Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 18OCAK1998PAZAR
12 KULTUR
Kumpanya, yeni oyunuyla ütopyanın totaliter yönünü kısıp hayalci yönünü yukan çekiyor
Başka dünyaları düşleme özgiirliiğü
FECtRALPTEKtN
Kumpanya. cuma akşamı
'Vınnlamanm Binbir Yohı' adlı
yeni oyunuyla sezonu açtı. Ke-
rem Kurdoğlu'nun yazıp yönet-
tiği ve Mehmet Nemutiu'nun
müziklerini hazırladığı oyun, ti-
yatroda yeni tatlar arayanlara
benzersiz bir firsat sunuyor.
'Vınnlamanın Binbir Yolu', izle-
yicinin düş gücünü zorlayan
renklerin sırtladığı bir serüvene
çağınyorbizi. Kurdoğlu'nun us-
talıklı metni. Nemutlu'nun ade-
ta metnin 'kdcalları' arasına iş-
leyen müziğiyle, 12 başanlı
oyuncu şaşırtıcı bir performans
sergiliyor oyunda.
'Yinnlamanın Binbir Yohı' iki
yılı aşan bir çalışmanın ürünü.
Hiçbir zaman gerçekleştirileme-
yecek dünyalan düşleyerek ya-
şamanın, ınsan onuruna yaraşır
tek varoluş biçimi olduğu nokta-
sında son bulan bir önceki oyun-
lan •Haritadan Naklen Yayın'ın
ardından 'ütopya' kavTamını kur-
calamaya başlıyor Kumpanya.
Ancak tüm literatûrû taradıktan
sonra karşı karşıya kalınan, to-
taliter' bir tasanmın hâkimiyeti
altındakı ütopya düşüncesi,
Kumpanya'yı kendi ütopyasıru
yaratmaya sürüklüyor ve böyle-
ce 'herkes için tek bir mükemmd
toplum' sunma iddiasını kırma-
ya çalışan 4
\ ınnlamanın Binbir
Yohı' çıkıyor ortaya.
Kurdoğlu oyunun var oluş öy-
kûsûnü şöyle özetliyor: "Hari-
tadan Nakİen Yayın'ın ardından,
15-20 yıhn çıkışsızhk, moral dü-
şüş ve ekonomizme teslim olmuş
dünyasında, artık ütopyalann
sosyal bir güç oluşturmasının
miinıkün olmadığını görebildiği-
miz bir noktay a gelmiştik. Başka
dünyalaruı olabiliriiğine khksel
inancın kalmamış olduğunun
farkındaydık. Bu noktada 'Ger-
çekten başka türlü bir dünya
miinıkün müydü' sorusuyla da
kıran kırana ama dürüstçe he-
saplaşacağımız, sahte umutlar
vermeyeceğimiz fitopyalan tek-
rar haürlatmak istedik. Bu oyu-
nu herkes için bir tek en iyi top-
lum düzeni büdirmek degiL baş-
ka türlü bir dünya ha> allerini ço-
ğahmak esası üzerine kurduk.".
'Vuınlamanın Binbir Yolu'. 56
Kerem Kurdoğlu. oyunu yazdı ve yönettL
lerem Kurdoğlu,
'Vınnlamanın Binbir Yolu'nu
hikâyelerin, sahnelerin çokluğu,
zamansal sıçramalar ve görsel
çoğulluk üzerine kurduklannı
belirtiyor: 'Kurgusuyla da,
estetik yapısıyla da mantıklı
olanı, sıralı olanı, birbirinin
ardından geleni mümkün
olduğunca kırmaya, bugün bizi
kısıtlayan neden-sonuç
ilişkilerinden bağımsızlaşmaya
çalıştık.'
adet 'uçuşan' sahneyi birbirine
bağlayan dört 'akıldışı' öyküden
oluşuyor. Bu kez gerçekten de ti-
yatronun çizgisel kurgu anlayışı-
nı kırmayı başaran Kurdoğlu'na
göre, oyunun en ütopik yanı;
kurgusu ve dramaturgide kulla-
mlandan çok farklı zaman anla-
yışı: "Bugününalgıkanallanda-
ğümış, iist üste binmiş seyircisi-
nin karştsına, imgekri paralel bir
zenginlik içinde akıtabüdiğimiz
bir kurguyla çıkmak istedik, ta-
bii öykü anlatmayı da eMen bı-
rakmadan. Kurgusuyla da, este-
tik yapısıyla da mannkh olanı, sı-
ralı olanı, birbirinin ardından ge-
leni mümkün olduğunca kırma-
ya, bugün bizi kısıtlayan neden-
sonuç ilişkilerinden bağunsızlaş-
maya çahşük. Bu kurgu, başka
dünyalar tahayyüllerini çoğalt-
mak düşüncesiyle de örtüştü."
Kongre platformunda
Oyunu oluşturan ve ütopya
kavramına farklı bakış açılan ge-
tiren öykülerin buluşup ortak
'uçuş noktası'na ulaştığı yer ise
bir kongre platformu. Ozel zevk
emekçileri, yani 'Orospular
Kongresi' "Öyle bir dünya isti-
yorum ki hiç kimse istemedigi bi-
riyle sevişmek zorunda kalma-
sm._" diyerek kendi ütopyalany-
la katılıyorlar onlar da 'başka
dünyalar hayal etmek' üzerine
kurulu bu oyuna. Temel varoluş
biçimi kendi yaratıcılığını kira-
lamak olan günümüz ınsanının
gerçeğinin de, toplumun o çok
aşağıladığı orospuluk müessese-
, sjAtkn farkı olmadığını anlatan
bu kongreye sonunda Papa bile
katılmak istiyor.
Ütopya kavramını, hızla git-
mek düşüncesiyle özdeşleştiren
Kurdoğlu, 'Vınnlamanın Binbir
Yohı' olduğundan söz edilirken,
'bu tophım dışmdald olasıiıklarm
çoğaralmasT mantığının oyunda
belirleyici olduğunu anlatıyor.
•'Hikâyelerin çokluğu, sahnele-
rin çokluğu, zamansal sıçrama-
lar ve görsel çoğulluk üzerine
kurduk bu oyunu. Zaten asıl
amacınuz, ütopyanın totaliteryö-
nünü kısıp hayalci yanını yukan
çekmektL"
Oyuııda 12 ki$i rol ahyor. (Fotoğraflar: UGUR DEMlR)
Mehmet Nemutiu oyunun müziklerini yapü.
Öte yandan çok güçlü bir mü-
zikal yapısı ve ses kurgusu var
oyunun. Her replik, her sahne,
her aksesuvar teması bir ses de-
ğeri olarak hesaplanmış. 'Vuın-
lamanın Binbir Yohı'nda hiçbir
çalgı kullanılmıyor, tek çalgı in-
san sesi.
Müzikleri Mehmet
Nemutiu'nun
Oyunun müziklerini hazırla-
yan Mehmet Nemutiu ise şöyle
anlatıyor yaptıklan çahşmayı:
"Bu oyunda müzik, 'tırnak için-
de' bir müzik. Metinle ve oyun-
cunun edimleriyle iç içe. Müzik,
kendisini tonlayan sesler, hare-
ketler ve sözcüklerle oyun içinde
aolam kazamyor, oyunu bütünlü-
yor. Bu noktada da yaptığmı şe-
yin oyunculann yaptığından pek
farklı olmadığı söylenebilir. Ben
de bana gelen metni yorumlama
süreci içine sokuyor ve buradan
bir söz çıkanyorum. Yalnız bu sö-
zün müzikal yönü üzerinde daha
fazla dflşünüyorum tabü."
Burada Kurdoğlu da Nemutiu
ile birlikte geçirdiği çalışma ve
yaran sürecinde aldığı keyfı di-
le getiriyor: "Türlü anlamlan,
değerleri ve öğeleri var tiyatro-
nun. Bütün bu öğelerin birbirini
etkileyebilecek güçte olması ge-
reldyor. Ben de bu oyunda niha-
yet rejisörlük alanma tecavüz e-
den bir besteci buldum, kurduğu
müziğin mizanseninin nasıl ol-
ması gerektiğini oyunculara an-
latan bir bestecL."
Kurdoğlu, 'Vınnlamanın Bin-
bir Yolu' ile izleyiciyi ütopyala-
nn gerçekleştiriîebilirliğine
inandırmaktan çok, başka dün-
yalan hayal etmenin keyfıni ya-
şamaya çağınyor: "tknaedkiol-
maya çahşöğınız zaman sonuç
inandıncı ohnuyor. Ütopyalann
işlevi, günümüz dünyasının geh-
şim ve dönüşüm süredne insan-
cıl değerlerin de kablabilmesini
sağbmak. Yaşanılandan bağun-
sızlaşabihnenin en gerçekci yohı
bu."
Son derece önemli felsefi tar-
tışmalan sudan sözlermiş gibi
yazıya dökmeyi, bu tarbşmalan
farklı düşüncelere sahip kişiler
arasındaki çatışmalar yoluyla
harekete dönüştürmeyi sevdiği-
ni dile getiren Kurdoğlu, sonun-
da ağustosböceği ile kanncanın
tarihi hesaplaşmasıyla karşı kar-
şıya bırakıyor seyirciyi. La Fon-
tame'in yazdıklan ile haksızlığa
uğradığım düşünen ağustosbö-
ceği, kendini aklamak üzere ka-
nncayı son bir hesaplaşmaya ik-
na ediyor. "Bu da yaşamm değe-
rine ilişldn en temel sonınu, do-
layısıyla da ütopyayı fazlasryla U-
gilendiren 'oyun ve görev' çanş-
ımam metne taşnnamı «ıgbntı.
Zevk içinyaşamak vetophım adı-
na yapdması gerekenler için ya-
şamak tarnşmasL, ütopyalann en
önemli probknıatiklerinden bi-
ri. Çoğunda düşülen hata ise ide-
altophım düzeninde sonımhıluk
paylaşunının temel sorun hahne
gehnesi."
Literatürde yer alan ve çoğun-
lukla görevin yüceltilip oyunun
aşağılandıği tüm ütopyalan, ye-
ni bir tartışma düzlemine taşıya-
bilecek bu hesaplaşma ve oyun-
culann ses ve beden işlevlerini
doruğa taşımalanyla sona yakla-
şıyor 'Vınnlamanın Binbir Yo-
hı'. Eğer gerçekten öyle bir dün-
ya yoksa, "Bu yol ne yohı Niya-
a " sorusuyla irkiliyor izleyici.
Sonra erdemli, bilgili, iyi insan-
lar üretmeyi hedefleyen uygar
dünyada '10 Idlometre yançap
dahilinde kazık atmadığımız
kimse kahnadığı' anımsatıhyor
aniden. 'Özel Zevk Emekçileri
Kongresi'nin yaşadığımız dünya
olduğunu düşünüyoruz ama li-
teratürün belki de bu en yüreğe
dokunan ütopyasında hiç bek-
lenmedik bir anda kulağımıza
gelen "Senisevryorum"la, başka
dünyalar düşlemeye koyuluyo-
ruzyine.
48. Uluslararası Bertln Rlm Festtval
Fümde, boksörü Daniel Day Levvis oynuyor.
Jim Sheridan'ın
TheBoxer'ı
ile başlayacak
GÜNERYÜREKLtK
BERLİN - Önümüzde-
ki 11 Şubat günü başlaya-
cak bu yılki Uluslararası
Berlin Film Festivali'nin
açılışı, Irlandalı yönetmen
Jim Sheridan'ın "The Bo-
xer" adlı filmi ile yapıla-
cak. Sheridan, daha önce,
1994 yıhnda "Babam
tçin" adlı filmiyle katıl-
dığı Berlin Festivali'nde
(Berlinale) en büyük ödül
olan ve bir tek f ilme veri-
len AFtın Ayı ödülünü ka-
zanmıştı.
Sheridan'ın son filmi
olan "The Boxer"da da
başrolü Oscar ödüllü Da-
niel Day-Lewis oynuyor
ve sanatçının bu Irlandalı
yönetmenle çevirdiği
üçüncü filmi. Başrolleri
Daniel Day-Lewis ile bir-
likte "Dalgalan Aşmak"
ile 1996 yılı Avrupa Film
Ödülü'nü kazanan Emily
VVatson oynuyor.
Jim Sheridan, "Babam
lçin"de olduğu gibi "The
Boxer"da da Irlanda'daki
iç savaşı konu ediniyor ve
Belfast'taki kin, nefret ve
şiddet yüklü güncel yaşa-
raa ait bir öykü anlatıyor.
IRA'nın eski militanlann-
dan olan Danny 14 yıl ha-
pis yattıktan sonra serbest
bırakılır ve Belfast'a geri
döner. Belfast'a döndük-
ten sonra iç hesaplaşmala-
ra giren Danny, bu arada
IRA'nın çok sıkı disiplini
ile karşı karşıya kalır. Bir
yanda IRA'nın katı çizgi-
si ve savaş. öte yanda ba-
nş için yapılan uğraşlar
olmak üzere iki cephe ara-
sında kalan Danny, kendi-
ni boksa vererek sorunlar-
dan uzaklaşmaya çalışır.
Çevirdiği hemen her
filmle dikkatleri üzerine
çeken ve başanlı bir yö-
netmen olduğunu kanıtla-
yan Jim Sheridan'ın, usta
oyuncusu Daniel Day-Le-
wis ile birlikte çevirdiği
"TheBoxer"ı daha şimdi-
den bu yılki Berlinale'nin
yanşma (Wettbewerb) bö-
lümünün iddialı filmleri
arasında gösteriliyor.
Yanşmanın yanı sıra
Panorama, Uluslararası
Genç Filmler Forumu, Ye-
ni Alman Filmleri, Çocuk
Filmleri Şenliği ve Ret-
rospektif gibi bölümlere
yine 600 kadar filmin ka-
tılması bekleniyor. Bu yıl
48. kez düzenlenen Ulus-
lararası Berlin Film Festi-
vali 11 -22 şubat tarihleri
arasında gerçekleşecek.
Ailegeleneğinisürdüren genç müzisyenler 90'ların Woodstock'una hazırlanıyor
Kimibaşanlı kimi degölgesindeKültür Servisi- Isimleri tanıdık,
yüzleri değil... Efsanevi müzik
şenliği VVoodstock Festivali'nin
30. yıldönümünün yaklaştığı şu
günlerde. bu festivalde sahneye
çıkan ve bugün orta yaşlannı sü-
ren birçok müzisyenin çocuklan
aile geleneğini sürdürüyor. Bazı-
lan, gelecek yıl ağustos ayında
gerçekleştirilecek 90'lann Wo-
odstock'unda sahneye çıkacak.
Ailedeki müzik geleneğini sür-
dürenler son yıllarda epey çoğal-
dı ama, başanlı olmak için yete-
nekli bir müzısyen babanın çocu-
ğu olmak yetmiyorelbette: Şu sı-
ralar Amerika'da Wallflowers ad-
lı topluluğuyla birlikte babası Bob
Dytan'dan daha çok albüm satan
Jakob Dylan'a karşm. babası
John Lennon'ın gölgesinden bir
türlü kurtulamayan ve müzik dün-
yasında umduğunu bulamayan
JuKan Lennon gibiler çoğunlukta.
Tarihin kendi kendini yineledi-
ği üzücü olaylar da yaşanıyor mü-
zik dünyasında: 196O'lı yıllarda
adını duyuran Tim Buckley'rlin
oğlu JeffBuckley, geçen yıl baba-
sı gibi genç yaşında yaşama veda
etmişti.
1998 yıhnda oğullannın müzi-
kal başanlannı görmeyi dileyen
müzisyen babalar arasında, Rol-
ling Stones'tan RonnkWbod,Rk-
hard Thompson ve Crosby, Stills
efsanevi müzik
şenliği
Woodstock'un
gelecek yıl
kutlanacak
30.yıldönümünde
bugün orta
yaşlannı sürdüren
birçok
müzisyenin
çocuklanndan
bazılan sahneye
çıkacak.
and Nash topluluğundan Steven
Stills bulunuyor. Ancak şöhret
kuyruğunda bu gençleri şimdiden
geride bırakan ve müzik eleştir-
menlerinin yeni çıkan albümünü
babası Leonard Cohen'in başan-
lı "Songs of Leonard Cohen" al-
bümü denli başanlı bulduğu 23
yaşındaki Adam Cohen ile The
Who topluluğunun ünlü ismi Pe-
te Towshend'ın kızı Emma Tows-
hend var. "Dreamland" adlı albü-
münün ilk single'ını bu ay piyasa-
ya çıkaran 28 yaşındaki Emma
Tosvshend. "Ashndababamaüzü-
lüyorum, çünkü o hep ünlüydü.
ünlü ohnadan yaşamanın nasıl bir
şey olduğunu bflemedi Kimse ona
sıradan bir insan gibi davranma-
dı, asla bir mağazaya guip sıradan
bir insanmış gibi auşveriş edeme-
di Başkalannın yaşamlannı dışa-
ndan gizlice izleme olanağmdan
yoksundu hep, çünkü 18 yaşından
beri şöhretk yaşadı" diyor.
Emma Tovvshend, ünlü bir ba-
banın çocuğu olmanın zor olma-
dığını söylüyorama, bazı kişilerin
East West Plakçılık'la olan anlaş-
masını babası sayesinde elde etti-
ğini düşünebileceğini de biliyor.
Towshend, "Sinema dünyasında
Jamie Lee Curtis ile Tony Curtis
kendi alanlannda başanh iki fark-
lı isim olarak kabul görüyor. Ben
aile ismimi kullanmaktan çekin-
mryorum, aksme, ismimi gururta
taşryorum. Albümümü dinledik-
lerinde, Pete Towshend'in babam
olduğunu unutacaklar" diyor. To-
ri Amos ve Kate Bush ile karşılaş-
ünlan Emma Tovvshend'in müzi-
ği, babasınınkınden oldukça fark-
lı.
Tovvshend'in, kızıyla gurur
duyduğu söyleniyor. Bir başka
gururlu baba da Leonard Cohen;
kendi isminı müzik dünyasında
başanyla sürdüren oğlu Adam
Cohen ile ilgili olarak, "Oğhım
Adam benden daha iyi ve daha
melodik bir şarkı yazan_ üsteUk
sesi çok güzeL bende ses yoktu ki"
diyor. Adam Cohen ise müzikle
ilgili karşılaştığı tüm güçlükleri
babasıyla konuşabildiğini söylü-
yor.
Kimi müzisyen babalar ise ço-
cuklannm müzik dünyasından
uzak durması gerektiğini düşünü-
yor. Bir zamanlar Rolling Sto-
nes'a katılması teklifini reddeden
Ry Cooder, "Oğium Joachim, be-
nim albumlerimde çaldı. Gerçek-
ten çok yetenekli bir müzisyen. A-
ma ona üniversiteyi bırakmamas»-
nı tavsiye ettim. Cadillac bekleye-
bilir. Müzik endüstrisi korkunç-
tur, insanlan tüketir. Acele etme-
nin anlamı yok. Gerçi bunlar
18'indeyken bir kulağmdan girer,
ötekinden çıkar_" diyor.
10. Ankara Uluslararası Film Festivali bu yıl 1-10 Mayıs'ta yapılacak
Pasolini ile Gothar Ankara'nın ağır topları
Laura BettL Pasolini'yle ilgili konferans verecek.
Kültür Servisi- Bu yıl 1-10 Mayıs tarihleri
arasında düzenlenecek Ankara Uluslararası
FOm Eestivah' onuncu yaşını zengin bir prog-
ramla kutlamaya hazırlanıyor. Aziz Nesin, Ha-
luk Cerger, Mahmut Tali Ongören, Cahit Talas,
Alper Aktan. ClküOrbay. VarhkÖzmenekve Ü-
han Alkan'ın on yıl önce bir araya gelerek te-
mellerini attığı festivalde bu yıl Ulusal Kısa
Fihn, Ulusal Belgesel, Ulusal Uzun Film, Ulus-
lararası Canlandırma dallannda yanşmalar sü-
rüyor.
Toplu Gösteriler'de on filmiyle Pier Paok) Pa-
soüni köşesi ve Pasolini hakkında Laura Bet-
ti'nin vereceği konferans dikkat çekiyor. Aynca
yine aynı bölümde Ankara'ya davet edüen Ma-
car yönetmen Pethar Gothar'm yedı filminden
Değerii Bir Gün (1979), Zaman Durdu (1981),
Aynı AmerikaGibi( 1987), SmırGörevi(1995),
Vurdumduymaz Vaska'yı (1996) izleyebilecek
sınemaseverler.
"Dekaloglar''ıyla Kieslowskide Toplu Göste-
riler'ın ağır toplanndan biri. Festivalin yeni kö-
şesi Dünya Sinemasının Genç Yıkfazlan ise se-
zon boyu Hollywood yapımlanna alternatif ara-
yanlan memnun edecek. Bir fjlke sinemasında
ise dokuz fılmlik bir paketle lsviçre Sinema-
sı'nı konuk edecek Ankara Film Festivali. Sine-
ma oyunculuğu, sinemanın TV ve diğer rakip-
leri karşısında neler yapılabileceği, telif hakla-
n konulannda açıkoturumlar ve söyleşilerin
yer alacağı festival, on yıllık tarihinin geniş öze-
tini de bir kitapta toplamaya hazırlanıyor.
Türkiye'de kısa filmin merkezi haline gelen
Ankara Uluslararası Film Festivali bu dalda yi-
ne zengin bir program sunarken Türk Sinema
Tarihi'nden bölümünde geçmiş dokuz yılda ödül
verdiği uzun metraj, kısa fihn ve belgesel yapıt-
lan yeniden gösterecek sinemaseverlere. Festi-
val yönetimi listelere son şeklini vermekle meş-
gul. Filmlerin kesin listesi yakında saptanacak.
KÖŞEBENT
ENİS BATUR
Turgut Çeviker
Kimilerinin başan 'formül"lerini, reçetelerini ters
yüz eden örneklerden biri: Turgut Çeviker. Yetiş-
me koşullannın ulaştıklan yüksekliği açıklamaya
yetmediği başka kuralçözücüler tanımıştım: Tah-
sin Saraç, Nermi Uygur, Tahsin Yücel, Akşrt
Göktürk gibi. Bir sonraki kuşak muammayı bes-
lemeyi sürdürdü, Turgut Çeviker başı çeken bir
isim:
Sonradan nefis bir kitapla selamladığı Çarşam-
ba'da doğmuş, büyümüş. Bütün ilk ve ortaöğre-
nimini orada yapmış. 'Taşra, adamı büzer' yollu
yazgıcı, basmakalıpdüşünceyi hemen yenmiş, bir
çıkınla yola düşüp hem Ankara'ya, hem Istanbul'a
kafa tutmuş.
Büyük kentleronu hemen bağırianna basmamış
olsalar gerekir. Pek çok 'yabanc/'sını yıldıran, on-
lara pes ettirmenin yolunu yordamını kolaylıkla bu-
lan ortamlanna boyun eğmemiş. Çeviker'i tanıyan
bilir Kafasının dikine gitmesi, akla önce gelen özel-
liği.
Oluşum dergisi yıllannda, demek yaklaşık yirmi
yıl önce karşılaştım ismiyle. Şiirdi öyküydü, masa-
başındadidiniyordu. Sonradan, 70'lerin önemli bir
bölümünü Yeşilçam setlerinde, yönetmen yardım-
cılığına giden dik bir rampada geçirdiğini öğrene-
cektim. Çetin atmosferierin içinden havlu atma-
dan, bozulmadan ve çürümeden geçmeyi bikne-
sini sağlayan son derece sağlam bir çekirdeği var-
mış.
Asıl, 1980 sonrası ağıriığını koymaya başladı
Turgut Çeviker. Bir avuç insan onun nasıl, ne pa-
hasına nazırlandığını biliyordu, usul usul karaka-
mu da bunu öğrenecekti. Neredeyse yemedi iç-
medi Turgut, izbe evlerde yaşamayı göze aldı, kar-
şılığındadudak uçuklatıcı biryatınma girişti. Birku-
rumun, ciddi sermayesi olan bir kuruluşun güç
bela yapabileceğini (ama yapmadığını) bir başına
yaptı: Türk Mizah ve KarikatürTarihi'ni sislerin ara-
sından söküp çıkardı ve karşımıza getirmenin yol-
lannı buldu.
1980'lerin can alıcı yayın projelerinin başında,
Adam Yayınlan'nın gözüpek bir kararla soyundu-
ğu 'Gelişim Sürecinde TürkKarikatürû' paketi ge-
liyordu. Turgut'un yemeden içmeden topladığı,
kaybolmanın eşiğinden döndürdüğü o büyük mi-
ras birden ikinci bir güneş gibi gökyüzümüze fır-
lamıştı.
Tanzimat, Meşrutiyet döneminin ağır ustalann-
dan azınlıklanmızın güçlü örneklerine, anonim çi-
zerlerine giden geniş yelpazeden süzdükleriyle
oluşturduğu 'corpus'Turgut Çeviker'in kalıcı biriş
ortaya koymasına yetmişti yetmesine, ama o du-
racak, yetinecek değildi: Maraton koşucusunun
soluğunu ciğerierine yerleştirmişti bir kere.
1990'lann yeni deniz feneri ufûktan ışığını gös-
termişti: Güldiken dergisi, hem köklü bir gelene-
ğin ürünlerini tarayarak hem de mizah kültürüne
yeni boyutlar katarak yabana atılamayacak bir atı-
lım gerçekleştirdi. Gene şaşırtıyordu Çeviker Der-
giyi hiçbir kaynağa dayanmadan, bağımsızJjğını
her şeyin Ozeritie Royarâk akarmayı başarmıştı.
Geçen yıl başlattığı bir kıtap dizisi, mizah olgu-
sunu felsefi, toplum bilimsel, estetik boyutlar açı-(
sından işleyen ana yapıtlar onun herkesi saşırtma-
yı sürdüreceğinin son, en yeni kanıtı.
Başka bir ülkede yaşıyor olsaydı, bugün bir üni-
versitenin 'honoris causa' doktorasına layık görü-
lürdü.
Ama Turgut Çeviker, zaten gülü dikenine bağla-
mayı bilmiş bir yalnız adam.
Savaşını şimdiden kazanmış.
Tuluyhan Uğurlu, Atatiirk
Senfonisi'yle yarm İTÜ'de
• Kühür Servisi - Piyanist ve besteci Tuluyhan
Uğurlu, kendi yapıtı olan 'Mustafa Kemal
Atatürk Senfonisi'nin ilk icrasını yann saat 19.30'da
İTÜ Vakfi yaranna İTÜ Maçka Kampusu G
Amfısi'nde gerçekleştirecek. Senfoninin piyano
uyarlamalan seslendirilirken Atatürk ve
Kurtuluş Savaşı arkadaşlannın bugüne dek fazlaca
görühnemiş fotoğrafianndan oluşan bir görsel
gösteri de sunulacak. Tamamı 90 dakika
olan eserin 1998 Ocak-Mayıs aylan içinde kültür
merkezleri ve üniversite konser salonlannda
gerçekleştirilecek olan daha sonraki dinletileri
eğitim amaçlı olarak üniversite ve lise <
öğrencileri hedeflenerek düzenlenecek.
toOB'da lUabucco' operası
• Kültür Servisi - lstanbul Devlet Opera ve Balesı
1991 yıhnda repertuvanna aldığı 'Nabucco'
operasuıı ocak ayı içinde yeniden sergilemeye
başlıyor Seyirci tarafından 7 sezondur yoğun ilgi ile
izlenen, G. Verdi'nin bu ünlü operasının
orkestrasını ABD'li konuk şef Robert Lyall i
yönetiyor. Polonyalı rejisör Marek
Grezesinski'nin sahneye koyduğu operanın
dekor ve kostümlerini Osman Şengezer hazırladı. J. •
Maria Dobrodinski koroyu çalıştırdı.
Işık düzeni ise Ahmet Defhe'ye ait.
lstanbul Devlet Opera ve Balesi'nin 22 Ocak '
Perşembe günü saat 20.00'de sergileyeceği
ve Devlet Sanatçısı Mete Uğur'un ,
'Nabucco' rolünü üstlendiği operada Leyla '
Demiriş, Ender Anman, Suat Ankan, •
Elena Kenber, Erkan Tezcan, Süzan Kızıklıoğlu •
diğer rolleri paylaşıyorlar. !
İZDSO, Kanada'ya gidiyor ;
• İZMİR (AA) - Izmir Devlet Senfoni Orkestrası •'
(İZDSO), 10-30 Temmuz tarihleri arasında
Kanada turnesine çıkacak. Orkestra, şef Rengim
Gökmen ve Ender Sakpınar yönetiminde
Montreal, Quebec, Toronto ve Vaucouvez'de
konserler verecek. İZDSO, Kanada turnesinin yanı
sıra ABD'nin Washington ve New York,
Belçika'nın Brüksel kentlerinde de konser vermek
için çalışmalannı sürdürüyor. İZDSO Müdürü
Numan Pekdemir, 1996 yılında Güney Kore
turnesine çıktıklannı belirterek "Kanada'dan da '
başanyla döneceğimize inanıyorum" dedi.
Kanada devletinin daveti üzerine gerçekleştirilecek
turne için Kültür Bakanlığı'nın da
orkestraya maddi ve manevi destek sağladığını
kaydeden Pekdemir aynca yerel yönetimlerin ve çok
sayıda özel kuruluşun da kendilerine
yardımcı olma sözü verdiğini bildirdi. IZDSO'nun
Montreal Barok Orkestrası'nı Izmir'de konuk
ettiğini hatırlatan Pekdemir "Orkestra hem kendini •
tanıtacak hem de Türkiye'nin lanıtımına katkıda
bulunacak" diye konuştu. İZDSO, Suna Kan ve
Muhiddin Demiriz'in katılacağı konserlerde Türk
bestecilerin eserlerini yorumlayacak.