Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 5 KASIM 1998 PERŞEME
14 KULTUR
Heiner Müller'in 'Misyon'u Paul Plamper'in yorumuyla İstanbul Şehir Tiyatrolan'nda
Ütopya-gerçek zıthğuım trajedisi
• Müller'in çatışmalann trajedisini yazdığını
belirten Paul Plamper, Türkiye'deki yeni
zenginlerle yoksul insanlar arasındaki
uçurumun, kapitalizmin üzücü gerçeğini daha
net yansıttığını vurgulayarak, bu gerilim alanınm
'Misyon'un konusunu oluşturduğunu söylüyor.
FECtRALPTEKtN
Çağdaş Alman tiyatrosunun
ûnlü ismi HeinerMüDer'in bir ya-
pıtı ülkemızde ilk kez sahneleni-
yor. Misyon 'Bir Devrimi An-
mak' isirnli oyunu, istanbul Şe-
hir Tiyatrolan repertuvan kapsa-
mında Berliner Ensemble'nin
genç yönetmeni Paul Plamper
yönetiyor.
Ergün Işıldar tarafindan Türk-
çeye kazandınlan oyunda baş-
rolleri AylaAlgan,NaciTaşdöğen,
Bensu Orhunöz, Murat Dalta-
ban, Selçuk Soğukçay, Ahmet
Ozaslan ve Ezgim Kıhnç Kışlah
paylaşıyorlar. Misyon, Fransız
Devrimi sonrasında, devrimin ül-
külerini Jamaika'ya taşımakla
görevlendirilen üç kişinin serü-
veni çerçevesinde, cumhuriyetin
ilkelerinden kopuşun sancılı sü-
recini ve ütopyayla gerçek ya-
şam arasındaki çatışmayı sorgu-
luyor.
Geçenyıl Uluslararası tstanbul
Tiyatro Festivali sırasında Ke-
nan Işık ve Serra Yümaz'Ia tanı-
şan 26 yaşmdaki genç yönetmen
Plamper, Şehir Tiyatrolan'ndan
aldığı davet üzerine Müller'in bir
yapıtını sahneye koymak üzere
gelmiş tstanbuTa. Çağdaş tiyat-
ronun bu çok önemli ismini Tür-
kiye'ye tanıtmayı amaçlayan Şe-
hir Tiyatrolan, sanatçıya pek çok
oyunda asistanhk yapmış olan
Plamper'i yapıt seçiminde serbest
bırakmış. Plamper, Türkiye'nin
coğrafi, politik ve kültürel özel-
liklerine uygun oldugunu düşün-
düğünden, Mûller'in Misyon ad-
h oyunundakarar kıldığını belir-
tiyor: "Misyon,l.ve3.düayanıe-
selesini ortaya koyuyor, zenginle
yoksulun karşı duruşlanıu konu
edhor. Türkiye'de deçok uç, bir-
birine çok zıt pozisyonlar görii-
yorum.Tekbir kentte,İstanbtıTda
varolan kontrast bile inanıhnazbe-
nim için. Türkiye, Almanya'ya
oranlaçokdaha uççeBşkileriolân,
karşıthklannı zevkle yaşamayı
becerebilen, çok daha canlı bir
ülke. Almanya'da kapitalizmin
inşa oluşunun üzerinden çokza-
man geçtiğinden, sistemin getir-
diklerinin de üstü örtülmüş, a o
lan sindirümiş durumda. Oysa
Türkîye'deki yenizenginlerle yok-
sul insanlar arasındaki uçurum,
kapitalizmin üzücü gerçeğini da-
ha net yansıüyor. Bu gerilim ala-
m, Misyon'un konusunu oluştu-
ruyor."
Plamper, karşıtlıklar, çaüşma-
lar ve çözülmeyen sorunlann,
Mûller tiyatrosunun ana izleği-
ni oluşturduğunu belirtiyor:
Heiner Müller'in bu oyunu Türkiye'de ilk kez sahneleniyor.
"Mûller çatışmalann trajiğini
yazdı hep, insanın aklmdaki ütop-
yayla gerçek yaşam arasındaki
çekişmenin trajedtsinL Yaşaya-
bilnıek için rüyalara ihanet et-
mekzorunda kalmak ve uzlaşma,
hem Müller'in çelişkisi hem de
Misyon'un konusu."
Misyon'da, 1789 Fransız Dev-
rimi 'nin ardından kurulan Cum-
huriyet Meclisi tarafindan Jama-
ıka'da köleci Ingiliz düzenine
karşı başkaldın örgütlemek üze-
re görevlendirilen üç kişinin se-
rüveni anlatılıyor. Jamatka'daki
köleci bir ailenin oğlu, bir Fran-
sız köylüsü ve Fransız Cumhu-
riyeti sırasında vatandaşlık hak-
lanru elde eden eski bir köle... Bu
üç kişi görevlerini yerine getir-
mek üzere Jamaika'ya gelmiş-
ken Napolyon Fransa'da meclisi
dağıtıyor ve kralhğıru ilan eciyor.
Görevlerine son verüdiği habe-
rini alan üçlü, nasıl hareket etme-
leri gerektiğine karar vermek için
kendi iç muhakemelerini yap-
maya başlıyorlar böylece. Özel-
likle de, görevin son bulmasıyla
eski yaşamının rahatlığını anım-
samadan edemeyen köle sahibi-
nin oğlunda somutlaşan çelişki-
lerin ihanetin en önemli yüzü ha-
line geldiğini belirtiyor oyunu
Türkçeye çeviren Ergün Işıldar.
Plamper, oyunun didaktik
nitelik taşımadığını, herhangi bir
şekilde ızleyiciyi yönlendirmek
amacını gütmedtğini belirtiyor:
"Müller, aralanndan kendi dü-
şüncelerini toparlayabilecekleri
bir temalar bütünü sunar izleyi-
ciye. Müller'in metinleri, izleyki-
nin cntetektüalitesmizorlamak,sı-
nırtannı genişletmek, insanlan
ilgilenmeye, merak edip öğren-
me> e istekli kümak adına formü-
le edilmiştir."
'Ayla Algan primadonna'
Oyundakı önemli temalardan
biri "kafes." tktıdar için verilen
kavga, iktidann yüksek güvenlik
hücresı de bir İcafes, zenginlik
de... Hatta Müller'in önemli bir
misyon yüklediği üç kahraman da
başka bir kafesin içindeler. Ta-
mamlanamayan görev de bir ka-
fes oluşturuyor. "Maske" tema-
sırunda altınıçiziyor Plamper. Bir
amaç uğruna gizliyor insan yü-
zünü, yaşamın içinde durabil-
mek adına bir sosyal tavir olarak...
Bu anlamda maskenin de bir ka-
fes oluşturduğunu vurguluyor.
Misyon projesinin lafta kal-
mayıp pratıkteki karşılığını bul-
masından büyük mutluluk duy-
duğunu belirten Plamper, Türki-
ye'de bir araya geldiği sanatçüar-
la çok önemli, keyifli ve etkile-
yici bir deneyim yaşadığına ina-
nıyor:u
Durdugumuz noktalar
ara.smda bazı farklar olmasına
karşın ortak hedefnniz doğruttu-
sunda yaşadıgımız uzlaşma, be-
nim için olabUecek en güzel bu-
hışma ve tamşma yöntemL"
Plamper, Türkiye'de çok kali-
teli insanlarla çalışma şansı bul-
duğunu, sanatçı dostlanyla kar-
şıhklı olarak birbirlerine büyük
ilgiyle yaklaştıklannı dile getiri-
yor: "Yeni bir tiyatro tarzmı öğ-
renmeye o denli açıklardı ki. bu
çalışma hepimize bü>ük kazanç-
lar sağladı. Özellikle de Ayla Al-
gan'la tanışmak, benim için fan-
tastik bir karşüaşma oidu. O bir
primadonna. Yaşma rağmen ye-
niliklere bu kadar açık, öğren-
meye bu kadar merakh olması
hayranhk uyandıncı. Şehir H-
yatrolan'nın tüm oyunculannın
çok kaliteli oldugunu düşünüso-
rum."
Plamper'in Türkiye'de gerçek-
leştirmek istediği önemli bir pro-
jesi daha var. Yerebatan Sarayı'ru
ilk görüşte büyülenen Plamper,
bu mekânda Büchner ın "Woy-
zeck" adlı yapıtını sahnelemek
istedigini ve bu konuda İstanbul
K.ültürve Sanat Vakfi 'run kendi-
sini destekleyeceğine inandığı-
nı belirtiyor.
42. LONDRA FÎLM FESTİVALİ BUGÜN BAŞLIYOR
Ydın en iyifîlınleriLondra'da...
GÖNÜL DÖNMEZ- COLİN
Birkaç gün içinde 42. doğum gününü
kutlamaya hazırlanan Londra Fihn Festi-
vali, o festival senın bu festıval benim ge-
zen eleştirmenlerden çok, tek ortak yanı
sinema tutkusu olan halka yönelik bir
program hazırlamış yine. Mevsim sonu-
na rastladığmdan yenilik arayanlar için
pek yeni bir şey yok bu programda. Can-
nes'ın, Berlin'in, Venedik'in en beylik
filmleri listenin başında. Ardından To-
ronto, Montreal gibi festivallerde izleyi-
cinin ilgisini çeken fılmler geliyor. Can-
nes Film Festivali'nden Theo Angetepo-
ulos'un Altın Palmiye ödüllü "Sonsuz ve
Bir Gün" fılmi, Nanni Moretn'nin "Ni-
san" fılmi, Roberto Benigni'nin "Yaşam
Güüri" fılmi. tskandina\ "dogmaalar^dan
Thomas\ mterberg'in "Şöten" fılmi, Lars
VOD Trier'ın "Budalalar" fılmi, sonra Ve-
nedik'ten Gianni AmeBo'nun Alrın Aslan
ödüllü "Böyle Gülü>Drlardı" fılmi, Emir
Kusturica'nın "Kara Kedi, Ak Kedi" fıl-
mi vb. Bu fılmlerin büyük bir bölümü
Fransa'daçoktan gösterime girdi, ama In-
giltere, Londra Film Festivali'ne saygı-
sından olsa gerek aralık başına dek bek-
letiyoryeni fılmlerin dagıtvmını. KenLo-
ach'ın son fılmi "Adun Joe" bile tngilte-
re'de Fransa'dan sonra gösterime girecek.
Övünerek söyleyebiliriz ki bizim Antal-
ya Film Festivalimiz bilebazı filmleri
Londra'dan önce gösterdi. Örneğin Ziyad
Doueiri'nin gerçekleştirdiği Lübnan- Fran-
sa ortak yapımı "Ban Beyrut", Israilli yö-
netmen Amos Gitai'nin Yom Yom (Gün-
begün) filmi, Fas-Fransa ortak yapımı
"Mektup" (yönetmen Nabil A>wuch).
Herman'm müzikli gûldürûsû
İstanbul Uluslararası Film Festivali'nde
geçen yıl izlediğimiz "BrassedOff" (Bık-
mış Usanmış anlamma gelen bu başlık
Borunu Öttür olarak çevrilmişti) fılminin
yönetmeni Mark Herman'm yeni fılmi
• Halka yönelik bir program hazırlayan festivalde
Cannes, Berlin,Venedik, Toronto, Montreal
festivallerinin en beylik filmleri listenin başında.
Mark Herman'm yeni filmi "Ufak Ses"le bu
akşam açüacak olan festivalin kapanışında Warren
Beatty'nin "Bulworth"ü gösterilecek.
Venedik'te Altın Aslan ödülü alan Gianni Amelio'nun
u
Böyle Gülüyorlardı'' ve Kusrurka'run "Kara Kedi, Ak KedTsi.
"UfakSes" açıyor festivali bu akşam. Içı-
ne dönük bir genç kadın olan Laura, geç-
mişten bir şey görmediği gibi gelecekten
de bir şey beklemeyen renksiz bir sahil ka-
sabasında annesiyle yaşamakta ve çoktan
öbür dünyaya göçmüş olan babasının es-
ki plaklanm dinlemekle geçirmektedir gü-
nünü. Gerçi Ewan McGregor'un canlan-
dırdığı utangaç telefon onancısı pek uzak
değildir Laura'nın gönlünü çalmaktan.
Ama bir gün Laura'yı sevgjli şarkıcüarı-
nı taklit ederken duyan Ray ne olursa ol-
sun bir yıldız yaratmaya karar verir. Ufak
Ses'in sahibi Laura'yı Mike Leigh fılm-
lerindenJaneHorrockscanlandınyor. An-
nesini ise yine Mike Leigh'in "Gizler ve
Yalanlar" filminden anımsayacağımız
Brenda Blethvn. Ray rolünü ise ustalar
ustası Michael Caine üstlenmiş bu mü-
zikli güldürü fılminde.
Warren Beatty'den siyasal hiciv
Kapanış fılminin, ele aldığı konu kadar
yöneticisi ve de başoyuncusu çok ilginç.
1961 yıhnda "Splendour in Grass" fil-
mindeki ilk rolüyle hemeno giinün Leonar-
do DiCaprio'su olan, şakaklanna ak düş-
. se de şimdi bile cinsel albeniyi elden bı-
rakmayan Warren Baetty ımza anyor "Bul-
worth" fılmine, üstelık de Demokrat Par-
tili senatör Bulworth rolünü üstleniyor bu
siyasal hıcivlemede. Bilindiği gibi 19601ar-
da Beatty de siyasaya merak salmıştı, 1968
ydında Robert Kennedy'ye, 1972"de de
George McGovern'a destek verdi, ama se-
sini duyurabılmek için başka bir yol seç-
ü sonunda. Cam istediği zaman kendi fıl-
mini kendi yapıp kendi oynayacaktı. Yir-
mi yılda yedi film çıkardı ortaya. Siyasa
sağa kaymca o sola yöneldi, örneğin Rus
devrimine kanşan John Reed ve Ameri-
kan komünistlerinin filminı yaptı: "Kı-
nllar." Şimdi de ırk ve sınıf üzerinebir ka-
ra güldürüde Kaliforraya'dan şaibeli bir De-
mokrat senatörü canlandınyor karşımız-
da. Beatty, nam-ı diğer Bulworth, "Ame-
rika sınıflara aynlmıştır'' diyor, "seçimfc
işbaşına gelenler zenginlere hizmetedhor-
lar.ekonominin küreseUeşmesi kara Ame-
rika nın canma okumakta"
Amenka'da mayıs ayında gösterime gi-
Sergiler ve dia gösterileriyle
Fotoğraf Günleri sürüyor
KültürServisi-14. ÎFSAK is-
tanbul Fotoğraf Günleri sergiler,
dia gösterileri, panel ve yanşma-
larla 28 Kasım'a dek devam ede-
cek. FotoğrafGünleri kapsamın-
da Yüzyıl Işıl Ilköğretim Oku-
lu'nda Sosyal Aktiviteler kapsa-
mında yürütülen Fotoğraf Kıılü-
bü'nden Derin Korman, Küya
Barlas ve Murat Akbaş'ın oluş-
turduğu Grup CMS'nin siyah-
beyaz fotoğraflanndan oluşan
"Gözümüzden Kaçmayanlar"
başlıklı sergisı Toprak Sanat
Galerisi'nde. Bugün saat 19.00'da
Aksanat'ta Gültekin Çizgen'in
"Asya'ya Bataş", "Doğa Söyte-
mi" başlıklı dia gösterisi yer alı-
yor. Gültekin Çizgen aynca 16
Kasım Pazartesi günüBasm Mü-
zesi'nde açılacak sergiye kendi-
si konu olacak. Sergiyi görüntü-
leyenler ise Sah Fotoğraf Grubu.
6 Kasım Cuma günü İMKB Sa-
nat Galerisi'nde MerihAkoğul un
"Faim", 7 Kasım Cumartesi Ba-
sın Müzesi'nde llteriş TezerAtöJ-
yesi'nüı "Kırdan Kentten", Ce-
mil Ağacıkoğlu Atölyesi'nin "Ya-
şamYüzteri'' ve UftıkDu\ gun' un
"DiğerDoğaya Geçiş .\rayışlan"
başlıklı sergileri açılacak.
12 Kasım Perşembe saat
19.00'da Aksanat'ta Engin Ka-
ban ve Servet Dilber'in "Yitik
Senfoni"başlıklıdia gösterisi yer
alacak. 14 Kasım Cumartesi Re-
sim Heykel Müzesi'nde Avustur-
ya karma sergisi "Tausend Teüe
Wien Photographien'' başlığında
sunulacak ızleyicilere.
17 Kasım Sah günü Taksim
Sanat Galerisi'nde AkademiBet-
gesel Grubu "Kadm", 18 Kasım
Çarşamba günü Seüm Güneş-Yu-
suf Danyerli -İstanbuL, İstanbul"
başhklı sergisiyle izleyicilerle bu-
luşacak. 19 Kasım Perşembe gü-
nü saat 19.00'da Aksanat'ta Nus-
ret Nurdan Eren'ın "Aynnolar*
başlıklı dia gösterisi yer alacak.
20 Kasım Cuma günü Devlet Gü-
zel Sanatlar Galerisi'nde Adem
Sönmez'in "Doğa'da Yaşam",
Ozcan Taras'ın "Sahne Fotoğraf-
lan" başlıklı sergilenne ev sahip-
liği yapacak.
21 Kasım Cumartesi günü 8.
Fotomaraton sergisi Basın Müze-
si'nde açılacak. Merih Akoğul'un
yönettiği "Disiplinlerarası Plat-
formda Fotoğrafin Yeri" başlıklı
panel, ltalyan KültürMerkezi'nde
gerçekleştirilecek.
22 Kasım Pazargünü ÎTÜ Taş-
kışla Kampusu Salon 102'de "Fo-
'Kadın' - MSÜ ve MÜ öğrencilerinin çalışması.
toğrafinlaGer başlıklı sergı açı-
lacak. Bu sergi. ızleyiciyi de ka-
tılımcı olmaya çağınyor. Bu yı-
lın yurtdışı konuklanndan ttal-
yan Fotoğraf Federasyonu. ellin-
cı kuruluş >ıldönümünde bir "Ret-
rospektiT' ile Avusturya'dan yır-
mi genç fotoğrafçı ve merkezi
Fransa'da bulunan Sınırtanımaz
FotoğrafçılarBirlığı'nın (lmages
Sans Frontiere) 1996 Bienali ser-
gisi açılacak.
26 Kasım Perşembe günü İF-
SAKtalzzetKeribarm "Misök
Japonya" başlıklı sergisi açıla-
cak. Son etkınlik 28 Kasım Cu-
martesi günü KASK toplu gös-
terileri ltalyan Kültür Merke-
zı'nde saat 13.00'te izleyicilerle
olacak.
ren filmin ilk sahnesinde senatörü, Capi-
tol Hill'dcki bürosunda oturmuş televiz-
yonda kendi seçim reklamlanm izlerken
görüyonız. Bu reklamlarda orta direk be-
yazlara ırkçılık, aile değerleri söz vererek
oy toplamaya çahşan Buhvorth öyle nef-
ret ediyor ki kendinden, Los Angeles'ta se-
çimden bir gün önceki son kampanya sı-
rasındakendini öldürtmeyi tasarhyor. Ama
bir kilise molasında tamştığı zenci kadı-
na tutulunca canlanıyor ve yeni bir siya-
sal ses buluyor. Artık tüm konuşmalan
uksal haksızhk üzerine olacaktır. Işin il-
ginç tarafi, bu konuşmalar yavaş yavaş
rap müziğine dönüyor. "Rap müziği top-
lumsalkarşı duruşundüidir'' diyor Beatty.
'John Huston, Savaş Öykûleri^
Rap müziğine on yıl önce tutulmuş Be-
atty. Arkadaşı, yapuncı ve Robert Ken-
nedy'nin yeğeni Boddy Shriver aracılı-
ğıyla rap'in en ünlülerini tanımış, örneğin
Russell Simmons. Cinsel ilişkilerindeki
başanlannm yaramğı ün, rap evrenine sü-
zülmesine yardıma olmuş. Derisinin ren-
gini bile önemsememişler.
"BuhTOrth" fılmi siyasa, kültürve iş dün-
yasının önde gelenlerinin koltuklannı ko-
ruyabilmek için herkesin ne düşündüğü-
ne fazlasıyla önem vermesini sergiliyor.
Başı çekrnektense izlemeyi yeğledikle-
rinden kültür ve siyasa ilerleyemiyor. tler-
leyen iş dünyası. Kazanç ise reklam para-
sı halk düşüncesine biçim veren yüksek
sırnfa gidiyor. Suııflar arasındaki uçurum
da gitrikçe artıyor.
Amerika siyasasından söz ederken söy-
lenceleşmiş yönetmen John Huston'un
savaş belgesellerini konu alan bir film de
oldukça ilgi çekici. "Afrika KraHçesi",
"Prizzi'nin Onuru" ve daha nice fılme
imza atan Huston. II. Dünya Savaşı sıra-
sında Japonlann Pearl Harbour'u bomba-
lamasının ardından ayyuka çıkan milli-
yetçi duygulara kapüıp diğer Hollywood
sakinleri gibi orduya yazıldığında belge-
sel fihnler yapması isteniyor on-
dan. Aralannda Amerikalı erle-
rin katliamını ilk kez görüntüle-
yen "San Pietn)Savaşı" ve "Işık-
lar Sönmesin" gibi yönetmenin
en önemli fılmlerinden saydığı
yapıtlar bulunan bu belgeseller,
askerlerin moralini bozar diye
Amerikan ordusutarafindan giz-
li dosyaya konuyor ve sonra da
hepsi sırra kadembasıyor. Ancak
yönetmen Midge Mackenzie bir
gün izlerine düşene dek. Huston
Ue çekimler 1982'de yapılmışsa
da bütçe yetersizliğindenfilmta-
mamlanamıyor ve 1987'de Hus-
ton yaşama gözlerini yumuyor.
Bu yılın başında yeniden gün ışı-
ğına çıkan film, "John Huston,
Savaş Öyküleri" festival kapsa-
mında Film Müzesi'nde izlene-
cek. Gerçekte yanşmalı olma-
yan Londra Film Festivali Av-
rupa Film Ödülleri, Satyajit Ray
Ödülü gibi çeşitli ödüller verir
heryıl. Bu yıl bir yenilik, Ulus-
lararası Sinema Eleştirmenleri
Federasyonu'nun da (FIPRES-
Cl) bir ödül vermeyi kararlaş-
tırması.
Bugün başlayacak festival, 17
Kasım'da son bulacak.
IŞILDAK VE YELPAZI
ATÎLLA BtRKtYE
Hüzünlü, Buruk ve
Öfkeliyim
Bir sonbahar daha; sararmış yapraklar yolla
kaplıyor... Birkitap Fuan daha; belkiyağmurlu t
gün...
Kitabın kokusunu almaya, tüm kitaplara tek te
dokunarak... Bilgiyi ve duyguyu; yazann yaratı
sürecinden okumaya ulaşan serüvenini duyumsı
yarak...
Demokrasiye ve aşka sahip çıkmak için kitap
kosmaya, bir kez daha...
İnsan alışkanlıklannı da sever...
TÜYAP Kitap Fuarı ile ilgili, iki yıl önce bu köş«
de yazdığım yazı böyte bitiyordu. Bu yıl fuann o
yedincisi. Her yıl fuar kapıya dayandığında yay
nevlerinde büyük bir telaş olur. Yeni kitaplar, yc
ğun bir çalışma temposuyla fuann ilk gününe ye
tiştirilmeye çalışılır.
Şair, yazar ve çevirmenlerde de benzer bir tela
ve heyecan vardır. Kimilerinde ise inceden bir hC
zün; bir burukluk vardır. Daha çok kitabın yetişrm
mesiyle ilgili bir hüzün ve burukluktur. Belki bun
bazen, gizli bir öfke de eklenebilir.
Her ne kadar son birkaç yıldır, özellikle etkinlih
ler açısından bir "panayır havası" egemense d(
TÜYAP Kitap Fuan'nın bizim için yerinin başka o
duğunu düşünüyorum.
Bu yıl buruk, hüzünlü ve öfkeliyim.
Ancak bu, yeni kitabımın Fuara yetişip yetişme
mesinden değil. Zaten hiçbir yıl bunu sorun yap
madım.
Yeni bir kitabı okurlara sunmanın her zama
keyfı vardır; ama, olmadığı zaman da sorun çıkaı
manın anlamı yoktur... Bazen inceden bir hüzü
yaşanabilir, belki de bu sonbahardandır, öyle y
Kitap Fuan sonbaharda açılır...
Bu yıl durum farklı. Gerçekten de hüzünlü, bu
rukve öfkeliyim. Hüzün sonbahardan, burukluk ye
ni kitabımın fuara "yetişmeyişinden" olabilir. An
cak öfkem ise bambaşka nedenlerden.
öfkem, fuar yöneticilerinin tavrından kaynak
lanmakta. Çünkü bu yıl, romanlanmı ve deneme
lerimi yayımlayan AFA Yayınları, fuardan, sözcü
ğün gerçek anlamıyla atıldı.
Elle tutulur bir gerekçe gösterilmeden ve fuar ta
rihinde olmayan bir uygulamayla atıldı. Böylece be
nim de romanlanm fuarda yer almayacak.
Hüzünlü, buruk ve öfkeliyim...
Oysa fuan, yıllarca kişisel olarak (yazılanmda, ba
zen de etkinliklerde) desteklemeye çalıştık. Çor
bada tuzumuz olsun dedik.
1989'da Türkiye Yazarlar Sendikası'nın gene
sekreteriyken kurum adına destekledik; hatta o y
kurumu temsilen, Bülent Ünal ve Demirtaş Cey
hun ile birlikte ilk basın toplantısına katıldık.ı
Sorun sanınm Yayıncılar Biıiiği ile TÜYAP ara
sındaki "kavga "dan çıkıyor. AFA Yayınlan'nın sa
hibi Atıl Ant aynı zamanda Yayıncılar Birliği'nir
başkanı.
Yıllar önce Yayıncılar Birliğj, falanca yardımlaş
ma derneginden öteye gidemeyen bir etiket der
neğiydi. Ant başkan olduktan sonra işler değişti
kurumsal kimliğini oluşturmaya çalıştı.
Dünyanın büyük kitap fuartannda olduğu gibi, biz
de de Yayınctlar Birliği haklı olarak fuann düzen
lenişinde söz sahibi olmak istedi. Bu, TÜYAP'ın işi
ne gelmedi. Araya kişisel meseleler girdi. Bir d«
bunlara yayıncıların örgütsüzlüğü eklendi...
Sonuç olarak yıllardır fuarda yer alan, zamar
zaman da TÜYAP yönetimini "militanca" destek
leyen AFA Yayınlan, fuardan atılmış oldu.
Şimdi yayıncıların tavnnı çok merak ediyorum
Yıllarca fuara stand parası ödemiş, ürünleriyle ka-
tılmış bir yayınevinin çıkartılışı için ne yapacaklar
Ortada, imzaya açıian bir protesto metni dola-
şıyor. Ama insan, ister istemez, yayıncılardan (biı
kısmından) imza vermenin ötesinde de başka ey-
lemler yapmalannı beküyor.
Şimdiye kadar böylesine bir eylem yapmadılar
bakalım fuar sırasında yapacaklar mı? Mesleki biı
dayanışma gösterebilecekler mi?
Hüzünlü, buruk ve öikeliyim; yayınevim fuare
alınmıyor. Kim bilir belki beni de almazlar!
ÜsküpKi şair Necati Zekeriya
ölümünün 10. yıhnda anılıyor
I Kültür Servia -Türkiye Yazarlar Sendikası,
ölümünün 10. yıhnda Üsküplü şair Necati Zekeriya'yı
anmak amacıyla bir sempozyum düzenliyor. 9 Kasım
günü saat 19.00'da AKM Sinema Salonu'nda
gerçekleştirilecek sempozyumda TYS Genel Başkanı
Ataol Behramoğlu ve Makedonya Yazarlar Birliği
Başkanı Milovan Stefanovski birer konuşma
yapacaklar. Prof. Dr. Muzaffer Turan, yazar Cengiz
Bektaş, Üsküp Birlik Gazetesi Başkanı Drita
Karahasan, Üsküp Sesler Dergisi Başyazan Fahri Ali v<
tÜ Öğretim Görevlisi Şirin Tufan, Necati Zekeriya'yı
çeşitli yönleriyle değerlendirecekler. Sempozyumda
aynca Zekeriya'nın şiirleri, İstanbul Radyosu Rumeü
Kızlan Müzik Grubu'nun eşliğinde yorumlanacak.
ÇYDD'den felseie toplantıları
• Kültür Servisi - Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği
ve Anadolu Aydınlanma Vakfi işbirliğiyle düzenlenen
felsefe toplantılannın ilki yann gerçekleştiriüyor. 15
günde bir saat 19.00-21.00 saatlerinde düzenlenecek
toplantılann ilkine, Anadolu Aydınlanma Vakfi Başkaı
Metin Bobaroğlu konuşmacı olarak katılacak. SHÇEK
ÇYDD Okmeydanı Toplum Merkezi'nde yapılacak
toplantılara isteyen herkes katılabilecek. (Darülaceze
Cad. SSK Okmeydanı Hastanesi Karşısı. No: 27 -
Okmeydanı)
İlahi Komedya' tanttılıyor
• Kültür Senisi - Oğlak Yayınlan, yayın hayatuun 6.
yılında 250. kitap olarak Dante'nin ünlü 'tlahi
Komedya'sını yayımladı. Rekin Teksoy'un Türkçeye
Italyanca aslmdan çevirdiği eser, ttalyan Kültür
Merkezi tarafindan TÜYAP Kitap Fuan kapsamında
gerçekleştirilen bir etkinlikle kitapseverlere tanıtılaca
12 Kasım Perşembe günü saat 15.00'te İstanbul Serg
Sarayı-A Salonu'nda gerçekleştirilecek tanıtıma ünlü
ltalyan Dante uzrnanı, edebiyatçı Prof. Vittorio
Sermonti de katılacak.
Rüyalardan bir seçki'
• Kültür Servisi -Bihrat Mavitan, resim ve heykelleri
7-27 Kasım günleri arasında Kızıltoprak Sanat
Galerisi'nde sergiliyor. 'Rüyada görülebilen her şeyiı
resminin yapılabileceğini ve resmi yapılabilen her şe;
de heykelinin yapılabileceğini' savunan sanatçı,
sergisini 'bir süredir görüp ayıkladığı rüyalarmın bir
seçkisi' olarak tanımlıyor. (0216-418 38 06)