Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 11 EKİM 1998 PAZAF
12 KULTUR
Yaşamını tiyatroya adayan Yıldız Kenter'in 70. yaşı bugün Ankara Universitesi'nde kutlanıyor
'Sanatçıda gençliği bıdursunıız'
HANDAN ŞENKÖKEN
"Yapamadıklarun, her zaman yap-
tıklarundan daha ağır bastı. Hep daha
mükemmeli olabilirdinin huzursuzlu-
ğunu yaşadım. Tiyatro bir sevgj, bir tut-
ku, bir heyecan işi— Ve ben bu sevgiyi,
bu heyecanı hep duyuyorum, yaşıyo-
rum."
Tıyatro Yıldız Kenter'in herşeyi. Ek-
meğı, suyu, oksijeni. Yaşamıyla ilgili
heranısındatiyatro var. Sevgiyi, hertür-
lü sevgiyi orada tanıdı. Yaşamının bü-
yük bir bölümü de sahnede geçti. Gele-
cekJe ilgili tasanlan elbette yine tiyat-
roya yönelik. Yıllannı yine cömertçe,
sevgıyle, istekle tiyatroya verecek.
Tam 50 yıl hiç perde kapamaksızın,
kendini gerçekten her şeyiyle tiyatroya
adayan, rolden role büriinen; kafasıru,
duygulannı, bedenini, birikimini, bil-
gisinı durmadan yenileyerek keşfetme-
ye doymayan, hep dorukta kalabilme
mücadelesi veren başka bir sanatçımız
yok tiyatromuzda. Başanmn sonu yok
onun için; her oyun, herrol yeniden baş-
lamak demek. "Işini gerçekten sevecek-
sin. Onun için her şeyi feda edecek du-
rumda nlman gerek. Benim mesleğim,
benim önümdedir, sağhğuıun dahi ön ün-
dedir."
Genye dönüp baktığında dopdolu, hiç
ara vermeden kesıntisiz bir 50 yıL.Üs-
telik büyük bir inançla, istekle, binası-
nı da kendı yaparak bu kadar uzun sü-
re ayakta kalan bir özel tiyatroyla. Keş-
ke'ler. her zaman istenilen düzeye ula-
şamamanın acılanyla dolu yıllar. Ama
en çok başandan sonra nereye tırmanı-
lacağı telaşı, heyecanı, korkusu... O kor-
ku hep var!
En biiyük aşkı ild eün sesi!
ICendı deyişiyle kavga, gûrültü, dayak
yiye yiye girdiği konservatuvardan, sil-
le tokat kapağı attıgı tıyatroda "kıçına
tekmeyi yiyene kadar sahnede!" Orada
başanyı tattı, kahkaha atmayı öğrendi.
Yokluklar içınde inanılmaz mutlu oldu.
Oynamadı, hıssettı, yaşadı... En büyük
di leği: "Sağhğun iyi olsun, hep sahnede
olayım, orada çok acı çekryorum, ama
yaşadığan mutluhıkanlan var ya, deger_"
En büyük aşkı iki elin sesi!.. Bu be-
deli ödemeye razı. lnsanlann gözlerin-
deki bir pınltı, iki elin çıkardığı ses,
vazgeçilmez tutku onun için. Kimi za-
man perişan ediyor, ama peşine takilrruş
gidiyor sonuna dek. Misyonu, ıçındekı
Sevgiyi, tutkuyu yaymak.. tnanılraaz
başka bir dünyaya gitmek. Yıldızlara
yaklaşabilmek için. Yaşadığı koşullar-
da "tükene tükene aydınlatabildiği ka-
dar ışık vermek™"
Sanat onun için bir ölçü, bir güzellik
getirmek, bir yaratış... Bunu bir sokak-
ta, bir okul düzeninde, bir yemeğin su-
nuluşunda. her yerde görmek istiyor.
Öylesine heyecanlı ve coşkulu ki... Her
yeni gün, yaşamı sorgulayarak, 'neden
böyte, niçin, nasıl oiur bu, niye?' sorula-
nyla iç içe. Şaşkınhk, yılgınlık, öfke. hü-
zün ve acıyla harmanlanan. Ama iyi,
güzel, yüreğine ve aklına seslenen her
şeye anında tepki gösterip, hemen ya
telefonla düşünce ve duygulannı dile
getiriyor ya da kaleme sanlıp yazıya
döküyor mutluluğunu.
