15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 KASIM 1998 PA2AR CUMHURİYET SAYFA KÜLTUR 13 KUSBAKISI MEMET BAYDUR Eylembilmı: Son Oğıız Atay"lnsan genel bir isimdir, çeşitli şartlar altında, çeşit- li bireyleri ifade ettnek için kullanılabilir. Ona 'insan' yerine, mesela 'X' de diyebilirsiniz. Ona 'X' denilebi- lirse, özellikle ben, bu varsayımdan dolayı çok mutlu his- sederim kendimi. Çünküben bir matematikçiyim ve için- de bulunduğum durumda bütün umudum, başımagelen- leri, bir 'X' bilinmeyeninin çözülebilir fonksiyonların- dan ibaret olarak görebilmehir. Böylece birçok korku- lu rüya hiç yaşanmamış olacaktır." Oğuz Atay yeni yayımlanan Eylembilim'in başlann- da söyler bunlan, tamamlanmamış roman kahramanı Profesör Doktor ServerGözbudak'ın ağzından. lnsan ya da X... onlan bilemem ama ben okurken ûrperiyorum ha- fıfçe. Özlediğim ve bildiğimi zannettiğim bir okuma dünyasına kesin dönüş yapar gibi olu- yorum. Işte sevgili yazanmız yıllar sonra yi- ne karşımızda. Işte yine kimi bilginlerimizce müstehcen addedilen o kelimeyi."rüya" ke- limesini kullanıyor "düş" sözcüğü yerine! Işte o özlediğimiz müstehzi anlahm! fşte ken- disiyle ve herkesle dalga geçer gibı yaparken, herkesi ve her şeyi ciddiye almarun acısına da gerçek bir aydın gibi katlanan Inebolu doğumlu yazanmız, bir kez daha aramızda sevgili okur! Ithal malı sıkıntılan, yerli ma- lı kâbuslarla sarmallayıp memleketlilerimi- ze "sanat" olarak kakalayan üstatlann kor- kulu RÜYASI, inşaat mühendisi büyük yazanmız, beyaz mantosuyla, tükenmez kalemiyle, olanca dürüstlüğû, kül- yutmazlığı. pabuç bırakmazlığ] ve harikalar yaratan can sıkıntısıyla bir kez daha aramızda. Bu fırsatı kaçırmayın. Yukandaki alınndan bir sayfa sonra şunlan yazmış Oğuz Atay: "Peki ne istiyorsun? Bilmiyorum: Belkide herşe- yi yasayarakgöstermek istiyorum." Yine yürek yakan bir cûmle. Atay kimbilir ne zaman yazdı bunu, ama biz bir canalıcı gerçek kınntısını bilerek okuyoruz bu satın. Her şeyi yasayarak gösterdi Oğuz Atay, yazdıklannın yanı sı- ra. Bu ülkede "öyle" bir insan olmanın bedelini de bili- yoruz, imkânsızlığını da. Eylembilim'i Atay'ın bütün yapıtlan gibi yazınımızda çok üstlerde bir yere, bir "düş " konumuna yerleştiren olgu da Atay'ın kişüiğinden, kim- liğinden, edasından kaynaklanıyor. Şöyle de söylenebi- lir anlatmak istediğim şey: Herkes Oğuz Atay gibi dal- ga geçebilir, ama önemli olan Oğuz Atay kadar ciddi olabilmektedir. "Çünkü bir süreden beri biliyonım M, bir şeyi ilerisûr- meden, 'ifade edilmesi kaçmılmaz duruma gelen duyar- lıklardan' söz etmenin anlamı yok. Öyleyse hemen an- latmaya başlamalıyım, gerçekyaşantı oyalamaya daya- namaz." Oğuz Atay 'hemen' anlatmaya başladı, hiç oyalanma- dı, hiç oyalamadı, geride bıraktığı bütün eserlerine böy- le bir gözden bakılırsa "acetesiotan" bir yazar olduğu gö- rülür. Kırk üç yaşmda ölmüş yüz elli yaşında bir yazar olmasımn nedeni budur belki. Eylembilim'i de Atay'ın diğer kitaplannı okurgibi oku- mamız gerekiyor. Hem Türkçe nasıl roman yazılır me- selesini eşelemek içın. hem de buralardan böyle bir in- san nasıl geçti sorusunu gülümseyerek yanıtlayabilmek için. Yoksa milyonlarca insan bekliyor sıra- da; yok öyle, burası Türkiye demek için... Bütün eserleri ya da toplu yapıtlannda ölüm temasına yaklaşımına bakılırsa. "genç yaşta yokolup gitmenin" Atay'ı gereğinden de fazla ılgilendırdiği görülecektır. Başına geleceklen sezen ve aceleyle, kendisiyle il- gilenecek insanlara uzun mu uzun telgraf- lar çeken bir bilim adamı gibidir yazdûda- nyla. Okunı ile yakından ilgilidir, yazdığı yıllarda "ohnayan" okuruyla. Bütün sızlan- ması, söylenmesi, "Ben buradayım. sen ne- redesin?" diye seslenmesı işin yüreğinde bir tek noktada düğümlenir: Atay, okurunun olacağını bil- mektedir. Türkiye'de toplumsal çürümenin tarihi yazılır- sa bir gün, onun yazdıklanndan yararlanmak gerekecek- tir. lyimser bir yurtseverliğin incelemesi yapılacaksa yi- neonun yazdıklanna bakmak gerekecektir. Sayın Memet Fuat'm dediği gibi, dünya romanırun büyük bir okuru- dur Oğuz Atay. Yalnızca bu yönüyle, okur bir yazar ola- rak da eşine benzerine azrastlanırbizim yazın dünyamız- da. Eylembilim bu ve benzeri nedenlerden ötürü heyecan veriyor insana. Bu incecik kitabm ardındaki yazılama- mış beş yüz sayfayı duyumsuyorsunuz okurken. Büyük çürümenin, büyük çözülmenin, büyük bayağılığın, bü- yük taponluğun, büyük ucuzluğun kaynaklan üstüne de düşündürüyor insanı. Öte yandan olanca kara mızaha. ağır ironiye vedev dalga geçişlerinerağmenözde, herzaman- ki gibi insancıl bir metin, yanm kalmış bir eser gibi ge- liyor bana. Eylembilim'i okuyun. Afişlerde kültür ve sanat IIDE '98 îstanbul Uluslararası Tasanm Buluşmalan ünlü tasanmcıların kaîılımı, sergiler, paneller ve yanşmalarla sürüyor •. Kültür Servisi - Tasanmcılar, ta- sanm eğıtimcılefi ve tasanm öğren- cilen ile sanayi ve iletışim kesimle- rinı bir araya getırmeyı amaçlayan îstanbul Uluslararası Tasanm Bu- luşmalan. IIDE '98-2/tletişim Ta- sanmı EtkinlikJeri ile devam ediyor. IIDE '98-2 kapsamında gerçekleş- tirilen sergiler dün 8. Matbaacılık ve Kâğıt Endüstnsi Fuan'na para- lel olarak, TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi. Beylikdüzü'nde açıldı. Ser- giler 4 Kasım akşamına kadar Bey- likdüzü'nde izleyıci karşısına çıktık- tan sonra, 16 Kasım'da Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakül- tesi Grafik Bölümü'nün girişimiy- le Ankara'da Devlet Güzel Sanatlar Galerisi'nde açılacak. IIDE '98-2 sergilerinden ilkinde, Cumhuriyet'ın her yıl düzenledıği Yunus Nadi Armağanlan kapsamm- daki afiş yanşmasına katılan tasanmcılar ile seçici kunıl üyelerinin çalışmalanndan seç- meleryeralıyor. Bilin- diği gibi Yunus Nadi Armağanlan Afiş Ya- nşması 1998 "debaşla- yarak (önceki yıllar- dan farklı olarak). ya- yımlanmış afişler ara- sında gerçekleştirili- yor. Kültür ve Sanat Afişleri konulu 1998 Yunus Nadi Afiş Yanş- ması'nda birincilik ödülünü Esetı Karol v e Yeşim Demir paylaş- mışlardı. IIDE '98-2 sergile- rinin ıkincisinin konu- su İhap Hulusi Görey. 1998'de Türk reklam ve grafik tasanmının öncüsü thap Hulusi Görey'in 100. doğum yılını kutluyoruz. Ser- gide İhap Hulusi'nın afişleri, basm ilanlan, dergi> e kitap kapakTarirSdih bir kesit sunuluyor. Bir başka sergi de Güney Koreli 23 tasanmcının 90 afişinden oluşan "Kore'den Afişler". Bu sergı geçen nısan ayında Grafist '98 kapsamın- da. Marmara Üniversitesi Güzel Sa- natlar Fakültesı Sanat Galerisi'nde açılmıştı. IIDE "98-2 Iletişım Tasanmı Et- kinlikleri, 11 Kasım Çarşamba gü- nü saat 14.00'te yine TÜYAP-Bey- likdüzü'nde gerçekleşecek olan Ta- sanm Eğftimi Semineri" ile devam edecek. Seminere, Türkiye'de tasa- nm eğitimi veren üniversitelerin öğ- retim üyeleri ve öğrencileri ile tasa- nmcılar, sanayiciler ve reklamcıla- nn katılması bekleniyor. Seminer için Hacettepe Üniversi- tesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik cumhuriyet 1998 Yunus Nadi Armağanlan Afiş Yanşması'na katılan tasanmlar, IIDE '98-2 İletişim Tasanmı Etkinlikleri kapsamında TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi'nde sergileniyor. Japonya'dan tstanbul'a Ambalaj Tasa- nmları Sergisi'nden. ve lç Mimarlık Bölümü'nden elH îâşilrk'biröğretim öyesf've öğrencî grubu lstanbul'a geliyor. Uluslara- rası Tasanm Dernekleri Konseyi (ICOGRADA) Başkanı Guy Shoc- kaert ve lç Mimarlar Uluslararası Federasyonu (IFI) Başkanı Marian- ne Frandsen seminerde konuşma ya- pacaklar. Îstanbul Uluslararası Tasanm Bu- luşmalan, IIDE '98-3 / •'Kitap ve Tasanm" ile IIDE '98^t/ lç Mimar- lık ve Ürün Tasanmı Etkinlikleri ile sürecek. "Kitapve Tasanm" kapsa- mında gerçekleştirilen "Hasip Pek- taş Koleksiyonundan Ex Librisler" sergisi dün TÜYAP-Beylikdüzü'nde açıldı. Isveç Çocuk Kitabı lllüstrasyon- lan sergisi 5-15 Kasım'da Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Bölümü Sergi Sa- lonu'nda izlenebile- cek. 14 Kasım'da TÜYAP Kitap Fu- an'nda düzenlenen "Kitap ve Tasanm" konulu panelde, Esen Karol, PauIMcMfl- len, Tibet Sanlıman, Yeşim Demir, Timu- çin Unan, Sezay AJö- nok ve Mert Kunç konuşacaklar. TÜ- YAP Ofıs Dizayn Fu- an paralelinde 11-15 Kasım'da TÜYAP- Beylikdüzü'nde En- düstriyel Tasanmcı- lar Meslek Kuruluşu ETMK'nin düzenle- diği IIDE '98: 4 tç Mimarlık ve Ürün Tasanmı Etkinlikle- ri'nde yurtiçinden ve yurtdışından ünlü ta- sanmcılar, sergiler, yanşmalar, seminer ve panel yer ahyor. Seıırat ve Van Gogh'un yapıdarı modern sanat icin arbk vaşhî Kültür Servisi - New York'un mo- dern sanatlar alanrnda önde gelen mü- zelennden olan Modern Sanat Müze- si (Museum ofModern Art) şu günler- de oldukça güç bir 'görevi' yerine ge- tirmek zorunda. Müze, 40 milyon do- lar değerindeki Van Gogh ve 23 mil- yon dolar değerindeki Seıırat tablola- nnı elinden çıkarmaya hazırlanıyor. Nedeni, tablolann 'modernsanatürü- nü' olamayacak kadar 'yaşh' olmalan. Tablolar. müzeye, kurucusu Abb>r AkirichRockefeUertaratından 1929"da. '50 vıl içerisinde diğer kuruiuşlara dev- redilmek üzere' hediye edilmişti. Bek- lenen gün sonunda geldı ve Van Gogh'un unutulmaz tablosu 'Hospital Corridor at St Remy - St Remv 'de Bir Hastane Koridoru (1889)' ve karaka- lem çahşması 'Street at Ste. Marries - Ste. Marries'te BirCadde (1888)'Nevv York 5. Cadde'deki ünlü Metropolitan Müzesi'ne gönderilmek üzere paket- lendi. Lad> VVlth a Parasol ve Seated VVoman (1884) başlıkli ıki Seurat ça- hşması da. Chıcago'da bulunan Art Institut'a, ressamm diğer resimlerinm yanına göndenlıyor. Abby Rockefeller. 1948'deki ölü- münden bir yıl önce yazdığı vasiyet- namesinde. ikı Van Gogh ve iki Seurat tablosunu Modern Sanat Müzesi'ne bağışlamıştı ve bu dört tablo da mü- zenin en değerli parçalan arasma gir- mişti. Ancak Rockefeller, vasiyetinde tablolar için bir zaman limiti de koya- rak tablolann 50 yıl sonra elden çıka- nlması isteğini belirtmişti. Müzenin çağdaş sanat ürünlerinin sergilendiği bir mekân olarak kurulduğu düşünü- lürse. vasiyete eklenen bu madde de ko- layca anlaşılabilir. Bu haber, Amerika'nın dört bir ya- nmdaki özel müzeler arasında kıran kırana bir rekabete de yol açtı. ama şanslı müzeler Metropolitan ve Art Institutoldu. Modern Sanat müzesi, 'soo kuDanma tarihi dolan' sanat ürünlen- ni geri kazanma konusunda herhangi birpolitikauygulamıyor. Pek çok ün- lü sanat ensritüsünün de koleksiyonlar için zaman limitleri koyduklan bilini- yor. Örneğin Londra'daki Tate Galeri ve Paris'teki Ulusal Modern Sanatlar Müzesi, 1900 yılından önce yapılmış yapıtlar için Modern Sanatlar Müze- si'ne benzer bir uygulama yapıyor. Lendisine âşık olan iki kadının peş peşe intihar etmesi, başansıru zaman ^ zaman gölgede bırakmış, nefrete neden olmuştu yıllar boyu. Hughes, 30 yıl süren sessizliğini Sylvia Plath ile yaşadıklannı anlatan aşk şiirlerini yayımlayarak bozmuştu. Hughes, hem beğenilmiş hem denefretedilmişti Kültür Servisi -Tam otuz yıldır Ingilizle- rin hem en çok beğenilen hem de en çok tep- ki toplayan şair ve yazanydı Ted Hughes. 68 yaşında kansere yenik düştü. Hughes, herkes- ten gizlediği kanser hastalığıyla 18 ay boyun- ca mücadele etmişti. Yapıtlan şaire yazınsal alanda büyük ba- şanlar kazandınrken, kendisine âşık olan iki kadının peş peşe intihar etmesi, bu başansı- nı zaman zaman gölgede bırakarak çoğu kez protestolara dönüşen bir tepkiye, nefrete ne- den olmuştu yıllar boyu. Hughes, 30 yıl sü- ren sessizliğini bu yılm başlannda, 1963 yı- lında intihar eden eşi Sylvia Plath ile yaşa- dıklannı anlatan aşk şiirlerini yayımlayarak bozmuştu. 88 şiirden oluşan Birthday Letters (Doğumgünü Mektuplan) adh kitapta Plath ile tanıştıklan andan intihann sonrasına dek uzanandönemlerdeki duygulannı anlatıyor- du şair. Yayımlandığı günden itibaren kısa bir sürede 100 bin satan Birthday Letters, bu ayın başlannda Forvvard Şiir Ödülü'ne değer bulundu. Ödül törenine katılamayan Ted Hug- hes gönderdiğı mesajda şunlan söylemiştı: "Geçen vıl bu kitabı yayımlamayı düşünmü- yordum. Sonra birden, ne olursa olsun bu ki- tabıya> ımlamam gerektiğini farkettim.'' Ün- lü şair aynca Tales From Ovid adlı seçme şi- irlerinden oluşan kitabıyla VVhitbread Ede- bıyat Ödülü'ne değer bulunmuştu. 1956 yılında yaptığı Cambridge ziyareti sı- rasmda Sylvia Plath ile tanışan Hughes, bu tarihten dön ay sonra Plath ile evlendi. Hug- hes gibi şair ve yazar olan Sylvia Plath ve Hug- hes'un iki çocuklan oldu. Bu rutkulu aşk bit- tiğinde Plath, kuzey Londra'ya taşındı ve kı- sa bir süre sonra intihar etti. Çocuklar için fabl'laryazan Hughes, 1968 yılında yayımlanan Iron Man adlı çocuk ki- tabıyla büyük ilgi görmüştü. Hughes, son dönemde çocuk kitaplannın denetiminin yi- ne çocuklara ve ailelerine verilmesi için bü- yük çabalar gösterdi. Amacı, küçüklere yö- nelik kitaplar yazan yazarlar ordusunu, yal- nızca büyük yazarlarla ilgilenen çıkarcı ya- yınevlerinden korumaktı. 1984 yılında Poet Laurette' seçilerektn- giltere'nin en büyük edebiyat ödülünü kaza- nan ve sarayın resmi şairi seçilen Hughes. Sylvia Plath'ın intihanndan sorumlu tutula- rak. terk etmenin ve kabalığın sembolü ola- rak görülmüştü. Şaire yönelik düşmanlık bir başka sevgilisi Asia WeviU'in de intihar et- mesinin ardından artmıştı. *Yûzyıhn en önemli şairierindendi' 1930 yılında doğan Hughes, şiir yazmaya küçük yaşlarda başladı. Cambridge Üm'ver- sitesi'nde okuduğu yıllarda ise genç ve zeki bir şair olarak adıru duyurdu. 1957 yılında ilk kitabı 'Hawk in Öıe Rain' yayımlandı. Hughes'un tanınan yapıtlan arasında 1971 yılında yayımlanan 'Crow: From the Life andSongsoftheCrow', 1979'da yayımlanan 'Moortown' ve 1984 yılında yayımlanan 'Ri- ver' yer alıyor. Ülkemizde yayımlanan kitap- lan arasında ise 'Seçflmiş Şnrler', 'Balina Na- sd Balina Okhı', 'İlkDüma HikâyeJeri", 'S)i>ia Plath'ın Günceleri' bulunuyor. Ünlü şair yaşamını 1970 yılında evlendi- ği Carole Orchard ve çocuklan Frieda ve Nkholas ile sürdürdü bugüne dek. Önümüz- deki yıl şairin seçme şiirlerinin yayımlan- ması planlanıyordu. Ted Hughes'un ölümünün ardından ya- ymcısı Faber and Faber tarafından yapüan açıklamada Ingiliz edebiyat dünyasının, önem- li bir ismini yitirdiği belirtildi. Kraliçe, Tony Blair, şairin arkadaşlan ve okurlan üzüntü- lerini bildirdiler. Editör Peter Forbes yaptığı açıklamada Hughes'un, içinde bulunduğumuz yüzyılın en önemli şairlerinden biri olduğunu belirt- ti.Hughes'un arkadaşı Matthevv Evans ise konuşmasında, Hughes'un gözlerden uzak- ta kendi kendine hastalığıyla mücadele etti- ğini belirtti. Ingiltere Başbakanı Tony Blair yaptığı açıklamada. Hughes'un 20. yüzyıl edebiyat dünyası içinde önemli bir yeri olduğuna de- ğinerek yaşamının son yıllannda çok önem- li yapıtlar ürettiğine dikkat çekti. Şimdi 'Po- et Laurette' unvanınm Nobel ödüllü şair Se- amus Heaney'e verileceği söyleniyor. ? Dora Maar 'ın koleksiyonu satılıyor PİCaSSO'nunpek çok yapıtına ilham veren eski sevgilisi Dora Maar'ın koleksiyonunda yer alan çok sayıda Picasso tablosu ve hatıratı, Paris'te üç gün süren bir müzayede sonunda toplam 38 milyon dolardan alıcı buldu. Geçen yıl ölen Maar, 1936-1945 yıllan arasında ünlü ressamla fırtınalı bir aşk yaşamıştı. Maar'ın kendi yapıtlanndan oluşan bir koleksiyon da önümüzdeki aylarda açık arttırmaya çıkanlacak. • ZUCCherO nun yeni albümü 'Blues Sugar' perşembe günü piyasaya çıkıyor. Zucchero, Blues Sugar'ın dünya turuna 12 Şubat'ta başlayacak. Turne kapsamındaki konserlerde bilet yerine CD kullanılacak. Izleyiciler kapıda Zucchero'nun CD'sini göstererek konsere girecekler. • Brian de Palma. milyarder Hovvard Hughes'in yaşamını sinemaya aktanyor. Filmde Hughes'i Nicolas Cage canlandınyor. • Davld Lynch, yapımcısıCiby2000'i mahkemeye verdi. Lynch'le üç film için anlaşan şirket, Vahşi Kalpler ve Kayıp Otoban'ın ardından t.,,a/t)k yönetmenin ' • filmlerinin yaprm, tanıtım ve dağıtımını finanse edemedikleri gerekçesiyle anlaşmayı bozmuştu. Lynch davayı kazandı, ancak tazminat bedelinin yükseltilmesini talep ediyor. • Kenneth Branagh, Shakespeare'in yapıtlanna dayanan bir film serisi için Intermedia Film'le anlaşma yaptı. Branagh, filmleri hem yönetecek hem de başrollerini üstlenecek. • Robert Redford 1999'unOcakaymda çok salonlu Philadelphia Sundance Sinemalan'nı açıyor. Geçen günlerde Madrid'de de dünyanm en büyük sineması Kinepolis açıldı. Sinemada 25 salon, 9200 koltuk, 3000 araba kapasiteli bir otopark, restoranlar ve mağazalar bulunuyor. • voltalre in yaşadığı ve Candid'i yazdığı şato, Fransız hükümeti tarafmdan satın alındı. Fransa'nın, Chateau Ferney- Voltaire'i müzeye dönüştürmeyi amaçladığı belirtildi. Bir buçuk asırdır aileye ait olan şato, çevresindeki park ve içindeki resim, heykel ve mobilyalarla birlikte satıldı. Eşyalar, önümüzdeki yıl Londra'da da sergilenecek. • cabriele Salvatores yeni filmimn çekımlerine 1999'un ilkaymda başlıyor. Amitav Gosh'un romanından sinemaya aktanlan bu bilimsel korku filminde sıtma virüsünün keşfi ve beyne verdiği zararlar konu ediliyor. Salvatores, filmin ölümsüzlük ve reenkarnasyon gibi konulan da irdeleyeceğini belirtiyor. • Elton JOhli'un, Verdi'nin Aida operası üzerine kurulu yeni müzikali eleştirmenler tarafından yerden yere vuruldu. John, Prenses Diana anısına yaptığı Candle in the Vvind'in ardından zor günler geçinyot • Carlo Maria GlUİİni. genç müzisyenlere yönelik olarak verdiği eğitime daha fazla zaman ayırabilmek için ocak ayından bu yana alıştığı Orchestre de Paris'ten emekli olacağını açıkladı. 84 yaşındaki ünlü şef, İtalyan • operası ve özellikle Verdi yapıtlanyla ilgili uzmanlığıyla ve Maria Callas'ın müzik alanında yıllarca en büyük yardımcısı olmasıyla tanınıyor. ^ • Wim VVendersinyeni filminde başrolleri Mel Gibson. Milla Jovovich ve Jeremy Davies paylaşıyorlar. The Million Dollar Hotel isimli filmde, Los Angeles'ın göbeğindeki bir otelde işlenen cinayetin öyküsü anlatılıyor. • Bill Clinton ve Monica Levvinsky arasındaki sansasyonel ilişki, Rus yapımı bir fılme konu oluyor. Levvinsky'ye filmde kendisini canlandırması teklif edilirken, kökten milliyetçi lider Vladimir Jirinovski'nin de filmde rol alacağı haberleri büyük şaşkınlık yarattı. Başkan Clinton'ı bir Rus aktörün oynayacağı filmin senaryosu, özel savcı Kenneth Starr'ın ünlü raporuna dayanılarak yazıldı. • Oprah VVinfrey Toni Morrison'ın 'Beloved' adlı yapıtından sinemaya uyarlanan filmde rol alıyor • Tom Cruise. hakkındaki söylentilere göre, Top Gun ve Görevimiz Tehlike gibi hit filmlerin yıldız oyuncusu ' olmakla yetinmeyerek bir video mağazası sahibi olarak da aduıı '• duyurmayı amaçlıyor. - Ancak ünlü aktörün n Blockbuster video o mağazalan zincirinden • bir dükkân kiralama •' girişimi, aktörün bazı belgeleri (j tamamlayamaması A yüzünden başansızhğa uğramış. ,; Söylenenlere göre Blockbuster, "Belge yoksa video da yok" j diyormuş. •, • Jodie Foster üçüncü filmini yönetiyor. 1930'iarda geçen 'Flora Plum' adlı trajikomik filmde başrolü Claire Danes ^ üstleniyor. •'
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle