18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
'VAÎ SAYFA CUMHURİYET 1ŞUBAT1998PA2AR 8 PAZAR YAZILARI Umut göğün mavisindeO sırada siz neredeydiniz? Ikisi birbirine bitkin iki ihtiyar olarak dayanmış, yürüyorlardı. Kınşık yüzlerinde bin yılın yorgunluğu okunuyordu. Bırinin başında siyah bir bere. diğerinde kalınca bir şal vardı. Işıklı caddenin kıyısından. duvar dibinden ağır ağır ilerlerken her adımda ölûme doğru ilerlediklerini biliyor gibiydiler. Ama yürümeseler. bu kez ölüm onlara doğru yürûyecekti. Pekı, siz o sırada tam olarak neredeydiniz? Tabii o sırada ölüm sizin için bir şaka olabilirdi ancak. Bir serzeniş en fazla. Arada bir hatırladığınız, ama size çok uzak gelen bir keder belki. Onlar içinse artık yolun sonuna sadece birkaç adım kalmıştı ve bu akşam şehrin ışıklan bile yabancı ve uzak geliyordu onlara. Belki de yanılıyorum. Belki de ölüm çok da fazla anlamlı değildi onlar için. Belki de ölümü çoktan aşmıştı onlar. Ölümü çoğaltan yazıdır. Ölümü büyüten. bızım için korkulu bir hale getiren harflerdir. Bazı dillerde ölüm çok kesın. keskin şiirden uzak \e acıtıcıdır: Almancanın 'DerTod'u gibi mesela. Kimi dillerde ise Ispanyolcanın 'La Muerta'sı gibi daha yumuşak \e esrarlı. Bugünlerde ölümden çok söz etmeye başladım. İnsanoğlunun ölümden söz etmesi eski bir ahşkanlıktır. Korkunun dışa vurmasıdır biraz. Ya da hayatı daha değerli kılmanın bir yoludur. Neyse, bu günkü hıkâyemizin konusu ölüm değil: hayat. Önce Gamze geldi. sonra Ekin, onlan Tomrisizledi. Sırada adını ve cinsiyetini henüz bilmediğımız biri daha var. Minicık ellen. minicik yüzleriyle bu dünya güzelleri bızim artık kaygı duyduğumuz. ESSEN kaygılanmızı fantezilerimizle belki çoğalttığımız bir dünyaya geldiler. Çok farklı. çok değişik. kelimeler, harfler. sonsuz sayıda ınasal. sonsuz sayıda rüya kadar zengin olacak onlarla dünya. Güzel şiirler yazılacak, umutlu şarkılar bestelenecek. Sevdalann kınk hüzünleri mutlulukla dolduracak onlann da yüreklerini Ben daha gençken. yani yaşım elli olmadan harrlerden bir umut şarkısı derlemeyi 'oaşaracağım. Güzel isimlerle. güzel yüzlerle. güzel a^klarla dolu bir kıtap ya da yeni bir şiir her şeye rağmen. Onlaria birlikte motorlan maviliklere süreceğiz eminim. Hayat bir ka\ga, hayat bir çelişkiler vumağı. Korkunun karşısında \e onunla iç içe eesaret var. Umutsuzluk bızi bitirmeye çalışırken gökyüzünün mavisi umutla saldırmıyor mu karanlığa. Hüznümüzün içinde se-s inç gizlidir bızim. kederlerimizden ışık sızmıyormu dışanya? Aynı günlerde insan kovalama üzerine haberler \ e yorumlar okumaya başladık gazetelerde. Tele\izyon kanallan 'Gen Canavan" doktordan söz etmeye başladılar. 'Gen Canavan' bize. bılim adına farkhlıklan yok edeceğini müjdeledi Atom bombası da öyleydi. Farkhlıklan yok ediyor, düşrüğü yeri yalnız tek bir şeye; bir cehenneme çevinyordu. Boşuna gayret dıye efelenmek geliyor ıçimden: insanoğlunun farkJılıktan, çeşitlilikten vazgeçeceğini sanmıyorum. Ama yine de tehlike büyük. Çok ö\ülen. gerçekte iletişimdeki hızlı gelişmeden başka bir şey olmayan küreselleşmenin nasıl kötüye kullanılabildiğini gördükten sonra. biraz daha kuşkulu olmak gerekiyor ne yazık ki! Olsun. kuşkunun yanına umudu da ekleyebiliriz biz. Gücümüz yeter buna. Kendımiz için artık çok geç olsa bile. Ekinler, Tomrisler için yapanz bunu. Sahi aklıma geldi birden. Ekin gözlerini açtığında bu hâlâ güzel olmaya devam eden dünyaya. siz neredeydiniz. tam o sırada neredeydiniz sahi. ne yapıyordunuz"1 Umanm gülümsüyordunuz. umanm umut içındeydiniz. umanm yeşıl bir dal açmıştı içinizde. Bir rüya, ama güzel bir rüya görüyordunuz belki de benım gibi. Ecel planlaması başladı Kimin ne zaman öleceğıni. son yolculuğa nasıl çıkılacağını önceden saptamak us dışı bir olgu sayılmakla birlikte, kapıyı er geç çalacak olan ecel için. töın Kanada'da bir ön hazırlık gerektiği inancı geniş yandaş. topluyor. Görsel ve yazılı medyada, cenaze işleriyle yükümlü özel firmalann sunduğu reklamlar, öylesine çekici ve ilginç ki izleyici. ister istemez "Hadiöleyimbarr demekten kendini alamıyor. Gömülme türüyle cenaze töreni açısından da tüm fanilere sınırsız seçenek olanağı sunan reklamlar. duvar içinde, toprak altında ya da toprak üstünde defhedilmeyi isteyenlere kapsamlı bir fıyat listesi de sunuyor. Cafcaflı cenazeye meraklı olan faniler için 10 bin dolarhk törenler de var listede. Kanada Tüketiciler Derneğı, cenaze firmasına gidip "ecel rezervasyonu yapörmanın" tatsız da olsa. zorunlu ve gerçekçi bir gereksinim olduğunu belirüyor. Ecel planlamasında. keseye en TORONTO ENGİN AŞKIN uygun cenaze töreni. kartonlu tabutta gömülmek. Kimi yurttaş "Ben ökJükten sonra, Idm takar" çelebiliğiyle *yakılına>ı" öngören seçeneğe yöneliyor. Bu yöntemde. küller cicili bicili bronz kavanozlara konulup. yakınlara verilmekle birlikte, vasiyetınde "Külleriıni, göle, denize. agaçlara ya da toprağa serpin" diyenler de var. Hıristiyanhk töreleri gereği, ölen kişinin en şık giysileriyle tabuta yatınlması. saç stilinin hazırlanması \e kokmayı önleme işı çok ruzluya mal olduğu için klasik gömülme törenini seçenler gittikçe azalıyor. Altşverişe çıkar gibi. ecel planmasına haziflanmak kuskusuz kolay değıt, ama cenaze uzmanİannın hünerlı sözlerle bu alandakı psıkolojık koşullanmayı gıderdığı söyleniyor. Çok kültürlü \e çok dinli bir ülke olan Kanada'da cenaze işlerini üstlenen öze! firmalar. ölen kişinin. her türlü dinsel gereksinimini karşılayacak donatımda olduğu için Müslüman olsun Budist olsun, Museu olsun Hindu olsun geride kalanlar için hiçbır sorun yok. Insancıllığı ağır basan bireyler ise. vasiyetlerine "Ben öldükten sonra. vücudumu np fakültesine bağışlryorunT ıstemini yazdınp. organ nakline ve bilimsel araştırmaya katkıda bulunmayı >eçiyorlar. Kanada. son yolculuğu yönlendiren kişileri ritızlikle eğitiyor. Açılan 2 yıllık meslek kolejlennde, bu işin saygın bir ış olduğu uırgulanıyor. Bu ışın. başka ışlere göre üstün yanlan olduğunu da öğreniyor cenaze müdürü adaylan. Cenaze müdürlüğü yapanlar. dünyanın sonuna kadar işsizlık denen mereüe karşılaşmadan kaygısız bir y aşam sürecekler. El Nino yakamızı bırakmıyor Son birkaç ajdır bütün dünyayı etkileyen El Nino Peru'yu da vurdu. Aşın yağışlar sellere ve toprak kaymalanna neden oldu. Ülkcnin giincy indeki Ica kcnti önceki gün sular altında kalınca kurtarma çalışmalan sırasında ilginç görüntüler oluştıı. Seller Peru'da on binlerce kişiyi evsiz bırakırken son birkaç a\ içinde lOOkişi kötii hava - - koşullan """ " K ""•' nedeniyle yaşamını yMrdi. Yeşil Ada'ya kumarhane çıkarması Türkiye. kumarhanelerin topluma zarar verdiğini geç de olsa fark ederek rümünün kapısına kilit vurdu. Böyle yapılması iyi mi oldu. kötü mü oldu. onu zaman gösterecek. Ancak geçmiş hükümetler Türkiye'nin dörtbir yanını ikı yüze yakın kumarhane ile karartmasalardı, belki bugün tümü için bir kapatma karan ahnmayacaktı. Ne var ki. parayı bastıran, düdüğü çaldı. Ve gün geldi düdük çalanlann sayısı o kadar çoğaldı ki hakemin düdüğünü kimse işitmez oldu. Sonuçta federasyon tüm maçlan iptal ettı. Şımdi kumar karşılaşmalan için yeni bir stat bulundu. Bunun adı Kuzey Kıbns Türk Cumhuriyeti! Minik stadyumda düdük çalanlann sayısı giderek artıyor. Tıpkı Anavatan Türkiye'de olduğu gibi. Birdi. iki oldu. derken üç. dört \e rakam on dokuza ulaştı. Öncelerı kumarhane ızni için yılda 20 bin geceleme şartı koşmuşlardı. Yanı kumarhane işleten oteller heryıl yabancı turistlerle 20 bin geceleme gerçekleştireceklerdi. Ama kimse bu şartı yerine getıremedı Şimdi yeni yasa tasansından söz ediliyor. Eğer Kuzey Kıbn;> Türk Cumhuriyeti ndeki hükümet ortaklan arasında anlaşma sağlanır ve Serdar Denktaş'ın üzennde ısrarla durduğu yeni yasa tasansı Meclis'te kabul edılirse. kumarhane sayısına bir sınırlama getirilecek. Ancak bu sayı yine de yirminın altında olmayacak. Hükümet ortaklannın ıddıasına göre kumarhaneler ülke ekonomisine büyük yarar sağlıyor. Çünkü kumar oynamaya gelenler. çarş.ıya da yüklü mıktarda para bırakıyor. işte bu noktada özellikle Girne'deki esnafın değerlendirmesi çok önemlidir. Esnaf "Kumar heyeti çarşıya pek uğramıyor" diye acı acı yakınırken kumar tunzminin çarşıya da katkısı olacağını söyleyenlerin bu iddialannın doğru olmadığı anlaşılıyor. Kuzey Kıbns'ta sadece Donıe Casino'nun faaliyette olduğu 1980*li yıllan anımsamakta yarar vardır. Bu casinoyu Celebrity Otel sahibi Aziz Kent ile Mancini isminde ünlü bir ltal\ an kumarbazı işletiyordu. Mancini. o dönemde Kıbns'a akın cden Türk tunstlerden topladığı dolarlan torbalarla yurt dışına kaçınyordu. Ortada çok ciddi iddialar \ardı. Bu iddıalara göre bazı yerel bankalar da Mancini'nin ülkeden para kaçırmasına yardınıcı oluyorlardı. Gün geldi. Mancini'nin "güvenlik karam la~ derhal ülkeden ıhracı kararlaştınldı. Kurnaz Mancini adayı terk ederken. kumar masalarındaki son kuruşa kadar her ^eyi dolaylı yollardan kaçırmayı başardığı için Dome Casino'da çalışan insanlar maaşlarını dahı alamamışlardı. Şımdi kumarhaneler yüzünden "başımıza dolarlar \ağacak~ diyenler. gün geldığınde kumarhane personeline ödeyecek para bulamazlarsa hiç şaşmayacağız. Aynca unutulmamalı kı kumann girdiği yere silah da girer, uyuşturucu da. fuhuş da. KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş. geçen çarşamba günü Doğu Akdeniz Uni\ersitesi'ndeki mezuniyet törenınde öğrencılere ta\ siyelerde bulunurkcn 'Kıbns'ı kumarhaneleriyle değil, üniversiteleriyle hatırlayın" dedi. Ne güzel birtavsiye. Ne güzel bir rüya. Aslında Kıbns yeşilıyle, temiz deniziyle. şirin otelleri. üniversitelen ve bir zamanlar dünyaya ün salan narenciyesi ile anımsanmalıydı. Şimdi bu saydıklanmızın büyük bir kısmını Güncy'de görebiliyoruz. Ya Kuzey'de? Kuzey'de kumar, silah ve kumar masalannda ütülenen ünnersıte gençliği. Hepinize hayırlı pazarlar. Bakın Amerika 'da neler varTürkiye'nin Avrupa'dan çifteyi yiyerek yüzünü ABD'ye çevirmesini izleyen haftalarda buradaki büyük gazeteler genellikle aynı akoru tutturdular: Bu beklenmedik gelişme. iki ülke arasındaki ılişkiler açısından 'Ki şeyler'in habercisiydi. Bağlann sağlamlaşmasıyla ticaret artacak, Türkler ABD'den çuvallamal alacaktı. Yorumlar (bildiğiniz üzere) isabetli çıktı. Bugünlerde insan Washington'daelini sallasabir Türk işadamına çarpıyor. Habıre alıyoruz. Ve her zamanki gibi. iyiyi bırakıp kötüyü alıyoruz. Yalnızca 'mal'dan bahsetmiyorum: her nesne beraberinde bir anlayışı, bir 'felsefe'yi banndınr. Dolayısıyla, bu bağlamda değindiğim kötü şeyler 'top- VVASHINCTONtüfek' ya da *dtş çürüten şekerli su' (Coca-Cola ve türevleri) diye basit tanımlamalarla özetlenemiyor. Şehir içinde efeler gibi tabanca taşımaktan boş kafalı bir gençlık külrürüne. paraya tapınmaya ve bu ömeklerle iç içe geçmiş başka birçok olguya uzanan biretkilenme söz konusu. Oysa ne ABD bunlardan ibaret ne de alabileceğimiz mal bu kadarla sınırlı. fşte gazeteler sevinçle 'iyi şeyler'i yazadursun, ben de an kovanının dibini kanştırdım, halkımıza hayırlı ve yararlı başka 'iyi şeyler' buldum. Madem alıp duruyoruz. biraz da şu aşağıdaki listeden seçelim. Çeşni olur. Bakın burada Boeing uçaklannın, Marlboro sıgaralannın ötesınde daha neler - Bırbirinı tanımayan insarilann çeşitli ortamlarda karşılaştıklannda tren görmüş bir yüz ifadesi takınmak yerine güleryüzle selamlaşmayı yeğlemeleri. - Hademelerce kovulmaktan beter edilmediğimiz, insanı okumaktan soğutmayan, aydınlık, olanaklan çapında zengin, size isteyerek yardımcı olan (kimisi maaşsız, gönüllü) elemanlann ışlettiği. her muhitte bulunan halk kütüphaneleri. - Ana maddelerinde kaşıkla tanıdığı haklan ek maddeleriyle sapla göz çıkanr gibi. alay edercesine geri alan değil; tam tersine. çağ ilerledikçe ek maddelerle daha da özgürlükçü hale gelen bir anayasa ve diğer yasalar. - Zenginlenn senetlerini hibe geleneği (vicdan rahatlarma ve reklam gibi boyutlan da var elbette işin, ama toplumun bu işte kazancını kim yadsıyabilir?) - Ne protokol denizinde boğulup sabah-akşam somurtarak ne de yerli yersiz yılışarak, ara sıra kendi kendisiyie dalga geçmeyi de becererek "önemli" işleri AZtZ GÖKDEMtR kotarabilme yetisi. - Sigara alışkanlığı ve sigara şirketlerine karşı ciddı bir savaş. (Sayın Enis Batur'un 'benim ihtiyacıma kim ne hakla böylesine ho\ratça kanşıyor'?' yollu tepkisi ister istemez akla gelecek. Kendisine bir açıdan hak vermekle birlikte burada asıl konunun kamu sağlığı olduğunu belirtmek isterim. Kaldı ki dünyanın en ahlaksız lobilerinden birinin oyuncağı olmak da hoş bir şey olmasa gerek.) - Resmi belgelere serbest erişimin. gizlilik sınıflandırmasının kaldınlmasının yasalarla bir takvime bağlanması. - Irk, din. cinsel eğilim gibi konularda azınlıkta ya da 'farklı' olanlan aşağılamayı doğal gören bir toplumun sırtını snazlamak yerine bu önyargılara karşı hesaplaşmaya girişilmesi; tekerlekli sandalye kullananlann dolaşım alanlannın ~^^^~~^ genişletilmesi için kaldınm ve binalarda gerekli değişimlerin yasalarla belirlenip uygulamaya konulması: işe alma, e\ kiraya verme gibi işlemlerde keyfi sınırlamalann sorgulanması. - Yanı başında durmanız gereken 'dur' işaretleri, trafiği tıkamadan dönüş yapmakta kullanacağınız dönme şeritleri ve bunlara uymanın herkesin yaranna-olduğu yolunda (dövmeden. sövmeden) eğitim. - Meclis'ten oturumlann televizyondan aralıksız canlı yayını. - Çocuk ve eş dövme salgınına olumlayarak ya da başı kuma gömeı;ek yaklaşma geleıjeğinin artık bir kenara bırakılması. , Liste daha uzatılabilir, ama deri, yeterince anlaşılmıştır sanıyorum. Şimdi bu noktada toplumlann hak ettikleri düzenlemelerle yönetildiği yolunda kemikleşmiş kötümserlikler, ya da ABD'nin olumsuz yanlannı bırakıp olumlu özellikleri öne çıkarmanın yanlışlığı gibisinden görüşler gündeme gelebilir. Varsın gelsin, düşüncelerin önünde sınırlann yıkıldığı bir çağda bu saplantılar biraz lüks kaçıyor bana kalırsa. Her toplumun deneyiminden çıkartılacak dersler var, iyisiyle körüsüyle. Her şey bir yana, benim asıl merak ettiğim, buralara kadar gelip, 250 yıllık köle emeğiyle edinimi başlayan refahı gözeneklerine kadar tanıyıp, yanı başında duran düşünce birikıminin nasıl ısrarla es geçilebildiğidır. Türkiye'ye dönerken tıkış tıkış dolu bavullannıza şu maddelerden biri ikisı sıkışsa fena mı olur, ne dersiniz, saygıdeğer alışverişkolikler. iş bağlamacılar, kravatlılar. ağalar, beyler. hanımlar. efendiler... Katliam acıları üstüne kurulan bağımsızlıklar... Balkanlar'da Türkler-1 Prot. Dr. Türkkaya Ataöv alkan Müslümanlarının 5.5 milyon kadan öldürüldü, bir o kadan da topraklarından sürüldü. Geeçen yüzyılın Balkan tarihi, büyük oranda, bu Türk dramımn tarihidir. Türkler Ortaçağlar'dan bu yana Balkanlar'ın, bu yoldan da Avrupa'nm ayrılmaz parçası ol- dular. Bu yarımadanın tümu. birkaç yüzyıl Os- manlı devletinin parçasıydı. Şımdi Doğu ucun- da 23.764 km. karelık toprağımız var. 1352'de yarımadada Cınbi'de ufak bir köp- rübaşı edinen Türkler, 1385'te Sofya'ya, biryıl sonra Nış'e varrnışlardı. Bir yanda o zamanki Müslümanlığın daha hoşgörülü tavrı, öte yan- dan Balkan halklannın ıç çelışkıleri ve Osman- lı diplomasisinin bundan yararlanması. Türk- lerin bu yörede genışlemesını kolaylaştırdı. Çe- şitli önemli gruplar. zaman zaman Osmanlılar- dan yana çıkıyorlardı. Orneğın. P. Lemerle'in dediği gibi, Türkler Makedonya'ya küçük bir kuv- vetle yerteşmeyı yeterlı görmüşlerdı. Ya da Bı- rinci Murad'ı kendı topraklarına çagıran kışı. o sırada güçlü Sırp komşusuyla savaşmakta olan Amavutluk krallanndan C. Thopia ıdi. Sırp liderı S. Lazareviç bile 1402'de Timur'a kar- şı Beyazıd'ın yanında yer almıştı. Bosna Kra- h S. Tomaseviç'in mektubu Türkleri bir kurta- ncı gibi gördüklerıni göstenyor. Bazı Batılıyazarlar Osmanlılara karşı ınsaflı davrandılar. Orneğın. Romen tarıhçı N. lorga, Osmanlılann feodal baskı altında bunalmış Bal- kan köylüsünü din, ırk ve etnık farklılığa bak- madan bırleştırdıklerını yazıyor. Akdenız'le ılgi- li önemli bir kitabın yazan F. Braduel Osman- lı yönetımini büyük toprak sahıplennin gelenek- sel saltanatına son vermekle. ağır baskı altın- daki bazı zümrelerın 'bir çeşıt kurtuluşu' ola- rak niteliyor. Kıbrıslı Yunanlılar. Türklenn ada- ya gelişiyle (1571) Venedikliler'den kurtanldık- lan için memnundular. "Turklerin gelışı bu top- raklara süreklibanş getırdi" sözlen Türkıyeli çağ- daş bir yazara da ait olabilirdi. Ancak 1891 'de K. Jiricek tarafından Prag ve Vıyanada yayım- lanan kıtabında söylenmişti. Tüm Balkan halk- ları Osmanlılara, kuşkusuz. kucak açmadılar. Kosova muharebesinın (1389) 600'üncü yıl- dönümünde (1989) S. Mılosevıç o muharebe- de yenilen Sırp komutanının bugüne kadar ka- lan tabutunu Yugoslavya'nın neredeyse her köyüne 'bir daha olmayacak' sloganıyla yol- layarak tam bir yıl tüm ülkede gezdirdi. Bugü- nün Sırplannın gözünde 'Müslüman Slavlar' olan Bosnaiılar biraz da Türkleri anımsattıkları ıçm etnık temızlik hedefi olmaktan kurtulamadılar. Osmanlılann Balkanlardakı sonrakı ufala- nışında komşu devletlerin müdahaleierı ve as- keri baskılarla Balkan Türkleri'nin katlıamı ve göçe zortanmaları el ele yürüdü. Balkan Müs- lümanlarının 5.5 milyon kadarı öldürüldü. bir o kadan da topraklarından sürüldü. Göçe zoria- nanlardan çoğu yollarda açlık ve hastalıktan yok oldu. Geçen yüzyılın Balkan tarihı. büyük oran- da, bu Türk dramımn tarihidir. Balkan tarihı, hatta Kafkas ve Kırım tarihı. bu Müslüman kat- liamı ve göçü anlatılmadan yazılamaz. Yeni Balkan devletleri bağımsızlıklannı bu yok edi- lenlerin acıları üstüne kurdular. Eskı gücünü yıtırmış olan Osmanlı devleti gitgide azalan kaynaklarını bu katlıamı engellemek ıçm har- cadı. Bulgarıstan'ın Batak köyünde 'Turklerin öl- dürdüklen' dıye cam altında sergilenen kuru- kafalan 1960'lardagörmüştüm. 1870'lerin bu olaylarını Amerikalı gazeteci J. A. McGahan tek yanlı ve abartmalı bıçımde tum dünyaya yay- mış. A. Pietkovski resmıni yapmış, yalnız Va- zov değil. Ingılız ozanlan da şiirini yazmışlar- dı. Bu olaydan hemen önce boğazlanmış olan Turklerin sözünü eden yoktu. Yeşilköy Antlaş- ması (1878) ımzalandığında. kurtulabılenler- den Varna'ya akanlar 230.000, Burgaza yöne- lenler 20.000. Rodop Dağlan'nı tırmananlar 100.000. istanbul'a varanlar da 200.000 Türk- tü. Bırçoğu yolda 'uygarlık getiren' Ruslarca da soyulmuş, tecavüze ugramış. Köstentil Türk- leri gibi bazıları da daha hareketlerinden önce kılıçtan geçirilmişlerdi. Balkan ülkelerinın hiç- bırinde ve Batı'da herhangı bir yerde, Türkle- re yapılan mezalimi sergileyen müzeleryoktur. Aynca Balkan yazariarı geri kalmışhklannın faturalarını da genelde Osmanlılara çıkarıriar. Aynı tavır çok sayıda Arap tarihçısınde de var. Sanki Balkanlar'da (ve Ortadoğu'da) Türkler ol- masaydı, bu bölge halklan uygarlık zirvesine, çağdaş kültür veteknolojisiyle kanşık bir bıçim- de. hızlı bir tırmanış içinde olacaklardı. Onlara kalırsa. Türkler bu 'doğal' gelişmeyı engelle- miş, hatta Balkanlar'a 'yıkım' getirmışlerdır. Oysa. Türkler bu sahneye girdıklerinde. Bal- kan toplulukları gelişme çizgilerinde durgun- luk noktalarına varmış olduktan başka, Os- manlı yönetimi hem onları hukuken tanımış hem de Doğu-Batı ticaret ve kültür etkileşimi- neyeni birhız vermişti. Hollandalı P. Bruegel'in tablolanna açık biçimde yansıyan Huguenot mezhebı mensuplarının katledildıkleri. Crom- vvell'ın askerlennin Katolikleri kılıçtan geçır- dıklerı ve Ispanyollarm Yahudılere dünyayı ce- henneme çevırdiklerı yuzyıllarda Balkanlar'da çok farklı bir Osmanlı yönetimi vardı. Aynca, Osmanlıların buradaki güçlü variığı. Avrupa'da Protestanlara Katolık baskısının zaman zaman azalması gibi dolaylı ama olumlu sonuçlar da doğurmuştu. Koprulü ailesınden başka. So- kullu Mehmet, Gedik Ahmet, Koca Sinan, Avlonyalı Ferit, Ahmet Izzet ve Ayas paşa- larçok sayıda Balkan kökenli sadrazamın yal- nız bırkaçıd'r. Osmanlı edebıyat ve düşün dün- yasının Yahya ve Koçi beylerle, Hoca Tahsin, Şemseddin Sami ve Mehmet Akif gibi kışı- lerin de Balkanlı oluşu Türk ve Balkan -ve bu yoldan Avrupa- kaynaşmasının ne denli kök- lü olduğunun başka kanıtlandır. Sonraki yıllar- da, Romanya bağımsızlığını kazanırken res- sam N. Grigerescu'nun, hatta Türklere karşı tablolanyla tanınan T. Adam'ın ortaya çıkışla- nnda ya da Sırplarda S. Markoviç ve V. Pela- giç örneği, Bulgarlar'da da L. Karavelov ve H. Botev çapında siyasi düşünürlerin varlığın- da Osmanlı yönetiminin temel bir hoşgörüsü- nün de payı vardır. Bazı Balkan tarihçilerinin, orneğın Bulgarlar'ın, onlardan etkilenen birçok Batılı yazann da Os- manlı dönemine 'kölelik' (robstvo) ve 'boyun- duruk' (igo) demeleri büyük haksızlıktır. Türk- ler. gittikleri yerterde, sonralan Ingilizlerin Ken- ya'da. Fransızlann Magnpte yaptıkları gibi, toprağın en iyisini kendilerine ayırmadılar. Ora- da bıraktıklan yapılar mimariık tarihimizin çok sayıda canlı örnekleriydi. Saraybosna'da Ga- zi Hüsrev, Manastır'da Koca Sinan ve Belg- rad'da Bayrak camileri bu aşamaların sımge- leridir. Yalnız camıler bile, ahşap. yontma, ha- lıcılık, hat ve çini başyapıtlannı da ıçeriyordu. Balkan kentlerini asıl yıkan Haçlılardı. Niko- pol, Rusçuk ve Silistre gibi yerterde Haçlılar- dan yakayı kurtarabilmiş olan Ortaçağ kent duvarlan ve şatolannı Napolyon'u kovalayan Rus generali Kutuzov'un ordusu yok etti. Me- sembria'nın en eski basilikasını 1880'lerde Yu- nanlılar tahrip etmişti, Türkler değil. 1908'de Var- na'nın Bızans ve Ortaçağ surtarını Türk yapısı sanarak kent meclisi yıkma karan aldı. Tırno- vo'nun gıriş kapısını. kraliyet arabası girebilsin diye Çar Ferdinant yıktırdı. Aziz Demetrius, Peter ve Pol kılıselennı de 1913 depremi hak- lamıştı. Asenovgrad'dakı Çar Ivan Klisesı'nin fresklenni kimin berbat ettiğ1 üstündeki imza ve tarihlerden anlaşılıyor. Sofya yakınlanndaki Jane Kilisesi'nin hakkından 1948'de komünist yönetim geldi. Kariukova yakınlanndaki Gligo- re kaya kilisesini 1960'larda define arayan Bul- gartar benzettiler. Mostar KÖDOJSÜ gibi bir mi- mari başyapıtı yıkanlar 'ezeliAvnjpalılarJ öan Hr- vatlardı, Türkler değil. Gene çok sayıda Balkan yazanna göre, Os- manlılar zamanında her türlü ye çapta başkal- dırma bir 'özgürlük ve bağırrsızlık özfem/'ydi. Örneğin, Arnavutluk'ta Iskender Bey'in (Kast- riot) isyanı -Ahmet Zogo dönemi, komünist re- jim ve şimdıkiler gözünde- br 'ulusal kurtuluş olayı'öır. Oysa, bir prens ve çok büyük bir top- rak ağası olan bu kişi, aslınrJa toprak sahipli- ğini daha ufaltan ve başka temellere bağlayan Osmanlı hukukuna, kendi çı"can uğruna baş- kaldınyordu. Osmanlılar çevredeVeriedik ve Na- poli'nin rekabetine karşı yeıiı nalka daha iyi ya- şam hazırlama çabası içinde zirvedeki toprak sahiplenne sırtlannı çevirip daha alt tabakala- nn desteğini aramaktaydılar.v eni girdikleri yer- lerde çok büyük topraklan tmarlara bötüyor, vakıflarçevresindecamili veokullu olduğu ka- dar. hanlı hamamlı. çeşmeli teîprülü, hastane- li külliyeli ve çarsılı kervansa-aylı yeni kentler oluşturuyoıiardı. Iskender Bey'in başkaldırma- sı Araniti'ninkinden daha faza sürdüyse, ne- deni bu prensin Ikinci Muratf ın sarayında yıl- larca kalıp Osmanlı savaş yöntemlerini öğren- miş olmasıydı. Balkanlar'ır geçmişinde ve onun içinde bizim yerimize ilış<in bazı Batı kay- naklı yanlış ve eksik yorumlann önemli bir bö- lümünün düzettılmesi gereki' Prof. N. Todo- rov'un "Bu saptırmaya yeterartık demeliyiz" sözü gerçeği yansıtıyor. SÜRECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle