19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 ARALIK1998 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Avusturyalı yazar Barbara Frischmuth, bir dizi okuma günü düzenlemek üzere Türkiye'deydi ^Toplnın, renlderirıi algdamalı' Avrupa Oscarları En iyifilm ödülü 'Yaşam Güzeldir'in LONDRA (AA) - Avrupa Film Ödülü'nü Roberto Benigni'nin yönetip oynadığı ttalyan filmi 'Yaşam Gözeldir' kazandı. Avrupa Fiim Akademisi, ttalyanca ismi 'La Vha e Befla' olan filmin yönetmen oyuncusu Roberto Benigni'ye en iyi erkek oyuncu ödülünü verdi. Film, geçen mayıs ayında yapılan Cannes Film Festivali'nde de Büyük Jüri Ödülü'nü almıştı. Yanşmada, En İyi Avrupalı Kadın Oyuncu Ödülü'nü ise 'Mdeklerin Riiya Yaşamı' adlı Fransız filmindeki rolleriyle Elodie Bouchez ve Natacba Regnier kazandı. tsveçlı Stellan Skarsgard ise 'Amistad' ve 'Good VVill Huntiııg' filmlerindeki performansı dolayısıyla 'Dünya Sinema ÖdüOeri tçinde Avrupa Başansı' ödülünü kazandı. Adrian Biddle ise 'The Butcher Boy' adlı Irlanda filmindeki başansıyla En İyi Avrupalı Kameraman seçildi. Yarışmada, Ingıliz aktör Jeremy Irons'a ise Avrupa Film Akademisi Özel Başan Ödülü verildi. 'Sliding Doors' adlı Ingiliz filminin senaryosunu yazan Peter Hovritt ise En İyi Avrupalı Senaryo Yazan Ödülü'nü aldı. Avrupa Dışı En fyi Senaryo Ödülü ise 'The Truman Shtm'u yöneten Avustralyalı yönetmen Peter Weir'a verildi. Avrupa Eleştiri Ödülü, 'Bure Baruta' adlı filmi için Sırp yönetmen Goran Paskaljeviç'e, Avrupa Kısa Film Ödülü Fransız ' yönetmen Marie Taccou'nun 't!n Jour'una giderken, Avrupa tlk Film Ödülü'nü Danimarka fılmleri 'The Celebration' ile 'La Vk? Revee Des Anges' aldı lar. Ingiliz aktris Kate WInslet'Tîtanic' filmindeki rolüyle halk tarafmdan belirlenen En iyi Avrupalı Aktris Ödülü'ne değer göriildü. FECİRALPTEKİN Avusturyalı yazar Barbara Frischmuth. Gazi Cniversite- si, Mersin Üniversıtesi, Anado- lu Üniversitesı, Istanbul Üni- versitesi. Marmara Üniversı- tesi ve Avusturya Lisesi'nde okuma gürderi gerçekleştirmek üzere Avusturya Kültür Ofi- si'nin davetlisi olarak geçen ay Türkiye'yegeldi. 1941 yılında doğan, Türk ve Macar dıllen üzerine eğitim gören Frisch- muth, Türkiye'de Alevi ve Bek- taşi kültürlerine olan ilgisiyle tanınıyor. Çağdaş Avusturya edebiya- tına roman ve öykü türünde önemli yapıtlarkazandıran ya- zann Güneşte Gölgenin Yoko- luşu, Geçişler(Öyküler). Pem- be ve Avrupalılar adlı kitapla- n Türkçeye çevrildi. Yapıtlann- da Doğu-Batı karşılaştırmala- rı üzerinde duran Frisch- muth'un yeni romanı da Anna ve Hikmet adlı kahramanlann öyküleri çerçevesinde yaban- cı kültürlerin kritik aynmlan- na ışık tutuyor. Frischmuth'1a, Istanbul'da bulunduğu süre için- de görüştük. - Siz, 'Türkçe benim ilk aş- kım' dediniz hep. Türkçe ik nasl tanış- tınız? Etrafı dağlarla çevrili bir Avusturya köyünde doğup büyüdüm. tnsan yılla- nnı böyle bir yerde geçirince ister is- temez uzaklara gitmeyi düşlüyor. Bir de çocukluğumda 1001 Gece Masal- lan'nı hayranlıkla ve merakla okudu- fumu anımsıyorum. Liseyi bıtirdikten sonra Arapça. Farsça. tbranice ya da Türkçe okumak ıstedığıme karar ver- dim. Ünıversitede Türkçe ve Ingilizce öğrenmekle başladım işe. Türk dili üzerine çalışan çok az öğrencı vardı ve 1. dönemin sonunda aldığım burs- la Türkiye'ye geldım. 1960'm o en ger- gin döneminde tstanbul'daki üniversi- teler kapalıydı. Öğrenim görebilece- ğim tek üniversıtenın Erzurum'da ol- duğunu öğrendim. Erzurum'da 1 yıl Türkoloji okudum. Her şey çok güzel- di. hem hocalanm hem de kent halkı beni destekledi. -Türk dilinitaıumakne gibi ufiıklar actısize? levi ve Bektaşi kültürlerine olan ilgisiyle tanınan Barbara Frischmuth, her ülkede, farklı siyasi görüş ve dini inançlara sahip insanlann bulunduğuna dikkat çeİtiyor. Frischmuth, toplumun içinde var olan değişik renkleri algılayabilmesinin çok önemli olduğunu, Türkiye'de de bu renkliliğin artık algılanmaya başlandığını belirtiyor. RADYO-TELEVIZYON AYLIK HABER YAYIN DERGİSİ % Ciddiyeti t ve J kalitesiyle Başlangıçta bana çok yabancı gelen Türkçeyi zamanla öyle beğendim ve sevdim ki, benzeri bir dil olan Macar- ca üzerine çalışmaya karar verdim. Bir yıl da Macaristan'da yaşadım. Viya- na'ya dönüşümde Macarcadan bir ki- tap çevirisi yaptım. Türkoloji, Iranis- tik. Arabistik ve lslam bilimi üzerine çalışmalanmı sürdürdüm. 'Anadolu'da Alevi olmak-.' - Peki Alevi ve Bektaşi kültürlerine olan Ogffiiz nasri gelişti? BırYeniçeri uzmanı olan hocam. te- zimı Bektaşi edebiyatı üzerine yazma- mı önerdi. Ben de yeniden tstanbul'a gelerek gereken kaynaklan topladım. Ancak daha sonra hocam. Arnavut- luk'a giderek orada yaşayan Bektaşi- ler üzerine inceleme yapmam gerekti- ğini de söyleyince tezimi tamamlaya- mayacağıma karar verdim. Yeni bir ye- re gidip farklı bir dil öğrenecek ener- jim kalmamıştı. Ancak Türkiye'den topladığım kaynaklar üzerine çalışma- mı sürdürdüm ve bu birikimin yansı- malan ilk kıtabım 'Güneşte Gölgenin Yokoluşu'nda kendini gösterdi. Alevi ve Bektaşi kültürlerinin spiritüel yönü etkiledi beni. Bu ruhu kendi edebiya- tıma kattım. -Alevfliğin son yıllarda kazandığı po- litik kimlik konusunda ne düşünüyor- sunuz? Türkiye'deki Alevileri çok iyi tanı- mıyorum, ama Viyana'da birçok Ale- vi yakınım \ar. Viyana'da Alevi olmak Anadolu'da Alevi olmaktan daha ko- lay geliyor bana. Avusturya'daki hoş- görü ortamı, Alevilerin asimilasyona uğ- ramadan topluma entegre olmalannı sağhyor. Kendi kimliklerini konıyor- lar. - Alevilik son yıllarda Türkiye'de de konuşulup taruşılabiliyor~. Tabii ki bu çok güzel bir gelışme. Her ülkede yaşayan, farklı siyasi görüş ve dini inançlara sahip insanlar vardır. Toplumun, içinde var olan değişik renk- leri algılayabilmeşi çok önemli. Türki- ye'de de bu renklilık artık al- gılanmaya başlandı sanınm. -1960 yılıyla karşdaştirdı- ğımzda bugün Türkiye'de ne gjbifarkhhklar gözünüzeçar- pıyor? Türkiye'ye ilk geldiğimde nüfus 27 milyondu... Her ge- lişimde ülkenizin biraz daha büyüyüp geliştiğini gözlem- liyorum. Yeni yollar, inşaat- lar beni şaşırtıyor. Eskiden her şey daha rahat ve yavaş işliyordu. Bugün yaşamın bü- yük bir hızla aktığını görüyo- rum. - Kısa bir süreönceyeni ro- mamnızı yayımladmız_. Romanımın adı 'Bir Dos- tun Yazısı' ve öykü Viya- na'da geçiyor. Romamn kah- ramanlanndan Anna, hükü- met adına azınlıklann kay- dedıldiği bir programda ça- lışan bir bilgisayar uzmanı. Ta ki Hikmet'le tanışıncaya ka- dar, sadece görev anlayışıy- la işini yapıyor ve ne yap- makta olduğu üzerine fazla düşünmüyor. Günün birinde Hikmet'le tanışıyor Anna. Ancak, bir Alevi ailesinden gelen Hikmet, kısa süre son- ra ortadan kayboluyor. An- na'ya ise Hikmet'in izini sürmek dü- şüyor. Bu sırada, yine Avusturya'da ya- şayan ve bir hat ustasının kızı olan Se- miha'ya rasthyor Anna. Hikmet'in, Se- miha'nın artık hayatta olmayan baba- sının öğrencilerinden biri olduğu anla- şılıyor... Kitapta hat sanatı ve bilgisa- yar. Doğu-Batı kültürleri karşılaştır- masını simgeleyen birer metafor ola- rak kullanılıyorlar. Romanda, gerçek- te de Viyana'da var olan farklı kültür- lerin nasıl bjrbirlerine kanştıklannı ve birbirleriyle ne gibi ilişkiler içinde ol- duklannı anlatıyorum. - Biraz da yeni çalışmalannızdan söz eder misiniz? Gelecek yılın şubat ya da mart ayın- da bir bahçe kitabım yayımlanıyor. Fo- tograflı. biraz daedebi ve felsefı bir bah- çe kitabı bu. 10 yıl önce. doğduğum kö- ye geri döndüm ve dağlann arasında, 800 metre yükseklikte bir bahçem var artık. Orada güller, çeşitli çıçekler ye- tiştinyorum. Bu benim için bir tutku- yadönüştü. ..*.. r PLASTÎK SANATLAR DERNEĞt'NDEN PROJE - ÎŞ SERGİSt 'Utopya aklın rüyalandır' ABONE OLMAK İÇİN YAZIŞMA ADRESİ TRT Basın-Halkla İlişkiler ve Protokol Müdürlüğü, TRT Sitesi, A Blok, 4.Kat OR-AN / ANKARA Tel: (0.312) 490 11 19 • Fax: (0.312) 490 93 03 Kültür Servisi - Istanbullu sanatse- verler Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde açılan bir ser- giyle plastik sanatlar alanında ürün veren sanatçılann 'ütopyalar'ıyla ta- nıştılar. 'Her sanatçının gerçekleştirmevi düşleyip de gerçekleştiremediği bir do- lu projesi olduğu' fikrınden hareketle l'luslararası Plastik Sanatlar Derneği tarafindan düzenlenen 'Proje-lş Ser- gisL ekonomik, sosyal, politik ya da daha kişisel nedenlerle gerçekleştiril- memiş ya da bugünün teknolojisiyle gerçekleştırilmesi olanaksız projele- rin birer 'proje-iş' olarak izleyiciyle buluşturulması amacını taşıyor. 1997'den bu yana çahşmalan süren sergının Proje Koordinasyon Kuru- lu'ndayeralan FatoşBeykaL,şöyleni- telendiriyorsergiyi: "Biryaııdan 20001i yülann eşiğinde, yeni bir yüzyüa giri- şin tanığı olmanın heyecanı, diğer j"an- dan Türkry e'nin kaotik ortamında sa- natçı olarak yaşıyor olmanın gerçeği arasında sıkışmışken sanatçının, öz- gür yaraösının sınırlannı zorlayan tüm koşuUan kaldırdığnnızda nereye kadar uçabileceğinin bir göstergesidir bu ser- gi-" Sergıde proje-iş olarak tanımlanan işleri yer alan sanatçılar arasında Ad- nan Çoker. Turan EroL Özdemir Ai- tan. Ali Teoman Germaner, Tomur Atagök. Canan Be>kal, Nanc> Ata- kan, Melik tskender, VahitTuna. Mut- lu Erbay. Fethiye Erbaj. Hakan Özer, O. Ferhat Ozgür. Haldun Arsiancan, Selim Birsel. T. Melih Görgün. Erkan Ozdilek. Gübün Orhon bulunuyor. Sanat,fitopya ve ideotoji Serginin açıldığı gün, sergiyle tema- tik bütünlük gösteren bir de panel dü- zenlendi. AH Akay, Canan Beykal ve EmreZeytinoğlu'nun konuşmacı ola- rak katıldığı 'Sanat ve Ütopya' baş- lıklı panelde ütopya kavramı, nesne- ye dönüştürülmemiş yaratılann sanat eseri sayılıp sayılamayacağı, sanat ve ütopyanın ilişkisi gibi konular tartışıl- dı. Panelde ilk sözü alan Ali Akay 'ütopya' kavramını 'ideoloji1 olgu- suyla ilişkilendirererek 'ütopya'nın sözcük olarak Rönesans ve Reform'la, yani moderniteyle birlikte ortaya çık- tığını belirtti. Akay, modernleşme sü- reci zarfında ütopya ve ideolojinin bir- likte ele alınan iki kavram olageldiği- ni anlattı: "tdeoloji, ilk başta var olan, düzenden yana olan veya düzene kar- şı. bu düzeni değiştirmek ya da yenisi- ni getirmek üzere ortaya çıkan düşün- celer sistemine verilen bir ad Ütopya ise var olmayanı, yeri olmayanı belir- leyen bir sözcük. Bu anlamda bir yer- • Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde açılan 'Proje-îş' Sergisi ekonomik, sosyal, politik ya da daha kişisel nedenlerle gerçekleştirilmemiş veya bugünün teknolojisiyle gerçekleştırilmesi olanaksız projelerin izleyiciyle buluşturulması amacını taşıyor. AH Teoman Germaner'in Fatih anıö ön tasanm son aşamasL de ideotojilerin gerçeğin hayali olduğu- nu. yani var olan dü/tnin hayali birsöy- lemi olduğunu iddia edebiliriz. Halbu- ki bunun bir karşırj olarak iitopy ayı da tam tersine hayali olanın gerçekleşti- rilmeye çahşüması olarak düşünebiü- riz." " Canan Beykal ise bir yapıtın elle tutulur bir nesneye, bitmiş bir yapıta dönüştürülmediği için gerçek dışı sa- yılıp sayılmayacağının çok iyi düşü- nülmesı gerektiğıni söyleyerek 'sana- tm zihindetasanmlandığı' gerçeğinin diğer pek çok sanat dah için kabul edilirken nedense plastik sanatlann bir nesneye tekabül etmesi fikrinin hâkim olduğundan yakındı. Böyle bir yaratının basansızlığına hüküm veril- diğini söyleyen Beykal, "Busergiger- çekleşmemiş işlerin sanatçısının. çalış- malannın önemini vurgulamak için iyi bir firsarnr ve serginin de önemi buradadır" dedi. Geçmişe bakıldığında gerçekleş- memiş, gerçekleştirilmemiş, gerçek- leşmesi istenmemiş ya da gerçekleş- mesine gerek olmamış pek çok tasa- nmla karşılaşıldığına değyıen Bey- kal, sanatçının bilinçli olarak gerçek- leştirmekten kaçındığı. olanaklar el- vermediğinden uygulanmasını daha sonraya ve başkalanna bıraktığı ve daha gerçekleştirmeye zaman bula- madan devlet otoritesiyle yanda kesi- len ütopyalan, işleri olduğunu dile ge- tirdi. Beykal, sanatçının kendi labora- tuvannda yarattığı bütün formüllerin uygulanmasırnn mümkün olmadığı- nı, ancak keşfedilmesinin zorunlu ol- duğunu vurguladı: "Bir sanatçı labo- ratuvarmdaki bitmek tükenmek bflmez çalışmalannı sürdürüyorsa ve buna direniyorsa. bundan birilerinin habe- ri yoksa bik. gerçekleşmemiş adı veri- len bütün çalışmalan gerçektir. Sanat- sal anlamda hiçbir kayıplan yoktur." Konuşmasına Octavio Paz'ın 'Ütop- ya aklın rüyalandır' sözleriyle son veren Beykal'dan sonra söz alan Em- re Zeytinoğlu da sanat yapıtınm ileri- ye yönelmesi olgusunu anlattı. Yapı- tın var olduğu müddetçe izleyicinin kendisine yükleyeceği anlanüara ka- pısını sonuna kadar açık tuttugunu be- lirten Zeytinoğlu, ütopyamn da için- de bulunduğumuz zamandan daha ile- ri zamanlara gönderme yaptığını söy- ledi. Sanatın ilerisiyle ilişki kurarken bir tuzak da yarattığmı söyleyen Zey- tinoğlu'na göre bu tuzak sanatın ken- di önüne koyduğu 'heder: "Sanatın durumu, karşısma koyduğu hedefleri astnak üzerine kurubnuştur. Bir slalom- cu gibi hedeflerin yanından geçerek aşmak zorundadır. Doğuş aşamasın- da sanatyapıtı yaratıcısını terk eder ve her anlama kapı açar. Buradaki has- sas nokta. sanat yapıtmın ilcridc ken- disine yüklenecek anlamlara kapı aç- ması ve onlan bekiemesi. Sanat yapı- tı böylece sürekli olarak ileriye hare- ket edecektirT BUAŞAMADA ŞUKRAN KURDAKUL Bir Haklılık Savaşçısı Esat Adil Müstecaplı En azından yüz kişiye yakın bir topluluk vardı karşı- mızda. Çoğu kırk yaşın üzerinde gorünüyordu. Gözlerdeki ışıklardan karanlığa alışmamış insanlar olduğunu se- zinliyordunuz. Dilimın ucuna ozanın "tükenmeyiz kırmağ ilen" di- zesi geliyor. Biryanımda yıllann Zitini Anadol'u, ibrahim Bala- ban'ıGüngör Gençay'ı. Bıryanımda Esat Adil'ın de- ğişik evrelerindekı yazıian, krtapçıklan. yayınları üzerin- de çalışan ıkı araştırmacı-yazar: İbrahim Oluklu ve Ca- fer Vayni. Eskimeyen eskınin yenıye yansıması, yeniyle buluş- ması az mutluluk mu? Adil ve Müştak Müstecaph'nın ortak çabalanyla 28 Kasımgünü Izmıt'te düzenlenen Esat Adil'ianmatop- lantısından söz edıyorum. 194O'lı yıllarda kendini demokratıkleşme savaşımı- na adayanlardan biriydi Esat Adi! Müstecaplı. 4 Aralık 1945'te geri bırakılmış okumuşlann. basıme- vini yıktıklan Tan gazetesindeki yazılanyla tantdı ilerici kamuoyu onu. Sonra nice özveriyie yaytmını sürdürdüğü Gün (1) der- gısindeki başyazıları ve Türkiye Sosyalist Partisi'nin başkanı kimliğiyle. Kendimızden mı gızleyeceğiz? Hukuku egemenliklenni koruma aracı olarak kutta- nan iktıdar kabadayıları. Marksıstlere vuruyorgösterip demokratıkleşmenın önünü kesme çabası içindeydi andığım yıllarda Kafalanndakı "model" güdümlü demokrasi. Birden fazla partı kurulması yasağı kaldırılmış, sos- yalistlerin örgütlenmesi ceza yasasındaki 141-142. maddelere aykın eylemlerden sayılıyor. Işçi sınıfının kâğıt üzennde sendıka kurma hakkı var, gnev hakkı yasak. Basının ne denlı özgür olduğunu, Marko Paşa'y' Ç»- karma savaşımı veren Sabahattin Ali'nin, Aziz Nesin'in, Rrfat llgaz'ın yaşamöykulennden bılıyoruz. Sabiha Sertel'in Tan'dakı koşe yazılarının başlığın- da kullandığı ıkı sözcük somutlanarak "Damokles 'in kı- lıcı" gibi, düşün ve edebiyat adamlannın kafalan üze- • rinde sallanıyor: "Zincirii Hümyet." Bizim kuşak, Esat Adil'ı hukukun zıncire vunılama- yacağını savunanlardan bm olarak tanımtştı. Güncel olum- suzlukların ülke geleceğınde yaratacağı tehlikeleri gö- rüyor, önleme yollannı arıyordu. Okuyacağımız satırian Gün dergisınin 10 Nisan 1946 tarihlı sayısından alıyorum: "Içımizde hâlâ şark skolastısızmını dinltmeye çalı- şanlar var... Köklen Mekke, Kudüs, Vatıkan'a ve dal- lan denızler arası ülkelere yayılan bu zakkum ağacının gölgesınde, artık uyutulmak ıstemıyoruz." Çağdaş hümanızma ılkelennı yaşama geçirecek yd, demokrasi yoludur, Esat Adil'e göre. Ancak iki tür demokrasi anlayışı görülüyor dünya- mızda. Birincisi "sıksık faşizm arazı gösteren, zümre üstün- lüğüne, iç ve dış sömürûye elvenşli" demokrasi anla- yışı; ikincisı soyut haklann yetmediği, haklan kullanma olanağı drtammtn yaraMdıgı, "azltğın değil, geniş halk kitlelerinin çıkartannın temsil edilmesini güvence altı- na alan" demokrasidir. (1 Temmuz 1946) Balıkesır Halkevi Başkanı olduğu 1930'lu yıllarda başlayan düşün yaşamı, iki ana kaynaktan besleniyor Esat Adil'in: Demokrasi ve sosyalızm... Sosyalist Kültür Ansiklopedisi'nin adına ayırdığımız bölümünde şu satırlarla anlatmıştım bu iki temel amaç doğrultusundakı düşün adamını: "Esat Adil, özellikle Gün ve Gerçek'te yayımladığı yazılarda Türkiye halkının sosyalist harekete nasıl sa- hip çıkacağı, işçi sınıfının sosyalist öğretı doğnıltu- sunda örgütlenmesi koşullannın nasıl yaratılacağı so- rulanna yanıt aramış, ulus, ulusçuluk, demokrasi, an- ti-demokratik yasalar, sendikal hareket konulannda görüşler ileri sürmüştür." Birkaç kez cezaevlerıne kapatılmasına karşın yaşa- mının sonuna değın bu duşüncelerınden kopmadığı- nı biliyoruz. Yazıian ve kitapçıklan demokrasıye geçiş dönemi- nin vazgeçilmez yaprtlan arasındadır. Tüm çalışmalannın yeniden basılarak günümüz oku- runa kazandınlması dileğiyle anısına saygılar sunuyo- rum. (1)Gün: Haftalık kültür veaktüalitedergisi. Esat Adil Müstecaplıoğlu yönetımınde 3 Kasım 1945te çıkan ilk sayısında Cami Baykurt (Sulh ve Türkiye), Esat Adil {Kül- tür Hümyet), Sabahattin Ali'nin (Cıgara) adlı öyküsü, Aziz Nesin, Hasan Tannkut, Lütfıye Güçlü vb. yazıian yer al- dı. Sonra Mustafa Börklüce, Hüsamettın Özdoğu, Sa- ıt Faik Abasıyanık, Rıfat llgaz. Oktay Akbal, Fethi Gi- ray, Asım Sarp (Kemal Sülker'in takma adı). Attilâ ilhan (Marianne) şiıri (sayı: 24,1945). Sabahattin Batur, Ra- uf Mutluay, Şerif Hulusi (Sulh Emrinde Fransız Düşün- cesi, sayı: 25), Sabri Soran, Kenan Tokal dengide sık yazan kalemler arasında göründüler. Dergı 14 Aralık'ta çıkan sayısını izleyen günlerde Istanbul Sıkıyönetim Komutanlığı'nca kapatıldı. Aya İrini'de renk ve ses bir arada • Kültür Servisi - Anıtlar \ e Müzeler Genel Müdürlüğü. Ayasofya Müzeleri Müdürlüğü ve Avusturya Kültür Öfisi işbirliğiyle Cumhuriyetin 75. yılı kutlamalan çerçevesinde düzenlenen 'Farb Klang Raum'Renk Ses Mekân' başlıklı gösteri bugün Aya trini Kilisesi'nde saat 19.00'da gerçekleşecek. İlk olarak 1994'te Yerebatan Sarayı'nda Istanbullu sanatseverlerie buluşan gösterinin mimarlan besteci Günther Zechberger ve ressam Gerald K. Nitsche. Kültür Bakanı Istemihan Talay ve Avusturya'nın Türkiye Büyükelçısi Ralph Scheide'nm hımayesmde gerçekleşecek programda Zechberger'ın Aya Irini için özel olarak bestelediği 'Ka-non' adlı yapıtı. Nitsche'nin dia projeksiyon gösterisi eşlığinde Tiroler Ensemble Für Neue Musik topluluğu tarafindan yorumlanacak. (223 34 69) SİNEMA- TARİH BULUŞMASI'NDA BUGÜN • ALKAZ.\R StSTM^Srnda saat 12.00'de 'Kuşatma Ahında Aşk', 14.30'da 'Kaçış'. 16.45 te 'Kâğrttan Kafalar'. 19 00'da 'Grev', 21. 30da 'Parti veKonuklar' izlenebılir. (293 24 66) M BEYOĞLL SİNEMASI'ndasaat 12.00'de 'Bellek', 14.30'da 'Kurtuhış', 16.45'te 'KusursuzÇember'. 19. 00 da 'Uzun Gölgeler" ve 21 30'da 'Dehşet Yıllan' yer ahyor. (251 32 40) • AKADEMİ ISTANBlIL'da saat 10.00'da Düşman YoltanKesti', 12.00de 'KarartmaGeceterT. 15.00'te 'Taş YıDan'. 18.00'de 'Tibet'te Yedi Yıl" ve 21 OO'de 'Kundun' gösterilecek. (251 74 84) • BORUSAN KÜLTÜR MERKEZfnde 14.00'te 'Cemal Reşit Rüy\ 14.30 da 'Andre Malraux-Büjük Yaşam' ve 16.00'da 'Gabriel'in Düşû' ızlenebilir. (292 06 55)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle