14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 OCAK 1998 ÇARŞAMBA HABERLER Zamanın Ankara Emniyet Müdürü İbrahim Ural, Demirel'in emriyle makam işgalini sona erdirdi Birlikten polis zoruyla aüldı• y rfoakan. Gümüş Motor MJ fıyaskosundan sonra M T döndüğü üniversitedeki ~^L^m akademısyenlik görevinden 1965 yılında aynldı. 1966 yılında da Türkiye Odalar Birliği'nde Sanayi Dairesi Başkanlığı görevine başladı. Gümüş Motor'da yarattığı facia Odalar Birliği ıçinde tüm detaylanyla bilinmiyor olmalı ki, Erbakan 8 ay sonra Birliğ'ın Genel Sekreterliğıne terfi ettirildi. tmajını daha da cilalayan Erbakan yönetim kurulu üyeliğine kadaryükseldi. Tabii Erbakan'ın yükselişı bununla sınırlı değıl. Bir süre sonra Yönetim Kurulu karanyla Genel Başkanlığa getirildi. Türkiye Odalar Birliği'ne geçiş sürecinı Erbakan. bir söyleşide şöyle anlatıyor: "Baktık ki, idari makamlar Türkiye'de milli sanayii koruyamıyor. Bu kotalan tanzim eden müessese Odalar Birliği. Gümüş Motor'dan Odalar Birliği Sanayi Dairesi Başkanlığı'na geldik. Baktık ki, onun yetkileri de yetmiyor. Genel Sekreter, ardından da Odalar Birliği Genel Başkanı olduk. Türkiye'de sanayiinin korunması çalışmalan böylece başladı." Bu hızlı yükselişin gıdışi de ne yazık ki hızlı oluyor. Gümüş Motor'dan 7 yılda kovulan Erbakan'm Odalar Birliği serüvenı de 3 yılda noktalanıyor. Genel Başkanlık görevinde 6 ay kalan Erbakan'ın kovuluş öyküsü hâlâ belleklerde tazeliğini koruyor. Basını ve hükümetı uzun süre meşgul eden kovulma hıkâyesi Erbakan'ın inatçılığını ve vurdumduymazlığını gözler önüne seriyor. Erbakan, Genel Başkanlığı döneminde Odalar Birliği'ne verilen 20 milyon yatınm kotasının büyük çoğunluğunu Istanbul sermayesini ikinci plana iterek Anadolu sermayesıne dağıtınca kıyamet de koptu. Hükümet el koyuyor Sonuçta Bırlığe takunyalıları doldurmak ve Anadolu sermayesini korumakla suçlanan Erbakan"dan yaka silkenler çoğalınca hükümet olaya el koydu. Odalar Birliği 1969 yılında sadece mali konulann görüşeleceği, seçimsiz genel kurulda bazı delegeler kendi aralannda toplanıp. Genel Başkanlığa Erbakan'ı getirdıler. Olay Danıştay'a gitti. Danıştay birbirinden farklı iki karar verince işler iyice çıkmaza girdi. Bunun üzenne Başbakan Demirel. Ticaret Bakanı Ahmet Türkel'e "Siz VUayet'e, Vilajet de Emniyet Müdürlüğü'ne yazılı bir emir versin, Emniyet bu işi bJtirsin* talımatını verdi. Ancak bu talimatı yenne getirmek pek de öyle kolay olmuyor. Talimatı alan Ankara Emniyet Müdürlüğü ertesı sabah Ekipler Amıri Kamil Özdilek ile Altıncı Şube Müdürü Ahmet Özel, Erbakan'ın Odalar Birliği'nden atılması için gönderdi. Erbakan, polislen gece saat 23.00'e kadar oyaladıktan sonra gızlice makamı kilitleyip evine gittı. Bir gün sonra aynı ekıp, takviye edilerek • Gümüş Motor'dan 7 yılda kovulan Necmettin Erbakan'ın Türkiye Odalar Birliği serüveni de 3 yılda noktalanıyor. Genel başkanlık görevinde 6 ay kalan Erbakan'ın kovuluş öyküsü hâlâ belleklerde tazeliğini koruyor. Basını ve hükümeti uzun süre meşgul eden kovulma hikâyesi Erbakan'ın inatçılığını ve vurdumduymazlığını gözler önüne seriyor. Erbakan siyasete atılıyor Demirel'in vetosuyla AP'den aynlan Hoca ilk kez Konya'daki seçim gezilerinde sonradan kendisiyle özdeş- leşen "Faizsiz Sistem"; "Milli SanayT ve "Dinle devlet aynıdır, beraber yürür" sözlerini kullandı. Sonuçta dindar Konyalılardan 40 bin oy alarak parlamentoya bağunsız milletvekili olarak girdi. yeniden Odalar Bırlıği'ne gönderildi. Olayı öğrenen Demirel de Ankara Valısi ve Emniyet Müdürü'ne "Bu iş artık bir komediye döndü. Ya bu işi yapın ya da..." dıyerek paylaması üzerine bu kez iş sıkı rutuldu. Emniyet Müdürü İbrahim Ural bir çilingir ve hırsızlık masası ekiplerini de alarak Odalar Birliği'ne gitti. Hırsızlık masasının "tövbekâr kasa hırsızlan"ndan Çopur Hüseyin, Erbakan'ın ıçenden kılitlediği kapıyı açmaya çalıştığı saatlerde Erbakan çoktan arka kapıdan girip makamına oturmuştu bile. İbrahim Ural'ın boşaltma emnnı yerine getıreceklenni bildirmesinden sonra Erbakan bir zabıt tutanağı hazırlayacağını bildirerek süre istedi. Yan odaya geçen Ankara Emniyet Müdürü İbrahim Ural, zabıtın tamamlanmasını bekledi. Ancak aradan 3.5 saat gecmesine karşın yazma işlemi bir türlü bitmez. Sabn tükenen Ural, odaya dalarak Erbakan'a ancak 5 dakiİca daha izin vereceğini söyler. Sonunda zabıt tamamlanır. imza edilir ve makam işgali sona erer. Gümüş Motor'dan sonra Türkiye Odalar Birliği'nden kovulan Erbakan, artık gözünü politikaya dikmiştir. KuKar olarak da o dönemde Nurculann desteğini alan ve 1965 yılında ezıci çoğunlukla iktidara geçen AP'yi seçmiştir. 2 Haziran 1968 pazar günü kısmi Senato seçimiyle birlikte boş millervekillikleri için de seçim yapılacaktı. Erbakan. boş milletvekilliklerinden Konya kontenjanına AP'den girmeye hevesleniyordu. Kapı kapı dolaşıyor Ancak önemli bir sorun vardı. Erbakan, başvuru süresini kaçırmıştı. O nedenle torpil aramaya koyuldu. Buldu da... Isparta Senatörü Dr. Mustafa Gülcügil. Istanbui Milletvekili Sadettin Bilgiç ile Hacı Ali Demirel ı önüne katıp lçişleri Bakanı Faruk Sükan'ın kapısını aşındırmaya başladı. Erbakan ve aracılann ricasına rağmen "zehir hafiye" lakabmı henüz o tarihte almamış olan Sükan başvuruyu kabul etmedi. Ancak Erbakan'ın pes etmeye niyeti yoktu. Oturup genel seçimleri bekledi. 1969 Ekimi'nde yapılacak genel seçimlerde aday olmak için tekrar AP'ye başvurdu. Bu kez de kendisini Odalar Birliği'nden polis zoruyla kovdurtan Demirel, adaylığını veto etti. Bu, Erbakan'ın AP'den de kovuluşu anlamına geliyordu. Bu vetonun Erbakan'ın yaşamında bir dönüm noktası olduğu gerçeğini kabullenenler bugün, "Ah Demirel ah! Adaylığını veto etmeseydin de sonradan başımıza Erbakan belasını sarmasaydın olmaz mıjdı?" diye hayıflanadursun biz gelelim Erbakan'ın politikadaki seyir deftenne. Veto yiyınce moralı bozularr' Erbakan'ın imdadına Odalar Birliği Başkanlığı'nda koruvup kolladığı Konyalı tüccarlar yetişti. Erbakan'ı Konya'dan bağımsız aday olması için ikna etmekte zorlanmadılar. Hoca Yüksek Seçim Kurulu'na başvurusunu yaparak propaganda çalışmalanna başladı. Hoca ilk kez Konya'daki seçim gezilerinde sonradan kendisiyle özdeşleşen "Faizsiz Sistem": "Milli Sanayi" ve "Dinle devlet aynıdır, beraber yürür" sözlerini kullandı. Sonuçta dindar Konyalılardan 40 bin oy alarak parlamentoya bağımsız milletvekili olarak girdi. SÜRECEK Erbakan masonlann şahitliğinde evlendi NerminHanım'ı Odalar Birliği'nde tanıdı. 'yürkiye Odalar Birliği günlerinde aynı 1 bınada çalıştığı mini etekli makyajlı Nermin Hanım'a ilk görüşte âşık olan Necmettin Erbakan. ilişkiyi ilerletmek için bir yolunu bulup kendisine sekreter olmasım sağlıyor. İlk duygulannı açtıgında kabul - /••.: görmeyen Erbakan pes etmez. Sonunda Nermin Hanım'ın aklını çelerek flört etmeye ikna ediyor. Mesai bitiminde el ele tutu$arak solugu Gençlik Parkı'nda alan çift ilişkiyi ilerletiyorlar. Günahı söyleyenlerin boynuna Hocamız, Nermin Hanım'ı evlenmek zorunda bıralcacak kadar ileri gitmiş. Nihayet kısa süren flörtten sonra 10 Ocak 1967 tarihinde lstanbul'un o dönemde en lüks otellerinden ÇtnarOtel'de 33dereceden mason olan ve 1970'li yıllarda katledilen Prof.Dr. Bedri Karafakioğlu'nun şahitliğinde evlenirler. Erbakan'ın düğûnü, iki yıl önce Ankara Sheraton Oteli'nde evlenen kızı Zeynep'in düğününden oldukça farklı bir havada gerçekleşmiştir. Erbakan çifti, Çınar Otelî'nde içkjli, danslı, cazlı bir düğün töreni ile evlenirken kızlan. içkisiz, müziksiz, yanık sesli hafizlann okuduğu Kuran eşliğinde dünya evine girdi. Hoca evlendiğinde 41, Nermin Hanım ise 24 yaşmdaydı. Evlendikten bir yıl sonra ilk çocuklan Zeynep, 1974 yılında ikinci çocuklan Elif, 1979 yılında da üçüncü ve son çocuklan Muhammed Fatih dünyaya geliyor. Evlenmeden önce başı açık ve mini etekli dolaşan Nermin Hanım, evlendikten birkaç yıl sonra önce işinden aynhyor. ardından da tesettüre bürünüyor. SIFIR NOKTASI I ORAL ÇALIŞLAR oral.calıslarfa raksnet.com Refah Partisi'nin kapatılması, Is- lami cephede farklı sesler ve farklı yaklaşımlar yaratıyor. Islamcı cep- henın gazetelerini gözden geçirince bu farklılık daha iyi anlaşılıyor. Za- man gazetesi başyazarı Fehmi Ko- ru, Erbakan ve arkadaşlannın son günlerdekı gösterilerini ve hiç kapa- tılmamış gibi hareket etmelerini eleştiriyor. Koru'ya göre artık RP kapatıldı. RP yöneticileri bu gerçeği kabul et- meli ve "meydan okuma anlamı ta- şıyan" görüntülerden kaçınmalılar. Koru, şunları söylüyor: "Artık herke- sin bilmesi gereken gerçek şu: RP kapatıldı ve Necmettin Erbakan ve altı siyaset arkadaşı, beş yıl için si- yası haklanndan mahrumiyet ceza- sı aldılar. Kapatılan partinin Meclis grubu, teşkilatlan ve tabii seçmen- leri, bu gerçeği kabul edip yeni du- ruma ayak uydurma yolunda adım atarsalar o kadar iyi olacak... Parti kapatma gibi 'siyaseten idam' an- lamına gelen bir karann verilebildi- İslami Cephede Durum ği günümüz ortamı, sistemin ola- ğandışı etkilerie yönlendirildiği şart- ların özelliklerine sahip; bunu en iyi bilebilecek durumda olanlar RP'nin liderkadrosu aslında. Meydan oku- ma anlamı taşıyan göriıntülerin mevcut şartları daha da ağıhaştıra- cağını onlara hatırlatmak bile ge- reksiz." Zaman'da Fehmi Koru bunları söylerken Yeni Şafak'ta Ahmet Taşgetiren ıse yeni partinin en te- mel çizgisinın 'güven' olması gerek- tiğine dikkat çekıyor. Taşgetiren, bu güvenın özellikle toplumun her ke- simine verilmesinın önemini vurgu- luyor: "Refah yerine kurulacak yeni parti için en temel çizginin 'güven' olması gerektığini düşünüyorum. Toplumun herkesımı, görüşlerinize katılmasa bile, sözünüze, tavnnıza, programınıza ve kadronuza güve- nebileceğine inanmalı. 