15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 OCAK1998ÇARSA» 12 KÜLTUR Utku Varlık'ın son dönem resimleri Yapı Kredi Kâzım Taşkent Sanat Galerisi'nde sergileniyor GeçmişteııdüşlerlegelenAHUA.YTMEN ] 97O'lı yıllardan bu yana Paris'te ya- şayan Utku Varük, son dönem resimle- rini Yapı Kredi Kâzım Taşkent Sanat Galerisi'nde sergilıyor. Düşsel bir at- mosfer içinde geçmişten günürnüze uzanan, çeşitli evrensel simgelerleyük- lü ve rcnkierle dev inen bu resimlerde. uygarlığın izleri. tarihin kafıntılan, za- manın tortulan teker teker dökülüyor Utku Varlık'ın düş süzgecinden... Sı- nırsız bir imgelem dünyasında, kadın- lann yüzleriyle yolumuzu buluyonız. Utku Variık, gelecege dairyol gösteren bilimseJ buluşlan. kendi gününügörüp ifade etmiş ressamın firçasından çık- mış bir kumaş kı\ nmını, insanlıgın or- tak belleğı olagelmiş işaretleri, doga- nın hazinesıne göndermede bulunan bir kelebek kanadını kendı düşlerinin ara- sından seçip çıkararak taşımış tuvafine. fzlerin resmini yapıyor Utku Variık; hiçbir şeyin unurulmadığım ortaya ko- yuyor. Düşle gerçek arasmda bir yerde, yaşamın her anı saklı duruyor... Belki de sanat sıglaştj - Resimterinizi genellikle belli başlık- lar aJtında fopluvorsunuz... Bu son ser- ginizde de 1995'ten 1997'ye uzanan sö- r ^ içinde "(^riinüşVSoİgıınAyınAn- lattıklarT, "Maskeli JlerliyorunT, "Ressamın Giz Babçeleri" gibj baslık- lardan. •*Düşüş"egeçiyoruz... Son resimlerime 'Düsciş' başlığını at- mamın nedeni. bir süredır yaşadığım demistifikasyon... Beni müthiş etkile- yen. beni sarsan birçok şey elimine ol- maya başladı. Yoksa ben mi doydum? Ya da belki beni bu hale getiren. içinde yaşadıgırnız çag. Ben birortaçagfı res- samın ufuk çizgisine bakıp arkasında ne olduğunu düşünmüşümdür hep, o biiyük gizem beni hep şaşırtırdı... Ço- cuklugumuzda biz okyanuslan görme- mıştık, çok şey uzagımızdaydı, Ama- zon ormanlan Neptün gezegeni kadar uzaktı. Onlan diişler, onlan çizerdim kendi kendime. Oysa şimdi, her şeye rahat ulaşılabiliyor, her şey daha kolay tüketilmek üzere insanlann öniine bir paket halinde getiriliyor, bu beni rahar- sız etmeye başladı. Yani beni şaşırtan çok az şey kaldı. Ama benim çocugu- mu da şaşırtan çok az şey var. Bilmiyo- rum, belki de sanat sıglaştı. Yani bu- günkü haliyle, nasıl bugün Amerikan sinema endüstrisi iiç senaristi bulup is- tedigini yaptınyorsa, sanat da o hale geldi... - Dahaöncevarhğına inandığınızden- geJerin aJtû'st olduğunu hissetmeye baş- ladınız belki... Aslında benim anlatmak istediğım. elimizden kayan, tutamadığımız genç- liğimiz, güzelligimiz. göktekı mavı. bir antik mermer, birMarmara... Bürünüy- le kayan bir şey var ve biz düşüyoruz. Bu serginin konusu aslında bu. Benim için büyiik bir baş dönmesi yaratıyor bu. Dünya benden uzaklaşıyor. düşte oldugugıbı. -Düşselalanlarvaranyorsunuz resim- lerinizde... Ancak bunlar, bireysel düş- lerden öte pavlaşılan. ortak bir beMeğin üriinü gibi görünüvorfar. Bu düşsel at- mosferde, evrensel simgelerie uygariı- gın izleri seziliyor... Sanki kendi uygar- uğunızın düşünden uvanıvormuşuz gi- bL. Antik bir kenti gezerken ya da bir müzede. öteden ben \aşadığım birsan- n vardır. Sözgelimi Louvre'da Mısırve Mezopotamya salonlanm gezerken., Birden bir haval yakalıyor beni. kurtu- lamiyorum ondan! Bakıyorum bir taş. birgöz. birel bana dokunuyor... Anlat diyorum o taşa. doga nasıldı orada? As- lında o kadar uzak değiliz geçmişten... Bılim adamlan suyun belleğını anyor- lar. Benim de resımlenmie diyaloga gir- diğim aslında belleğın ta kendisı... Ev - renle hesaplaşmaya çalışıyorum. Tiim >on resimlerime 'Düşüş' başlığını atmamın nedeni, bir süredir yaşadığım demistifikasyon... Anlatmak istediğım, elimizden kayan, tutamadığımız gençliğimiz, güzelîiğimiz, gökteki mavi, bir antik mermer, bir Marmara... Bütünüyle kayan bir şey var ve biz düşüyoruz. Benim için büyük bir baş dönmesi oluyor bu. Dünya benden uzaklaşıyor, düşte olduğu gibi. bunlann ışığında, 21. yüzyıla çok da karanlık girmediğimizi düşünüyorum ben. benceevrenin nasıl oluştugunu ya- kalamamıza 10 saniye kaidı... Ben işte bu sorgulama içinde bizegelip dokunan ve giden ışıkla ilgileniyorum... - Işık ile karanbk, düş ile gerçek, uy- kuile uvanıkiık,geçmiş ilebugün gibiçe- şitli /ıtlıklarm arasındaki gri alanlarda oluşuyor gibi resminiz... Benim resmımin kaynağı aslında dü- şe daır olan şeyler Diişün de bir yapısı var... Beyin kendi ışlevı sırasında bazı montajlar yapıyor. bu arada bazı imaj kınntılan duşüriivor. Diişler aslında si- nema dili gibi... Zıtfıklarolmasa. belki de anımsamayacağız düşlenmizi uyan- dıgımızda. Birgizembizionaçekiyor... Resimlenme bakan birçok dost. bana neden sinema yapmadıgımı sormuştur. Belki de yapanm birgün... Benim res- mimdeki olay da aslında sinemada ol- dugu gibi tamamen bir kurgu. Ben bu- nu bilerek. sınayarak yapıyorum. Ama resmimde her zaman samımiyim. Aslında surekli âşık bir adamım - Resimlerinizde temel bir düşsel öge olarak neden kadını kullanıvorsunuz? Vebu kadınlar. sözgelimi Pre-Raphaeli- te'leri akla getiririr gibi genelde hühalı atmosferier içinde, edilgen bir durum- daiar... Bir süre önce Sadberk Hanım Müze- sfnde gezerken, kadınlann bir zaman alınlanna taktıklan, altm varaklı yap- raklarla yapılmış nefıs bir taç gördüm... Öyle kalakaldım! O taca bakarak ora- da bir yüz çizdim kafamdan. O taç, bir zamanlar bir kadının başındaydı... Ka- dın aslında benim için büyük bır sem- bol, birgizem... Ben aslında surekli âşık bir adamım. Pre-Raphaelite'lere çok baktım.. Benim resımlenm de benim kendi sann bahçem... -Resimlerinizdeki belli belirsizkaduı portreleri, resminizi ilginç bir biçimde güncelleştiriyor da Oj üzlerin çoğu bir- birine benziyor ve moda dergisi tiple- melerini andırıvor... Aslında kadındaki o büyük tinseî va- roluş güzeiliği değil, kadıaın kendi va- roluşu. süreklıligi... Resimlerime antik simgeler koyarken o resimde adam de- gil, kadın olsun istiyorum, aynı Verme- er'in resimlerinde tüm mekânlann ka- dınlarla dolu olması gibi... - Resmin cenazesi kalkacak yıllar- dır, bunun tartısması »apılıp durulu- yor... Bu gibi düşüncelerin ardında neyatıyor, sanat nereye gidiyor sizce? Sanat sürecek. çünkü insan bütünüy- le deşıfre olmadı daha. Insanın kendi varoluşunu, kendi vizyonunu yaşama- sı adına sürecek sanat da... Ve sanatın nereye gittigıne dair tüm şamatalar da yalnız plastik sanatlar aJanında yapılı- yor, edebiyatta, sinemada falan yapıl- mıyor. Sinemada eskisi yenisi var mı? lyisi kötüsü var... Sanatta ise boş vide- oyu gösterme veya video bandını asıp heykel dıye gösterme var. Böyledüzen- bazlık olmaz ki,.. Bir desen çizemeyen adam çıkıp, Beuysun yaptıgını daha kolay bır şekilde yapmaya kalkarsa ol- maz. Devlet Tiyatrofarında karmasa Genel Müdür BozkurtKuruç'a soruştnrma açıldı BAHAR TANRJSEVER AJVKARA - De\ fet Tıyarrolan Gene! Müdürii Bozkurt Kuruç hakkında "kurumda usulsüz işlemler >apügı"gerekçesiyle soruşturma başlatıldr. Devlet Tiyatrolan'nda Küçük Tiyatro'nun restorasyon işinden. temsillere kadar çok sayıda olay hakkında ileri süriilen ıddialar. kurumda karmaşaya yoi açtı. Kültür Bakanlıgf nca Bozkurt Kuruç hakkında başlatılan soruşturma süriiyor. Külliir Bakanı Istemihan Talay'ın talimatıyla soruşturma Bozkurt Kuruç'a yakınhğıyla bilınen Teftiş Kurulu Başkanı Ahmet Atasoy'dan almdı. Alınan bılgıyegöre. Devlet Tiyatrolan Genel Müdürlügü'ndeki ıddialar şöyle sıralanıyor: - 2. derece tarihi eser sayılan Küçük Tiyatro'nun restorasyonunda şaibeli işlem yapıldığı ileri sürülürken. yapılaşmanın saglıksız oiduğu belirtiliyor. Restorasyonu yapan Duman fnşaat'm bir süre önce Çayyolu'ndaki bina yapım işini yüzde 16 gibi çok düşük bir kınmla alması da iddialan arttınyor. - Yönetmen Erdal Küçükkömöreü, ANAP Istanbul MiIIetvekilı YılmazKarako\ıınlu"nun "Kuzguncuklu Fazilet" adlı yapıtını sahneledikten sonra Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservaruvan ve Eskişehir Devlet Konservatuvan'nda öğretim görevlisi olarak ders vermeye başladı. Tiyatrocular tarafından olay. "Küçökkömörcü'nûn ödüllendirildiği" yönünde yorumlandı. - DSP /zmir Milletvekili H«kan Tartan'm babası FTkret Tartan'm Devlet Tıyafrof arı 'na ilişkın bir kitabı Devlet Tiyatrolan V'akfı tarafından basılarak, piyasaya sürüldü. Bursa Devlet Tıyatrosu'nda da Fikret Tartan'm biroyunu sahnelendi. - Konya Devlet Konservatuvan Oğretım Görevlisi ŞeydaAkova Konya Tiyatrosu Müdürlügü'ne atandı. Aricak Kuruç, deneyimsiz birinin müdürlükle görevlendinlmesme'karşı geien tepkinin ardından, Akova'nın müdüriükte kalması için tüm tıyatro müdürlüklennı oyun yönetmeni ya da kıdemli bir sanatçı niteliği taşıması gereken turne başkanı konumuna getirdi. Uygulamanın ardından. resmi yazılann altındaki imzalann degiştırilmesi gerekliligi dogdu. Sıvas Müdürü Murat Çobangil, bugüne kadar gönderdigi :2 resmı yazıyı tekrar yazmak zorunda kaldı. Aıv&sam a'maya Hiski faturalarda herhang. birdû^ n - Kadrolu yönetmenlerin d"' v r e . d l 5' kld1 ^"'611 sorunçıkartmayacakland.1 ^^"? . yönetmenlere oyunlann S3*nelenmesı '5'"1 " v enîd.ğı ileri sürülüyor. . - Altındag Tiyatrosu, hafbIlk programlann surekli degiştirilmesi nedeniyle s4'i k 1 ' 'Ş'eyışe halen kavuşturulamadı. Oyuncu rahatsızlıgj nedenıyle de tiyatronun aral/klarla 3'er£ ü n kapalı kaîdıgı bildiriliyor. , - Ankara Tiyatro Müdürii T a n s u A > t a r l n K o " y a d a k l tiyatro için görevlendirilm»'[ sonucu t e m s ı i program. kanştı. Kuvay! M^l'ye oyununun turneye JjJnası nedeniyle de k a n s > l k ^ m s . f *ale gd d l - Yetkililer, tiyatro seyittisi^ *>W oWu|unu bıldirdiler. Türkfinanspmfesörü, CharlestonFilmFestivali'ndebüyüködülelâyıkgörüldü 'Başkaalanlankeşfetmekistiyorum' MIRDA.'V CİHANŞC\f UL Dünyanın en büyük film festıval- lerinden biri olan 'Charleston Ulus- lararası Film Festivali'nın. 'tete%iz- >onfilmİ'dalındakı en büyük ödül- lerden bıri olan 'Altm Ödül'üne Fi- nans Profesörü Cengiz Onuk lavık görüldü. Onuk'un. Nükleer Fızık Mühendısı Can Beriuuı'ia birlikte yaptığı 'SoudıernAppalachia' ısim- İi filmde Avrupa'dan Amenka'ya geiıp Kızılderilileri batıya sürerek yerleşen ılk göçmenler ve bu insan- lann yaşamlan anlatılıyor. Charles- ton Uluslararası Film Festivali'ne 23 ülkeden televizyon. kısa film ve sinema filmi dallarında toplam 1510 film katıldı. Charleston Film Festi\ali"nin en önemli özelliği, Steven Spielberg. GeoiTgeLucas. CHKerStone. Robert Townsend ve Paul Alazurskj gibi dünyaca ünlü yönetmenlerin ılk ödüllerini aldıklan bir festival ol- ması. Rnera Tiyatrosu"nda gerçek- leştirilen ödül töreninde Micbaef York da •VaşambojTi Başan Ödü- lü'nü kazandı. Yapay zekâyı finans alanına dün- yada iik u>gulayan kişilerden biri olan Cengiz Onuk'un bu konuda yaptıgı bılgisayarprogramı O.xford Üniversitesi, Deutsche Bank. U's Navy gibi kuruluşlarda kullanıldı Halen Nevv York Üniversitesi'nde dersler veren Onuk, şu sıralarda fûzzy logic'in (bulanık mantık). ya- ni günlük yaşamdakı kelımelenn matematiksel modeller içine sokul- ması üzerinde çalışıyor. Müzikyasamın parçası CengizOnuk 'Southera Appalac- hia' ısimli filmi yaparken amacınm festivaJe katılıp ödül kazanmak de- gil. kendi alanının dışına çıkarak farkh alanlan keşfetmek olduğunu söylüyor: "Filmi herhangi bir ne- denleyapmadım.Festhale katılmak gibi biramacımda >oktu. Başka ne- denler vardı. Buniardan biri kendi daiımtn dışına çıkmak. İnsan betir- li bir noktavageldikten sonra başka alanlan keşfetmek, oradaki rriantı- ğı bulmak istnor.Bu arada 95/%'da Boğaziçi İ'nhersitesi İşletme Bölü- mü'nde ders vemuştim. Bir banka- dan yardım alarak Kazakistan'da çekimler vapmıştıK. Bu çekimler farkiı ülkelerde de oiacakn. ancak Türki>ıe''dekiekiple anlaşamadıgun için istifa etmek zorunda kaldım >e projeyannı kaldı. Bu süreiçindeög- rencüerim \e bankanın yardımlan oldu. Ben de yanm kalniıs bir pro- jeji bttirmek istedim." • Nevv York Üniversitesi'nde ders veren Finans Profesörü Cengiz Onuk'un Can Berkan ile birlikte yaptığı 'Southern Appalachia' adlı filmi Avrupa'dan Amenka'ya gelip Kızılderilileri batıya sürerek yerleşen ilk göçmenlerin yaşamını anlatıyor. Onuk. önümüzdekı günlerde. Houston Film Festivali gibi dünya çapında dört beş film festıvaline da- ha katılmayı düşünüyor. Can Berkan'ın gıriş müziğıni yaptığı film. müzık ve oradaki in- sanlann konuşmalan agırlıklı. Bu- gün Tennesse ve Dogu Kentucky'de Appalachia Daglan"nda yaşayan bu ilk göçmenler. buraya yerleşerek ıl- ginç bırkültüroluşturmuşlar. Örne- gin müzik ve danslar büyük ölçüde Av rupa etkısı taşıyor. "Can Berkan, böl^esel birtakım nıü/ikleri ka>det- tikten sonra o mü/iğin içindekiöğe- feri kullanarak giriş mü/iğini yaptı. Filmin içindebi/inı konuşmaianmu pılnorsunuz. Bunlarokadar kanşık ki. bunun için fazla konuşmamak gerekiyor. Onemli olan. du>gulan- nızLoinsanlarlaolan iletişinıiniadı- şav urumcu bir şekilde ortaya çıka- rabilmek." EskiTûrkfilmieri ~ Cengiz Onuk. kafasında birçok yenı proje olduğunu, ancak bunlar eylerne geçmeyinee yerlerini yeni projelere bıraktıgını belirtıyor: "Sü- rekli bir fikir ja da proje üzerinde voğunlaşamıyorsunuz.- çünkü e>le- me geçmeyince yerierini jeni proje \e fîkiriere bırakıyorfar. 17-18 yil Amerika'da kaldıktan sona Türİd- labilir \e Türkiye'ye özgü bir taraf yakalanabilir. Burada evrensei bir şey bulunabileceğini sanmıvonım, ama yeni bir dil oluşruruiabtfr." Cengiz Onuk"un en büyük korku- su ıse kafasındakileri uygulayama- dan bu projelenn yerlerini yenileri- ne bırakmalan... "Aklımda birçok fikir var,birgün hepsi,ben yapama- dangidecekdhede üzülüyonım. Bu yüzden sürekii bu fıkirleri, projeJe- ri ayakta tutmaya çanşıyomın. Ge- celeri çalışnorum, müzik dinliyo- rum ve okuyorum. Aklınıza surekli değişikfikiriergeliyor.Ancak kame- ra>ı eünize aJıp hemen yapmak ge- rekiyor. Veni bir fîlm vaptnak w ge- rekli maddioianaklan bulabibneniz için geçen sürede o varahcı fikir or- tadan kaikrvor." Cengiz Onuk ve Can Berkan Rjvera Tivatrosıı'ndaki ödül töreninde. yadaaçıklamalanmızyok. Müzikve oradaki insanlann konuşmalanna yer verdik. Müzikoradakiinsanlann yaşam- lanııın bir parçası. Herkesin evinde bir müzik aleti var. Akşamlan ve hafta sonlan bir araya geiip birşe>- ler çalnorlar. Çok eskiden Türki- ye'de insanlar köşklerde toplanıp şarkılar sö)lerlermis.bana bunu ha- tırlartı. Burada bu hâlâ devam edi- yor. YıllarönceAvrupa'dan gelenbu göçmenler. kendi içlerindeböyle va- şamaya ve aralanndaki ilişkivi mü- zikyoiuylaanlatmavadevam ediyor- lar. Bi/dtbÜMİkolçüdcmüziğeağır- ük verdik, çünkü her şeyi müzikle ifade edhorlar. Kendi görüşlerimizi kelinıelerie belirtmek istemedik, çünkü herhangibir yeregittiğuıizde film yaparken biryığınduygava ka- ve'vegejdim. Benim aklımda hep J8 vılöncesinin Türkiv esi vardı. Bu sü- re içinde eski Türk filmJerinden yo- la çıkarak yeni bir tarz oluşturnıak fîkri oluştu. Surekli seyretriğimiz ve çok fazla eleştiriye uğrayan eski Türk fîlmferL. Onlann içinde baş- ka bir mantık. başka bir külfürcl üretkenfik var. Şu anda ise bu yok. ^abancı fîlmlerin ve televizvonlann manoğı, bekleno'leri ve o fiimlerde- ki birtakım ögeler, Türk toplumu- nun içine o kadar girmiş durumda ki. arök o, kendine özgü bir üretim göremiyorsunuz. Eski filnılere bak- tığıntzda oradaki o hikâyeler basit, ancaktamamen Türkiye'yeözgü be- yinsel üren'min sonucu oiârak orta- ya çıkmış. Bunlan bir metamorfoza uğrataraktançoksûrrealist birşekil- de birtakım yeni bir tarz oluşturu- Vîldngöykiüeri ve Hong- Kong'daki sokak operaian Onuk şu sıralar. fzlanda'daki Vı- kıng Hikâyeleri ve Hong-Kong'da- kı sokak operaian üzerinde çalışı- yor. "tzlanda'ya gittiğimde çok etki- İendim. Btıradaki insanlar farkiı: dünyaya ve Avrupa'va kapalı bir toplum. Son derece kültürlü fakat son derece kendi halinde insanlar. Bunlanndikkndile geçen Mkingef- saneieri var. Bunlann içinde, çok il- ginç, beüd de biam Nasneddin Ho- ca öyküierimiz gibü çok daha farkh bir tat veo toplumun özellikleri var. Buhikâyeleri hepcocuklaruıaanlat- tıklan, çocuklarda orada yetiştikle- ri için sürekii değiştirilmiş. içinde son derecedeğişikdersler var. Diğer proje ise Hong-Kong'daki sokak operaian. Hong-Kong'da pazariar kuruluyor, akşam bu pazariar bitti- ğindcdesokak operaian kuruluyor, Çadırgibibezleretrafında 10-Iİkj- şi,ctrafmda pazarcılarla sokak ope- rası yapıyor. Burası toplumun son derecemarjinal birkesimi: biryığuı bitkin veyorgun insan var. Tuhaf bir duygu hjssedivorsunuz. Yaşam yor- gıınu ve bir yiğın bitmiş insan hep birlikte farkh bir dünya oluşturu- >or." Onuk. dünyada daha bılmedigi, görmedıgi çok fazla ınsan ve top- lum olduğunu belirtıyor ve "Bu in- sanlan vetoplumlan keşfetmek çok ilginç'' diyor. Onuk. filmin Türki- ye'degösterilmesinide istiyor: "Fil- min Tüıidye'de oynahlmasını iste- rim. Ajıcak bu konuda çabşmalara girdiğimde voruluyonım. Söz veri- yorlar,yerinegetirmiyorlar. Ödülai- madan önce filmi aiıp Türkiye'ye gelmiştim. ama o kadar çok vorul- dumkiarfjkpekgajrrtetmiyorum." DEFNE GÖLGES TURGAY FİŞEKÇİ 'Dilin Erişilmez Sıcaklığ Yaşar Kemal'i büyük romancı yapan nedenle başında yeni birroman dili yaratmış olması gelir. £ dil kaynağını Homeros'tan günümüze dek gelf destan anlatıcılannda bulur. Gelgelelim, bu gelenek Yaşar Kemal'in dilind doğayla, tarinle ve insanogluyfa öylesine kaynaş ki ortaya çıkan, yeryüzünde benzeri olmayan b çağdaş roman dilidir. Son romanı Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana (Kı tabırt bütünü düşünüldüğünde bu adın yanıltıcı ol duğu görülüyor. Romanın sonlannadoğru başkah ramanın yüzyılın başlannda Doğu Anadolu'daki sa vaşlarda başından geçenleranlatılsada aslolan kü- çük bir Ege adasının "mübadele" ve sonrasındak1 öyküsüdür.) ele aldığı konunun ilkliği, taşıdığı ben- zersiz hümanizma duygusunun yanı sıra dil özel- likleriyle de özel bır önem taşıyor. Romanın diline birkaç koldan yaklaşabiliriz: Kişilerin Dili: Roman iki ana kahramanın (Poyraz Musa ve Vasili Atoynatanoğlu)çevresinde dönse de zengin bir kişilikler albümü ıçerir. Bu kişilerin (ada- nın Rum halkı, kasabada yaşayan Türkter, giden Rumlann yerine dışardan gelenler, "Rume/i, Kafkas, ŞarkiAnadolu, Cenup muhacirleri" vb.) temel özel- liği çökmüş bir imparatorluğun artığı çok farkiı et- nik kökenlerden gelmiş olmalandır, Romanda bu ki- şilerin konuştukları Türkçe, kendi lehçelenyledir ve Yaşar Kemal bütün bu lehçeleri olanca sıcaklığıyla kullanabilmektedir kahramanlannın ağzından: "Ben ona telgraf, ben kaçtım Atina 'da." (Lena Papazoğlu) "Pa, pa, pa! Ha maşallah, Vardır sende zekâ- vet" (Tepedelen Ali Paşa torunu) "Malumunuz a, biz mağdur olmuş, gadre uğra- mış şahtslanz. Malum derdidenınumuz, devlet bi- zinan ekmeğe muhtaç etmiştir." (Mal Müdürü Ab- dülvahap Bey) "Haşa, haşa... Soylular, kim olduklannı kimseye söylemezler ama insanlar kimin ne olduğunu de- rakap anlıyoriar." (Üzeyir Han) Romancının TarihAnlatan Destansı Dili: Roman- da seçilen konu, Anadolu ve çevresinde öylesine bir altüst oluş sürecini anlatıyor ki, zaman zaman yazar, destancı özeHiklerini ortaya döküp, dönemin destansı olaylannı, benzersiz ustalıklarla yazıyor: "Dedi, çok işleroldu Istanbul şehrinde" diye baş- layan ve yinelemelerie başkentteki saltanatın in- sanlık dışı eylemlerinin anlatıldığı bolüm (ss. 208- 210) edebiyatımızın doruk metinlerinden biri ben- ce. Romanda böylesi çok etkileyicı başka bölümler de var: "Sen hiç SankamtşVgördün mükedi?" diye baş- layan, Vasili'nin girdiği savaşları anlatan bölüm (ss. 111-112). "Ben Lena Papazoğlu. Dört oğlum gitti Çanak- kale'ye, Mustafa Kemal Paşa'nınyanına"diye baş- layan konuşma (ss. 221-223). "Ben de Çanakkale'yi gördüm Poyrazimu" diye başlayan konuşma (s. 276). "Ve Poyraz düşünüyordu ve poyraz kendi ken- dine düşünüyordu, sen diyordu, emirim sen Alla- huekberdağının yamaçlannda dimdik, ayakta don- muş kalmış insan ormanını gördün mü?" (s. 249). Doga Dili: Romanda Yaşar Kemal'in öteki yapıt- lannda da olduğu gibi doğa bir roman kahramanıy- mışçasına yer tutuyor. Ancak burada öteki roman- lanndan farkiı olarak deniz ön planda. Denizın hal- leri; gün doğmadan önceki beyazlığı, sonra üzeri- ne şeftafi çiçekleri vurduğundaki pembeüği, fırtına- sı, dalgası, balığı vb. Yalnız deniz değil elbet, çok çeşitlicoğrafyalardan, oralann ırmaklanndan, ağaç- lanndan, dağlanndan, çöllerinden de söz açıiıyor. Doğa parçalan canlı bireylermiş gibi yaşayan gö- rüntülerle gelip dikiliyor okurun karşısına. Türkçe, Yaşar Kemal'in elinde öylesine ışıklı bir oyuncak oluyor ki, sanki bambaşka, hiç duyulma- mış, kusursuz birdil/e karşılaşmışçasına ana dilini- ze karşı hayranlık uyanıyor içinızde. Bu dili yine onun sözleriyle tanımlayalım: "Bu dil öylesine sıcak, insanları öylesine birbirine kaynaş- tıran, insanlann aralanndaki bütün duvarlan yıkan büyülübirdildi..." Biredebiyat yapıtından daha ne beklenir diyece- ğim ama, roman başka alanlarda da öylesine zen- ginlikler sunuyor kı (özellikle insan ve canlı sevgisi) o özellikleri üzerinde de mutlaka durmak gerekiyor. BUGÜN • AKSANAT'ta saat 12.30 ve 18.00'de videodan 'Cç Renk Mavi' isimli film izlenebilir. • İFSAK'ta saat 19.30'da Doga Grubu toplantısı yer alıyor. • ALMAN KÜLTÜR MERKEZ/'nde saat 18.30'da Ersin Pertan'ın yönettıgi "Tersine Dünya' isimli film izlenebilir. (249 20 09) • NÂZIM KÜLTÜREVt'nde saat 19.00'da 'Askerin Türküsü* isimli film gösteriliyor. • MİMARLAR ODASI /STA>BLL ŞUBESİnde saat 18.30'da Turgut Tarhanlı, Iştar B. Gözaydın, ve Korhan Gümüş'ün katıldıgı 'Kamusal Alanda Neden Kalite Üretilmiyor' konulu sö> leşi yer alıyor. K U L T Ü B I Ç İ Z İ K K Â M İ L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle