Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 21 OCAK 1998 ÇARŞAMBA
HABERLER
Zamanın Ankara Emniyet Müdürü İbrahim Ural, Demirel'in emriyle makam işgalini sona erdirdi
Birlikten polis zoruyla aüldı• y rfoakan. Gümüş Motor
MJ fıyaskosundan sonra
M T döndüğü üniversitedeki
~^L^m akademısyenlik
görevinden 1965 yılında aynldı.
1966 yılında da Türkiye Odalar
Birliği'nde Sanayi Dairesi
Başkanlığı görevine başladı. Gümüş
Motor'da yarattığı facia Odalar
Birliği ıçinde tüm detaylanyla
bilinmiyor olmalı ki, Erbakan 8 ay
sonra Birliğ'ın Genel Sekreterliğıne
terfi ettirildi. tmajını daha da
cilalayan Erbakan yönetim kurulu
üyeliğine kadaryükseldi. Tabii
Erbakan'ın yükselişı bununla sınırlı
değıl. Bir süre sonra Yönetim
Kurulu karanyla Genel Başkanlığa
getirildi.
Türkiye Odalar Birliği'ne geçiş
sürecinı Erbakan. bir söyleşide şöyle
anlatıyor:
"Baktık ki, idari makamlar
Türkiye'de milli sanayii
koruyamıyor. Bu kotalan tanzim
eden müessese Odalar Birliği.
Gümüş Motor'dan Odalar Birliği
Sanayi Dairesi Başkanlığı'na geldik.
Baktık ki, onun yetkileri de yetmiyor.
Genel Sekreter, ardından da Odalar
Birliği Genel Başkanı olduk.
Türkiye'de sanayiinin korunması
çalışmalan böylece başladı."
Bu hızlı yükselişin gıdışi de ne yazık
ki hızlı oluyor. Gümüş Motor'dan 7
yılda kovulan Erbakan'm Odalar
Birliği serüvenı de 3 yılda
noktalanıyor. Genel Başkanlık
görevinde 6 ay kalan Erbakan'ın
kovuluş öyküsü hâlâ belleklerde
tazeliğini koruyor. Basını ve
hükümetı uzun süre meşgul eden
kovulma hıkâyesi Erbakan'ın
inatçılığını ve vurdumduymazlığını
gözler önüne seriyor.
Erbakan, Genel Başkanlığı
döneminde Odalar Birliği'ne verilen
20 milyon yatınm kotasının büyük
çoğunluğunu Istanbul sermayesini
ikinci plana iterek Anadolu
sermayesıne dağıtınca kıyamet de
koptu.
Hükümet el koyuyor
Sonuçta Bırlığe takunyalıları
doldurmak ve Anadolu sermayesini
korumakla suçlanan Erbakan"dan
yaka silkenler çoğalınca hükümet
olaya el koydu.
Odalar Birliği 1969 yılında sadece
mali konulann görüşeleceği,
seçimsiz genel kurulda bazı
delegeler kendi aralannda toplanıp.
Genel Başkanlığa Erbakan'ı
getirdıler. Olay Danıştay'a gitti.
Danıştay birbirinden farklı iki karar
verince işler iyice çıkmaza girdi.
Bunun üzenne Başbakan Demirel.
Ticaret Bakanı Ahmet Türkel'e "Siz
VUayet'e, Vilajet de Emniyet
Müdürlüğü'ne yazılı bir emir versin,
Emniyet bu işi bJtirsin* talımatını
verdi.
Ancak bu talimatı yenne getirmek
pek de öyle kolay olmuyor. Talimatı
alan Ankara Emniyet Müdürlüğü
ertesı sabah Ekipler Amıri Kamil
Özdilek ile Altıncı Şube Müdürü
Ahmet Özel, Erbakan'ın Odalar
Birliği'nden atılması için gönderdi.
Erbakan, polislen gece saat 23.00'e
kadar oyaladıktan sonra gızlice
makamı kilitleyip evine gittı. Bir
gün sonra aynı ekıp, takviye edilerek
• Gümüş Motor'dan 7 yılda kovulan
Necmettin Erbakan'ın Türkiye Odalar
Birliği serüveni de 3 yılda noktalanıyor.
Genel başkanlık görevinde 6 ay kalan
Erbakan'ın kovuluş öyküsü hâlâ
belleklerde tazeliğini koruyor. Basını ve
hükümeti uzun süre meşgul eden
kovulma hikâyesi Erbakan'ın
inatçılığını ve vurdumduymazlığını
gözler önüne seriyor.
Erbakan siyasete atılıyor
Demirel'in vetosuyla AP'den aynlan Hoca ilk kez Konya'daki seçim gezilerinde sonradan kendisiyle özdeş-
leşen "Faizsiz Sistem"; "Milli SanayT ve "Dinle devlet aynıdır, beraber yürür" sözlerini kullandı. Sonuçta
dindar Konyalılardan 40 bin oy alarak parlamentoya bağunsız milletvekili olarak girdi.
yeniden Odalar Bırlıği'ne
gönderildi. Olayı öğrenen Demirel
de Ankara Valısi ve Emniyet
Müdürü'ne "Bu iş artık bir
komediye döndü. Ya bu işi yapın ya
da..." dıyerek paylaması üzerine bu
kez iş sıkı rutuldu. Emniyet Müdürü
İbrahim Ural bir çilingir ve hırsızlık
masası ekiplerini de alarak Odalar
Birliği'ne gitti.
Hırsızlık masasının "tövbekâr kasa
hırsızlan"ndan Çopur Hüseyin,
Erbakan'ın ıçenden kılitlediği
kapıyı açmaya çalıştığı saatlerde
Erbakan çoktan arka kapıdan girip
makamına oturmuştu bile. İbrahim
Ural'ın boşaltma emnnı yerine
getıreceklenni bildirmesinden sonra
Erbakan bir zabıt tutanağı
hazırlayacağını bildirerek süre
istedi. Yan odaya geçen Ankara
Emniyet Müdürü İbrahim Ural,
zabıtın tamamlanmasını bekledi.
Ancak aradan 3.5 saat gecmesine
karşın yazma işlemi bir türlü bitmez.
Sabn tükenen Ural, odaya dalarak
Erbakan'a ancak 5 dakiİca daha izin
vereceğini söyler. Sonunda zabıt
tamamlanır. imza edilir ve makam
işgali sona erer.
Gümüş Motor'dan sonra Türkiye
Odalar Birliği'nden kovulan
Erbakan, artık gözünü politikaya
dikmiştir. KuKar olarak da o
dönemde Nurculann desteğini alan
ve 1965 yılında ezıci çoğunlukla
iktidara geçen AP'yi seçmiştir.
2 Haziran 1968 pazar günü kısmi
Senato seçimiyle birlikte boş
millervekillikleri için de seçim
yapılacaktı. Erbakan. boş
milletvekilliklerinden Konya
kontenjanına AP'den girmeye
hevesleniyordu.
Kapı kapı dolaşıyor
Ancak önemli bir sorun vardı.
Erbakan, başvuru süresini
kaçırmıştı. O nedenle torpil aramaya
koyuldu. Buldu da...
Isparta Senatörü Dr. Mustafa
Gülcügil. Istanbui Milletvekili
Sadettin Bilgiç ile Hacı Ali Demirel ı
önüne katıp lçişleri Bakanı Faruk
Sükan'ın kapısını aşındırmaya
başladı. Erbakan ve aracılann
ricasına rağmen "zehir hafiye"
lakabmı henüz o tarihte almamış
olan Sükan başvuruyu kabul etmedi.
Ancak Erbakan'ın pes etmeye niyeti
yoktu. Oturup genel seçimleri
bekledi.
1969 Ekimi'nde yapılacak genel
seçimlerde aday olmak için tekrar
AP'ye başvurdu. Bu kez de
kendisini Odalar Birliği'nden polis
zoruyla kovdurtan Demirel,
adaylığını veto etti. Bu, Erbakan'ın
AP'den de kovuluşu anlamına
geliyordu.
Bu vetonun Erbakan'ın yaşamında
bir dönüm noktası olduğu gerçeğini
kabullenenler bugün,
"Ah Demirel ah! Adaylığını veto
etmeseydin de sonradan başımıza
Erbakan belasını sarmasaydın
olmaz mıjdı?" diye hayıflanadursun
biz gelelim Erbakan'ın politikadaki
seyir deftenne.
Veto yiyınce moralı bozularr'
Erbakan'ın imdadına Odalar Birliği
Başkanlığı'nda koruvup kolladığı
Konyalı tüccarlar yetişti. Erbakan'ı
Konya'dan bağımsız aday olması
için ikna etmekte zorlanmadılar.
Hoca Yüksek Seçim Kurulu'na
başvurusunu yaparak propaganda
çalışmalanna başladı.
Hoca ilk kez Konya'daki seçim
gezilerinde sonradan kendisiyle
özdeşleşen "Faizsiz Sistem":
"Milli Sanayi" ve "Dinle devlet
aynıdır, beraber yürür" sözlerini
kullandı.
Sonuçta dindar Konyalılardan 40
bin oy alarak parlamentoya bağımsız
milletvekili olarak girdi.
SÜRECEK
Erbakan masonlann şahitliğinde evlendi
NerminHanım'ı Odalar Birliği'nde tanıdı.
'yürkiye Odalar Birliği günlerinde aynı
1 bınada çalıştığı mini etekli makyajlı
Nermin Hanım'a ilk görüşte âşık olan
Necmettin Erbakan. ilişkiyi ilerletmek için bir
yolunu bulup kendisine sekreter olmasım
sağlıyor. İlk duygulannı açtıgında kabul - /••.:
görmeyen Erbakan pes etmez. Sonunda
Nermin Hanım'ın aklını çelerek flört etmeye
ikna ediyor. Mesai bitiminde el ele tutu$arak
solugu Gençlik Parkı'nda alan çift ilişkiyi
ilerletiyorlar. Günahı söyleyenlerin boynuna
Hocamız, Nermin Hanım'ı evlenmek zorunda
bıralcacak kadar ileri gitmiş.
Nihayet kısa süren flörtten sonra 10 Ocak
1967 tarihinde lstanbul'un o dönemde en lüks
otellerinden ÇtnarOtel'de 33dereceden
mason olan ve 1970'li yıllarda katledilen
Prof.Dr. Bedri Karafakioğlu'nun şahitliğinde
evlenirler.
Erbakan'ın düğûnü, iki yıl önce Ankara
Sheraton Oteli'nde evlenen kızı Zeynep'in
düğününden oldukça farklı bir havada
gerçekleşmiştir. Erbakan çifti, Çınar Otelî'nde
içkjli, danslı, cazlı bir düğün töreni ile
evlenirken kızlan. içkisiz, müziksiz, yanık
sesli hafizlann okuduğu Kuran eşliğinde
dünya evine girdi. Hoca evlendiğinde 41,
Nermin Hanım ise 24 yaşmdaydı. Evlendikten
bir yıl sonra ilk çocuklan Zeynep, 1974
yılında ikinci çocuklan Elif, 1979 yılında da
üçüncü ve son çocuklan Muhammed Fatih
dünyaya geliyor.
Evlenmeden önce başı açık ve mini etekli
dolaşan Nermin Hanım, evlendikten birkaç yıl
sonra önce işinden aynhyor. ardından da
tesettüre bürünüyor.
SIFIR NOKTASI I ORAL ÇALIŞLAR oral.calıslarfa raksnet.com
Refah Partisi'nin kapatılması, Is-
lami cephede farklı sesler ve farklı
yaklaşımlar yaratıyor. Islamcı cep-
henın gazetelerini gözden geçirince
bu farklılık daha iyi anlaşılıyor. Za-
man gazetesi başyazarı Fehmi Ko-
ru, Erbakan ve arkadaşlannın son
günlerdekı gösterilerini ve hiç kapa-
tılmamış gibi hareket etmelerini
eleştiriyor.
Koru'ya göre artık RP kapatıldı.
RP yöneticileri bu gerçeği kabul et-
meli ve "meydan okuma anlamı ta-
şıyan" görüntülerden kaçınmalılar.
Koru, şunları söylüyor: "Artık herke-
sin bilmesi gereken gerçek şu: RP
kapatıldı ve Necmettin Erbakan ve
altı siyaset arkadaşı, beş yıl için si-
yası haklanndan mahrumiyet ceza-
sı aldılar. Kapatılan partinin Meclis
grubu, teşkilatlan ve tabii seçmen-
leri, bu gerçeği kabul edip yeni du-
ruma ayak uydurma yolunda adım
atarsalar o kadar iyi olacak... Parti
kapatma gibi 'siyaseten idam' an-
lamına gelen bir karann verilebildi-
İslami Cephede Durum
ği günümüz ortamı, sistemin ola-
ğandışı etkilerie yönlendirildiği şart-
ların özelliklerine sahip; bunu en iyi
bilebilecek durumda olanlar RP'nin
liderkadrosu aslında. Meydan oku-
ma anlamı taşıyan göriıntülerin
mevcut şartları daha da ağıhaştıra-
cağını onlara hatırlatmak bile ge-
reksiz."
Zaman'da Fehmi Koru bunları
söylerken Yeni Şafak'ta Ahmet
Taşgetiren ıse yeni partinin en te-
mel çizgisinın 'güven' olması gerek-
tiğine dikkat çekıyor. Taşgetiren, bu
güvenın özellikle toplumun her ke-
simine verilmesinın önemini vurgu-
luyor: "Refah yerine kurulacak yeni
parti için en temel çizginin 'güven'
olması gerektığini düşünüyorum.
Toplumun herkesımı, görüşlerinize
katılmasa bile, sözünüze, tavnnıza,
programınıza ve kadronuza güve-
nebileceğine inanmalı. 'Bunlann her
görüşünün arkasında ikinci bir an-
lam vardır' tarzındakıhis, yeni 'takıy-
ye' suçlamalan ızale edilmeli. Ayrı-
ca, 'önde rol üstlenenler başka, ar-
kada oynayanlar başka' tarzındaki
bır hisse de kapı aralanmamalı."
Taşgetiren bu anlayışının bir par-
çası olarak, önderliğin gençleştiril-
mesinin de gerekli olduğunu dile ge-
tiriyor: "Genel başkan genç olmalı.
Gençliğe güvenilmeli. Genç genel
başkanın konumunu tartışmalı hale
getirmekten titizlikle kaçınmak ge-
rektiği gibi, ayrıca lidehiğin pekiş-
mesi için herkes elinden gelen iyap-
malı."
Zaman ve Yeni Şafak bu çizgiyi iz-
lerken, Akit gazetesi radikal bir mu-
halefet yolu izliyor. Akit'in manşeti,
"Halkta 1946 coşkusu." Bu tutum,
Erbakan ve arkadaşlannın ilk gün-
den farklı olarak, daha atak ve bir
aniamdayeni hesaplaşmaları zoria-
yan tutumuna denk düşüyor. Milli
Gazete ve Yeni Asya gazetelerı ise
RP kararının haksızlığını temel alan
bir yayın çizgısi izlıyorlar.
islami cepheye toptan baktığımız
zaman, iki temel eğilimin varlığı gö-
ze çarpıyor. Birinci cephe, bir he-
saplaşma ve meydan okuma hava-
sı içinde.
Kararı verdiği ve bu süreci planla-
dığı düşünülen çevrelere yaylım ate-
şi sürdürülüyor ve sanki bir kavga
yürütülecekmiş gibi bir izlenim veri-
liyor.
Fehmi Koru'nun da benzer bir
saptama yaptığı ve bunu anlamsız
bulduğu görülüyor. ikinci cephe ise;
daha dikkatli ve Türkiye gerçekleri-
ne uygun yeni bir yapılanmanın ge-
reğine işaret ediyor. Taşgetiren'in
herkese güven veren bir yeni yakla-
şımı dile getirmesi önemli.
Çünkü Refah yönetiminin, hepi-
mizin de eleştirdiği temel hataların-
dan birısi; yüzde yirmilik bir oy po-
tansiyelini arkasına alarak geri kalan
yüzde seksene meydan okumasıy-
dı. Bu tavıhannı hiç terk etmediler.
Biranlamda hâlâ sürdürdükleri bi-
le söylenebilir. Zaman zaman da
Taşgetiren'in söylediği gibi 'takıyye'
yoluna başvurdular. Bunun da terk
edilmesi ısteniyor. Bu istekle genç
bir lider arayışı da paralellik taşıyor.
• • •
Bu noktadan sonra Refah yöne-
ticileri için söylenecek en önemli
sözcük; "Kendi kendinizı ajite et-
meyin ve tabanı kışkırtmayın." Tür-
kiye çok önemli ve nazik süreçler-
den geçiyor. iç gerılimi kaşıyacak ve
yeni hesaplaşmaları zorlayacak bir
ortamda değiliz. Refah, geçmiş ha-
talarından ders çıkarmalı ve yeni
parti bu derslerın üzerınde kurulma-
h.
Aksi hem Türkiye'nin hem de bu
parti etrafında toplanan kitlelerin za-
ranna olur. Bizden söylemesi.
GLOBALPOLÎTİKÜLTÜR
ERGIN YıLDıZOĞLU
m
Bilgi Çağı'
internet sayesinde dünyanın bir ucundan öbüru-
ne gerçek zamanda habeıieşiyor ve bilgi transfer
edebiliyoruz. Birel çantasından küçük ama uydular-
la bağlantı kurabilecek kadar güçlü dijital telefonlar-
dan, bir çölün ortasından dünyanın herhangı bir nok-
tasıyla konuşabiliyoruz. CNN ve CBS gibi kanallar uy-
dulardan, dünyanın her yerine, 24 saat kesintisiz ha-
ber yayını yapıyorlar. 5-6 sene önce çekimi yapılmış
kurgubilim fılmleri bize komik derecede ilkel geliyor.
Bilgisayarlar en karmaşık bilgileri, yüklü verileri "ka-
os" modelleri uygulayarak ayıklamayı ve hesapla-
mayı beceriyorlar. Hiç uyumadan 24 saat bilgi işle-
yen, çözümleyen ve transfer eden bir küresel eko-
nomi var karşımızda. Bu ekonominin de bazen yıllık
ücretleri bir milyon stertini bulan bankacılık, borsa ve
ekonomi uzmanlan, üniversitedeki fizik kürsüsünü
bırakıp borsacı olmuş matematikçileri var.
Dünya son 25 yılda çok değişti. Şimdi "YeniZa-
manlar"da (daha entelcesi: "post-modem bir du-
rumda"; ve kelimenin her anlamıyla bir "bilgi çağın-
da" yaşıyoruz. Tabii, bu kadar "yenf'nin içinde siya-
setin de yenilenmesi gerekiyor. Solcuların da artık
sağ-sol, emek-sermaye, ulusal çıkar-emperyalizm,
işçi sınıfı-kentsoylu ayrımlanndan vazgeçmeleri ge-
rekiyor.
Dünya çok değişti ve biz bir bilgi çağında yaşıyo-
ruz ama, küresel ekonominin altını üstüne getirme-
ye aday bir Asya krizini, ne bu bilgi çağının teknoio-
jisi ne de milyon steriinlik uzmanlan önceden görme-
yi başarabiliyorlar... Önceden görmek ne kelime, ge-
çen sene Tayland'da milyar dolarlık bir banka skan-
dalı patladığında bile uyanmıyorlar. Kriz patlayana
kadar "Yeni Ekonomi"der\ söz açanlar şimdi, küre-
sel çapta bir "aşın kapasite" sorunu olduğunu kabul
etmek zorunda kalıyorlar. Kriz patladıktan sonra IMF,
ABD'yi yedeğine alarak devreye giriyor ve "Ekono-
miyi daraltın, üretimi durdurun, işçı çıkann, ücretle-
ri düşürün, zayıf şirketleri ucuza kapatın" reçetesini
uygulamaya koyuyor.
Bu ne biçim "Yeni Ekonomi1
"? 150 sene önce de
"ekonomi" krizden, kapasite fazlasını yok ederek, iş-
çi çıkartarak, zayıf şirketleri büyük şirketlere yem ya-
parak çıkıyordu. Dün de "ekonomi" az ürettiği için de-
ğil, çok ürettiği için krize ginyordu ve dün de bir ta-
raftan insanlar işsiz kalır, yoksullaşırken, diğertaraf-
tan alıcı olmadığı için satılamayan mallar birikiyordu...
Zira dün de ekonomi, her türlü siyasi/akılcı müdaha-
leyi reddederek, süper-kârlar peşinde ürettikçe üre-
tiyor, biriktirdikçe biriktiriyor, sonra da kendi ağırtığı
aftında ve esasen işçilerın üzenne çöküyordu.
Asya krizinden etkilenen ülkelerin yöneticileri (ço-
ğu sırtı katliamlarda uzmanlaşmış ordulara dayalı
yaşlı diktatörler), IMF politikalannın nasıl bir patlayı-
cı ortam yaratacağını bildikleri için "ulusal" çıkarlan-
nı ve tabii ki servetlerini korumak için IMF reçetele-
rine direnmeye çalışıyorlar. O zaman ABD devreye gi-
riyor. Bill Clinton Endonezya'da 1965'te CIA/ordu
darbesiyle yaklaşık bir milyon vatandaşını katlede-
rek iktidara gelen Suharto'ya bızzat telefon ediyor.
Arkasından ABD Savunma Bakanı William Cohen
IMF uzmanlanna eşlik etmek için Jakarta'ya uçuyor.
Bir olasılıkla Suharto, Cohen'e üzerinde Che portre-
si ve "Birteşmiş halk yenilmez" sloganı olan tişörtlü
çocuğun (International Herald Tribune, 15/01/98),
süpermarketlen taian edenlerın resımlerini gösterip,
"33 sene sonra yıne geri geldiler. Ne olacak şimdi?"
diyor, "üstelik ben de yaşlandım..." Suharto ile Co-
hen 40 dakika görüşüyorlar. Cohen, "Merak etmeyi-
ne asarsın herköşeye birer tane, susarlar.. arkanda-
yız.." filan demiş ve yeterince güven vermiş olmalı ki
Suharto hemen IMF anlaşmastnı imzalıyor.
Şimdi sormadan edemiyoruz: Bu nasıl "bilgi ça-
ğı" ve bu nasıl "Yeni zamanlar". Her şey eski tas es-
ki hamam değil mi?
Sonra, hadi diyelim ki "yeni zamanlar"6a yaşıyo-
ruz. "Sağ-sol, işçi-kentsoylu" vb. aynmı kalktı. Peki
neden muhafazakâr partiler kendi programlannı bu-
na göre değiştirip, biraz da işçi partilerinin program-
lannı ve taleplerinı benimseyip, işsizliği ve yoksullu-
ğu azaltmayı, küresel düzeyde azgelişmişliği ortadan
kaldırmayı, silahlanmayanşını durdurmayı vb.. prog-
ramlarına öncelikle almıyoriar? Niye çeşitli köşe ya-
zarlan hep solculara dönüp, bırakın bu "geleneksel
politikalan" deyip, muhafazakârlann "geleneksel"
programını benimsemelerini ve bunu da sol adına
yapmalannı istiyorlar.
Yine kötü niyetli, aklı hep komplo teorilerine çalı-
şıyor diyeceksinız ama, düşünmeden edemiyorum
doğrusu. Sanınm, bu sistem, tüm önemli değişiklik-
lere rağmen esasen, 200 sene önce ne idiyse şimdi
de o. Bu yüzden kriz dennleştikçe, ultra-muhafaza-
kâr Wall Street Journal yazarı George Melloan'un
sözleriyle toplumsal hoşnutsuzluk yme "haklı olarak
egemen sınıflann üzerinde yoğunlaşıyor". Bu yüz-
den, toplumsal hoşnutsuzluğun arttığı veya artma
olasılığının yükseldiği knz dönemlerinde, kendi başı-
na buyruk, bu toplumsal hoşnutsuzluğu ifade etme-
ye niyetli sol partilerin varlığı ciddi bir sorun yaratmaz
mı? Solun rejime tehdit oluşturmayacak muhafaza-
kâr politikalan benimsemesi ve bunu da tabanını kay-
betmemek için "yenisol" iddiasıylayapması çok uy-
gun olmaz mı?
TKP'yi yeren kitap
DGM'ce toplatıldı
HALİL NEBtLER
Bir dönem Türkiye
Komünist Partisi-lşçinin
Sesi adlı örgütün Lond-
ra merkezine bağlı çalı-
şan ve merkez komitesi-
ne kadar yükselen Ozan
Öncü'nün (Bedri). Rüş-
rü Yörükoğlu olarak bi-
linen örgütün genel sek-
reteri Nihat.\kseymeni
ve örgütü yerden yere
vurduğu "Çürümenin,
Yozlaşmanın Kısa Adı-
TKP/Işçinin Sesi" adlı
kitabı "terör örgürünün
propagandasını yaptıfı"
iddiasıyla Istanbul
DGM tarafından topla-
tıldı.
Yıllarca Avrupa mer-
kezli olarak çalışan ve
'9O'lı yıllann ortalann-
da hibir etkinliği kalma-
yan TKP/tşçinin Sesi
adlı örgütün ve genel
sekreterinın çürümüşlü-
ğünü anlatan kitap, geç-
en günlerdeyayımlandı.
Kitabın (Bedri) kod
adlı yazan Ozan Öncü,
bir dönem örgütün
Londra merkezine bağlı
olarak, bir dönem de
merkez komitesi üyesi
olarak çalıştı.
Ozan Öncü, örgütün
içinde bulunduğu dö-
nemde birlikte çalıştığı
TKP Işçinin Sesi Genei
Sekreterı Rüştü Yörü-
koğlu takma adlı Nihat
Akse>Tnen'in. 12 Mart
döneminde hiçbir zor-
lukla karşılaşmadan
Türkiye'den kaçtığını
ileri sürerek. cinsel ter-
cihlerinde sapma olduğu
iddiasıyla suçluyor
Akseymen'i, örgüt
içindeki hiyerarşisini ko-
ruma biçimini ve yön-
temlerini eleştırirken. çı-
kar için sağcılann hiz-
metlerini görmek. örgü-
tün paralarını kişısel çı-
karlan için kullanmak,
Alevı tacırliği yapmakla
suçlayan Ozan Öncü. dı-
ger örgüt yönetıcılerini
de ıdeolojık ve ahlaki
açıdan ağır hakaretlerle
sorguluyor.