25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25ARALIK1998CUI HABERLER Maraş katliamı ile Eroğlu'nun öldürülmesi İzmir ve Istanbul'da protesto edildi Etkinlîkler polis engeline takıldıİSTANBUL / İZMİR (Cumhuri.vet) - Maraş katliamınm 20. yıldöniimü ve Ege C'ni\ersitesi öğrencisi Serkan Eroğlu'nun öldürülüşunün bırincı yılında gerçekleştiril- mek istenen etkinlikler polis engeline takıl- dı. Istanbul Cniversite Oğrencilen Koordi- nasyonu'nun yapacağı ve İHD yöneticileri- nın de destek verdiği basın açıklamasma po- lis ızın vermedi. JHD Genel Başkan Yardımcısı Suavi Sa>- gan \e IHD Istanbul Şubesi Başkanı Eren Keskin'ın de aralannda bulunduğu yaklasık yüz kişilik grup, dün ögle saatlerinde IÜ Merkez Kampusu önünde toplandı. Çevre- de geniş güvenJik önlemı alan polis. grubu dağılmaian yönünde uyardı. Eren Keskin, burada kısa biraçıklama yapmak istedikle- rini ve daha sonra dağılacaklannı söyledi. Keskin, polısın itirazına rağmen yaptığı açıklamada. 20 yıl önce Maraş'ta 111 insa- nı katledenlerle Ege Üniversitesi öğrencisi Serkan Eroğlu'nu öldüren güçlerin aynı ol- duğunu söyledi. Grubun çevresini saran po- lisin uyanlan üzerine Keskin'in açıklaması sona ermeden grup dagıldı. IP Öncü Gençlik Istanbul îl Başkanı Gök- çe Fırat Çulhaoğlu yaptığı yazılı açıkla- mada, Maraş katliamını İanetlediklerini be- lirterek "Özellikle son dönemde gerçekle- şen ülkücii saldırıların önüne geçmek için tüm öğrenciler birlik olmalı ve siddetsiz, hakaretsiz özgür üniversite için miicade- le etmelidir"dedı. İHD Istanbul Şube- si'nden yapılan yazıh açıklamada da 5 gün süren ve 111 kişinin ölümüyle sonuçlanan olaylann bir "vahşet öyküsü"olduğu vur- gulandı. Açıklamada "Bugün katliamın sorumluları olarak \argılananlar Mec- lis'te milletvekili olabilmişlerdir. Hatta hiç utanmadan TBMM İnsan Hakları Komisyonu'na dahil olmuşlardır" denil- di. Özgürlük ve Dayanışma Partisi Kartal llçe Orgütü tarafindan yapılan yazılı açık- lamada ise katliamın sivasi sorumlulannın Adana Kırcı beraat etti ADANA (Cumhuriyet Güne> İlleri Biirosu) - Su- suriuk olayına adı kanşan ve Gazıantep'te verel Yaprak TV'nın saJıibi Mehmet Ali Yaprak'ı kaçırarak fidye is- tediği iddıasıyla Adana DGM'de yargılanan ülkücii Haluk Kırcı ve 8 arkadaşı beraat ettı. Adana DGM Başsavcılı- gı'nca "cüröm işlemek için teşekkül meydana getir- mek" suçundan haklannda 5 yıla kadar hapis cezası is- temıyle dava açılan Kırcı ile Mehmet Yahva Efe. Tur- ga> Maraşlı, Müfit Se- ment, Hüseyin Efe, Yaşar Efe. AJi Maraslı, Ali Ajdın ve Saiih Özdal, dünkü otu- ruma katılmadılar. Mahke- me hevetı, diger sanıklarla ilgilı istenılen talımatların mahkemeye geidiğını. müş- tekı Yaprak'a kendisinı ka- çırdığinı ilen sürdüğü Kır- cı'nın 7 adet fotografının gösterildiğını belirtti. Mahkeme, "kırmızı bül- tenle" aranan ve Roman- yacla olduğu ıleri sürülen Kırcı ve arkadaşları için Yaprak'ın çeüşkili, tutarsız, samimiyet ıçermeyen. kesin, inandıncı kanıtlan bulunma- dığını belırterek bütün sa- nıklann ayn ayn beraatlan- na karar verdi. SODEVyeniyıla ciddiprojelerlegiriyor Türkiye'nin gerçek bir sosval demokrat iktidara gereksinim du>duğu betırtilerek bu konuda avdınların. bilinı adamlarının ve sivil toplum örgütlerinin ü/erlerinc düşeni eksiksiz yapması istendi. Mersin Üniversite» Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zafer tskül, 1999yıhnda yapılacak genel seçimlerde CHP'den Içel milietvekili olmak için adav adayı olduğunu açıkladı. Sosyal Demokrasi Vakfı'nın (SODEV) yeni >ıJ kokteyli önceki akşam Pera Palas Oteli'nde gerçekleşti. Baskanltğını CHP tstanhul Milletvekili Ercan Karakaş'ın vaptığı SODEV'İB kuruculanndan otan Prof. Cskül, aydınlann Türkiye'deki kötû gidişe "dur" demek için daha fazla mücadele etmeleri gerektiğini ifade etti. Lskül. önümüzdeki genel seçimlerde CHP'den İçei milletvekili seçilebifmek için adav adayı olduğunu açıkladj. kendisinin para harcatarak siyaset yapamayacağını, hiç delegesinin olmadığııu, partiye tek bir üye bile kaydettirmediğini vurguiayan Üskül, "Önseçim yapılırsa gidip diirüst ve erdemli biçimde mücadele edeceğim. Halkımız önüne iyi şeyler konuluaca bunu değerlendirecek birikime ve sağduyuya sahip. tçel'de taban dinamik, bilinyli ve hareketli" ..«« .,««.•,..«, •*«> halen aramızda dolaştığı belirtildi. Açıkla- mada. "Katliamın 20. yılında elleri çete- lere bulaşmayan temiz yurttaşlar, Bana millıvetçıler cınayet ışliyor dedirtemezsi- niz' diven sivasi sorumluları unutmava- caktır. Yeni Kahramanmaraş'ların ya- şanmaması için bu ülkede kardeşliğin, dayanışmanın ve sol bir seçeneğin yarat- manın tam zamanıdır" denildi. Sosyalıst Iktidar Partisi (SİP) ise yaptığı yazılı açıklamada, katliamın sorumlulan- nın, suç ortaklanyla birlikte Türkiye'nin yönetımindeki ağırlıklanna devam ettiği ileri sürüldü. Açıklamada şu göriişlere >er verildi: "Tetikçibaşı bugün TBMM üye- mmm^m^mm^ liğine devam eden BBP yöneticisi Ökkeş Şen- dıller'dir. Bu adamı Meclis'e taşıyan Mesut Yılmaz'dır. Maraş kat- liamı, 12 Eylül darbesi- nin hazırlığıdır. 20 yıl boyunca katilleri koru- van/ar ve yeni katiller >etiştirmek için uğra- şanlar bdlidir." Ege Üniversitesi'nin Bornova'dakı kampu- sundaki bir grup öğren- ci, Eroğlu'nun ölümü- nün aydmlığa kavuştu- rulmamasını ve katillen- nin bulunamamasını protesto etti. Eroğlu'nun ölümünün birinci yılı ne- deniyle edebiyat fakülte- si binası önünde topla- nan öğrenciler, burada bir süre dövizler taş.ıyıp slogan attı. Eylemine, Serkan Eroğlu'nun ba- bası Ahmet Eroğlu ile annesi Güliz Eroğlu da katıldı. Ahmet Eroğlu, Serkan Eroğlu'nun ölü- münün bir an önce ay- dınlatılmasını istedi. Bu arada Eroğlu çifti, oğul- lan Serkan'm ölü bulun- duğu tuvaletin önüne kırmızı karanfillerbırak- tı. Protestocu öğrenciler basın açıklaması yaptık- tan sonra iletişim fakül- tesine kadar yürüyerek Dekan Prof. Dr. Işık 6z- kan'la görüştü. Görüş- menin sonunda bır öğ- renci, "Serkan Eroğlu Amfisi" yazılı tabelayı fakültenin 2 no"lu amfı- sinin kapısma astı. Eyle- me katılan öğrenciler. daha sonra bınadan çıka- rak olaysız dagıldı. Van'da bombah intihar saldırısı Haber Merkezi - Van'da askeri ser- vis aracının yanında kadın teröristin üzenndeki bombayı patlatması sonu- cu 1 öğTenci öldü, 14'ü asker 22 kişi yaralandı. Kadın teröristin parçalandı- ğı saldın sırasında orduevi, vali kona- ğı ve çevredeki evlerin de camlan kı- rıldı. Alınan bilgiye göre saat 07.30 sıra- lannda Kâzım KarabekirCaddesi'nde bulunan orduevi ile vali konağı arasın- da meydana gelen olayda. kadın terö- rist. orduev ine askeri personel taşıyan midibüsün yanında, üzerindekı bom- banın pimini çekti. Büyük bir gürültüyle infilak eden bombanın etkısiyle 3 asteğmen, 4 ast- subay, 5 uzman çav uş, 2 er, 4 sivi! as- keri personel. 1 öğretmen ile 4 öğren- ci yaralandı. Van Devlet Hastanesi ile Askeri Hastane'ye kaldınlan yaralılar teda\ i altına alındı. Durumu ağır olan Os- man Akbas adlı öğrenci, tüm müda- haleye ragmen kurtanlaınadı. Patlamada. askeri araç ile teröristin parçalan çevreye yayıldı. Patlama sı- rasında, orduevi, vali konağı ve çev- redeki binalann da camları kınidı. Olay yerine anmda gelen bomba uz- manlan ve diğer güvenlik güçleri, çevredeki şarapnel parçalan ile terö- ristin parçalanmış cesedini topladılar. Van Valisi Abdülkadir Sarı, pat- lamanın sesiyle uyanarak evden çık- tığını ve hemen olay yenne gittiğinı belirterek "Teröristin kimlik belir- leme çalışmaları sürüyor. Patlama sırasında askeri personelin araç- tan henüz inmemiş olması büyük bir faciayı önledi. Patlama sırasın- da yoldan geçen bir öğrenci yaşa- mını yitirdi, 22 kişi varalandı. Ya- ralıları ziyaret ettim. Hepsinin du- rumu iyi. Sadece bacağında kırık olan iki askerimiz hastanede bulu- nuvor. Oiğerleri ayakta tedavi edil- di" dedi. ŞIFIR NOKTASIIORAL ÇALIŞLAR Serkan'm Katili Belli Değil mi? Serkan Eroğlu'nun genç yüzü- ne bakıyorum. Onun güzel ve ma- sum yüzüne baktıkça, onunla ay- nı tarihi paylaşmaktan utanıyo- rum. Gencecik çocuklanmızı ca- navarların ağzından kurtaramadı- ğımıza hayıflanıyorum. Serkan oğ- lumun yaşında. Bir çocuk ne bü- yük umutlarla, ne büyük özenle büyütülür hepimiz biliriz. Serkan'm öldürülmesinin ayrın- tılı öyküsü artık belgelerte kanıtla- nacak durumda. Genç Serkan, büyük bir tehdıt altında olduğunu fark etmiş, izmir Cumhuriyet Baş- savcılığı'na ölümünden bir ay ön- ce yazdığı dilekçede, "Eğer başı- ma bir şey gelirse bunun sorumlu- su Terörle Mücadele Şubesi'ne bağlı polislerdir" demişti. Serkan, Ege Üniversitesi'nin tu- valetinde asılı olarak bulundugun- da, ailesi onun intihar etmediğini ve öldürüldüğünü anlamıştı. On- lar çocuklarını tanıyorlardı, daha da önemltsi Serkan'ın daha önce Terörle Mücadele Ekipleri tarafın- dan kaçırıldığını, işkence altında ajanlık teklifiyle yüz yüze geldiğini biliyorlardı. Serkan'm bu çığfığına ne yazık ki devletin sorumlu kurumlan o za- man gereken duyarlıhğı gösterme- diler. Ardından Serkan asılmış ola- rak bulundu. Erol Evcil'le akçalı ilişkilere girdiği iddıasıyla görev- den alınan zamanın Emniyet Mü- dürü Ahmet Oemir, sanki her şe- yi biliyormuş gibi öiüm oiayının he- men ardından, Serkan'm intihar ettiğini açıkladı ve dosyanın kapa- Mması yönünde bir çaba içine gir- dı. Ailesi olayın peşini bırakmadı; Serkan'm doktorablası kan tahlil- lerinin alınmasını sağlayarak cina- yeti ortaya çıkaracak bir süreç başlattı. Istanbul Üniversitesi Ad- li Tıp Kurumu'nun doktorları da kan tahlilleri sonucunda Serkan 'ın kanında bir insanı bayıltacak öl- çünün üzerinde kloroform olduğu- nu saptadılar. Serkan önce kloro- formla bayıltılmış ve daha sonra asılmıştı. Savcılık bu bulgulann ışığında geçen ekim ayından bu yana cina- yet soruşturması başlattı. İzmir Emniyet Müdürlüğü'nden Ser- kan'm öldürülmüş olduğu gerçe- ğinden hareket ederek araştırma yapmaları istendi. Serkan'm, bana bir şey olursa sorumlusu Emniyet içındeki bazı güçlerdirdediği, sav- cılıktaki dilekçesinde yer alıyor. Savcılık şimdi, "Beni öldürebilir- ler" dediği kuruma, bu cinayeti ay- dmlatın, diye yazı yazıyor. Siz, bir yurttaş olarak böyle bir soruştur- 'manın sağlıklı yürütülebileceğine inanır mısınız? 19 yaşındaki pınl pırıl zekâ ve bilgi dolu bir genci, sırf muhalif ol- duğu için öldüren mantığı anlama- ya çalışıyorum. Bu nasıl vicdan, bu nasıl bir ruh hali ki, siyasi bir kin sonucu, ülkenin gençlerini öldüre- cek kadar düşman görebiliyor? Serkan'm öldürülmesi aslında Tür- kiye'deyıllardıryaşanan biryönet- me mantığının doğal sonucu. Gençler, bazı yaşlanmış ve çürü- müş kafalarca hâlâ en büyük teh- like olarak görülüyorlar. Üniversiteli gençleri dinlıyoruz, üniversiteli öğretim üyelerini dinli- yoruz. YÖK tarafından atanan bir kısım üniversite yöneticisi, polis karakoluna çevrilen okullarda gü- venlik görevlısi gibi hareket ediyor. Örneğin polis, bazı öğrencileri çe- şitli eylemler sırasında mimliyor. Bunlann tasfiye edilmesi, yok edil- mesi için bazı okullann yönetici- leriyfe işbirliği yapıyor. Ulkesinin sorunlarına duyarlı, demokrat, ile- rici, solcu gençler birer birer bu yolla tasfiye ediliyorlar. Polisin, muhbirier, ülkücüler, geri kafalı öğ- retim üyeleriyle oluşturduğu çark işletiliyor. Bu biryönetme şekli; bu ülkede- ki gericiliği ayakta tutmak için yıl- lardan beri sürdürülen vahşi bir kı- yıcılık. Üniversitelere bu açıdan baktığımızda en kötü dönemler- den birinin yaşandığını söyleyebi- liriz. Gençlik de, bilim de, özgür eğitim çabası da tam anlamıyla tu- tuculuğun, acımasızlığın baskısı altında. Gençliğin en dinamik ve canlı kesimi birer birer üniversitelerden ayıklanıyor. Onların bir kısmı, artık klasik sayılan TCK 168. madde- den mahkemelere çıkanlıyor, 15- 20 yıllık cezalara çarptınlıyor, yani hayatları bir anlamda karartılıyor. Bu çaresizlik, gençlik içinde kü- çük grupların şiddet egilimini kö- rüklüyor. Dün iki acılı anne, Gülter Kanlı ve Ayşe Yıldırım geldiler. Banş'ın ve Umit'in dosyalarının Yargı- tay'da olduğunu söylediler. Gen- cecik yaşlarında cezaevinde sa- kat kalacak ölçüde ağır baskı gö- ren gençlerden sadece ikisi Barış ve Umit. Türkiye, onları ağır ceza- lara çarptırarak ne kazanacak? Serkan'ları yok eden, pırıl pırıl gençlerini yok eden bir ülke, aslın- da kendi geleceğini yok ediyor, kendi geleceğini karartıyor. Başka ne denebilir ki? Cumhuriyet'in aydınlığında yolumuzu aydınlatanlardan biri... BÎR BAKIMA SERVER TANtLLİ 'Haklı' ve Halklı' Bir Savaşta Gazetemizin kültür hizmeti gitgide ge- lişiyor. Bir yandan, eski Yunan'dan berı yaratılmış dünya klasikleri, öte yandan çağdaş tarihimizi anlatan ve yorumlayan eserler, birbiri ardından okurlara sunulu- yor. Birkaç yıla kalmaz, kitaplıkları daha da zenginleşmiş olacak Cumhuriyet oku- yanlann. Falih Rıfkı Atay'ın Zeytindağı, onun olduğu kadar edebiyatımızın da en önemli eserteri arasındadır. Yalnız diliyle veanlatışıyla değil, anlattığ/yla da. Büyük yazar, orada, Birinci Dünya Savaşı'nda Suriye harekâtını, giderek imparatoriu- ğun yıkılış yıllarını dile getirir: Hepsi de ki- şisel gözlem ve tanıklıklara dayanır söy- lediklerinin; çoğu, bugün de üzerinde du- rup düşüneceğiniz gözlemlerdir. Gazetemiz bu güzel yapıtı da kazan- dırdı okurianna. Görevlilerin işlerine kanşmak gibi ol- masın, sanıyorum onun arkasından, faz- la da gecikmeden, okurlanmıza, aynı ya- zann Çan/caya'sını armağan edeceklerdir. Bu iki eser, arka arkaya okunmalıdır diye düşünmüşümdür hep. Çünkü Falih Rıf- kı, birinde imparatorluğun yıkılışını sergi- lerken, ötekınde doğan Cumhuriyet ve Devrim'i anlatır. Aynı inanmış ve soylu kalemiyle... O Cumhuriyet ve Devrim'i, Falih Rıf- kı'nın eserinden - aşağı yukan - bir yanm yüzyıl sonra, bir bilim adamı da hünerle anlattı: Profesör Bülent Tanör, bu kez Çağdaş Yayınları'ndan çıkan Kurtuluş Kunıluş'ta, işın içine bilim adamının nes- nelliğini de katarak, çağdaş tarihimizin bu en önemli olgusunu işledi. Çarpıtmadan, açık ve aydınlık bir bi- çemle... Tanör'ün, bu kitabının -bir yerde- gıri- şi niteliğinde, bir başka önemli eseri var- dır: Son basımı bu yıl Yapı Kredi Yayınla- n'nda çıkan Turkıye'deKongre Iktidarla- n adlı çalışmasında, saygın bilim adamı, 1918-1920 yıllannı anlatır; Millî Mücade- le döneminin yerel ve ulusal kongre ha- reketlerinin nirengi noktalannı saptarken, Ulusal Bağımsızlık Mücadelesi sonucun- da elde edilen hakların gökten inmediği gibi tepeden de dayatılmadığını, halkın onları kendi mücadelesiyle kazandığını görür, izlersiniz. Kitabı bıtırdiğınızde, yal- nız olanbiteni yetkili ve dürüst bir kalem- den okumuş olmakla kalmazsınız, belki daha da önemlisi, bu toprağın insanları- na bir kez daha inanmış olursunuz. O eserin en önemli katkılanndan biri de budur. Son Sedat Simavi ödüllerini dağıtan- lar, onu da seçerken pek yerinde davran- mışlardır. Sözü, bir başka önemli noktaya geti- receğim. • •• Bülent Tanör, Kurtuluş Kurvluş'ta, M lî Mücadele yıllarında, savaşın aynı z manda nasıl demokrasi ürettiğini de gö, ler önüne serer: Bu demokrasinin ar kurumu Türkiye Büyük Millet Meclisi'c ve Meclis, çağdaş tarihimizin en büyi bunalımını "demokrasiyleçözer". Peki n çin demokrasi üretmiştir savaş? Çünk bu savaş, "haklı" ve "halklı" idi. Bu "hak //" ve "halklı"\\k, her şeye damgasını VL racaktır: TBMM, Milli Mücadele'nin arka sından Cumhuriyet ve Devrimleri yara tırken, Ikinci Dünya Savaşı'nın ateşindeı sıyrılırken, Cumhuriyet'i demokrasi ilı donatmaya gıderken de bu anlayıştaı yola çıkacaktır. Bu "haklı" ve "halklılığm attını çizini; lütfen! Cumhuriyet'in büyük başanlannın sır- rı bunlarda gizli. Öyle de, şu çırpınışlanmızın altında ya- tan ne? Acaba "haklı" olarak ve büyük umut- larla da çıktığımız demokrasi mücadele- sini, onun "halklı" olmasına daha da ti- tizlik göstermemiz gerekirken, sıradan bir "seçim" oyununa dönüştürüp yozlaştır- dık mı? Demokrasi başta "fikirözgüriüğü" de- mekti. Orada mı bir eksikliğimiz oldu? Cumhuriyet'i kuranlar, "halklı"olmanın yönlerini de belirtmışlerdi "haklı" olarak. Onlara sırt çevirip çıkmaz yönlere mi sav- rulduk yoksa? Şimdi gelip durduğumuz nokta, her şeyden önce "siyasal ve sosyal bir re- form"un zorunluluğunu gösteriyor. Bu- gün parlamentoya doluşmuş olan siya- sal partilenn içinde hangisinin, böylesi bir reform üstüne "haklı"ve "halklı" bir programı vardır? Seçım, güzel de ne adına? Yeni bir hükümet kurma çabalan ara- sında, içerikten olduğu kadar dürüstlük- ten de yoksun yığınla davranışın sergilen- diği şu günlerde, her şeyden önce yur- dunu seven bir insan olarak, bu sorulan sormadan edemezsiniz kendinize. De- mokrasıyi, biçimde değil de içerikte bir tartışma; yurt sorunlanna getirilecek çok boyutlu bir çözümün aranışı olarak bel- lemişsenız, başka türlü de yapamazsı- nız. Üstelik, bugüne değin demokrasi adına aldatılmışfığınızın yığınla kanıtı or- tadayken, isteristemez "esas"a ve "öz'e çevrilidir dikkatleriniz artık. Fikrimi mi soruyorsunuz? Bütün açıklığıyla şu: Türkiye'de "siya- sal ve sosyal" köklü bir reformun bayra- ğını açıp halkın önüne düşerek iktidara taşıyacak olanlara bağlamışım umudu- mu. "Haklı" olanlar onlardır, gerçek demok- ratlarda... ' • de BUGUN BİR CUMHURİYET ÛGRETMENİNİN ÖYKÜSÜ.. Û Yönetmen Ertuğrul Karslıoğlu Yapımcı Nesrin Ahtolun Oyuncular Korhan Atay Fernaz Tırpan Ece Uslu Jale Erman reır KaUtclî programLar içtn î>oğru
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle