm isimleri derginin şubat sayısında bula- bilirler. Sabahattin Ali'nin öltimü Evet. hemen hemen birçok dergi ya- yın hayatına 'dosya'lany la devam eder- ken. dergiciüğimizin duayenlerinden Memet Fuat, Adam Sanat'la bu anlayı- şın dışında kaldı. Ama dergide yayım- lanan bazı yazılarla da. Adam Sanat'ın sık sık yeni tartışmalann merkezi oldu- gu söylenebilır. Bu baglamda. derginin şubat sayısın- da yayımlanan. Kemal Adatepe'nin •Yalçın Küçük'ün. Sabahattin Ali'nin Ölümii İle İlgili Tezleri Üzerine Notlar' yazısı, yıllar önce Edebiyat Cephesi dergisinde yapılan tartışmalan yeniden gündeme getiriyor. Sanınm Adam Sa- nat dergisinin önümüzdeki saynlannda Küçük'ün Adatepe'ye yanıtım okuya- cagız. Yeni bir öykû dergisi Bildiğiniz gibi üç yıl önce Adam Öy- kü ile öykücülerimiz yıllar sonra rahat bir nefes aldı. Bu dergiyi 1 yıl sonra Düşler Öyküler izledi. Şimdi onu da yeni bir dergi izliyor: Fayton Öykü. Kış '98 olarak yayımlandı Fayton Öy- kü'nün ilk sayısı. Üç aylık. Derginin bu sayısında, genç öykücülerin ürünle- rinin yanı sıra Fahrettin Demir'in 'Öy- kücülüğümüz Üzerine Değinmeler', Cemil Kavukçu'nun 'Öykülerin Öy- küsü', Mehmet Kanar'ın 'tran Ede- biyatı' yazılan ve Adnan Özyalçıner ile yapılan söyleşi yer alıyor. YAZI ODASI SELİM İLERİ 'Diğerlerinin Adı Ali' Şehir Tiyatroları'nda Diğerlerinin Adı Ali başla- yalı epey oldu. Bir türlü denk düşürüp izleyeme- miştim. Öysa bir an önce 'görmek' istiyordum. Fass- binder'in 'senaryo'sundan oyun çıkar mı; önce- likle bunu merak ediyordum. Sonra, oyunu kota- ranlar arasında arkadaşlarım vardı; onların çaba- larını merak ediyordum. Diğerlerinin Adı Ali'yı işte epey sonra, geçenler- de izleyebildim. Rairter Wemer Fassbinder çok sevdiğim bir yönetmendi. Hemen hemen bütün filmlerini izle- dim sanıyordum. Yanılıyormuşum: Oyunun tanıt- malığından öğrendiğime göre elli filme imza atmış Fassbinder. Üçte birini izlemiş olmalıyım. Bununla birlikte melodramdan yola çıkan, me- lodramı bir yandan da hemen çarpıp tuzla buz e- den o Fassbinder dünyasını iyi kötü sezinlediğimi sanıyorum. Söz konusu dünya, Diğerlerinin Adı Ali'de de he- men duyumsanıyor: Faslı bir iki işçinin devam ettiği, ikinci, üçüncü sınıf bir bar. Barda hayatlanndan bekleyecekleri pek bir şey kalmamış, düşkün bir iki kadın. Yağ- muriu bir akşamüstü bara yaşı altmışa yakın bir başka kadın çıkagelir. Adı Ali değil Salem olan Faslı delikanlıyla bu çökkün kadının dans sahne- si melodramın bütün büyüleyıciliğini karşımıza çı- kartacaktır. Fakat hemen ardından yaşamın olanca iticiliği- he biz izleyicilerı fırlatıp atarak. Artık melodram bitmiştir. Şimdi, altmışlık Em- mi'y'e Salem'in bir sevgi-şefkat- dayanışma-aşk dünyası kurup kuramayacakları, hangi tehditler- den geçecekleri, hangi siyasal ve törel değerlerle (değersizliklerle) boğuşacakları adım adım sapta- nabilir... llişki, iletişim arayışı daha baştan gözü karadır. Öyle ya; genç, sağlıkh, yakışıklı Fasltyla saçlan ağarmış, omuzları çökmüş, yüzü kırışmaya koyul- muş, üstelik 'jigolo' besleyecek parası da olma- yan Alman kadının buluşma noktaları ne olabilir ki... Ama Fassbinder, sevginin ve şefkatin mucize- sine ınandığından, bu tuhaf, aykırı, bazılanmız.. ne yazık ki birçoğumuz ıçın irkiltici aşka bizi de inan- dırıyor. tmmi'yle Salem'in, yaşayabilecekleri ye- re kadar, acıda ve kıvançta birlikte yaşamalannı gönülden ister hale gelıyoruz. Gelgelelim önce 'düzen' itiraz ediyor, derken konukomşu, iş çevresi, aile, bakkal çakkal. Hırpa- layışlar, çirkinleştirmeler, yok etme eylemleri ara- sında Alman kadınla Faslı delıkanlı da birbirlerin- den kopma noktasına sürükleniyorlar. Günümüzün iletişımsiz, yalnız kılıcı dünyasında epey örneğı, en azından düşlerde epey örneği olan bu mutsuz birliktelik öyküsü bir yıkımla mı nokta- lanacak diye artık soluk soluğa Diğerlerinin Adı Ali'yı izliyorsunuz. Serra Yılmaz, ılk kez yönetmen konumunda. Ilk kezlığine karşın üslubu olan bir yönetmenlej^üz yüze geliniyor Uyuncülarını ölçulü bir ağTrTâşîırıcı- lıkla oynamaya yönlendirmış. Yer yer gerçek ha- yatın saniyelerı. dakikalafı yaşanıyor. Bu tutum, Serra Yılmaz'ın farklı üslubunu beliriemrş.' ; ' . Sibel Arslan Yeşilay'ın duru, tiyatroda ille ko- nuşma dilimizin gereklilığine inanmış çev/irisiyle oynanan eserde Ozcan Çelik'in ışık tasarımı da etkileyici oluyor. Gelelim oyunculara; başta, ister istemez, Celi- le Toyon'la Can Başak. flki yıllann. belki de çok hakkı yenmiş, gerçek bir duygu ustası. Ikıncisi, ti- yatro sanatını ne kadar ciddiye aldığını gitgide ka- nıtlayan genç bir aktör. Yan yana gelişleri, hele ba- zı sahnelerde, yetkinliğe erişiyor. Ama onlar ölçüsünde, irili ufaklı rollerini başrol kimhğine dönüştürebilen başka oyuncuların kat- kısını unutmamak gerekır. Bar sahibesinde Alev Oraloğlu nu çok sevdim; doğrusu Alev Oraloğlu'nun da hakkı yenmiş bir oyuncu olduğunu ılen süreceğim. Ilk kez izlediğim Melike Artınbaran, yann için çok şey söz veriyordu. Nihayet Esin Eden, Sevil Uluyol, Tanju Tun- cel, Funda Özcan, Bercis Fesci, Caner Bilgi- ner, Hakan Arlı, Mehmet Asa, Turgut Arseven, Ayça Telırmak, llhan Kilimci, hepsi oyunu 'ya- şatmakta' ustalık gösterdıler. Aralannda Esin Eden, Sevil Uluyol, Tanju Tuncel gibi Bercis Fesci, Turgut Arseven gibi yıllarını tiyat- roya adamış bu kışilerin, Türkiye'de tiyatro sana- tının hâlâ ayakta kalıyor oluşuna kimbilir ne derin emekleri geçıyor... Takvimde tz Bırâkan: "Bir Kalbi kmlmaktan koruyabilsem/ Yaşamış olmayacağım boşunal Bir Hayatı Acıdan kurtara- bilsem/ Bir Ağnyı dındirebilsem ya da "Ya da bayılan bir Kı2ılgerdanı/ Koyabilsem ye- niden Yuvasına,/ Yaşamış olmayacağım Boşuna." Emity Dickinson, Şiirier, Çev. Selahattin Ozpa- labtyıklar, lyı Şeyler Yayıncılık, 1994. Sinema sanatçısı Mesiha Yelda öldü • İSTANBUL(AA)-Türk sinemasının 1950'li yıllardaki unutulmaz kadın oyuncusu Mesiha Yelda vefat ettı. Sinemaya, 1949 yılında çevirdıği "Arabacının Kızı' ısımlı filmle baslayan Mesiha Yelda. 'Barbaros Hayrettin Paşa'. 'Dudaktan Kalbe". 'Günahını Ödeyen Adarn', 'Kızıltuğ'. "Vahşı Arzu' ve 'Uçuruma Dognı' filmleriyle sanat yaşamını sürdürdü. Beşiktaşlı milli futbolcu Faruk Sagnak ile evlenen sanatçı 1954 yılında sinemayı bıraktı. 67 yaşında ölen Mesiha Yelda e\ li ve iki çocuk annesiydi. . . BUGÜN I ÇEKÜL tarafından düzenlenen "Anadolu Seminerleri" kapsamında saat 18.30'da İTÛ Taşkışla'da (109), Doç. Dr Oğuz Tekin'in katılacağı 'Eskiçağ'da Anadolu'da Para' başlıklı seminer izlenebihr. (251 54 44) • AKSANAT'ta saat 12.30 ve 18.30'da "Tıe Art of the 20th Century Ballet' başlığı altında Ra-el'in 'Bolero', Mahler'in "Adagietto" \e 'Ce que LJAmour Me Dit' adlı yapıtlannın seslendirilecegi konıser izlenebılir. (252 35 00) • İDOB AKM Püyük Salon'da 'Adriana Lecouvreur' adlı operayı sahneliyor. (25110 23) ' • BORUSAN KÜLTÜR VE SANAT MERKEZİ'nde saat 19.00'da Önder Focan ^az konsen dınlenebilir. (292 06 55)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle