25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 EKİM 1998 PAZAF 12 KULTUR Yaşamını tiyatroya adayan Yıldız Kenter'in 70. yaşı bugün Ankara Universitesi'nde kutlanıyor 'Sanatçıda gençliği bıdursunıız' HANDAN ŞENKÖKEN "Yapamadıklarun, her zaman yap- tıklarundan daha ağır bastı. Hep daha mükemmeli olabilirdinin huzursuzlu- ğunu yaşadım. Tiyatro bir sevgj, bir tut- ku, bir heyecan işi— Ve ben bu sevgiyi, bu heyecanı hep duyuyorum, yaşıyo- rum." Tıyatro Yıldız Kenter'in herşeyi. Ek- meğı, suyu, oksijeni. Yaşamıyla ilgili heranısındatiyatro var. Sevgiyi, hertür- lü sevgiyi orada tanıdı. Yaşamının bü- yük bir bölümü de sahnede geçti. Gele- cekJe ilgili tasanlan elbette yine tiyat- roya yönelik. Yıllannı yine cömertçe, sevgıyle, istekle tiyatroya verecek. Tam 50 yıl hiç perde kapamaksızın, kendini gerçekten her şeyiyle tiyatroya adayan, rolden role büriinen; kafasıru, duygulannı, bedenini, birikimini, bil- gisinı durmadan yenileyerek keşfetme- ye doymayan, hep dorukta kalabilme mücadelesi veren başka bir sanatçımız yok tiyatromuzda. Başanmn sonu yok onun için; her oyun, herrol yeniden baş- lamak demek. "Işini gerçekten sevecek- sin. Onun için her şeyi feda edecek du- rumda nlman gerek. Benim mesleğim, benim önümdedir, sağhğuıun dahi ön ün- dedir." Genye dönüp baktığında dopdolu, hiç ara vermeden kesıntisiz bir 50 yıL.Üs- telik büyük bir inançla, istekle, binası- nı da kendı yaparak bu kadar uzun sü- re ayakta kalan bir özel tiyatroyla. Keş- ke'ler. her zaman istenilen düzeye ula- şamamanın acılanyla dolu yıllar. Ama en çok başandan sonra nereye tırmanı- lacağı telaşı, heyecanı, korkusu... O kor- ku hep var! En biiyük aşkı ild eün sesi! ICendı deyişiyle kavga, gûrültü, dayak yiye yiye girdiği konservatuvardan, sil- le tokat kapağı attıgı tıyatroda "kıçına tekmeyi yiyene kadar sahnede!" Orada başanyı tattı, kahkaha atmayı öğrendi. Yokluklar içınde inanılmaz mutlu oldu. Oynamadı, hıssettı, yaşadı... En büyük di leği: "Sağhğun iyi olsun, hep sahnede olayım, orada çok acı çekryorum, ama yaşadığan mutluhıkanlan var ya, deger_" En büyük aşkı iki elin sesi!.. Bu be- deli ödemeye razı. lnsanlann gözlerin- deki bir pınltı, iki elin çıkardığı ses, vazgeçilmez tutku onun için. Kimi za- man perişan ediyor, ama peşine takilrruş gidiyor sonuna dek. Misyonu, ıçındekı Sevgiyi, tutkuyu yaymak.. tnanılraaz başka bir dünyaya gitmek. Yıldızlara yaklaşabilmek için. Yaşadığı koşullar- da "tükene tükene aydınlatabildiği ka- dar ışık vermek™" Sanat onun için bir ölçü, bir güzellik getirmek, bir yaratış... Bunu bir sokak- ta, bir okul düzeninde, bir yemeğin su- nuluşunda. her yerde görmek istiyor. Öylesine heyecanlı ve coşkulu ki... Her yeni gün, yaşamı sorgulayarak, 'neden böyte, niçin, nasıl oiur bu, niye?' sorula- nyla iç içe. Şaşkınhk, yılgınlık, öfke. hü- zün ve acıyla harmanlanan. Ama iyi, güzel, yüreğine ve aklına seslenen her şeye anında tepki gösterip, hemen ya telefonla düşünce ve duygulannı dile getiriyor ya da kaleme sanlıp yazıya döküyor mutluluğunu. Oyunculugun ılk koşulu. kendini çı- nlçıplak görebılmek, tanıyabilmek, ta- rafsız olarak değerlendirebilmekse o da ilgisini, merakını, gündelik yaşama ve kişilere yöneltip anlamaya. kavramaya çalışıyor, aynntılan hiç atlamadan. Yü- reği öyle zengın ki. her an, çevresinde- kilerinin sorunlannı, üzüntüle- rini paylaşıp çözüm ararken, on- lann yanında olabilmeye özen gösteriyor, en azından sesiyle ulaşıyor hiç tanımadıgının bile yardımına. Müthiş programlı, disiplinli, aksamadan yaşanan gündelik yaşamında onca sıkıntı, sorun arastnda çocuksu heyecaranı yi- tirmeden bir şeye katkıda bulun- mak, 'ben ne yapabilirim' kay- gısını duyarak küçük sevinçler- le mutlu olabilmek tn belırgm- 1 * ••'• özelliklennden. Kurdugubusis- temli yaşamda bir dakika bile boş zaman yok. Belki abartıh gibi gelen bu yaşam biçimine yakından tanık oldugunuzda ne- fes kesen oyunlan gibi, 'soluksoluğa' ya- şadığını gözlüyor, ayak uydurmakta zor- lanıyorsunuz. Herarundeğerlendirildi- ği gün boyunca, boşluklarda minik sürp- rizlerbileyaşamakolası. Yıldız Hanım her şeye açık... "Bana kalsa ben yaşa- maya da, sokağa çıkmaya da korkuyo- rum. Her taraf çukur dolu, tuzak dolu. Insanlar da bu tuzağın parçalan. Ki- minte karşdaşacağmızı bflmiyorsunuz. Ya- şamaktan korkuyorum, ama yaşamak için de elimden gelen her şeyi yapıyo- rum." 'Oyunculuk rehabüitasyondur' Sanat onun için tek umut. lnancı, tan- nsı sanat. Bu yüzden kopamıyor... Ama tutkusuz, heyecansız, asksız. disiplinsiz, çahşmadan bu iş olmaz!' Yine başdön- dürücü bir tempoyla, inanılmaz bir titiz- lıkle, araştırmacılığıyla, inanılmaz ça- i deyişiyle kavga, gürültü girdiği konservatuvardan, sille tokat kapağı attığı tiyatroda 'tekmeyi yiyene kadar sahnede!' En büyük dileği: "Sağhğım iyi olsun, hep sahnede olayım, orada çok acı çekiyorum, ama yaşadığım mutluluk anlan var ya, değer..." lışma enerjisiyle, tükenmeyen merakı ve heyecanıyla, gözlenndeki ışıltıyı hiç yitirmeden, ateşini hiç tüketmeden ka- zanmak zorunda olduğu sanatsal sava- şa hazırlanıyor. Sanatını el üstünde tutmayanlara, ça- buk ve dramsız, kolay kestirme yollar- dan doruğa ulaşmaya çalışan gençlere, artistik ihtiraslan törpülenen sanatçıla- ra hep kızgın. O hâlâ "AKce Harikalar Diyannda" yaşıyor. Hâlâ her şeye hayretlebakıyor, şaşırmaktan bir türlü vazgeçmiyor. Bir şiir, müzik, oyun, film, çiçek... her şey onu etkileyebiliyor. Küçük şeylerden mutlu olabiliyor. "Sahiden" görerek, duyarak, kokJa- yarak, dokunarak yaşıyor. "Süngergibi emiyor her şeyi." Dünyaya tiyatronun ve oyuncunun penceresinden bakıyor. Bu pencereden bakışın çok demokratik, çok küresel bir bakış olduğu inancında. Her şeyi takip ediyor, yorumluyor, sevdik- lerini başkalanyla paylaşmaktan keyif alıyor. Bir teksti deşifre eder gibi, her noktadan küresel bakmaya çalışarak... Yaşadığımız yüzyılın ya- nsında sahnede emeğini. aş- kını, aklını ve yüreğini orta- ya koyup. sanatına her şeyi verdi. AzizNesinbiryazısın- da, "Türkiye'de zaman za- man sayüan oldukça artan. dönem dönem de çok sey- rek olarak her dalda büyük sanatçılar yetişmiştir, yetişe- cekür de» Ben bu sanatçıla- n işte en kötü ve uygunsuz koşuBarda bile yaşamasuu bilen, üreme- sini beceren, çiçeklerini açmasuu başa- ran aslanağzına ben/etirim" diyerek Yıldız Kenter'i anlatıyordu. Nesin'in 'bir mucize' olarak tanımla- dığı bu büyük sanatçı, yıllardır tıpkı en uygunsuz koşullarda yetişen bir çiçek gi- bi kendi toprağını kendı gerçekleştire- rek "önce uzamını, mekânını yaratıyor, sonra o mekânda yaşıyor." SürekJi daha mükemmele, daha ile- riye varmak için savaşıyor. En önemli engel kendisi. Hep kendini aşma çaba- sında. Küçük yaştan bu yana kendini gösteren "fark edilme zaafi" bugün de sürüyor. Çocuksu bir heyecanla. Çaba- sı, o zaafı her zaman gereken güce dö- nüştürüp, bu fark edilmeyi gerçekten hak edebilmek için. "Ben sahnede hep kadınlan canlan- dırdım, Çok sağhklı, kadınsı \örderi olan, sağlıksız. seksüel yönleri olan kadınlan oynadım. Bu bakımdan şansuyım. Yaş- lı kadınlan, genç kıa, orospulan, krali- çeyi yaşadım. Onlann duygulannı keş- fettim. Ben de öyleydim. Bende de var- dı bürün o alcakhklar, korkular, aldat- malar, yücelmeler, düşmeier, sürünme- ler, yalvarmalar. bütün insanlarda oldu- ğu gjbL Oyunculuk çok sağhklı bir iş, bir yerde. tçinizde şişelendirilmiş, sıkış- ünJmış, patlamava hazır duygu kalmı- yor. Hepsini bir yerde değeıiendirme fir- saönız oluyor. Şöyle bir tepeden bakb- ğınız zaman ne kadar zengin olduğunu görüyorsunuz. tçinizde o kadar çok in- san banndırmanız mümkün olmuyor ki... O duyguyu yakalayıp. hâkim oldu- ğun zaman, onu bir daha güncel \ aşam- da yapmama gücün olacak, bu da seni daha medeni, ustün bir insan kılacak. Ben sanatçılaruı bir yerde bu direkt kontro- lü eilerinde tutabildikleri sürece üstün in- sanlar olduklanna dair çocukluğumdan beri bir inanç besledim. Zaman zaman sarsıkü bu inanctm. ama yiloimadı. Oyun- culuk bir rehabilitasyondur." 12 Aralık'ta tiyatroda ŞO.yılı Yıldız Hanım durmadan başkalannı da, kendini de yaşayarak katlıyor yaşa- mını. 70 değil, sanki 170 yaşında. "Ba- zen 1000 yaşında hissediyonım kendimi Ama o 1000 yaşındanın içinde bir sürü çocuk var, cıvıl cml; bir sürü orta yasb yıkuz var, içimde cirit aüyor. Sonra 18 ya- şında oluyorum. Çok cıvütüı kendi ken- dime bir yaşamım >ar." O hiç ihtiyar olmadı, gençliğini şu yaşında içinde yaşıyor hâlâ. "Sanatçıda 'gençliği' buhırsunuz. Dü- nü pınl pınl taşuiar, dünü bugün ya- parlar ve geleceğe uzanniar o gençlik sayesinde. Sanatçı, yaratan Idşklir. Yara- bş doğurganlıgı içerir. Yeniden yeniden doğurmak gençlık" isteyen bir şey de- ğil tni? Her gün yazan köşe yazarlanna bakıyorum; ressamlara, şairlere bakı- yorum. O gençliğin sırnnu farkında ola- rak veya olmayarak yakalamışlar ve onu ileriyi doğru götürüyorlar. Tiyatro, ihti- yarhğı kabul etmiyor diğer sanatlar gi- bi. Tabü yaşlınktan söz etmryorum, çün- kü ikisi farklı şeyler." O küçücük mutluluk an'ma ulaşabil- mek için 'ölesiye' çalışan Yıldız Kenter, bugün 70 yaşında. 12 Aralık 1998'de ise 50. sanat yılını kutlayacak. Kısa sü- re önce hasta yatağında bile durmaksı- zın çalışarak, 50 yıl içinde canlandırdıği rollerden seçip derlediğı oyunu sunacak bize. Hep tutku peşinde koşup. nasıl destanlaştığına bir kez daha tanık olacağız. Nice mutlu an'lara Yıldız Hanım!... 'Casablanca'nın devamı romanla yazıldı: 4 As Time Goes By' i Sensizyaşayamam Ilsa'Kültür Senisi - Sinema tarihinde- ki en ünlü final sahnelerinden birin- de "Bu bir şeyterin başlangıcı olabiür- diyordu Humphrey Bogart. Casablan- ca'nın devamı nıtelığindeki yeni ver- siyonu ıse, filmin kahramanı RkkBla- ine için çok daha fazlasını vaat ediyor... Adamlannı, olağan şüphelileri ya- kalamakla görevlendiren polis şefi, bu kez Rick'in en iyi dostu olmak yo- lunda. Ancak sinema tarihinin en se- vilen klasiklennden biri olan Casab- lanca'nın sonunda, Bogart'ın hava- alanında kalışıyla uyanan sorulardan çoğu hâlâ yanıtsız... Ilk kez gösterildiği 1942 yılından bu yana filmi defalarca izleyen ınsaıüar, Ingrid Bergman'ın canlandırdığı Dsa Lund ıle Paul Henreid tarafindan can- landırılan eşi, özgürlük savaşçısı \Tc- tor Laszlonun Lizbon'a sağ salim ula- şıp ulaşamadıklannı merak ediyorlar; bir de, kendisiyle kalmak yerine Lasz- lo'yla birlikte kaçan Ilsa'ya "Paris her zaman bizim olacak" diyen Rick'in, onu bir daha görüp göremediğini... Öykünün hem öncesini hem de son- rasını anlatan bir roman geçen haf- ta Ingiltere'deyayımlandı. Ki- tabın, hem maceranın deva- mı üzerine türlü senaryolar . üreten hem de mutlu so- !.na özlem duyan insanlar ^tarafindan ilgiyle karşı- *lanması bekleniyor. » Michael Walsh tara- •findan yazılan 'As Tî- ^ me GoesBy', maceranın öncesine giderek, söz- konusu karakterlerin Casablanca'da nasıl bir araya geldiklerini ve da- ha sonra yaşamlannm nasıl devam etmiş olabile- ceğini irdeliyor. Kitabın yazan Walsh, konuyla ilgili görüşlerini şöyle dile getiriyor: Tümden ge- riye kalan birçok yanıüanmamış soru var. Filmi böylesine popüler kılan da bu zaten; belirsizlik'. Benim \apmaya çalışüğım da, so- nuca ulaşmayan bazı noktalan bir yerlere bağlamak oldu." Tüm benlığiyle filmin içine girdı- ğini ve kendisini, olaylan gerçekten ya- şamışgibi hissettığıru söyleyen Walsh, Rick'in, 1920'lerin New York'undan gelen ve asıl adı Yıtzik Baline olan Yahudi bir gangster olabileceğine ina- nıyor:"Rick'in ilk gençliği büyük ola- sılıkla içki yasağı dönemine rastlıyor; büyük gangsterlerin yaşadığu gece ku- lüpleri günlerine..." Walsh'a göre, Rick'in filmde bir daha asla New York'a dönemeyeceği- ni söylemesi ve bunun nedenini açık- layamaması. iddialannın bir kanıtı. Rİck, mecbur bırakıldığı için gıtriği Pa- ris'te de Ilsa'ya rastlıyor. VV'alsh'un kurguladığı oldukça karmaşık öykü- de Rick, Ilsa ve Vic- tor'Ia buluşmak üze- re Prag'a gidiyor. buluşmanın amacı ise Nazi liden Reinhard Heyd- rich'iöldürmek. Walsh, filmde belirtildiğınin aksı- ne Victor'un hiçbir zaman Ameri- ka'ya gitmediğine inanıyon "Vfctorbir Çek partizanıydı. Heydrich suikasö- nı düzenlemekten başka ne >apabüir- dild?" Rick daha sonra, Heydnch öldürül- düğü takdirde başına geleceklerden korkarak suikastı durdurmaya çalışı- yor, ancak bunu başaramıyor. Heyd- nch de Victor da ölüyor ve böylece Il- sa ile Rick birbirlerine ka\-uşuyorlar. "Sensiz yaşayamam üsa" diyor kitap- ta Rıck. "Yapabfleceğimisanmısnmve Tann bili\or ki bunu denedim. Ama yapamadım. Ne Paris'ten sonra. ne CasaNanca'dan sonra, ne de şimdL. Hiçbir zaman." Rick ve Ilsa bundan böyle birlikte mutlu bir yaşam sürü- yorlar, en azından yeni bir Casablan- ca versiyonuna kadar. Kitabı yayımlayan WarnerBo- oks şirketi yetkilileri, romanın sinemaya aktanhp aktanlma- ması konusunda henüz bir ka- rara vanlmadığını belirtiyorlar. Eleştirmenler ise şimdiden ka- lemlerinin ucunu keskinleştirmiş- ler. Film eleştirmeni Leonard Martin, konuyla ilgili görüşlerini îöyle dile getiriyor: "Bir yandan benim de merak ettiğim nokta- lar \ar tabü. Ancak diğer yandan da, 'mükemmelliği" kurcalama- nın tehlikeü bir iş olduğuna ina- myorum. Film,beni yeterince tat- min etmişti. Rick hakkında daha fazla bir şey ögrenmek istemiyo- rum. Gizem hoşuma gidiyor" Warner Books yetkilisi Maure- en Egen, böyle bir kitap oluştur- mak fıkrinin Warner Brothers film stüdyolan tarafindan ortaya atıl- dığını ve bunun bir öneri olarak kendileri tarafindan Walsh'a su- nulduğunu belirtiyor. Böyle bir fıkre esin kaynağı olan ise, Ale- landra Ripley'in Rüzgâr Gibi Geçti kitabıymış. Rüzgâr Gibi Geçti'nin 15 milyon adetlik bir satışa ulaştıgı söyleniyor. Bu yıl Nobel ödülünün sahibi şaşırtıcı1 bulunmadı Saramago'yu dünya alkışlıyor: Tam isabet! STOCKHOLM (Cumhuriyet)- Portekiz- li yazar JoseSaramago'ya buyılın Nobel Ede- biyat Ödülü verilmesi edebiyat dünyasında alkışlarla karşılandı. Uzun süredir bu ödü- le aday göstenlmiş olan yazar, "Arök umu- du kesmiştim" dedi. Yazara ödül haberi Frankfurt Kitap Fuan'ndan dönmek üzere havaalanına giderken duyuruldu. Havaala- nında editörü Zeferina Coelho tarafindan karşılanan yazar, doğru flıara yayınevi Edi- torial Caminho'nun standına götürüldü. Bu- rada güller ve şampanyayla karşılanan ya- zar. alacağı 900 bin dolarla ne yapacağı so- rusuna şu yanıtı verdi: - Bir öneriniz mi vardı? Beüi ki bir yaza- nnflelebetfakir yaşayacağnıa inamhyor. Böy- le bir soruyu bir fiıtbotcuy a, tenisçiye asla sor- mazlar çünkü. Ama, bana yakm bazı insan- lar için yapabileceğim çokşey \ ar. Haberi du- yunca şaşirdım, çünkü arnk bu ödülden umu- du kesmiştim ve bir daha asla bekkmemeye karar vermiştim. Saramago, görüş belirtme özgürlüğünden yoksun yazarlar için ne yapmayı düşündü- ğü sorusuna şöyle yanıt verdi: -Bu soruyu neden kendine sormuyorsun? Ben, senin yapabileceğinin ne daha azmı ya- pabilirim ne de çoğunu. Bir yazar ve bir va- tandaş olarak içinde bulunduğum topluma karşı sorumluhüdanm var. Ama bu sorumlu- luk herkeste var. Dünyarun halinden neden bir yazaruı daha fazla sorumlu olduğunu anlayamryorum. Nededüer? Jose Saramago'ya Nobel'in verilmesi ede- biyat dünyasında çok olumlu karşılandı. Ba- za tepkiler şunlar: "Çok mutlu oMuk, sevindik. Herkes bir- birine 'Olanı duydun mu' diyesonıy»r.Rad- yolarda tek haber bu. Sanınm günlerce de öyle olacak. İsveçhierin bizi unuttuklannı sa- nıyorduk. Üniversitemizde öğrenciler sevinç içindeler. Bütün öğrenciler onu seviyorlar, poütikgörüşlerini paylasmayanlarbae'.fLız- bon Ünivesitesi'nin edebiyat araştırmacısı Raquel Dias) "Jose Saramago bu ödfile layıkb, doğru, Umudunu yitinııişken ödülü aldı. ödülün bir kez daha bir edebiyat devine ve- rfldiği sanılabilir, ama doğru değil. Geçen yıl ödülü Dario Fo adh bir anarşist patyaçoya ver- dikkri için bu yıl sağlam birini bulma gere- ği gördüler. Hugo Claus ve John Updike gi- bigerçek büyük bir yazan seçmeleri daha iyi oturdu."(Frankfurter Allgemeıne Zei tung'un edebiyat şefi Thomas Steinfelt) "Çok guzeJ ve yerinde bir karar. Hiç şa- şırüa değil,çünkü onu hepimiztanryorve se- viyorduk." (Washington Post gazetesinin Nobel uzmanı David Streitfelt) "Nefis bir haber! Geçen yiUd dehşetten sonra çok yerinde bir karar." (New Yorker gazetesinden Michael Specter) "Isveç Akademisi dilbiliminin Büieşmiş Milktler'i oldu ve Nobel Ödülü de edebiyat ödülü değil, dilbilim ödülü haline gekH Çok yerinde bir karar." (Nouvel Observatuer ga- zetesinin eleştirmeni) "Saramago büyük bir yazar. Burada, Gü- ney Afrika'da az tanınryor ne yazık ki. İngi- Bzce konuşulduğu için Porteldzce uzak kah- yor." (Maıl & Guardian gazetesinin edebi- yat eleştirmeni Shaun de Wall). KÖŞEBENT ENİS BATUR Louis Massignon Gençlik yıllanmda hayranlık beslediğim "ustaianr arasında Louis Massignon apayn, benzersız bir yer tut- muştu. 1983'te, doğumunun 100. yıldönümünde (1883- 1962), Papa XI. Pie'nın bir yakıştırmasndan esinlene- rek kısa bir portre yazısı kaleme almıştım hakkında: "Müslüman Bir Hıristiyan." Kitaplannı çevirttirmek, ya- yımlamak istedim, onlarta boy ölçüşebılecek, bu isteğı duyabilecek kimseyle karşılaşmadım - belki bir gün... OysaMassignon'unyapıt,özellikJeTürkiyegibi"/nanç" konusunda kronik sancılar içinde yaşayan bir ülke açı- sından birincil derecede önem banndırmaktadır: Böyle bir alanda söz almak için ne denli zengin bir donanım, tartım inceliği, hoşgörü gerektiğini bir başına kanıtlaya- bilecek bir yaprt. Tanınmamış, çevrilmemiş olmasının ger- çek nedeni belki de budur: Bilge, ürkütür. Üne kavuşan bir "başyapıt"ın bazen şairini, yazannı ezdiği görülür, öbüryapıtlannı gölgede bırakacak ölçü- de yüceltilmiştir. Aynı duruma düşünürierde, sosyal bi- limcilerde, araştırmacılarda da rastlandığı olur. Massig- non tipik bir örnek: Hallacı Mansur hakkında dört cilt- lik dev araştırması öylesine saygı uyandırmıştır ki, yapı- tın arda kalan bölümü handiyse unutulmuştur. Şüphe- siz, o büyük araştırma, inanç ve kültür dünyasının anrl çalışmalanndan biridir; gelgelelim, Massignon'u bu iş- le sınırtamak onun düşünsel kimliğini indirgemek anla- mına gelir. Mansur'un çalkantılı yaşamı, Mallarm6'nınki kadat "karanlık" yapıtı ("Dîvan"\ çevirerek Batı dünyasına ta- nıtan Massignon olmuştur), Isa Peygamber'in ölümü- nü gizleri açısından anıştıran ölümü, söz konusu araş- tırmaya Massignon'un on yıllar ayımnasına yol açmıştı Gene de, asıl önemli sonuç, düşünürün karşılaştırmal, inanç okumalannda kendini ele venr: Geçişmeteri, ko- şutluklan, ortaklıklan bir bir gözler önüne sermiştir. Bağımsız çalışmalannı topladığı üç büyük ciltlik "Ope- ra Minore" oylum bakımından Mansur araştırmalanylf denk tutulabilecek genişliktedir. Tek tannlı dinlerin tümü- nü en ince aynntılanna dek tanıdığı görülür Massig- non'un. "Yedi Uyuyanlar" efsanesini didiklediği çalışma- sı onun dil bilgisinin, perspektifinin engınliğini göster- meye yetecek bir örnektir. "Macellan 'ın Bulutlan" ya d£ "Eyüp Bahçeleri" türünden sözüm ona ikincil metinle- ri dudak uçuklatıcı bilgi ve yaklaşımlar içerir. Massignon, Doğu Dilleri Okulu'nda öğrenim görmüş Arapçayı Araplardan iyi ögrenmiş, Doğu Kilisesine pa- paz olmuş, Kuzey Afrika'da tehlikeli banş misyonlannc soyunmuş, hem Kahire Universitesi'nde hem de Colleg« de France'da hocalık yapmıştı. Suikastlardan, casus- lukla suçlanıp öldürülmekten kılpayı kurtulmasına kar- şın elini taşın altına sürmekten hiçbir vakrt kaçınmamış tı. Anadolu yanmadası hep ilgi alanmda kalmıştı. Bugün Massignon'un önemi iyiden iyiye artmış du rumda. Farklı dinsel anlayışlann, inançlann arasında ge rilim arttıkça bu önlem belirginleşecektir. Bütün yaşa mını "diyalog" esasına ayariamış bir bilgin, o zorlu yc seçilmedıği takdirde Kuzey Afrika'da, Ortadogu'da, As ya'da yaşanacak trajedilere herkesten önce dikkat çek mişti. Onun "Banf ortak paydasında buluşturmaya ça hştığı dünyalan okuma biçimi bir anahtar niteliği taşıyoı Ozellikle de bızim vazgeçilmez parçası olduğumuz bi coğrafyada. Massignon bizi iyi tanıyordu. Biz onu tanımayaral neler kaybettiğimizi ne zaman anlayabileceğiz? Kemalizm 2000li Yıllara teık Tutuyor' • Kültür Senisi - l.C. Kadın Sorunlan Araştırma ve Uygulama Merkezi - Kadın Araştırmalan Derneği'nin düzenlediği "Kemalizm 2000'li Yıllara Işık Tutuyor" isimli panel ve "Aydınlanmanın Kadınlan" ödül töreni 15 Ekin günü 14.00-17.00 saatleri arasında Atatürk Kültür Merkezi'nde yapılacak. Saygı duruşu ve Istiklal Marşı'yla başlayacak etkinliklerin açılış konusmasını Prof. Dr. Nur Şertel (I.Ü. Rektör Yardımcısı) Prof. Dr. Necla Arat (1C Kadın Sorunlan Arş. ve Uyg. Merkezi Müdürü) yapacak. Gülsen Tuncer'in sunacağı ödül töreninde Prof. Dr. Bedia Akarsu, Prof. Dr. Ayhan Çavdar, Prof. Dr. Gülten Kazgan, Prof. Dr. Mübeccel Kıray, Prof. Dr. Suna Kili, Prof. Dr. Olcay Neyzi, Prof Dr. Nihal Uluocak, Prof. Dr. Nermin Abadan Unat ödü alacaklar. Törenin ardın'dan tstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvan Nefesli Sazlar Orkestrası bir dinleti sunacak. llhan Selçuk'un oturum başkanlığı yapacağı panele ise Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı ve Yekta Güngör Özden konuşmacı olarak katılacak. Akdeniz Hlm Yanşması'nı kazananlar açıklandı • Kültür Senisi -1. ÜÎuslararası Akdeniz Film Yanşması ve 4. ÜÎuslararası Kısa Film-Video Yanşması'nm sonuçlan açıklandı. Kazanan sanatçılar, Antalya Kültür Merkezi Aspendos Salonu'nda yapdan kapanış töreninde ödüllerini aldılar. 1. ÜÎuslararası Akdeniz Film Yanşması'nda Jüri Mansiyon Ödülü'nü 'Gemide' ile Serdar Akar. Jüri Özel Ödülü'nü 'Le Gone du Chaaba" ile Cristophe Ruggia ve En İyi Film Ödülü'nü 'Barut Fıçısf ile Garon Paskaljevic kazandılar. 4. ÜÎuslararası Kısa Film-Video Yanşması'nda ise Jüri Özel Mansiyon Ödülü'nü 'Circuito' ile Gaston Duprot ve Mariano Cohn, En İyi Ulusal Film Ödülü'nü 'Sınır' ile Gani Rüzgâr Şavata, En İyi Ulusal Video Ödülü'nü 'Dünyayı Kurtaran Adam' ile Ateş Benice, En iyi ÜÎuslararası Kısa Film Ödülü'nü 'My Country' ile Milos Radovic ve En İyi ÜÎuslararası Kısa Video Ödülü'nü 'Crazy of You' ile Akran Zaatari aldılar. Kent Konseyi Yerel Gündem 21 Özel Ödülü'nde ise Ulusal Kısa Film ve Video Ödülü 'Kalabalıkken' ile Nihan Gider ve Afet Ertopçu'nun, ÜÎuslararası Kısa Film ve Video Ödülü de 'Blue City' ile David Birdsell'in oldu. BUGÜN • BEKSAV'da saat 18.30'da yönetmenligini Mika Romm'un yappğı 'Stradan Faşiznı' izlenebilir. • NAZIMKÜLTÜREVl nde saat 15.00'te Gürol Yıldıran'ınmüziklerini yaptığı B.Brecht'in 'Kural ve Kuraknşj'adlı eseri Nâzjm Kühürevi Tiyatro Grubu ve Korosu tarafindan sunulacak. Yönetmealığini Jacques TacheOa'run yaptığı 'Öne Kaydırma'adlı film ise saat 17.00'de'gösterilecek. • HARBİYE AÇIKHAVA TİYATROSU'nda 11.00-24.00 saatleri arasında Haluk Levent dünyanın en uzun konserini vermeyi amaçlıyor. • ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ'nde Japan Foundation'ın kültürel etkinlikleri kapsamında 'Pr Muska Nipponia' adlı topluluk saat 19.00'da bir konser verecek ÜÇ KUŞAK CUMHURİYET SERGİSİ ETKİNLİKLE BUGim • Tarihi Darphane Binalan'nda süren etkinlikler kapsamında saat 11.00'de belgesel, saat 15.00'te Semiha Berksoy'un katılımıyla 'Cumhuriyet ve Operamız'başîıklı söyleşi, saat 18.00'de ise sinem gösterimi ıer alıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle