Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 29 KASIM 1998 PAZAF
HABERLER
Prof. Türkcan, önlem alınmazsa bir kuşak sonra tüm üniversitelerin İslamlaşabileceğini söyledi
'Üniversitede şerial yayıhyor'
Cazalcı'dan DinSûrasındaki kararlaraelestiri
'Laikeğitim bölünmekisteniyor
9
ANKARA/tSTANBUL (Cumnuriyet)
-Egit-DerGenel Başkanı, CHP Parti Mec-
lisi üyesı Mustafa Gazakı, 2. Din Şûra-
sı'nda laikliğe yapılan elestiri ve öğretim
birligini bozan eğitirale ilgili alınan ka-
rarlann kabul edılemeyeceğini bildirdi.
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği
(ÇYDD) tarafından yapılan yazıli açıkla-
mada da Diyanet Işleri Başkanlığı'nın,
laik öğretım düzenini ve öğretim birliği
yasasını delmek için gösterdigi yoğun ça-
banın ibretle izlendıği vurgulandı.
Gazalcı, dün yaptığı yazıh açıklamada,
laik devletin eğirim politikalannın din şû-
ralannda değil. eğitim şûralartnda belir-
lenmesi gerektiğine işaret etti. 8 yıllık ke-
sintisiz ilköğretımı bir türlü içine sindi-
remeyen çevrelerin. bunu ısrarla bölme-
ye çalışttğı uyansında bulunan Gazalcı,
yasaya aykın biçünde değiştirilen Kuran
kurslan yönetmeliğinin Danıştay tarafin-
dan iptal edildiğini anımsattı. Diyanet Iş-
leri Başkanlığı'nın 29 Mayıs J998 tarih-
li genelgesiyle yaz boyunca yasadışı bi-
çünde kurslar açıldığım anımsatan Ga-
zalcı, şöylededi: "Şimdi2.DnıŞûrası'nda
flköğretimin 6. sınmndan başlayarak Ku-
randersleri konmasuuistiyorlar. Bu açık-
çaflköğretiminikinci bölümünü imam-ha-
tip ortaokuluna dönüştürmektir. 8 yıim
kesintisizliğini bölmektir."'
ÇYDD'den yapılan açıklamada, yasal
bir kurum olan Diyanet tşleri Başkanlı-
ğı'nın. kendi kontrolûnde olması gereken
camilerde bile, halka Atatürk ve Cumhu-
riyet karşıtı propaganda yapılmasını ön-
leyemediği ve birçok caminin tarikatlann
egemenliği altında olduğu vurgulandı.
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler
Fakültesı öğretim iiyesi Prof. Dr. Er-
gun Türkcan tarafindan hazırlanan ra-
porda "şeriat ve peygamber dönemi"
özlemiyle yaşayanlarla bilim ve tekno-
lojiyi kitap ve hadıslerle bağdaştırma-
ya çahşanlann iiniversitelerdeki etki ala-
nını genişlettiği belirtildi.
Taşra üniversitelerinin fen-edebiyat
fakülteleri ile büyük kentlerin yükse-
kokullannın büyük ölçüde Islami ide-
olojilerin etkisi altında ögrenci yetiş-
tirdiği kaydedilen raporda "Önlem
alınmazsa. tüm üniversiteler bir kuşak
sonra tamamen İslamlaşabilir" değer-
lendirmesi yapıldı.
TÜBA'nın "bunaümdan çıkış pro-
jes" kapsamında araştırma yapan An-
kara Üniversitesi Siyasal Bilimler Fa-
kültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ergun
Türkcan, Türkiye'nin yaşadığı ekono-
mik, toplumsal ve siyasal sorunlan aş-
masında önemli yer tutan üniversite-
lerin içinde bulunduğu durumu rapor-
laştırdı. Ülkenin bilim ve teknoloji-
den yararlanma düzeyinı ve Türk üni-
versitelerinin portresını araştıran Türk-
•TÜBA'nın "bunahmdan
çıkış projesi" kapsamında
araştırma yapan ve
üniversitelerin içinde
bulunduğu durumu
raporlaştıran Prof. Dr. Ergun
Türkcan, dini eğitimi
yasal boşluklardan
yararlanarak geliştiğini
vurguladı.
can. çok partili sisteme geçişle birlik-
te Tevhid-i Tedrisat'ın (öğretimin bir-
liği) parçalandığını. dini eğitimin ya-
sal boşluklardan yararlanarak gelişti-
ğini vurguladı.
Türkcan şu görüşleri kaydetti: Türk
tslam sentezcisi olduklan söylenen,
ama temelde şeriat ve peygamber dö-
nemi özlemiyle yaşayan. kimileri mo-
d«rn İsLam hukukıı uzmanı denilebi-
lecek gnıbun. ülkenin düşünce hayann-
da ve ünhersite sistemindeki etkisi gi-
derek artiyor ve yaygınlaşryor. Resmi
eğitime paralel hale gelen dini eğitim
zamanla laik eğitimi ortadan kaldıra-
cakbr. Dini eğitim, ana okulundan. ma-
halle ve cami Kuran kurslanna. taşra
ünhersitelerinin aynlmaz parçası ila-
hiyat fakültelerine değin tüm kademe
ve alanlarda yaygınlaşnuş veyoğunlaş-
mışür."
Ûzellikle taşra üniversitelerinin fen-
edebiyat fakülteleri ile kentlerdeki yük-
sekokullann Isiami ideolojili öğren-
ciler yetiştirdiğine işaret edilen rapor-
da, yükseköğretim kapısmın imam ha-
tip liselerine açık olması nedeniyle
üniversitelerin medreseleşme sürecin-
de olduğu vurgulandı.
tslami ideoloji eğiliminin yurtdışı-
na da taştığı kaydedilen raporda, bu-
nun Türk kültürünü yayma adı altın-
da yapıldığınadikkatçekildi. Rapor-
da, Osmanlı devletinde kimi şeyhülis-
lam ve din adamlannın bilimsel geliş-
melerin önünü kesen fetvalanna işa-
ret edilerek "Türkiye 20. vüzyü başla-
nna kadar bilim ve teknoloji üretme-
de bir çöl iklimi yaşamışnr. Genel bi-
lim tarihi içinde 17. yüzyıl başudan
beri devrim yapan, hatta önemli sayı-
labilecek bir Türk katkısı da bulun-
muvor" denildi.
Servet davası
Çîller'e
'asli faıT
suçlaması
' ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Hükü-
met pazarlığı nedeniyle TBMM Mal Varlı-
ğı Soruşturma Komısyonunda Yüce Divan'a
gitmekten kurtulan DYP Genel Başkanı Tan-
su Çiller, eşi Özer Lçuran ÇiDer hakkında açı-
lan "haksız servet edinimi" da\asında "asli
fail" olarak suçlanıvor. Malıye Bakanlığı
avukatlan, Meclıs'ın verdiği karann önem-
li olmadığını belirterek Tansu Çiller' in bu da-
vada asli faıl olarak yargılanması gerektiği-
ni savundular.
Ankara 20. Asliye Ceza Mahkemesi'nde
8 Eylül! 998 günü yapılan yargılamada, Mec-
J^sşoruştunnasıuıın sonucunun bekknrnesi ıçın
fOUruşmayı erteleyeo yargıcın. 2 Aralık 1998
jpünkü duruşmada vereceğı karar onern taşı-
PyOr. Bu duruşmada Tansu Çıller'in durumu
netlık kazanacak.
Özer Çiller"in, sahtecilik suçundan yargı-
landığı davanın temyizinden sonrakı duruş-
ması ise 4 Aralık 1998 günü yapılacak.
• Ankara 7vAğır Ceza Mahkemesi "göre-
vini kötüye kullandığı" gerekçesiyle Özer
Çiller'i 5 ay hapıs cezasına mahkûm etmiş
ve bu cezayı paraya çevirerek ertelemişti.
Yargıtay 6. Ceza Dairesı. 16 Ekım 1998 gü-
nü yaptıgı temyız ıncelemesınde mahkeme-
nin hükmünü bozdu.
Ankara 20. Asliye Ceza Mahkemesi'nde
•\S Eylül 1998 günü yapılan duruşmada yar-
gıç, Tansu Çiller hakkında Meclis soruştur-
ması yapılıp yapılmadığı. yapılıyorsa sonu-
cununmahkemeyebıldırilmesı ıçin Cumhu-
riyet Başsavcılığı'na >azı yazılmasını istedı.
Bilirkişilerden haksız edınıldiöi ıddia olu-
nan rakamsal değerın. Türk parası türünden
açıkça belirlenmesını de ısteyen mahkeme.
Tansu Çiller'ın çocuklannın mallannda ar-
tış olup olmadığınm da saptanmasına karar
verdi. Haksız servet edinmeve katılım, ger-
çeğe aykın \e eksık bilgi vermek yoluyla
3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması,
Rüşvet ve Yolsuzlukla Mücadele Yasası'na
muhalefetten hakkında üç ay rı dav a bulunan
Özer Çiller'in. yaklaşık 10 yıla kadar hapsi
isteniyor.
Ankara 20. Asliye Ceza Mahkemesi'nde
2 Arahk günü yapılacak duruşmada. Özer Çil-
Ier'le birlikte Çillerler'in sahibi olduğu Mar-
san A.Ş.'nin Yönetım Kurulu üveleri Ahmet
DestegüLYükselNoyanoğkı, İpek Ertin ile Bil-
ger Duruman da yargılanacaklar.
Özer Çiller'in ABD'deki GCD şirketinın
bilançosu, kuruluş sözleşmesi ve sermaye
yapısı ile ilgili ABD'den istenen belgelerin
henüz gelmediği öğrenildi.
Şiddete karşı dayanışma çağrısı
İstanbul Bağımsız Kadın İnisivatifi, *"l luslararası Kadına
Yönelik Şiddete Karşı Day"dnışma"nın son gününde, Beşik-
taş Halk Pazan'nda bir gösteri düzenledi. "Evde, işyerinde,
okulda ve gözaltında şiddete hayır".
u
Kadına yönelik şidde-
te son" ve "Şiddeti teşhir et herkes duysun" yazıli dövizler ta-
şıvan kadmlar, Pazartesi ga/etesinin ö/el sayısını dağıtrılar. İni-
siyatif adına yapılan açıklamada. tüm kadınlar şiddete karşı
örgütlenmeve ve dayanışmaya çağnlarak "Kadınlann yüzde
97'sinin şiddete maruz kaldığı, ailelerin y üzde 83'ünde erkek-
lerin her türden şiddet uyguladığı, yilda ortalama 15 bin ka-
dının tecavüze uğradığı, her yıl 1 milyon 400 bin kadının da-
yak yediği \e gözaltına alınan kadınlann yüzde 80'inin cinsel
şiddete ve tecavüze uğradığı bir ülkede yaşıyoruz" denildi. ÖDP
İstanbul İl Merkezi'nde açıklama yapan ÖDP'li kadınlar ise
"Bi/ler. kamuoy unda artık kadınlarla ö/deşleştirilen Cumar-
tesi Anneleri'nin yanındayız. Kışkırtılan şoven dalganın, er-
kek egemen şiddet olarak bize geri dönecegini bildiğimiz için
Galatasaray'dayız" dediler. (Fotoğraf: ALPER TURGUT)
Soruşturma komisyonları kararıyla liderlerin kurtulmasına tepki
f ÇillerveKutan y
asuç dııyımısıı
ANK\R\(Cumhurry«Bürosı)-Türk-
Mühendisler Birliği Derneği Genel Baş-
kanı ŞevketÇorbaaoğlu parti liderlenni
aklayan TBMM Mal Varlığı Soruşturma
Komisyonuüyeleri, Başbakan Mesut Yıl-
maz, DYP Genel Başkanı Tansu ÇDfer ve
FP Genel Başkanı Recai Kutan hakkın-
da görevlerini suiistimal ettikleri gerek-
çesiyle suç duyurusunda bulundu.
Çorbacıoğludün düzenlediği basın top-
lantısında, halkın siyasete, yapılış biçimi-
ne, siyasetçisine. yönetene ve bürokrata
güven duymaz olduğuna işaret etti. Çor-
bacıoğlu "TBMM mal varhğı soruştur-
ma komisyonunun marifcriyle bazı ftder-
lerinkendilerinivücedKandankurtarma-
ları. kısacası aklatmalan beni olduğu gi-
bi tüm bireyieri de şoke etmiştir. Ortada
hiçbirsuçlama yokmoşçasına A ve B par-
tisinin parlamenterleri liderk'rini halkla
alay edercesine aklayarak birbüierinden
özürdilemişterdir'' diye konuştu. Siyaset-
teki anlayış ile çıkar boyutlanndaki yak-
laşımın değişmemesi durumunda, iste-
nildigi kadar seçim yapılsın. parlamen-
toda niteliğin yakalanamayacağuıı savu-
nan Çorbacıoğlu, sağ ve sol partilerin si-
yaset şekli ve ideolojisini sorgulamalan
gerektiğini söyledi. Hükümet kurma ça-
lışmalannda, perde arkasından TÜStAD
ve TOBBa görüşlerini sorulduğunu. di-
rektiflerin alındığını iddia eden Çorbacı-
oğlu, bu konuda tüm sivil toplum örgüt-
lerinin görüşlerinin soruhnasını istedi.
Çorbacıoğlu "TBMM'nin manevi şah-
siyetini tahkir ve tezyif ile vazifei suiisti-
mal ettikleri" gerekçesiyle TBMM Mal
Varlığı Soruşturma Komisyonu üyeieri,
Yılmaz, Çiller ve Kutan hakkında Anka-
ra Cumhuriyet Başsavcılığf na suç du-
yurusunda bulundu. Başvuru dilekçesin-
de. son zamanlarda TBMM'nin saygın-
lığına gölge düşüren davranış ve politik
eylemlerin arttığı, bununhalkın Meclis'e
olan güvenini zedelediği vurgulandı. Çor-
bacıoğlu, yolsuzluk iddialan nedeniyle
milletvekillerinin devlet adamı imajı ve
devlet malının; orta yerde alelade kişilik-
lere, varhklara dünüştüğünü savundu.
Çorbacıoğlu, şu görüşleri kaydetti: "Kar-
şıtaklısuçlama tezleri: şayctortada bir suç
var iseonıın sonuçlandınlması gerekirken
örtbas edilmesi. şaibeti >eaklanmamış Id-
şjleri temsilcileri karşısında küçük düşür-
mektedir. En son mal varlığı soruşturma
komisyonu çalışnıası, ay nı şekiide sonuç-
lar yaratacak bir eylemde bulunmuştur.
Zira önceden karşıüklı yolsuzluk iddiasın-
da bulunan şahıslann bu kez birbirierini
aklaması bu vekiüerin halk iradesine ve
seçilmenin gereğine nygun hareketetme-
diklerini göstermiştirf
Çorbacıoğlu, geçmişteki suçlamalar
dikkate altndığında Mal Varlığı Soruştur-
ma Komisyonu oylamasımn etik bir de-
ğer taşımadığını kaydetti.
Okuyan
'Şubatta
seçime
gidilmeli'
İstanbul Haber Servi-
si - ANAP Genel Baş-
kan Yardımcısı Yaşar
Okuyan, daraltılmış iki
turlu seçim sisteminin
kabul edilmesi ve şubat-
ta seçime gidilmesi ge-
rektiğini belirtti.
Yaşar Okuyan, parti-
sinin İstanbul il merke-
zinde dün yaptıgı top-
lantıda, Almanya ve Ital-
ya başbakanlan tarafın-
dan PKK lideri Abdul-
lah Öcakn'ın iadesi ko-
nusunda yapılan açıkla-
malan "büyük birtalih-
sizUk" olarak nıtelendir-
di. Okuyan, Apo'nun
uluslararası bir mahke-
mede yargılanması tale-
binin kabul edilemeyece-
ğini belirterek "ttaKa ve
Ahnanya'yı, Türkiye'yle
birtikte terörie mücade-
le konusunda imza atük-
lan anlaşmaya uymaya
çağınyoruz. 30 bin kişi-
nin hesabı, ancak Tür-
kiye'de sorulur" dedi.
Yaşar Okuyan, en fazla
birlik ve beraberlik ge-
rektiren bir dönemde hü-
kümetüı, muhalefetın kı-
sır politik hesaplan so-
nucu düşürüldüğünü sa-
vunarak "Bundan son-
ra içteki ve dıştaki olum-
suzgeüşmekrden, hükü-
meti düşürenler sorum-
lu olacakür. Milletimiz
ve tarih Baykal'ı affet-
meyecektir" diye konuş-
tu. Gazetecilerin sorula-
nnı yanıtlayan Okuyan,
seçimin kaçımhnaz ha-
le geldiğini belirterek en
erken tarihte, ömeğin şu-
batta seçime gidilmesi-
ni istedi. 2 Aralık'ta oy-
nanacak Galatasaray-Ju-
ventus maçında yaşana-
cak en ufak bir sorunun
PKK'nin ekmeğine yağ
süreceğine dikkat çeken
YaşarOkuyan, Türk mil-
letinin, konukseverliği-
ni göstermesi ve Galata-
saray'a sahip çıkması ge-
rektiğini söyledi.
ÎIF&NOKTASI I ORAL ÇALIŞLAR
12 Eylül askeri darbesinden son-
ra, Ecevit, Erbakan ve Türkeş di-
ğer parti yöneticileriyle birlikte tu-
tuklanmışlar, uzun süre Merkez Ko-
mutanlığrndaki tutukevinde kal-
mışlardı. "Liderler Hapishanesi"
(Çağdaş Yayınları) kitabımda ce-
zaevinde onlarla birlikte geçirdiğim
günleri anlatmıştım. Onlarla içeride-
ki sohbetlerimizin çoğu, koruya-
madıkları parlamentonun önemini
ve özlemini dile getirmeleri üzerin-
de yoğunlaşıyordu.
12 Eylül darbecileri, Türkiye'yi si-
yasi istikrara kavuşturmak adı altın-
da, yasal sistemde bir dizi otoriter
degişiklik yaptılar. Yeni bir anaya-
sa kaleme aldılar. Ceza Yasası'nı,
Siyasi Partiler Yasası'nı, Seçim Ya-
sası'nı, Dernekler Yasası'nı, Sendi-
kalar Yasası'nı, akla ne gelirse her
şeyi baştan aşağı Türkiye'yi "düze-
ne sokmak" gerekçesiyle yeniden
yazdırdılar.
Gelin görün ki, ıki partili sistemi
amaçlayan 1982 Anayasası, 12 Ey-
lül'den önceki siyasi tablodan çok
daha parçalanmış bir siyasi tablo-
Siyaseti Parlamentoda Belirlemek
nun hazırlayıcısı haline geldi. Yük-
sek baraj nedeniyle küçük partiler,
büyük partilerin listelerine girdiler.
Seçimden sonra da ayrıldılar. Şu
anda Meclis'te temsil edilen parti-
lerin sayısı FP-ANAP-DYP-DSP-
CHP-DTP-BBP- MHP-DP-DEPAR
olmak üzere 10'a çıkmış durum-
da.
Çok ciddi bir çarpıklıkla yüz yü-
ze bulunduğumuz bir gerçek. 12 Ey-
lül'ün bıraktığı miras, çok bölün-
müş, iç gerilimi artmış, ırkçılığın ve
siyasi İslamın yükseldiği bir siyasi
tablo. Ülkemiz, çok partili sistem-
le yönetiliyor. Bir ülkenin demokra-
siyi yakalayabilmesi için önce çok
partili sistemi yaşatması gerekir. Bu
nedenle bunca altüst oluşa rağ-
men parlamentoyu koruyabilmiş
olmak çok önemli.
12 Mart askeri darbesiyle 12 Ey-
lül askeri darbesi arasındaki en
önemli fark, 12 Mart'ta vesayet al-
tında bile olsa parlamentonun açık
bulunmasıydı. 12 Eylül'cüler bunu
fark ettikleri için ilk iş olarak parla-
mentoyu kapattılar. 12 Mart döne-
mindeki parlamento, birçok olum-
suz uygulamaya payandalık (Deniz
Gezmiş ve iki arkadaşının idamı
gibi) etse bile, sonunda bir iç uzlaş-
mayla, darbecileri bertaraf edebil-
mişti. Ecevit-Demirel uzlaşması,
12 Mart'çıların adayı Faruk Gür-
ler'in yerine Fahri Korutürk'ün
cumhurbaşkanı seçilmesini sağla-
mış ve çok partili sistem adım adım
vesayetten kurtulmuştu.
Merkez Komutanlığı'ndatutukluy-
ken bir gün Alparslan Türkeş beni
şaşırtan şöyle bir yorum yapmış-
tı: "OralBey, dünyayı dolaştım, ba-
şıma gelmedik iş kalmadı, en kötü
demokrasiyi, en iyi askeri rejime
tercih ederim." Bir askeri müda-
halenin öncülerinden olan Türkeş'in
bir başka darbede yaşadığı sıkın-
tılar onu böyle konuşmaya itmişti.
Parlamentodaki kriz ve prestij
kaybı sürerken, 12 Eylül günlerin-
de Türkeş'in söylediği sözleri anım-
sadım. Kaybettiği parlamenter re-
jimin kendisine ne kadar gerekli ol-
duğunu anlamıştı. Ama 12 Mart
1971 askeri darbecileri yalnızca sol-
cuları tutuklayıp astığında bunlar
aklına gelmemişti.
Parlamenter sistemin varlığı, ya-
şadığımız son 40 yılın deneyi için-
de çok önemli. Ancak, parlamen-
ter güçlerimizin ve siyasi partileri-
mizin ciddi birdemokratik gelene-
ğe sahip olmamaları, çok partili re-
jimin gerçek demokrasi temeline
oturmasına engel oluyor. Son ya-
şadığımız krizin de temel nedeni
partilerimizin demokrat olmayışla-
rı. Ne 12 Eylül Anayasası'nı değiş-
tirdiler ne de diğer yasaları. Insan
hakları konusunda hiçbir duyarlık
göstermediler. Kürt sorununun çö-
zümünde"/r/cç///^a" yatırım yap-
makla yetindiler.
Şimdi yaşadığımız krizin böylesi-
ne köklü biryapısal nedeni olduğu-
nu kabul etmek gerekiyor. Bu kri-
zin arkasında parlamenter güçler-
le, parlamento dışı güçler arasında
yaşanan ciddi bir iktidar kavgası-
nın olduğunu da unutmamak gere-
kiyor. Parlamento içindeki güçler
sorunlan çözmek yerine, yozlaş-
mayı ve demokrasi dışı çözümleri
kışkırtıcı bir sorumsuzluk yoluna gi-
rince, diğer dinamikler ister iste-
mez harekete geçiyor.
Tam araba devrilmek üzereyken,
bu kez parlamenter güçler okun
sivri ucunun kendilerine dokundu-
ğu yerden bir savunma refleksi gös-
teriyorlar. Şu an merkez sağ parti-
lerinin refleksini böyle anlamak ge-
rekir. Bu yeter mi, tabii ki yetmez.
Parlamenter güçlerin demokra-
tikleşmesi Türkiye gibi bir ülkede ne
yazık ki acılı ve yavaş oluyor. Ama
yine de demokrasiye giden yol par-
lamentodan geçiyor. Çözümü ora-
dan bulacağız.
DEĞİŞEN
DUNYA^DAN
HÜSEYİN BAŞ
Yanlış Hesap
Biıieşik Devletler'in Irak'a karşı, Birieşmiş Milletleri
de neredeyse rehin alarak yedi yıldan bu yana sürdür-
düğü 'ambargolu', zaman zaman sıcak savaşa var-
dırılan kesintisiz gerilim ve 'tehdit' politikasının ger-
çek amacının bu ülkenin silahsızlandırılması, hele de-
mokratikleşmesinden çok, Saddam'ın yerine, Birle-
şik Devletlere bağlı bir yönetimi getirmek olduğu ar-
tık kimsenin saklısı değil. VVashington'un, Bağdat re-
jiminin devrilmesi için, 1956'dan bu yana ülkeye ayak
basmamış sözde 'muhalif güçlerle görüşmeler yap-
tığına, dahası bu yönde kesenin ağzını cömertçe aç-
tığına bakılırsa.. bu umutsuz görünen sevdadan vaz-
geçmek niyetinde olmadığı da anlaşılıyor. Çok sayı-
da uzmanın altını çizdiği gibi, "birülkeyiköşeye sıkış-
tırarak tek başına bırakmak", Birleşik Devletler için
başlıbaşına bir strateji. Amaç da, kolaylıkla anlaşıla-
cağı üzere "özel olarak kendisi, genel olarak da Batı
dünyası için" yaşamsal önemde gördüğü petrol böl-
gelerinin güvenliğine yönelik olası "tehditlere set çek-
mek". Ancak, 1990'dan bu yana tavizsiz uygulanan
bu stratejinin başarılı olduğunu söylemek zor. Zira, en
sert şekliyle uygulanan ambargo ve ülkede kitle imha
silahlannı denetlemekle görevli, ne var ki, Güvenlik Kon-
seyi'nden çok VVashington'un borusunu çalma alış-
kanlığında olan UNSCOM'un Avustralyalı Başkanı
Richard Butler'in neredeyse her üç ayda yeni bir kri-
zi kışkırtmasıyla harekete geçirilen 'savaş tehdidi',
umulanın tam tersiyle sonuçlanmakta, Saddam'ı de-
virmek için Irak halkına eziyet politikası, Bağdat reji-
minin güçlenmesine yol açmaktadır.
Aslında, ne denli ağırdan alınmış olsa da, UNS-
COM'un Irak'ın kitle imha silahlan arsenalinin sıfırlan-
ması ve bu silahların yeniden yapımı olanaklannın yok
edilmesi yönünde, kuşkusuz, Bağdat'ın da 'oluruyla',
ciddi mesafeler alınmamış değil. Nitekim, konunun çok
sayıda uzmanının da doğruladığı gibi, BM Silahsızlan-
ma Komisyonu'nca sürdürülen araştırmalar sonunda
bu ülkenin kitle imha silahlan, BM uzmanlarının kim-
yasal, biyolojik ve nükleersilahlarla ilgili konulardaay-
dınlatılması gereken bazı noktalarda araştırmalann
sürdürülmesi gereğinden söz etmeleri bir yana bıra-
kılırsa, büyük bölümüyle yok edilmiş ve yeniden ya-
pımı olanakları ortadan kaldırılmıştır. UNSCOM'un
Başkanı Richard Butler'in bizzat açıkladığına göre "bi-
raz iyi niyetle 1999'un başına kadar UNSCOM Irak'ın
silafısızlandınldığını" ilan etme aşamasına gelecek ve
böylece "uzun erimli" denetim safhasına geçilebile-
cekti. Kısaca bu, 'ambargonun' kaldırılıp, Irak'ın ulus-
lararası toplulukta yeniden yerini alması anlamına ge-
liyordu. Ancak VVashington'da Saddam'ın hakkından
gelmeye yeminli sertlik yanlılarının sayılannın bir hay-
li kabank olduğu da bir gerçek. Bunlara göre Irak'ın,
eskiye oranla çok daha yoğun bir biçimde bombalan-
ması, Kuzey'deki Kürtlerin ve 'muhalefetın' ayaklan-
masına yol açacak, böylece de Saddam'ın devrilme-
si gerçekleşmış olacaktır. Biraz da bu yüzden, arala-
rında Dışişlerı Bakanı Madeleine AJbright ve Sawmy
ma Bakanı VVilUam Cohen'ın de yer aldığı sertlik yan-
lıları, BM Genel Sekreterı Kofi Annan'ı, Güvenlik Kon-
seyi'nin kararına dayanarak son krizle ortaya çıkan 'sa-
vaş fırsatını' heder etmekle suçlamaktan kendilerini
alamamışlardır. Ne var ki VVashington, dün olduğu gi-
bi bugün de "yoğun bir bombardımandan sonra ne
olacağıyla" ilgili soruyu yanıtlamakta zorlanmaktadır.
Geçen zaman ne ambargonun ne de bombalamanın
çıkar yol olmadığını, yeteri açıklıkla ortaya koymuş-
tur. Ayrıca, silahsızlandırmanın neredeyse sonunun
alındığı bir aşamada, umulan sonucu vermeyeceği
iyice anlaşılan 'ambargo'nun inatla sürdürülerek 23 mil-
yon insana ilanihaye eziyet etmenin, bu saatten son-
ra hastalıklı bir tutkudan ya da 'dünya egemenliği' gi-
bi bir kompleksten kaynaklanmıyorsa eğer, tutarlı hiç-
bir nedeni bulunmamaktadır. Ama, sertlik yanlılarının
pes ettikleri de sanılmamalıdır. Savaş fırsatı şu anda
kaçmış gibi görünse de Butler, arzu üzerine, anında
yeni pürüzler, yokuşa sürmeler bulmakta zorlanma-
yacaktır. Üstelik bu kez VVashington, 'vurmak için'
kendisini Güvenlik Konseyi'nin iznini almak zorunda
da görmemektedir. Umanz yanlıştan dönmek için bir
kez daha Bağdat'a gitmeye gerek kalmaz.
CHP'li kadınlardan panel
^Kadının emeği
sömürülüyor'
tstanbul Haber Servisi -
CHP Kadın Kollan Genel
Başkanı Güldal Okuducu,
kadını karar mekanizma-
larma taşımak isteyen bir ör-
güt olduklanm ifade ederek
"y üzü bize dönük kadın kit-
lesiyle buluşmak, onların
sesi olmak istiyoruz" dedi.
CHP Kadm'Kollan tara-
fından dün düzenlenen
"Kayrt Dışı Ekonomide Ka-
dm" konulu panelde konu-
şan Okuducu, yapüldan ça-
lışma ve araştırmalar so-
nucu, çalışan kadınlann bü-
yük çoğunluğunun yasal
bir güvence altuıa alınma-
dığını gördüklerini kayde-
derek yoğun bir emek sö-
mürüsünün olduğuna dik-
kat çekti.
Okuducu, CHP'nin bu
kitleyi görmesi gerektiğini
ifade ederek bu kitlenin
ekonomik ve sosyal talep-
lerinin anlaşılması ve so-
runun çözümüne ilişkin
projelerüretilmesi gerekti-
ğini kaydetti.
DİSK Eğitim Dairesi
Müdürü Alaattin Aslanoğ-
lu da SSK'Ii kadın oranırun
çok düşük olduğuna dik-
kat çekerek kayıt dışı eko-
nominin en önemli nedeni-
nin büyük kentlere yöne-
lik göç olduğunu anlattı.
Göç eden insanlann büyük
kentlerde her türlü pazarlı-
ğa açık alternatif bir işgü-
cü oluşturduğunu belirten
Aslanoğlu, ekonomik altya-
pıdaki çarpıklığın toplum-
sal üstyapıya da yansıdığı-
nı kaydetti.
Gazetemiz yazan Şük-
ran Soner de çalışanlara
ilişkin istatistiklerin çok ek-
sik olduğunu belirterek
SSK'li olmayan işçi sayısı-
nm istatistiklerde göründü-
ğünden çok daha yüksek
olduğunu savundu. İstatis-
tiklerde 5 milyon sigortalı
ve 300 bin de kadın sigor-
talı olduğunu, bu rakamla-
nn 10-15 yıldır hiç değiş-
mediğini kaydeden Soner,
Türkiye'de çalışan sayısın-
da çok hızlı bir artış oldu-
ğuna işaret etti.
Varoşlarda kayıt dışı ça-
lışan kadın oranının yüzde
70'lere vardığını anlatan
Soner. Türkiye'nin emek
sömürüsü ile ekonomisini
geliştiren bir ülke olduğu-
nu söyledi.
Basın sektöründe sendi-
kalı işçi sayısmm bini geç-
mediğini vurgulayan So-
ner. gazeteci olarak çalı-
şanlann "yüzde 85'inin ise
gazeteci kadrosunda ohna-
dtğuıT. büyük bir çoğunlu-
ğun hangi şirkette çahştığı-
m bile bilmediğini anlattı.