18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1ŞUBAT1998PA2AR CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 KUŞ BAKIŞI MEMET BAYDUR Bir inanç meselesi: Utopia"Zamanıhiçbir zaman gelrneyecek olan ideal." Bövle tanımlıyor bır yazar utopia 1 düşüncesini. Mükemmel toplum düşün- cesinin peşınde koşturan güzel msarüar her çağda var olmuştur. Mükemmel sıfa- B ise her şeyden önce zıtlaşmayı, çekişme- ' yi. çelişkiyi dışlar doğal olarak. Eksiksiz, kusursuz, tam bır toplumdur utopia'daku- rulan toplum. Bulandıncı. keder veren ' hiçbır unsuru banndırmaz bünyesınde. 'Mükeddir' değildir. Mükemmeldir. lsaiah Beriin, geçen haftalarda sözünü ettığım 'Gerçeklik Duyumu: Düşünceler ve Tarihleri Ustüne Çalışmalar' adlı ola- ğanüstü yapıtında bu 'mükemmel otanı", kusursuz. eksiksiz bır toplum kurma dü- şüncesini sorguluyor. Berlin'e göre uto- pia Nararsızdın. çûnkü insanük tarihinde güzeL yararh. doğru olan ne varsaçaaşma- dan. tarüşmadan ve 'mükemmer olma- yandan filizlenmiştir. Ona göre 'doğnı' olan ancak bir çatışmanın. çelişmenin ürü- nüdür. Bu görüşe katılıyorum sessiz sakin. Öyle ya, utopik olsun olmasm. kimbir dü- şünceyi mükemmel olarak sunsa, o dü- şünceye karşı düşüncelerin gülünç. acıklı ya da haklı olan karşı tezlen uçuşuyor ak- lımda. Kesin kararlar çekici olmadı hiç benim için. Bir çözümün, nihai bır çözü- mün varlığına inanmak için önce iyımser olmak gerekıyor. Buysa benı aşar. Her- hangibir olgunun ancakzıddıyla mümkün olabileceğine ınanan insanlar için kolay iş değildir mükemmel toplumu düşlemek. Müzıkte (armoni) uyum dedikleri şey, dü- şüncede 'dialektiğe' bakmaktan geçıyor sanınm. Öyleyse nedendir bu utopia me- rakımız? Neden mükemmel bir toplum düşlüyoruz? miş ve post-modern bir toplum modelinin karşısında durmaktadır. lsaiah BeTİin. Gerçeklik Duyumu'nda romantiklerden gırer konuya, Marksist yaklaşımlan, Kant'ın milliyetçilik ustüne etkılerinı ve Tagore'un toplumsal düşün- celerini deşerek çıkar kıtabın öbür ucun- dan. "Bir şeyi seçerseniz, başka bir şeyi kajbederaniz" diyordur sanki okuruna. Bunun bence pek bir mahzuru yoktur ha- yat karsısında. Doğal olan budur çünkü: yı gerektirir. Berlin, duyarlı ve derin bir zekâ ıle on- dokuzuncu yüzyıla bakıyor yapıtında. On- dokuzuncu yüzyıl aydınlan, toplumun iş- leyiş kurallannı 'bilimseT olarak çözdük- lerine inanıyorlardı. Bilimsel olanla uto- pik olan arasındaki ınce ve geçılebilir sı- nır, akılla-gözlemle-bilimle aşılabılir ve bundan böyle olup bitecekler 'aşağı yuka- n' açıklanabilirdi: Ondokuzuncu yüzyıl aydınına göre. Bilimsel olanın büyük sa- 'erlin'e göre utopia yararsızdır.. çünkü insanlık tarihinde güzel, yararlı, doğru olan ne varsa çatışmadan, tartışmadan ve 'mükemmel' olmayandan filizlenmiştir. Ona göre 'doğru' olan ancak bir çatışmanın, çelişmenin ürünüdür. Kimbilir, belkı dörtbaşı mamurbir uto- pia, birbirleriyle çelişen, çatışan, zıtlaşan düşüncelerin artılcbirbirleriyle itişmediği bir toplumu düşler. Karşı tarafm 'düşman' sayılmadığı bir toplum mu? Sizin inandıklannıza inan- mayan kardeş bireylerin toplumu mu? Gerçek, denn. yıkılmaz bir hoşgörü top- lumu mu? Bütün bunlar sözüm ona geliş- Bır şeyi seçeriz ve başka bir şeyi de kay- bederiz. Öte yandan Berlin'in önerisine başka merceklerden yaklaşirsak, aynı saptama vahim bir gölge düşürüyor utopia düşün- cesi ustüne. Aklımız çalışıyorsa ina- nan'dan önce, inanmayan; kabul eden de- ğıl. sorgulayan insanlar olmak zorundayız. Fnanmamak ise, utopia'ya da inanmama- ati işliyor artık ve zaman geriye çevrile- mez. Toplumlann geleceğinin yalnızca bi- limsel düşünceyle çızileceği. bu geleceğin ancak bilimle smırlanacağı düşüncesi uto- pik bir düşünce Berlin'e göre. Bilimsel olan gelişmeye, ilerlemeye de- vam etti, ama bütün bilimsel gelişimin in- sanhğm yaranna kullanıldığı iddia edile- mez gibime geliyor. Bilim, yirminci yüz- yılda yeni ve iğrenç baskı araçlannın ge- İışmesıne de yaradı ve ınsana karşı yöne- timlerin hızmetınde de kullanıldı. Elbette bu durumdan bılimi ve bılım adamlannı suçlayamayız, ama öte yandan bilimsel düşüncenin sonuçlanna da katlanmak zo- runda kaldık hep beraber. Atom'un par- çalanması önemlı bır gehşmeydı. Hıroşi- ma'da yaşav an \ e ölen insanlara sorun bu- nu, ama. Ha\a kirlenmesınden ozon deli- ğine, televızyonun sığ. >apay \e tartışıl- maz kudretınden hardal gazına kadar bir- çok şeyi de bilimsel araştırmalara borçlu- yuz. Düşünceler. onlan düşünen insanla- nn istediğı yönde gelışmıyor her zaman. Gerçekler. çoğu zaman bilimsel düşlerin beklentilenne \ e umutlanna yüz vermiyor ne yazık. Berlin, solcu utopia'lardan sonra şımdı başımıza sarılan sağcı utopıa'yı daeleştı- riyorkitabında. Global Kapıtalizm bu ye- ni utopianın adı. Serbest pazara ıman eden insanlann yarattığı bır utopia olarak görü- yor bunu. Neresınden bakıliTsa bakılsın, hangi gözlükle okunursa okunsun önem- li sorular soran bir yapıt Gerçeklik Duyu- mu. Bir an önce güzel Turkçemıze çevri- lip yayımlanmasını diliyorum. Fransız ressam Pierre Bonnard, kapsamh bir retrospektifle ye- niden gündeme geliyor. Banyonun buğulu atmosferinde Kültür Servisi - Fransız ressam Pierre Bonnard'ın yapıtlan, Londra"da gerçekleştirilecek bir sergıyle yıllar sonra ilk kez izle- yki önüfle ^kacak. Aralannda ressamın başyapıtlan sayılan re- simlerin de bulunduğu sergi, dün- yanın çeşitli kentlerinde bulunan koleksıyonlardan derlendi. Pek çoğu, Bonnard'ın atölyesinden çı- kıp koleksiyonlara dağıldığı için daha önce sergilenmemişti. Tate Galeri'de önümüzdekı ay açılacak Pierre Bonnard retrospektifinin hazırlık aşaması, beş yıl sürdü. Retrospektifte sergilenecek 100 kadar yapıtın arasında. Bon- nard'ın yaşamı boyunca tutkuyla resmettiği Marthe'nın nü resımle- ri yer alıyor. Marthe ile Bonnard 1893yılındatamşmış. 1925 yıhn- da evlenmışlerdı. Yıllar boyu Marthe'nin resimlennı yapan Bonnard'ın yapıtlannda Marthe asla yaşlanmamıştı: 1925 tarihli ünlü resmı **Banyo"yu yaptığı sı- ralarda 50 yaşını süren Marthe, söz konusu resimde hâlâ genç bir kız görünümünde. Tate'tekı sergınin küratörü sa- nat tanhçisi Sarah VV'hitfıeld, Bonnard retrospektıfiyle 1867- 1947 yıllan arasında yaşayan ve Monet, Gauguin, Matisse gelene- ğinde çalışan bir renk ve ışık us- tası olan Bonnard'ın, "20. yüzyü sanat tarihi içindeld en büyük sa- natçıiarından biri* olduğunu gös- termeyi amaçlıyor. Sarah NVhitfi- eW, FrancisBacon \ e Mark Roth- ko gibı sanatçılann Bonnard'dan etkilendiğini. ancak sanattarihçi- si ve eleştirmenlerin "20.yüzyıhn sert konulannı irdelemediği ge- rekçesiyle onu yumuşak bir res- sam'" olarak değerlendirdiğini söylüyor. "Asunda çok modern bir ressamdı., çünkü sürekü ken- disini resmediyordu. Resimleri, içinde yaşadığı çevreyi anlaüyor. Oysa birçok sanatçı, dışandaki çevreyi bir pencereden bakarmış gibi resmeder" diyor VVhitfield. Yıllar sonra gerçekleştirilen ilk Bonnard retrospektifinde, 1966 yılından bu yana ilk kez bir araya gelen son dönem üç "banyo" res- mı yer alıyor. 1930 ve 4O'lı yıllar- da gerçekleştirilen bu resımler. Rusya ve Japonya'dakı koleksı- yonlardan bulunup sergıye dahil edilmiş. Pierre Bonnard'ın kansı Mart- he 1942 yılında öldüğünde ardın- da bir vasiyet bırakmayınca Bon- nard, sahte bir vasiyet oluşturmuş- tu. Fransız yasalanna göre, Bon- nard'ın malvarlığının yansi kan- sma aitti Pierre Bonnard, karısı- nın bir ailesi olmadığını sandığı için böyle bir yola başvurmuştu... Bonnard. kansından beş yıl sonra ölünce. Marthe'nin aslında bir ai- lesi olduğu ortaya çıktı, aile Bon- nard'ın malvarhğının yansmı ta- lepettı. Dava. 1963 yılınadekçö- zümlenememişti. PıeiTe Bonnard retrospektifi, Londra'da 12 Şubat-17 Mayıs ta- rihleri arasında sergilenecek. Diva uzun bir aradan sonra yeniden sahnede ve söyleyecekleri var! Şarap Javamında: Giilriz Suruıi AYDIN ENGtN Bır Alsas halk deyışı "Şarabın eskisi, yenisi palavradır" der, "Aslolan şarabın kıvamıdır. Esld şarap diye sirke, yeni şarap diye şıra içebi- lirsiniz." Bomboş ve loş bir salonun, bomboş ve loş sahnesindekı "şarap" tam kıvamında. lri kara gözlü bir kadın, anasının karnmda (inanmaya- caksınız ama sahiden orada) başladıgı tiyatro yaşamını. zamana meydan okurcasına sahne- ye taşıyor. Karşınızda ilk Türk pnmadonnası Suzan Lütfullah hanımla ilk Türk jönprömiye- lerinden Lütfullah Sururi Bey'in kenmeleri: Gülriz Sururi Iddia oyunun adından başhyor: Söyleyecek- lerim Var. lddıa oyun boyunca birbirine eklem- lenmiş 14 şarkıyla sürüyor. Bır Edrth Püıflası- nız. bir Dıreklerarasında kanto söyleyen Kınar Hanımla Kâh 1950'lerde altırı çağını yaşa- yan Türk vodvılleri göz kırpıyor sıze sahneden. kâh savaş öncesi Berlin'inden "kabarelied"le- n. İddia, prova arasında yapılmış ayaküstü bir söyleşıde de yınelenıyor: - Tabü kkttabyım. Oyunumda arulanm var, yaşadıklanm. hissettiklerim, gözlemlerim... Oyunumda memleketim var. Bu bir birikûn. Bunlan seyircimle bölüşmem gerek. Tabü kkü- abyun ve tabü iddiam var. Türk tiyatrosunun 80 yıllık tarihinden bir seçki sunmak kulağa hoş gelir de kotanp sah- neye çıkarmaya kalkarsanız zorlanırsınız. "Bir ondan, bir bundan. birinden bu kadar, ötekin- den şu kadar" dedığınızde bır de bakarsımz ne ondan, ne bundan olabilmış karman çorman kırpıntılar çırpınır sahnede. Gülnz Sururi'nin "Sövieyecelderim Var"ı bu tuzaktan sıynlmış. Biz bır prova izledık. Oyu- nun kaba işçiliği çoktan bihniş, kuyumculuğu kalmış. Ama ne kadar ete kemiğe bürünmüş bi- le olsa gene de bır provadayız ve buna ragmen şarkılan birbirine ilmikleyen incecik, handiy- se sezılmez bağ sizı de kavnyor. Mmakyan ti- yatrosunun abartılı oyun stilinin sevimli paro- disiyle gülümserken, Ayşem Opereti'nde Muh- lis Sabahattin Bey'in çok yakın, çok aşına ez- gilenne eşlik eden çocuksu (naiv) temalarla bir belgeselin lezzetini bölüşüveriyorsunuz. Son- ra unurulmaz bir usta. Haldun Taner alıyor sö- zü. Keşanlı Ali Destanı'nm, Zilli Zarife'nin bır kuşağın belleğine kazınmış şarkılannı "oriji- nalinden"' dinlemeyı kım istemez ? Eh "oriji- nal" ışte orda, sahnede. Keşanlı Alı'nın Zilha'sı şarkı söylüyor: "Ulan Idrlo? pasakh / Sulu saJ- yalı ay>aş / O hiç senin küfSün mü / O bir kü- çük hamfendi / Şamama kim, sen kitnsin / Had- dini bO karabaş" Derken bir kabare gösterisinin içine otur- tulabıleceğını pek de düşünemeyeceğiniz Na- am Hikmet. Düzyazının, bir tiyatro diyaloğu- nun şıır >üklü bir müziğe tırmandığı oyundan, Ferhat ile Şirin'den bölümler. LJğruna göz ka- maştıran güzellığmi verdiği kardeşı Şırin'ı ölü- müne kıskanan Şah Sanem kızı Mehmene Ba- nu'nun dilinden, en acılı aşk rürkülennden da- ha sarsıcı o ünlü tırad: Nasıl da seviyorum seni Ferhad!» Oyun bir yanıyla gerçek bir belgesel. Kısa söyleşide Gülriz Sururi bu değerlendırmeyı bı- raz da şaşarak karşılıyor. Yanı yola çıkarken Türk tiyatrosunun 80 yılmın bir belgeselinı sunmak gibı bir amatı ybk.muşbesbelli. Ama sahneye bır sahne göstensinjn sınırlannı ger- çekten belgesele doğru genişleten bır seyirlik çıkmış. Ortaoyunu-Karagöz seyirliklennden. direkleTarasının kantolarından Avrupa tiyatro geleneğine yönelen Türk tiyatrosunun öncüle- n, Mınakyan'm rragedyalan, Lehar Operetle- rinden esinlenmiş ve Lehar'la yanşmayı göze Gülriz Sururi uzun bir aradan sonra kendi yazdığı "Söyleyeceklerim Var" adlı müzikli oyunla Şubat başında yeniden sahnede. Oyun bir yanıyla tiyatro belgeseli, bir yanıyla 14 şarkının birbirine eklemlendiği bir ustalık gösterisi.. almış Muhlis Sabahattin'in operetlen en can alıcı yanlanyla sergileniyor. O dönemin oyun- culuk anlayışı, duyarlıklannı izlemek oyunun belki yazımında öngörülmemış hoş sürprizle- n. Keza 50'lı yıllann vodvillen ustüne de genç seyircinin bir fikir üretmesı mümkün. George Feydeau, Eugene Labiche gibi Fransız vodvil geleneğınin ustalanndan "ustaca" tırtıklanmış, (yani "adapte" edılmış), sade suya tırit ancak seyirciyı alabıldiğıne güldüren komedüeri bu- gün artık izlemek hemen hemen olanaksız. Ne Muammer Karaca, Muzaffer Hepgüler, Celal Sururi,AB Sururi, Alev Sururi, Tevhit Bilge, Ke- nan Büke, Orhan Erçin, Vahi Öz gibı bu türün ustaları var sahnelerimızde. ne o \odvilleri "adapte" ederken neredeyse yüzde yüz yerli malı kılan YasaîSururi gibi sahne arkası kur- maylan. Gülnz Sururi'nin oyunundaki kisacık "Horoziar Pansiyonu" skeci 50'li yıllan günü- müze taşıyor. Ama ne yazık kı çok kısa. O yüz- den tadını çıkaramadan bitıvenyor. Oyun 6O'lı yıllan Keşanlı Alı Destanı ve Zillı Zanfe ile se- Buz Fırtınası'nda kaos ve uyum bir arada Kültür Senisi - Önümüzdeki günlerde Türkiye'de de gösterime girecek olan Ja- pon yönetmen Ang Lee'nin 'Buz Fırnna- sı-lce Storm' ısimli fılmı 6 Şubat'tan itı- baren Londra'da gösterilecek. Filmin se- naryosunu yazan James Schamus 50. Can- nes Film Festnalı'nde en iyi senaryo ödü- lünü almıştı. Müziklerini Mychael Dan- na'nın yaptığı filmde Sigourney \Veaver, Ke>in Kline, Christina Ricci rol alıyor. Lee. 1992 yılında 'Wedding Banquet- Düğün Yemeği', 1994 yıhnda 'Eat Drink Man Woman-Ye, Iç, Kadın Erkek), ve 1995 yılında 'SenseandSensibility-Aşkve Yaşam' isimli filmleri yönetmişti. Tayland asıllı Amenkalı sinemacı Ang Lee Buz Fırtınası'nda ınsan ruhunun çelişkilerini, insanlar arası ilişkileri anlatıyor. 1973 yılında üst düzey gelir grubundan Amenkahlann yaşadığı NevvCanaan ma- hallesinde yaşayan bir grup insanın, özel- likle de iki ailenın fertlerinin yaşadığı kar- maşık ilişkileri anlatılıyor. Elena. kocası- nı komşunun kocası ile aldatırken. küçük kızlan da ilk cınsel deneyimlerini komşu- nun küçük oğluyla yaşamaya başlıyor. NevvCanaan mahallesinin zengin ancak mutsuz insanlan yaşamlanru anahtar oyu- nu ile renklendirmeye çalışıyor. Anahtar oyununu oynamak ıçinse herkes anahtarı- nı bir çanağa atıyor, daha sonra ise kadın- larla erkekler karşı saflara dıziliyor. Ka- dınlar sırayla çanaktan anahtar çekiyor ve o anahtann sahibi erkekle geceyı geçırı- yor. Film sarsıcı bir olayla sona eriyor. Ço- cuklardan biri buzlu ve firtınalı bir gece- deanlamsız bir kazayla yaşamını yitinyor. Filmin yönetmenı Ang Lee, Buz Fırtı- nası'nı gerçekten sevdiğıni Tıtanic gibı fümlerin gölgesinde kalmasmı istemedi- ğini belinerek "Bir dram yerine sinema- tografık bir çalışma gerçekteştirmey i iste- dim bep. Sense and Sensibiüty'de gurur duyduğum bölümler vardı ancak diğerle- rini izkmedim. Oysa Buz FırtınasTnı de- falarca izleyebilirim" dıyor. Bitmiş ve yorgun insanlar 20 yıl önce Amerika'ya gıderek Illino- is Üniversıtesi'nde tiyatro yönetmenliği dersleri alan Lee, çalışmalannı iki yön- den inceliyor: Öncelikle dil yönü yani her zaman akıcı olmayan ancak hızlı konuş- tuğu Ingilızcesi. Diğeri ise kamerayı eli- ne almadan önce yaptığı tiyatro yönet- menliği. Lee, lonescu'nun The Chairs lamla- yıp. 70'lı ve 80'li yıllan Gülnz Surun'nin özel koleksıyonun- dan seçilmiş Edith Piafchan- sonlan ve Kabare Lied'len ile anımsatıyor. Fınalse... Yok bu kadannı artık ken- diniz ızleyın. Gülriz Suru- n'nin yanı sıra Devlet Tı- yatrosu oyuncularından Hakan \'anh'nın konuk oyuncu olarak yer aldı- ğı oyunu Engin Cezzar sahne ye koyuyor. Bir dö- nem lstanbul'da özel tiyatro yaşa- mına damgasmı \uran Engin Cezzar - Gülriz Sururi Toplu- luğu'nun hem tüm oyunla- rında oyuncu ve yönetmen olarak bır- likte olan ikili. on ıkı yıl sonra Söyleye- ceklerim Varda yeniden bir ara- dalar. ısimli oyununu yönetmişti. Lee. Buz Fır- tınası'yla birlikte "Sense and Sensibi- üry'den uzaklaşmaya çalışıyor. "Austen üzerinde çalışmak benim için eğitici oldu. Filmin senaryosu 1973'lüyıllann bir dram halinc dönüşrüğü ve romantik bir döne- min anlatıldığı Sense and Sensibilirv 'den tamamen farklı. 6O'lı >ıllann sonu 70"lerin başında politika ve kimlik karmaşası >aşa- nıyor. Bitmiş ve yorgun insanlar." Buz Fırtınası'nda mutsuz insanlar bir- birini anlıyorve çocuklarını filmin ısmıy- le belırtılen buzlu ve firtınalı bir soğukta kaybediyor. Ebeveyn olmanın en kötü yö- nünün yeterince iyi olmadığını düşünmek olduğunu söyleyen Lee " Bugünlerde. el- lili > ıllarda olduğu gibi yalnızca baba rolü- nü ovnavamazsınız. Bu yolda öğreneceği- niz çok şey var" diyor. Lee, Buz Fırtına- sınm diğer çalışmalanna göre daha fark- lı olduğunu belırtıyor. 1973 yılında VV'atergate skandalının va- şandığı dönemde geçen filmin en önemlı özellığı kaos ve u>umu bir arada \ansıt- ması. "Babfîlmlerindekarmaşıkdurum- lar ve zıttıklar yer alırken Doğu fılnılerin- de bir uyum yansralmaya çahşılıvor. Buz Fırünası'ndaki her şev bir değişim içinde. Herkes kendi dengesini bulmava çalışma- bdır.Çinfilmlerinde bunu kullanıyorunı ve bu filmde de böyle vapbm. Batılı bir film olsa da kim olduğumu ve görüşlerimi van- sırmalıyım." Her şe> değişim içinde Lee Buz Fırtınası'nda oyuncu kadrosu- nu Kev in Kline'nın etrafından yönlendir- dığini çünkü Kevın'ın dramatık bır rolün üstesinden gelebilecek iyi bir komedven olduğunu sövlüvor: -Çocuklar ise tama- men masum bir rol üstlendilcr. Birkaç >ıl içinde bunu vitirecekler ve bunu kaybet- mek istemediğiniz için onlan kolav ca yön- lendirebilivorsunuz. Filmlerde tarihi ve sosyal durumlan işlediğinude bakış açınız değişiyor." Lee'nin bundan sonra yapacağı 'To Li- ve* ısimli filmi ise siv il savaşı konu alıyor. Oyuncu kadrosunda ise şarkıcı Je>vel, Ton> Ödülü sahibi GeorTrey Wright Ske- et Lİrich ve Buz Fırtınası'nın genç oyun- cusuTobey Maguire\er alıyor. "Dahason- ra ise bir Çin fUmi var sırada. Başladığım yere dönmeliyim samvonım. İnsanın du- rumunu konu alan filmler yapma\a çalışı- yorum, umanm herkesle bir ilişkisi olur." Robert Wilson ilk kez Brecht sahneleyecek • Robert vvilson Brecht'in doğumunun yüzüncü yılı etkinlikleri kapsamında Berlıner Ensemble için Brecht'in 'Der Ozeanflug' isimli radyo oyununu sahneye koyuyor. VVilson'ın sahnelediği ilk Brecht ovnnu bu. Brecht'ın 1928 yılında yazdığı ve prömiyeri çarşamba günü gerçekleştirilecek olan oyunda Charles Lındberg'in Atlantik Okyanusu'ndan New York'a ve oradan Paris'e yaptığı tarihi uçuşu anlatılıyor. • Pavarottl Metropolitan Operası'nda gerçekleştireceği üç resıtalini sağlık problemlen nedeniyle iptal etti. Yüksek tansiyonu olan Pavarotti sağlık problemlen yüzünden üçüncü kez konser programını iptal ediyor. • Maurice Bejart ın koreografısini yaptığı 'Mutationx' isimli gösterinin prömiyeri Gıanni Versace'nin anısına gerçekleştınlecek. Bejart Balesı, 7 Şubat'ta Italya'da sahneleyeceği gösteriyi 1999 yıhnda daParis'te sahücTeyecek. • Andrevv Lyod Webberin4bin 174 kez sahnelenen ve yaklaşık 7 milyon kişi tarafından izlenen 'Phantom of the Opera' isimli müzikal yapıtı Broadvvay'de 10. yılını kutluyor. 'Phantom of the Opera", "Cats". 'A Chorus Lıne", 'Oh Calcutta' ve 'Les Miserables'tan sonra sahnelenen beşınci en büyük müzikal. Cameron Mackıntosh'un yapımcılığını üstlendiği ve 1986 yıhnda prömiyeri gerçekleştirilen müzikal. dünya çapında yaklaşık 3 milyon dolar kazandı. • Prenses Diana için tngıltere'de bır müze açılıyor. Prenses Dıana'nın doğduğu evde önümüzdeki yaz açılacak olan müzede " Spencer Family- Spencer Ailesi', ' Tradition-Gelenek". 'Wife and Mother-Eş ve Anne'. 'Independent Vv'oman-Bağımsız Kadın' \e 'Funural- Cenaze" isimli bölümler olacak. Müzeyi ziyaret etmek isteyenler içm 1 Temmuz-31 Ağustos tarihleri arasında 152 bin SOObilet 15 dolardan sarışa sunulacak. • Juliette BinOChe nın buyıl 79."su düzenlenecek olan Oscarödüllen gecesinı sunacaği bildirildi. Geçen yıl en iyi yardımcı oyuncu Oscar'ını kazanan Binoche, ikınci kez bu görev ı üstlenecek. • Madonna nm sutyeni ve Bob Marley'in gitan önümüzdeki günlerde Chnstıe'de düzenlenecek bir açık arttırmayla satışa sunulacak. Arttırmada satışa sunulacak olan diğer ılginç eşyalar arasında ise Timothy Leary'nin öldükten sonra kafasının saklanmasını ıstediği kavanoz, 2 metrelik Mısır işi haşhaş piposu, Beatles ve Rolling Stones'un cıltlenmiş notalan. Jimmy Hendrix'in deri tişörtü, Janis Joplin'in kıyafetleri. Madonna'nın siyah saten sutyeni ve Duke Ellington'm piyanosu yer alıyor. • Alain Resnais On Connait la Chanson' adlı filmiyle 12 aday arasında Cesars ödülüne en yakın ısırn olarak göstenliyor. Ödüller 28 Şubat'ta Paris'te sahiplerini bulacak. • vvoody Allen hazırlıklannı sürdürdüğü yeni filminin adını açıkladı. "Celebnty'. Filmin başrollenni Leonardo DiCaprio, Wynona Rider, Kenneth Branagh, Joe Mantegna ve Judy Davis paylaşıyorlar. • Steve Martin ve Goldie Havvn 'Out-of- Tovvners' ısimli filmin yeni versiyonunda başrolleri üstlenıyorlar. Neil Simon'ın bir yapıtından sinemaya uyarlanan film, ilk kez 1970 yıhnda Arthur Hiller tarafından çekilmiş. başrollerinde Jack Lemmon ve Sandy Dennis oynamıştı. Yönetmen bu kez Sam VVeisman. • Monica Bellucci 1998 yılında iki yeni Fransız filminde ovTiamaya hazırlanıyor. Bellucci. Eric Assous'nun 'La saıson des amours' ve Herve Hadmar'ın 'Comme un poısson dans l'eau' isimli filmlerinde rol alacak. • Frank Sinatra artık şarkı söylemeyecek. Geçen hafta 'American Music Award' törenlerine katılıp babası Frank Sınatra'nın ödülünü alan Nancy, babasının şarkı söylemesinin artık mümkün olmadığmı açıkladı. • Pupi Avati ii testımone dello sposo\ Daniele Cipri ve Francesco Maresco Toto che vissedue ıolte' ve Roberta rorre 'Tano da morire' isimli filmleriyle 48. Berlin Film Festivali'ne karılacak olan Italyan yönetmenler. Festival'l 1-22 Şubat tarihleri arasında serçekleştirilecek. • James Brown ın başı dertte. Soul müziğin babası olarak bilinen 64 yaşındaki Brovvn, tabanca ve mariyuana bulundurduğu için tutuklandı. Brovvn, mariyuanayı gözlerindekı bir hastalıktan dolayı gelışen rahatsızlıklannı hafifletmek için çok az miktarda içtiğini belirtti. A—^.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle