15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 OCAK 1998 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER Gazi davası 'Panzer aydınlattı, ateş başladı' AHMET ŞEFtK TRABZON - tstanbul'da l2-l3Mart I995'te meydana gelen Gazi olaylan sırasında 7 vatandaşın ölümüne neden olduklan gerekçesiyle 20 polisin yargılanmasına Trabzon Ağır Ceza Mahkemesf nde devam edildi. Sanık polislerden ikisi tahliye oldu. 13 Mart günü saat'04.00-04.30 sırasında Gazi Mahallesi Cemevi önünde Hasan Gürgen'in ölümüyle sonuçlanan olaylan anlatan görgü tanıklan. cemevinden dağılmakta olan kalabalığın üzerine polis panzerinin aniden ateşe başladığını söylediler. Gürgen'in öldürülmesine neden oidugu iddia ediien panzerin görevlilerinden sanık Sedat Özenir, oiaylar sırasında Gazi Mahallesi'nde havaalanından gelen ve su tertibatı olmayan dördüncü bir panzer olduğunu söyledi. Duruşmayı, aralannda Sınır Tanımayan A\ ukatlar Örgütü görevlilerinin de bulunduğu çeşitli ülkelere mensup 21 yabancı da izledi. Dursun Kaya Güleç başkanlığında sürdürülen davanın beşinci duruşması dolayısıyla sabahın erken saatlerinden itibaren Trabzon'da olağanüstü güvenlik önlemlen alındı. 9 otobüsten oiuşan mağdur yakınlannın Trabzon'a gelışi sırasında daha öncekiler gibi engellemeler olmadı. Polisin oldukça yumuşak davrandığı gözlendi. Duruşmaya, Sınır Tanımayan A\ ukatlar Örgütü'nden Belçikalı a\ ukatlar Georges Henri Beauthier ve Yves Osehinsoy'm da aralannda bulunduğu Almanya, Ingiltere, Yunanistan, HtUlanda, Ispanyol ve Avusturyalı avukatlar ve gazeteciler de katıldı. Konvoyun adlıye önüne gelmesi sırasında polis kimlik kontroiü yaptı ve dedektörle mağdur yakınlannı aradı. Polisin kimlıkleri kaydetme gırişimi üzerine tartışma çıktı. Daha sonra Trabzon Emniyet Müdürii ZeyneJ Abidin Ayhan'ın talimatı üzenne bu uygulamadan vazgeçildi. Daha sonra tanıklann ifadelerine geçildi. Tanıkiardan Sadık Bakır. cemevi yöneticisi olduğunu, kahvehanelerin taranıp Halii Kaya'nın öldiirüldüğünün anlaşılması üzenne olay yerine gittiklerini, yaralılan taşıdıklannı, daha sonra durum değerlendirmesi yapıp cenazenin nasıl kaîdınlacağının tartışılması için ceme\ inde toplanmaya karar verdiklerini söyledi. Halkı sakin olmaya çağırdıklannı belirten Bakır. sabaha karşı 04.00 civarlannda ceme\ inin önünde bulunan ve dağılmaya hazırlanan kalabalıgı bir panzerin ışıklannı yakarak aydınlattığınj, bu sırada ateşin başladığını, otomatik sıîahlarla bu yönden ateş edildiğini bildirdi. Aynı olava ilişkin ifade veren tanık Hıdır Flmas da olaylan şöyle anlattı: •*Ğece saa't O4.(KM)4 J0 arasında Doğu Kıraathanesi ile Kelleci adını taşıyan beyaz eşj a dükkânı önünden önce ışık yandı, hemen ardından silah sesleri duvuldu. Bir arkadaş panzer diye bağınp içeri koşttı. Silah sesleri başladı. Ben o sırada içerde>dim, pencereden eğilerek baktun. Bir kişi camın önündeki kumun üzerine vığıJmış yatıyordu. O anda sadece Tempo dergisinden bir arkadaş vardı orada. Bu }lay biiyük paniğe yol açt ve ılavlar büyiidü. Hasan jürgen adındaki arkadaş laha ölmemişti. Ambulans ılıp götürdü. Ancak yolda xılLs engellemesi olduğu için .an kaybından öldü." )uruşma sonunda tutuklu anıklardan Hamdi Özata ve lasan Yavuz'un ıhliyelenne diğer 5 sanığın Jtukluluk halinin devamına arar veren mahkeme umşmayı 27şubata -teledi. Adil düzen teorisyenlerinden bazılan nisanda yeni bir parti kurmak için harekete geçti RP'de çözübne süreciCELAL YILMAZ İZMİR - RP'nın kapatılmasının ardın- dan çözülme süreciyle birlikte yeni partı arayışlan gündeme geldi. RP tarafından or- taya atılan "Adil Düzen'"in teorisyenlerin- den Süleyman KaragüDe. Erbakan'ın RE- FAHYOL iktidannda bu uygulamadan vaz- geçtiğini belirrti. Aynı teorinin yaratıcılanndan. son genel seçimde millletvekili adayı olan ve son ye- rel seçimlerde de RP İzmir Büyükşehir Be- lediye Başkanlığına adaylığını koyan Doç. Dr. Süleyman Akdemir. Erbakan'ı takıyye yapmakîa suçlayarak artık kenara çekilme- si gerektiğini belirrti ve "Partinin kapatd- ması Anayasa Mahkemesi'nin karan değil, Allah'ın cezasıdır" dedı. Refah Partisi'nin kapatılma kararıyla birlikte partinin eski kadrolannda yeni ara- yışlar gündeme geldi. RP'nin boşluğunda doğabilecek partilenn kuruculan arasında gösterilen adil düzen teonsinın kuramcıia- nndan bir bölümü. yeni partı için harekete geçti. Kuracaklan yeni partinin hazırhkla- nnı sürdüren Süleyman Karagülle şunlan söyledi: u Türkiye"de hukuk sistemi yok. Olma- yınca da Erbakan'a git dhecekler, Mesut'u getirecekler. RP. adil düzeni öğrenip prob- femJeri çözeceğine, tam tersine 'vazgeçtim' dedi. Ama, dünya ve ülke vazgeçmedi. Sol sdylemdeki hakça düzenie, adil düzen ara- sındaki fark şudur: Onlar, "Zengınden ala- lım fakıre verehm' diyoriar; biz ise "Fakir- leri de zengin edelim' ama 'Zenginler de zengın kalsın" diyonız. AnadoUı sermayesi kasıtlı biçimde 'tarikat sermayesi' olarak gö'steriidi. RP de buna karşı tedbir alama- ĞL Medvayı kendi istikamea'ne çeviremedj, yenildi. Medya \e arkasındaki güçler RE- FAHYOL'u devirerek ANASOL- D'\igetir- diler. Susuriuk'ta çıban patladığında RE- FAHYOL adil düzeni uygulamabvdı. Bu- nun prensiplerini bilen Erbakan. projesini bilmiyor. Bizimle temas ctmesini de engelkv diler. RP'nin tabaıuvla Erbakan arasında- kiyönetici kadro bunu istemedi. Çünkü. biz gelirsek onlara gerek kalnıa>acakü.~ "Yeniden Türkiye demekle Türkiye'nin kurtulamayacağııu" vurgulayan Karagülle şeriatın gerçek demokrasi olduğunu öne sü- rerek "Müslümanhkta iki sistem var. Birin- cisi tarikatlar. Burada şe>hler, müritJer ve evüyalar var. Yani insan var. Şeriatta ise de- lil ve ilim \ar. Biz Erbakan"la birlikte Milli Nizam Partisi'ni kurarken tarikatlarla be- raber olmak zorunda>dık. Sönra Erbakan tarikatsistemine hâkinı oldu, Şeriatçüarsin- di, etkisiz hale geldik" dedi. Şeriatı uygulayanlann başanlı olacağını. bu yüzden bunu anlayan ikinci bir partiye ihtiyaç olduğunu kaydeden Karagülle. bu parti için tabanın hazır oiduğunu söyledi. Belgedeki eksiği kabul etti Özer Çiller: Bir yanlışlık oldu A.NKARA (Çumhuri- yet Bürosu) - Özer Uçu- ran Çiller. eşi Tansu Çil- ler hakkında "kanun ve genel ahlaka avkın şeldl- de mal edindiği ve görevi- ni kötüye kullandığı" sav- lannı soruşturmak üzere TBMM'de kurulan So- ruşturma Komisyonu'na verdiği resmi belgede sahtecilik yaptığı gerek- çesiyle sanık sandalyesi- ne oturdu. Özer Çiller, "Bügimdtşuıda sehven o(- muştur" diyerek belgede- ki eksikliği kabul etti. 2yıl3aydan8yıl6aya kadar hapsi istenen Özer Çiller. Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada suçlamalan reddederken, mal bildiri- minde bulunması gere- ken kişinin eşi Tansu Çil- ler olduğunu belirterek, komisyona verilen Türk- çe metnin "sehven bir sayfa eksik olabüeceguıT söyledi. Çiller. haksız ser- vet edinmesine ilışkın savlarla ilgili Mahkeme Başkanı .Mehmet Batıı ta- rafından soru yağmuruna turulurken, oldukça sıkın- tılı anlar yaşadı. Çiller, dava konusu olayın TB- MM'nin 9 4 No'lu Soruş- turma Komisyonu'na verdiği belge ile ilgili ol- duğunu anımsatarak, ko- misyonun kendisine bir yazı gönderdiğini ve Amerika'daki GSD Inc. şirketinden bazı bilgileri istediğini bildirdi. Eşi ile yüzde 50"şer hisse olarak sahibi buhınduğu Marsan Holding'e durumu ilerti- ğini ve Marsan Hol- ding'in Amerikaclaki GSD tnc. şirketinden bu bilgileri faksla istediğini anlatan Çiller, Marsan Holding'in hukuk büro- sunun Ingilizce olarak gelen metni Türkçe'ye tercüme ettirerek kendi- sinin imzasını taşıyan bir üst yazı ile komisyona ilettiğini belirtti. Çiller. tercüme ediien belgeleri okumadığını id- dia ederek. "Benim habe- rim. basında çıkan haber- lerden sonra oldu. Ben ne noteri, ne de tercüme bü- rosundaküeri tanHTm" dedi. Duruşma ıleri bir taıifie ertelendi. ÇtZMEDEN YUKARI MUSA KART 3&MIM 3İLP/ĞIM. İ LUiuiuiAviLı vıuunya JIIKIII laı ıııt tı ıtıtnui- Eski MİT'çi Mehmet Eymür, Kutlu Savaş'ın Susurluk raporunu Cumhuriyet'e değerlendirdi 'Devlet sırları orlaya döküldü' FUATKOZLUKLU W4SHINGTON-Millı Istih- barat Teşkilatrnın (MlT) kilit is- mi Mehmet Eymür. Susurluk RaponTnda ortaya konanlan. kendisinin yıllar önce gördüğü- nü savunarak "Bana atfedilen bi- rinci ve ikinci MİT raporlanna bakılırsa. Başbakan'ın dedikle- rini benim on yıl önce söylediğim göriilür**dedi. Yakiaşık 3 ay ön- ce bir tür "gözden uzaklaşürma" amacıyla ABD'ye gönderilen ve Türkiye'nin VVashington Büyü- kelçiliği'nde "hukuk müşaviri" olarak görev yapan Eymür, ken- disi için "ÇUfcr'lerinadamı" de- nemeyeceğini. bugüne kadar hiçbir siyasi oluşumdan yana ta- raf olmadıgını söyledi. Eymür, Susurluk Raporu'yla ilgili soru- lanmıza şu yanıtlan verdi: - Susurluk Raporu, genel hat- lan\ la artık açığa çıktı sanınm. Başbakan Mesut Yılmaz'ın açık- lamalannı ve raporu nasıl değer- lendiriyorsunuz ? EYMÜR - Bir bütün olarak Başbakan Mesut Yılmaz'ın söy- lediklerine katılıyorum. Bunun üzerine gidilmesi lazım. Ancak. Sayın Başbakan'ın söylediği ba- zı şeylerde yanlış enformasyon ve degerlendirmeler var - Bunu hangi hağlamda söylü- yorsunuz? EYMITI-Ben konulan bilen birisi olarak. bazı bilgilerin yan- lış ve yönlendirme oidugu kana- atindeyim. Bazı bilgilerin doğru- sunun tam saptanmadığını düşü- nüyorum. - Buna örnek verir misiniz? EYMC T R - Bunlann neler ol- duğu konusunda açıklama yap- mak istemem. Ancak, benim ge- rek Susurluk Komisyonu'nda gerek mahkemede \erdığim bıl- gilere bakılırsa bu konuyu zaten açıkladığım görülecektir. -Susurluk Raporu'nda sık sık. 'Yeşil" olarak bilinen ve çok sa- yıda kod adı bulunan Mahmut Yıldınm"dansözedili\wr. Rapor- da, kimliklerinde psikolojik sa- \aş u/manı denmesine karşın asıl işinin cinayet işlemek olduğuna dikkat çekiliyor. Ziraat Banka- sı'nda açrırdığı hesabında mil- \arlarca İiralık ödemelere ait bil- gilerden sözedili>or. Ardından o- nun sizinle bağlantısı oidugu. ^e- şil'i emnivetçilerin elinden alıp kolladığınız anlafılnor. EYMÜR-Ben Emni>et Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkan Yardımcısı Hanefı Av- cı'yla olan davamın mahkeme- sinde kaşıtlara geçen görüşleri- mi tekrar etmek istiyorum. Bu konuyu ben daha önce açıkla- mıştım. \'eşil olayını tenkıt eden adamım. Madem bu Yeşil'i em- niyete aldılar. > akaladılar. Bu ka- dar para geliyordu he.sabına, nı- ye işlem yapmadılar? Ben bun- lan sürekli sövledım. Susurluk Raporu'nda dönüp dolaşılıp. "Veşil'i Mehmet Ey- mür kurtardı"\a getirmışler. Halbuki tamamen tersi... Bize o tarihte Yeşil'i monte etmeye ça- lıştılar... Istemedik biz onu. Ye- medik yani... Ankara Emniyet Müdürii Or- han Taşanlar telefon etti. "Işte bu sizin adamınızmış... Gelin alın" tl Ian... "Birisini yolla akur" filan diye. "Hmır, yok" dedim. "O bizim adamımız falan değil~ dedim... Istemedik.. - Susurluk Raporu'nun " Ye- şil "le ilgili değerlendirme bölü- münde yer alan ifadelerden bi- rinde,Yeşirinsize"Baba", '"Ba- bacığım " dediğinc dikkat çekili- yor... EYMÜR - Yani birisinin bana babacığım demesinden ne çıkı- yor?. Babacıfım lafı Türkiye'de birçok kişiye söyleniyor. Konu- şanın kendi stili. Babacığım la- fını Türkiye'de çok kişı kullanı- yor. Çok kişiye babacığım deni- yor. Yani ben bunları doğrudur manasında söylemıyorum. sade- ce tabirden söz ettiniz diye söy- lüyorum. Ben böyle bir konuşma hatırlamıyorum. Böyle iddia edi- liyor. Ama babacığım dendiyse bana. herhangi birböyle band fi- lan varsa bu neyi ispat eder, onu merak edi>orum. Yani Mehmet Evmür'ün bir hırsızlıgı. arsızlı- ğı var mı? Onu söylesinler. Var- sa onun da işlemini şapsınlar. - Yeşil'in kontrolden çıktığı ve bunda MİT'in rolünün olduğu iddialan var? EVMÜR-Yanlış. Bakın. is- tihbaratın kendine has yazılı yöntemleri \ardır. Bu konuda is- tihbaratçı olmayan bir kişinin yorum yapması son derece yan- lış olur. Biz istihbaratı kendimiz yaratmadık. Evrensel prosedürü vardır. Ve bunlar da talimatlara ve yönetmeliklere bağlıdır. MİT'te bilmem şöyle adam kul- lanılır. bö\ le adam kullanılır di- ye bir kaide yok. Her tip adam kullanılır. Ülkenin menfaatleri bu... Türkiye'nin menfaatleri önemlidir. IRMIKIAYDIN ENGİN Tamaaaam, bu iş de bitti. Önceki gece Arena'da Susur- luk Raporu'nun bilmemize izin verildiğı kadannı dinledik, izle- dik, okuduk, öğrendik. Zaten bildiklerimiz pekişti. Resmi olarak bilmemiz uygun görülmeyen "ASALA'ya karşı kurşun sıkan vatansever katil- ler" bölümünü, Azerbaycan'da Altyev ı devirip Elçibey'e işba- şı yaptırmayı amaçlayan darbe girişiminde "MlT - Ülkücü ka- tiller kooperasyonu"nu ve Adapazan-Hendek-Düzce üç- geninde PKK destekçisi Kürt işadamlarının yok edilmeleriy- le sonuçlanan (ön)yargılı infaz- ların içyüzünü de artık "gayri resmi" olarak bilmekle yetine- ceğiz. Bu arada yiğidin hakkını yi- ğide verelim, Kutlu Savaş'ın raporunda. kamu bankalannı elegeçirmiş, mermi yerine kre- di, Kalaşnikov yerine mark, do- lar kullanan bir başka çetenin de varlığını öğrendik. Bu en azından bizim için yeniydi. Resmi birraporun birTVek- ranında gayri resmi açıklanışın- da, devlet adabı açısından bir kusur varsa onu hükümet or- Faili Malum-Amiri Meçhul takları, siyasetçi takımı düşün- sün. Biz özenli bir TV programı aracılığıyla raporun hiç olmaz- sa bir (ama büyücek bir) bölü- münü öğrenmekten bayağı hoşnutuz. Arena yapımcıları dışında sorularıyla programa katılan meslektaşlarımızın çoğunun (hepsinin değil çoğunun) ciddi soruları vardı. Başbakan Me- sut Yılmaz bunlara yer yer ka- çamak yanıtlar vermiş de olsa. soruna oldukça cesur ve ol- dukça ilkeli yaklaştığının da al- tını çizelim ve... ...Ve ne raporda. ne Başba- kan'ın açıklamalannda yanıtını bulamadığımız, Arena progra- mına katılan meslektaşlarımı- zın üstelemelerine rağmen ya- nıtsız kalan soruya gelelim. Kutlu Savaş'ın raporu. res- men açıklanan bölümlerinde de, gayri resmi bilinen bölüm- lerinde de devlet adına ya da kişisel çıkar uğruna işlenen suçların faillerini meçhul ol- maktan çıkarıyor. Örneğin artık "Topal cina- yeff'nin tetikçileri, planlayıcıla- n resmen de meçhul değil. Örneğin Abdullah Çatlı ve çetesinin MİT tarafından, son- ra Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından "görevlendirildikle- rini" biliyoruz. Örneğin Yeşil denen uğur- suzun JİTEM. MİT ve Emniyet Genel Müdürlüğü tezgâhların- dan geçtiği. göreve koşuldu- ğu, kollandığı. korunduğu res- men açıklandı. Örneğin devlet görevlisi Cem Ersever'in. devlet görev- lilerince ortadan kaldırıldığı devlet raporuyla sabit oldu. Örneğin Kürt işadamlarının. devlet görevlilerınce öldürül- düklerini (resmen bilmezden gelmek koşuluyla) biliyoruz. Örneğin... Anlaşıldı herhalde. Çatlfsı, Kırcı'sı, Oral Çelik'i. Yeşil'i, adları buraya sığmaya- cak itirafçılar ordusu, özel tim- cisi, mafya tetikçisi. devlet me- muru, falanı filanı ile "failler" devlet raporuyla saptandı. Artık failler meçhul değil. Ama amirler meçhul! Öyle ya bunca cinayeti işte- yen, bunca karanlık ve kırli işi çeviren. haraç alan, adam vu- ran, yargısız infazlar gerçekleş- tiren "memur" faillerin amirleri olsa gerek. Onlara "Öldür. Ka- çır. Işkence et. Ortadan kaldır. Kurşunla. Haraç al. Aldığını getir. Darbe tezgâhla. Şu yeşil pasaportu al ve şuraya gidip şunu şunuyap..." diye emir ve- ren birileri. emir verebılecek ko- num ve yetkide "amirler" ol- rnalı. Raporda bu amirlere rastla- yamadık. Rastlayamadığımız için de içimizde korkularbüyütüyoruz. O "amirler" ortada dolandıkça. yeni "memurlar" bulmaları iş- ten bile değil. Ülkü Ocaklan'nda stajını ta- mamlamış. mafya örgütlerinde ayakçıl/ktan tetikçiliğe terfi edecek kıvamda bir sürü "me- mur" alesta bekliyor. Yeşil tas- fiye edildiyse, itirafçı kadroları- nın içinde bol bol kırmızı, san. mor, san. lacivert. kavuniçi var. Özel tım tetikçileri içeri atılıriar- sa, yerlerini kolayca ve liyakat- la dolduracak yüzlerce para- noyak Rambo işaret bekliyor. İş bu sorunla da bıtmiyor. Bir de "amirlerin amiri" var. Onun, "amirlerin amiri"nin sözünü bile eden yok. Yakala- maksa mümkün değil. Çünkü soyut. Amirlerin amiri bir zihniyet. Bir devlet anlayışı. Toplumun her kesiminde, siyasetçiler ara- sında, emniyet örgütünde, as- kerler arasında, MÎT'te, üniver- sitelerde, medyada, sokakta, her yerde bu zihniyetin temsil- cileri var. Tanımak zor değil: Suç kav- ramına çifte anlam yüklüyorlar. Kişisel çıkar için suç işleyenle- rin tepesine binilmesinden ya- nalar. Aynı ya da eşdeğen bir suç "devletadtna" ışlenmişse selamlıyorlar, bu kadarını yü- rekleri kaldırmazsa susuyorlar. Ama sonuçta suç'u aklıyorlar. "Amirler amirini" tepeleye- mezsek, bu zihniyeti, bu dev- let anlayışını siyasal yaşamdan kazıyamazsak biz daha çoook Susurluk raporlan yazanz, oku- ruz, dinleriz, izleriz, tartışınz... POIİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA Devletin Duvam... Başbakan Mesut Yılmaz önceki gece Uğur Oündar'ın 'Arena 'programında 'Susurluk Rapo- ru'nun bir bölümünü kamuoyuna açıkladı... Elbet Uğur Dündar için bu bir gazetecilik başa- rısıdır... Acaba Başbakan Yılmaz'ın Arena'da yaptığı açıklamalar kamuoyunu tatmin etmiş midir? Ha- yır!.. Kamuoyunun çok yakından izlediği 'devlet için- de örgütlü silahlı fifüç'le ilgili gelişmeler, Başba- kan Yılmaz'ın önceki gün saat 21.30'dan 23.30'a kadar yaptığı açıklamalar kamuoyunun bildiği şey- lerdi... Başbakan Yılmaz, programın başında yaptığı konuşmada 'Arena'yı niçin seçtiğini şöyle açıkla- dı: "Arena 'yı ödüllendirmek istedik!" Yılmaz' ın böyle ciddi bir olayı sulandırmaya hak- kı var mıdır? Böyle bir olay gecenin bir saatinde mi açıklanır? Başbakan Yılmaz, tıpkı Turgut Özal gibi. Özal da kimi gazetecileri Çankaya'ya çağınp ödüllen- dirirdi... Kamuoyunun çok yakından ilgilendiği 'Susur- luk çetelen'ne ilişkin Kutlu Savaş'ın hazırtadığı ra- por bir basın toplantısıyla yerli ve yabancı basın mensuplanna, televizyonculara niçin açıklanmı- yor? Mesut Yılmaz, Türkiye Cumhuriyeti'nin başba- kanıdır... Türkiye Cumhuriyeti de demokratik bir hukuk devletidir... Bir hukuk devletinde din, dil, ırk, mezhep ayrımı yapılmayacağı gibi 'gazeteciler ve televizyoncular' arasında da ayrım yapılmaz... Mesut Yılmaz dedi ki: "Oiaylar 1993'te ivme kazanıp, 1996'ya dek sürmüştür..." Bu dönem Tansu Çiller'in başbakanlığı döne- midir... Ne demektir bunun Türkçesi: "Devlet içindeki örgütlü çete, suçlan 1993-96 arasında işlemiştir..." Oysa Abdullah Çatlı, Haluk Kırcı ve diğerleri 1970'li yıllarda, 1980'lerde Abdi Ipekçi cinayeti ve Bahçelievler katliamı sanığı olarak aranmıyor- lar mıydı? Abdullah Çatlı, 1980'li yıllarda bir ANAP'lı bakanla görüşmemiş miydi?.. Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993 günü alçakça kat- ledildi... O dönemde Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Baş- bakan Süleyman Demirel, Başbakan Yardımcı- sı Erdal İnönü, Içişleri Bakanı Ismet Sezgin de- ğil miydi? Uğur'un öldürülmesinden sonra işlenen cina- yetlere bir bakalım: 4 Eylül 1993 günü DEP Milletvekili Mehmet Sincar, DEP Batman ll Yönetim Kurulu üyesi Me- tin Özdemir... 4 Ekim 1993 Cem Ersever, itirafçı Mustafa Deniz, Mahsune Dguebe... ' 15 Ocak 1994'te Behçet Cantürk, ardından Savaş Buldan... • • • TBMM Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Ra- poru 1994 yılının Nisan ayında hazırlanmadı mı? Evet!.. Raporda, faili meçhul cinayetlerin 13 Haziran 1991 yılındaMardin'in Midyat ılçesınde Ramazan Aslan'ın öldürülmesiyle başladığı, HEP Diyarba- kır ll Başkanı Vedat Aydın'ın öldürülmesiyle ivme kazandığı, Musa Anter'in katledilmesiyle ses ge- tirdiği yazılıdır... AGİK, Avrupa Konseyi. BM gibi uluslararası ku- ruluşlara gönderilen raporfara göre 1992-1993 yıl- larında 827 kişi, 1994'ün ilk 6 ayında 457 kişi fa- ili meçhul saldırılar sonucu öldü... Faili Meçhul Cinayetler Batman, Diyarbakır, Sil- van, Nusaybin, Kızıltepe'de yoğunlaşırken, An- kara'daavukatYusufZiyaEkinci'nin, ıstanbul'da Kürt işadamlarının ardından avukat Medet Ser- hat'ın öldürülmesi dikkat çekiciydi... O tarihlerde kamuoyunda kulaktan kulağa söy- lentiler dolaştı: "Devlet içinde bir güç, cinayetleri işliyor..." Cem Ersever'in öldürülmesi ise bir ilginç geliş- meyi beraberinde getirmişti: "Devlet içindeki çeteler hesaplaşıyor. Çatışma, uyuşturucudan elde ediienparanınpaylaşımıyü- zünden çıkıyor..." Bu arada Tansu Çiller'in Hürriyet Ankara Tem- silcisi Sedat Ergin'e söyledikleri ilginç: "Kendi aralannda bir iç hesaplaşma olduğu an- laşılıyor..." • • • Bugün24Ocak 1998... Sevgili Uğur Mumcu, 5 yıl önce bugün alçakça katledildi... Mehmet Ağar'ın Uğur'un eşi Güldal Mum- cu'ya söylediklerini anımsıyorum: "Eğer devlet isterse Uğur Mumcu cinayeti çö- zülür. Duvardan bir tuğla çekerseniz, duvar yıkı- lır..." Güldal Mumcu: "O tuğlayı çekin o zaman!" Mehmet Ağar: "Çekemem..." Başbakan Mesut Yılmaz, önceki gece ne diyor- du Uğur Dündar'a: "Ben tek başıma bu işi çözemem, yardım bek- liyorum..." Demek ki 'Susurluk Çetesi' ahtapotun kollan gi- bi laik demokratik Türkiye Cumhuriyeti'nı sarmış... Abdi Ipekçi cinayetiyle, 'ilk işini yapan çete' şimdilerde Başbakan Mesut Yılmaz'a bile meydan okuyor!.. Ama Başbakan, böyle ciddi bir konuyu sadece bir televizyon kanalını ödüllendirmek için ele alı- yor, kamuoyunun bildiği gerçekleri yüreklice değil, üstü kapalı tartışmaya açıyor... Şimdi hep biriikte bir bardak soğuk Susurluk ay- ranı içerken, Uğur Mumcu'nun 26 Eylül 1985 gü- nü Cumhuriyet'te yayımlanan 'Devlet İçinde Dev- let' yazısının son bölümünü okuyalım isterseniz: "Kendisine bağlı haberalma örgütünü yönete- meyen bir hükümet, zamanla farkında olmadan, bu haberalma örgütünceyönetilir..." Ne diyorsunuz Sayın Yılmaz?.. E. Posta: Hikmet.Cetinkaya (a raksnet.com Faks numaramız: 0212/ 513 90 98
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle