Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
26 ARALIK 1998 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
17
Müstakbel başbakanımız Yalım Erez,
bu görex için biçilmiş kaftandır.
Çünkü, politikacıları siyasetin doruk
noktalanna taşımada ustadır. Erez,
bugün hani neredevse kanlı bıçaklı
olduğu Tansu Çiller in DYP Genel
Başkanlığı na seçildiği 1993 kongresi
sonrası Gölbaşı 'ndaki bir lokantada
kutlama vemeğine Özer Çiller in
dışmda katümış olan tek kişidir.
Demiştirki "DYP'de Tansu Çiller
sonrasını düşünmek en büyük
ihanettir"
Müstakbel başbakanımız Yalım Erez, bu
göre\- için yaratılmıştır.
Çünkü, hükümet kurma ve bozma
konusunda uzmandır. 1996da ANAYOL
koalisyonunıı kuran da. yıkılmasına
zemin hazırlayan da Erez dir.
REFAHYOL koalisyonunıı kuranların
da arasmdadır, 28 Şubat sürecinin
hemen sonrasmda hükümetten
aynlarak aynı koalisyonun
bozulmasma neden olanların da.
ANASOL-D koalisyomına ANAP
kontenjamndan bağımsız bakan olarak
giren de kendisidir...
Müstakbel başbakanımız
Yalım Erez, siyasetteki tıkanıklığı
açmak için bire birdir.
Çünkü, günlük politikada
üstüne voktur.
1996 Öcak ayında ANAYOL
görüşmeleri başansızhkla
Son şansımızsonuçlanmca, bugün kendisine koşulsuz
destek verdiğini açıklayan ANAP lideri
için "Mesut Yılmaz'ın Tansukolik
hastalığından vazgeçmesi lazım.
Psikolojik tedaviye muhtaç"
nilelemesinde bulunmuştur.
Müstakbel başbakanımız Yalım Erez. bu
görev için bulunmaz fırsattır. Çünkü.
devlet büyüklerimiz ile "Dün dündür,
bugün bugündür" manıığında
uvuşabilmektedir. Haziran 1996 da
Tansu Çiller 'e dönük örtülii ödenek
savlarımn Cumhurbaşkanı Süleyman
Demirel ile dönemin Başbakanı
Mesut Yılmaz tarafından ele alınması
üzerine, "1960'tan sonra iki askeri
darbenin yapılmış
olmasını şimdi daha iyi anltyorum.
Saray entrikalan Osmanlı
Imparatorluğu 'nun yıkılmasına neden
olmuştu. Dilerim Köşk entrikalan da
Türkiye Cumhuriyeti'nin yıkılmasına
neden olmaz. Kurumlar, işgalciler
tarafından artık işgal edilmemeli. Çok
ucuz adamlar çok pahalı yerdeler "
diye yakmmış. 2.5yıl sonra da aynı
Köşk tarafından hükümet kurmakla
gö'revlendirilebilmiştir.
Tüm bu nedenlerle ülkeyi sağa
teslim etmede beceri şampiyonluğunu
kimseye kaptırmayan
DSP ve CHP başta gelmek üzere
herkes, Yalım Erez in
"son şansımız" olduğunu çaresiz
kabul etmelidir...
Bunalım içinde olduklarını savunan
Anadolu daki küçük ve orta ölçekli
sanayiciler, yatırımcılar veryansın
ediyorlar; "Sektördefazla kapasite olmasına korşm
devlet tekstilyatmmlarını tesvik
etmeyi sürdürdü. Bunahmın astl suçlusu
sanayici değil, Devlet Planlama Teşkilatı Teşvik
L'ygulama Dairesidir." Eh vani, en gelişmiş kapitalisl
ülkelerden daha pivasacı kesilirseniz olacağı budur
CHP tstanbul MiÜetvekili Algan Hacaloğlu,
DPT kökenlidir. Hacaloğlu. DPT'nin bugünkü
konumunu anlattı: "DPT, kurmay planlama işlevini
gören bir kurum olmaktan çıkanldı. İşleyiş bakımından
rutin devlet dairesine dönüştürüldü. En son 7. plan,
söyiediklerimin kamtıdır. Bu plan raftadır." Bıırada
araya girmekte varar var Yanlış anlaşılmasın. sözü
Planlama teşkilatı
geçen 7. plan karma ekonomiden yana fılan değildir.
Planagenelanlamıvla katıksız "serbestpiyasa"
anlavışı egemendir.
Demek ki bu plan bile dar geliyor...
Hacaloğlu 'nun sözlehne geri dönelim. Şöyle devam
edivor: "DPT, araştırma yapan, ileriye yönelik
dünyayı, Türkiye 'yi değerlendiren bir kurum olmak
yerine, iktidarların günlük icraatlarıyla ilgili
çaltşmalarla yetinen, gelecek sorununu erteleyen
bir kurum haline geldi. Gerek kamu sektörüne gerekse
özel sektöre yönelik yatırım planlamasını,
Türkiye 'nin önceliklerini, avantajlarını göz önüne
almayan bir anlayış egemen oldu DPT'ye.
Zamanında DPT, hangi sektörlere ve hangi
kriterlere göre teşvik verileceğinin ilkelerini
koyardu
Şimdi o yok. Teşkilat, bu anlamda devre dışıdır. Aslına
bakarsanız, bugünkü ortamda bile işin ucu, Türkiye
kadar hiçbiryerde bıraktlmamış. Amerika 'da özel
yatırımları yönlendiren, onlara ufuk çizen büyük
enstitüler var. Avrupa 'da, örneğin Fransa 'da, Kuzey
ülkelerinde planlama anlayışı var. Bizde ise plansızlığı
öngören, ileriyi belirlemeyen bir garip çizgi
oluşturuldu." Sonııç.' Hacaloğlu nun
yonımu şöyle: "Türkiye'de bugünyaşanan ve
'sektörel kriz' diye adlandırılan sıktntı, birkaç aylık,
hatta birkaç yıllık bir gelişme değil.
Yanlış yatırım politikaları yüzünden sanayinin eninde
sonunda tıkanacağı belliydL"
Dolapçılık
İkinci TBMM
binasındaki odalardan
birinde, ölümünün
25. yıldönümünde
andığımız İsmet
İnönü 'nün
1930da söylediği
şu söz asılı:
"Bir iş ki kimse
yapmaz, devlet yapar,
bunu anlıyorum.
Bir iş ki hususi bir
teşebbüs yapar,
bunu da anlıyorum.
Fakat devletin
nüfuzunu
kullanarak şahıslar
veya
bankalar yapar,
bunu anlamıyorum. .
Ben, devletçilik
denen şeyi anlarım,
fakat dolapçıhğı
anlamam."
İnönü 'nün
68 yıl önce vaptığı
saptama, bugün
"Devleti küçültelim "
yaygarası ile
devletten beslenerek
büvüyenleri
anımsatmıvor mu?
Promosyon
Medyanın gönülden
desteklediği
Yalım Erez yeni
hükümeti
kurmakla
görevlendirildi ya,
slogan
belli oldu:
"Erez'in
yamnda kabine
üyelerini de
veriyoruz."
ISSIZ ODA YAZILARI
VEDAT ÖZDEMİROĞLU
Haftamn Takıyye Demeci
T.Ç.
Başbakanlık koltuğuna oturmak için ne
hırsım var, ne tutkum. Demokrasi yolunda ne
gerekirse yaparım. O makama çıkmam için
edepsizlik yapmam. Ülkenin durumu düzelsin diye
çıldırıyorum. Bundan başka bir şey yok
planlarımda. Vatan sevgisi dolup dolup taşıyor
kafamda. Ben başbakan olamazsam " '- •
bile DYP demokrasiye bağlıdır. Aksi takdirde
hiçbir anlamı yok politikanın. Ben hırslı bir
insan değilim. Sanmayın ki gözü dönmüş bir
insanım!
Not: Ilk satırdan başlayarak ve satır atlayarak yeniden okuyunuz.
'Ne gülüyorsun özgürlük düşmanı?!'
Haftalardır değindiğim "okul-
larda dayak" konusuyla ilgili ola-
rak. öğrenci velisi Selma Ya-
kar'dan birfaks aldım. FKM il-
kögretim Okulu'nda okuyan kı-
zı. 19 Ekim 1998 günü Beden
Eğitimi dersinde bir arkadaşıy-
la beraber gülerek "öğrenim öz-
gürtüğünü bozduklan" gerekçe-
siyle kulakları çekilerek ceza-
landırılmışlar. Kulak çekmek, o
okulda çok yaygınmış.
Itirazları üzerine okul yöneti-
mi tarafından "kulak çekmenin
şiddet sayılmayacağı, bunu
abartmamak gerektiği, öğrenim
özgürlüğünü önleyen bu çocuk-
lara karşı böyle yapmanın ge-
rekli olduğu, kaldi ki bu çocuk-
lann bundan rahatsızlık duyma-
yacakyapıda olduklan" belirtil-
miş. Okul müdürü Zeki Bey,
"Olayı büyütmeyin.. bu dayak
sayılmaz, sınıfta düzeni sağla-
mak için bunu yapmaya mec-
bumz" demiş!
Çocuğumun kulağı ya da her-
hangi biryeri incitilerek sağlana-
caksa, hiç sağlanmasın o dü-
zen. Minicik çocuklara şiddet
uygulayanlann ağzına hiç yakış-
mıyor "özgürlük" sözcüğü. Em-
peryalist ABD'ye "güçsüzü ez-
diği için" karşı çıkıyoruz, tavır
olarak bu cezalandırmanın ne
farkı var? Çocuklar gülünce öğ-
renim özgüıiüğü bozulacak, hoy-
rat eller kulakları çekince disip-
lin sağlanacak. Hadi ordan!
Çocuklarını o okuldan alarak
başka bir okula kaydeden Yakar
ailesini kutlarım.
Falınızda Rönesans var
"(...) Birsüre sonra birmektup aldım. Şişli'den atılmtş. Gön-
deren hanımın isminin önünde 'Prof. Dr.' kısaltmalan var. Pro-
fesördoktor birbayandan geliyormektup. Profesördoktor ko-
nusunu da çok iyi anlayamıyorum. önce doktora verilip dok-
torolunuyor, sonra profesör olunuyor, artık profesör olduktan
sonra, bizeskidendoktordukbiliyormusunuz, biçimindeo'ür'
oraya gene niçin yazılıyor? Yüzbaşı albay olunca 'Yüzalbay'
ya da 'Albaşı' denilmiyor ki. Profesör olup da doktor olama-
mış tipler var demek ki, onlann bu olamamışlıklan yüzünden,
olmuşlar bu olmuşluklannı belirtiyorlar kartvizitlerinde ve ka-
pılanrrda. Peki o doktor olamamış tipleri kim profesöryapmış,
niyeyapıyoriar? Yapmamaklazım... (...)" (Falınızda Rönesans
Var, Ferhan Şensoy, Ortaoyuncular Yayıncılık, sf. 224-225).
Ferhan Şensoy'un "Femangi" denemeterini topladığı son ki-
tabından yaptığım bu alıntı, kitabın tamamı gibi çok keyifli, çok
komik. Özellikle bu ahntının yapıldıgı "Senin Kedini Niye Ben
Seviyorum?" başlıkla yazıyla beraber "İkinci Keman" ve "Bir
An Durup Gülünüz" dönüp dönüp okunacak cinsten. Yıtbaşı
tantanasını sakin geçirmek isteyenler için ilaç gibi bir kitap!
Son kitabtyla beraber tam bir düztrte kitabı oldu Ferhan
Ağabey'in. Düzine, buna çok memnun olmuştur!
Van'dan Viyana'ya sarsıcı dörtlükler!
Sakız paketlerindeki manileri
düzenli takip eden bir insan ola-
rak, bu konudaki şaşkınlığım her
geçen gün artıyor. Yıllar önce
gördüğüm şu mani, bende bir
"sınır noktası" duygusu yarat-
mış, bundan daha saçması ola-
mazdiyedüşünmüştüm: "Bah-
çelerde maydanoz I Maydano-
zu yoldunuz I Kara kaşlı Vanlılar
I Siz de tango oldunuz!"
Fakat, elime yeni geçen şu
"mallar" bu düşüncemi biraz
solladı! Bakınız: "Kısmetin gele-
cek Berlin 'den I Sana vurulmuş-
tur kalbinden I Sana kavuşur ka-
vuşmaz da I Nikâh geçiyor için-
den!" inceden inceye bir "Inter-
netaşkı" çağrışımı verilmiş. Ber-
lin'deki "kısmet" ayağının to-
zuyla nikâh masasına oturmaz
yoksa kolay kolay. Bir tane da-
ha: "Büyük bir kenttir Vlyana I
Sevgilin seni hep anal Ondan
mektup alacaksın I Senin için
durmayana." Berlin, Vıyana! De-
mek ki bu maniler "Prusya eko-
lüyle" yazılıyor!
Perdeyi kapayalım: "Saatça-
lınca tın tın I Kalmayacak sap-
lantın I Mutlu olacaksın sen I
Değişecek yaşantın"
"BİR ŞEYİ KIRK KERE SÖYLERSEN OLURMUŞ"
KAMPANYASI -7
Susurluk Çetesi cezalandırılsın!
HAYVANLAR ISMAIL GÜLGEÇ
KİM KİME DLM DUMA
H A R B İ SEMİH POROY
6ÖVLE 6ITMEZ!
BULUTBEBEK MHAYÇÎFTÇİ
1
L
TARİHTE BUGÜN MIMTAZARIKAS 26 Aralık
ULUSİARARASI TAKY/M VESAAT..
1925'TE SüGÜN, TBMM, ULUSLA&VMSl TAKV/M t/£
SAATÎN tCULlAN/LMAS/Nl İKİ YASAYLA KABUL ETMİŞ-
Tİ. 697 SAYILI YAOA, ESJCİ SAAT SİSrE.MİNDEK.1',
GÜNÜ, 6ECE VB GÜNOÜZ OİYE 12'ÇE/S. SAATE AYI-
/SAN UYGULAMAYI SONA E&DieİyOG, 24- SAAri-İK
ULU£ü4£AEA€f tOJLLAMMf &ETİ/SJyC)ISDU.
698 SAVfU Y&SA İLE OE, NİCKJ VE KUMÎ 7T4KVİM
yEfiffJE ULUSLARABASI MİLAPİ 7HKVİM KHBUL.
EOİLMEKTEYPİ. BÖYt-ECE ÇEŞİTI.İ KA&tŞtKJ-IKLA£
ÖMİ-ENMİÇ OlMYoeoi/- MİLAPİ TAKVİM UYGU-
LAMASt 1326 BAÇINPAN İT78ABEN YÜRURLÜ-
ĞE GİRirORPU. YASANIN 6e£EKÇESİAJPE'MEDE-
UİLEŞMEKTEkl BAÇKA BİR KURTULUÇ ÇAJSESİ OL-
MAYAfJ 8U YÜ2YtLM,MİLı4PF YtLI İMK4& ETMEK
GAR.İP VE Güt-üAicrüK" /
GÖRÜŞ
TURKSEN BAŞER KAFAOGLU
Ozon Tabakasını Unuttuk
Şu satırlar, adına herkesin saygı gösterdiği Fran-
sızca yayımlanan ünlü, Le Monde gazetesinden
alındı:
"Birieşmiş Milletler'in, Buenos Aires'de, iklim de-
ğişiklikleri konferansı fiyasko ile bitti. Sera etkiligaz-
lann emisyonunun azaltılması için alınması gere-
ken karartann hiç biri alınmadı. 161 ülkenin katıl-
dığı konferansın gürültülü tartışmalarla geçen bir
geceden sonra yayımlanan sonuç bildirisinde, sa-
dece görüşülen ve karşı karşıya bulunulan sorun-
lann birlistesiyazılmaklayetinildi, gelecek toplan-
tı tarihi de söz konusu edilmedi." "önce uzman-
lar ve sonra politikacılar arasında sıkı tartışmalar-
la geçen on beş gün Amerikalılara, Avrupalılara
ve gelişme yolundaki ülkelere konu üzerinde an-
laşmaya varmalan için yeterli olmadı. Amerikalı-
lar, emisyonun azaltılması yolundaki düzenleme-
nin piyasa yoluyla yapılmasını istiyordu. en çok kir-
leten ülkeler ki başta ABD geliyordu, daha az kir-
leten ülkelehn, ki bu ülkeler de en fakir olanlardır,
kirletme haklannı satın alsınlar. Buna paralel ola-
rak, azgelişmiş ülkeler de kendi emisyonlarını
azaltma andında bulunsunlar. Avrupalılar ise yine
ülkelehn hepsinin hemen kendi politikalannda
emisyonun azalması yolunda önlemler almaya
başlamalannı önerdiler, ancak bu istek Amerika-
lılarca reddedildi... Azgelişmiş ülkeleregelince, en
çok kirleticilerden olan Çin ile başlarsak, "geliş-
miş ülkeler 1990'daki emisyon düzeylerine dön-
mekte samimi olduklarını göstermedikçe" her
türlü kısıntıyı reddediyorlardı (1997 Kyoto toplan-
tısındakigibi)". Buenos Aires toplantısı gerçekten
birtuhaf toplantı oldu. Maç sıfır sıfır berabere bit-
ti diyenler de haklı değildı. Çünkü her üç tarafın
dabirgol atmadavranışı olmamıştı ki... Zaten üç
kaleli futbol olamazdı ki. dünyanın en seçkin çev-
re uzmanlarının onca çabalan boşa çıkmıştı. Çün-
kü dünyayı en çok kirleten ülkelerden ikisi, ilke-
sel nedenler ileri sürerek herhangi bir kısıtlama-
ya karşı çıkarken, Çin dışındaki diğer gelişme yo-
lundaki ülkeler kendilerinden de kısıtlama isten-
mesini öneren Avrupa tezini anlayamamışlardı bi-
le. Kendilerinin kirletmede ne payları vardı ki... Bu
kısır tartışmalar da konferansa katılan parlamen-
to üyeleri de basında şöyle anlatılıyor: Konferans-
ta hükümet yöneticilerinden çok "halkın seçtik-
leri" etkili oldu. 161 katılımcı ülke ve 70 seçilmiş
vardı. Belli ki bazı ülkelerin yasama organları işe
pek önem vermiş degillerdi. En etkili ABD'lilerdi
kuşkusuz. 5 senatör ve 8 temsilci gelmişti kon-
feransa. Çoğunluğu ABD'nin Kyoto'da 1997'de
kabul ettiklerine bile karşı çıktılar ve delegasyo-
nu katılığa ittiler. Oysa Globe International bir par-
lamenter grubu, bu konuda iyi niyetini belli etmiş-
ti. Fransız parlamenterler ilk kez çırup disiplinini
bırakıp olaylaratarafsız baktılar, önerileri olaya sü-
rekli çözüm arayan bir Ortak Parlamento Komis-
yonu'nun kurularak çalışmalara hemen başlama-
sıydı.
Böylece dünyamızın içinde bulunduğu en bü-
yük çevre felaketi konusunda ülke temsilcileri bir
karar alamadan dağıldılar. Aslında ABD delege-
leri akıllannda yatan şeyi şöyle açıklıyorlardı: "Dün-
ya birekonomik bunalım içindedir, burada ne ka-
rar alınsa önemi yoktur. Çünkü bu konjonktürde
1 ton bile gereksiz, fazladan kömür yakılmıyor."
ABD tezinin aslında gelişme yolundaki ülkelere
epeyce dolar girdisi sağlaması olanağı vardı. Bu
nedenle bu ülkelerin bu öneriye "Evet" demesi ola-
sılığı Avrupa delegelerini epeyce korkutmadı de-
ğil. Hele ev sahibi Arjantin delegesinin ateşli onay
konuşmasının da bu ülkeleri bu yola iteceği sa-
nılırken, Çin delegasyonu başkanı ile konferan-
sın en renkli delegelerinin Fransız Çevre Bakanı
Dominique Voynet'nin ABD'nin Kyoto'da oybir-
liğiyle alınan karara karşın, emisyonları azaltaca-
ğına arttırmış olduğunu, işin esasının bu yolda ve-
rilen kararlara içten inanma olduğu yolundaki ko-
nuşmaları bu ülkelerin Arjantin delegasyonunu
izlemesini engelleyebiidi.. Bu son derece önem-
li husus ne yazık ki ülkemizde kamuoyunda ve med-
yada pek ele alınmadı. Dünyalı olduğumuza gö-
re bu konular hepimizi yakından ilgilendiriyor.
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAÎ*
1 2 3 4 5 6 7 8SOLDAN
SAĞA:
1/Keman türün-
den. en kalın
sesli yaylı çalgı.
II Orta Anado-
lu'da bir göl...
Eskiden Ro-
manya'nın yer-
li halkına veri-
len ad. 3/ Kısıt,
kısıtlıhk... Tan-
rıtanımaz. 4/
Birbirine benze-
yen şeylerden
her biri... Birzaman bi-
rimi. 5/ Kutup bölgele-
rindeki geniş buz ala-
nı... Ender, seyrek. 6/
Berilyum elementinin
simgesi... Halit Ziya
Uşaklıgil'in bir roma- 5
nı. II Kanşık renkli...
Ferzan Özpctek'in, bir-
çok ödül kazanmış fılmi.
8/ Iskambillerle oyna- 8
nanbirtüroyun..."Bur- 9
sa'da bir eski avlu-
su / Mermer şadırvanda şakırdayan su" (Ahmet Hamdi
Tanpınar). 9/ Hekimlikte kullanılan, san çiçekli ve acı
köklü küçük bir bitki.
YL'KARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Süs eşyası yapımında kullanılan, yan saydam ve ko-
lay kınlırtaşıllaşmış reçine. 2/En küçük izci kuruluşu...
Cömert. 3/ lsraiPde bir çöl... Gözleri görmeyen. 4/ Me-
melilerde asalak olarak yaşayan ipsi solucan... Küçük ma-
ğara. 5/ Polonya halkından olan kimse. 6/ Bir gösterme
sıfati... Yırtıci bir kuş. 7/ Biriyle eğlenme. onu küçüm-
seme... Baymdırhk. 8/ Doğu Anadolu'nun Irak sının ya-
kınında yüksek bir dağ... "Her Yerde Kar Var" adlı şar-
kıyı da söyleyen Belçikalı şarkıcı. 9/ Aynı düzeyde olan.
Yaşam, kalbin iki vuruşu arasındaki
zamandır.
Kalbinizi koruyun.
TÜRKKALPVAKFI
19 Mayıs Cd. No: 8 ŞişliiiSTANBUL
Tel: (0212) 212 07 07
(pbx) 10 Hat
Faks:(0212)212 68 35