23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5ARALIK1998CUMAP OLAYLAR VE GORUŞLER Hijos'lar ve Cumartesi Anneleri AYDEVAYBAY "Bır ülkenın demokratik esasla- ra göre işleyebilmesinin gerekli şartlarından biri, bireylere ba- rışçıl amaçlarla toplanma hak- kının tanınmış olmasıdır." (*) B izim Cumartesi Anne- leri'nin Galatasaray Li- sesi önünde 175 hafta- dır yaptıkları sessiz protesto eylemi, neden- se bazılannın husume- tini çekti. Polis gücü kullanarak, bu masum ve olaysız hafta sonu toplan- tılan, zaman zaman gerekli olduğu kuşkulu şiddete de başvurularak kaç haftadır engelleniyor. Son olarak, polis yine toplantı yapmak isteyen- leri güç kullanarak dağıttı ve birçok kişiyi de gözaltına aldı. Anlaşılan o ki, bu engelleme işle- mi sürüp gidecek. Çetelerin perva- sızca cirit attığı, adam kaldırdığı, katlettiği iilkede, yüz kişilik birtop- lulugun bir küçük meydanda sessiz sedasız birkaç saat oturup, kaybol- duğunu söyledikleri eş ve çocuklan için protesto eyleminde bulunmala- nna hoşgörüyle bakılmayacak, eski dille müsamaha edilmeyecek. Bu eylemüı esin kaynağının, Ar- jantin'de, cunta yönetimi sırasında kaybolanların annelerinin yaptığı toplantılar olduğunu biliyoruz. Ka- yıp Anneleri denilen kadınlar, Bu- enosAires'in Mayo meydanında top- larup, 1976-83 yıllan arasındaki Cun- ta rejimi döneminde kaybolan 30.000 kişinin hesabını soruyorlar. Cunta mensupları, sonraki sivil yönetim döneminde kendileri için kovusturma bağışıkhğı yasası çıkart- tıklarından, kanunen herhangi bir so- rumluluk taşımıyorlar. (Bizim darbe- cilerin 82 Anayasası'nın geçici 15. maddesıyle kendilerine sağladıklan dokunulmazlıkzırhıgibü). Amaan- neler, o dönemin kıyımlannın toplu- mun belleğinden çıkmaması için her hafta toplanarak çocuklannın, eşle- rinin hesabını sormaya devam ediyor- lar. Askeri kesim, sonuç itibanyla ken- di mensuplanna yönelik sayılabile- cek bu eylemlere karşı fazla bir tep- ki göstermiyor. Anlaşıldığına göre yaşlan olduk- ça ilerlemiş olan analann bir süre sonra nesillerinin tükeneceğJ hesabı- nı yapıyorlar. Ne ki, kayıp anneleri- nin 20 yıldır sürdürdükleri bu eyle- me şimdilerde yeni bir boyut eklen- di: Geçen yıl, yaşlan 15 ile 30 ara- sında olan gençler, ana-babalannın (ebeveynlerinin) eylemlerini ölün- ceye kadar sürdüreceklerine yemin ederek bir araya geldiler? Bunlara Hijos deniyor, bu sözcük, unutnıa- ya ve suskunJuğa karşı adaiet ve bir- lik arayan çocuklar'dan oluşan der- neğin adı. GeçenJerde Buenos Aires'te 100 ki- şilik bir genç grubu soytan kılığına girerek, ellerinde davullar, boyalar ve duyuru kâğıtlan ile Floresta semti- nin caddelerinde yürüyüşe geçerek gösteriye başladılar. Hedefleri, 1976-1983 yıllan ara- sında Cunta tarafindan o gözaltına alı- nan kişilerin toplandığı Bel Olimpo denilen bina idi. Bel Olimpo, aske- ri rejim sırasında işkence merkezi olarak da kullanılıyordu. Gösterici- ler binanın karşısına bir ses düzeni kurarak "Haydi, murga başlasın" anonsunu yaptılar. Murga, cunta re- jimi zamanında yasaklanmış olan karnaval dansı idi. Çevreden 200 ka- dar kişı de hemen soytan kılığında- ki eylemcilere katıldı. Binayı koruyan polis, göstericile- re müdahale etmeden hareketsiz bek- lemede idi. Ama bu arada çevrede- ki binalann tepesinden, eylemcileri video ile filme almayı da ihmal et- miyordu. (Bu film çekme işinin, yal- nız Arjantin'de değil benzer ülkeler- de de, 'zanıanı gelince görürsüniiz' anlamında, aba altından sopa gös- terme amacıyla yapıldığı malum- dur). Genç eylemciler bir sûre son- ra, gözaltı binasının girişine yaklaş- tılar; bu arada aralanna 10-12 de ka- yıp anası katılmıştı. Çevrede toplanan kalabalık, anrıe- ler ve medya da işin içine kanşınca, polis gıriş İcapısına yaklaşan eylem- cilere karşı harekete geçemedi. Eylemcilerin elindeki birposterde kocaman harflerle "Çahnankızveer- kekkardeşJerimiziistiwruz''yazılıy- dı. Eylemciler, daha sonra yüksek sesle çalınan murga müziğinin eşli- ğinde, cunta döneminin işkenceci elebaşlannın oturduğu zenginler sem- tine yöneidiler. Eylem geç vakitlere kadar olaysız olarak sürdü. Bu eylemi düzenleyenler Hijos 'un oluşum gerekçesini de şöyle açıklı- yorlar: "Amacımız, ebeveynimian tiikendiği yerden, eylemi aralıksız sürdünnektir." Bu amaçla sokak lev- halan asıyorlar, duvarlan boyuyor- lar, posterler, broşürler dağıtıyorlar. Bütün bunlara karşı polisin ciddi bir müdahalesi de olmuyor. Hijos'lann bu araçlara başvurarak halka iletmek istedıkleri mesaj şöy- le özetleniyor: "OianJan asla unut- ma ve ileride de böyle bir vahşetie tekrarkarşriaşmakistemivorsan şim- diden uyanıkol!" Bu ileti (mesaj), sanınm bizim için de geçerli bir anlam taşıyor: Cumar- tesi Anneleri aradan geçen bunca za- mandan sonra, yitirdikleri çocukla- nnın, eşlerinin ve yakınlannın geri dönmeyeceklerini biliyorlar. Ama bunu bile bile, yine de toplanıp, ka- yıplannın hesabını sormaya devam ediyorlar. Bu ısrarlı tutumlarıyla tıpkı Ar- jantin'in Hijos'lan gibi, kendi halk- lanna, özdeş bir mesaj veriyorlar: "OlanJan asla unutma; tekrarolma- ması için uyanık oJ!" (*) Ankara 3. Asliye Ceza Mahke- mesi Yargıcı Sayın ŞenerPeker'in Kı- zılay 'da gösteri yapan öğrenciler hakkında verdiği aklama (beraat) kararının gerekçesinden. EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Adayım Erdal İnönü Çankaya'ya kim çıkacak? Yokuşu değil, cumhurbaşkanıyla görüşmek için değil... Cumhurbaşkanı seçimlennin ne büyük güçlükler- le, gecıkmelerle gerçekleştırildiği hepimizin hatınnda. Atatürk, inönü, Bayar, Gürsel, Sunay bu göreve ko- laylıkla seç/ldiler. Herhangı bır engel yoktu önlerinde. Böyle tartışmalı engeller çıkaran da yoktu. Korutürk ün ne denli uğraşlarla seçildiğini birdü- şünün! Bu göreve Orgeneral Gürler'in getirilmesi bekleniyordu. Ne var ki yine o cuntanın önemli bir ki- şisi Orgeneral Batur'un karşı çıkması, böyle bir dav- ranıştan güç alan AP ve CHP liderierinin ortaklığıyla Cumhurbaşkanlığı'na emekli Oramiral Korutürk se- çilebilmişti. Açık söylemek gerekir, Korutürk ömek bir cumhurbaşkanlığı yaptı. Dengeli, yansız, ama Ata- türk ilkelerine sıkı sıkıya bağlı bir süreç... Yedi yılı bi- tirir bitirmez de Çankaya'dan kaçarcasına aynldı.. Sonrasını bır düşünün? TBMM'de turlar turian iz- ledi, sayısız oylamalar, kulisler, çalışmalarl. CHP'nin adayı Muhsin Batur, az kaldı gereken oy sayısını buluyordu. Ama CHP içindeki hizipler bunu önledi. Günlergeçtikçesinırlerbozuldu, umutlarkesildi. Ko- rutürk'ün seçiimesınde işbıriiğı yapan Ecevrt'le De- mirel bu kez bir türlü anlaşamadı. Sonunda?.. So- _ nunda olan oldu!.. 12 Eylül olayının başlıca nedenı Türkiye'nirt aylarca bir cumhurbaşkanı seçeme- mesi, Meclis'teki partiler, li- derler arasındaki kavganın bir anlaşmaya varacak gibi görünmemesidir, desek hiç deyanlış olmaz... Cuntanın başı Kenan Ev- ren, bir süre Devlet Başka- nı olarak görev yaptı. Ne ana- yasa, ne TBMM! Tek başı- na, dört arkadaşıyla tam bir egemenlik 1 .. Derken, 82 Ana- yasası'nın oylamasıyla yedi yıllığına Çankaya konuklu- ğu!.. Ardından Turgut Ozal, da- ha sonra da Süleyman De- mirel!.. Herikisi de Meclis'te- ki üyelerin tüm oylanyla de- ğil. çoğunluğu sağlayacak kadar bir oyla seçildiler. 2000 yılında yeni bir cum- hurbaşkanı seçeceğiz. Söy- lentiler var, 18 Nisan seçim- lerinde en çok oyu alan par- tinin lideri cumhurbaşkanlığı- nın adayı olacakmış! En çok oy! Bakarsınız birinci gelen parti yüzde yirmi beşı aşama- mış! Yeni cumhurbaşkanı azınlığın oylarıyla seçilebilir mi? Hele adaylar Bayan Çil- ler ile Bay Yılmaz olacak- sa.'.. Kamuoyu önünde türlü açılardan gölgelenmiş, kar- şılıklı anlaşmalarla Yüce Di- van önüne gıtmekten kurtul- muş, adaiet önünde hesap vermeleri istekleri sık sık di- le getirilmiş politikacılar na- sıl olur da Türkiyemizin do- kuzuncu cumhurbaşkanı ote- bilirler? Toplumda saygın bir yeri olan; laik, halkçı, demokrat bir kişiliğe sahip, bu yüce göre- ve getirilmesini sağduyulu her yurttaşın kabul edebile- ceği kişileryok mu? Onlan ilk genel seçimde Meclis'e ka- zandırmak niye düşünülme- sın? Bir ömek isterseniz, Sa- yın Erdal inönü'yü gösteri- rim. Kültür, bilim hem de po- litika dünyasında belirli düzey- lere ufaşmış İnönü (ki CHP'nin de onursal başkanıdır) CHP listesinden milletvekili seçti- rilse Çankaya'ya yakışan bir aday olmaz mı diye düşünü- yorum (ki anayasanın 101 'in- cı maddesi gereğince İnönü milletvekili olmasa da cum- hurbaşkanlığına aday gös- terilebılir). Sanırım okurları- mın çoğu da böyle bir öne- rryi yerinde bulacaktır. Bir kez daha cumhurbaş- kanlığı seçiminde içinden çı- Wmaz durumlara düşmeme- nm, yeni 12 Eylül çıkmazlan yaratmamanın çaresini şim- dıden düşünsek iyi olmaz mı? TARTIŞMA •) r.>;iı t Türban Eylemcileri ve Polis S"~>i eçen M ' günlerde • • yurt ^L 1 çapında ^ ^ ı^* yapılan türban eyleminde "demokrasi, insan haklan, özgürlük" gibi evrensel istekler dile getirildi. Polis, binlerce insanı dağitmadı ve eylemcilerin tüm ülkeye seslerini duyunnalanna yardımcı oldu. Oniversitelerde türbanın serbest bırakılmasını isteyen bu eylemciler yalnızca kendi inançlarının gereğini yerine getirmek istiyorlar. Başkalannın dini inançlan onlan hiç ilgilendirmiyor. Demokrasi diyorlar... Peki bu nasıl demokrathk? Örneğin ortaöğrenimde din derslerinin zorunlu olması, onlann demokratlığına ters düşen bir durum değil. Ögrencinin mezhebi, psikolojik durumu, inançlara bakış açısı, kendisinin ya da ailesinin isteğinin ne olduğu önemsiz, içeriği belli din dersini ille de alacak. Demokrathk adına "Türban zulmü sona ersin" diye haykıran şeriatçı "Ben din dersi almak istemiyorum" deme hakkı bile bulunmayan öğrenciye sinsice gülüyor. Yann ülke yönetimini ele geçirse "Ben türban takmak istemhorum" diyen bir kadına da demokrathk adına el uzatır; agzını kapatmak için. Bu eylemciler sözüm ona insan haklarına saygıh. O kadar saygılılar ki, inançlan onlannkiyle örtüşmeyenleri öldürebilirler. Yobazın yaşama hakkına verdiği değeri, Sıvas'ta acımasızca vahşileşerek canlanmızı alırken yüzüne yansıttığı caniliğinde gördük. Savunmasız insanlann bulunduğu bir oteli yakabilen düşünce, bugün Ortaçağ karanlığinı, insan haklan diye sunuyor. Tüm aydınhk düşünceli insanlan, Madımak'taki gibi savunmasız bırakmak için!.. Peki, polisin, yalnızca bu isteklerini dile getiren türban eylemcilerine hoşgörüsü şaşırtıcı mıdır?"75yıllık zulüm sona ersin" diyerek devlete tümüyle karşı olduğunu açıkça dile getirenlere, polisin bu kadar hoşgörülü davranmasma kızanlar oldu. Aslında bunda garip bir şey yok ki. "İnsan haklan. demokrasi, özgûrlük" kavramlannı polisin önemsemedigı mi ^ düşünülüyor yoksa. Hiç şüphe yok, uygar dünyanın kabul ettiği bu ilkelere bağhhkta; yıllardır sağ iktidarlann güdümünde olan polisler. türban eylemcilerinin bile çok ötesindeler. Görevlerini yaparken de bu bilinçle hareket ediyorlar. Başka türlü olsa, türban eyleminden daha bir gün sonra, solcu üniversite öğrencilerini yerlerde sürüklerler mi? Can Gazalcı Hacettepe Üniversıtesi lngiliz Dil Bilimi Ögrencisi 1 ErKesın gozu "Bellona" Çizgisiyfe, kaHtcsiyfe herkes'ın tercıhi Bellona Kanipercn şimdi kaçırılmayacak kampanya avantajlanyla sizi bekliyor. Pcşin fiyatına l+4taksit »Özcl indirîm II aya varan vadeler *Eve teslim 0 800 361 8986 Bu kampanya, T.C. Sonayi Bal" 01.12.1998 tarihi itiboriyle b 21940 scyıb tebnğ hukumleri.ne uyqun olarak yapıimaktadır. , O.S.8. 8Cd.No. 14 38070 <ayseri PENCERE Güç ve Hak... 12 Mart'tn alacasında MaltepeAskeri Tutukevı koğuşu!.. Sıcak çaylarımızı yudumlayarak içı ruz; Sabahattin Eyuboğlu: - llhan, diyor, insanlığın karanlık günleri ne manbastınr?.. IkmciDünya Savaşı'nda Hitler zansaydı, Nazi egemenliği Avrupa'da kaç yıl. recekti?.. Yüz yıl mı, binyılmı?.. Kim bilebilir': İlk bakışta abartmalı görünen bu sözleri unutn dım; demekAvrupa'dasonucu "güç'saptamı öyle mi?.. Uluslararası ilişkilerde güçlü olma hakfı olmak arasındaki bağıntı nereden kaynak nıyordu?.. Konu derin, iskandili ne kadar sarkıtsan, dib bulmak kolay değil. • Ancak, "güç kuramı"r\\ biz yeniden var oluş t rihimizde yaşayarak öğrendik. Osmanlı yenilgiye uğradığında önüne "SevrArı laşması" konmuştu. Kurtuluş Savaşı'ndaki yengr le "Lozan Antlaşması" imzalandı; uluslararası hı kukta zor gücü, sonucu belirliyordu. Peki, bugünlerde Sevr edebiyatı neden ilmik i mik yeniden örülüyor?.. Kimileri diyor ki: "- Türkiye'de 'dış dünya korkusu' var. Oysahiç bir devlet ya da hükümet Sevr'i ağzına almıyor;içet de ise 'Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur' pro pagandasıyla ülkemiz Batı'dan kopanlıyor, Avru pa'dan uzaklaşıyor." Doğrudur... Ancak bir yabancı hükümetin Sevr'i ağzına al ması olanaksızdır; işin o yanı örtülü kalır; Batı'dî konuşanlaryalnızhükümetlerdeğildir;Avrupa'da- ki gidişatın rotası mide bulandırıcı... Batı bir kez daha aldanıyor. • Batı -Amerika ve Avrupa- Doğu'ya nasıl bakar?.. Elimizde yakın ve çarpıcı bir ömek var. Batı, pet- rol coğrafyasındaki çıkarlarını sürdürmek için İrak'a silah satıp Bağdat'ı ıran'ın üzerine sürdü. Tam se- kiz yıl süren ve bir miryon can kaybına mal olan sa- vaşı seyretti. Irak, Kuveyt'e saldınnca aynı Batı ayaklandı, Bağdat'ın üstüne çullandı. Islam dün- yası hem bir milyon insanını yitirdi, hem de Müs- lümanlar silah almak yolunda paralannı Batı'ya akrttılar. Amerika, savaş harcamalannı Suudi Ara- bistan gibi petrol zenginlerinden çıkardı. Batı bu... Avrupa'nın ya da Amerika'nın, Türkiye'ye, Iran, Mısır, Irak, Suriye'den daha değişik gözle bakma- sı için bir neden var mı?.. • Ancak Türkiye akıllı ve güçlü olursa Batı'nın bi- ze bakışı değişir. Akıllı olmak, Türkiye'nin kendi içinde çağdaş uy- garlığa yakışır insan haklanna dayalı demokratik bir düzen kurmasını öngörür... Güçlü olmak ne demektir?.. Dış destekli PKK, Güneydoğu'da başan kazan- saydı, 'kurtanlmış bölgeler' oluşturacaktı; bu böl- gelerin halkı Ankara'nın yönetiminden çıkacaktı. Ta- sanm buydu. Sevr 'fiilen' gerçekleşecekti. Olağa- nüstü dış destek sağlayan PKK başan kazanama- dı; yenilgiye uğradı. Türkiye başarının ardından Suriye'ye abandı, PKK'nin merkez üssunü buülp l^eden söktü. ,,( ,h ( . •.. t,j§rtt-rf ryi /-t\ Güçbudur. 1 £ l j , . l ( ^ Apo kaçtı. Avrupa'ya sığındı. Avrupa şimdi "Anadolu'dakiPKKyenilgisinima- sada telafi etmek" için çabalıyor; insan haklan si- lahını etnik savaşın siyasettesürdürülmesi için kul- lanıyor; gözü öyle dönmüş ki, neredeyse terör ol- gusunu bile gömnezlikten gelecek; Avrupa Türki- ye'yi 'Avrupa Biriiği'ne almıyor, ama, Avrupa Bir- liği'nin denetimine almak istiyor. Nesaçmaşey bu?.. Ankara'da Osmanlı Babıâli'si mi var?.. Yoksa Türkiye bir savaşta yenik mi düştü?.. Bu rezilliğe bir son verelim. *J* r Cumhurtyrt ^kitap kulûbûl IMZAGUNy TflKSIM SERGI SALOIUU'NDA Saat:17.00-l9.00 Konuklarımızla söyleşip kitaplarını imzalayacak Istlklal Cad. (Fransız Konsolosluğu yanı) Taksim Tel: 252 38 81/82 BAKIRKÖY 2. SULH HUKUK HÂKİMLİĞt Sayı: 1998-1261 Mahkememize açılan vasi tayini davası sebebiyle; Mahkememızce verilen 1998/1261 esas, 1998/1246 karar sayılı ve 23.11. ] 998 tarihii karar ile Elazıg iii Ağın ilçesi Altunayva köyü cilt: 010/01, sayfa: 31, kütûk: 12'de nüftısa kayıtlı Ömer ile Ümmügülsüm'den olma 14.7.1331 d.lu Hasan Fehmı Erdogan vesayet alttna alı- narak, kendisine aynı yerde nüftısa kayıtlı bulunan Şük- rü ile Meryem'den olma 1926 d.lu eşı Pakize Erdoğan, vasi olarak tayin edılmıştir. Itırazı olanlann yukanda ya- zılı dosyaya müracaat etmelen, aksi takdirde kesinlese- cegi hususu ilan olunur. 23.11.1998 Basın: 62134 Başka Türkiye Yok Haydi Fidan Dikelim ORMAN BAKANLIĞI AĞAÇLANDIRMA VE EROZYON KONTROLÜ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle