Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 21 OCAK1998ÇARSA»
12 KÜLTUR
Utku Varlık'ın son dönem resimleri Yapı Kredi Kâzım Taşkent Sanat Galerisi'nde sergileniyor
GeçmişteııdüşlerlegelenAHUA.YTMEN
] 97O'lı yıllardan bu yana Paris'te ya-
şayan Utku Varük, son dönem resimle-
rini Yapı Kredi Kâzım Taşkent Sanat
Galerisi'nde sergilıyor. Düşsel bir at-
mosfer içinde geçmişten günürnüze
uzanan, çeşitli evrensel simgelerleyük-
lü ve rcnkierle dev inen bu resimlerde.
uygarlığın izleri. tarihin kafıntılan, za-
manın tortulan teker teker dökülüyor
Utku Varlık'ın düş süzgecinden... Sı-
nırsız bir imgelem dünyasında, kadın-
lann yüzleriyle yolumuzu buluyonız.
Utku Variık, gelecege dairyol gösteren
bilimseJ buluşlan. kendi gününügörüp
ifade etmiş ressamın firçasından çık-
mış bir kumaş kı\ nmını, insanlıgın or-
tak belleğı olagelmiş işaretleri, doga-
nın hazinesıne göndermede bulunan bir
kelebek kanadını kendı düşlerinin ara-
sından seçip çıkararak taşımış tuvafine.
fzlerin resmini yapıyor Utku Variık;
hiçbir şeyin unurulmadığım ortaya ko-
yuyor. Düşle gerçek arasmda bir yerde,
yaşamın her anı saklı duruyor...
Belki de sanat sıglaştj
- Resimterinizi genellikle belli başlık-
lar aJtında fopluvorsunuz... Bu son ser-
ginizde de 1995'ten 1997'ye uzanan sö-
r ^ içinde "(^riinüşVSoİgıınAyınAn-
lattıklarT, "Maskeli JlerliyorunT,
"Ressamın Giz Babçeleri" gibj baslık-
lardan. •*Düşüş"egeçiyoruz...
Son resimlerime 'Düsciş' başlığını at-
mamın nedeni. bir süredır yaşadığım
demistifikasyon... Beni müthiş etkile-
yen. beni sarsan birçok şey elimine ol-
maya başladı. Yoksa ben mi doydum?
Ya da belki beni bu hale getiren. içinde
yaşadıgırnız çag. Ben birortaçagfı res-
samın ufuk çizgisine bakıp arkasında
ne olduğunu düşünmüşümdür hep, o
biiyük gizem beni hep şaşırtırdı... Ço-
cuklugumuzda biz okyanuslan görme-
mıştık, çok şey uzagımızdaydı, Ama-
zon ormanlan Neptün gezegeni kadar
uzaktı. Onlan diişler, onlan çizerdim
kendi kendime. Oysa şimdi, her şeye
rahat ulaşılabiliyor, her şey daha kolay
tüketilmek üzere insanlann öniine bir
paket halinde getiriliyor, bu beni rahar-
sız etmeye başladı. Yani beni şaşırtan
çok az şey kaldı. Ama benim çocugu-
mu da şaşırtan çok az şey var. Bilmiyo-
rum, belki de sanat sıglaştı. Yani bu-
günkü haliyle, nasıl bugün Amerikan
sinema endüstrisi iiç senaristi bulup is-
tedigini yaptınyorsa, sanat da o hale
geldi...
- Dahaöncevarhğına inandığınızden-
geJerin aJtû'st olduğunu hissetmeye baş-
ladınız belki...
Aslında benim anlatmak istediğım.
elimizden kayan, tutamadığımız genç-
liğimiz, güzelligimiz. göktekı mavı. bir
antik mermer, birMarmara... Bürünüy-
le kayan bir şey var ve biz düşüyoruz.
Bu serginin konusu aslında bu. Benim
için büyiik bir baş dönmesi yaratıyor
bu. Dünya benden uzaklaşıyor. düşte
oldugugıbı.
-Düşselalanlarvaranyorsunuz resim-
lerinizde... Ancak bunlar, bireysel düş-
lerden öte pavlaşılan. ortak bir beMeğin
üriinü gibi görünüvorfar. Bu düşsel at-
mosferde, evrensel simgelerie uygariı-
gın izleri seziliyor... Sanki kendi uygar-
uğunızın düşünden uvanıvormuşuz gi-
bL.
Antik bir kenti gezerken ya da bir
müzede. öteden ben \aşadığım birsan-
n vardır. Sözgelimi Louvre'da Mısırve
Mezopotamya salonlanm gezerken.,
Birden bir haval yakalıyor beni. kurtu-
lamiyorum ondan! Bakıyorum bir taş.
birgöz. birel bana dokunuyor... Anlat
diyorum o taşa. doga nasıldı orada? As-
lında o kadar uzak değiliz geçmişten...
Bılim adamlan suyun belleğını anyor-
lar. Benim de resımlenmie diyaloga gir-
diğim aslında belleğın ta kendisı... Ev -
renle hesaplaşmaya çalışıyorum. Tiim
>on resimlerime 'Düşüş'
başlığını atmamın nedeni,
bir süredir yaşadığım
demistifikasyon... Anlatmak
istediğım, elimizden kayan,
tutamadığımız gençliğimiz,
güzelîiğimiz, gökteki mavi,
bir antik mermer, bir
Marmara... Bütünüyle
kayan bir şey var ve biz
düşüyoruz. Benim için
büyük bir baş dönmesi
oluyor bu. Dünya benden
uzaklaşıyor,
düşte olduğu gibi.
bunlann ışığında, 21. yüzyıla çok da
karanlık girmediğimizi düşünüyorum
ben. benceevrenin nasıl oluştugunu ya-
kalamamıza 10 saniye kaidı... Ben işte
bu sorgulama içinde bizegelip dokunan
ve giden ışıkla ilgileniyorum...
- Işık ile karanbk, düş ile gerçek, uy-
kuile uvanıkiık,geçmiş ilebugün gibiçe-
şitli /ıtlıklarm arasındaki gri alanlarda
oluşuyor gibi resminiz...
Benim resmımin kaynağı aslında dü-
şe daır olan şeyler Diişün de bir yapısı
var... Beyin kendi ışlevı sırasında bazı
montajlar yapıyor. bu arada bazı imaj
kınntılan duşüriivor. Diişler aslında si-
nema dili gibi... Zıtfıklarolmasa. belki
de anımsamayacağız düşlenmizi uyan-
dıgımızda. Birgizembizionaçekiyor...
Resimlenme bakan birçok dost. bana
neden sinema yapmadıgımı sormuştur.
Belki de yapanm birgün... Benim res-
mimdeki olay da aslında sinemada ol-
dugu gibi tamamen bir kurgu. Ben bu-
nu bilerek. sınayarak yapıyorum. Ama
resmimde her zaman samımiyim.
Aslında surekli âşık bir adamım
- Resimlerinizde temel bir düşsel öge
olarak neden kadını kullanıvorsunuz?
Vebu kadınlar. sözgelimi Pre-Raphaeli-
te'leri akla getiririr gibi genelde hühalı
atmosferier içinde, edilgen bir durum-
daiar...
Bir süre önce Sadberk Hanım Müze-
sfnde gezerken, kadınlann bir zaman
alınlanna taktıklan, altm varaklı yap-
raklarla yapılmış nefıs bir taç gördüm...
Öyle kalakaldım! O taca bakarak ora-
da bir yüz çizdim kafamdan. O taç, bir
zamanlar bir kadının başındaydı... Ka-
dın aslında benim için büyük bır sem-
bol, birgizem... Ben aslında surekli âşık
bir adamım. Pre-Raphaelite'lere çok
baktım.. Benim resımlenm de benim
kendi sann bahçem...
-Resimlerinizdeki belli belirsizkaduı
portreleri, resminizi ilginç bir biçimde
güncelleştiriyor da Oj üzlerin çoğu bir-
birine benziyor ve moda dergisi tiple-
melerini andırıvor...
Aslında kadındaki o büyük tinseî va-
roluş güzeiliği değil, kadıaın kendi va-
roluşu. süreklıligi... Resimlerime antik
simgeler koyarken o resimde adam de-
gil, kadın olsun istiyorum, aynı Verme-
er'in resimlerinde tüm mekânlann ka-
dınlarla dolu olması gibi...
- Resmin cenazesi kalkacak yıllar-
dır, bunun tartısması »apılıp durulu-
yor... Bu gibi düşüncelerin ardında
neyatıyor, sanat nereye gidiyor sizce?
Sanat sürecek. çünkü insan bütünüy-
le deşıfre olmadı daha. Insanın kendi
varoluşunu, kendi vizyonunu yaşama-
sı adına sürecek sanat da... Ve sanatın
nereye gittigıne dair tüm şamatalar da
yalnız plastik sanatlar aJanında yapılı-
yor, edebiyatta, sinemada falan yapıl-
mıyor. Sinemada eskisi yenisi var mı?
lyisi kötüsü var... Sanatta ise boş vide-
oyu gösterme veya video bandını asıp
heykel dıye gösterme var. Böyledüzen-
bazlık olmaz ki,.. Bir desen çizemeyen
adam çıkıp, Beuysun yaptıgını daha
kolay bır şekilde yapmaya kalkarsa ol-
maz.
Devlet Tiyatrofarında karmasa
Genel Müdür
BozkurtKuruç'a
soruştnrma açıldı
BAHAR TANRJSEVER
AJVKARA - De\ fet Tıyarrolan Gene! Müdürii
Bozkurt Kuruç hakkında "kurumda usulsüz işlemler
>apügı"gerekçesiyle soruşturma başlatıldr. Devlet
Tiyatrolan'nda Küçük Tiyatro'nun restorasyon
işinden. temsillere kadar çok sayıda olay hakkında
ileri süriilen ıddialar. kurumda karmaşaya yoi açtı.
Kültür Bakanlıgf nca Bozkurt Kuruç hakkında
başlatılan soruşturma süriiyor. Külliir Bakanı
Istemihan Talay'ın talimatıyla soruşturma Bozkurt
Kuruç'a yakınhğıyla bilınen Teftiş Kurulu Başkanı
Ahmet Atasoy'dan almdı.
Alınan bılgıyegöre. Devlet Tiyatrolan Genel
Müdürlügü'ndeki ıddialar şöyle sıralanıyor:
- 2. derece tarihi eser sayılan Küçük Tiyatro'nun
restorasyonunda şaibeli işlem yapıldığı ileri
sürülürken. yapılaşmanın saglıksız oiduğu
belirtiliyor. Restorasyonu yapan Duman fnşaat'm bir
süre önce Çayyolu'ndaki bina yapım işini yüzde 16
gibi çok düşük bir kınmla alması da iddialan
arttınyor.
- Yönetmen Erdal Küçükkömöreü, ANAP Istanbul
MiIIetvekilı YılmazKarako\ıınlu"nun
"Kuzguncuklu Fazilet" adlı yapıtını sahneledikten
sonra Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservaruvan
ve Eskişehir Devlet Konservatuvan'nda öğretim
görevlisi olarak ders vermeye başladı. Tiyatrocular
tarafından olay. "Küçökkömörcü'nûn
ödüllendirildiği" yönünde yorumlandı.
- DSP /zmir Milletvekili H«kan Tartan'm babası
FTkret Tartan'm Devlet Tıyafrof
arı 'na ilişkın bir
kitabı Devlet Tiyatrolan V'akfı tarafından basılarak,
piyasaya sürüldü. Bursa Devlet Tıyatrosu'nda da
Fikret Tartan'm biroyunu sahnelendi.
- Konya Devlet Konservatuvan Oğretım Görevlisi
ŞeydaAkova Konya Tiyatrosu Müdürlügü'ne atandı.
Aricak Kuruç, deneyimsiz birinin müdürlükle
görevlendinlmesme'karşı geien tepkinin ardından,
Akova'nın müdüriükte kalması için tüm tıyatro
müdürlüklennı oyun yönetmeni ya da kıdemli bir
sanatçı niteliği taşıması gereken turne başkanı
konumuna getirdi. Uygulamanın ardından. resmi
yazılann altındaki imzalann degiştırilmesi
gerekliligi dogdu. Sıvas Müdürü Murat Çobangil,
bugüne kadar gönderdigi :2 resmı yazıyı tekrar
yazmak zorunda kaldı. Aıv&sam a'maya Hiski
faturalarda herhang. birdû^
n
- Kadrolu yönetmenlerin d"'
v r e
.
d l
5'
kld1
^"'611
sorunçıkartmayacakland.1
^^"? .
yönetmenlere oyunlann S3*nelenmesı
'5'"1
" v
enîd.ğı
ileri sürülüyor. .
- Altındag Tiyatrosu, hafbIlk
programlann surekli
degiştirilmesi nedeniyle s4'i k 1
' 'Ş'eyışe halen
kavuşturulamadı. Oyuncu rahatsızlıgj nedenıyle de
tiyatronun aral/klarla 3'er£
ü n
kapalı kaîdıgı
bildiriliyor. ,
- Ankara Tiyatro Müdürii
T a n s u A
>
t a r l n K o
" y
a d a k l
tiyatro için görevlendirilm»'[
sonucu t e m s ı i
program. kanştı. Kuvay! M^l'ye oyununun turneye
JjJnası nedeniyle de k a n s > l k
^ m s
. f *ale
gd d l
-
Yetkililer, tiyatro seyittisi^ *>W oWu|unu
bıldirdiler.
Türkfinanspmfesörü, CharlestonFilmFestivali'ndebüyüködülelâyıkgörüldü
'Başkaalanlankeşfetmekistiyorum'
MIRDA.'V CİHANŞC\f UL
Dünyanın en büyük film festıval-
lerinden biri olan 'Charleston Ulus-
lararası Film Festivali'nın. 'tete%iz-
>onfilmİ'dalındakı en büyük ödül-
lerden bıri olan 'Altm Ödül'üne Fi-
nans Profesörü Cengiz Onuk lavık
görüldü. Onuk'un. Nükleer Fızık
Mühendısı Can Beriuuı'ia birlikte
yaptığı 'SoudıernAppalachia' ısim-
İi filmde Avrupa'dan Amenka'ya
geiıp Kızılderilileri batıya sürerek
yerleşen ılk göçmenler ve bu insan-
lann yaşamlan anlatılıyor. Charles-
ton Uluslararası Film Festivali'ne
23 ülkeden televizyon. kısa film ve
sinema filmi dallarında toplam
1510 film katıldı.
Charleston Film Festi\ali"nin en
önemli özelliği, Steven Spielberg.
GeoiTgeLucas. CHKerStone. Robert
Townsend ve Paul Alazurskj gibi
dünyaca ünlü yönetmenlerin ılk
ödüllerini aldıklan bir festival ol-
ması. Rnera Tiyatrosu"nda gerçek-
leştirilen ödül töreninde Micbaef
York da •VaşambojTi Başan Ödü-
lü'nü kazandı.
Yapay zekâyı finans alanına dün-
yada iik u>gulayan kişilerden biri
olan Cengiz Onuk'un bu konuda
yaptıgı bılgisayarprogramı O.xford
Üniversitesi, Deutsche Bank. U's
Navy gibi kuruluşlarda kullanıldı
Halen Nevv York Üniversitesi'nde
dersler veren Onuk, şu sıralarda
fûzzy logic'in (bulanık mantık). ya-
ni günlük yaşamdakı kelımelenn
matematiksel modeller içine sokul-
ması üzerinde çalışıyor.
Müzikyasamın parçası
CengizOnuk 'Southera Appalac-
hia' ısimli filmi yaparken amacınm
festivaJe katılıp ödül kazanmak de-
gil. kendi alanının dışına çıkarak
farkh alanlan keşfetmek olduğunu
söylüyor: "Filmi herhangi bir ne-
denleyapmadım.Festhale katılmak
gibi biramacımda >oktu. Başka ne-
denler vardı. Buniardan biri kendi
daiımtn dışına çıkmak. İnsan betir-
li bir noktavageldikten sonra başka
alanlan keşfetmek, oradaki rriantı-
ğı bulmak istnor.Bu arada 95/%'da
Boğaziçi İ'nhersitesi İşletme Bölü-
mü'nde ders vemuştim. Bir banka-
dan yardım alarak Kazakistan'da
çekimler vapmıştıK. Bu çekimler
farkiı ülkelerde de oiacakn. ancak
Türki>ıe''dekiekiple anlaşamadıgun
için istifa etmek zorunda kaldım >e
projeyannı kaldı. Bu süreiçindeög-
rencüerim \e bankanın yardımlan
oldu. Ben de yanm kalniıs bir pro-
jeji bttirmek istedim."
• Nevv York Üniversitesi'nde ders veren Finans
Profesörü Cengiz Onuk'un Can Berkan ile birlikte
yaptığı 'Southern Appalachia' adlı filmi Avrupa'dan
Amenka'ya gelip Kızılderilileri batıya sürerek
yerleşen ilk göçmenlerin yaşamını anlatıyor.
Onuk. önümüzdekı günlerde.
Houston Film Festivali gibi dünya
çapında dört beş film festıvaline da-
ha katılmayı düşünüyor.
Can Berkan'ın gıriş müziğıni
yaptığı film. müzık ve oradaki in-
sanlann konuşmalan agırlıklı. Bu-
gün Tennesse ve Dogu Kentucky'de
Appalachia Daglan"nda yaşayan bu
ilk göçmenler. buraya yerleşerek ıl-
ginç bırkültüroluşturmuşlar. Örne-
gin müzik ve danslar büyük ölçüde
Av rupa etkısı taşıyor. "Can Berkan,
böl^esel birtakım nıü/ikleri ka>det-
tikten sonra o mü/iğin içindekiöğe-
feri kullanarak giriş mü/iğini yaptı.
Filmin içindebi/inı konuşmaianmu
pılnorsunuz. Bunlarokadar kanşık
ki. bunun için fazla konuşmamak
gerekiyor. Onemli olan. du>gulan-
nızLoinsanlarlaolan iletişinıiniadı-
şav urumcu bir şekilde ortaya çıka-
rabilmek."
EskiTûrkfilmieri ~
Cengiz Onuk. kafasında birçok
yenı proje olduğunu, ancak bunlar
eylerne geçmeyinee yerlerini yeni
projelere bıraktıgını belirtıyor: "Sü-
rekli bir fikir ja da proje üzerinde
voğunlaşamıyorsunuz.- çünkü e>le-
me geçmeyince yerierini jeni proje
\e fîkiriere bırakıyorfar. 17-18 yil
Amerika'da kaldıktan sona Türİd-
labilir \e Türkiye'ye özgü bir taraf
yakalanabilir. Burada evrensei bir
şey bulunabileceğini sanmıvonım,
ama yeni bir dil oluşruruiabtfr."
Cengiz Onuk"un en büyük korku-
su ıse kafasındakileri uygulayama-
dan bu projelenn yerlerini yenileri-
ne bırakmalan... "Aklımda birçok
fikir var,birgün hepsi,ben yapama-
dangidecekdhede üzülüyonım. Bu
yüzden sürekii bu fıkirleri, projeJe-
ri ayakta tutmaya çanşıyomın. Ge-
celeri çalışnorum, müzik dinliyo-
rum ve okuyorum. Aklınıza surekli
değişikfikiriergeliyor.Ancak kame-
ra>ı eünize aJıp hemen yapmak ge-
rekiyor. Veni bir fîlm vaptnak w ge-
rekli maddioianaklan bulabibneniz
için geçen sürede o varahcı fikir or-
tadan kaikrvor."
Cengiz Onuk ve Can Berkan Rjvera Tivatrosıı'ndaki ödül töreninde.
yadaaçıklamalanmızyok. Müzikve
oradaki insanlann konuşmalanna
yer verdik.
Müzikoradakiinsanlann yaşam-
lanııın bir parçası. Herkesin evinde
bir müzik aleti var. Akşamlan ve
hafta sonlan bir araya geiip birşe>-
ler çalnorlar. Çok eskiden Türki-
ye'de insanlar köşklerde toplanıp
şarkılar sö)lerlermis.bana bunu ha-
tırlartı. Burada bu hâlâ devam edi-
yor. YıllarönceAvrupa'dan gelenbu
göçmenler. kendi içlerindeböyle va-
şamaya ve aralanndaki ilişkivi mü-
zikyoiuylaanlatmavadevam ediyor-
lar. Bi/dtbÜMİkolçüdcmüziğeağır-
ük verdik, çünkü her şeyi müzikle
ifade edhorlar. Kendi görüşlerimizi
kelinıelerie belirtmek istemedik,
çünkü herhangibir yeregittiğuıizde
film yaparken biryığınduygava ka-
ve'vegejdim. Benim aklımda hep J8
vılöncesinin Türkiv esi vardı. Bu sü-
re içinde eski Türk filmJerinden yo-
la çıkarak yeni bir tarz oluşturnıak
fîkri oluştu. Surekli seyretriğimiz ve
çok fazla eleştiriye uğrayan eski
Türk fîlmferL. Onlann içinde baş-
ka bir mantık. başka bir külfürcl
üretkenfik var. Şu anda ise bu yok.
^abancı fîlmlerin ve televizvonlann
manoğı, bekleno'leri ve o fiimlerde-
ki birtakım ögeler, Türk toplumu-
nun içine o kadar girmiş durumda
ki. arök o, kendine özgü bir üretim
göremiyorsunuz. Eski filnılere bak-
tığıntzda oradaki o hikâyeler basit,
ancaktamamen Türkiye'yeözgü be-
yinsel üren'min sonucu oiârak orta-
ya çıkmış. Bunlan bir metamorfoza
uğrataraktançoksûrrealist birşekil-
de birtakım yeni bir tarz oluşturu-
Vîldngöykiüeri ve Hong-
Kong'daki sokak operaian
Onuk şu sıralar. fzlanda'daki Vı-
kıng Hikâyeleri ve Hong-Kong'da-
kı sokak operaian üzerinde çalışı-
yor.
"tzlanda'ya gittiğimde çok etki-
İendim. Btıradaki insanlar farkiı:
dünyaya ve Avrupa'va kapalı bir
toplum. Son derece kültürlü fakat
son derece kendi halinde insanlar.
Bunlanndikkndile geçen Mkingef-
saneieri var. Bunlann içinde, çok il-
ginç, beüd de biam Nasneddin Ho-
ca öyküierimiz gibü çok daha farkh
bir tat veo toplumun özellikleri var.
Buhikâyeleri hepcocuklaruıaanlat-
tıklan, çocuklarda orada yetiştikle-
ri için sürekii değiştirilmiş. içinde
son derecedeğişikdersler var. Diğer
proje ise Hong-Kong'daki sokak
operaian. Hong-Kong'da pazariar
kuruluyor, akşam bu pazariar bitti-
ğindcdesokak operaian kuruluyor,
Çadırgibibezleretrafında 10-Iİkj-
şi,ctrafmda pazarcılarla sokak ope-
rası yapıyor. Burası toplumun son
derecemarjinal birkesimi: biryığuı
bitkin veyorgun insan var. Tuhaf bir
duygu hjssedivorsunuz. Yaşam yor-
gıınu ve bir yiğın bitmiş insan hep
birlikte farkh bir dünya oluşturu-
>or."
Onuk. dünyada daha bılmedigi,
görmedıgi çok fazla ınsan ve top-
lum olduğunu belirtıyor ve "Bu in-
sanlan vetoplumlan keşfetmek çok
ilginç'' diyor. Onuk. filmin Türki-
ye'degösterilmesinide istiyor: "Fil-
min Tüıidye'de oynahlmasını iste-
rim. Ajıcak bu konuda çabşmalara
girdiğimde voruluyonım. Söz veri-
yorlar,yerinegetirmiyorlar. Ödülai-
madan önce filmi aiıp Türkiye'ye
gelmiştim. ama o kadar çok vorul-
dumkiarfjkpekgajrrtetmiyorum."
DEFNE GÖLGES
TURGAY FİŞEKÇİ
'Dilin Erişilmez Sıcaklığ
Yaşar Kemal'i büyük romancı yapan nedenle
başında yeni birroman dili yaratmış olması gelir. £
dil kaynağını Homeros'tan günümüze dek gelf
destan anlatıcılannda bulur.
Gelgelelim, bu gelenek Yaşar Kemal'in dilind
doğayla, tarinle ve insanogluyfa öylesine kaynaş
ki ortaya çıkan, yeryüzünde benzeri olmayan b
çağdaş roman dilidir.
Son romanı Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana (Kı
tabırt bütünü düşünüldüğünde bu adın yanıltıcı ol
duğu görülüyor. Romanın sonlannadoğru başkah
ramanın yüzyılın başlannda Doğu Anadolu'daki sa
vaşlarda başından geçenleranlatılsada aslolan kü-
çük bir Ege adasının "mübadele" ve sonrasındak1
öyküsüdür.) ele aldığı konunun ilkliği, taşıdığı ben-
zersiz hümanizma duygusunun yanı sıra dil özel-
likleriyle de özel bır önem taşıyor.
Romanın diline birkaç koldan yaklaşabiliriz:
Kişilerin Dili: Roman iki ana kahramanın (Poyraz
Musa ve Vasili Atoynatanoğlu)çevresinde dönse de
zengin bir kişilikler albümü ıçerir. Bu kişilerin (ada-
nın Rum halkı, kasabada yaşayan Türkter, giden
Rumlann yerine dışardan gelenler, "Rume/i, Kafkas,
ŞarkiAnadolu, Cenup muhacirleri" vb.) temel özel-
liği çökmüş bir imparatorluğun artığı çok farkiı et-
nik kökenlerden gelmiş olmalandır, Romanda bu ki-
şilerin konuştukları Türkçe, kendi lehçelenyledir ve
Yaşar Kemal bütün bu lehçeleri olanca sıcaklığıyla
kullanabilmektedir kahramanlannın ağzından:
"Ben ona telgraf, ben kaçtım Atina 'da." (Lena
Papazoğlu)
"Pa, pa, pa! Ha maşallah, Vardır sende zekâ-
vet" (Tepedelen Ali Paşa torunu)
"Malumunuz a, biz mağdur olmuş, gadre uğra-
mış şahtslanz. Malum derdidenınumuz, devlet bi-
zinan ekmeğe muhtaç etmiştir." (Mal Müdürü Ab-
dülvahap Bey)
"Haşa, haşa... Soylular, kim olduklannı kimseye
söylemezler ama insanlar kimin ne olduğunu de-
rakap anlıyoriar." (Üzeyir Han)
Romancının TarihAnlatan Destansı Dili: Roman-
da seçilen konu, Anadolu ve çevresinde öylesine
bir altüst oluş sürecini anlatıyor ki, zaman zaman
yazar, destancı özeHiklerini ortaya döküp, dönemin
destansı olaylannı, benzersiz ustalıklarla yazıyor:
"Dedi, çok işleroldu Istanbul şehrinde" diye baş-
layan ve yinelemelerie başkentteki saltanatın in-
sanlık dışı eylemlerinin anlatıldığı bolüm (ss. 208-
210) edebiyatımızın doruk metinlerinden biri ben-
ce.
Romanda böylesi çok etkileyicı başka bölümler
de var:
"Sen hiç SankamtşVgördün mükedi?" diye baş-
layan, Vasili'nin girdiği savaşları anlatan bölüm (ss.
111-112).
"Ben Lena Papazoğlu. Dört oğlum gitti Çanak-
kale'ye, Mustafa Kemal Paşa'nınyanına"diye baş-
layan konuşma (ss. 221-223).
"Ben de Çanakkale'yi gördüm Poyrazimu" diye
başlayan konuşma (s. 276).
"Ve Poyraz düşünüyordu ve poyraz kendi ken-
dine düşünüyordu, sen diyordu, emirim sen Alla-
huekberdağının yamaçlannda dimdik, ayakta don-
muş kalmış insan ormanını gördün mü?" (s. 249).
Doga Dili: Romanda Yaşar Kemal'in öteki yapıt-
lannda da olduğu gibi doğa bir roman kahramanıy-
mışçasına yer tutuyor. Ancak burada öteki roman-
lanndan farkiı olarak deniz ön planda. Denizın hal-
leri; gün doğmadan önceki beyazlığı, sonra üzeri-
ne şeftafi çiçekleri vurduğundaki pembeüği, fırtına-
sı, dalgası, balığı vb. Yalnız deniz değil elbet, çok
çeşitlicoğrafyalardan, oralann ırmaklanndan, ağaç-
lanndan, dağlanndan, çöllerinden de söz açıiıyor.
Doğa parçalan canlı bireylermiş gibi yaşayan gö-
rüntülerle gelip dikiliyor okurun karşısına.
Türkçe, Yaşar Kemal'in elinde öylesine ışıklı bir
oyuncak oluyor ki, sanki bambaşka, hiç duyulma-
mış, kusursuz birdil/e karşılaşmışçasına ana dilini-
ze karşı hayranlık uyanıyor içinızde.
Bu dili yine onun sözleriyle tanımlayalım: "Bu dil
öylesine sıcak, insanları öylesine birbirine kaynaş-
tıran, insanlann aralanndaki bütün duvarlan yıkan
büyülübirdildi..."
Biredebiyat yapıtından daha ne beklenir diyece-
ğim ama, roman başka alanlarda da öylesine zen-
ginlikler sunuyor kı (özellikle insan ve canlı sevgisi)
o özellikleri üzerinde de mutlaka durmak gerekiyor.
BUGÜN
• AKSANAT'ta saat 12.30 ve 18.00'de videodan
'Cç Renk Mavi' isimli film izlenebilir.
• İFSAK'ta saat 19.30'da Doga Grubu toplantısı
yer alıyor.
• ALMAN KÜLTÜR MERKEZ/'nde saat
18.30'da Ersin Pertan'ın yönettıgi "Tersine Dünya'
isimli film izlenebilir. (249 20 09)
• NÂZIM KÜLTÜREVt'nde saat 19.00'da
'Askerin Türküsü* isimli film gösteriliyor.
• MİMARLAR ODASI /STA>BLL ŞUBESİnde
saat 18.30'da Turgut Tarhanlı, Iştar B. Gözaydın, ve
Korhan Gümüş'ün katıldıgı 'Kamusal Alanda
Neden Kalite Üretilmiyor' konulu sö> leşi
yer alıyor.
K U L T Ü B I Ç İ Z İ K
K Â M İ L M A S A R A C I