Oyunculugun ılk koşulu. kendini çı-
nlçıplak görebılmek, tanıyabilmek, ta-
rafsız olarak değerlendirebilmekse o da
ilgisini, merakını, gündelik yaşama ve
kişilere yöneltip anlamaya. kavramaya
çalışıyor, aynntılan hiç atlamadan. Yü-
reği öyle zengın ki. her an, çevresinde-
kilerinin sorunlannı, üzüntüle-
rini paylaşıp çözüm ararken, on-
lann yanında olabilmeye özen
gösteriyor, en azından sesiyle
ulaşıyor hiç tanımadıgının bile
yardımına.
Müthiş programlı, disiplinli,
aksamadan yaşanan gündelik
yaşamında onca sıkıntı, sorun
arastnda çocuksu heyecaranı yi-
tirmeden bir şeye katkıda bulun-
mak, 'ben ne yapabilirim' kay-
gısını duyarak küçük sevinçler-
le mutlu olabilmek tn belırgm- 1 * ••'•
özelliklennden. Kurdugubusis-
temli yaşamda bir dakika bile boş zaman
yok. Belki abartıh gibi gelen bu yaşam
biçimine yakından tanık oldugunuzda ne-
fes kesen oyunlan gibi, 'soluksoluğa' ya-
şadığını gözlüyor, ayak uydurmakta zor-
lanıyorsunuz. Herarundeğerlendirildi-
ği gün boyunca, boşluklarda minik sürp-
rizlerbileyaşamakolası. Yıldız Hanım
her şeye açık... "Bana kalsa ben yaşa-
maya da, sokağa çıkmaya da korkuyo-
rum. Her taraf çukur dolu, tuzak dolu.
Insanlar da bu tuzağın parçalan. Ki-
minte karşdaşacağmızı bflmiyorsunuz. Ya-
şamaktan korkuyorum, ama yaşamak
için de elimden gelen her şeyi yapıyo-
rum."
'Oyunculuk rehabüitasyondur'
Sanat onun için tek umut. lnancı, tan-
nsı sanat. Bu yüzden kopamıyor... Ama
tutkusuz, heyecansız, asksız. disiplinsiz,
çahşmadan bu iş olmaz!' Yine başdön-
dürücü bir tempoyla, inanılmaz bir titiz-
lıkle, araştırmacılığıyla, inanılmaz ça-
i deyişiyle kavga, gürültü girdiği
konservatuvardan, sille tokat kapağı
attığı tiyatroda 'tekmeyi yiyene kadar
sahnede!' En büyük dileği: "Sağhğım
iyi olsun, hep sahnede olayım, orada çok
acı çekiyorum, ama yaşadığım mutluluk
anlan var ya, değer..."
lışma enerjisiyle, tükenmeyen merakı
ve heyecanıyla, gözlenndeki ışıltıyı hiç
yitirmeden, ateşini hiç tüketmeden ka-
zanmak zorunda olduğu sanatsal sava-
şa hazırlanıyor.
Sanatını el üstünde tutmayanlara, ça-
buk ve dramsız, kolay kestirme yollar-
dan doruğa ulaşmaya çalışan gençlere,
artistik ihtiraslan törpülenen sanatçıla-
ra hep kızgın.
O hâlâ "AKce Harikalar Diyannda"
yaşıyor. Hâlâ her şeye hayretlebakıyor,
şaşırmaktan bir türlü vazgeçmiyor. Bir
şiir, müzik, oyun, film, çiçek... her şey
onu etkileyebiliyor. Küçük şeylerden
mutlu olabiliyor.
"Sahiden" görerek, duyarak, kokJa-
yarak, dokunarak yaşıyor. "Süngergibi
emiyor her şeyi." Dünyaya tiyatronun
ve oyuncunun penceresinden bakıyor. Bu
pencereden bakışın çok demokratik, çok
küresel bir bakış olduğu inancında. Her
şeyi takip ediyor, yorumluyor, sevdik-
lerini başkalanyla paylaşmaktan keyif
alıyor. Bir teksti deşifre eder
gibi, her noktadan küresel
bakmaya çalışarak...
Yaşadığımız yüzyılın ya-
nsında sahnede emeğini. aş-
kını, aklını ve yüreğini orta-
ya koyup. sanatına her şeyi
verdi. AzizNesinbiryazısın-
da, "Türkiye'de zaman za-
man sayüan oldukça artan.
dönem dönem de çok sey-
rek olarak her dalda büyük
sanatçılar yetişmiştir, yetişe-
cekür de» Ben bu sanatçıla-
n işte en kötü ve uygunsuz
koşuBarda bile yaşamasuu bilen, üreme-
sini beceren, çiçeklerini açmasuu başa-
ran aslanağzına ben/etirim" diyerek
Yıldız Kenter'i anlatıyordu.
Nesin'in 'bir mucize' olarak tanımla-
dığı bu büyük sanatçı, yıllardır tıpkı en
uygunsuz koşullarda yetişen bir çiçek gi-
bi kendi toprağını kendı gerçekleştire-
rek "önce uzamını, mekânını yaratıyor,
sonra o mekânda yaşıyor."
SürekJi daha mükemmele, daha ile-
riye varmak için savaşıyor. En önemli
engel kendisi. Hep kendini aşma çaba-
sında. Küçük yaştan bu yana kendini
gösteren "fark edilme zaafi" bugün de
sürüyor. Çocuksu bir heyecanla. Çaba-
sı, o zaafı her zaman gereken güce dö-
nüştürüp, bu fark edilmeyi gerçekten
hak edebilmek için.
"Ben sahnede hep kadınlan canlan-
dırdım, Çok sağhklı, kadınsı \örderi olan,
sağlıksız. seksüel yönleri olan kadınlan
oynadım. Bu bakımdan şansuyım. Yaş-
lı kadınlan, genç kıa, orospulan, krali-
çeyi yaşadım. Onlann duygulannı keş-
fettim. Ben de öyleydim. Bende de var-
dı bürün o alcakhklar, korkular, aldat-
malar, yücelmeler, düşmeier, sürünme-
ler, yalvarmalar. bütün insanlarda oldu-
ğu gjbL Oyunculuk çok sağhklı bir iş,
bir yerde. tçinizde şişelendirilmiş, sıkış-
ünJmış, patlamava hazır duygu kalmı-
yor. Hepsini bir yerde değeıiendirme fir-
saönız oluyor. Şöyle bir tepeden bakb-
ğınız zaman ne kadar zengin olduğunu
görüyorsunuz. tçinizde o kadar çok in-
san banndırmanız mümkün olmuyor
ki... O duyguyu yakalayıp. hâkim oldu-
ğun zaman, onu bir daha güncel \ aşam-
da yapmama gücün olacak, bu da seni
daha medeni, ustün bir insan kılacak. Ben
sanatçılaruı bir yerde bu direkt kontro-
lü eilerinde tutabildikleri sürece üstün in-
sanlar olduklanna dair çocukluğumdan
beri bir inanç besledim. Zaman zaman
sarsıkü bu inanctm. ama yiloimadı. Oyun-
culuk bir rehabilitasyondur."
12 Aralık'ta tiyatroda ŞO.yılı
Yıldız Hanım durmadan başkalannı
da, kendini de yaşayarak katlıyor yaşa-
mını. 70 değil, sanki 170 yaşında. "Ba-
zen 1000 yaşında hissediyonım kendimi
Ama o 1000 yaşındanın içinde bir sürü
çocuk var, cıvıl cml; bir sürü orta yasb
yıkuz var, içimde cirit aüyor. Sonra 18 ya-
şında oluyorum. Çok cıvütüı kendi ken-
dime bir yaşamım >ar."
O hiç ihtiyar olmadı, gençliğini şu
yaşında içinde yaşıyor hâlâ.
"Sanatçıda 'gençliği' buhırsunuz. Dü-
nü pınl pınl taşuiar, dünü bugün ya-
parlar ve geleceğe uzanniar o gençlik
sayesinde. Sanatçı, yaratan Idşklir. Yara-
bş doğurganlıgı içerir. Yeniden yeniden
doğurmak gençlık" isteyen bir şey de-
ğil tni? Her gün yazan köşe yazarlanna
bakıyorum; ressamlara, şairlere bakı-
yorum. O gençliğin sırnnu farkında ola-
rak veya olmayarak yakalamışlar ve onu
ileriyi doğru götürüyorlar. Tiyatro, ihti-
yarhğı kabul etmiyor diğer sanatlar gi-
bi. Tabü yaşlınktan söz etmryorum, çün-
kü ikisi farklı şeyler."
O küçücük mutluluk an'ma ulaşabil-
mek için 'ölesiye' çalışan Yıldız Kenter,
bugün 70 yaşında. 12 Aralık 1998'de
ise 50. sanat yılını kutlayacak. Kısa sü-
re önce hasta yatağında bile durmaksı-
zın çalışarak, 50 yıl içinde canlandırdıği
rollerden seçip derlediğı oyunu sunacak
bize. Hep tutku peşinde koşup. nasıl
destanlaştığına bir kez daha tanık
olacağız. Nice mutlu an'lara Yıldız
Hanım!...
'Casablanca'nın devamı romanla yazıldı:
4
As Time Goes By'
i
Sensizyaşayamam Ilsa'Kültür Senisi - Sinema tarihinde-
ki en ünlü final sahnelerinden birin-
de "Bu bir şeyterin başlangıcı olabiür-
diyordu Humphrey Bogart. Casablan-
ca'nın devamı nıtelığindeki yeni ver-
siyonu ıse, filmin kahramanı RkkBla-
ine için çok daha fazlasını vaat ediyor...
Adamlannı, olağan şüphelileri ya-
kalamakla görevlendiren polis şefi,
bu kez Rick'in en iyi dostu olmak yo-
lunda. Ancak sinema tarihinin en se-
vilen klasiklennden biri olan Casab-
lanca'nın sonunda, Bogart'ın hava-
alanında kalışıyla uyanan sorulardan
çoğu hâlâ yanıtsız...
Ilk kez gösterildiği 1942 yılından bu
yana filmi defalarca izleyen ınsaıüar,
Ingrid Bergman'ın canlandırdığı Dsa
Lund ıle Paul Henreid tarafindan can-
landırılan eşi, özgürlük savaşçısı \Tc-
tor Laszlonun Lizbon'a sağ salim ula-
şıp ulaşamadıklannı merak ediyorlar;
bir de, kendisiyle kalmak yerine Lasz-
lo'yla birlikte kaçan Ilsa'ya "Paris
her zaman bizim olacak" diyen Rick'in,
onu bir daha görüp göremediğini...
Öykünün hem öncesini hem de son-
rasını anlatan bir roman geçen haf-
ta Ingiltere'deyayımlandı. Ki-
tabın, hem maceranın deva-
mı üzerine türlü senaryolar
. üreten hem de mutlu so-
!.na özlem duyan insanlar
^tarafindan ilgiyle karşı-
*lanması bekleniyor.
» Michael Walsh tara-
•findan yazılan 'As Tî-
^ me GoesBy', maceranın
öncesine giderek, söz-
konusu karakterlerin
Casablanca'da nasıl bir
araya geldiklerini ve da-
ha sonra yaşamlannm
nasıl devam etmiş olabile-
ceğini irdeliyor. Kitabın yazan
Walsh, konuyla ilgili görüşlerini
şöyle dile getiriyor: Tümden ge-
riye kalan birçok yanıüanmamış
soru var. Filmi böylesine popüler
kılan da bu zaten; belirsizlik'.
Benim \apmaya çalışüğım da, so-
nuca ulaşmayan bazı noktalan
bir yerlere bağlamak oldu."
Tüm benlığiyle filmin içine girdı-
ğini ve kendisini, olaylan gerçekten ya-
şamışgibi hissettığıru söyleyen Walsh,
Rick'in, 1920'lerin New York'undan
gelen ve asıl adı Yıtzik Baline olan
Yahudi bir gangster olabileceğine ina-
nıyor:"Rick'in ilk gençliği büyük ola-
sılıkla içki yasağı dönemine rastlıyor;
büyük gangsterlerin yaşadığu gece ku-
lüpleri günlerine..."
Walsh'a göre, Rick'in filmde bir
daha asla New York'a dönemeyeceği-
ni söylemesi ve bunun nedenini açık-
layamaması. iddialannın bir kanıtı.
Rİck, mecbur bırakıldığı için gıtriği Pa-
ris'te de Ilsa'ya rastlıyor. VV'alsh'un
kurguladığı oldukça karmaşık öykü-
de Rick, Ilsa ve Vic-
tor'Ia buluşmak üze-
re Prag'a gidiyor.
buluşmanın
amacı ise Nazi liden Reinhard Heyd-
rich'iöldürmek.
Walsh, filmde belirtildiğınin aksı-
ne Victor'un hiçbir zaman Ameri-
ka'ya gitmediğine inanıyon "Vfctorbir
Çek partizanıydı. Heydrich suikasö-
nı düzenlemekten başka ne >apabüir-
dild?"
Rick daha sonra, Heydnch öldürül-
düğü takdirde başına geleceklerden
korkarak suikastı durdurmaya çalışı-
yor, ancak bunu başaramıyor. Heyd-
nch de Victor da ölüyor ve böylece Il-
sa ile Rick birbirlerine ka\-uşuyorlar.
"Sensiz yaşayamam üsa" diyor kitap-
ta Rıck. "Yapabfleceğimisanmısnmve
Tann bili\or ki bunu denedim. Ama
yapamadım. Ne Paris'ten sonra. ne
CasaNanca'dan sonra, ne de şimdL.
Hiçbir zaman." Rick ve Ilsa bundan
böyle birlikte mutlu bir yaşam sürü-
yorlar, en azından yeni bir Casablan-
ca versiyonuna kadar.
Kitabı yayımlayan WarnerBo-
oks şirketi yetkilileri, romanın
sinemaya aktanhp aktanlma-
ması konusunda henüz bir ka-
rara vanlmadığını belirtiyorlar.
Eleştirmenler ise şimdiden ka-
lemlerinin ucunu keskinleştirmiş-
ler. Film eleştirmeni Leonard
Martin, konuyla ilgili görüşlerini
îöyle dile getiriyor: "Bir yandan
benim de merak ettiğim nokta-
lar \ar tabü. Ancak diğer yandan
da, 'mükemmelliği" kurcalama-
nın tehlikeü bir iş olduğuna ina-
myorum. Film,beni yeterince tat-
min etmişti. Rick hakkında daha
fazla bir şey ögrenmek istemiyo-
rum. Gizem hoşuma gidiyor"
Warner Books yetkilisi Maure-
en Egen, böyle bir kitap oluştur-
mak fıkrinin Warner Brothers film
stüdyolan tarafindan ortaya atıl-
dığını ve bunun bir öneri olarak
kendileri tarafindan Walsh'a su-
nulduğunu belirtiyor. Böyle bir
fıkre esin kaynağı olan ise, Ale-
landra Ripley'in Rüzgâr Gibi
Geçti kitabıymış. Rüzgâr Gibi
Geçti'nin 15 milyon adetlik bir
satışa ulaştıgı söyleniyor.
Bu yıl Nobel ödülünün sahibi şaşırtıcı1
bulunmadı
Saramago'yu dünya
alkışlıyor: Tam isabet!
STOCKHOLM (Cumhuriyet)- Portekiz-
li yazar JoseSaramago'ya buyılın Nobel Ede-
biyat Ödülü verilmesi edebiyat dünyasında
alkışlarla karşılandı. Uzun süredir bu ödü-
le aday göstenlmiş olan yazar, "Arök umu-
du kesmiştim" dedi. Yazara ödül haberi
Frankfurt Kitap Fuan'ndan dönmek üzere
havaalanına giderken duyuruldu. Havaala-
nında editörü Zeferina Coelho tarafindan
karşılanan yazar, doğru flıara yayınevi Edi-
torial Caminho'nun standına götürüldü. Bu-
rada güller ve şampanyayla karşılanan ya-
zar. alacağı 900 bin dolarla ne yapacağı so-
rusuna şu yanıtı verdi:
- Bir öneriniz mi vardı? Beüi ki bir yaza-
nnflelebetfakir yaşayacağnıa inamhyor. Böy-
le bir soruyu bir fiıtbotcuy a, tenisçiye asla sor-
mazlar çünkü. Ama, bana yakm bazı insan-
lar için yapabileceğim çokşey \ ar. Haberi du-
yunca şaşirdım, çünkü arnk bu ödülden umu-
du kesmiştim ve bir daha asla bekkmemeye
karar vermiştim.
Saramago, görüş belirtme özgürlüğünden
yoksun yazarlar için ne yapmayı düşündü-
ğü sorusuna şöyle yanıt verdi:
-Bu soruyu neden kendine sormuyorsun?
Ben, senin yapabileceğinin ne daha azmı ya-
pabilirim ne de çoğunu. Bir yazar ve bir va-
tandaş olarak içinde bulunduğum topluma
karşı sorumluhüdanm var. Ama bu sorumlu-
luk herkeste var. Dünyarun halinden neden
bir yazaruı daha fazla sorumlu olduğunu
anlayamryorum.
Nededüer?
Jose Saramago'ya Nobel'in verilmesi ede-
biyat dünyasında çok olumlu karşılandı. Ba-
za tepkiler şunlar:
"Çok mutlu oMuk, sevindik. Herkes bir-
birine 'Olanı duydun mu' diyesonıy»r.Rad-
yolarda tek haber bu. Sanınm günlerce de
öyle olacak. İsveçhierin bizi unuttuklannı sa-
nıyorduk. Üniversitemizde öğrenciler sevinç
içindeler. Bütün öğrenciler onu seviyorlar,
poütikgörüşlerini paylasmayanlarbae'.fLız-
bon Ünivesitesi'nin edebiyat araştırmacısı
Raquel Dias)
"Jose Saramago bu ödfile layıkb, doğru,
Umudunu yitinııişken ödülü aldı.
ödülün bir kez daha bir edebiyat devine ve-
rfldiği sanılabilir, ama doğru değil. Geçen yıl
ödülü Dario Fo adh bir anarşist patyaçoya ver-
dikkri için bu yıl sağlam birini bulma gere-
ği gördüler. Hugo Claus ve John Updike gi-
bigerçek büyük bir yazan seçmeleri daha iyi
oturdu."(Frankfurter Allgemeıne Zei tung'un
edebiyat şefi Thomas Steinfelt)
"Çok guzeJ ve yerinde bir karar. Hiç şa-
şırüa değil,çünkü onu hepimiztanryorve se-
viyorduk." (Washington Post gazetesinin
Nobel uzmanı David Streitfelt)
"Nefis bir haber! Geçen yiUd dehşetten
sonra çok yerinde bir karar." (New Yorker
gazetesinden Michael Specter)
"Isveç Akademisi dilbiliminin Büieşmiş
Milktler'i oldu ve Nobel Ödülü de edebiyat
ödülü değil, dilbilim ödülü haline gekH Çok
yerinde bir karar." (Nouvel Observatuer ga-
zetesinin eleştirmeni)
"Saramago büyük bir yazar. Burada, Gü-
ney Afrika'da az tanınryor ne yazık ki. İngi-
Bzce konuşulduğu için Porteldzce uzak kah-
yor." (Maıl & Guardian gazetesinin edebi-
yat eleştirmeni Shaun de Wall).
KÖŞEBENT
ENİS BATUR
Louis Massignon
Gençlik yıllanmda hayranlık beslediğim "ustaianr
arasında Louis Massignon apayn, benzersız bir yer tut-
muştu. 1983'te, doğumunun 100. yıldönümünde (1883-
1962), Papa XI. Pie'nın bir yakıştırmasndan esinlene-
rek kısa bir portre yazısı kaleme almıştım hakkında:
"Müslüman Bir Hıristiyan." Kitaplannı çevirttirmek, ya-
yımlamak istedim, onlarta boy ölçüşebılecek, bu isteğı
duyabilecek kimseyle karşılaşmadım - belki bir gün...
OysaMassignon'unyapıt,özellikJeTürkiyegibi"/nanç"
konusunda kronik sancılar içinde yaşayan bir ülke açı-
sından birincil derecede önem banndırmaktadır: Böyle
bir alanda söz almak için ne denli zengin bir donanım,
tartım inceliği, hoşgörü gerektiğini bir başına kanıtlaya-
bilecek bir yaprt. Tanınmamış, çevrilmemiş olmasının ger-
çek nedeni belki de budur: Bilge, ürkütür.
Üne kavuşan bir "başyapıt"ın bazen şairini, yazannı
ezdiği görülür, öbüryapıtlannı gölgede bırakacak ölçü-
de yüceltilmiştir. Aynı duruma düşünürierde, sosyal bi-
limcilerde, araştırmacılarda da rastlandığı olur. Massig-
non tipik bir örnek: Hallacı Mansur hakkında dört cilt-
lik dev araştırması öylesine saygı uyandırmıştır ki, yapı-
tın arda kalan bölümü handiyse unutulmuştur. Şüphe-
siz, o büyük araştırma, inanç ve kültür dünyasının anrl
çalışmalanndan biridir; gelgelelim, Massignon'u bu iş-
le sınırtamak onun düşünsel kimliğini indirgemek anla-
mına gelir.
Mansur'un çalkantılı yaşamı, Mallarm6'nınki kadat
"karanlık" yapıtı ("Dîvan"\ çevirerek Batı dünyasına ta-
nıtan Massignon olmuştur), Isa Peygamber'in ölümü-
nü gizleri açısından anıştıran ölümü, söz konusu araş-
tırmaya Massignon'un on yıllar ayımnasına yol açmıştı
Gene de, asıl önemli sonuç, düşünürün karşılaştırmal,
inanç okumalannda kendini ele venr: Geçişmeteri, ko-
şutluklan, ortaklıklan bir bir gözler önüne sermiştir.
Bağımsız çalışmalannı topladığı üç büyük ciltlik "Ope-
ra Minore" oylum bakımından Mansur araştırmalanylf
denk tutulabilecek genişliktedir. Tek tannlı dinlerin tümü-
nü en ince aynntılanna dek tanıdığı görülür Massig-
non'un. "Yedi Uyuyanlar" efsanesini didiklediği çalışma-
sı onun dil bilgisinin, perspektifinin engınliğini göster-
meye yetecek bir örnektir. "Macellan 'ın Bulutlan" ya d£
"Eyüp Bahçeleri" türünden sözüm ona ikincil metinle-
ri dudak uçuklatıcı bilgi ve yaklaşımlar içerir.
Massignon, Doğu Dilleri Okulu'nda öğrenim görmüş
Arapçayı Araplardan iyi ögrenmiş, Doğu Kilisesine pa-
paz olmuş, Kuzey Afrika'da tehlikeli banş misyonlannc
soyunmuş, hem Kahire Universitesi'nde hem de Colleg«
de France'da hocalık yapmıştı. Suikastlardan, casus-
lukla suçlanıp öldürülmekten kılpayı kurtulmasına kar-
şın elini taşın altına sürmekten hiçbir vakrt kaçınmamış
tı. Anadolu yanmadası hep ilgi alanmda kalmıştı.
Bugün Massignon'un önemi iyiden iyiye artmış du
rumda. Farklı dinsel anlayışlann, inançlann arasında ge
rilim arttıkça bu önlem belirginleşecektir. Bütün yaşa
mını "diyalog" esasına ayariamış bir bilgin, o zorlu yc
seçilmedıği takdirde Kuzey Afrika'da, Ortadogu'da, As
ya'da yaşanacak trajedilere herkesten önce dikkat çek
mişti. Onun "Banf ortak paydasında buluşturmaya ça
hştığı dünyalan okuma biçimi bir anahtar niteliği taşıyoı
Ozellikle de bızim vazgeçilmez parçası olduğumuz bi
coğrafyada.
Massignon bizi iyi tanıyordu. Biz onu tanımayaral
neler kaybettiğimizi ne zaman anlayabileceğiz?
Kemalizm 2000li Yıllara
teık Tutuyor'
• Kültür Senisi - l.C. Kadın Sorunlan Araştırma ve
Uygulama Merkezi - Kadın Araştırmalan Derneği'nin
düzenlediği "Kemalizm 2000'li Yıllara Işık Tutuyor"
isimli panel ve "Aydınlanmanın Kadınlan" ödül töreni
15 Ekin günü 14.00-17.00 saatleri arasında Atatürk
Kültür Merkezi'nde yapılacak. Saygı duruşu ve Istiklal
Marşı'yla başlayacak etkinliklerin açılış konusmasını
Prof. Dr. Nur Şertel (I.Ü. Rektör Yardımcısı) Prof. Dr.
Necla Arat (1C Kadın Sorunlan Arş. ve Uyg. Merkezi
Müdürü) yapacak. Gülsen Tuncer'in sunacağı ödül
töreninde Prof. Dr. Bedia Akarsu, Prof. Dr. Ayhan
Çavdar, Prof. Dr. Gülten Kazgan, Prof. Dr. Mübeccel
Kıray, Prof. Dr. Suna Kili, Prof. Dr. Olcay Neyzi, Prof
Dr. Nihal Uluocak, Prof. Dr. Nermin Abadan Unat ödü
alacaklar. Törenin ardın'dan tstanbul Üniversitesi
Devlet Konservatuvan Nefesli Sazlar Orkestrası bir
dinleti sunacak. llhan Selçuk'un oturum başkanlığı
yapacağı panele ise Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı ve
Yekta Güngör Özden konuşmacı olarak katılacak.
Akdeniz Hlm Yanşması'nı
kazananlar açıklandı
• Kültür Senisi -1. ÜÎuslararası Akdeniz Film
Yanşması ve 4. ÜÎuslararası Kısa Film-Video
Yanşması'nm sonuçlan açıklandı. Kazanan sanatçılar,
Antalya Kültür Merkezi Aspendos Salonu'nda yapdan
kapanış töreninde ödüllerini aldılar. 1. ÜÎuslararası
Akdeniz Film Yanşması'nda Jüri Mansiyon Ödülü'nü
'Gemide' ile Serdar Akar. Jüri Özel Ödülü'nü 'Le
Gone du Chaaba" ile Cristophe Ruggia ve En İyi Film
Ödülü'nü 'Barut Fıçısf ile Garon Paskaljevic
kazandılar. 4. ÜÎuslararası Kısa Film-Video
Yanşması'nda ise Jüri Özel Mansiyon Ödülü'nü
'Circuito' ile Gaston Duprot ve Mariano Cohn, En İyi
Ulusal Film Ödülü'nü 'Sınır' ile Gani Rüzgâr Şavata,
En İyi Ulusal Video Ödülü'nü 'Dünyayı Kurtaran
Adam' ile Ateş Benice, En iyi ÜÎuslararası Kısa Film
Ödülü'nü 'My Country' ile Milos Radovic ve En İyi
ÜÎuslararası Kısa Video Ödülü'nü 'Crazy of You' ile
Akran Zaatari aldılar. Kent Konseyi Yerel Gündem 21
Özel Ödülü'nde ise Ulusal Kısa Film ve Video Ödülü
'Kalabalıkken' ile Nihan Gider ve Afet Ertopçu'nun,
ÜÎuslararası Kısa Film ve Video Ödülü de 'Blue City'
ile David Birdsell'in oldu.
BUGÜN
• BEKSAV'da saat 18.30'da yönetmenligini Mika
Romm'un yappğı 'Stradan Faşiznı' izlenebilir.
• NAZIMKÜLTÜREVl nde saat 15.00'te Gürol
Yıldıran'ınmüziklerini yaptığı B.Brecht'in 'Kural
ve Kuraknşj'adlı eseri Nâzjm Kühürevi Tiyatro
Grubu ve Korosu tarafindan sunulacak.
Yönetmealığini Jacques TacheOa'run yaptığı 'Öne
Kaydırma'adlı film ise saat 17.00'de'gösterilecek.
• HARBİYE AÇIKHAVA TİYATROSU'nda
11.00-24.00 saatleri arasında Haluk Levent
dünyanın en uzun konserini vermeyi amaçlıyor.
• ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ'nde Japan
Foundation'ın kültürel etkinlikleri kapsamında 'Pr
Muska Nipponia' adlı topluluk saat 19.00'da bir
konser verecek
ÜÇ KUŞAK CUMHURİYET SERGİSİ ETKİNLİKLE
BUGim
• Tarihi Darphane Binalan'nda süren etkinlikler
kapsamında saat 11.00'de belgesel, saat 15.00'te
Semiha Berksoy'un katılımıyla 'Cumhuriyet ve
Operamız'başîıklı söyleşi, saat 18.00'de ise sinem
gösterimi ıer alıyor.