Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1ŞUBAT1998PA2AR CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
KUŞ BAKIŞI MEMET BAYDUR
Bir inanç meselesi: Utopia"Zamanıhiçbir zaman gelrneyecek olan
ideal." Bövle tanımlıyor bır yazar utopia
1
düşüncesini. Mükemmel toplum düşün-
cesinin peşınde koşturan güzel msarüar
her çağda var olmuştur. Mükemmel sıfa-
B ise her şeyden önce zıtlaşmayı, çekişme-
' yi. çelişkiyi dışlar doğal olarak. Eksiksiz,
kusursuz, tam bır toplumdur utopia'daku-
rulan toplum. Bulandıncı. keder veren
' hiçbır unsuru banndırmaz bünyesınde.
'Mükeddir' değildir. Mükemmeldir.
lsaiah Beriin, geçen haftalarda sözünü
ettığım 'Gerçeklik Duyumu: Düşünceler
ve Tarihleri Ustüne Çalışmalar' adlı ola-
ğanüstü yapıtında bu 'mükemmel otanı",
kusursuz. eksiksiz bır toplum kurma dü-
şüncesini sorguluyor. Berlin'e göre uto-
pia Nararsızdın. çûnkü insanük tarihinde
güzeL yararh. doğru olan ne varsaçaaşma-
dan. tarüşmadan ve 'mükemmer olma-
yandan filizlenmiştir. Ona göre 'doğnı'
olan ancak bir çatışmanın. çelişmenin ürü-
nüdür. Bu görüşe katılıyorum sessiz sakin.
Öyle ya, utopik olsun olmasm. kimbir dü-
şünceyi mükemmel olarak sunsa, o dü-
şünceye karşı düşüncelerin gülünç. acıklı
ya da haklı olan karşı tezlen uçuşuyor ak-
lımda. Kesin kararlar çekici olmadı hiç
benim için. Bir çözümün, nihai bır çözü-
mün varlığına inanmak için önce iyımser
olmak gerekıyor. Buysa benı aşar. Her-
hangibir olgunun ancakzıddıyla mümkün
olabileceğine ınanan insanlar için kolay iş
değildir mükemmel toplumu düşlemek.
Müzıkte (armoni) uyum dedikleri şey, dü-
şüncede 'dialektiğe' bakmaktan geçıyor
sanınm. Öyleyse nedendir bu utopia me-
rakımız? Neden mükemmel bir toplum
düşlüyoruz?
miş ve post-modern bir toplum modelinin
karşısında durmaktadır.
lsaiah BeTİin. Gerçeklik Duyumu'nda
romantiklerden gırer konuya, Marksist
yaklaşımlan, Kant'ın milliyetçilik ustüne
etkılerinı ve Tagore'un toplumsal düşün-
celerini deşerek çıkar kıtabın öbür ucun-
dan. "Bir şeyi seçerseniz, başka bir şeyi
kajbederaniz" diyordur sanki okuruna.
Bunun bence pek bir mahzuru yoktur ha-
yat karsısında. Doğal olan budur çünkü:
yı gerektirir.
Berlin, duyarlı ve derin bir zekâ ıle on-
dokuzuncu yüzyıla bakıyor yapıtında. On-
dokuzuncu yüzyıl aydınlan, toplumun iş-
leyiş kurallannı 'bilimseT olarak çözdük-
lerine inanıyorlardı. Bilimsel olanla uto-
pik olan arasındaki ınce ve geçılebilir sı-
nır, akılla-gözlemle-bilimle aşılabılir ve
bundan böyle olup bitecekler 'aşağı yuka-
n' açıklanabilirdi: Ondokuzuncu yüzyıl
aydınına göre. Bilimsel olanın büyük sa-
'erlin'e göre utopia yararsızdır.. çünkü insanlık tarihinde güzel, yararlı, doğru
olan ne varsa çatışmadan, tartışmadan ve 'mükemmel' olmayandan filizlenmiştir.
Ona göre 'doğru' olan ancak bir çatışmanın, çelişmenin ürünüdür.
Kimbilir, belkı dörtbaşı mamurbir uto-
pia, birbirleriyle çelişen, çatışan, zıtlaşan
düşüncelerin artılcbirbirleriyle itişmediği
bir toplumu düşler.
Karşı tarafm 'düşman' sayılmadığı bir
toplum mu? Sizin inandıklannıza inan-
mayan kardeş bireylerin toplumu mu?
Gerçek, denn. yıkılmaz bir hoşgörü top-
lumu mu? Bütün bunlar sözüm ona geliş-
Bır şeyi seçeriz ve başka bir şeyi de kay-
bederiz.
Öte yandan Berlin'in önerisine başka
merceklerden yaklaşirsak, aynı saptama
vahim bir gölge düşürüyor utopia düşün-
cesi ustüne. Aklımız çalışıyorsa ina-
nan'dan önce, inanmayan; kabul eden de-
ğıl. sorgulayan insanlar olmak zorundayız.
Fnanmamak ise, utopia'ya da inanmama-
ati işliyor artık ve zaman geriye çevrile-
mez. Toplumlann geleceğinin yalnızca bi-
limsel düşünceyle çızileceği. bu geleceğin
ancak bilimle smırlanacağı düşüncesi uto-
pik bir düşünce Berlin'e göre.
Bilimsel olan gelişmeye, ilerlemeye de-
vam etti, ama bütün bilimsel gelişimin in-
sanhğm yaranna kullanıldığı iddia edile-
mez gibime geliyor. Bilim, yirminci yüz-
yılda yeni ve iğrenç baskı araçlannın ge-
İışmesıne de yaradı ve ınsana karşı yöne-
timlerin hızmetınde de kullanıldı. Elbette
bu durumdan bılimi ve bılım adamlannı
suçlayamayız, ama öte yandan bilimsel
düşüncenin sonuçlanna da katlanmak zo-
runda kaldık hep beraber. Atom'un par-
çalanması önemlı bır gehşmeydı. Hıroşi-
ma'da yaşav an \ e ölen insanlara sorun bu-
nu, ama. Ha\a kirlenmesınden ozon deli-
ğine, televızyonun sığ. >apay \e tartışıl-
maz kudretınden hardal gazına kadar bir-
çok şeyi de bilimsel araştırmalara borçlu-
yuz. Düşünceler. onlan düşünen insanla-
nn istediğı yönde gelışmıyor her zaman.
Gerçekler. çoğu zaman bilimsel düşlerin
beklentilenne \ e umutlanna yüz vermiyor
ne yazık.
Berlin, solcu utopia'lardan sonra şımdı
başımıza sarılan sağcı utopıa'yı daeleştı-
riyorkitabında. Global Kapıtalizm bu ye-
ni utopianın adı. Serbest pazara ıman eden
insanlann yarattığı bır utopia olarak görü-
yor bunu. Neresınden bakıliTsa bakılsın,
hangi gözlükle okunursa okunsun önem-
li sorular soran bir yapıt Gerçeklik Duyu-
mu. Bir an önce güzel Turkçemıze çevri-
lip yayımlanmasını diliyorum.
Fransız ressam Pierre Bonnard,
kapsamh bir retrospektifle ye-
niden gündeme geliyor.
Banyonun
buğulu
atmosferinde
Kültür Servisi - Fransız ressam
Pierre Bonnard'ın yapıtlan,
Londra"da gerçekleştirilecek bir
sergıyle yıllar sonra ilk kez izle-
yki önüfle ^kacak. Aralannda
ressamın başyapıtlan sayılan re-
simlerin de bulunduğu sergi, dün-
yanın çeşitli kentlerinde bulunan
koleksıyonlardan derlendi. Pek
çoğu, Bonnard'ın atölyesinden çı-
kıp koleksiyonlara dağıldığı için
daha önce sergilenmemişti. Tate
Galeri'de önümüzdekı ay açılacak
Pierre Bonnard retrospektifinin
hazırlık aşaması, beş yıl sürdü.
Retrospektifte sergilenecek
100 kadar yapıtın arasında. Bon-
nard'ın yaşamı boyunca tutkuyla
resmettiği Marthe'nın nü resımle-
ri yer alıyor. Marthe ile Bonnard
1893yılındatamşmış. 1925 yıhn-
da evlenmışlerdı. Yıllar boyu
Marthe'nin resimlennı yapan
Bonnard'ın yapıtlannda Marthe
asla yaşlanmamıştı: 1925 tarihli
ünlü resmı **Banyo"yu yaptığı sı-
ralarda 50 yaşını süren Marthe,
söz konusu resimde hâlâ genç bir
kız görünümünde.
Tate'tekı sergınin küratörü sa-
nat tanhçisi Sarah VV'hitfıeld,
Bonnard retrospektıfiyle 1867-
1947 yıllan arasında yaşayan ve
Monet, Gauguin, Matisse gelene-
ğinde çalışan bir renk ve ışık us-
tası olan Bonnard'ın, "20. yüzyü
sanat tarihi içindeld en büyük sa-
natçıiarından biri* olduğunu gös-
termeyi amaçlıyor. Sarah NVhitfi-
eW, FrancisBacon \ e Mark Roth-
ko gibı sanatçılann Bonnard'dan
etkilendiğini. ancak sanattarihçi-
si ve eleştirmenlerin "20.yüzyıhn
sert konulannı irdelemediği ge-
rekçesiyle onu yumuşak bir res-
sam'" olarak değerlendirdiğini
söylüyor. "Asunda çok modern
bir ressamdı., çünkü sürekü ken-
disini resmediyordu. Resimleri,
içinde yaşadığı çevreyi anlaüyor.
Oysa birçok sanatçı, dışandaki
çevreyi bir pencereden bakarmış
gibi resmeder" diyor VVhitfield.
Yıllar sonra gerçekleştirilen ilk
Bonnard retrospektifinde, 1966
yılından bu yana ilk kez bir araya
gelen son dönem üç "banyo" res-
mı yer alıyor. 1930 ve 4O'lı yıllar-
da gerçekleştirilen bu resımler.
Rusya ve Japonya'dakı koleksı-
yonlardan bulunup sergıye dahil
edilmiş.
Pierre Bonnard'ın kansı Mart-
he 1942 yılında öldüğünde ardın-
da bir vasiyet bırakmayınca Bon-
nard, sahte bir vasiyet oluşturmuş-
tu. Fransız yasalanna göre, Bon-
nard'ın malvarlığının yansi kan-
sma aitti Pierre Bonnard, karısı-
nın bir ailesi olmadığını sandığı
için böyle bir yola başvurmuştu...
Bonnard. kansından beş yıl sonra
ölünce. Marthe'nin aslında bir ai-
lesi olduğu ortaya çıktı, aile Bon-
nard'ın malvarhğının yansmı ta-
lepettı. Dava. 1963 yılınadekçö-
zümlenememişti.
PıeiTe Bonnard retrospektifi,
Londra'da 12 Şubat-17 Mayıs ta-
rihleri arasında sergilenecek.
Diva uzun bir aradan sonra yeniden sahnede ve söyleyecekleri var!
Şarap Javamında:
Giilriz Suruıi
AYDIN ENGtN
Bır Alsas halk deyışı "Şarabın eskisi, yenisi
palavradır" der, "Aslolan şarabın kıvamıdır.
Esld şarap diye sirke, yeni şarap diye şıra içebi-
lirsiniz."
Bomboş ve loş bir salonun, bomboş ve loş
sahnesindekı "şarap" tam kıvamında. lri kara
gözlü bir kadın, anasının karnmda (inanmaya-
caksınız ama sahiden orada) başladıgı tiyatro
yaşamını. zamana meydan okurcasına sahne-
ye taşıyor. Karşınızda ilk Türk pnmadonnası
Suzan Lütfullah hanımla ilk Türk jönprömiye-
lerinden Lütfullah Sururi Bey'in kenmeleri:
Gülriz Sururi
Iddia oyunun adından başhyor: Söyleyecek-
lerim Var. lddıa oyun boyunca birbirine eklem-
lenmiş 14 şarkıyla sürüyor. Bır Edrth Püıflası-
nız. bir Dıreklerarasında kanto söyleyen Kınar
Hanımla Kâh 1950'lerde altırı çağını yaşa-
yan Türk vodvılleri göz kırpıyor sıze sahneden.
kâh savaş öncesi Berlin'inden "kabarelied"le-
n.
İddia, prova arasında yapılmış ayaküstü bir
söyleşıde de yınelenıyor:
- Tabü kkttabyım. Oyunumda arulanm var,
yaşadıklanm. hissettiklerim, gözlemlerim...
Oyunumda memleketim var. Bu bir birikûn.
Bunlan seyircimle bölüşmem gerek. Tabü kkü-
abyun ve tabü iddiam var.
Türk tiyatrosunun 80 yıllık tarihinden bir
seçki sunmak kulağa hoş gelir de kotanp sah-
neye çıkarmaya kalkarsanız zorlanırsınız. "Bir
ondan, bir bundan. birinden bu kadar, ötekin-
den şu kadar" dedığınızde bır de bakarsımz ne
ondan, ne bundan olabilmış karman çorman
kırpıntılar çırpınır sahnede.
Gülnz Sururi'nin "Sövieyecelderim Var"ı bu
tuzaktan sıynlmış. Biz bır prova izledık. Oyu-
nun kaba işçiliği çoktan bihniş, kuyumculuğu
kalmış. Ama ne kadar ete kemiğe bürünmüş bi-
le olsa gene de bır provadayız ve buna ragmen
şarkılan birbirine ilmikleyen incecik, handiy-
se sezılmez bağ sizı de kavnyor. Mmakyan ti-
yatrosunun abartılı oyun stilinin sevimli paro-
disiyle gülümserken, Ayşem Opereti'nde Muh-
lis Sabahattin Bey'in çok yakın, çok aşına ez-
gilenne eşlik eden çocuksu (naiv) temalarla bir
belgeselin lezzetini bölüşüveriyorsunuz. Son-
ra unurulmaz bir usta. Haldun Taner alıyor sö-
zü. Keşanlı Ali Destanı'nm, Zilli Zarife'nin bır
kuşağın belleğine kazınmış şarkılannı "oriji-
nalinden"' dinlemeyı kım istemez ? Eh "oriji-
nal" ışte orda, sahnede. Keşanlı Alı'nın Zilha'sı
şarkı söylüyor: "Ulan Idrlo? pasakh / Sulu saJ-
yalı ay>aş / O hiç senin küfSün mü / O bir kü-
çük hamfendi / Şamama kim, sen kitnsin / Had-
dini bO karabaş"
Derken bir kabare gösterisinin içine otur-
tulabıleceğını pek de düşünemeyeceğiniz Na-
am Hikmet. Düzyazının, bir tiyatro diyaloğu-
nun şıır >üklü bir müziğe tırmandığı oyundan,
Ferhat ile Şirin'den bölümler. LJğruna göz ka-
maştıran güzellığmi verdiği kardeşı Şırin'ı ölü-
müne kıskanan Şah Sanem kızı Mehmene Ba-
nu'nun dilinden, en acılı aşk rürkülennden da-
ha sarsıcı o ünlü tırad: Nasıl da seviyorum seni
Ferhad!»
Oyun bir yanıyla gerçek bir belgesel. Kısa
söyleşide Gülriz Sururi bu değerlendırmeyı bı-
raz da şaşarak karşılıyor. Yanı yola çıkarken
Türk tiyatrosunun 80 yılmın bir belgeselinı
sunmak gibı bir amatı ybk.muşbesbelli. Ama
sahneye bır sahne göstensinjn sınırlannı ger-
çekten belgesele doğru genişleten bır seyirlik
çıkmış. Ortaoyunu-Karagöz seyirliklennden.
direkleTarasının kantolarından Avrupa tiyatro
geleneğine yönelen Türk tiyatrosunun öncüle-
n, Mınakyan'm rragedyalan, Lehar Operetle-
rinden esinlenmiş ve Lehar'la yanşmayı göze
Gülriz Sururi uzun bir aradan
sonra kendi yazdığı
"Söyleyeceklerim Var" adlı
müzikli oyunla Şubat başında
yeniden sahnede. Oyun bir yanıyla
tiyatro belgeseli, bir yanıyla 14
şarkının birbirine eklemlendiği bir
ustalık gösterisi..
almış Muhlis Sabahattin'in operetlen en can
alıcı yanlanyla sergileniyor. O dönemin oyun-
culuk anlayışı, duyarlıklannı izlemek oyunun
belki yazımında öngörülmemış hoş sürprizle-
n. Keza 50'lı yıllann vodvillen ustüne de genç
seyircinin bir fikir üretmesı mümkün. George
Feydeau, Eugene Labiche gibi Fransız vodvil
geleneğınin ustalanndan "ustaca" tırtıklanmış,
(yani "adapte" edılmış), sade suya tırit ancak
seyirciyı alabıldiğıne güldüren komedüeri bu-
gün artık izlemek hemen hemen olanaksız. Ne
Muammer Karaca, Muzaffer Hepgüler, Celal
Sururi,AB Sururi, Alev Sururi, Tevhit Bilge, Ke-
nan Büke, Orhan Erçin, Vahi Öz gibı bu türün
ustaları var sahnelerimızde. ne o \odvilleri
"adapte" ederken neredeyse yüzde yüz yerli
malı kılan YasaîSururi gibi sahne arkası kur-
maylan. Gülnz Sururi'nin oyunundaki kisacık
"Horoziar Pansiyonu" skeci 50'li yıllan günü-
müze taşıyor. Ama ne yazık kı çok kısa. O yüz-
den tadını çıkaramadan bitıvenyor. Oyun 6O'lı
yıllan Keşanlı Alı Destanı ve Zillı Zanfe ile se-
Buz Fırtınası'nda kaos ve uyum bir arada
Kültür Senisi - Önümüzdeki günlerde
Türkiye'de de gösterime girecek olan Ja-
pon yönetmen Ang Lee'nin 'Buz Fırnna-
sı-lce Storm' ısimli fılmı 6 Şubat'tan itı-
baren Londra'da gösterilecek. Filmin se-
naryosunu yazan James Schamus 50. Can-
nes Film Festnalı'nde en iyi senaryo ödü-
lünü almıştı. Müziklerini Mychael Dan-
na'nın yaptığı filmde Sigourney \Veaver,
Ke>in Kline, Christina Ricci rol alıyor.
Lee. 1992 yılında 'Wedding Banquet-
Düğün Yemeği', 1994 yıhnda 'Eat Drink
Man Woman-Ye, Iç, Kadın Erkek), ve
1995 yılında 'SenseandSensibility-Aşkve
Yaşam' isimli filmleri yönetmişti. Tayland
asıllı Amenkalı sinemacı Ang Lee Buz
Fırtınası'nda ınsan ruhunun çelişkilerini,
insanlar arası ilişkileri anlatıyor.
1973 yılında üst düzey gelir grubundan
Amenkahlann yaşadığı NevvCanaan ma-
hallesinde yaşayan bir grup insanın, özel-
likle de iki ailenın fertlerinin yaşadığı kar-
maşık ilişkileri anlatılıyor. Elena. kocası-
nı komşunun kocası ile aldatırken. küçük
kızlan da ilk cınsel deneyimlerini komşu-
nun küçük oğluyla yaşamaya başlıyor.
NevvCanaan mahallesinin zengin ancak
mutsuz insanlan yaşamlanru anahtar oyu-
nu ile renklendirmeye çalışıyor. Anahtar
oyununu oynamak ıçinse herkes anahtarı-
nı bir çanağa atıyor, daha sonra ise kadın-
larla erkekler karşı saflara dıziliyor. Ka-
dınlar sırayla çanaktan anahtar çekiyor ve
o anahtann sahibi erkekle geceyı geçırı-
yor. Film sarsıcı bir olayla sona eriyor. Ço-
cuklardan biri buzlu ve firtınalı bir gece-
deanlamsız bir kazayla yaşamını yitinyor.
Filmin yönetmenı Ang Lee, Buz Fırtı-
nası'nı gerçekten sevdiğıni Tıtanic gibı
fümlerin gölgesinde kalmasmı istemedi-
ğini belinerek "Bir dram yerine sinema-
tografık bir çalışma gerçekteştirmey i iste-
dim bep. Sense and Sensibiüty'de gurur
duyduğum bölümler vardı ancak diğerle-
rini izkmedim. Oysa Buz FırtınasTnı de-
falarca izleyebilirim" dıyor.
Bitmiş ve yorgun insanlar
20 yıl önce Amerika'ya gıderek Illino-
is Üniversıtesi'nde tiyatro yönetmenliği
dersleri alan Lee, çalışmalannı iki yön-
den inceliyor: Öncelikle dil yönü yani her
zaman akıcı olmayan ancak hızlı konuş-
tuğu Ingilızcesi. Diğeri ise kamerayı eli-
ne almadan önce yaptığı tiyatro yönet-
menliği. Lee, lonescu'nun The Chairs
lamla-
yıp. 70'lı ve 80'li yıllan Gülnz
Surun'nin özel koleksıyonun-
dan seçilmiş Edith Piafchan-
sonlan ve Kabare Lied'len
ile anımsatıyor. Fınalse...
Yok bu kadannı artık ken-
diniz ızleyın. Gülriz Suru-
n'nin yanı sıra Devlet Tı-
yatrosu oyuncularından
Hakan \'anh'nın konuk
oyuncu olarak yer aldı-
ğı oyunu
Engin Cezzar sahne
ye koyuyor. Bir dö-
nem lstanbul'da
özel tiyatro yaşa-
mına damgasmı
\uran Engin
Cezzar - Gülriz
Sururi Toplu-
luğu'nun hem
tüm oyunla-
rında oyuncu
ve yönetmen
olarak bır-
likte olan
ikili. on ıkı
yıl sonra
Söyleye-
ceklerim
Varda
yeniden
bir ara-
dalar.
ısimli oyununu yönetmişti. Lee. Buz Fır-
tınası'yla birlikte "Sense and Sensibi-
üry'den uzaklaşmaya çalışıyor. "Austen
üzerinde çalışmak benim için eğitici oldu.
Filmin senaryosu 1973'lüyıllann bir dram
halinc dönüşrüğü ve romantik bir döne-
min anlatıldığı Sense and Sensibilirv 'den
tamamen farklı. 6O'lı >ıllann sonu 70"lerin
başında politika ve kimlik karmaşası >aşa-
nıyor. Bitmiş ve yorgun insanlar."
Buz Fırtınası'nda mutsuz insanlar bir-
birini anlıyorve çocuklarını filmin ısmıy-
le belırtılen buzlu ve firtınalı bir soğukta
kaybediyor. Ebeveyn olmanın en kötü yö-
nünün yeterince iyi olmadığını düşünmek
olduğunu söyleyen Lee " Bugünlerde. el-
lili > ıllarda olduğu gibi yalnızca baba rolü-
nü ovnavamazsınız. Bu yolda öğreneceği-
niz çok şey var" diyor. Lee, Buz Fırtına-
sınm diğer çalışmalanna göre daha fark-
lı olduğunu belırtıyor.
1973 yılında VV'atergate skandalının va-
şandığı dönemde geçen filmin en önemlı
özellığı kaos ve u>umu bir arada \ansıt-
ması. "Babfîlmlerindekarmaşıkdurum-
lar ve zıttıklar yer alırken Doğu fılnılerin-
de bir uyum yansralmaya çahşılıvor. Buz
Fırünası'ndaki her şev bir değişim içinde.
Herkes kendi dengesini bulmava çalışma-
bdır.Çinfilmlerinde bunu kullanıyorunı ve
bu filmde de böyle vapbm. Batılı bir film
olsa da kim olduğumu ve görüşlerimi van-
sırmalıyım."
Her şe> değişim içinde
Lee Buz Fırtınası'nda oyuncu kadrosu-
nu Kev in Kline'nın etrafından yönlendir-
dığini çünkü Kevın'ın dramatık bır rolün
üstesinden gelebilecek iyi bir komedven
olduğunu sövlüvor: -Çocuklar ise tama-
men masum bir rol üstlendilcr. Birkaç >ıl
içinde bunu vitirecekler ve bunu kaybet-
mek istemediğiniz için onlan kolav ca yön-
lendirebilivorsunuz. Filmlerde tarihi ve
sosyal durumlan işlediğinude bakış açınız
değişiyor."
Lee'nin bundan sonra yapacağı 'To Li-
ve* ısimli filmi ise siv il savaşı konu alıyor.
Oyuncu kadrosunda ise şarkıcı Je>vel,
Ton> Ödülü sahibi GeorTrey Wright Ske-
et Lİrich ve Buz Fırtınası'nın genç oyun-
cusuTobey Maguire\er alıyor. "Dahason-
ra ise bir Çin fUmi var sırada. Başladığım
yere dönmeliyim samvonım. İnsanın du-
rumunu konu alan filmler yapma\a çalışı-
yorum, umanm herkesle bir ilişkisi olur."
Robert Wilson ilk kez
Brecht sahneleyecek
• Robert vvilson
Brecht'in doğumunun
yüzüncü yılı etkinlikleri
kapsamında Berlıner
Ensemble için Brecht'in
'Der Ozeanflug' isimli
radyo oyununu sahneye
koyuyor. VVilson'ın
sahnelediği ilk Brecht
ovnnu bu. Brecht'ın
1928 yılında yazdığı ve
prömiyeri çarşamba
günü gerçekleştirilecek
olan oyunda Charles
Lındberg'in Atlantik
Okyanusu'ndan New
York'a ve oradan
Paris'e yaptığı tarihi
uçuşu anlatılıyor.
• Pavarottl
Metropolitan
Operası'nda
gerçekleştireceği üç
resıtalini sağlık
problemlen nedeniyle
iptal etti. Yüksek
tansiyonu olan Pavarotti
sağlık problemlen
yüzünden üçüncü kez
konser programını iptal
ediyor.
• Maurice
Bejart ın
koreografısini yaptığı
'Mutationx' isimli
gösterinin prömiyeri
Gıanni Versace'nin
anısına
gerçekleştınlecek.
Bejart Balesı, 7
Şubat'ta Italya'da
sahneleyeceği gösteriyi
1999 yıhnda daParis'te
sahücTeyecek.
• Andrevv Lyod
Webberin4bin 174
kez sahnelenen ve
yaklaşık 7 milyon kişi
tarafından izlenen
'Phantom of the Opera'
isimli müzikal yapıtı
Broadvvay'de 10. yılını
kutluyor. 'Phantom of
the Opera", "Cats". 'A
Chorus Lıne", 'Oh
Calcutta' ve 'Les
Miserables'tan sonra
sahnelenen beşınci en
büyük müzikal.
Cameron
Mackıntosh'un
yapımcılığını üstlendiği
ve 1986 yıhnda
prömiyeri
gerçekleştirilen
müzikal. dünya çapında
yaklaşık 3 milyon dolar
kazandı.
• Prenses Diana
için tngıltere'de bır
müze açılıyor. Prenses
Dıana'nın doğduğu
evde önümüzdeki yaz
açılacak olan müzede
" Spencer Family-
Spencer Ailesi',
' Tradition-Gelenek".
'Wife and Mother-Eş ve
Anne'. 'Independent
Vv'oman-Bağımsız
Kadın' \e 'Funural-
Cenaze" isimli bölümler
olacak. Müzeyi ziyaret
etmek isteyenler içm 1
Temmuz-31 Ağustos
tarihleri arasında 152
bin SOObilet 15
dolardan sarışa
sunulacak.
• Juliette
BinOChe nın buyıl
79."su düzenlenecek
olan Oscarödüllen
gecesinı sunacaği
bildirildi. Geçen yıl en
iyi yardımcı oyuncu
Oscar'ını kazanan
Binoche, ikınci kez bu
görev ı üstlenecek.
• Madonna nm
sutyeni ve Bob
Marley'in gitan
önümüzdeki günlerde
Chnstıe'de
düzenlenecek bir açık
arttırmayla satışa
sunulacak. Arttırmada
satışa sunulacak olan
diğer ılginç eşyalar
arasında ise Timothy
Leary'nin öldükten
sonra kafasının
saklanmasını ıstediği
kavanoz, 2 metrelik
Mısır işi haşhaş piposu,
Beatles ve Rolling
Stones'un cıltlenmiş
notalan. Jimmy
Hendrix'in deri tişörtü,
Janis Joplin'in
kıyafetleri.
Madonna'nın siyah
saten sutyeni ve
Duke
Ellington'm
piyanosu yer
alıyor.
• Alain
Resnais On
Connait la
Chanson' adlı
filmiyle 12 aday
arasında Cesars
ödülüne en yakın
ısırn olarak
göstenliyor.
Ödüller 28
Şubat'ta Paris'te
sahiplerini bulacak.
• vvoody Allen
hazırlıklannı
sürdürdüğü yeni
filminin adını açıkladı.
"Celebnty'. Filmin
başrollenni Leonardo
DiCaprio, Wynona
Rider, Kenneth
Branagh, Joe Mantegna
ve Judy Davis
paylaşıyorlar.
• Steve Martin ve
Goldie Havvn 'Out-of-
Tovvners' ısimli filmin
yeni versiyonunda
başrolleri üstlenıyorlar.
Neil Simon'ın bir
yapıtından sinemaya
uyarlanan film, ilk kez
1970 yıhnda Arthur
Hiller tarafından
çekilmiş. başrollerinde
Jack Lemmon ve Sandy
Dennis oynamıştı.
Yönetmen bu kez Sam
VVeisman.
• Monica Bellucci
1998 yılında iki yeni
Fransız filminde
ovTiamaya hazırlanıyor.
Bellucci. Eric
Assous'nun 'La saıson
des amours' ve Herve
Hadmar'ın 'Comme un
poısson dans l'eau'
isimli filmlerinde rol
alacak.
• Frank Sinatra
artık şarkı
söylemeyecek. Geçen
hafta 'American Music
Award' törenlerine
katılıp babası Frank
Sınatra'nın ödülünü
alan Nancy, babasının
şarkı söylemesinin artık
mümkün olmadığmı
açıkladı.
• Pupi Avati ii
testımone dello sposo\
Daniele Cipri ve
Francesco Maresco
Toto che vissedue
ıolte' ve Roberta
rorre 'Tano da
morire' isimli
filmleriyle 48.
Berlin Film
Festivali'ne
karılacak olan
Italyan yönetmenler.
Festival'l 1-22 Şubat
tarihleri arasında
serçekleştirilecek.
• James
Brown ın başı dertte.
Soul müziğin babası
olarak bilinen 64
yaşındaki Brovvn,
tabanca ve mariyuana
bulundurduğu için
tutuklandı. Brovvn,
mariyuanayı
gözlerindekı bir
hastalıktan dolayı
gelışen rahatsızlıklannı
hafifletmek için çok az
miktarda içtiğini
belirtti. A—^.