'Bunlann her görüşünün arkasında ikinci bir an- lam vardır' tarzındakıhis, yeni 'takıy- ye' suçlamalan ızale edilmeli. Ayrı- ca, 'önde rol üstlenenler başka, ar- kada oynayanlar başka' tarzındaki bır hisse de kapı aralanmamalı." Taşgetiren bu anlayışının bir par- çası olarak, önderliğin gençleştiril- mesinin de gerekli olduğunu dile ge- tiriyor: "Genel başkan genç olmalı. Gençliğe güvenilmeli. Genç genel başkanın konumunu tartışmalı hale getirmekten titizlikle kaçınmak ge- rektiği gibi, ayrıca lidehiğin pekiş- mesi için herkes elinden gelen iyap- malı." Zaman ve Yeni Şafak bu çizgiyi iz- lerken, Akit gazetesi radikal bir mu- halefet yolu izliyor. Akit'in manşeti, "Halkta 1946 coşkusu." Bu tutum, Erbakan ve arkadaşlannın ilk gün- den farklı olarak, daha atak ve bir aniamdayeni hesaplaşmaları zoria- yan tutumuna denk düşüyor. Milli Gazete ve Yeni Asya gazetelerı ise RP kararının haksızlığını temel alan bir yayın çizgısi izlıyorlar. islami cepheye toptan baktığımız zaman, iki temel eğilimin varlığı gö- ze çarpıyor. Birinci cephe, bir he- saplaşma ve meydan okuma hava- sı içinde. Kararı verdiği ve bu süreci planla- dığı düşünülen çevrelere yaylım ate- şi sürdürülüyor ve sanki bir kavga yürütülecekmiş gibi bir izlenim veri- liyor. Fehmi Koru'nun da benzer bir saptama yaptığı ve bunu anlamsız bulduğu görülüyor. ikinci cephe ise; daha dikkatli ve Türkiye gerçekleri- ne uygun yeni bir yapılanmanın ge- reğine işaret ediyor. Taşgetiren'in herkese güven veren bir yeni yakla- şımı dile getirmesi önemli. Çünkü Refah yönetiminin, hepi- mizin de eleştirdiği temel hataların- dan birısi; yüzde yirmilik bir oy po- tansiyelini arkasına alarak geri kalan yüzde seksene meydan okumasıy- dı. Bu tavıhannı hiç terk etmediler. Biranlamda hâlâ sürdürdükleri bi- le söylenebilir. Zaman zaman da Taşgetiren'in söylediği gibi 'takıyye' yoluna başvurdular. Bunun da terk edilmesi ısteniyor. Bu istekle genç bir lider arayışı da paralellik taşıyor. • • • Bu noktadan sonra Refah yöne- ticileri için söylenecek en önemli sözcük; "Kendi kendinizı ajite et- meyin ve tabanı kışkırtmayın." Tür- kiye çok önemli ve nazik süreçler- den geçiyor. iç gerılimi kaşıyacak ve yeni hesaplaşmaları zorlayacak bir ortamda değiliz. Refah, geçmiş ha- talarından ders çıkarmalı ve yeni parti bu derslerın üzerınde kurulma- h. Aksi hem Türkiye'nin hem de bu parti etrafında toplanan kitlelerin za- ranna olur. Bizden söylemesi. GLOBALPOLÎTİKÜLTÜR ERGIN YıLDıZOĞLU m Bilgi Çağı' internet sayesinde dünyanın bir ucundan öbüru- ne gerçek zamanda habeıieşiyor ve bilgi transfer edebiliyoruz. Birel çantasından küçük ama uydular- la bağlantı kurabilecek kadar güçlü dijital telefonlar- dan, bir çölün ortasından dünyanın herhangı bir nok- tasıyla konuşabiliyoruz. CNN ve CBS gibi kanallar uy- dulardan, dünyanın her yerine, 24 saat kesintisiz ha- ber yayını yapıyorlar. 5-6 sene önce çekimi yapılmış kurgubilim fılmleri bize komik derecede ilkel geliyor. Bilgisayarlar en karmaşık bilgileri, yüklü verileri "ka- os" modelleri uygulayarak ayıklamayı ve hesapla- mayı beceriyorlar. Hiç uyumadan 24 saat bilgi işle- yen, çözümleyen ve transfer eden bir küresel eko- nomi var karşımızda. Bu ekonominin de bazen yıllık ücretleri bir milyon stertini bulan bankacılık, borsa ve ekonomi uzmanlan, üniversitedeki fizik kürsüsünü bırakıp borsacı olmuş matematikçileri var. Dünya son 25 yılda çok değişti. Şimdi "YeniZa- manlar"da (daha entelcesi: "post-modem bir du- rumda"; ve kelimenin her anlamıyla bir "bilgi çağın- da" yaşıyoruz. Tabii, bu kadar "yenf'nin içinde siya- setin de yenilenmesi gerekiyor. Solcuların da artık sağ-sol, emek-sermaye, ulusal çıkar-emperyalizm, işçi sınıfı-kentsoylu ayrımlanndan vazgeçmeleri ge- rekiyor. Dünya çok değişti ve biz bir bilgi çağında yaşıyo- ruz ama, küresel ekonominin altını üstüne getirme- ye aday bir Asya krizini, ne bu bilgi çağının teknoio- jisi ne de milyon steriinlik uzmanlan önceden görme- yi başarabiliyorlar... Önceden görmek ne kelime, ge- çen sene Tayland'da milyar dolarlık bir banka skan- dalı patladığında bile uyanmıyorlar. Kriz patlayana kadar "Yeni Ekonomi"der\ söz açanlar şimdi, küre- sel çapta bir "aşın kapasite" sorunu olduğunu kabul etmek zorunda kalıyorlar. Kriz patladıktan sonra IMF, ABD'yi yedeğine alarak devreye giriyor ve "Ekono- miyi daraltın, üretimi durdurun, işçı çıkann, ücretle- ri düşürün, zayıf şirketleri ucuza kapatın" reçetesini uygulamaya koyuyor. Bu ne biçim "Yeni Ekonomi1 "? 150 sene önce de "ekonomi" krizden, kapasite fazlasını yok ederek, iş- çi çıkartarak, zayıf şirketleri büyük şirketlere yem ya- parak çıkıyordu. Dün de "ekonomi" az ürettiği için de- ğil, çok ürettiği için krize ginyordu ve dün de bir ta- raftan insanlar işsiz kalır, yoksullaşırken, diğertaraf- tan alıcı olmadığı için satılamayan mallar birikiyordu... Zira dün de ekonomi, her türlü siyasi/akılcı müdaha- leyi reddederek, süper-kârlar peşinde ürettikçe üre- tiyor, biriktirdikçe biriktiriyor, sonra da kendi ağırtığı aftında ve esasen işçilerın üzenne çöküyordu. Asya krizinden etkilenen ülkelerin yöneticileri (ço- ğu sırtı katliamlarda uzmanlaşmış ordulara dayalı yaşlı diktatörler), IMF politikalannın nasıl bir patlayı- cı ortam yaratacağını bildikleri için "ulusal" çıkarlan- nı ve tabii ki servetlerini korumak için IMF reçetele- rine direnmeye çalışıyorlar. O zaman ABD devreye gi- riyor. Bill Clinton Endonezya'da 1965'te CIA/ordu darbesiyle yaklaşık bir milyon vatandaşını katlede- rek iktidara gelen Suharto'ya bızzat telefon ediyor. Arkasından ABD Savunma Bakanı William Cohen IMF uzmanlanna eşlik etmek için Jakarta'ya uçuyor. Bir olasılıkla Suharto, Cohen'e üzerinde Che portre- si ve "Birteşmiş halk yenilmez" sloganı olan tişörtlü çocuğun (International Herald Tribune, 15/01/98), süpermarketlen taian edenlerın resımlerini gösterip, "33 sene sonra yıne geri geldiler. Ne olacak şimdi?" diyor, "üstelik ben de yaşlandım..." Suharto ile Co- hen 40 dakika görüşüyorlar. Cohen, "Merak etmeyi- ne asarsın herköşeye birer tane, susarlar.. arkanda- yız.." filan demiş ve yeterince güven vermiş olmalı ki Suharto hemen IMF anlaşmastnı imzalıyor. Şimdi sormadan edemiyoruz: Bu nasıl "bilgi ça- ğı" ve bu nasıl "Yeni zamanlar". Her şey eski tas es- ki hamam değil mi? Sonra, hadi diyelim ki "yeni zamanlar"6a yaşıyo- ruz. "Sağ-sol, işçi-kentsoylu" vb. aynmı kalktı. Peki neden muhafazakâr partiler kendi programlannı bu- na göre değiştirip, biraz da işçi partilerinin program- lannı ve taleplerinı benimseyip, işsizliği ve yoksullu- ğu azaltmayı, küresel düzeyde azgelişmişliği ortadan kaldırmayı, silahlanmayanşını durdurmayı vb.. prog- ramlarına öncelikle almıyoriar? Niye çeşitli köşe ya- zarlan hep solculara dönüp, bırakın bu "geleneksel politikalan" deyip, muhafazakârlann "geleneksel" programını benimsemelerini ve bunu da sol adına yapmalannı istiyorlar. Yine kötü niyetli, aklı hep komplo teorilerine çalı- şıyor diyeceksinız ama, düşünmeden edemiyorum doğrusu. Sanınm, bu sistem, tüm önemli değişiklik- lere rağmen esasen, 200 sene önce ne idiyse şimdi de o. Bu yüzden kriz dennleştikçe, ultra-muhafaza- kâr Wall Street Journal yazarı George Melloan'un sözleriyle toplumsal hoşnutsuzluk yme "haklı olarak egemen sınıflann üzerinde yoğunlaşıyor". Bu yüz- den, toplumsal hoşnutsuzluğun arttığı veya artma olasılığının yükseldiği knz dönemlerinde, kendi başı- na buyruk, bu toplumsal hoşnutsuzluğu ifade etme- ye niyetli sol partilerin varlığı ciddi bir sorun yaratmaz mı? Solun rejime tehdit oluşturmayacak muhafaza- kâr politikalan benimsemesi ve bunu da tabanını kay- betmemek için "yenisol" iddiasıylayapması çok uy- gun olmaz mı? TKP'yi yeren kitap DGM'ce toplatıldı HALİL NEBtLER Bir dönem Türkiye Komünist Partisi-lşçinin Sesi adlı örgütün Lond- ra merkezine bağlı çalı- şan ve merkez komitesi- ne kadar yükselen Ozan Öncü'nün (Bedri). Rüş- rü Yörükoğlu olarak bi- linen örgütün genel sek- reteri Nihat.\kseymeni ve örgütü yerden yere vurduğu "Çürümenin, Yozlaşmanın Kısa Adı- TKP/Işçinin Sesi" adlı kitabı "terör örgürünün propagandasını yaptıfı" iddiasıyla Istanbul DGM tarafından topla- tıldı. Yıllarca Avrupa mer- kezli olarak çalışan ve '9O'lı yıllann ortalann- da hibir etkinliği kalma- yan TKP/tşçinin Sesi adlı örgütün ve genel sekreterinın çürümüşlü- ğünü anlatan kitap, geç- en günlerdeyayımlandı. Kitabın (Bedri) kod adlı yazan Ozan Öncü, bir dönem örgütün Londra merkezine bağlı olarak, bir dönem de merkez komitesi üyesi olarak çalıştı. Ozan Öncü, örgütün içinde bulunduğu dö- nemde birlikte çalıştığı TKP Işçinin Sesi Genei Sekreterı Rüştü Yörü- koğlu takma adlı Nihat Akse>Tnen'in. 12 Mart döneminde hiçbir zor- lukla karşılaşmadan Türkiye'den kaçtığını ileri sürerek. cinsel ter- cihlerinde sapma olduğu iddiasıyla suçluyor Akseymen'i, örgüt içindeki hiyerarşisini ko- ruma biçimini ve yön- temlerini eleştırirken. çı- kar için sağcılann hiz- metlerini görmek. örgü- tün paralarını kişısel çı- karlan için kullanmak, Alevı tacırliği yapmakla suçlayan Ozan Öncü. dı- ger örgüt yönetıcılerini de ıdeolojık ve ahlaki açıdan ağır hakaretlerle sorguluyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle