23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 KASIM 1998 PERŞEME 14 KULTUR Heiner Müller'in 'Misyon'u Paul Plamper'in yorumuyla İstanbul Şehir Tiyatrolan'nda Ütopya-gerçek zıthğuım trajedisi • Müller'in çatışmalann trajedisini yazdığını belirten Paul Plamper, Türkiye'deki yeni zenginlerle yoksul insanlar arasındaki uçurumun, kapitalizmin üzücü gerçeğini daha net yansıttığını vurgulayarak, bu gerilim alanınm 'Misyon'un konusunu oluşturduğunu söylüyor. FECtRALPTEKtN Çağdaş Alman tiyatrosunun ûnlü ismi HeinerMüDer'in bir ya- pıtı ülkemızde ilk kez sahneleni- yor. Misyon 'Bir Devrimi An- mak' isirnli oyunu, istanbul Şe- hir Tiyatrolan repertuvan kapsa- mında Berliner Ensemble'nin genç yönetmeni Paul Plamper yönetiyor. Ergün Işıldar tarafindan Türk- çeye kazandınlan oyunda baş- rolleri AylaAlgan,NaciTaşdöğen, Bensu Orhunöz, Murat Dalta- ban, Selçuk Soğukçay, Ahmet Ozaslan ve Ezgim Kıhnç Kışlah paylaşıyorlar. Misyon, Fransız Devrimi sonrasında, devrimin ül- külerini Jamaika'ya taşımakla görevlendirilen üç kişinin serü- veni çerçevesinde, cumhuriyetin ilkelerinden kopuşun sancılı sü- recini ve ütopyayla gerçek ya- şam arasındaki çatışmayı sorgu- luyor. Geçenyıl Uluslararası tstanbul Tiyatro Festivali sırasında Ke- nan Işık ve Serra Yümaz'Ia tanı- şan 26 yaşmdaki genç yönetmen Plamper, Şehir Tiyatrolan'ndan aldığı davet üzerine Müller'in bir yapıtını sahneye koymak üzere gelmiş tstanbuTa. Çağdaş tiyat- ronun bu çok önemli ismini Tür- kiye'ye tanıtmayı amaçlayan Şe- hir Tiyatrolan, sanatçıya pek çok oyunda asistanhk yapmış olan Plamper'i yapıt seçiminde serbest bırakmış. Plamper, Türkiye'nin coğrafi, politik ve kültürel özel- liklerine uygun oldugunu düşün- düğünden, Mûller'in Misyon ad- h oyunundakarar kıldığını belir- tiyor: "Misyon,l.ve3.düayanıe- selesini ortaya koyuyor, zenginle yoksulun karşı duruşlanıu konu edhor. Türkiye'de deçok uç, bir- birine çok zıt pozisyonlar görii- yorum.Tekbir kentte,İstanbtıTda varolan kontrast bile inanıhnazbe- nim için. Türkiye, Almanya'ya oranlaçokdaha uççeBşkileriolân, karşıthklannı zevkle yaşamayı becerebilen, çok daha canlı bir ülke. Almanya'da kapitalizmin inşa oluşunun üzerinden çokza- man geçtiğinden, sistemin getir- diklerinin de üstü örtülmüş, a o lan sindirümiş durumda. Oysa Türkîye'deki yenizenginlerle yok- sul insanlar arasındaki uçurum, kapitalizmin üzücü gerçeğini da- ha net yansıüyor. Bu gerilim ala- m, Misyon'un konusunu oluştu- ruyor." Plamper, karşıtlıklar, çaüşma- lar ve çözülmeyen sorunlann, Mûller tiyatrosunun ana izleği- ni oluşturduğunu belirtiyor: Heiner Müller'in bu oyunu Türkiye'de ilk kez sahneleniyor. "Mûller çatışmalann trajiğini yazdı hep, insanın aklmdaki ütop- yayla gerçek yaşam arasındaki çekişmenin trajedtsinL Yaşaya- bilnıek için rüyalara ihanet et- mekzorunda kalmak ve uzlaşma, hem Müller'in çelişkisi hem de Misyon'un konusu." Misyon'da, 1789 Fransız Dev- rimi 'nin ardından kurulan Cum- huriyet Meclisi tarafindan Jama- ıka'da köleci Ingiliz düzenine karşı başkaldın örgütlemek üze- re görevlendirilen üç kişinin se- rüveni anlatılıyor. Jamatka'daki köleci bir ailenin oğlu, bir Fran- sız köylüsü ve Fransız Cumhu- riyeti sırasında vatandaşlık hak- lanru elde eden eski bir köle... Bu üç kişi görevlerini yerine getir- mek üzere Jamaika'ya gelmiş- ken Napolyon Fransa'da meclisi dağıtıyor ve kralhğıru ilan eciyor. Görevlerine son verüdiği habe- rini alan üçlü, nasıl hareket etme- leri gerektiğine karar vermek için kendi iç muhakemelerini yap- maya başlıyorlar böylece. Özel- likle de, görevin son bulmasıyla eski yaşamının rahatlığını anım- samadan edemeyen köle sahibi- nin oğlunda somutlaşan çelişki- lerin ihanetin en önemli yüzü ha- line geldiğini belirtiyor oyunu Türkçeye çeviren Ergün Işıldar. Plamper, oyunun didaktik nitelik taşımadığını, herhangi bir şekilde ızleyiciyi yönlendirmek amacını gütmedtğini belirtiyor: "Müller, aralanndan kendi dü- şüncelerini toparlayabilecekleri bir temalar bütünü sunar izleyi- ciye. Müller'in metinleri, izleyki- nin cntetektüalitesmizorlamak,sı- nırtannı genişletmek, insanlan ilgilenmeye, merak edip öğren- me> e istekli kümak adına formü- le edilmiştir." 'Ayla Algan primadonna' Oyundakı önemli temalardan biri "kafes." tktıdar için verilen kavga, iktidann yüksek güvenlik hücresı de bir İcafes, zenginlik de... Hatta Müller'in önemli bir misyon yüklediği üç kahraman da başka bir kafesin içindeler. Ta- mamlanamayan görev de bir ka- fes oluşturuyor. "Maske" tema- sırunda altınıçiziyor Plamper. Bir amaç uğruna gizliyor insan yü- zünü, yaşamın içinde durabil- mek adına bir sosyal tavir olarak... Bu anlamda maskenin de bir ka- fes oluşturduğunu vurguluyor. Misyon projesinin lafta kal- mayıp pratıkteki karşılığını bul- masından büyük mutluluk duy- duğunu belirten Plamper, Türki- ye'de bir araya geldiği sanatçüar- la çok önemli, keyifli ve etkile- yici bir deneyim yaşadığına ina- nıyor:u Durdugumuz noktalar ara.smda bazı farklar olmasına karşın ortak hedefnniz doğruttu- sunda yaşadıgımız uzlaşma, be- nim için olabUecek en güzel bu- hışma ve tamşma yöntemL" Plamper, Türkiye'de çok kali- teli insanlarla çalışma şansı bul- duğunu, sanatçı dostlanyla kar- şıhklı olarak birbirlerine büyük ilgiyle yaklaştıklannı dile getiri- yor: "Yeni bir tiyatro tarzmı öğ- renmeye o denli açıklardı ki. bu çalışma hepimize bü>ük kazanç- lar sağladı. Özellikle de Ayla Al- gan'la tanışmak, benim için fan- tastik bir karşüaşma oidu. O bir primadonna. Yaşma rağmen ye- niliklere bu kadar açık, öğren- meye bu kadar merakh olması hayranhk uyandıncı. Şehir H- yatrolan'nın tüm oyunculannın çok kaliteli oldugunu düşünüso- rum." Plamper'in Türkiye'de gerçek- leştirmek istediği önemli bir pro- jesi daha var. Yerebatan Sarayı'ru ilk görüşte büyülenen Plamper, bu mekânda Büchner ın "Woy- zeck" adlı yapıtını sahnelemek istedigini ve bu konuda İstanbul K.ültürve Sanat Vakfi 'run kendi- sini destekleyeceğine inandığı- nı belirtiyor. 42. LONDRA FÎLM FESTİVALİ BUGÜN BAŞLIYOR Ydın en iyifîlınleriLondra'da... GÖNÜL DÖNMEZ- COLİN Birkaç gün içinde 42. doğum gününü kutlamaya hazırlanan Londra Fihn Festi- vali, o festival senın bu festıval benim ge- zen eleştirmenlerden çok, tek ortak yanı sinema tutkusu olan halka yönelik bir program hazırlamış yine. Mevsim sonu- na rastladığmdan yenilik arayanlar için pek yeni bir şey yok bu programda. Can- nes'ın, Berlin'in, Venedik'in en beylik filmleri listenin başında. Ardından To- ronto, Montreal gibi festivallerde izleyi- cinin ilgisini çeken fılmler geliyor. Can- nes Film Festivali'nden Theo Angetepo- ulos'un Altın Palmiye ödüllü "Sonsuz ve Bir Gün" fılmi, Nanni Moretn'nin "Ni- san" fılmi, Roberto Benigni'nin "Yaşam Güüri" fılmi. tskandina\ "dogmaalar^dan Thomas\ mterberg'in "Şöten" fılmi, Lars VOD Trier'ın "Budalalar" fılmi, sonra Ve- nedik'ten Gianni AmeBo'nun Alrın Aslan ödüllü "Böyle Gülü>Drlardı" fılmi, Emir Kusturica'nın "Kara Kedi, Ak Kedi" fıl- mi vb. Bu fılmlerin büyük bir bölümü Fransa'daçoktan gösterime girdi, ama In- giltere, Londra Film Festivali'ne saygı- sından olsa gerek aralık başına dek bek- letiyoryeni fılmlerin dagıtvmını. KenLo- ach'ın son fılmi "Adun Joe" bile tngilte- re'de Fransa'dan sonra gösterime girecek. Övünerek söyleyebiliriz ki bizim Antal- ya Film Festivalimiz bilebazı filmleri Londra'dan önce gösterdi. Örneğin Ziyad Doueiri'nin gerçekleştirdiği Lübnan- Fran- sa ortak yapımı "Ban Beyrut", Israilli yö- netmen Amos Gitai'nin Yom Yom (Gün- begün) filmi, Fas-Fransa ortak yapımı "Mektup" (yönetmen Nabil A>wuch). Herman'm müzikli gûldürûsû İstanbul Uluslararası Film Festivali'nde geçen yıl izlediğimiz "BrassedOff" (Bık- mış Usanmış anlamma gelen bu başlık Borunu Öttür olarak çevrilmişti) fılminin yönetmeni Mark Herman'm yeni fılmi • Halka yönelik bir program hazırlayan festivalde Cannes, Berlin,Venedik, Toronto, Montreal festivallerinin en beylik filmleri listenin başında. Mark Herman'm yeni filmi "Ufak Ses"le bu akşam açüacak olan festivalin kapanışında Warren Beatty'nin "Bulworth"ü gösterilecek. Venedik'te Altın Aslan ödülü alan Gianni Amelio'nun u Böyle Gülüyorlardı'' ve Kusrurka'run "Kara Kedi, Ak KedTsi. "UfakSes" açıyor festivali bu akşam. Içı- ne dönük bir genç kadın olan Laura, geç- mişten bir şey görmediği gibi gelecekten de bir şey beklemeyen renksiz bir sahil ka- sabasında annesiyle yaşamakta ve çoktan öbür dünyaya göçmüş olan babasının es- ki plaklanm dinlemekle geçirmektedir gü- nünü. Gerçi Ewan McGregor'un canlan- dırdığı utangaç telefon onancısı pek uzak değildir Laura'nın gönlünü çalmaktan. Ama bir gün Laura'yı sevgjli şarkıcüarı- nı taklit ederken duyan Ray ne olursa ol- sun bir yıldız yaratmaya karar verir. Ufak Ses'in sahibi Laura'yı Mike Leigh fılm- lerindenJaneHorrockscanlandınyor. An- nesini ise yine Mike Leigh'in "Gizler ve Yalanlar" filminden anımsayacağımız Brenda Blethvn. Ray rolünü ise ustalar ustası Michael Caine üstlenmiş bu mü- zikli güldürü fılminde. Warren Beatty'den siyasal hiciv Kapanış fılminin, ele aldığı konu kadar yöneticisi ve de başoyuncusu çok ilginç. 1961 yıhnda "Splendour in Grass" fil- mindeki ilk rolüyle hemeno giinün Leonar- do DiCaprio'su olan, şakaklanna ak düş- . se de şimdi bile cinsel albeniyi elden bı- rakmayan Warren Baetty ımza anyor "Bul- worth" fılmine, üstelık de Demokrat Par- tili senatör Bulworth rolünü üstleniyor bu siyasal hıcivlemede. Bilindiği gibi 19601ar- da Beatty de siyasaya merak salmıştı, 1968 ydında Robert Kennedy'ye, 1972"de de George McGovern'a destek verdi, ama se- sini duyurabılmek için başka bir yol seç- ü sonunda. Cam istediği zaman kendi fıl- mini kendi yapıp kendi oynayacaktı. Yir- mi yılda yedi film çıkardı ortaya. Siyasa sağa kaymca o sola yöneldi, örneğin Rus devrimine kanşan John Reed ve Ameri- kan komünistlerinin filminı yaptı: "Kı- nllar." Şimdi de ırk ve sınıf üzerinebir ka- ra güldürüde Kaliforraya'dan şaibeli bir De- mokrat senatörü canlandınyor karşımız- da. Beatty, nam-ı diğer Bulworth, "Ame- rika sınıflara aynlmıştır'' diyor, "seçimfc işbaşına gelenler zenginlere hizmetedhor- lar.ekonominin küreseUeşmesi kara Ame- rika nın canma okumakta" Amenka'da mayıs ayında gösterime gi- Sergiler ve dia gösterileriyle Fotoğraf Günleri sürüyor KültürServisi-14. ÎFSAK is- tanbul Fotoğraf Günleri sergiler, dia gösterileri, panel ve yanşma- larla 28 Kasım'a dek devam ede- cek. FotoğrafGünleri kapsamın- da Yüzyıl Işıl Ilköğretim Oku- lu'nda Sosyal Aktiviteler kapsa- mında yürütülen Fotoğraf Kıılü- bü'nden Derin Korman, Küya Barlas ve Murat Akbaş'ın oluş- turduğu Grup CMS'nin siyah- beyaz fotoğraflanndan oluşan "Gözümüzden Kaçmayanlar" başlıklı sergisı Toprak Sanat Galerisi'nde. Bugün saat 19.00'da Aksanat'ta Gültekin Çizgen'in "Asya'ya Bataş", "Doğa Söyte- mi" başlıklı dia gösterisi yer alı- yor. Gültekin Çizgen aynca 16 Kasım Pazartesi günüBasm Mü- zesi'nde açılacak sergiye kendi- si konu olacak. Sergiyi görüntü- leyenler ise Sah Fotoğraf Grubu. 6 Kasım Cuma günü İMKB Sa- nat Galerisi'nde MerihAkoğul un "Faim", 7 Kasım Cumartesi Ba- sın Müzesi'nde llteriş TezerAtöJ- yesi'nüı "Kırdan Kentten", Ce- mil Ağacıkoğlu Atölyesi'nin "Ya- şamYüzteri'' ve UftıkDu\ gun' un "DiğerDoğaya Geçiş .\rayışlan" başlıklı sergileri açılacak. 12 Kasım Perşembe saat 19.00'da Aksanat'ta Engin Ka- ban ve Servet Dilber'in "Yitik Senfoni"başlıklıdia gösterisi yer alacak. 14 Kasım Cumartesi Re- sim Heykel Müzesi'nde Avustur- ya karma sergisi "Tausend Teüe Wien Photographien'' başlığında sunulacak ızleyicilere. 17 Kasım Sah günü Taksim Sanat Galerisi'nde AkademiBet- gesel Grubu "Kadm", 18 Kasım Çarşamba günü Seüm Güneş-Yu- suf Danyerli -İstanbuL, İstanbul" başhklı sergisiyle izleyicilerle bu- luşacak. 19 Kasım Perşembe gü- nü saat 19.00'da Aksanat'ta Nus- ret Nurdan Eren'ın "Aynnolar* başlıklı dia gösterisi yer alacak. 20 Kasım Cuma günü Devlet Gü- zel Sanatlar Galerisi'nde Adem Sönmez'in "Doğa'da Yaşam", Ozcan Taras'ın "Sahne Fotoğraf- lan" başlıklı sergilenne ev sahip- liği yapacak. 21 Kasım Cumartesi günü 8. Fotomaraton sergisi Basın Müze- si'nde açılacak. Merih Akoğul'un yönettiği "Disiplinlerarası Plat- formda Fotoğrafin Yeri" başlıklı panel, ltalyan KültürMerkezi'nde gerçekleştirilecek. 22 Kasım Pazargünü ÎTÜ Taş- kışla Kampusu Salon 102'de "Fo- 'Kadın' - MSÜ ve MÜ öğrencilerinin çalışması. toğrafinlaGer başlıklı sergı açı- lacak. Bu sergi. ızleyiciyi de ka- tılımcı olmaya çağınyor. Bu yı- lın yurtdışı konuklanndan ttal- yan Fotoğraf Federasyonu. ellin- cı kuruluş >ıldönümünde bir "Ret- rospektiT' ile Avusturya'dan yır- mi genç fotoğrafçı ve merkezi Fransa'da bulunan Sınırtanımaz FotoğrafçılarBirlığı'nın (lmages Sans Frontiere) 1996 Bienali ser- gisi açılacak. 26 Kasım Perşembe günü İF- SAKtalzzetKeribarm "Misök Japonya" başlıklı sergisi açıla- cak. Son etkınlik 28 Kasım Cu- martesi günü KASK toplu gös- terileri ltalyan Kültür Merke- zı'nde saat 13.00'te izleyicilerle olacak. ren filmin ilk sahnesinde senatörü, Capi- tol Hill'dcki bürosunda oturmuş televiz- yonda kendi seçim reklamlanm izlerken görüyonız. Bu reklamlarda orta direk be- yazlara ırkçılık, aile değerleri söz vererek oy toplamaya çahşan Buhvorth öyle nef- ret ediyor ki kendinden, Los Angeles'ta se- çimden bir gün önceki son kampanya sı- rasındakendini öldürtmeyi tasarhyor. Ama bir kilise molasında tamştığı zenci kadı- na tutulunca canlanıyor ve yeni bir siya- sal ses buluyor. Artık tüm konuşmalan uksal haksızhk üzerine olacaktır. Işin il- ginç tarafi, bu konuşmalar yavaş yavaş rap müziğine dönüyor. "Rap müziği top- lumsalkarşı duruşundüidir'' diyor Beatty. 'John Huston, Savaş Öykûleri^ Rap müziğine on yıl önce tutulmuş Be- atty. Arkadaşı, yapuncı ve Robert Ken- nedy'nin yeğeni Boddy Shriver aracılı- ğıyla rap'in en ünlülerini tanımış, örneğin Russell Simmons. Cinsel ilişkilerindeki başanlannm yaramğı ün, rap evrenine sü- zülmesine yardıma olmuş. Derisinin ren- gini bile önemsememişler. "BuhTOrth" fılmi siyasa, kültürve iş dün- yasının önde gelenlerinin koltuklannı ko- ruyabilmek için herkesin ne düşündüğü- ne fazlasıyla önem vermesini sergiliyor. Başı çekrnektense izlemeyi yeğledikle- rinden kültür ve siyasa ilerleyemiyor. tler- leyen iş dünyası. Kazanç ise reklam para- sı halk düşüncesine biçim veren yüksek sırnfa gidiyor. Suııflar arasındaki uçurum da gitrikçe artıyor. Amerika siyasasından söz ederken söy- lenceleşmiş yönetmen John Huston'un savaş belgesellerini konu alan bir film de oldukça ilgi çekici. "Afrika KraHçesi", "Prizzi'nin Onuru" ve daha nice fılme imza atan Huston. II. Dünya Savaşı sıra- sında Japonlann Pearl Harbour'u bomba- lamasının ardından ayyuka çıkan milli- yetçi duygulara kapüıp diğer Hollywood sakinleri gibi orduya yazıldığında belge- sel fihnler yapması isteniyor on- dan. Aralannda Amerikalı erle- rin katliamını ilk kez görüntüle- yen "San Pietn)Savaşı" ve "Işık- lar Sönmesin" gibi yönetmenin en önemli fılmlerinden saydığı yapıtlar bulunan bu belgeseller, askerlerin moralini bozar diye Amerikan ordusutarafindan giz- li dosyaya konuyor ve sonra da hepsi sırra kadembasıyor. Ancak yönetmen Midge Mackenzie bir gün izlerine düşene dek. Huston Ue çekimler 1982'de yapılmışsa da bütçe yetersizliğindenfilmta- mamlanamıyor ve 1987'de Hus- ton yaşama gözlerini yumuyor. Bu yılın başında yeniden gün ışı- ğına çıkan film, "John Huston, Savaş Öyküleri" festival kapsa- mında Film Müzesi'nde izlene- cek. Gerçekte yanşmalı olma- yan Londra Film Festivali Av- rupa Film Ödülleri, Satyajit Ray Ödülü gibi çeşitli ödüller verir heryıl. Bu yıl bir yenilik, Ulus- lararası Sinema Eleştirmenleri Federasyonu'nun da (FIPRES- Cl) bir ödül vermeyi kararlaş- tırması. Bugün başlayacak festival, 17 Kasım'da son bulacak. IŞILDAK VE YELPAZI ATÎLLA BtRKtYE Hüzünlü, Buruk ve Öfkeliyim Bir sonbahar daha; sararmış yapraklar yolla kaplıyor... Birkitap Fuan daha; belkiyağmurlu t gün... Kitabın kokusunu almaya, tüm kitaplara tek te dokunarak... Bilgiyi ve duyguyu; yazann yaratı sürecinden okumaya ulaşan serüvenini duyumsı yarak... Demokrasiye ve aşka sahip çıkmak için kitap kosmaya, bir kez daha... İnsan alışkanlıklannı da sever... TÜYAP Kitap Fuarı ile ilgili, iki yıl önce bu köş« de yazdığım yazı böyte bitiyordu. Bu yıl fuann o yedincisi. Her yıl fuar kapıya dayandığında yay nevlerinde büyük bir telaş olur. Yeni kitaplar, yc ğun bir çalışma temposuyla fuann ilk gününe ye tiştirilmeye çalışılır. Şair, yazar ve çevirmenlerde de benzer bir tela ve heyecan vardır. Kimilerinde ise inceden bir hC zün; bir burukluk vardır. Daha çok kitabın yetişrm mesiyle ilgili bir hüzün ve burukluktur. Belki bun bazen, gizli bir öfke de eklenebilir. Her ne kadar son birkaç yıldır, özellikle etkinlih ler açısından bir "panayır havası" egemense d( TÜYAP Kitap Fuan'nın bizim için yerinin başka o duğunu düşünüyorum. Bu yıl buruk, hüzünlü ve öfkeliyim. Ancak bu, yeni kitabımın Fuara yetişip yetişme mesinden değil. Zaten hiçbir yıl bunu sorun yap madım. Yeni bir kitabı okurlara sunmanın her zama keyfı vardır; ama, olmadığı zaman da sorun çıkaı manın anlamı yoktur... Bazen inceden bir hüzü yaşanabilir, belki de bu sonbahardandır, öyle y Kitap Fuan sonbaharda açılır... Bu yıl durum farklı. Gerçekten de hüzünlü, bu rukve öfkeliyim. Hüzün sonbahardan, burukluk ye ni kitabımın fuara "yetişmeyişinden" olabilir. An cak öfkem ise bambaşka nedenlerden. öfkem, fuar yöneticilerinin tavrından kaynak lanmakta. Çünkü bu yıl, romanlanmı ve deneme lerimi yayımlayan AFA Yayınları, fuardan, sözcü ğün gerçek anlamıyla atıldı. Elle tutulur bir gerekçe gösterilmeden ve fuar ta rihinde olmayan bir uygulamayla atıldı. Böylece be nim de romanlanm fuarda yer almayacak. Hüzünlü, buruk ve öfkeliyim... Oysa fuan, yıllarca kişisel olarak (yazılanmda, ba zen de etkinliklerde) desteklemeye çalıştık. Çor bada tuzumuz olsun dedik. 1989'da Türkiye Yazarlar Sendikası'nın gene sekreteriyken kurum adına destekledik; hatta o y kurumu temsilen, Bülent Ünal ve Demirtaş Cey hun ile birlikte ilk basın toplantısına katıldık.ı Sorun sanınm Yayıncılar Biıiiği ile TÜYAP ara sındaki "kavga "dan çıkıyor. AFA Yayınlan'nın sa hibi Atıl Ant aynı zamanda Yayıncılar Birliği'nir başkanı. Yıllar önce Yayıncılar Birliğj, falanca yardımlaş ma derneginden öteye gidemeyen bir etiket der neğiydi. Ant başkan olduktan sonra işler değişti kurumsal kimliğini oluşturmaya çalıştı. Dünyanın büyük kitap fuartannda olduğu gibi, biz de de Yayınctlar Birliği haklı olarak fuann düzen lenişinde söz sahibi olmak istedi. Bu, TÜYAP'ın işi ne gelmedi. Araya kişisel meseleler girdi. Bir d« bunlara yayıncıların örgütsüzlüğü eklendi... Sonuç olarak yıllardır fuarda yer alan, zamar zaman da TÜYAP yönetimini "militanca" destek leyen AFA Yayınlan, fuardan atılmış oldu. Şimdi yayıncıların tavnnı çok merak ediyorum Yıllarca fuara stand parası ödemiş, ürünleriyle ka- tılmış bir yayınevinin çıkartılışı için ne yapacaklar Ortada, imzaya açıian bir protesto metni dola- şıyor. Ama insan, ister istemez, yayıncılardan (biı kısmından) imza vermenin ötesinde de başka ey- lemler yapmalannı beküyor. Şimdiye kadar böylesine bir eylem yapmadılar bakalım fuar sırasında yapacaklar mı? Mesleki biı dayanışma gösterebilecekler mi? Hüzünlü, buruk ve öikeliyim; yayınevim fuare alınmıyor. Kim bilir belki beni de almazlar! ÜsküpKi şair Necati Zekeriya ölümünün 10. yıhnda anılıyor I Kültür Servia -Türkiye Yazarlar Sendikası, ölümünün 10. yıhnda Üsküplü şair Necati Zekeriya'yı anmak amacıyla bir sempozyum düzenliyor. 9 Kasım günü saat 19.00'da AKM Sinema Salonu'nda gerçekleştirilecek sempozyumda TYS Genel Başkanı Ataol Behramoğlu ve Makedonya Yazarlar Birliği Başkanı Milovan Stefanovski birer konuşma yapacaklar. Prof. Dr. Muzaffer Turan, yazar Cengiz Bektaş, Üsküp Birlik Gazetesi Başkanı Drita Karahasan, Üsküp Sesler Dergisi Başyazan Fahri Ali v< tÜ Öğretim Görevlisi Şirin Tufan, Necati Zekeriya'yı çeşitli yönleriyle değerlendirecekler. Sempozyumda aynca Zekeriya'nın şiirleri, İstanbul Radyosu Rumeü Kızlan Müzik Grubu'nun eşliğinde yorumlanacak. ÇYDD'den felseie toplantıları • Kültür Servisi - Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ve Anadolu Aydınlanma Vakfi işbirliğiyle düzenlenen felsefe toplantılannın ilki yann gerçekleştiriüyor. 15 günde bir saat 19.00-21.00 saatlerinde düzenlenecek toplantılann ilkine, Anadolu Aydınlanma Vakfi Başkaı Metin Bobaroğlu konuşmacı olarak katılacak. SHÇEK ÇYDD Okmeydanı Toplum Merkezi'nde yapılacak toplantılara isteyen herkes katılabilecek. (Darülaceze Cad. SSK Okmeydanı Hastanesi Karşısı. No: 27 - Okmeydanı) İlahi Komedya' tanttılıyor • Kültür Senisi - Oğlak Yayınlan, yayın hayatuun 6. yılında 250. kitap olarak Dante'nin ünlü 'tlahi Komedya'sını yayımladı. Rekin Teksoy'un Türkçeye Italyanca aslmdan çevirdiği eser, ttalyan Kültür Merkezi tarafindan TÜYAP Kitap Fuan kapsamında gerçekleştirilen bir etkinlikle kitapseverlere tanıtılaca 12 Kasım Perşembe günü saat 15.00'te İstanbul Serg Sarayı-A Salonu'nda gerçekleştirilecek tanıtıma ünlü ltalyan Dante uzrnanı, edebiyatçı Prof. Vittorio Sermonti de katılacak. Rüyalardan bir seçki' • Kültür Servisi -Bihrat Mavitan, resim ve heykelleri 7-27 Kasım günleri arasında Kızıltoprak Sanat Galerisi'nde sergiliyor. 'Rüyada görülebilen her şeyiı resminin yapılabileceğini ve resmi yapılabilen her şe; de heykelinin yapılabileceğini' savunan sanatçı, sergisini 'bir süredir görüp ayıkladığı rüyalarmın bir seçkisi' olarak tanımlıyor. (0216-418 38 06)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle