15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 KASIM 1998 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER Baltacıoğlu ve Softalar Prof. Dr. M. TAHİR HATİBOĞLU Gazi ümversitesi T,P Fakültesi öğretim Üyesi tur. O yıllarda Tramvay Şirketi"nin sa- hibi Belçikalılardır. Şirket, öğrenci in- dirimıni kaldınnca darülfünun öğren- cileri yürüyüş, yapmışlardır. Rektör Bal- tacıoğlu, olay üzerine öğrencılenn ya- nına gitmiş ve eylemi desteklediğini ve öğrencilerin hakh olduğunu söylemiş- tir. Basma yaptığı açıklamada da "üni- versite, lise yaşamınm sakinliğine çeki- lemez" diyerek üniversitede bu tür olay- lann doğal karşılanması gerektiğini vur- gulamıştır. lstanbul Üniversitesi'nin bahçesin- deki ağaçlar onun tarafından dikilmiş- tir. Yine bu sırada 'üniversitede dans otoyı' denilen bır olay olmuştur. lkı kız öğrencinin Türkiye'yi ziyaret eden Ma- car iki öğrenciyle dains etmesi, o günle- rin azgm gericileri tarafından 'olay' ha- line getirilmiştir. Baltacıoğlu, bu olay- da da danscı öğrencilerden yana tavır ta- kınmıştır. 1914 yılında açılan Kız Üni- versitesi'ne öncülük edenlerin başında yine Baltacıoğlu bulunmuştur. Aradan beş yıl geçtikten sonra kız-erkek birlik- te aynı derslikte ders görülmesini ûç ar- kadaşıyla birlikte başlarmış ve kız üni- versitesinin kapanmasını sağlamıştır. Türk kızlan üniversite yaşamlan yö- nünden Baltacıoğlu'na ve arkadaşlan- na çok şey borçludurlar. Ismayıl Hakkı Baltacıoğlu, tepkici, özgürlükçü ve ulusalcı bir insandır. Onun I sma\ıl Hakkı BaHacıoğlu (1886- 1978), eğitim alanında yetışmiş büyük bılim ve düşün adamıdır. lstanbul Darülfünunu'nu bitir- dıkten sonra akademik kadroya geçmiş ve müderris olmuş.. Türk üniversite tanhinde çok önemli yenilik- lere öncülük etmiştir. Darülfünun Ede- bıyat Fakültesfnde dekanhk, darülfünun- da eminlik (rektörlük) yapmıştır. Baltacıoğlu. Edebiyat Fakültesi Reısi (dekanı) iken tarihte 'Darülfiinun Gre- vi' olarak anılan ünlü ögrenci boykotu olmuştur. Boykotun amacı, Ulusal Kur- tuluş Savaşı ve Türklük aleyhine yazı ya- zan ve konuşmalar yapan beş öğretim üyesini, ünhersiteden uzaklaştırmaktır. Bu beş öğreticinin davranışlan ne kadar yanhşsa, darülfünun özerkliği yönün- den. bu kişilerin Edebiyat Fakültesi'nden uzaklaştınlmalan da o denli yanhşnr. Bal- tacıoğlu ve darülfünun. öğrencilerin bu isteğine karşı uzun süre direnmiştir. An- cak beş ay süren boykot sonucunda 1922 Temmuz ayında bu beş öğretim üyesi izinli sayılarak darülfünundan uzaklaş- tınlmıştır. Baltacıoğlu. Cumhunyet'ın ilanından on gün sonra Darülfünun Eminliği'ne atanmıştır. Atama, seçilen iki aday ara- sından yapılmıştır. Dolayısıyla Cumhu- riyet'ın ilk ünıversıte rektörü odur. Bu dönemde de ünlü 'Tramv» Olayı' olmuş- bu yapısı zaman zaman Cumhuriyet yö- neticilerinin hoşuna gitmemiştir. Bu yüzden olmalı ki 1933 'te üniversite ku- rulurkentasfiye edilenlerin arasında kal- mıştır. Kamu vicdanının tasfiyeye uğrama- lannı sindiremediği üç kişiden (öbürle- ri Ferit Kam ve Hamdi Suat Aknar) bi- ridir. Atatürkdöneminde böyle bir hak- sızlığa uğradığı halde her zaman ileri bir Atatürkcü ve aydınlanmacı olmuştur. Hasan Ali Yücel de anılannda, "Beni en çok hocam Baltacıoğlu etküedi" de- mıştir. Darülfünun Emini iken bir kurulla 11-12 Şubat 1924 gecesı İzmir'de Mus- tafa KemaTi ziyaret etmiştir. Söz laik- likten açılınca Gazi'ye şu sözleri söyle- miştir: "Din, toplunısal bir kurumdur. Fakat devlet, onu okullannda öğretmeye mec- bur değildir. De\let eğitiminin karakte- ri laik olabilir. Devrim, eğitim kurumla- nnı laiklestirmelidir. Türk ulusu laikeği- tim esasını çok iyi kabul edecektir. Çün- kü dünyarun en realist, en müspet kafa- lı bir ulusudur. Bu yolun uzerindeki bü- tün anzalan kaldınyor, bütün çah ve di- kenleri söküp atıyor. Bu yolun üzerinde bir de asırlık bir softahk \e taassup ağa- cı var. Gerçi bu ağacın da dallaru budak- ları kesilip atılmış, fakat iri kökleri he- nüz toprağın içindedir. Bu toprak yaş, iize- rindeki guneş ise yakıcıdır. Asırlık ağa- cın kütüğü bir gün sürecekve eskisinden daha çok gürbüzleşecektir. Bu büyük bir tehokedir. Köklerini de hemen söküp atmahdır" Baltacıoğlu. 1942'de DTCF'ye Milli Eğitim Bakanı Yücel tarafından profe- sör olarak atanmıştır. Daha sonra CHP'den milletvekili olmuştur. Gerici- liğin amansız düşmanı olan Baltacıoğ- lu'nun, 25 Ocak 1951 tarihli Yeni Adam dergisinde yayımlanan 'Softa Başkal- dırmış' başlıklı yazısını, 37 yıl sonra yeniden anımsamakta yarar vardır: Softa başkaldırmış! "Softa başkakhrmış, ortalığa saldın- yor! Softa Türk inkılabına saldınyor, softa KemaJistlere saldırıvor, softa VIus- tafa KemaTe saldınyor! Softa laiklere dinsiz diyor, Kemalist- lere komünist diyor, Atatürk'e bozgun- cu diyor! Dini, imam, Müstümanbğı, tkraret me- taı inıiş gibi kullanan, kendi çalışmayıp asalaklar gibi başkalannın sırtından ge- çinen, kendinden olmavan herkese" din- sız, gâvur, komünıst" diyen din düşma- nı, iman avcısı, Müslümanlık vurgun- cusu. komünist yardakçısı softa! Padişahlann dalkavuğu, halifelerin köiesi, medreselerin gediklisi, kara kap- b kitabın bekçisiyosun kafak, baykuşsu- ratu, şom ağûlı softa! Kuvvet görünce sinen, meydan bu- lunca başkaldıran, inkılap çağlannın yaltak köpeği, bunalma çağlannın boz- gunculan ardından giden, leş yiyen sof- ta! Sağa bastın günah, yedin günah. içtin günah. resim yaptın günah, musiki din- ledin günah,tiyatroseyrettin günah di- yen zevk ve sanat düşmanı softa! Türk'ü Türk olarak ayn ve ulu bir ulus olarak tanımayan, Türk'ü Arap- tan aşağı görüp, Araplaştırmak isteyen, Türk'ü ve Türkçe>i aşağüayan, her yer- de Türkçe yerine Arapça koyan, Türk- çeyi Arapça gibi söylemek için agzını burnunu çarpıtan. Türklükten çıkıp Araplaşaraksoysuzlaşan, TürkveTürk- lük düşmanı, soysuz softa! Softa! Komünist, nasyonaüst ne de- mek olduğunu bümeyen,ögrenemevecek kadar kalın kafalı olan softa! Türk oğlu Türk, Müslüman oğlu Müslüman Ak- vilere, Kızılbaşlara-lahtacılara "dinsiz, gâvur, zındık" diyen, bu din ve soy kar- deşlerimizin vicdanına, hürriyetine sal- dıran vicdan ve hürriyet düşmanı softa! Kadındüşmanı,gençlikdüşmaru, ilim düşmanı, fen düşmanı, makine düşma- nı,medeniyetdüşmanı,flerüik,yenüik düş- manı softa! Ey gerilik ve kulluk tarihinin tek ba- şına kahramanı olan >obaz! E> bilgisiz- Uğin, görgüsüzlüğün, cansızuğın ve ölü- lüğün en büyük timsali! Ey yobaz oğlu yobaz! Başkalannın sırtından geçinmek için >araüldın. Başkalannın derisine ya- pış ve derisini em! Softa, em, şiş, patia! Yalnız ulu Ata- türk'e, Türkulusunun kutsallaşnuş ha- tıralanna dil uzatma, inkılap tarihine karşı köpek gibi uluma!" ARADABİR M. tSKENDER ÖZTURANLI Hukukçu 'Maratoncu'ların Saldırısı••• Recep Tayyip Erdoğan. lstanbul Belediye Baş- kanlığı'na seçıldıkten sonra, belediye meclisi ça- lışmalarını o güne değin alışılmışın dışında Fatiha okutarak başlatmıştır. Bu davranış biçimi "devlet dairelerinde Kuran, camilerde politika" anlayışı- nın başlangıcı, daha sonraki eylemlerinin göster- gesı olmuştur. Hemen arkasından Türk Yurttaşlar Yasası'nı hi- çe sayarak şu tümcelerte nikâh kıymaya başlamış- tır: "Allah 'ın emrı, Peygamber'in kavliyle sizi ka- n koca ilan ediyonım." Böylesine bir tümcenin la- ik devlet ilkesiyle bağdaşıp bağdaşmadığını hiç mi hiç düşünmemiştir. Kentin sorunlarıyla uğra- şacağına, belediyenin sosyal kurumlarında içkiyi yasaklamaya kalkışmış, balenin belden aşağı bir sanat olduğunu savlamış ve tiyatro salonlarında toplu namazlar kıldırarak kendtni Istanbul'un ima- mı ilan etmiştir. Hiç gereği yokken şoyle seslen- miştir, başkanı olduğu kentin insanlarına: "Sonu- cu ölümle noktalanacak bir maratonun koşucu- lanyız." Bir belediye başkanı böyle konuşabilir miydi? Şeriatçı olduğunu gizlemediğine göre, bu söyle- miyle şeriatın "cihat" anlayışını gündeme getirmi- yor muydu? Bu yaklaşım dinsel bir terör, lslamcı bır terör estirmez miydi? Bilindiği gibi din bir vicdan sorunudur. Şeriatsa siyasat bir akım ve din devleti özlemciliğidir. Din, tüm insanların mutluluğunu ve barış içinde yaşa- malarını amaçlar. Şeriatsa "Dinden döneni vu- run" buyruğunu getirip koyar insanoğlunun önü- ne. Politikaya atıldığı günden beri köktendinci dav- ranışlar içinde olan Tayyip Erdoğan, en sonunda "Minareler süngümüz I Kubbeler miğfer I Cami- ler kışlamız I Müminler asker" diye konuştuğu için yargılanmış ve cezalandınlmıştır. Bu karara hu- kukun diliyle değil, politikanın diliyle karşı çıkan Erdoğan, Yargıtay'ın onama kararmdan sonra, FP Genel Başkanı'nı da yanına alarak gövde göste- rileri sergilemekte, yargı kararını yakışıksız tüm- celerle eleştirmektedir. Konuşmalannda maraton koşucusu olduğunu yinelemesine karşın neden- se bu kez ölümden söz etmemektedir. Ne var ki yandaşlarının "Vurde vuralım, öl de ölelim" çığ- lıkları karşısında artık ölmeyi değil öldürmeyi amaç- lamakta, üstelik hedef de göstermektedir. Avras- ya maraton koşusunu bile siyasal emelleri doğ- rultusundayönlendirmeye çalışmıştır. Bütün bu ne- denlerle kavgadan yana bir karşıdevrimci olduğu ve Fazilet Partisi'ni de bu kavganın içine çekmek istediği gün gibi ortadadır. Çağdaşlığa aykırı bu kavganın sonu nereye va- nr bilemem. Bildiğim tek şey, vakit geçırmeden böy- lesine maratonculann saldırısından devrimci Cum- hurıyeti, Atatürkcü Cumhuriyeti kurtarmaktır. Dİ\ ARBAKIR İŞ MAHKEMESİ'NDEN Sayı: 1996'361 Da\acı SSK Genel Müdürlüğü tarafından davalılar Mehmet Alı Uyan \e arkadaşlan aleyhine mahkeme- mizde açmış olduğu ıstirdat davasının yapılan açık yar- gılaması sırasında venlen ara kararı gereğince; Davah Mehmet Alı L'yan adına cıkanlan tebligatın bila ıkmal iade edildiğı, mahkememizce yaptınlan ad- res araştırmasından adresı tespit edilemediğı ve tüm aramalara rağmen bulunamadıgından ılanen tebligat ya- pılmasına karar \erilmis olup, davilı Mehmet Ali L\an'ın mahkememızde yapılacak olan 17.11.1998 günlü duruşmasına gelerek da\a ile ılgilı belgelerini sunması \eva kendını bır vekılle temsil ettirmesı. aksı takdırde ilanın tebliğinden itibaren 15 gün içinde dava dılekçesının teblıg edilmiş sayılacağı hususu ılanen teb- li| olunur. Basın: 7142 DİYARBAKIR İŞ MAHKEMESİ'NDEN Sa>r. 1996-356 Davacı SSK Genel Müdürlüğü tarafından davalılar Mehmet Alı U>an ve arkadaşları aleyhine mahkememiz- de açmış olduğu istirdat davasının yapılan açık yargılama- sı sırasında verilen ara kararı gereğince; Davah Mehmet Alı Uyan adına çıkanlan tebligatın bi- la ıkmal ıade edildiğı. mahkememizce yaptınlan adres araştırmasından adresı tespit edılemedıği ve tüm aramala- ra rağmen bulunamadıgından ılanen tebligat yapılmasına karar venlmış olup. davalı Mehmet Ali Uyan'ın mahke- memızde vapılacak olan 17 11.1998 günlü duruşmasına gelerek dava ıle ılgiti belgelerini sunması veya kendini bir \ekille temsil ettırmesi. aksı takdırde ilanın tebliğinden iti- baren 15 gün ıçmde dava dılekçesının teblıg edilmiş sayı- lacağı hususu ılanen teblıg olunur. Basın: 7139 Merkezin Yerelleşmesi mi, Yerel Yönetim mi? veTAHİR ÇALGÜNER SBF, Y erel yönetimler, Batı'da "ko- mün" adı alünda ortaçağın son- lanna doğru, burjuvazinin, de- rebeylerine karşı mücadelesi so- nucu oluşmuştur. Komünler, ti- caret güvenliğinin sağlanması ve pazann düzeninden sorunlu olarak kurul- muşlardır. Ana amaçlan "ortaktKariçıkariaruı" korunması olarak tüccarlar tarafından burglar- da oluşturulan bu birimlerde henüz "kamu ya- ran" kavramının gelişmediği görülmektedir. Yenıçağda "ulus devlet" kavramının ortaya çıkmasıyla "merkezi devtefin yeniden güç ka- zanması, komün yönetimlennin ellerindeki yet- kilerin kısıtlanması sonucunu doğurmuştur. Böy- lelikle, günümüzde merkez ve yerelin karşılık- lı erk savaşımı ve yetki paylaşım mücadelesinin ilk nüveleri atılmıştır. Türkiye böyle bir süreci geçirmediğinden, merkeze bağlı yerel yönetim geleneği. 75 yıllık Cumhuriyetimizin kaderini oluşturmuştur. Bu yazıda; Türkiye'nin "ünıter" bir devlet olduğu ve olacağına da kimsenın şüphesi olma- dığından dolayı "yerel hükümet" (local govenı- ment) yerine "yerel yönetim" kavramının doğ- ru bır tanımlama olduğu görüşü benimsenmiş- tir. Devletin küçütülmesi ve özelleştiıme politi- kalan ile kast edilen günlük dilde "merkezi dev- tet"tir. Globalleşme ana başlığı altında, III. dün- ya ülkelerine tavsiye (!) edilen sözde "yeni sağ" politikalar, demokratikleşme adı altında "yerel yönetimleri" kendilerine odak seçme eğilimin- dedirler. Yerel demokrasi ya da yerel yönetim- lerin demokrankleşmest, ülke genelindeki demok- ratikleşme hareketinin temel taşıdır. Ancak ya- Çevre Bilimleri Doktora Öğrencisi pılmak istenen, Ingiltere örneğinde olduğu gi- bi, yerel kamu gücünü özel sermaye temsilcile- ri ile paylaşmaya götürür ise; yerel yönetimle- rin temeli olması gereken kamusal hizmet ala- nı daralır. Devletin küçülmesi olarak sloganla- şan akım, (özelleştirmenin araç olmaktan ziya- de "amaç" olarak görülmesi), yerel yönetimle- rin kamu alanlannın küçülmesi "kamusal" öz- gürlükler için gerekli olduğu, (bürokratik enge- lin ortadan kaldınlması) diye algılanıyor ise merkezi devlet ya da siyasal otorite böyle bır mer- kezi politikayı il özel idarelerine devTetmek is- teyebilir. Merkezin, yerel yönetimler üzerindeki vesa- yet yetkisi hem siyasal hem de "yerindelik de- netimi" olarak uygulanıyor. "hukuka uygun- luk" denetimi kısıtlı olarak kullanıhyorsa mer- kezin bu politikasını, yerel yönetimler aracılı- ğıyla uygulama ya da uygulama olasılığı her za- man vardır. Böylesine bir vesayet anlayışının demokratik kültürün gelişmesi üzerine olum- suz katkılan olabilir. Sivil toplum kuruluşlan, katılımcıhk adı al- tında belediyelerde oy hakkına sahip olursa, ka- mu parasınm denetimi iş ve sermaye çevreleri- ne bırakılabilir. Bir kamu faaliyet alanı olan, Kentsel Fiziki Planlama (imar) ve de kente ilişkin belediyele- rin yapmak zorunda olduğu kamusal hizmetler özelleştirilirse, bu gelişim yerel meclislerin "çe- teleşmesi"ne yol açabilir. Bu bağlamda; Türkiye için en uygun model merkezi devletin görev alanmın küçültülmesi- ne koşut (paralel) yerel kamu gücünün büyütül- mesine elverişli demokratik katılım düzeneğini (mekanizmasmı) oluşturacak bir politikadan geçmektedir. Toplumsal refah devleti ve toplum kesimleri arasındaki hizmet eşitliği ancak böy- le sağlanabilir. Yerelleştirme bu anlamda, bir "araç" olarak kullanılıyor ve de sözümona top- lumsal kalkmmanın temeli olarak gösteriliyor- sa; niyette içtenlik yoktur. Bu bağlamda, Mec- lis gündeminde bulunan (yerel-merkezi) yöne- timler yasa tasansı incelendiğinde "il" bazında planlamanın öncelikli olarak ele alındığı anla- şılmaktadır. Buna karşılık. bölge planlaması ve (havza bazında) bölgesel örgütlenmeden (ara kademe örgütlenme) söz edilmemektedir. Böl- ge planlaması, merkezi devletin görevleri ara- sında sayılmıştır. İl özel idarelen ildeki tüm hiz- metlerin tek elden yürütüleceği bir yapıya ka- vuşturulmaya çalışılmaktadır (Koordinasyon). Yasa tasansı, belediyelerden ziyade il özel idarelerini güçlendirmeye ve yetkilendirmeye yönelik bir düzenlemedir. Tasanda, merkezin vesayet yetkileri gerektiğinde, il özel idareleri- ne devredilir hükmü getirilmiştir. Böylelikle; merkezi gücün yerelleşme odağı olan ıl özel ida- relerine bağh yerel yönetimler oluşturulmakta- dır. ' Aynca belediye gelirlerinde göreceli artış önerilerine karşın, bu yönetimlerin kendi öz kay- naklannı arttıncı gelİT kaynaklanna sahip ol- mayı özendirici hükümlereksiktir. (Akçal vesayet devam etmektedir). Türkiyeiçin son söz: Türkiye'nin yerel yönetim "reformundan" daha çok. demokratik yerel yönetimlerin oluşmasma katkıda bulunacak yerel toplum dinamiklerini ve yaratıcılığını harekete geçirici, kamusal faaliyet alanı etkili ve denet- leyici bir yerelyönetimler potttikasına ve demok- rasi etiğine ihtiyacı vardır. Akçal özerkliğe sahip, merkezin vesayet yet- kisinin "hukuka uygunluk" denetimi olarak sınırlandığı ve denetimin bağımsız uzmanlaşrruş yar- gıya bırakıldığı bir yerel yönetim, hedef ahnmahdır. Tersi durumda. yazımın başında sözünü ettiğim or- taçağdaki kamusal özden yoksun "komün" hayatına bir dönüş yaşanır ki Tür- kiye için böylesine bır geri gidiş yerel yönetim kurumunun varlık nedeni açısmdan endişe verici geliş- melere sahne olabilir. DİYARBAKIR İŞ MAHKEMESİ'NDEN Sayı: 1996 336 Davacı SSK Genel Mü- dürlügû tarafından davalılar Mehmet Alı Uyan ve arka- daşlan aleyhine mahkeme- mızde açmış olduğu ıstirdat davasının yapılan açık yargı- laması sırasında venlen ara karan gereğince. Davalı Mehmet Alı Uyan adına çı- kanlan tebligatın bıla iknial ıade edildiğı, mahkememiz- ce yapnnlan adres araştırma- sından adresı tespit edileme- diğı ve tüm aramalara rağ- men bulunamadıgından ıla- nen tebligat yapılmasına ka- rar venlmış olup. davah Mehmet Alı Uyan'ın mahke- memızde yapılacak olan 17.11.1998 günlü duruşma- sına gelerek dava ıle ılgıli belgelerini sunması veya kendını bır vekille temsil et- tirmesı. aksı takdırde ılamn tebliğinden itibaren 15 gün ıçmde dava dılekçesının teb- lığ edilmiş sayılacağı hususu ılanen teblıg olunur. Basın: 7143 tETT pasomu kaybettim. Hükümsüzdür. TUNÇDAL IŞIN PENCERE Osmanlı ve Cumhuriyet Sordu: - Bir toplum, bir ulus, bir halk geçmişinden ko- puk yaşayabilir mi? - Anlamadım... - Atatürk Cumhuriyeti diyorsunuz, 600 yıllık Os- manlı'yı siliyorsunuz, olurmu?.. -Olmaz... Yüzüme şaşkınlıkla baktı: - Ben seni başka türlü düşünüyorsun diye bi- lirdim. - Yanlışın var... - Nedir yanltşım? - Osmanlı tarihine Cumhuriyet'ten sonra sahip çıkılmaya başlandı; 1923'ten öncesinde bu yolda- ki çabalar yok denecek kadar az. Belki de sıfıra sıfır elde var srfır... - Nasıl olur?.. - Bir insanın küttürüne, geçmişine, tarihine, ye- raltı ve yerüstü hazinelerine, kentlerine, doğasına, denizlerine, göllerine, eski sanatlarına, neyi var neyi yoksa tümüne sahip çıkabilmesi için bilinç- lenmesi birinci koşuldur. Aydınlanma çağına ula- şamayan bir toplum, geçmişine çok uzaktır. Mat- baa Osmanlı'ya250 yıl gecikmeyle girdi. Yazı dev- riminin 1928'de gerçekleştiğini biliyorsun. O yıla kadar basılan kitap sayısı 25 bındir. Bu kitaplann da çoğu fasa fiso, saçma sapan, eğlencelik, içe- riksizdir. Osmanlı'da üniversite yoktu. Üniversite- siz toplum beyinsiz insan gibidir; ne tarihini bilir ne de geleceğini düşünebilir. Osmanlı'nın okullar- da öğrencilere belleteceği doğru dürüst bir tarih kitabı da yoktu; geçmişine söylencelerle yönelir- di. Osmanlı tarihine ilişkin ciddi çalışmalar Gum- huriyet'ten sonradır. Doğaldır bu. Islam ortaçağı Anadolu'da yırtılmadan, akıl inançtan, bilim din- den bağımsızlaşmadan hiçbir toplum geçmişine gerçek anlamda sahip çıkamaz. • Düşündü: - Ama Cumhuriyet devrimi Osmanlı'ya karşı değil mi? - Elbette karşı; ama nasıl bir karşıtlık bu? Ata- türk Batı emperyalizmine karşıydı, Batı uygarlığı- na değil... Bu eytişimin mantığını Osmanlı'ya dö- nük yaklaşımda da görebilirsin. Yalnız Osmanlı mı? Anadolu'da boy atmış bütün uygarlıklara Cum- huriyet sahip çıkıyor. Çünkü bu bilimselliğin gere- ğidir. Hiçbir ülke hurafelerle geçmişini değerlen- diremez. Osmanlı'nın edebiyatı, mimarlığı, minya- türü, şiiri, anıtları, evleri, nakışlan, musikisi; siya- sada, sanatta, kültürde, bilimde nesi var nesi yok- sa, ancak gerçek üniversitelerini kurmuş ve evren- sei deger yargılarına oturtmuş bir toplumda de- ğerlendirilebilir. Fransa Cumhuriyeti'nde 14. Lo- uis'ye nasıl bakıhyorsa, Türkiye Cumhuriyeti'nde Kanuni Sultan Süleyman'a eşdeğerde, eşölçüt- te, eşanlamda bakılır. Bu bakış siyasal değil, bi- limseldir. - Peki, biz tarihimizi sevip yüceltmeyecek mi- yiz? - Leonardo "Sevgi bilgiden doğar" demiş. Içi kof sözlerle, hamasi nutuklarla tarihe yaklaşmak, kendi kendimizi aldatmak demektir. Cumhuriyet, tarihine yaklaşırken de aynı ölçü kullanıhr; uygar-, lık tanhinde "Anadolu Aydınlanması "nın anlamı araştınlır. Bugünkü politika kavgalarının körlüğün- de tarihi ötesinden berisinden çekiştirmeye kal- kışmak, bir çorba tabağının derinliğinde geçmişe iskandil salmaktan başka bir şey değildir. - Tarihe bakarken kılavuzumuz ne olacak? - Bilim!.. Araştırma, inceleme, önyargısızyakla- şım, bilimsel sentez çabası!.. Bu, bir uygarlık so- runudur. Cumhuriyet devrimi bize bu fırsatı sağlı- yor; üniversitelerimiz üniversite oldukça, fakülte- lerimizde Osmanlı tarihinin bütün zenginliklerine erişebiliriz. Yoksa, geçmişimizin cahili kalınz... • Cumhuriyet devrimi bizi geçmişimizden kopar- mıyor; geçmişimize bağlıyor. Cumhuriyet kitap kulübü Tüyap 17. İstanbul Kitap Fuan'nda İMZA OÜNÜ 7 Kasım Cumartesi ATAOL BEHRAMOĞLU Saati5.00-17.00 ILHAN SELCUK Saat:17.00-18.00 IRENE MELIKOFF Saat:17.00-18.00 ORHAN ERİNÇ Saat:18.00-20.00 Stand No:85-86 (Alt kat) Tüyap Sergi Salonu Tepebaşı-lstanbul Giilcan Yeşifekökçen ile Ogan Ocalı evlendiler Kalifortıiya - San Jose DİYARBAKIR İŞ MAHKEMESİ'NDEN Sa>ı. 1996 365 Davacı SSK Genel Müdûrlûp tarafından davalı MehnKt Alı U>an \e arkadaşlan alevhıne mahkememızde açmış olduğu ıstırdat davasının yapılan açık yargılaması sırasında venlen ara karan gereğmce. Da\ alı Mehmet Alı L'van adı- na çıkanlan tebligatın bıla ıkmal ıade edildiğı. mahkememizce yaptınlan adres araştırmasından adresı tespit edıleme- dıği ve turn aramalara rajmen bulunamadığından ılanen tebligat yapılmasına karar venlmış olup. davalı Mehmet Alı Uyan'ın mahkememızde yapılacak olan 17 11 1998 günlu duruşmasına gelerek dava ıle ılgilı belgelennı sunması veya kendmı bır v ekılle temsil ettirmesı, aksı takdırde ılanm tebliğinden itibaren 15 gün ıçmde dava dılekçesının teblıg edil- miş sayılacağı hususu ılanen teblıg olunur. Basın. 7140
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle