Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 20 OCAK 1998 SALI
10 KULTUR
PORTAL DİKMEN GURUN
4
Ozen gösterelim birbirmıize'"Artık bu işe göniil veren insan-
lar giderekazalıyor.SevgiliNisa Se-
rezli'nin o küçücük bedeninin her
metreküpü kocaman bir yürektive
o yiirek patladı. öMü. Bir Ulvi U-
raz kocaman bir yürekti Türktiyat-
rosunda. Bugün Ulvi Uraz dendi-
ğinde genç bir thatrocu üç cümle
edemiyorsaçok acı. Bir meteor dü-
şüyor bence öyle büyükler gittiği
zaman \e gerkle çukiıriar kalıyor.
Türk thatrosu çukuriaria dolu. O
çukurlardan çıkacak gençlere biri-
leri el uzanyorsa.. o birilerine de el
uzaülsın istiyorum. Birbirimizi sa-
hiplenelim. göz göze bakalını. Ko-
nuşurken gözlerimizi kaçırmaya-
lım. Se\gisizlik ortamından sıyn-
lahm. Özen gösterelim birbirimi-
ze."
"Hadi Çaman Yeditepe Oyun-
cularT 1997'de 15. yıhnı tamam-
ladı. Çaman'la tiyatro üstüne bir
söyleşi yapıyoruz. Anılar. eleştiri-
ler. gözlemler... Neredeyse 40 yıla
yaklaşan bir tiyatro yaşamında
söyleyecek o kadar çok şeyi var ki
Çaman'ın... Söze rüyalarından
başlıyoruz. Bugün bile rüyalann-
da hep geçmiş günlerle haşır neşir
olduğunu söylüyor. "Gariptin. hiç
kendi tivatromu görmüyorum rü-
yalanmda" diyor. "YaNisavardır
karşımda. ya Altan Erbulak'Ia bir
şeyler konuşurum, ya da Haldun
Dormen"le. Geçenkrde de bir sal
üsründe Amerika'ya turneyegitrik
tüm ekip. Kimler yoktu ki o salın
üstünde... Demek ki bende çok gü-
zel yer etmiş Dormen Tiyatrosu.
Her şeyi orada öğrendim. Birekol-
dü Dormen Tiyatrosu."
19601ı yıllann başmda Kenter
Tiyatrosu ve Dormen Tiyatro-
su'nun müştereken açtıklan birsı-
navı kazanıp Yıldız Kenter. Müşfik
Kenter, Haldun Dormen.ErolKes-
Idngibi hocalarla yola koyulan Ha-
di Çaman her fırsatta eğitimin ya-
nı sıra usta-çırak ilişkisinin gerek-
liliğini de \iırguluyor. "Bugün, Al-
tan Erbulak, Nisa Serezli, Muaz-
zez Kurdoğlu. Haldun Dormen,
Erol Günaydın, Erol Keskin, Ayfer
Feray gibi sanatçılardan öğrendik-
lerimi hangi okuldan öğrenebiKr-
dim?"
- 1960'lann tiyatro yaşamını he-
pimiz anyoruz. Farklı bir dönem-
di o. Bugüne gelecek olursak: bir
özel tiyatrosahibi olarakyaşamak-
ta oiduğunuz sorunlara kısaca de-
ğüıebilir miyiz? Sorunsuz bir özel
tiyatro düşünemediğim içbi sorun-
larla girivorum söze.
HAüf ÇAMAN - Özel tiyatro-
lar artık prodüksiyon tiyatrosu ol-
maya başladı. Eskiden Dormen Ti-
yatrosu'nda 12 ay maaş alırdık. Di-
le kolay. on yıl aynı kadroda kal-
dım ben. Benden daha uzun süre
kalan meslektaşlanm da var. Ama,
bugün özel tiyatrolar bu yükün al-
tından kalkamıyorlar. Maddi ola-
naklar kısıtlı. Enflasyonun altında
eziliyoruz. Aynca bir de şöyle bir
gerçek söz konusu; her türlü zor-
luğu sineye çekerek kadro yapma-
ya çalışıyorsunuz. genç bir oyun-
cu arkadaşa rol teklif ediyorsunuz.
"Dizilerim var.. provalan dizi çe-
kimlerine göre ayarlamamız ge-
rek" diye yanıt veriyor. Ya da "15
gün önceden haber vermek koşu-
luyla bazı matineieregelemem" di-
yebiliyor!
- Dünden bugünetiyatroyabakış
açısı farklı bir yerde. Bunda pek
çok etken söz konusu. Bunlardan
biri de televizyonun önlenemez ca-
zibesi!
- Bizim zamanımızda bir tek
radyo vardı. Radyo piyesleri ilgi
çekerdi ve bunu da belli bir ekip
yapardı; bu alanda bir enflasyon
söz konusu değildi. Radyo piyes-
lerindeki oyuncular ses tonlann-
dan bilinirdi. Bizler de sadece o
Uzx\t\ desteğini ben
şöyle görüyorum.
Birtakım raflar var. Her
olayda olduğu gibi
tiyatroda da mevcut bu
raflar. İnsanlan.
topluluklan bu raflara
yerleştirmişler.
Ne bir alt rafa
çekiliyorsunuz, ne bir üst
rafa çıkabiliyorsunuz.
proszenyumun içindeki resmimiz-
le tanınmak fırsatını bulurduk. Ar-
tık insanlar ekranda gözükerek bir
gecede şöhret oluyorlar. Televiz-
yonda özel kanallann çoğalmasıy-
la akıl almaz bir düzeysizlik yaşa-
nır oldu. Hepimiz zaman zaman
bir şeyler yapıyoruz. ama bir kı-
sım tiyatro çıkışlı arkadaşlarımı-
zm yaptıklan "tiyatro'" olarak lan-
se ediliyor \ e insanlar da tiyatroya
gitmektense tele\ izyonda yapılan-
lan izliyorlar. Buniann içindetabii
ki kaliteli olanlan var, ama olma-
yanları da azımsanacak gibi değil.
Bizim bu farklılığı anlatmak gibi
bir yükümlülüğümüz olduğuna
inanıyorum. Bu tiyatrodur, bu de-
ğildir: o telev izyondur. öteki şov-
dur... Yapılan iyi şeyin alıcısı oldu-
ğuna kesinlikle inanıyorum. Onun
için "önce düzey" diyorum. O dü-
zeyi turrurmak zorundayız. Tıyat-
roculann savaşının 2000"li yıllann
başmda çok zor olacağına inanı-
yorum.
- Biraz da devlet desteği konusu-
na değinebilir miyiz?
- De\ let desteğini ben şöyle gö-
rüyorum. Birtakım raflar var. Her
olayda olduğu gibi tiyatroda da
mevcut bu raflar. İnsanlan. toplu-
luklan bu raflara yerleştirmişler.
Ne bir alt rafa çekiliyorsunuz. ne
bir üst rafa çıkabiliyorsunuz. 3. ba-
samaktaki biri 5. basamağa atlaya-
mıyor onlann gözünde. Bir kısım
sınıflar var; A'lar. B'ler. C'ler... 18
yıldır veriliyor devlet desteği ve
kaç kere yönetmelik değişti. Bü-
rokrasiyi arttıran maddelerle beze-
li bir yönetmelik. Şu sıralarda yi-
ne yönetmelik değişikliğinden söz
ediliyor.
- Artık yönetmelikler değil.. ti-
yatrolar yasasının yaşama geçiril-
mesi gerekli. Sorunlan bir yana
atıp "Yeditepe OyuncularTna gel-
mek istiyorum. Siz bir okul salo-
nunda tiyatro yapıyorsunuzve ya-
nılmıyorsam bu kapıyı ilk açan ki-
şisiniz.
- Evet, bunu ılk ben gerçekleş-
tirdim. Buranınsahibi Milli Eğitim
Bakanhğı Rüştü Uzel Kız Meslek
Lisesi. Bu gerçeği kabul ettikten
sonra taraflar arasında bir sorun
çıkması olanaksız. Biz yönetimle
çok iyi anlaşıyoruz. Sezon başın-
da karşılıklı oturup program saptı-
yoruz ve birbirimizın programına
saygılı bir sistem içinde çalışıyo-
ruz. Eksiklerimiz. altyapı sorunla-
nmız tabii ki \ar. ama bu sorunla-
n yaşamayan bir özel tiyatro gös-
terebilir misiniz bana? Hepimiz ti-
yatrodan kazandığımızı tiyatroya
yatınyoruz. Bir oyunun getirdiği-
ni iki oyun götürüyor. Buraya çok
emek verdim, ama burada çalış-
maktan da çok mutluyum.
- Biraz da bellek tazelcvelim. Bu
15yüsüresince *Yeditepe"nin han-
gi oyunlan sizde iz bırakb?
-Tabii ki hepsi. Ama "Kelebek-
ler Ozgürdür" bizim yaşamımız-
da bir dönüm noktasıdır. Edward
.\lbee'nin "YalnızlarPark]",Başar
Sabuncu'nun "Sayın Muhbir \'a-
tandaş"ı. "Durdurun Dünyayı İne-
cek \'ar". "Bir Anarşistin Kaiza So-
nucu Ölümü*'. "Matnıska", "Kü-
heylan"_ Daha pek çok oyun saya-
bilirım. Haldun Dormen, Oben
Güney. Güner Sümer. Macit Ko-
per, Kenan Işık, Şakir Gürzumar
gibi yönermenlerle çalışmak bize
çok şeyler kattı. Şimdi yine Macit
Koper'leçalışıyoruz. BirÇekoyu-
nu olan "Sen Beni SevTniyorsun"u
sahneye koyuyor. Şubat başında
perde açıyoruz, Ben değişik yönet-
menlerle çalışmayı se\iyorum.
Genç oyunculanmızın degişik ho-
calarla çalışmasını, onlardan bir
şeyler öğrenmelerini istiyorum.
- Başanlı bir tiyatro sezonu dile-
ğiyle..
İDOB'un Gündoğarken yapıtında konuk olarak dans eden Uğur Seyrek, sahne gerisindeki acılan resmediyor
Söylenemeyenlerîn sessiz düi
• "Mesleğimi Türkiye'de
japarken daha çok zevk
aldığım bir gerçek. Gençlerdeki
kıvılcımı ve değişiklik isteğini
gördüm. Sahne gerisinde bir
dansçının yaşadığı yaşantılar da
beni çok etkiliyor. Resim de
benim için bir'ifade şekli.
Söyleyemediğim şeyleri sessiz
bir dille anlatıyorum. Bundan
sonra bir iki sene daha dans
edip. koreograflık yapmak
istiyorum. Bu yüzden de bir an
önce yararlı olmak istiyorum.
Fazla yoğun bir tempoyu artık
vücudum kaldırmıyor."
ÖZLEM GÜLŞEN
Istanbul Devlet Opera \e Balesi'nde
sahnelenen 'Gün Doğarken' başlıklı. üç
tek perdelik modern balede Geyvan
McMillen'ın koreografisini yaptığı 'Ara
Danslar Ara Nağmeler' adlı gösteride. on
yedi \ıldır Almanya'da Stuttgart Bale
Topluluğu ile dans eden Uğur Seyrek de
konuk bale sanatçısı olarak rol aliyor. Ül-
kemizde bulunan sanatçıyla bale ve gele-
cekteki planlan üzerine söyleştik.
- Bir balette ya da balerinde bulunma-
sı gereken temel özellikler neler?
UĞUR SEYREK- En önemli özellik
kabiliyet. ondan sonra da çalışma. Bu iki
özellik birbirinı tamamlayan en önemli
etmenler. Bazen çok kabıliyetli olur. An-
cak disiplme alışık olmadığı için kısa sü-
re de performansını kaybedebilir. Çok ça-
lışkan olup yeteneği de olmayabilir. O
yüzden hem kabiliyetinin olması hem de
çok çalışkan olması gerekiyor.
-18 yıldır yurtdışında çalışan bir Türk
sanatçısı olarak ülkemizdeki gelişmelerle
sizin çalıştığımz ortam arasında bir kar-
şılaştırma yapar mısınız?
- Ikısinin arasında bir şey söylemek çok
zor. Çünkü çok farklı. Eğitim açısından
17 yıldır yurtdışında yaşayan Uğur Seyrek çalışmalannı Türkiye'de sürdürmek istiyor. (Fotoğraf: KADER TUĞL A)
çok büyük farklılıklar yok. Ancak sistem
açısından uygulanan yöntemler oldukça
değişik. Örneğin Türkiye"de kadrolu olu-
yorsunuz. Dans etseniz de etmeseniz de
65 yaşına dek, emekli olana kadar para-
nızı alıyorsunuz. Dansçılann hiçbir suçu
yok. Tamamen altyapı ve sistemin teme-
linden kaynaklanan bir sorun. Bu sistem
değişmediği sürece genç dansçılar her za-
man yavaş yavaş ortaya çıkacak. Dışan-
dan ücretli olarak gelip çalışan çok insan
var. Kadrolulardan çok kadrosuzlara iş
düşüyor. Aslında çok yoğun bir tempo
var. Ancak düzensiz bir sistemde hiçbir
şey yerli yerine oturmuyor. Özel ve yeni
bir sistem oluşturularak yaşlanan insan-
lann yerlerini genç dansçılann doldur-
ması gerekiyor. Okullardaeğitimin iyi ol-
masına rağmen okul sonrasında yaşanan
sorunlar sonucunda dansçılar zor durum-
da kalıyor.
- Türkiye'de bale yapmaya sıcak bakı-
yor musunuz?
- Mesleğimi Türkiye'de yaparken daha
çok zevk aldığım bir gerçek. Ankara'da
genç dansçılarla çalıştım ve bu bana çok
büyük haz verdi. Onlardaki knılcımı \e
isteği görüyorum. içlerinde "değişiklik is-
teği' var. Değişikliklenn çoğalmasını ben
de istiyorum. Çok az temsil yapılması da
önemli bir sorun. Temsil sayısının arttın-
larak hiç boş durulmaması gerekiyor.
Dansçının hayatı sabahtan akşama kadar
çalışmaktır.
- Dansın yanı sıra resimle de ilgileniyor-
sunuz. Ancakyapıtlannızda da y ine dans-
tan kopamadığınız gözeçarpıyor. Dansçı-
nın çektiği acılar, yaşadığı sıkıntılar_.
- Salt sahne üzerindeki güzellıkleri gör-
mek yeterli değil. Sahne gerisinde bir
dansçının yaşadığı 'yaşantılar' da beni
çok etkiliyor. Resim de benim için bir ifa-
de şekli. Söyleyemediğim şeyleri
bir dille' anlatıyorum. Örneğin \apmak
zorunda olduğun bir sürü temsil var. *lç
mekanizmanı' buna göre hazırlamak du-
rumundasın. Temsil sırasında bir aksilik
olursa. ya da temsil sonrasında diye dü-
şünüyorsun. Seyirci gelip temsili seyre-
diyor. 'Ne kadar güzel' ya da 'Ne kadar
kötü' deyip gidiyor. Oy sa dansçı çoğu za-
man acısıy la baş başa kalıyor. Ya buz ma-
sajı yapıyor, ya kremler sürüyor ya da
doktora koşturuyor. Bu yüzden de özel-
likle okul sonrasında dansçılann kendisi-
ne çok iyi bakması gerekiyor. Devamlı
çalışması. hiç durmaması gerekiyor.
- Siz günde kaç saat çahşıyorsunuz?
- Önemli olan çok saat çalışmak değil:
sistemli çalışmaktır. Bu da en az bir bu-
çuk saat demek. Resimlerin temeli de bu-
rada yatıyor. Yaşadığımız acılan da ifade
etmem gerektiğini düşünüyorum. Resim
çalışmalanmaciddi olarak Berlin'de 1985
yılında başladım. Yaptıklanmın beğenil-
mesi beni çok memnun etti. Ancak beğe-
nilmeseydi de benim için bir şey değiş-
meyecekti. Çünkü onlan saltkendim için
yapıyorum.
- Türkiye'ye yöneük bundan sonraki
tasanlannız neler?
- Türkiye'ye yönelik çok düşüncem
*ar. Uzun yıllar yurtdışmda edindiğim
tecrübeleri buradaki gençlere aktarmak
istiyorum. Bu gelişimde çok uyumlu bir
birlikteliğimiz olduğunu gördüm. Builiş-
kiyi devam ettirmenin iyi sonuçlar vere-
ceğini düşünüyorum. 18 yıl, dünyanın
pek çok yerinde çok değişik ısimlerle ça-
lıştım. Avrupa'da bir eksiklik var. O da:
genelde klasik bale yaptıklan için tüm
vücutlarını çalıştırmamaları. Bütün bu
eksiklikleri bilerek yola çıkıp Türk bale-
sine yeni bir solukgetıreceğimıziumuyo-
rum.
- -\KM'de sergilediğiniz 'Gün Doğar-
ken' adlı yapıt için neler düşünüyorsu-
nuz?
- Ortaya çok güzel bir balenin çıktığı-
nı düşünüyorum. Gman Hanım'ın kore-
ografisini çok beğendım. Araştırmacı ya-
nının olması en önemli özelliklerinden
bir tanesi. Bizim mesleğimizde devamlı
araştırmak ve olayları takip etmek gere-
kiyor. Yeni hareketler bulmak zaman is-
tıyor. Bundan sonrası için düşüncem bir
iki sene daha dans edip. eğıtmenlik yap-
mak. Bunun gerekli olduğuna inanıyo-
rum. Uzun seneler bu mesleği yapan bi-
rısi olarak nerede sorun olduğunu, neyin
ne zaman yapılması gerektiğini görebıli-
yorum. Bu yüzden de bir an önce yararlı
olmak istiyorum. Bir iki sene sonrası için
düşüncemde. mesleğime koreograf ola-
rak devam etmek, ara sıra da özel temsil-
lere katılmak var. Fazla yoğun bir tempo-
yu artık vücudum kaldırmıyor. Şu sıralar
büyük boyutlarda tahta heykeller yapıyo-
rum. Bu da çok hoşuma gidiyor. Stutt-
gart'ta ve Fransa'da bir atölyem var. Bu
yöndeki çalışmalarıma da devam edece-
ğim.
YAZI ODASI
SELİM İLERİ
Abdülhak Hâmid'le Günler
Ahmet Hamdi Tanpınar erişilmez eseri XIX.
Asır Türk Edebiyatı Tarihi'nde Abdülhak Hâmid'i
büyük bir 'yenilikçi' sayar. Bu geniş araştırmayı
sonraları, epey sonraları okuyacaktım.
Bizim kuşak için 'ulu şair' ününü çoktan yitir-
mişti. Büyüklerimizin zaman zaman Makber'den
dizeleri ezbere okumaları hiçbir anlam taşımazdı.
Dahası, dilin oyuncaklı haline biraz da gülüp ge-
çerdik.
Hâmid'in dilini anlamadığımızdan eserini de
okumayı galiba düşünmemiştik.
Lise son sınıfta Finten karşımıza çıktı. Sayfalar
boyu seçme parçalarla. ders kitabımızda, Finten
tanıtılmak isteniyordu. Öğretmenımiz Rauf Mut-
luay bu bölümü işlerken Hâmid'in tiyatrosunu he-
men hiç önemsemiyor, bu tiyatroyu hayli çağdışı
buluyordu. Finten'in bugün artık asla sahnelene-
meyeceği kanısındaydı.
Miss Cross'un deniz yolculuğuna epey güldü-
ğümü hatırlanm. Bununla birlikte, Ahmet Muhip
Dıranas ın Finten sadeleştirmesini okuduğumda
çok şaşıracaktım. Oyun bazı özellikleriyle, yıpran-
mak şöyle dursun, aşılmamış gibiydi.
Miss Cross'la Hintli Davalaciro nun cinsel tut-
kularında Abdülhak Hâmid bir yandan da 'sınıfsal'
tahlile girişmiş sayılabilir. Cinselhk burada üst ve
alt sınıfın karmaşık ilişkisıne dönüşmüştür.
Finten'de -bence- öyle sayfalar var ki, bugünün
insanına ruh çözümlemesı açısından, toplumsal
ilişkilerin birey üzerindeki derin etkısi açısından u-
fuk açacaktır.
Tanpınar Garam'dan yola çıkarak diyor ki:
"Kitabın sonlanna doğru tesadüfeden tımarha-
ne sahnesi ise tek başına üzehnde durulması ge-
rek parçalarındandır. Bu sahnede Hâmid delilerin
ağzından devrin birçok büyük içtimai meseleleriy-
le meşgul olur.
Aylıklann çıkmaması, hazinede suiistimal, med-
reseleri tenkit, Yıldız'dan memleketi idare eden
Abdülhamrt 'inşahsı, etrafındaki dalkavuklar, Kıb-
ns meselesi, mabeyinciler, Mahmut Nedim Pa-
şa 'nın Rusya 'dan aldığı iddia edilen para, Namık
Kemal 'in efkâr-ı umumiyeyi ikaz için beyhude ye-
re sarfettiği gayret, dost kayırma iptilâsı, hülâsa
devrinde uyanık bir adamın görüp beğenmeyece-
ği şeylerin hepsini bu deliler âleminde ve onlann
ağzından dinleriz."
Garam bir şiir kitabı: "Ilk yazılışından 46 yıl son-
ra neşredilen romantik poem." Gecikerek edebi-
yatımıza katılmış olan bu eseri dilınin göçüp git-
mişliği sebebiyle okuyabilmek neredeyse ımkân-
sız bugün. Beri yandan Tanpınarın saptayımı ese-
rin günümüz Türkiyesi'ne de yankıyıp durmuşlu-
ğunu açık seçik belgeliyor.
Tanımadığımız. bilmediğimiz, sanatımıza getir-
diği yenilikleri ancak yorumlayıcı yazılardan kav-
ramaya çalıştığımız Abdülhak Hâmid'in mektup-
larını ve anılarını okuyorum şu sıralar.
Dergâh Yayınları'nın okurun ilgisine sunduğu ki-,
taplan, herzamanki dinmek bılmezemeğiyle Prof.
Dr. Inci Enginün hazırlamış. Mektuplara da. ant-
lara da bilgilendirici, aydınlatıcı önsözler yazmış İn^
ci Enginün. Abdülhak Hâmid'in Hatıraları kitabı-
nın önsözünden şu bölümü özellikle alıntıhyorum:
"Bu eserin önemli olduğuna inanıyorum ve bir-
çok araştırıcı kadar hatıra okuyucusunu da cez-
bedeceğini sanıyorum. Fakat Hâmid'in dili buna
imkân verirmı? Hatıraları geniş kitleye ulaştırmak
için bunların sadeleştırilmesı gerekir. Hâmid'in bu
hacimli eserini sadeleştirmenin güçlüğü açıktır.
Bu metne kolayca ulaşabilmek pek mümkün de-
ğildir. Bilhassa Vakit gazetesindekı bölümü, bu
gazetenin kütüphanelerımizdekı nüshalarının az-
lığı ve yıpranmışlığı dolayısıyla yazma eserler gibi
nadir sayılabilir. Onun için ben Hâmid'in hatırala-
nnı önce bir belge nitelığınde yayımlamayı daha
uygun gördüm."
Bu, "yeryer Hâmid'in kelıme oyunlarıyla ağırla-
şan" anıları her şeye rağmen soluk soluğa okuyo-
rum. Içinden çıkamadığım bölümler için, hele söz-
lük de çare olamıyorsa, yerınmemek elde değil.
Yetişme, gençlik yıllarımda sarakaya almaya kal-
kıştığımız Abdülhak Hâmid'in kudretlı anlatımı. bel-
lek gücü, tasvir başarısı -ve mektuplarmdakı o 'çe-
kiştirme' edası-, itiraf edeyim, denn haz verdi.
Kültür Bakanhğı Yayınları'nda en ufak bir yetkim
olabilseydi, anıların sadeleştırilmesı emeğini Prof.
Dr. Inci Enginün'den bir an önce rica ederdim...
Takvimde İz Bırakan:
"Ancak nefes darlığı tekrar gelmiş ve işte o za-
man refika-ı bfbahtım 'Eğer bu hal geçmezse ben
yirmi dört saatten ziyade yaşayamam.' demiş ve
biraz sonra 'Yann siz de kurtulur ve artık bahtiyar
olursunuz' sözünü ilâve etmışti. Bu sesı hâlâ duy-
maktayım. Otuz sekiz senelik bir sestır." Abdül-
hak Hâmid'in Hatıralan'ndan, Dergâh Yayınları,
1994.
Ted Hughes, Sylvia Plath'ın intihan üzerine 88 şiir yayımladı
30 yıllık sessizlilv bozuldu
Hughes'ın şiirieri yüzyılın en trajik aşkını anlanyor.
Kültür Servisi - Eski kansı
SyKia Plath'ın intihar etmesinin
ardmdan otuz yıl boyunca sürek-
li eleştirilen ve tepki toplayan
Ted Hughes. yaşadıklannı anla-
tan aşk şiirleri yayımlayarak ses-
sizliğini bozdu. Birthday Letters
başlığı altında 88 şiiri bir araya
getide aralıklı dönemlerde yazdı-
ğı şiirlerde Plath ile ilk tanıştık-
lan andan intihann sonrasına
uzanan dönemlerdeki duygulan-
nı anlatıyor. Şiirler. yüzyılın en
trajik edebi aşkının tarihi olarak
değerlendiriliyor.
Terk edilen kadın sembolü
Sylvia Plath, 1963 yılında
Hughes'ın kendisini ve iki ço-
cuğunu başka bir kadın için terk
etmesinin ardından başını birga-
zocagmın içine sokarak intihar
etmişti.
30 yaşında dünyadan aynlan
Plath. savaş sonrası dönemin en
çok okunan kadın şairiydi. Ölü-
münün ardından da feministlerin
'ihanete uğrayan kadın' sembolü
haline geldi.
1984yılıda'PoetLaurette' se-
çilerek Ingiltere'nin en büyük
edebiyat ödülünü kazanan ve sa-
rayın resmi şain seçilen Hughes
ise Plath'ın ölümünün ardından
terk etmenin. kabalığın sembolü
olarak görülmüştü. Şaire y önelik
düşmanlık bir başka se\ gilisi As-
sia VVevüTin de intihar etmesinin
ardından artmıştı.
Şair Andrew Motion ise 29 O-
cak'tayayımlanacakşiirlerleilgi-
li olarak yaptığı yorumda. bugü-
ne kadar Hughes'ın ne kadar ka-
tı yürekli bir adam olduğunu dü-
şünenler. şiirleri okuy unca ona ne
kadar haksızlık ettiklerini göre-
ceklerdedi.
Motion. aynca şiirleri Robert
Bnmning'in EUzabeth Barrett
için kaleme aldığı şiirlere benze-
terek kitabı Hughes'ın en başan-
lı yapıtı olarak değerlendirdi. The
Times'da yapılan açıklamada ise
bugüne kadar herkesin Sylvia
Plath'ın acısını tanıdığı şiirlerin
yayımlanmasının ardından Hug-
hes'ın acısına da tanık olacaklan
belirtildi.
İki cilltte Sabahattin
Ali'nin 'Bütün Öyküleri'
Kültür Servisi - Türk
edebiyatının önemli isim-
lerinden ve büyük ustala-
nndan biri olan Sabahat-
tin Ali'nin 'Bütün Eserle-
ri" farklı biranlayışvedü-
zenle yeniden Yapı Kredi
Yayınları tarafından ya-
yımlanıyor.
Sabahattin Ali'nin'Bü-
tün Öyküleri' iki ciltten
oluşuyor. Ilk ciltte. 'De-
ğirmen' (ilk basımı
1935). 'Kağnı'(ilk bası-
mı 1936) ve 'Ses' (ilk ba-
sımı 1937) adlı yapıtlan
yeralıyor. İkinci ciltte ise
"Yeni Dünya' (1943) ve
'SırçaKöşk'(1947) adlı
yapıtlarının yanı sıra
Ali'nin 1936 yılında Var-
lık dergisinde tefnka edi-
len 'Esirler' adlı oyunu
da bulunuyor. 'Bütün
Öyküleri'. Türk öykücü-
lüğünde önemli bir yeri
olan Sabahattin Ali'nin
"öykücü" kımliğinindaha
iyi anlaşılmasını sağladı-
ğı gibi. onun öykücülük-
te 1929'dan 1945'e dek
izlediği çizginin saptan-
masına da yardımcı olu-
yor.
Öykülerinde zaman za-
man masalsı. destansı bir
biçimde. tanımlamakta
güçlük çekilen kimi duy-
gulan ustalıkla anlatan
Sabahattin Ali. insanın
zavallılığını ve gücünü de
çok iyi yansıtıyor. Top-
lumcu gerçekçi öykücü-
lüğü benimseyen yazann
öykülerinde Anadolu in-
sanı başkişi. Bir yandan
çürümeye yüz tutmuş tö-
releri, kasaba yaşamının
yoz özelliklerini dile geti-
rirken. bir yandan da ka-
lıcı güzelliklere. güzel ya-
nnlara ve güvenli bir top-
luma ışık tutuyor. Ali. ka-
ramsar tablolan yansıtır-
ken bile umut ışığını satır
aralarına sızdırmayı da
unutmuyor.
Apjmandnia'nın karikatür sergisi
I Kültür Servisi - Iranlı karikatürcü Bahuın
Arjmandnia'nın karikatür sergisi Kankatürcüler
Derneği'nin \erebatan Sarnıcı Çıkışf ndaki sanat
galerisinde açıldı. 1965 \ ılında Tahran'da dojan
Arjmandnia. üniversitede grafik \e resim tşıtimı
gördü. Iran'da yayımlanan Ka\han Carıt\.ture \e
Tanzeparsi mizah dergilerınde çızdi \ e bir telc\ ızvon
kanalmda grafikerlik y aptı. Çeşitli uluslararası
yanşmalara ve sergilere katılan sanatçının Istanbul'da
çizdiği 40 renkli karikatürden olıışan sergisi 11 Şubat
tarihine dek görülebilir.
Notre Dame de Sion'da sergi
• Kültür Servisi - Notre Dame de Sion Fransız
Lısesi'nin 142. yıl kutlamalan kapsamında 17 Sion'lu
sanatçının katılımı ile karma sergi düzenleni\or. 25
Ocak Pazargünü saat 14.00'te Fransız konsolosu M.
Eric Lebedel'in açılışını şapacağı sergive 3 seramik
sanatçısı. 1 heykeltraş. 13 ressam katılıyor. Sergiye
katılan sanatçılar şöyle: Füreya Koral. Binay Kaya.
Mehveş Demiren. Şirley Biçeçi. Emine Sılan. Sara
Hatem. Esti Saul. Nelly Gavriyeloğlu. Fılız Karsan,
Nazlı Tayman. Verda Habıb. Inci Bengıserp. Semra
Türel, Füsun Eskiyerli. Şeyla Teh i, Ale\ Suçsuz \e
Suna Kabaağaçlı.
Renoir'ın bir tablosu satıldı
• Kültür Servisi - Japon kâğıt şırketi Daishowa Paper
Manufacturing Co. ekonomik sıkıntı \ üzünden
Renoir'ın "Le Moulin de la Galette' isımli tablosunu
satmak zorunda kaldı. Tablo. kiınlığı açıklanmayan biri
tarafından 50 milyon dolara alındı. Tabloyu. 1990
yılında şirketin başkanı Ryoei Saıto 78.1 milyon dolara
satın almıştı.