19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 ARALIK 1998 CUMARTES OLAYLAR VE GORUŞLER 'Evrim' Karşıtlannın Saldınsı Prof. Dr. IŞIK BOKESOY Y ıllar öncesinde bir TRT muhabiri- nin biraz tazla bilmişlikle yaptığı bir programa. yönlendirici dav etini red- detmem üzerine; beni, "fiklişi ku- le"den inmeye, halkı aydınlatmaya çağırmasını anımsıyorum. Söyle- mevegerek vok, kendisi üeanlaşamadık, ancak "fîl- dişi kule" sözlen hep kulağımda. Ülkemizde akade- misyenlerin. hele tıpla ilgili iseler böyle bir aynca- lıkları olduğunu sanmıyorum. Atatürk Türkiyesi'nin aydınlan oiarak böyle bir hakkımız olduğunu da dü- şünmüyorum. Ancak. birçok benzerim gibi kendi ala- nımdaki uğraşlanmın yanı sıra halkın içinde de ye- rimiz ve görevimız oldugu inancındayım. Bir akademisyen oiarak yıllardır kendi alanım olan tıbbi genetik ile ilgili birçok bilimsel yada top- luma yönelik toplantıya katıldım, yazılar yayımla- dım. Bu girişimlerim benim kazandıgımı sandığım öğretıcilik ve toplumsal sorumlulugumun. gerçek- leştirebildiğim parçalan olmuşlardır. Bir akademisyen oiarak kazançlanma baktığım- da; yabancı bir ülkede pınl pınl gözlerle "hocam" diye yanıma gelen gençler: "Yazjlannızdan sizi ta- nıyoruz" diye güleç yüzle yaklaşanlar, vanıma ge- lip ya da telefon edip "söyİediklerimden yararlan- dıklannı"belirten hastalargörüyorum. Eğerbırile- rine bir şeyler öğretmiş, yardımcı olmuşsam aydın görevimi yerine getirdiğime inanıyor. ülkem için bir borç ödemenın erincinı (huzurunu) duyuyorum. Biraz kişisel gibi de görünse Mîna l'rgan gibi re- korlar kıran bir kitap yazabilir miyim bilemediğim- den öğretici kimliğimin zorlamasıy la bu yazıyla bir gerçeği duyurmak istemekteyim. Ülkemizde gittikçe artan irtica tehlikesine karşı açıktan önlemler geç de olsa alınırken. gizli bir şe- kilde sinsice Atatürkçülügü bile kendilerine siperedi- nen birçevre. yandaşlanyla okul kitaplannda ya da parasız dağıtılan kitap ve yayınlarla bazı zararlı to- humlarekmektedir. Buçevrelerortaçağzihniyeti ile bilim nedir bilmeden. bilimsel laflar ettikleri inan- cıyla girişimlerde bulunmaktadırlar. Bu girişimler herkesin gözü önünde olmaktadır. Yurtdışından ge- tirtilen kişileri büyük bilim adamı oiarak tanıtıp ül- kemizde ağırlamakta ve büyük otelierde "evrim kar- şıtı" toplantılar düzenlemektedirler. Kitaplar ya da broşürler sokaklarda saçılmakta ya da özel posta servisleriyle dağıtı Imakta. gazetelere konu edilmek- tedir. Bu işlerin parası nereden gelmektedir. diye düşününce dolaylı oiarak benim \ e sizin verdiğimiz paralann da bu işlerde kullanılması olasıhğını dü- şünüyor ve bu konuda ne yapılıyor diye merak edi- yorum. Öte yandan bu konuda bilimsel kaynaklann tanık- lığında, evrim karşıtt yaratılışçılar nedeniyle, yapı- lan toplantılara katılanlara ve 2 bin bilim adaminın imzaladığı kamuoyuna duyuru meinini hazırlayan- lara bilinen (malum) çesredekiler kirli iftiralarda bulunmaktadırlar. Aynı gruptaolmaklaonurduydu- ğum arkadaşlanmdan biri sinirlenerek "çokhaksız veuydurmasuçlamaJarda"bulunduk!annısöyledi- ğindekendisine"HakholmaJannımıdili>orsuıı"di- yerek Sokrat'm baldıran zehrini içerken kansına verdiği yanıtı anımsattım. Yukanda sözünü ettiğim olay 1999'a çok az za- man kala günümüz Türkiyesi'nde oluyor. Bu sözü edilen çevrelerin saldırgan tutumlanna ek oiarak bir başka grup ise duyarsızlığını "tşiniz mi vok, bu devir- de bu konulann ele ahnması da ne demek oluyür" diye dile getirmektedir. Bilimselliğin fildişi kulede yaşamak olmayıp bir düşünce, bir yaşam biçimi olduğuna ınananlann Sayıca az olmadıklanna inanıyorum. tlerlemeye, giizel günlere ulaşmak için ülkemizle ilgili "dostve müttefikkTİmizin" siyasal gay retleri (!) ortadayken güçlü olmak; sanat, siyaset ve düşün alanlannda ol- duğu kadar bilimsel alanda da ilerlemenin önüne dikilen her engelin aşılmasıyla olanaklıdır. Bunun için aydın. laik. ilerici kımlik taşıyan ve ülkesini sevenlere "Su uyur düşman uyumaz" özdeyişini anımsatmak istiyorum. EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Nerde Eski Ramazanlar! Benim çocukluğumda ramazan ayı gerçek bir bayram dönemiydi. Hele Şehzadebaşı'nda yaşa- yanlariçin!..Tiyatrolar, sinemalar, kahvelerdolup taşardı. Mahyalar kurulur, oruç tutan da tutma- yan da, camiye çok giden de gitmeyen de bu kut- sal günleri doya doya yaşardı. Kimse karışmaz- dı kimseye! Babam oruç tutar, onu gören ben de isterdım aynı şeyi yapmayı... Cılız, hasta bir ço- cuk olduğum için "Sen tekne orucu tut" derler- di. Yani, sabah, ögle, akşam bir şeyler yemek, bu- nun dışında ona buna. abur cubura el sürme- mek!.. "Nerde o eski ramazanlar" mı demeli? Bize gü- zel görünen belki de kendi dünyamızda duydu- ğumuz biraydınlıktı. Birsevinçti... Softalıklardan, yobazlıklardan, dinsel baskılardan uzak rama- zanlarda yaşadık biz... Sonraları bir şeyler değiş- ti, ya da demokrasi gösterisi dinsel baskıyı güç- lendirdi.Sokakta, kıyıdaköşedeekmekpeyniryi- yerek karnını doyuran, birilerinin sillesine, tokatı- na uğrar hale geldi. O güzel ramazanlann tadı kaç- tı. Bugün size ramazan günlerinize azıcık neşe katacak fıkralar sunmak istiyorum. Özellikle Bek- taşi'lerden... Bilirsiniz Bektaşi, din ulusu Hacı Bektaş Veli'nin yolunda gidenlerin topuna veri- len bir addır. 13. yüzyılda yaşamış, Anadolu'ya Tür- kistan'dan gelmiş, Islamlığı kendine görey yo- rumlamış... Ona ve onun yolunda yürüyenlere göre "Tanrı'ya, tapınmayla değil sevgi ile erişi- lir". "Bektaşi" fıkralarını şiir diliyle yazan Ali Püs- küllüoğlu (Arkadaş Yayınları) kitabının önsözün- de şöyle yazıyor: "Fıkralarında Bektaşi usçu, hoşgörülü, öz- gür düşünceli, sevecendir. Dine ve Tanrı'ya ina- nır, ancak bu iki kavramı kendi çıkarlah amaç- ları için kullananları iğneler. iğneleri batıcı de- ğildir, düşündürücüdür. Gülümsetir kişiyi, da- ha bir hoşgörülü olmaya yöneltir." Şimdi gelelim Bektaşi'nin -ki o anon'ım bir kişi- dir- ramazanla, oruçla, namazla ilgili fıkralanna: "Bilirsiniz ramazanda/ Oruç yemeye pek bayılır Bektaşi/ ...Bir ramazan günü yine/ Çe- kilmiş bir köşeye/ Atıştırıyormuş/ Allah ne verdiyse/... Görenler 'Ne o baba' demişter/ 'Ne- den oruç tutmuyorsun'/ 'Saynlıyım da' demiş Bektaşi 'OndanV 'Vah vah' demişler/ Geçmiş olsun, neyin var?/ Böyle deyince onlar/ Ta bu- rasına gelmiş artık/ 'Neyim olsun a canlar?'/ 'Açlık benimkisi/ Açlık'." ••• "Kapı bir komşusu/ Sıkıştırmış bir gün/ Bek- taşryi/ 'Neden/ Namaz kılmıyorsun/ Hiç/ Eren- ler? 1 'Ahşmadık ondanV Demiş Bektaşi./ Komşu durmamış/ Üstelemiş hem de/ 'Kırk gün/ Üst üste/ Bir kıl da bak nasıl alışırsın!'/ Bektaşi gülmüş:/ 'Hele' demiş 'a canım sul- tanım/ Sen üç gün bir bırak da/ Bir daha/ Kı- labilir misin gör bakalım'." • • • "Ramazan yaklaşırken/ Takılmışlar Bekta- şi'ye/ 'Oruç tutacak mısın/ Erenler?..' diye/ Bektaşi, soluk almaksızın/ Yanrtlamış hemen/ 'Hele bir düşüneyim de/ Bayrama değin'." • • • "Yine bir ramazan günü/ Zilzuma/ Koltuğun- da da/ Rakı şişesi/ Evine gidiyormuş/ Yalpa vura vura/ Bizimki Cin ifrit olmuş/ Gören dini bütünler/ 'Be hey dinsiz imansız' demişler/ 'Hem oruç tutmaz- sın/ Hem de rakı şişesi koltuğunda/ Utanma yok mu sende?' Onlar böyle deyince/ Şöyle bir/ Duraklamış Bektaşi:/ 'Haklısınız, haklısınız ya/ Erenler' demiş, Bir düşünün/ Sizin gibi ayıklar bile/ Zor tutuyor orucu/ Ben nasıl tutanm bu halimle?'." • • • "Yakalamışlar Bektaşiyi/ Ramazanda/ Şa- rap içtiği için/ Çıkarmışlar kadıya/ - Kadı efendi/ 'Hani' demiş 'bre miskin'/ Ant içmiştin/ Şarap içmeyeceğine.../ Bükmüş boynunu bizimki 'Ben yoksul bir adamım/ Kadı efendi' demiş/ 'Şarap bulur şa- rap içerim/ Ant bulur ant içerim'." • • • "Şu ûç günlük dünyada/ Işi tıkınnda biri/ Çıkanp yüz para vermiş, sevindirmiş/ Bekta- şiyi/ ... Bizimki o sevinçle/ Eyvallah çekip doğ- rulmuş yola ki/ Adam seslenmiş/ 'Erenler, şimdi/ Doğru meyhanede alacaksın soluğu/ Değil mi?V Bektaşi çevirip başını/ Şöyle demiş gider ayak:/ A benim sultanım/ Yüz parayla da/ Hacca gidilmez ki?' " Sevirçli eski ramazanlann özlemiyle. BAKIRKÖY 4. SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN EsasNo: 1998 873 Karar No: 1998 1265 Tokar ilı. Niksar ılçesı, Olukalan köyü, cilt: 0097, kütük 50'de nüfusa kayıtlı Mehmet oğlu. Filçriye'den olma. 25.3.1977 d.lu mahcur Erdal Gümüş'ün, aynı >erde nüfusa kayıtlı annesi Muharrem kızı, Gülü- »an'dan olma 1945 d.lu Fıkriye Gümüş'ün MK'nin 169 2 maddesi uyarınca velayeti altına konulmasına 23.12 1998 tarihinde karar verilmiş olup, ilgililere ila- nen t«lığ olunur. 24.12.1998 Basın: 67103 'Devlet Sanatçılığı' Kavramı ve Bir Oneri G Ö N Ü L PAÇACI tst. Üni. Devlet Konsenaturan ve BL Ögr. Görevlisi laşım olduğunu 'önceden görebilmek'tir."u ... Öncelikle şunu anlavabilmck zor:" De\ - letin resmi sanat politikasf olnıası ö/lemini, kültür ve sanatı bütünsel oiarak ele ahp des- tekJeme biçiminde değii. belli bir miizik türii- nii koruma (himaye etme) anlamında duyan- lar. bunun a\ nı zamanda sanatın özgür ifade ortamını kısıtlamak anlamına geldiğinj nasıl atlamaktadırlar? ... Sanatın; tanımlama ve ifade yöntemleri toplum yapısı ve zanıanla organik bağlaria bağlı olup; toplumsal dönüşüm siireçlerinde kimlikoluşumu aşamalannın her döneminde yeni açılımlar kazanarak dogal serü\enini (macerasını) kendi \aratır. Bu doğallığa dışa- ndan müdahale etmenin >a da bu durağan (sta- tik) bir anlayışla yönlendirmeve çalışmanın ne getirip ne götürdüğü, ülkemizde deneyim- le saptanmıştır. Birinin \ar olması için öbiirü- nfin yok olmasıgerekirliğinehükmedilen mii- zik kamplaşmalan köriiklenmiş, sanatsal du- yarlıklar örselenmiştir. Amaçlardan birisi de resmi dogrultuda dü- şiinen. üreten, icra eden güdümlü sanatçı ya- pısını geçerii kılnıaksa: ona sri\ lenecek söz de sanatçının >erlesik diizen ve yapılaşmaya kar- şı olması ya da onaylamasının kendi arzusu- na bırakılması gerektiğidir. ... Bu olgudan ülkemiz için çıkanlması ge- reken sonuç bizdeki bu kopya uygulamanın iş- lev \e işleyişinin. toplumsal yapımı/ia örtiişe- mediği gerçegini kabul etmek olmalıdır. So- run. ülkemizdeki. yüzyıllar öncesinden gelen geleneksel merkeziyetçi anlayışın toplumsal gerçegimizie uy uşmayan bir sanatsal tercihle 'tescil' ediiip edilmemesi sorunudur. Artık önemli olan devletin hangi für sanatsal yakla- şıma •himaye buyurduğu' değil. bu konıma- nın (hhnayenin) sanatın var oluş neden ve ko- şırilarını gözardı ederek. tüm dallan için gü- diimieyici ve tepkisel sonuçlardoğurucu bir >ak- B u satırlar. 18 Ekim 1991 gün- lü Cumhuriyet'te yazdığım "Niçin 'devletsanatçılığı' değU" başlıklı yazıdan. Insanın bu kadar zaman sonra haklı çık- tığını görmesi bazen üzücü olu- yor. Hatta böyle bir ülkede. bu koşullarsürü- yorken zıhinsel gelişiminizi sürdüremediği- niz izlenimine bile kapılıyorsunuz. Yedi yıl önce: "... Devletin miizik empoze efmesi \v kitlelerin bu müzikle uyuşamama- sı gerçeği (kabul edip / etmeyelim) yaşandı. ya- şanıyor. Buna iki üç ömek vermek gerekirse birisi, ülkemizde periyodik oiarak giindeme gelen İstiklal Vlarşı sorunu, öbiirü de bilim- sel tabana dayalı nitelikli miizik tüıierinin - ister klasik Batı. ister klasik Tiirk müzigi ol- sun- giderek geri plana itilip. bütiin öbür tiir- lerin ortak bir söylemde buluşmuş olmasıdır. Artık ririmsel \ apılan ezgisel (melodik) örgü- leri ve üsluplan belli bir düzeyi aşamayan birtakım gündelik parçalar aynı anda bir- kaç tiirün birden tercihi olabilmektedir" di- ye yazmışsanız ve bu yazdıklannız bugün de aynen geçerliyse; bu ortamın. kişinin gelişi- mine hiçbir katkısının olamayacağını. tersi- ne toplumsal yozlaşmanın. müzigin ayna- sında yansıdığını görürsünüz. Benim bugün, artık yerleşikleşmişliğinin anlamının bile tartışılır duruma geldiği "mii- zik kamplarından" birisinin. olaylara eleşti- rel bakmaya çalışan bir üyesi sıfatıyla bir öne- rim var. Bu öneri, 7S yıllık Cumhuriyet tari- himize ve ilkeliliğe saygı adına bu ödülün, y al- nızca Cumhuriyet dönemi kültür yakla^ımi- nın belirleyici oldugu ilfc dönem için geçerii saytlarak dıpndurulması'dır Bu dönemin çoksesli müzik alanından çağ- rıştırdığı Cemal Reşit Rey, Hasan FeritAlnar, Adnan Saygun, Ulvi Cemal Erkin, ıN'ecil Kâ- zım Akses; klasik Türk müziğinden Rauf Yek- ta. Sadettin Arel, Dr. Suphi Ezgi, Vfesut Ce- mil, Refik Fersan; halk müziğinden Muzafier Sansözen v e Sadi V'aver Ataman. alanlarının en simgesel. yol açıcı. yol gösterici adlarıdır. Kuşkusuz başka pek çok sanatçı kendi alanın- da önemli üretim. icra ve yorumlar yapmış- tır ve bunlar müzik alanımızın gerçek doku- sunun oluşturulması yolunda saygıdeğer ça- balarıdır. Ancak günümüze yaklaşıldıkça. de- ğerlendirmelerde öznellik oranının arttığı, türlerin çoğalarak pek çok şeyın iç içe geçti- gi, yani ölçütlerin (kriterlerin) değişmesi ge- reğinin ortaya çıktığı bir sürece girildiğinden "devlet sanatçılığı" kavramının da geçerlili- ğini yitirdiği görülmektedir. (Zaten günümüz- de bu kavramın içi boşalarak "paye" biçimi- ne dönüşmüştür.) Bu durum göz önüne ahnarak. -medyanın ve toplumun gündeminin saptırılması adına- gerçek sanat ve sanatçının zedelenmesine dev- let eliyle yardımcı olunmaması gereği. ka- nımca iyice gözler önüne çıkmıştır. Bu kar- maşayı oluşturan temel koşullar iyice ortaya konulmadıgı ve algılanamadıgı için sonuç, bu ödülü alıp- almama noktasında odaklan- makta: "Devlet Sanatçısı" ilan edilen kişiler ise sanatsal onurları ile devlet arasında bir tercih yapma ikileminde kalmaktadır. Eğer çok gerekfyorsa başka sıfatlar icat edilmeli, "Devlet Sanatçılığı" belirli bir dö- nem ve adlara izafe edilmeli ve böylelikle, ya- ratılan mukayese ortamı ortadan kaldınlarak geçmişe haksızlık edilmesi noktasından geri dönülmelidir. Bu öneri. estetık formasyonu ve birikimi- nin nereden menkul olduğunu bilmediğimiz bir "Gözel Sanatiar Genel Müdürü"nün. sa- nat camiasını inciten kişisel değerlendirme- sinden. -en azından- daha samimi biröneridir. Yatağınızın ne kadar eskidiğini bir görün. Uykusuzluğunuzun, sırt ağrılarınızın nedenini keşfedin.Gerisi kolay. Markası, yaşı, cinsi farketmez, tek kişilik eski yatağınızı 7 . 0 0 0 . 0 0 0 TL, çifc kişilik eski yatağınızı 1 2 . 0 0 0 . 0 0 0 TL'ye evinizden alıyoruz. Yeni Yataş'ınızı peşin fiyatına taksitle evinize teslim ediyoruz. Artık uykusuzluk yok! Sırt ağrısı yok! Siz çarşafın altına bakın, î değiştirmesi kolay. Ayrıca her şey peşin fiyatına taksitle. <\\\ YATAŞ DAMŞIU UEflKEZUfl) VE8A(M OUMİLLER: ADAHA((h322) 322 &68 (HA7AK • AOAPtZARl (0-X4)Z78 İQ 79 • AFVOH C-2~2 215 12 52 -AGr -.5 • AKSARAV (0-382) 212 59 54 - 213 26 06 • AMASYA 10- 3S8)212 22 33-AHKAFW{O-3l2l35i68 0O(5hat)(ÇANKIRl ISPAFTA KIFBKKALE Y02GAT • AKTAKYA (0-3261 216 15 94 • ANTALYA ,«42j 243 02 03 lauflüunj • oALme»fl (0-286) 245 93 14 - 242 31 31 • ÇOftUM (0-36*1 213 B6 27 • K M Z U (0-25ÖI 261 39 15 • DfYARBAKffi JO-412) 251 85Ş5{2hft>ı tSAfUAN MARDIN SIIRT ŞtRNAKı • EkAZKj {0-424) 218 34 72 - 237 88 31 BINGÛL BITLİS MuŞ TUNCEU VAN) • ERZJNCAH (0-4461 224 26 43 (AROAHAN lûOIR KARS, •ESKİŞEHIB (0-222ı 221 Q999fS*L£Ci* KUTAHYAt • GAZİANTCP Q-342ı 220703ı 220 20 M ıKtL'S ŞANLiUflFAı -G1RESUN (0-454) 2i2 74 *9 (3 rwt PBXJ [OflOU) -ISTANBUL (0-2^6)30954 10(P8X! (BAfiTlN SOLU SURSA ÇASAX<ALE GXfiN£ KAflABUK <(HKLAflEü KOCARI TCKinOAĞ YALOVA ZCfJGULCAKı -IZUIB tû-232l853 13M • 853 13 13 ,A>TÎIN UANtSA >WĞLA Ü$A<ı-KAHBAMAMIAJ^ (0-366)214 19 31 • KAYSEffl i,r>352) 245 04 00 (20 r»Q (KBRfâ. KIRŞEHlR • KONYA ıO-332) 251 04 14-251 35 95 (2hat)-MALATYA (0-422) 322 76 66-3254681-«e!ADfYAMAN) • HERSM fO-324) 3Z7 39 60 (5 *Ht) -MEVŞEHR fO-384| 213 75 05 • NKJOE (0-388I 213 44 26 • fflZE lO-4W213 18 73 [3 hat} (AFTVlN, 1 • SAHSUN (0-362) 266 67 29 (TOKAT^ • SJVAS (0-3461 225 05 05-225 74 75 * SİNOf* (0-3681 261 15 44 • TRAB2OH (0-462) 321 17 36 (BA^BURT GUMUŞHANEl YATAŞ HO«E MAĞAZAiAfll ACANA Hcar Yalaş Horr» 233 2fi 29 •ADAPA2AR1 Sâkarya Ya»çHome276 1 0 ^ • ANKARA Çankaya y«a$H«ww4OTS233 • D*»wn YaîaşHome ^'9 89 34 -Hasfcöy Yattç Home 339 99 41 • Kuçûlıesai Yataş Home 447 08 63 ı3Wı - Sıieler Y'ataş Home 348 6? 63 ANT*LVA Yataş Kxne 247 17 22 - BAUKESff Yataş Hkm 242 31 31-244 96 28 • DIYAR8AKIR Yata? ttom Z51 B5 65'2Futı • ELAZ1Ğ Yala$ Hon» 236 37 36 -ERZİHCAN Ytttaf Hon» 214 60 33 •EflZURÜMYata$Home235is»4-2i8 67 9e -GAZIANTtP Yotaf Hame 220 70 31 • IĞWR Yataş Home 227 90 42 • ıSTANBUL BeşıKlaç Yata^ Home 259 69 53 • 259 89 94 -Beyfıkdûzü YataşHom8S2Q350(3rtat) •Canrm Yat^ Home 425 *2 03 (3rat) -Fa*! Yatsş Honw 636 71 53-521 9313 •fcıtetUa*o Y«BS Hom» 675 01 93(3haQ • Küçüfcçekmece Cerret Yataş Home 425 42 03 • Uodoko Yataş Home 364 S5 43 420 86 43 -ŞnmMr Y«aşHam»6*4 1S26-Şigi Ytft}Hoıw23O77 73 • Y*ac* Yaraj Ho»w 309 5* JO • 0«JT Yertköy Yaîaş Home 34136 57 • KAHS Y«8$ Hame ^2 05 20 - X* fSER' vataş Hone 235 73 30 -MAiATYA YaaşHomo 322 76 66 -325 4fi 61-68 • MERSIN Yataş Hon» 387 35 45 •SAKAflYAYattş Home 278 1079 Bu kampanya T C Sanayı ve Tıcaret Bakanlıjt nın 25 Mayıs 1994 tanh ve 21940 sayıh tet>lKğ hükumJenne uygun oiarak yapılmatctadır Fryatlara KDV <JahiWır Vergı oranlannda olâbılecek değışıklıkler fiymflara aynen yansıtılacaktır Tafepler stok ve üreirm otanakJan dahitinde karştlanacakttr Bu kampanya Yataş A Ş mn sabti fıyat garantisı artmdadtf Tavs^ye adilen fiyatia/dır Fryaîianmız Türk ürası'dîr YATAS Sizin evin e eksigi van PENCERE Durumdan Görev... Cumhurbaşkanı Demirel 56'ncı hükümetj kurma görevini Yalım Erez'e verince medyada yorum üs- tüneyorum yapılmaya başlandı; ama, bu yoaımlann arkasındaki güdülenmeyi artık sokaktaki adam bile biliyor. Medyanın hali bitik... Para saltanatına dayanan medya olmaz, güven duygusu srfır noktasına doğru inişe geçmiş bir ba- sınla demokratik rejim yürümez. • Peki, medyanın hali bitik de siyasal partilerin du- rumlan nasıl?.. Tümü yüzde 20 düzeyinin altına sıralanmış parti- lerin hali perişan!.. Parti içinde demokrasiyi srfıriamış örgütlerle demokrasi olur mu?.. Lıderın horozluğun- da kümese dönüşmüş bir siyasi parti, yüzde 15 oy- la ağırlık kazanabilir mi?.. Zavallı lider her gün tele-' vizyonda laf ebeliği yaparak gününü gün ederse, işin dddiyeti kalırmı?.. Bir ülkede en çok oy alan parti irtica yuvasına dö- nüşmüşse. demokrasinin gelecegine umutla bakıla- bilirmi?.. • Cumhurbaşkanı bu durumda "Fiilen Başkanlık Sis- temi"ri\ uyguluyor. Siyasal parti liderleriyle bilardo topları gibi oynuyor, onu buna çatıştmp şunu buna çakıştırarak hükümeti kurma görevini istediğine ve- riyor. Yalım Erez bu ortamın başbakan adayıdır; par- ti liderlerinin boyunları bükük, başlan eğik, ellerinden gelecek hiçbir şey yok... Demirel, siyasal partilerin etkisizleşmesiyle ordu- nun etkinliği arasında kalan alanda, adı konmamış bir liderliği yürütüyor. Bir parti başkanından daha çok siyasal liderlik iş- levini üstleniyor. • Peki, irtica ne durumda?.. Çok partili rejimden sonra irtica merkez sağın şem- sıyesi attında palazlandı, devletin içinde yuvalandı, ye- terli güce kavuşunca gerçek yüzünü ortaya çıkardı. REFAHYOL ortaklığında Çilter'ı teslim alarak ve dev- let güçlerini de kullanarak karanlık amacına ulaşmak olanağına kavuşmuştu... "28 Şubat" bu tehlikeyi göğüsledi. İrtica devlet desteginden yararlanıyordu; 28 Şubat'ın programı bu desteğı yok etmek üzerinedir; laik Cum- huriyetin yasalan işletilecektir. Bu programı durdura- cak ya da bozacak bir hükümet ortaklığı kurulabilir mi?.. Birbirleriyle anla'şamayan iki sol parti şimdi Yalım Erez'in Başbakanlığı'nda irtica partisiyle uzlaşmaya razı olacaklar mı? • Laik Cumhuriyetin ordusu bir yandan ülkenin par- çalanmasına, öteki yandan devletin irtica güçlerinin elinegeçmesineseyirci kalabilirmiydi?.. Partilerin sı- fır noktasına ındirgenmesı karşısında ne yapmalıydı?.. "Durumdan nasıl görev çıkardı?.." iki sol parti işbirliği yaparak merkez sağın bir par- tisini de'yanlarına çekecek ağırlık yaratsalardı, ülke- nin yazgısı üzerinde söz sahibi olabilirler, ordunun 28 Şubat sürecirii başlatmasına gerek kalmayabilirdi. Ne var ki kendi aralanndaki çatışmayı sağ-sol çeiiş- kisinin üstüne çıkaran iki sol partinin lıderleri tarihsel fırsatı kaçırmışlardır; ikisi de ordunun" öndeıiiğinde biçimlenecek siyasal yaşamın figüranlanna dönüştü- ler. , ,),„.,,„„. a,!*,-,,* /*/t'n • ' • ' • ' . Sonuç Demirel de -durumdan görev çıkartarak- ana- yasa değişmeden "Başkan Baba"rolünü üstleniyor... Haydi hayırlısıL Durum böyle olunca Yalım Erez Başbakanlık için biçilmiş kaftan... ÇAĞDAŞ L # ! YAY1NLARI Halit Deringör FENERBAHÇE CUMHURİYETİ VE CUMHURBAŞKANLARI FENERBAHÇE Cl'MHl'RİYEm'E CUMHLRHA.ŞRAM ^\RI Fenerbahçe tarihine ismi kazınmıij bir büyük tutbolcu. pünümüzün usta kaiemi Halit Drtingör Kadıköv'ü de. Fenerbahçe Spor Kulubü nu de tarıhın gölgesinden süzgeçlıyor. Tarihe belge bıraluyor. Cumhuriyet ^ kitap kulübü Çoc Pazarlama A.S. Tûrkocağı Cad. Mo:39/4I (3«31)Coğoloğlu-istonbul Te(:(212)514 01 96 1999 Kültür Ajandası ALDINIZ MI? Kitabevleri ve Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı'nda. SırasehilerCad. No: 48. Kat: I Taksim İstanbul Tel: (0212)252 63 14-15 ŞİŞLİ 1. ASLİYE HUKUK HÂKİVILİĞrNDEN 1998 141 Davacı Nurtop Gözcü tarafindan da^alı Mehmet Gözcü alejhıne açılan boşanma davasında: Da\alı Mehmet Göz- cü'nün Çanakkale-Çan Maltepe kövü adresıne gönderilen teb- ligat bıla teblig lade edılmış. \ aptınlan zabıta tahkikaruıda da- valının belirtilen adreste ıkamet etmediğı. adresinin meçhul ol- duğu bildırilmış olmakla. dava dılekçesinın ılanen tebliğine 24.11.1998 tarihinde karar \ enlmıştır. Bu ıtıbarla duruşma gü- nü olan 28.01.1999 günü saat 10.00"da davalı Mehmet Föz- cü'nünduruşmadahazırbulunması veya kendisinı bir \ekıl ıle temsil ettirmesi. aksi takdirde duruşmanın yokluğunda devam edeceği, yokluğunda karar \erileceğı dava dılekçesi yerine ka- im olmak üzere ılan olunur 24.11.1998 Basın: 67032
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle