Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
'VAÎ
SAYFA CUMHURİYET 1ŞUBAT1998PA2AR
8 PAZAR YAZILARI
Umut göğün mavisindeO sırada siz neredeydiniz? Ikisi
birbirine bitkin iki ihtiyar olarak
dayanmış, yürüyorlardı. Kınşık
yüzlerinde bin yılın yorgunluğu
okunuyordu. Bırinin başında siyah
bir bere. diğerinde kalınca bir şal
vardı. Işıklı caddenin kıyısından.
duvar dibinden ağır ağır ilerlerken
her adımda ölûme doğru
ilerlediklerini biliyor gibiydiler.
Ama yürümeseler. bu kez ölüm
onlara doğru yürûyecekti. Pekı, siz
o sırada tam olarak neredeydiniz?
Tabii o sırada ölüm sizin için bir
şaka olabilirdi ancak. Bir serzeniş
en fazla. Arada bir hatırladığınız,
ama size çok uzak gelen bir keder
belki. Onlar içinse artık yolun
sonuna sadece birkaç adım
kalmıştı ve bu akşam şehrin
ışıklan bile yabancı ve uzak
geliyordu onlara. Belki de
yanılıyorum. Belki de ölüm çok da
fazla anlamlı değildi onlar için.
Belki de ölümü çoktan aşmıştı
onlar. Ölümü çoğaltan yazıdır.
Ölümü büyüten. bızım için korkulu
bir hale getiren harflerdir. Bazı
dillerde ölüm çok kesın. keskin
şiirden uzak \e acıtıcıdır:
Almancanın 'DerTod'u gibi
mesela. Kimi dillerde ise
Ispanyolcanın 'La Muerta'sı gibi
daha yumuşak \e esrarlı.
Bugünlerde ölümden çok söz
etmeye başladım. İnsanoğlunun
ölümden söz etmesi eski bir
ahşkanlıktır. Korkunun dışa
vurmasıdır biraz. Ya da hayatı daha
değerli kılmanın bir yoludur.
Neyse, bu günkü hıkâyemizin
konusu ölüm değil: hayat. Önce
Gamze geldi. sonra Ekin, onlan
Tomrisizledi. Sırada adını ve
cinsiyetini henüz bilmediğımız biri
daha var. Minicık ellen. minicik
yüzleriyle bu dünya güzelleri bızim
artık kaygı duyduğumuz.
ESSEN
kaygılanmızı fantezilerimizle belki
çoğalttığımız bir dünyaya geldiler.
Çok farklı. çok değişik. kelimeler,
harfler. sonsuz sayıda ınasal.
sonsuz sayıda rüya kadar zengin
olacak onlarla dünya. Güzel şiirler
yazılacak, umutlu şarkılar
bestelenecek. Sevdalann kınk
hüzünleri mutlulukla dolduracak
onlann da yüreklerini Ben daha
gençken. yani yaşım elli olmadan
harrlerden bir umut şarkısı
derlemeyi 'oaşaracağım. Güzel
isimlerle. güzel yüzlerle. güzel
a^klarla dolu bir kıtap ya da yeni
bir şiir her şeye rağmen. Onlaria
birlikte motorlan maviliklere
süreceğiz eminim. Hayat bir ka\ga,
hayat bir çelişkiler vumağı.
Korkunun karşısında \e onunla iç
içe eesaret var. Umutsuzluk bızi
bitirmeye çalışırken gökyüzünün
mavisi umutla saldırmıyor mu
karanlığa. Hüznümüzün içinde
se-s inç gizlidir bızim.
kederlerimizden ışık sızmıyormu
dışanya? Aynı günlerde insan
kovalama üzerine haberler \ e
yorumlar okumaya başladık
gazetelerde. Tele\izyon kanallan
'Gen Canavan" doktordan söz
etmeye başladılar. 'Gen Canavan'
bize. bılim adına farkhlıklan yok
edeceğini müjdeledi Atom
bombası da öyleydi. Farkhlıklan
yok ediyor, düşrüğü yeri yalnız tek
bir şeye; bir cehenneme
çevinyordu. Boşuna gayret dıye
efelenmek geliyor ıçimden:
insanoğlunun farkJılıktan,
çeşitlilikten vazgeçeceğini
sanmıyorum. Ama yine de tehlike
büyük. Çok ö\ülen. gerçekte
iletişimdeki hızlı gelişmeden başka
bir şey olmayan küreselleşmenin
nasıl kötüye kullanılabildiğini
gördükten sonra. biraz daha
kuşkulu olmak gerekiyor ne yazık
ki! Olsun. kuşkunun yanına umudu
da ekleyebiliriz biz. Gücümüz yeter
buna. Kendımiz için artık çok geç
olsa bile. Ekinler, Tomrisler için
yapanz bunu. Sahi aklıma geldi
birden. Ekin gözlerini açtığında bu
hâlâ güzel olmaya devam eden
dünyaya. siz neredeydiniz. tam o
sırada neredeydiniz sahi. ne
yapıyordunuz"1
Umanm
gülümsüyordunuz. umanm umut
içındeydiniz. umanm yeşıl bir dal
açmıştı içinizde. Bir rüya, ama
güzel bir rüya görüyordunuz belki
de benım gibi.
Ecel planlaması başladı
Kimin ne zaman öleceğıni.
son yolculuğa nasıl
çıkılacağını önceden
saptamak us dışı bir olgu
sayılmakla birlikte, kapıyı
er geç çalacak olan ecel
için. töın Kanada'da bir ön
hazırlık gerektiği inancı
geniş yandaş. topluyor.
Görsel ve yazılı
medyada, cenaze işleriyle
yükümlü özel firmalann
sunduğu reklamlar,
öylesine çekici ve ilginç ki
izleyici. ister istemez
"Hadiöleyimbarr
demekten kendini alamıyor.
Gömülme türüyle cenaze
töreni açısından da tüm
fanilere sınırsız seçenek
olanağı sunan reklamlar.
duvar içinde, toprak altında
ya da toprak üstünde
defhedilmeyi isteyenlere
kapsamlı bir fıyat listesi de
sunuyor. Cafcaflı cenazeye
meraklı olan faniler için 10
bin dolarhk törenler de var
listede. Kanada Tüketiciler
Derneğı, cenaze firmasına
gidip "ecel rezervasyonu
yapörmanın" tatsız da olsa.
zorunlu ve gerçekçi bir
gereksinim olduğunu
belirüyor. Ecel
planlamasında. keseye en
TORONTO
ENGİN
AŞKIN
uygun cenaze töreni.
kartonlu tabutta gömülmek.
Kimi yurttaş "Ben ökJükten
sonra, Idm takar"
çelebiliğiyle *yakılına>ı"
öngören seçeneğe
yöneliyor. Bu yöntemde.
küller cicili bicili bronz
kavanozlara konulup.
yakınlara verilmekle
birlikte, vasiyetınde
"Külleriıni, göle, denize.
agaçlara ya da toprağa
serpin" diyenler de var.
Hıristiyanhk töreleri gereği,
ölen kişinin en şık
giysileriyle tabuta
yatınlması. saç stilinin
hazırlanması \e kokmayı
önleme işı çok ruzluya mal
olduğu için klasik gömülme
törenini seçenler gittikçe
azalıyor.
Altşverişe çıkar gibi. ecel
planmasına haziflanmak
kuskusuz kolay değıt, ama
cenaze uzmanİannın
hünerlı sözlerle bu alandakı
psıkolojık koşullanmayı
gıderdığı söyleniyor.
Çok kültürlü \e çok dinli
bir ülke olan Kanada'da
cenaze işlerini üstlenen öze!
firmalar. ölen kişinin. her
türlü dinsel gereksinimini
karşılayacak donatımda
olduğu için Müslüman
olsun Budist olsun, Museu
olsun Hindu olsun geride
kalanlar için hiçbır sorun
yok. Insancıllığı ağır basan
bireyler ise. vasiyetlerine
"Ben öldükten sonra.
vücudumu np fakültesine
bağışlryorunT ıstemini
yazdınp. organ nakline ve
bilimsel araştırmaya
katkıda bulunmayı
>eçiyorlar.
Kanada. son yolculuğu
yönlendiren kişileri
ritızlikle eğitiyor. Açılan 2
yıllık meslek kolejlennde,
bu işin saygın bir ış olduğu
uırgulanıyor.
Bu ışın. başka ışlere göre
üstün yanlan olduğunu da
öğreniyor cenaze müdürü
adaylan. Cenaze
müdürlüğü yapanlar.
dünyanın sonuna kadar
işsizlık denen mereüe
karşılaşmadan kaygısız bir
y aşam sürecekler.
El Nino
yakamızı
bırakmıyor
Son birkaç
ajdır bütün
dünyayı
etkileyen
El Nino
Peru'yu da
vurdu. Aşın
yağışlar sellere ve
toprak
kaymalanna
neden oldu.
Ülkcnin
giincy indeki
Ica kcnti
önceki gün
sular altında
kalınca
kurtarma
çalışmalan
sırasında
ilginç görüntüler
oluştıı.
Seller Peru'da
on binlerce
kişiyi
evsiz bırakırken
son birkaç a\
içinde lOOkişi
kötii hava - -
koşullan """ "
K
""•'
nedeniyle
yaşamını yMrdi.
Yeşil Ada'ya kumarhane çıkarması
Türkiye. kumarhanelerin topluma
zarar verdiğini geç de olsa fark
ederek rümünün kapısına kilit
vurdu. Böyle yapılması iyi mi
oldu. kötü mü oldu. onu zaman
gösterecek. Ancak geçmiş
hükümetler Türkiye'nin dörtbir
yanını ikı yüze yakın kumarhane
ile karartmasalardı, belki bugün
tümü için bir kapatma karan
ahnmayacaktı. Ne var ki. parayı
bastıran, düdüğü çaldı. Ve gün
geldi düdük çalanlann sayısı o
kadar çoğaldı ki hakemin
düdüğünü kimse işitmez oldu.
Sonuçta federasyon tüm maçlan
iptal ettı. Şımdi kumar
karşılaşmalan için yeni bir stat
bulundu. Bunun adı Kuzey Kıbns
Türk Cumhuriyeti! Minik
stadyumda düdük çalanlann sayısı
giderek artıyor. Tıpkı Anavatan
Türkiye'de olduğu gibi. Birdi. iki
oldu. derken üç. dört \e rakam on
dokuza ulaştı. Öncelerı kumarhane
ızni için yılda 20 bin geceleme
şartı koşmuşlardı. Yanı kumarhane
işleten oteller heryıl yabancı
turistlerle 20 bin geceleme
gerçekleştireceklerdi. Ama kimse
bu şartı yerine getıremedı
Şimdi yeni yasa tasansından söz
ediliyor. Eğer Kuzey Kıbn;> Türk
Cumhuriyeti ndeki hükümet
ortaklan arasında anlaşma sağlanır
ve Serdar Denktaş'ın üzennde
ısrarla durduğu yeni yasa tasansı
Meclis'te kabul edılirse.
kumarhane sayısına bir sınırlama
getirilecek. Ancak bu sayı yine de
yirminın altında olmayacak.
Hükümet ortaklannın ıddıasına
göre kumarhaneler ülke
ekonomisine büyük yarar sağlıyor.
Çünkü kumar oynamaya gelenler.
çarş.ıya da yüklü mıktarda para
bırakıyor. işte bu noktada özellikle
Girne'deki esnafın
değerlendirmesi çok önemlidir.
Esnaf "Kumar heyeti çarşıya pek
uğramıyor" diye acı acı
yakınırken kumar tunzminin
çarşıya da katkısı olacağını
söyleyenlerin bu iddialannın
doğru olmadığı anlaşılıyor.
Kuzey Kıbns'ta sadece Donıe
Casino'nun faaliyette olduğu
1980*li yıllan anımsamakta yarar
vardır. Bu casinoyu Celebrity Otel
sahibi Aziz Kent ile Mancini
isminde ünlü bir ltal\ an
kumarbazı işletiyordu. Mancini. o
dönemde Kıbns'a akın cden Türk
tunstlerden topladığı dolarlan
torbalarla yurt dışına kaçınyordu.
Ortada çok ciddi iddialar \ardı.
Bu iddıalara göre bazı yerel
bankalar da Mancini'nin ülkeden
para kaçırmasına yardınıcı
oluyorlardı. Gün geldi.
Mancini'nin "güvenlik karam la~
derhal ülkeden ıhracı
kararlaştınldı. Kurnaz Mancini
adayı terk ederken. kumar
masalarındaki son kuruşa kadar
her ^eyi dolaylı yollardan
kaçırmayı başardığı için Dome
Casino'da çalışan insanlar
maaşlarını dahı alamamışlardı.
Şımdi kumarhaneler yüzünden
"başımıza dolarlar \ağacak~
diyenler. gün geldığınde
kumarhane personeline ödeyecek
para bulamazlarsa hiç
şaşmayacağız. Aynca
unutulmamalı kı kumann girdiği
yere silah da girer, uyuşturucu da.
fuhuş da. KKTC Cumhurbaşkanı
Rauf Denktaş. geçen çarşamba
günü Doğu Akdeniz
Uni\ersitesi'ndeki mezuniyet
törenınde öğrencılere ta\ siyelerde
bulunurkcn 'Kıbns'ı
kumarhaneleriyle değil,
üniversiteleriyle hatırlayın" dedi.
Ne güzel birtavsiye. Ne güzel bir
rüya. Aslında Kıbns yeşilıyle,
temiz deniziyle. şirin otelleri.
üniversitelen ve bir zamanlar
dünyaya ün salan narenciyesi ile
anımsanmalıydı. Şimdi bu
saydıklanmızın büyük bir kısmını
Güncy'de görebiliyoruz. Ya
Kuzey'de? Kuzey'de kumar, silah
ve kumar masalannda ütülenen
ünnersıte gençliği. Hepinize
hayırlı pazarlar.
Bakın
Amerika 'da
neler varTürkiye'nin Avrupa'dan çifteyi
yiyerek yüzünü ABD'ye
çevirmesini izleyen haftalarda
buradaki büyük gazeteler
genellikle aynı akoru
tutturdular: Bu beklenmedik
gelişme. iki ülke arasındaki
ılişkiler açısından 'Ki şeyler'in
habercisiydi. Bağlann
sağlamlaşmasıyla ticaret
artacak, Türkler ABD'den
çuvallamal alacaktı.
Yorumlar (bildiğiniz üzere)
isabetli çıktı. Bugünlerde insan
Washington'daelini sallasabir
Türk işadamına çarpıyor.
Habıre alıyoruz.
Ve her zamanki gibi. iyiyi
bırakıp kötüyü alıyoruz.
Yalnızca 'mal'dan
bahsetmiyorum: her nesne
beraberinde bir anlayışı, bir
'felsefe'yi banndınr. Dolayısıyla,
bu bağlamda değindiğim kötü
şeyler 'top-
VVASHINCTONtüfek' ya da *dtş
çürüten şekerli
su' (Coca-Cola
ve türevleri)
diye basit
tanımlamalarla
özetlenemiyor.
Şehir içinde
efeler gibi
tabanca taşımaktan boş kafalı
bir gençlık külrürüne. paraya
tapınmaya ve bu ömeklerle iç
içe geçmiş başka birçok olguya
uzanan biretkilenme söz
konusu.
Oysa ne ABD bunlardan ibaret
ne de alabileceğimiz mal bu
kadarla sınırlı. fşte gazeteler
sevinçle 'iyi şeyler'i yazadursun,
ben de an kovanının dibini
kanştırdım, halkımıza hayırlı ve
yararlı başka 'iyi şeyler' buldum.
Madem alıp duruyoruz. biraz da
şu aşağıdaki listeden seçelim.
Çeşni olur. Bakın burada
Boeing uçaklannın, Marlboro
sıgaralannın ötesınde daha neler
- Bırbirinı tanımayan insarilann
çeşitli ortamlarda
karşılaştıklannda tren görmüş
bir yüz ifadesi takınmak yerine
güleryüzle selamlaşmayı
yeğlemeleri.
- Hademelerce kovulmaktan
beter edilmediğimiz, insanı
okumaktan soğutmayan,
aydınlık, olanaklan çapında
zengin, size isteyerek yardımcı
olan (kimisi maaşsız, gönüllü)
elemanlann ışlettiği. her muhitte
bulunan halk kütüphaneleri.
- Ana maddelerinde kaşıkla
tanıdığı haklan ek maddeleriyle
sapla göz çıkanr gibi. alay
edercesine geri alan değil; tam
tersine. çağ ilerledikçe ek
maddelerle daha da özgürlükçü
hale gelen bir anayasa ve diğer
yasalar.
- Zenginlenn senetlerini hibe
geleneği (vicdan rahatlarma ve
reklam gibi boyutlan da var
elbette işin, ama toplumun bu
işte kazancını kim yadsıyabilir?)
- Ne protokol denizinde
boğulup sabah-akşam
somurtarak ne de yerli yersiz
yılışarak, ara sıra kendi
kendisiyie dalga geçmeyi de
becererek "önemli" işleri
AZtZ
GÖKDEMtR
kotarabilme yetisi.
- Sigara alışkanlığı ve sigara
şirketlerine karşı ciddı bir savaş.
(Sayın Enis Batur'un 'benim
ihtiyacıma kim ne hakla
böylesine ho\ratça kanşıyor'?'
yollu tepkisi ister istemez akla
gelecek. Kendisine bir açıdan
hak vermekle birlikte burada
asıl konunun kamu sağlığı
olduğunu belirtmek isterim.
Kaldı ki dünyanın en ahlaksız
lobilerinden birinin oyuncağı
olmak da hoş bir şey olmasa
gerek.)
- Resmi belgelere serbest
erişimin. gizlilik
sınıflandırmasının
kaldınlmasının yasalarla bir
takvime bağlanması.
- Irk, din. cinsel eğilim gibi
konularda azınlıkta ya da 'farklı'
olanlan aşağılamayı doğal gören
bir toplumun sırtını snazlamak
yerine bu
önyargılara karşı
hesaplaşmaya
girişilmesi;
tekerlekli
sandalye
kullananlann
dolaşım
alanlannın
~^^^~~^ genişletilmesi
için kaldınm ve binalarda
gerekli değişimlerin yasalarla
belirlenip uygulamaya
konulması: işe alma, e\ kiraya
verme gibi işlemlerde keyfi
sınırlamalann sorgulanması.
- Yanı başında durmanız
gereken 'dur' işaretleri, trafiği
tıkamadan dönüş yapmakta
kullanacağınız dönme şeritleri
ve bunlara uymanın herkesin
yaranna-olduğu yolunda
(dövmeden. sövmeden) eğitim.
- Meclis'ten oturumlann
televizyondan aralıksız canlı
yayını.
- Çocuk ve eş dövme salgınına
olumlayarak ya da başı kuma
gömeı;ek yaklaşma geleıjeğinin
artık bir kenara bırakılması. ,
Liste daha uzatılabilir, ama deri,
yeterince anlaşılmıştır
sanıyorum. Şimdi bu noktada
toplumlann hak ettikleri
düzenlemelerle yönetildiği
yolunda kemikleşmiş
kötümserlikler, ya da ABD'nin
olumsuz yanlannı bırakıp
olumlu özellikleri öne
çıkarmanın yanlışlığı gibisinden
görüşler gündeme gelebilir.
Varsın gelsin, düşüncelerin
önünde sınırlann yıkıldığı bir
çağda bu saplantılar biraz lüks
kaçıyor bana kalırsa. Her
toplumun deneyiminden
çıkartılacak dersler var, iyisiyle
körüsüyle. Her şey bir yana,
benim asıl merak ettiğim,
buralara kadar gelip, 250 yıllık
köle emeğiyle edinimi başlayan
refahı gözeneklerine kadar
tanıyıp, yanı başında duran
düşünce birikıminin nasıl ısrarla
es geçilebildiğidır. Türkiye'ye
dönerken tıkış tıkış dolu
bavullannıza şu maddelerden
biri ikisı sıkışsa fena mı olur, ne
dersiniz, saygıdeğer
alışverişkolikler. iş
bağlamacılar, kravatlılar. ağalar,
beyler. hanımlar. efendiler...
Katliam acıları üstüne kurulan bağımsızlıklar...
Balkanlar'da
Türkler-1
Prot. Dr. Türkkaya Ataöv
alkan
Müslümanlarının
5.5 milyon
kadan öldürüldü,
bir o kadan da
topraklarından
sürüldü.
Geeçen yüzyılın
Balkan tarihi,
büyük oranda, bu
Türk dramımn
tarihidir.
Türkler Ortaçağlar'dan bu yana Balkanlar'ın,
bu yoldan da Avrupa'nm ayrılmaz parçası ol-
dular. Bu yarımadanın tümu. birkaç yüzyıl Os-
manlı devletinin parçasıydı. Şımdi Doğu ucun-
da 23.764 km. karelık toprağımız var.
1352'de yarımadada Cınbi'de ufak bir köp-
rübaşı edinen Türkler, 1385'te Sofya'ya, biryıl
sonra Nış'e varrnışlardı. Bir yanda o zamanki
Müslümanlığın daha hoşgörülü tavrı, öte yan-
dan Balkan halklannın ıç çelışkıleri ve Osman-
lı diplomasisinin bundan yararlanması. Türk-
lerin bu yörede genışlemesını kolaylaştırdı. Çe-
şitli önemli gruplar. zaman zaman Osmanlılar-
dan yana çıkıyorlardı. Orneğın. P. Lemerle'in
dediği gibi, Türkler Makedonya'ya küçük bir kuv-
vetle yerteşmeyı yeterlı görmüşlerdı. Ya da Bı-
rinci Murad'ı kendı topraklarına çagıran kışı.
o sırada güçlü Sırp komşusuyla savaşmakta
olan Amavutluk krallanndan C. Thopia ıdi. Sırp
liderı S. Lazareviç bile 1402'de Timur'a kar-
şı Beyazıd'ın yanında yer almıştı. Bosna Kra-
h S. Tomaseviç'in mektubu Türkleri bir kurta-
ncı gibi gördüklerıni göstenyor.
Bazı Batılıyazarlar Osmanlılara karşı ınsaflı
davrandılar. Orneğın. Romen tarıhçı N. lorga,
Osmanlılann feodal baskı altında bunalmış Bal-
kan köylüsünü din, ırk ve etnık farklılığa bak-
madan bırleştırdıklerını yazıyor. Akdenız'le ılgi-
li önemli bir kitabın yazan F. Braduel Osman-
lı yönetımini büyük toprak sahıplennin gelenek-
sel saltanatına son vermekle. ağır baskı altın-
daki bazı zümrelerın 'bir çeşıt kurtuluşu' ola-
rak niteliyor. Kıbrıslı Yunanlılar. Türklenn ada-
ya gelişiyle (1571) Venedikliler'den kurtanldık-
lan için memnundular. "Turklerin gelışı bu top-
raklara süreklibanş getırdi" sözlen Türkıyeli çağ-
daş bir yazara da ait olabilirdi. Ancak 1891 'de
K. Jiricek tarafından Prag ve Vıyanada yayım-
lanan kıtabında söylenmişti. Tüm Balkan halk-
ları Osmanlılara, kuşkusuz. kucak açmadılar.
Kosova muharebesinın (1389) 600'üncü yıl-
dönümünde (1989) S. Mılosevıç o muharebe-
de yenilen Sırp komutanının bugüne kadar ka-
lan tabutunu Yugoslavya'nın neredeyse her
köyüne 'bir daha olmayacak' sloganıyla yol-
layarak tam bir yıl tüm ülkede gezdirdi. Bugü-
nün Sırplannın gözünde 'Müslüman Slavlar' olan
Bosnaiılar biraz da Türkleri anımsattıkları ıçm
etnık temızlik hedefi olmaktan kurtulamadılar.
Osmanlılann Balkanlardakı sonrakı ufala-
nışında komşu devletlerin müdahaleierı ve as-
keri baskılarla Balkan Türkleri'nin katlıamı ve
göçe zortanmaları el ele yürüdü. Balkan Müs-
lümanlarının 5.5 milyon kadarı öldürüldü. bir o
kadan da topraklarından sürüldü. Göçe zoria-
nanlardan çoğu yollarda açlık ve hastalıktan yok
oldu. Geçen yüzyılın Balkan tarihı. büyük oran-
da, bu Türk dramımn tarihidir. Balkan tarihı,
hatta Kafkas ve Kırım tarihı. bu Müslüman kat-
liamı ve göçü anlatılmadan yazılamaz. Yeni
Balkan devletleri bağımsızlıklannı bu yok edi-
lenlerin acıları üstüne kurdular. Eskı gücünü
yıtırmış olan Osmanlı devleti gitgide azalan
kaynaklarını bu katlıamı engellemek ıçm har-
cadı.
Bulgarıstan'ın Batak köyünde 'Turklerin öl-
dürdüklen' dıye cam altında sergilenen kuru-
kafalan 1960'lardagörmüştüm. 1870'lerin bu
olaylarını Amerikalı gazeteci J. A. McGahan
tek yanlı ve abartmalı bıçımde tum dünyaya yay-
mış. A. Pietkovski resmıni yapmış, yalnız Va-
zov değil. Ingılız ozanlan da şiirini yazmışlar-
dı. Bu olaydan hemen önce boğazlanmış olan
Turklerin sözünü eden yoktu. Yeşilköy Antlaş-
ması (1878) ımzalandığında. kurtulabılenler-
den Varna'ya akanlar 230.000, Burgaza yöne-
lenler 20.000. Rodop Dağlan'nı tırmananlar
100.000. istanbul'a varanlar da 200.000 Türk-
tü. Bırçoğu yolda 'uygarlık getiren' Ruslarca
da soyulmuş, tecavüze ugramış. Köstentil Türk-
leri gibi bazıları da daha hareketlerinden önce
kılıçtan geçirilmişlerdi. Balkan ülkelerinın hiç-
bırinde ve Batı'da herhangı bir yerde, Türkle-
re yapılan mezalimi sergileyen müzeleryoktur.
Aynca Balkan yazariarı geri kalmışhklannın
faturalarını da genelde Osmanlılara çıkarıriar.
Aynı tavır çok sayıda Arap tarihçısınde de var.
Sanki Balkanlar'da (ve Ortadoğu'da) Türkler ol-
masaydı, bu bölge halklan uygarlık zirvesine,
çağdaş kültür veteknolojisiyle kanşık bir bıçim-
de. hızlı bir tırmanış içinde olacaklardı. Onlara
kalırsa. Türkler bu 'doğal' gelişmeyı engelle-
miş, hatta Balkanlar'a 'yıkım' getirmışlerdır.
Oysa. Türkler bu sahneye girdıklerinde. Bal-
kan toplulukları gelişme çizgilerinde durgun-
luk noktalarına varmış olduktan başka, Os-
manlı yönetimi hem onları hukuken tanımış
hem de Doğu-Batı ticaret ve kültür etkileşimi-
neyeni birhız vermişti. Hollandalı P. Bruegel'in
tablolanna açık biçimde yansıyan Huguenot
mezhebı mensuplarının katledildıkleri. Crom-
vvell'ın askerlennin Katolikleri kılıçtan geçır-
dıklerı ve Ispanyollarm Yahudılere dünyayı ce-
henneme çevırdiklerı yuzyıllarda Balkanlar'da
çok farklı bir Osmanlı yönetimi vardı. Aynca,
Osmanlıların buradaki güçlü variığı. Avrupa'da
Protestanlara Katolık baskısının zaman zaman
azalması gibi dolaylı ama olumlu sonuçlar da
doğurmuştu. Koprulü ailesınden başka. So-
kullu Mehmet, Gedik Ahmet, Koca Sinan,
Avlonyalı Ferit, Ahmet Izzet ve Ayas paşa-
larçok sayıda Balkan kökenli sadrazamın yal-
nız bırkaçıd'r. Osmanlı edebıyat ve düşün dün-
yasının Yahya ve Koçi beylerle, Hoca Tahsin,
Şemseddin Sami ve Mehmet Akif gibi kışı-
lerin de Balkanlı oluşu Türk ve Balkan -ve bu
yoldan Avrupa- kaynaşmasının ne denli kök-
lü olduğunun başka kanıtlandır. Sonraki yıllar-
da, Romanya bağımsızlığını kazanırken res-
sam N. Grigerescu'nun, hatta Türklere karşı
tablolanyla tanınan T. Adam'ın ortaya çıkışla-
nnda ya da Sırplarda S. Markoviç ve V. Pela-
giç örneği, Bulgarlar'da da L. Karavelov ve
H. Botev çapında siyasi düşünürlerin varlığın-
da Osmanlı yönetiminin temel bir hoşgörüsü-
nün de payı vardır.
Bazı Balkan tarihçilerinin, orneğın Bulgarlar'ın,
onlardan etkilenen birçok Batılı yazann da Os-
manlı dönemine 'kölelik' (robstvo) ve 'boyun-
duruk' (igo) demeleri büyük haksızlıktır. Türk-
ler. gittikleri yerterde, sonralan Ingilizlerin Ken-
ya'da. Fransızlann Magnpte yaptıkları gibi,
toprağın en iyisini kendilerine ayırmadılar. Ora-
da bıraktıklan yapılar mimariık tarihimizin çok
sayıda canlı örnekleriydi. Saraybosna'da Ga-
zi Hüsrev, Manastır'da Koca Sinan ve Belg-
rad'da Bayrak camileri bu aşamaların sımge-
leridir. Yalnız camıler bile, ahşap. yontma, ha-
lıcılık, hat ve çini başyapıtlannı da ıçeriyordu.
Balkan kentlerini asıl yıkan Haçlılardı. Niko-
pol, Rusçuk ve Silistre gibi yerterde Haçlılar-
dan yakayı kurtarabilmiş olan Ortaçağ kent
duvarlan ve şatolannı Napolyon'u kovalayan
Rus generali Kutuzov'un ordusu yok etti. Me-
sembria'nın en eski basilikasını 1880'lerde Yu-
nanlılar tahrip etmişti, Türkler değil. 1908'de Var-
na'nın Bızans ve Ortaçağ surtarını Türk yapısı
sanarak kent meclisi yıkma karan aldı. Tırno-
vo'nun gıriş kapısını. kraliyet arabası girebilsin
diye Çar Ferdinant yıktırdı. Aziz Demetrius,
Peter ve Pol kılıselennı de 1913 depremi hak-
lamıştı. Asenovgrad'dakı Çar Ivan Klisesı'nin
fresklenni kimin berbat ettiğ1
üstündeki imza
ve tarihlerden anlaşılıyor. Sofya yakınlanndaki
Jane Kilisesi'nin hakkından 1948'de komünist
yönetim geldi. Kariukova yakınlanndaki Gligo-
re kaya kilisesini 1960'larda define arayan Bul-
gartar benzettiler. Mostar KÖDOJSÜ gibi bir mi-
mari başyapıtı yıkanlar 'ezeliAvnjpalılarJ
öan Hr-
vatlardı, Türkler değil.
Gene çok sayıda Balkan yazanna göre, Os-
manlılar zamanında her türlü ye çapta başkal-
dırma bir 'özgürlük ve bağırrsızlık özfem/'ydi.
Örneğin, Arnavutluk'ta Iskender Bey'in (Kast-
riot) isyanı -Ahmet Zogo dönemi, komünist re-
jim ve şimdıkiler gözünde- br 'ulusal kurtuluş
olayı'öır. Oysa, bir prens ve çok büyük bir top-
rak ağası olan bu kişi, aslınrJa toprak sahipli-
ğini daha ufaltan ve başka temellere bağlayan
Osmanlı hukukuna, kendi çı"can uğruna baş-
kaldınyordu. Osmanlılar çevredeVeriedik ve Na-
poli'nin rekabetine karşı yeıiı nalka daha iyi ya-
şam hazırlama çabası içinde zirvedeki toprak
sahiplenne sırtlannı çevirip daha alt tabakala-
nn desteğini aramaktaydılar.v
eni girdikleri yer-
lerde çok büyük topraklan tmarlara bötüyor,
vakıflarçevresindecamili veokullu olduğu ka-
dar. hanlı hamamlı. çeşmeli teîprülü, hastane-
li külliyeli ve çarsılı kervansa-aylı yeni kentler
oluşturuyoıiardı. Iskender Bey'in başkaldırma-
sı Araniti'ninkinden daha faza sürdüyse, ne-
deni bu prensin Ikinci Muratf ın sarayında yıl-
larca kalıp Osmanlı savaş yöntemlerini öğren-
miş olmasıydı. Balkanlar'ır geçmişinde ve
onun içinde bizim yerimize ilış<in bazı Batı kay-
naklı yanlış ve eksik yorumlann önemli bir bö-
lümünün düzettılmesi gereki' Prof. N. Todo-
rov'un "Bu saptırmaya yeterartık demeliyiz"
sözü gerçeği yansıtıyor.
SÜRECEK